Ölümün Bekçisi (+18)

By sude_ilter

888 58 13

Baharın güzel bir gününde şehire inmem gerekti. Gölün kenarında olan evimizin orada, hava güneşliydi. Şehire... More

Bölüm 2 (+18)

Evliliklerinin 3. Senesi

420 30 9
By sude_ilter

Başlama tarihleriii :)

Lyla 26 yaşında

Gerçek aşkınızla evlendiğinizde hayat bir masaldan farksızdı. Sizi sonsuzluğun ötesine taşıyan bir histi bu. Eşinizin her zaman orada, doğru yerde ve doğru zamanda olduğunu biliyordunuz. Morty, kendimi bildim bileli benimleydi. Hem arkadaşım hem ailem hem de sevgilimdi. Bir gün gözlerim yeterince görmediğinde, iyi duymadığımda ve bacaklarım her cumartesi çıktığımız orman yürüyüşlerini artık kaldırmadığında yine yanımda olacak ve elimden tutacaktı. Hep tutardı.

"Ma vie?*"

"Mutfaktayım, sevgilim," dedim, ön kapıdan giren kocam duyabilsin diye sesimi yüksek tutarak.

Elleri karton poşetler dolu şekilde mutfağa girdi. Evimiz şehirden uzak, arkası ormana dönük, önünde sevimli bir göl olan taştan bir evdi. İki kişi için oldukça büyüktü fakat hayatımızın sonuna kadar iki kişi kalmayı planlamıyorduk. Burası gürültüden uzak, yeşillikler arasında bir aile kurmak için oldukça uygundu. Devasa bir mutfağım vardı. Ortasında bir ada, göl manzaralı büyük bir cam ve en azından sekiz kişinin rahat sığabileceği büyüklükte bir masa. Her şey benim zevkime göre yerleştirilmişti. Günümün çoğunu mutfakta geçiren biriydim. Morty, oldukça iyi kazanan bir doktordu. Uzun saatler çalıştığı için benim de bir işe girmem birbirimizi görebildiğimiz saatleri oldukça düşüreceğinden işe girmememin daha sağlıklı olacağına karar vermiştik. Bu konuşmalar sanki dün yapılmış gibi hissettirse de evliliğimizin üçüncü yılındaydık ve ay sonu o güzel günü kutlayacaktık.

Karton poşetleri yere bırakıp bana doğru büyük adımlar attı. Neredeyse tüm dişlerimi gösterecek kadar gülerken açtığı kollarının arasına girdim ve nefis kokusunu içime çektim. Nefis. Sarılmalarımız hiçbir zaman sadece sarılma olmazdı. Beni her defasında tam anlamıyla kucaklardı. Bir eli belimden sırtıma beni sert göğsüne yapıştırırken bir eli saçlarımın arasında kendine yer bulurdu. Dudakları, şakaklarım ve saçlarım arasında mekik dokur, özleminden şüphe duymama fırsat bırakmazdı.

Güzel ağzı kulağıma doğru yaklaştığında o daha söylemeden ne diyeceğini kelimesi kelimesine biliyordum. Ma vie, seni çok özledim.

"Ma vie, seni çok özledim."

Sırıttım. "Ben de seni çok özledim." Bütün gün burnumda tüttün.

"Bütün gün burnumda tüttün," cümlesini saçlarımdan aldığı derin bir nefesle bitirdi. Sesi bir mırıltı gibiydi.

Kıkırdadım. "Sadece on iki saattir görüşmüyoruz."

"Bu uzun bir zaman."

Başımı beni sıkıştırdığı göğsünden çekip yüzüne bakabilecek kadar geriye çekildim. Tüm bedenimle değil, sadece boynumla. Zira belimdeki sıkı tutuşu geri gitmeme izin vermeyecek kadar kuvvetliydi.

"Pekâlâ, âşık adam. Umarım açsındır çünkü seni doyurmaya pek hevesliyim."

Gülümsediğinde sol yanağındaki gamze ortaya çıktı. Ona bayılıyordum.

"Ne tür bir doyurmaktan bahsediyoruz ve ne kadar heveslisin, ma vie?"

Omzuna vurdum. "Yemekten bahsediyoruz, kocacım. Lezzetli ve bütün gün uğraştığım yemekten. O kadar vaktimi aldı ki tatlı yapamadım bile."

Dudaklarını yalarken sırıttı. "Benim tatlım belli, ma vie. Kendini yormana gerek yok."

Tanrım, kocama bayılıyorum. Teşekkürler.

"Gidip üstünü değiştir, sevgilim."

Kollarının arasından çıkıp fırına doğru döndüğümde gülüşü kulaklarıma geldi. Bir adım atamadan kalçama vurdu, dönüp ona pis pis baktım. Ne var der gibi kaldırdığı kaşlarıyla alışveriş poşetlerini mutfak adasına koydu. Başımı onaylamaz şekilde sallayıp fırını kontrol ederken o çoktan mutfaktan çıkmıştı.

Yemeği kontrol ettikten sonra poşetleri boşaltmak için adanın oraya geçtim ve hepsini tek tek çıkarttım. Şehirden uzakta yaşamanın verdiği bir eksiydi bu benim için. Alışverişlerimiz her zaman haftalık ve yüklü yapılırdı. A'dan Z'ye, aklınıza gelebilecek bir evde bulunması gereken her şey. Hatta yüksek ihtimalle daha fazlası. Morty, yeterli kelimesinin anlamını bilen biri değildi. Az kelimesine ise tamamen yabancıydı. Her zaman, her şey fazlaydı. O fazlaydı. Zekası fazlaydı. Aşkı fazlaydı. Özlemi fazlaydı. Seksi fazlaydı. Şikâyetçi olduğumdan değil, tabii.

"Masayı nereye kurmamı istersin, ma vie?"

Derin sesiyle tamamen onunla ilgili olan düşüncelerimden arındım. "Nereye istersen, canım."

"Sen nereyi istiyorsun?"

Üzerine geçirdiği kolsuz üst ve sağlam bir kıçı olmasa belinden düşecek eşofmanıyla karşımda dikiliyordu. Cehennem kadar sıcaktı. Ona bakmak. Tam olarak buydu. Sıcak. Yakıcı. Gözlerimi kaçırdım. "Burası iyi." Ses tonumu fark etmemesini umdum. Üç yıldır evliydik, beş senedir beraberdik ve ben hâlâ o eksenime girdiğinde dengemi kaybediyordum. Algım kayıyordu. Tamamiyle ona.

Gülümseyerek masa örtülerimizin durduğu çekmeceyi açtı. Eğildiğinde kıçına baktım.

"Ee, günün nasıldı küçük sapığım?"

Sesli bir nefes verdim, utançla gülerken. "Her günkü gibi. Senin?"

"Her günkü gibi," diyerek mimikledi beni.

"Küçük de değilim ayrıca."

Kahkahası mutfağı çınlattı. "Sapığımsın ama, değil mi?"

Dolabın üst rafından hiç zorlanmadan, parmak ucuna bile kalkmadan tabakları alırken gülerek beline sarıldım. Başım sırtında, ellerim göğsünde. Gülüşü ellerimin altındaki göğsünü titretiyordu.

"Tabii ki öyleyim. Şüpheye bile yer yok," dedim gülüşlerimin arasından.

Tabakları ve kâseleri indirdiğinde bana doğru döndü. Dönüşüyle beraber ellerim göğsünden tezgâha düşmüş, böylece onu kendi ufak bedenim ve tezgâh arasında sıkıştırmıştım. Elleri yanaklarımı kavradığında yutkundum.

"Merhaba." Sesim bir fısıltıdan ibaretti.

Gözleri dudaklarıma kaydı ve yutkundu. Âdemelması aşağı yukarı hareket ederken gözlerim, iki elimle bile kavrayamayacağım boynuna odaklandı. Bu da bana avucuma sığmayan tek şeyin boynu olmadığını hatırlattı.

"Karnını doyuralım, ma vie," deyip burnuma bir öpücük kondurdu. Bir tane de yanağıma. Burnu kulağıma sürttü. "Sonra beni doyurman gerekecek."

Güldüm ve dudaklarıma çok yakın olmasını fırsat bilerek boynundan bir öpücük aldım. "Onu denedim ve pek işe yaramadı, kocacım."

"Daha çok dene."

"Her gün deniyorum."

"Belki de günde iki kez denemelisin," derken arkasını dönmüş, tabakları almış ve masaya yönelmişti. Omzuna vurdum. Yalandan bir ah sesi çıkardıysa da bu onu durdurmadı. "Hey, ben doktorum. Ne diyorsam o kanundur."

"Tatlım, o hâkim veya savcılar için geçerli değil mi?"

"Şşş, ne diyorsam o."

Ben yemeklerimizi tabaklara koyarken o da kadehlerimizi doldurdu. Her lokmamı izliyordu. Sessiz bir bekleyişteydi. Bu ne kadar az yediğini anlamamı sağladı. Kaşlarımı çattım.
"Hiçbir şey yemedin."

"Kendimi tatlıya saklıyorum," deyip kadehinden büyük bir yudum aldı. Ağzıma koca bir kaşık dolusu yemek tıkarken, "Bu ilişkinin tıknazı ben olamam, daha çok ye," dedim. Ağzın doluyken konuşmak kabalıktı fakat bu adam beni ağzım doluyken çok görmüştü. Kibarlığın lüzumu, yutana kadar da bekleyecek sabrım yoktu.

Başını iki yana sallarken gülümsüyordu. Saçları siyaha yakındı. Kesin bir çene, çıkık elmacık kemikleri. Neredeyse çok düzgün ama erkeksi bir burun. Gözlerini çerçeveleyen kalın, kıvrık kirpikler. Tanrım, lanet olası kirpikler. Harikaydı. Okyanus mavisi gözler. Kocam korkunç güzeldi. Ve tamamen benimdi.

Son lokmamı da yutmamı bekledi. Arkama yaşlandığımda yorgunluk üzerime çöktü. Sofrayı toplamakla toplamamak arasında kalmış, nasıl hepsini kocama itelerim diye planlar yapıyordum ki iri parmakları çenemi kavrayıp yüzümü kendinden yana çevirdi. Diğer elindeki mendille yüzümü silerken beni derin gözleriyle süzüyordu.

"Doydun mu?"

"Oldukça."

"Pekâlâ, masayı ben hallederim. Sen biraz dinlen."

"Ah, hangi iyiliğimin karşılığı olarak bana gönderildin?"

Sol gamzesi belirdi. "Biraz dinlen ki seni içim rahat şekilde yorabileyim, ma vie."

Gözlerimi kıstım. "Sen bir şeytansın."

Sırıttı. "Bilmeliydin."

*Ma vie, Fransızca "hayatım" anlamına gelmektedir. —y.n.

O kadar işimin arasında sürekli aklıma takılan bu ikiliyi yazmak istedim. Umarım severek okursunuz.

Şu an paranormal gibi durmadığını biliyorum ama inanın bana öyle ahahah

Continue Reading

You'll Also Like

256K 4.6K 42
Merhaba! Wattpad uygulamasında cadılık oğretilerini, büyüleri, paganizmi anlatacağım. İhtiyacınız olacağını, merak edeceğinizi düşündüğüm konular hak...
238K 22.2K 42
Benim için son adımı attığımda artık çıkış yoktu. Yakalamıştı beni.. Hapsolduğum bir çift siyah göz artık doğrudan bana bakıyordu. - Ne istiyorsun be...
294K 16.3K 29
30.01.2020 paranormal içinde #1 Her kız gibi okula giden, notlar tutan, arkadaşlarıyla eğlenen, hayatın akışına ayak uyduran Sinem, Her şeyden haber...
555 33 15
iyi okumalar yaz'a kadar bununla idare edin canlar❤️