savage ~ Taekook

Por monscherry

257K 26.1K 19.5K

Kendi düğününden kaçan omega jungkook kullandığı teknenin arızalanması sonucu en yakınında ki kara parçasına... Mais

2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
....
16
17
18

1

21.3K 1.5K 727
Por monscherry

Selamm

Yeniden yayınlamama arkadaşım vesile oldu. Hesabı bile kapatmıştım ancak şifreyi bildiği için benden habersiz girip aktifleştirdi yine bu salak whitevalleyy

Umarım çok çok beğenirsiniz. Ben olacak şeyleri düşünürken bile keyifleniyorum :)

Pamuk eller yorumlara🧡

Keyifli okumalar.

....

"Omegamız da pek güzel olmuş"

Jungkook alfa kadının dediği şeye karşı ona dil çıkarmak istese de kendini tutmuş, abisinin dirseğini karnına geçirmesiyle mecbur cevap vermek zorunda kalmıştı.

"O sizin güzelliğiniz"

Ortam cehennem gibiydi.

Beyaz tenli omega oldukça büyük olan kapının yanında aile fertleriyle durup gelenleri karşılarken adeta bağıra bağıra kaçmak, dünyanın en ucuna gidip saklanmak istiyordu.

İki gün sonra ailesinin zoruyla evleniyordu.

Uzun süredir vardı bu evlilik meselesi. Jungkook ne kadar istemiyorum dese de, evde kıyamet koparsa da lafı dinlenmemişti.

Ama bu onu durduramazdı tabiki de.

Gözlerini kadından çekip içeriye geçen alfaya baktı.

Hiç çekinmeden yüzünü buruştururken alfanın da ona doğru dönmesiyle başka bir tarafa baktı.

Alfa leş gibi sigara ve içki kokuyordu.

Üstelik ne yakışıklı, ne de akıllıydı. Sadece babasının paralarını yiyordu ve bu jungkook için yeterli değildi.

O böyle işsiz güçsüz, iradesiz biriyle evlenmek istemiyordu.

Üstelik adam hanzoydu.

Nişan töreni olacağı gün jungkook'un giydiklerini açık bularak değiştirmesini istemişti. Jungkook da bunu kabul etmeyince bağırıp çağırmış, omega da kendine karışılmasını sevmediğinden kıyamet koparmıştı orada.

Üstüne üstlük yılışıktı.

Çoğu zaman omegayı gördüğünde eğilip öpmeye, belinden tutmaya çalışıyordu ancak jungkook öyle bir tersliyordu ki onu mors olmuş şekilde geri dönüyordu.

Jungkook cidden çok cazgır biriydi. Hiç bir alfa kolay kolay baş edemezdi onunla. Açık sözlüydü bir kere. Kimseden kolay kolay korkmazdı ve çoğu zaman bu huyları yüzünden kavga ederdi etrafındakilerle.

Hatta ailesi bile bu yüzden evlendiriyordu onu onun cazgırlıklarına dayanamadıkları için.

Alfa jungkook'a bakmayı kesip içeriye geçtiğinde sonunda kapıda kimsenin kalmamasıyla annesi ona döndü. Zorla makyaj yapmış olduğu oğlunun yüzüne bakıyordu ciddi bir ifadeyle.

"Sakın yine olay çıkarma sessiz ol"

Olay çıkarmaktan kastı jungkook'un alfanın içeceğine müshil katmasıydı.

Evet, jungkook bunu da yapmıştı.

Jungkook ne kadar göz devirmek istese de tuttu kendini. Kafasını sallayarak onaylamıştı annesini. Cidden artık onlarla konuşmak bile istemiyordu.

Göz göre göre jungkook'u sevmediği biriyle evlendirmeye çalışıyordu hepsi.

Ve jungkook o kadar kinci biriydi ki, bu işten kurtulduğunda bir daha hiç birinin yüzüne bakmayı düşünmüyordu bile.

Ailesinin içeri geçmesiyle derin bir nefes alarak üstünde ki iğrenç kıyafete baktı. Kaynanası olacak kadın seçmişti bu kıyafeti ve annesinin zoruyla giymek zorunda kalmıştı.

Makyajını bile zorla yapmışlardı ona. Omega sürekli zorluk çıkarmış, ama bu etki etmemişti bile.

Gri farlı gözlerini etrafta dolaşırarak lüks koridora baktı. Yanlarına gitmek zorundaydı, şu an oraya gitmeliydi ve hiç istemiyordu bunu.

Elinde olsa hepsini bir kaşık suda boğardı.

Hem kendi ailesi, hemde alfanın ailesi jungkook'un bu evliliği istemediğini biliyordu. Ama bu kimsenin umrunda bile değildi resmen!

İçerden çağırılmasıyla çığlık atma dürtülerini zar zor bastırarak salona girdi. Alfa ve ailesi uzun bir koltukta yan yana oturmuşken kendi anne babası da onun yanında ki ikili koltukta yan yana oturuyordu. Abisi ise tekli koltuktaydı.

Kendisine bakan nişanlısını ve diğerlerini umursamadan diğer tekli koltuğa geçti. Asla onlara bakmıyor, daha yeni manikür yaptırdığı tırnaklarını inceliyordu.

Ne kadar olduğu durumu ve ortamı düşünmemeye çalıssa da maalesef ki şu an tam da bu durumun içindeydi.

Ve alfaya bakmamasına rağmen onun sapıkça bakışlarını çok net hissederken içinden önünde duran sehptayı alıp onun kafasında parçalamak geliyordu.

"Biz damatlığı bugün seçeceğiz. Sizin için de uygunsa omegamız da bizimle gelsin. Alfasıyla birlikte seçer takım elbiseyi"

Alfanın babası oldukça normal bir tonda konuştuğunda jungkook sinirlenmemeye çalışarak dudaklarını ısırdı. Bir şey demeliydi, bu yapacağı bir saygısızlık olarak görülecek olsa bile demeliydi çünkü şu an da bile oldukça rahatsız hissediyordu kendini bu durumdan.

"Ben sizin zevkinize oldukça güveniyorum efendim öyle demeyin. Siz kendiniz seçersiniz alacaklarınızı"

Ailesinin sert bakışları bir kurşun gibi ona dönerken derin bir nefes aldı.

Boğuluyormuş gibi hissediyordu.

Keşke süper kahramanlar gerçek olsa diye geçirdi içinden o an. Eğer gerçek olsaydı anında dünyanın diğer ucuna, kimsenin, ailesinin bile onu bulamayacağı bir yere ışınlanırdı.

Ama maalesef ki yoktu.

Kendini yine kendi kurtarmak zorundaydı.

O an kimse onu umursamayıp konuyu değiştirdiler. Jungkook her zaman rahatsız olduğunu belli eden biriydi ve hepsi alışmıştı onun bu tavrına.

İşte bu jungkook'u üzen şeylerin en başında geliyordu.

Kimsenin onu umursadığı falan yoktu.

Gözlerinin dolmaya başladığını hissederek bir elini başına çıkardı.
Ağlamamak için kendini sıkarken boğazının dikenli tellerle sıkıldığını hissediyordu sanki.

Eğer ailesi onu umursamıyorsa o da ailesini umursamayacaktı.

Dediğim dedik biriydi jungkook. Omega olmasına rağmen atılgan bir karakteri vardı ve kafaya koyduğu şeylerden asla vazgeçmezdi.

Bu düğün olmayacaktı.

.....

(İki gün sonra)

"Biraz daha kapat gözlerini tatlım"

Kuaförcü kadının konuşmasıyla oflayan omega gözlerini kapattı. Oldukça lüks lambalardan saçılan ışık onun makyajlı yüzünü aydınlatırken zaten güzel olan yüzüyle daha da güzel gözüküyordu.

Evet, bugün düğün günüydü.

Çoktan beyaz takım elbisesini giymiş, eline ise nikah çiçeği sıkıştırılmıştı. Ancak omega o çiçeği kimse görmeden çöp kovasına atmıştı. Sonuçta katılmayacağı bir düğünün çiçeğini taşımak saçmalık olurdu.

Hepsini bir kaşık su da boğmak istiyordu kendisine bunları yaşattıkları için. Öylesine kin doluydu ki ailesini asla affetmeyecekti.

Kaçma planını çoktan yapmıştı.

Öyle bir plan yapmıştı ki, ne ailesi, ne de nişanlısı olacak o sümüklü onu asla bulamayacaktı.

Bu düşüncelerle yüzünü farkında olmadan bir gülümseme sararken alnını kaşındıran kısa saçlarını geriye itti. Uzun saçlarını kısacık ettirmişti ve bu yüzden yuvarlak kafası daha da ön plana çıkmıştı.

Normalde olsa yüzünde ki makyaj için kuaföre onlarca övgü yağdırırdı. Cidden çok güzel olmuştu. Bir peri gibi görünüyordu ama şu an tek düşündüğü bu işten nasıl kurtulacağı iken pek umursamıyordu elbisesini ve makyajını.

Babasının kasasında ki deste deste paraların yarısını çalmıştı.

Başka bir durum olsa bundan pişman olabilirdi ama konu kendini kurtarmak olunca mecbur kalmıştı.

Dolabında ki tüm kıyafetleri üç bavula sığdırmış, kimliğini ve pasaportunu da yanına almıştı. Her şey tam da planladığı gibi gidiyordu.

Kendisine doğum günü hediyesi olarak alınan tekne ile şehri terk edecekti. Ardından çoktan biletini almış olduğu paris uçağına binip kaçacaktı tüm her şeyden.

Burnundan derin bir nefes alarak bildirim sesi gelen telefonuna baktı. Muhtemelen nişanlısı çok geç kaldığıyla ilgili dert yakınıyordu ona.

Aldırmadı. Bir saat sonra özgürlüğünü eline alacakken onu bir taraflarına takmıyordu bile. Zaten tekneye binmeden önce telefonunu kıracaktı ve bu yüzden içi rahattı. Bunu düşünüp kendine yeni bir telefon ile hat bile almıştı hiç bir sorun çıkmaması için.

Sadece bu bir saati atlatması gerekiyordu.

Sonrasında Paris'in sokaklarında özgürce dolanacaktı...

Bu düşünceyle gülümseyerek gözlerini açtı. Zaten kuaför kadın da makyajı çoktan bitirmiş, elini siliyordu ıslak mendil ile.

Gözlerini ondan çekip aynaya döndü jungkook. Eğer sevdiği biri ile evlenseydi makyajına övgüler yağdırabilirdi. Düğününde geceye kadar dans eder, evleneceği kişiyle şarap içip eğlenebilirdi.

Bu düşüncenin imkansızlığıyla yüzünü düşürdü. Artık buradan çıkıp gitmeliydi çünkü ilaç çoktan tesirini göstermiş olmalıydı. Herhangi bir taksiye binip teknesinin yanına gitmeliydi kısa sürede.

Ayağa kalkıp kuaförüne döndü. Ne kadar bu kadın onun zorla evlendirildiğini bilmese bile teşekkür etmek istiyordu.

Kısa bir teşekkürün ardından oradan çıktı. Parasını babası verdiği için kasaya uğramamıştı bile. Ne annesi, ne de teyzeleri yanında olmamıştı ve kendini iyice yalnız hissediyordu.

Bunu düşünmemeye çalışarak binadan çıktığında kapının önünde ki içi boş Mercedes'i gördüğünde gülümsedi.

Kuaföre girmezden önce abisine soğuk bir limonata alarak içine bir kutu dolusu müshil atmıştı işine engel olmaması için. İlaçlar daha beş dakika geçmeden etkisini gösterdiğinden abisi koşa koşa tuvalete gitmiş, jungkook ise bunu fırsat bilerek onun telefonunu kırıp çöpe atmıştı.

Akşama kadar tuvaletten çıkamayacaktı abisi.

Telefonunu da bozduğu için kimseye haber veremeyecekti. Yanisi jungkook öyle bir plan yapmıştı ki tutmama ihtimali yoktu.

İçinde ki heyecana ve korkuya rağmen oldukça normal bir ifadeyle yol kenarından ilerleyip oradan uzaklaştı. Taksiye biraz uzaktan binecekti çünkü herhangi birinin onu görüp planının bozulmasını istemiyordu.

Yanından yürüyen insanların ve caddede ki arabaların sesi kulaklarını doldururken hızlı adımlarla yürüyordu. Ve o yürürken tüm herkesin bakışları ona dönüyordu çünkü o kadar güzeldi ki, zaten normal haliyle bile tüm herkesi kendine aşık edebilecek biriyken şimdi bakışların ona dönmemesi imkansızdı.

Tüm alfaların hayalinde ki biriydi jungkook.

Bembeyaz teni, alfaların gece yatarken ona sokulmak isteyeceği kadar sıcak ve yumuşak olan bedeni, incecik beli, uzun bacakları, büyük bir avucu dolduracak kadar dolgun ve yumuşak olan kalkık poposuyla tüm herkesin isteyeceği biriydi o.

İri parlak gözlerinde hayat vardı. Öyle bir aurası vardı ki bakışlarıyla bile etkileyebilirdi istediği kişiyi. Gerçi, bakışlarına gerek kalmadan feromonlarıyla bile çoğu omegaya bin basıyordu.

Ve cadde de ona bakan insanlar oldukça ciddi şekilde yürüyen omegaya bakarken, akıllarında olan tek şey hangi alfanın bu omegaya sahip olacağıydı.

Ama jungkook kendini bir alfaya hükümdarlık ettirecek kadar ezik biri değildi. İşte tam da bu yüzden kaçıyordu.

O kimsenin emriyle iş yapacak biri değildi.

En azından öyle sanıyordu...

Sonunda yeteri kadar uzaklaştığına karar verip yol gelen arabaları izlemeye başladı. Aklına telefonunun gelmesiyle elinde ki telefonu yanda ki çöp kutusuna atıp önüne dönmüştü yeniden. En ufak bir pürüz bile olmamalıydı.

Çok geçmeden bir taksi gördüğünde anında elini kaldırıp durdurmuştu onu.

Kendini hızla arabanın arka koltuğuna attı. Aracı süren alfanın bakışları ona dönmüştü.

"Nereye gidiyoruz?"

"Sahil yoluna"

Araç hareket etmeye başladığında derin bir nefes alarak elbisesinin kol kısmına sıkıştırdığı parayı çıkardı. Taksiciye vereceği parayı bile düşünüp saklamıştı.

İşte birinci planını başarmıştı.

Sırada ki ise en zoruydu.

Eşyalarını çoktan tekneye yüklediği için hiç bir endişesi yoktu. Babasından çaldığı paraları bile yanına almıştı çünkü kaçtığını duyan babası büyük ihtimalle banka hesaplarını bloke edecekti ve beş parasız kalmak istemiyordu jungkook.

Sahil yoluna gelmeleriyle jungkook adama komut vererek kendi teknesinin önüne kadar getirtti arabayı. Parayı verip üstünü bile almadan telaşla arabadan inmiş, hızlı adımlarla teknesinin bağlı olduğu ipe yetişmişti.

Sımsıkı sarılan ipi zar zor açmayı başarabildiğinde nefes nefese geri çekildi. Buradan hemen uzaklaşmak istediği için kendini teknesine atmıştı hemen.

Teknenin üst katına çıkıp dümene geçti. Cebine gizlice sıkıştırdığı anahtarı çıkardığı gibi yerine soktuğunda tekneyi çalıştırıp hızla uzaklaşmaya başlamıştı olduğu yerden.

"Tanrım... Şükürler olsun" arkasına doğru dönerek konuşan jungkook büyük bir sevinçle gülümserken içi içine sığmıyordu.

Evlenmekten kurtulmuştu!

Daha da önemlisi artık aile baskısı olmadan, yalnız başına kafası rahat bir şekilde yaşayacaktı.

Hiç biri umrunda değildi.

İçi rahat bir şekilde önüne dönerek masmavi denize baktı. Hava kararmaya başladığından biraz sonra teknenin ışıklarını yakması gerekecekti. Normalde tek başına tekne süremezdi, korkardı ama iş kendini kurtarmak olunca mecbur kalmıştı.

Dümenin yanında ki çekmeceye eğilerek kendine bir şişe su çıkardı. Açıkçası şu an şarap içip keyif yapmak isterdi ama sarhoş olup işleri tehlikeye atmak istemediğinden bundan vazgeçmişti.

En ufak bir hata yapma şansı yoktu.

Mırıltılar eşliğinde devam etti sürmeye. Denizin mis gibi kokusunu içine çekiyor, bu anın keyfini çıkarıyordu.

Artık yalnızdı...

Ve bu düşünce onu o kadar mutlu ediyordu ki keyifli kahkahalar atıyordu arada.

O sümüklü nişanlısının götüne tekmeyi basmıştı.

Kötü cadı kahkahaları atmayı bırakıp yeniden suyundan içti. Bayağı bir ilerlediği için artık soğuk olmaya başlamıştı ve dümeni bırakmak istemediğinden aşağı inip kendine bavulundan kalın bir giysi alamıyordu.

Bunu boşvermeye çalışarak tuttuğu dümeni yeniden çevirmek için elini hareketlendirdi.

Lakin dümen dönmüyordu.

Kaşlarını çatarak yeniden sertçe denedi çevirmeyi. Ancak dümen olduğu yerde takılı kalmış, dönmüyordu.

Bu sefer yüzünde ki korku daha da belli olurken endişeyle söylenmeye başladı. "Tanrım nolur... Ölmek istemiyorum daha şimdiden" elini saçına geçirerek çekiştirdi sertçe.

O an aklına ilk geleni yapıp teknenin farlarını yaktı. Ama o kadar uzağı göremiyordu ve bu yeterli değildi.

Oflayarak yanda ki rota kağıdına baktı. Daha varacağı yere bayağı bir mesafe vardı ve nasıl düzelteceğini bilmiyordu bile.

İki saattir teknedeydi. Ve şu an burda batsa kimsenin öldüğünden haberi olmazdı.

Son bir umut dümeni terk ederek aşağı indi. Yeni telefonunu poşetin içinden titreyen elleriyle alarak yumuşak koltuğa oturmuş, internete girerek tutuklu kalan dümenin nasıl düzeleceğini araştırmaya başlamıştı.

Böyle bir şeyi yaşadığına inanamıyordu!

Kaçmaya bu kadar yakınken, özgürlüğüne saatler kalmışken işler yeniden boka dönmek üzereydi.

O orda durmuş nasıl düzeleceğine bakarken, tutuklu kalan dümen kendiliğinden düzelmiş, tamamen sola dönerek o yönde ilerlemeye başlamıştı...

"Sikeyim böyle işi of"

Kimseyi arayıp yardımda isteyemiyordu yeri belli olacağı için. Öylece kalmıştı olduğu yerde.

Dolan gözlerini yumarak derin derin nefesler aldı. Teknenin başka bir yere hareket ettiğini bile fark etmeden öylece yerinde oturuyordu.

Tekneyi durdurmaktan başka çaresi yoktu. Yoksa mazotu boş yere bitecek, denizin ortasında öylece kalacaktı.

Ne kadar istemese de bunu yapmak zorundaydı.

Çoktan akşam olmuştu. Her yer kapkaranlıktı ve açık bir şekilde söyleyebilirdi ki tırsıyordu.

Ama kaçtığına asla pişman değildi. Yoksa şu an burda olmak yerine o adamın yatağında, onunla olmak zorunda kalacaktı.

Ve jungkook onunla sevişmektense ölmeyi seçerdi.

Buz gibi soğuğa rağmen yerinden hızla kalkıp dümen kısmının önüne geldiğinde merdivenleri tırmanmak için demirleri tutmuş, bir ayağını ise demire dayamıştı.

Lakin daha hareket bile edemeden tekne sert bir cisime çarmış, hızdan dolayı kendini tutamayıp başını demirliklere sertçe vurmuştu.

"Ahh"

Acıyla inleyen omega gözlerini kapatırken demirliklerde ki tutuşu gevşemiş ve yere düşerek bayılmıştı.

Başından akan kanlar teknenin zeminine akarken teknesinin bir kara parçasına çarptığından habersiz, bilinci kapanmış şekilde öylece yerde yatıyordu.

Ve bu kara parçası ise, yıllardır insanlardan uzak yaşam süren delta kim taehyung'un adasıydı.

....

Giriş bölümüydü o yüzden kısa tuttum. Hatta bayağı basit yazım tarzıyla yazdım çünkü esas bölüm diğer bölüm. Hemen bitirmek istedim.

İkisi arasında öyle kavgalar olacak ki... Sanmayın bu fic soft. Çünkü hiç öyle değil sjdjskdksk Diğer bölüm için sabırsızlanıyorum.

Hadi muahh 💋

Continuar a ler

Também vai Gostar

2.4M 212K 33
okumayın for vanilla baby
55.1K 7.9K 17
"Bizden ne komşu, ne düşman, ne de arkadaş olur." university & dorm au! ! 15.01.2024
231K 21.5K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
42.4K 2.3K 41
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?