ELA GÖZLÜM (Düzenlenecek)

By inciseni

71.6K 3.2K 1K

Bir kız çocuğu daha ne kadar ölebilirdi nasıl sevilmezdi nerden çıkmıştı bu adalet terazisi nedendi erkek çoc... More

1bölüm
2bölüm
3 bölüm
4.bölüm
5.bölüm
6. bölüm
7.BÖLÜM
8. BÖLÜM
KAREKTER TANITIM BÖLÜMÜ.....
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.bölüm
Karkter tanıdım part2.
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
Sakvan & Dilşad
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM
Duyuru
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
25. Bölüm
Duyuru
26.bölüm alıntı

24.BÖLÜM

743 51 4
By inciseni

Merhaba canımlarım nasılsınız iyimisiniz ben iyi olmaya çalışıyorum baş sağlığı dileyen herkese dua okuyan herkese çok teşekkür ederim kaç aydır başıma gelmeyen kalmadı sizin bu anlayışınız için çok teşekkür ederim size güzel bi bölüm yazmaya çalıştık umarım beğenirsiniz bi kusurumuz varsa da özür dileriz yeni yıl size sağlık huzur mutluluk getirsin inşallah iyi yılar dileriz sizi çok seviyorum oy vermeyi yorum yapmayı unutmayın 💙


"Alo ağam, burada bir şeyler ters gidiyor. Tek köstebek ben değilim, başka biri var, bir KADIN" dedi. Çiya'nın söyledikleri Şerwan ağayı da şaşırtmıştı. Botan da şok olmuştu,

"Emin misin Çiya?" diye sordu Botan. "Evet ağam, emi̇ni̇m. Bu adamlar bir kadından emir aldılar ve şu an hiçbir şey yapmamalarını emir etti. En yakın zamanda başlarız, dedi. Ama kim olduğunu anlayamadım," dedi Çiya

"Tamam, bir saat sonra her zamanki yerimizde buluşalım," dedi Botan Ağa. Ne oluyordu o köstebek kadın? Kimdi ve neden gelmişti? Onlarla ne derdi vardı?

Botan ve Çiya merak içindeydi. Köstebek kadının kim olduğunu ve amacını öğrenmek için ellerinden geleni yapacaklardı.

Geçmiş zaman

Baran, Sakvan, Çiya ve Botan aynı yerde toplanmışlardı. "Şimdi Şerwan'ın katil olduğunu ispat etmemiz gerekiyor" dedi Sakvan. "Ben onu öldürürüm, ispata falan da gerek duymam" dedi Botan büyük bir sinirle.

"Sinirle hareket etmenin bir anlamı yok, her şey ortaya çıkmalı" dedi Çiya. "Sen çok sabırlısın, değil mi? Neyse ki şu an konu bu değil. Nasıl ispatlayacağınızı söyleyin dinliyorum" dedi Botan bağırarak.

Herkes bir çözüm yolu düşünüyordu, gerçeğin açığa çıkması gerekiyor.

Hepsi bir araya gelip farklı fikirler paylaşmaya başladı. Heyecanla tartışıyorlar ve gerçeği ortaya çıkarmak için planlar yapıyorlardı.

Baran'ın onay aldığı fikir şuydu: "Siz dağ evine gideceksiniz, ben ise sizin gittiğiniz gün seni öldürme planları yapacağım. Bu konuyu Çiya ya da herhangi biri yapacak, Şerwan'ın güvenini kazanacak ve her şeyi öğrenecek. Bu süreçte çok yakın olmamalıyız, iki düşman gibi davranmamız gerekiyor."

Botan Ağa, her şeyi kabul etmişti ve Şerwan'ın suçunu ortaya çıkaracaklardı. Çiya o günden sonra Şerwan'ın yanında işe başlamıştı. Bir akşam, Botan ve Nalinin dağ evine gideceklerini de Çiya Şerwan'a haber vermişti.

Hızlı adımlarla ilerlediği koridorda yaptıkları planı tekrar tekrar aklından geçiriyordu Çiya. Adımları Şerwan'nın kapısının önünde durdu, iki kez tıklattı. İşi gereği içeriden "gel" iznini bekledi. Bekledi. Bekledi. Bekledi.

Gelen izinle içeriye girdi. Adımları patronunun masasının önünde durdu. İşi gereği yaptığığı şeylerden iğrensede, o adamı boğmak istesede tuttu kendini. Yuttu düşüncelerini yapmak zorundaydı bunu. Bu adamın işini en temiz şekilde bitirmelilerdi.

Şerwan başıyla onay verdi konuşması için Çiya'ya. "Haber geldi patron. Dağ evine doğru yola çıkmışlar ikisi. Baş başa gidiyorlar ve yalnızlarmış. Planınız için en makul zaman " diyip ellerini önünde bağladı Çiya.

"Güzel o halde planı devreye sok. Herşeyi sen yürütüceksin ama benim uçan kuştan haberim olucak! Asla ve asla yanlış yapma bilirsin yanlışa tahammülüm yoktur. Sen iyi adamlarımdansın kaybolması istemem." Konuşurken sandayesinden kalkıp Çiyaya yaklaştı. Kelimelerinin ardından omzuna iki kez yavaş şekilde vurdu.

Çiya duruşundan ödün vermeden bekledi. "Kolay gelsin. İyi bir iş çıkar görelim!" Diyip cam önüne doğru adım attı. "Peki efendim." Dedi ve ardından çıktı Çiya.

Yaptıkları planın ilk aşaması sorunsuz hallolmuştu. Çiya derin bir nefes verdi ve binayı terk etti.

Buluşma yeri ayarlandı Baran ve Botan kendi aralarında konuşurken Çiya aramayla dahil olmuştu konuşmaya.

"Söyle Çiya. Anlat neler dönüyor orada neler çeviriyor bu piç kurusu." Dedi Botan. Çiya ise anlatmaya başladı kendini güvene aldığı o yerden. " Bu piçin yemediği bok kalmamış. Tefecilik, kara para aklama, uyuşturucu kaçakçılığı, kara borsa. " O anlatırken Botan ve Baran ellerine koz geçtiği için bir nebze olsun sakinleştiler." Yani anlıycağınız elimizde çok büyük kozlar var. Bir kaç gün sonra tır ile mal göndericek Yunanistan'a tam tarih belli değil sır gibi ama bildiğim ilk an size ulaşan bilgilerle üzerine çöker bütün asayiş büro ekipleri. Ben şimdi kapatıyorum çok fazla dikkat çekmeden yerime dönmem gerek." Demiş kapatmıştı.

Baran, yalan dan bi plan yaparken Botan herkese uyarıda bulundu
Aileleri hain olma ihtimali olduğu için her şeyi kusursuz bir şekilde yapmaya çalışıyorlardı.

Bir kaç gün sonra Çiyanın aniden aramasıyla herkes toplanmıştı tekrardan. Korkmuşlardı bişi oldu diye yakalandı kesin demişlerdi. Çiyanın telefonunu açıp konuşana kadar içlerinde kendilerini yediler. Çiya ise direk konuya dalmıştı ve çok hızlı konuşuyordu.

"Haftaya Perşembe gecesi saat 04:11'de bu araç Edirne'ye doğru yola çıkacak ve oradaki adamlarla yapılan anlaşmadan sonra sınırdan geçicek Mardin ve Edirne arası 17/ 18 saat sürüyor. Tahmini cuma günü saat 22:00 geçerek orda olcaklar. Herşey hazır bundan sonra vericeğim bilgileri mesaj yoluyla fazla dikkat çekmeden ulaştırıcam size hadi Allah'a emanet." Kapanan telefon ile birbirlerine baktı kayınçolar.

Haberi aldıktan sonra jandarma komutanlığına gidip ihbar ettiler. İhbar doğrulandı ve jandarma komutanlığı ekipleri tarafından o gün için herşey hazırlandı. Büyük operasyon için artık sadece gün ve saat saymak kaldı.

Operasyondan bir gün önce Botana bir mesaj geldi bu mesaj Çiyadandı.

Devrem bugün kapıya çiçek gelicek bu sikik kafalı göndericek yengeye haberin olsun. Ha birde sizi gözetliyorlar sürekli biraz gerçekçi ol 😉

Gelen mesajı bi kaç kez okuyup kapattı telefonu Botan. Bu adam sinirlerini bozuyordu Botanın. Gidip azını burnunu dağıtmak beynini patlatmak istiyordu yavşağın. Ağzının içinden bir kaç küfür savurdu . Sinirle saçlarını arkaya itti. Yüzünü sıvazladı. "Umarım şu operasyon başarılı olur yoksa senin gibi sik kafalı bir adamın kanı elime bulaşıcak" diyip Nalinin yanına çıkmıştı.

Nalinin inadı ve Botanın biraz ısrarı sonucu dışarı çıkma kararı aldılar. Botan hazır aşağıda Nalini bekliyordu bir kısma ise gelen çiçeği.

Merdivenlerden saatler sonra inen karısını görünce ona olan özlemi daha da arttı. Tadına doymadığı bir karısı vardı Botan Ağa'nın ne yapsa etse geçmiyordu. Doymuyor, sürekli yanında olsun istiyordu. Korkuyordu ve bu korku diğer duygulardan ağır basıyordu çoğu zaman.

Sarıya çalan saçları, ela gözleri ,narin beyaz teni mahkum etmişti Botanı. Nefes. Aldığı yer onun yanıydı huzurlu olurdu hep onun yanında. Uyurken kaç gece sabaha kadar izlemişti Botan Nalini her bir zerresini ezberlemek istercesine incelemişti yüzünün her bir ayrıntısını. Kirpiğin, kaşını, elmecık kemiğini, burnunu, sus çizgisini ve dudaklarını.

Dokunmak isteyipte dokunamamıştı o an. Ya incitirseydi? Canı yanarsa? Uyanırsa? Göze alamamıştı hiç bir zaman Botan huzurla uyuyordu uzun zaman sonra bu kollarda Nalin, biliyordu Botan. Bu yaşta onca sorumluluk almıştı bu minicik bedeni. Omuzlarında yükleriyle, acısıyla,kötüsüyle, yanlışıyla.

Boydan aşağı süzdü Botan karısını güzel karısını. Ve çıktılar kapıdan o an ise bekledikleri olmuş çiçek gelmişti. Botan biraz abartarak verdiği tepki ile Nalini kırmış olsada bilmeyerek yapmıştı.

Perşembe gecesinden beri takibe aldıkları tır Edirne sınır kapısına ulaşmıştı on sekiz saat sonra. Özel kuvvetler tarafından yapılan operasyonda aynı anda birçok yere baskın düzenlenmiş Şerwanın iş birliği içinde olduğu adamlarda yakalanmıştı.

Jandarma komutanlığı ekipleri tarafından gözaltına alınan şüpheliler sorguya alınmış bir kaç zorlamadan sonra itirafçı ollup bütün suçu Şerwana yıkmışlardı.

Adliyeye sevk edilen zanlılardan bir kaçı kefaret ile serbest kalmış Şerwan da dahil bi kaçı tutuklanıp cezaevine gönderildi.

Mardin halkı haberlerde görmüştü Şerwanı bütün Mardin bu haber ile çarkalanıyordu. Babası evlatlıktan reddettim demiş annesi kötü olmuştu.

Berivan Demir de görmüştü bu haberleri mutlu olmuştu oğlunu yaralayan adinin böyle ellerine düşmesine. TV'nin sesini kısıp bi kaç arama yaptı Berivan hanım.

" Tamam oğlum işini bitirin siz orda sakın sağ çıkmasın ordan. O adi it sağ çıkarsa kendinizi ölü bilin!" Diyip telefonu kapatmıştı Berivan hanım.

Günler sonra istediği haberi almış ve bizzat kendi söylemek için başve konağına gitmiş heryeri yakıp yıkıp haykırmıştı Şerwanın öldüğünü. Bi taraf acı içinde kendini parçalarken bir taraf ise mutlulukla hayatına devam etti o gün.

Şerwan öldükten sonra herkes derin bir nefes aldı. Ancak şu anki durum, herkes için hayatın en kötü haline gelmesine sebep olabilirdi.

* ŞİMDİKİ ZAMAN *

Hava karanlıktı konak ise sessiz sakin duruyordu hayret etmişti Nalin bu denli asla sakin olmazdı Arslanbey konağı bişi olmuştu kesin. Gün yeni ağarmış olmasına rağmen sanki hala geceydi konağın üzerindeki kara bulutlar dağılmak bilmiyordu.

Yatağından çıkıp ileriye adımladı Nalin yavaş yavaş, üzerinde hiç bilmediği uzun eski sabahlıklardan vardı. İndi merdivenleri yavaş yavaş, etrafta gezinen gözleri birilerini görmek umuduyla baktı her bir köşeye ama kimse yoktu konakta.

Dalgın dalgın bitirdi merdivenleri, adımlarını sanki kendi atmıyordu bir başkasıydı sanki bedenini yönlendiren. Merdivenlerden sağa dönmesiyle bir çığlık koptu arkasından "OĞLUMMM" dedi o ses çok tanıdık ve bir o kadar da yabancı.

"YÜREĞİMİ YAKTIN CİWAN. KOR ETTİN OĞLUM KALBİMİ ATEŞ ATTIN CİĞERİME CİWANNNN" diye çığlıkları yankılandı konakta. Nalin arkasındaki manzarayı görmek istemedi ama istemsizce kendini dönmüş halde buldu. Yerde kanlar içinde yatan Ciwan annesinin çığlıkları kulaklarını dolduruyordu.

Bütün konak aşağıya inmiş olan bitene baka kaldı. Herkesin çığlıkları birbirine karıştı. O çığlıkların arasından bir ses çıktı bastırdı bütün sesleri. "SENİN YÜZÜNDEN ,SENİN ,SENİN ,SENİN YÜZÜNDEN OLDU ABİM SENİN YÜZÜNDEN ÖLDÜ, SEN YAPTIN, SEVGİLİNLE BİR OLUP ÖLDÜRDÜNÜZ ABİMİ. SEN YAPTIN. SENİN YÜZÜNDEN ÖLDÜ ABİM. SENİN YÜZÜNDEN OLDU. SEN OLMASAYDIN YAŞIYO OLURDU ABİM." her bir cümle ile herkes Nalinin üzerine yürümeye başladı.

Her bir cümle ile ittiler. Öldü dediler ittiler her bir cümlenin ardından omuzlarından yere vurdular Nalini. Sonuna gelmişti duvara yaslanıcaktı. Ben yapmadım diyemedi, benim bir suçum yok diyemedi, kim yaptı bilmiyorum diyemedi keşke bilseydi kim yaptı. Keşke bilseydi. Hoş azını bile açamıyordu nalin o an.

Boğazına yapıştı biri ama itemedi elleri çalışmadı kaldıramadı o gücü kendinde bulamadı itmeye çalıştı ama olmadı. Kaçmaya çalıştı sırtını döndü onlara arkalarına kaçmaya çalıştı. Sırtı bir bedene deydi arkasını döndü o Botandı sarıldı Nalin güvendeyim dedi.

Etrafına bakmak tekrar o karanlık pis bakışları görmek istemedi iyice sokuldu Botanın göğsüne daha da sıkı sarıldı kocasına hiç olmassa o varken bişi yapamazlardı.

"Rahat bırakın karımı" dedi sarıldığı beden ama o ses Botana ait değildi başını kaldımaya korktu kolları gevşedi ama o beden onu daha da sardı itti sarılmak isteyen bedeni görmek istemiyordu. Karşısındaki kişiyi olamazdı bu imkansızdı asla olamazdı.

Hiç görmek istemediği o adam omuzlarından tutup kendine bakmasını sağladı Nalin ise gördüğü suretle şok olmuştu yumruklarını göğsüne vurdu Ciwanın "sen öldün sen burda olamazsın Botan vardı yanımda ona sarılmıştım ben o benim kocam Botan vardı burda. Botan vardı. BOTANNNN"

Gözleri aradı konakta kocasını taradı. taradı. Taradı...

"BOTANNNN OĞLUMMMM" dedi o ses tekrardan gözleri sesin sahibine ve ardından ise kucağında yatan Botana kaydı. Kanlar içindeydi Botan. Annesi çığlıklarına eklemişti oğlunu.

"Sen öldürdün" dedi bütün aile sen öldürdün. Sen öldürdün. Sen öldürdün. Üzerine yürüdüler tekrardan. Nalin yere çöktü kulaklarını ve gözlerini kapadı kimseyi duymak istemiyordu. Dayanamayarak çığlık attı boğazı acıyana kadar çığlık attı...

Yataktan sıçradı Nalin çok korkmuştu. Botan ağayı göremeyince daha da korktu. Hızlıca hazırlanıp aşağı indi. Merdivenlerden inerken Boran'ı gördü ve içi biraz olsun rahatladı.

"Botan, sen iyi misin?"diye sordu. Botan ona bakıp, "Ben iyiyim, da sen iyi değilsin gibi"dedi. Botan karısına bakarken, "Ben iyiyim, bir şeyim yok "dedi. 'Gelin hanım, abimle konuşmak yerine gelip bize yemek yap da' dedi. Vina Nalin gülümsedi ve mutfağa girip onlara yardım etti

Herkes kahvaltı yapmaya başlamıştı. Viyan hanım Botan'a bakıp, 'Oğlum, biz Sakvan Ağa'nın yanına gidebilir miyiz, görebilir miyiz iyi mi?' diye sordu. 'Evet annem, gidelim tabii ki, hem Dilşad da yardımcı olursunuz' dedi. Botan Ağa Payiz saçlarını arkaya götürüp, 'Anne, abimin mezarına gidelim mi?' diye sordu

"Senin yüzünden ölen abinin mezarına mı?" diye sordu Botan Ağa sinirle. "Sen ne diyorsun Botan?" diye sordu Payiz. Botan sinirle güldü

"Abimin ölüm sebebi sen değilmiş gibi konuşma Payiz , bu durum ve her şey senin yüzünden oldu. Eğer sen o itle kaçmasaydın, biz bu durumda olmazdık. Anlıyor musun? ABİM ÖLMEZDİ, BİZ MUTSUZ BİR EVLİLİĞİ DEVAM ETMEZDİK." Dedi Bağırrak. Nalin'in gözleri kocaman açıldı, ne demek "Mutsuz bir evlilik"? Bu sözle Nalin'in gözleri dolmuştu.

Nalin yukarı çıkıp kendi eşyalarını toplamaya başladığında, Botan'ın sesi hala yankılanıyordu. Ama artık Nalin onu dinlemiyordu. Evliliğindeki mutsuzluğu herkesin içinde bağırmak, elbette bir bedeli olacaktı. Belki sevmeyerek evlenmişlerdi ya da başlarına birçok şey gelmişti, ama Botan bunu dile getiremezdi

Botan hiçbir zaman şikayet etmezdi, ama şu an yaptığı gerçekten büyük bir saçmalıktı. Botan'ın sesi yavaşça kesildi ve sakinleşti. Odada Nalin'e doğru ilerledi ve eşyalarını toplamak için valize baktı. Genç adam sakin bir şekilde sordu, "Ne yapıyorsun Nalin?" Botan ağa
Nalin sinirle güldü ve bağırarak, "SANA NE!" dedi

Botan şaşkın bir şekilde karısına baktı. "Önce o sesini azalt, 'Sana ne' demek ne demek?" dedi sinirle. Nalin ise göğsünü gere gere, Botan'a meydan okurcasına, daha da yüksek sesle konuşarak, "Şunu anla Botan, mutsuz olduğun kadın seni ilgilendirmez, tamam mı? İstediğimi yaparım!" dedi. Botan ağa ise sinirle karşılık verdi, "Hiçbir yere gitmiyorsun Nalin, otur oturduğun yerde!"

Nalin sinirli bir şekilde bağırarak, "Oturmuyorum Botan ağa, ne yapacaksın? Dövecek misin? Pardon, BOŞANACAK MISIN?" dedi. Gözlerinden sinir fışkırıyor. Botan ağa ise cevap verdi, "Ne saçmalıyorsun Nalin? Sen kendine gel! " dedi Botan

Nalin dolu gözlerle sordu, "Beni emanet gibi görüyorsun, değil mi? Herşeye berdel yüzünden katlandın, değil mi? Botan ağa, cevap ver, neden mutsuz bir evliliği devam ettirdin? "

Botan ağa, rahat bir tavırla sordu, "Ne demeye çalışıyorsun Nalin? "Sonra ekledi, "Boşanmak mı istiyorsun? Tamam, sana istediğin şeyi vereceğim"Nalin'in kolundan tutup onu kapıya kadar sürüklemişti.

*****

Roj ablasının içki içtiğini görünce kendi kendine sordu: "O hamile değil miydi? Nasıl içki içebilir?"

Roj telefonunu çıkarıp Dilşada'ya mesaj attı
Acil buluşmamız gerekiyor, bir yer bulalım

Dilşad şaşkın bir şekilde telefona bakıyordu. Ne oluyordu yine? Sonra Tamam, çay bahçesine gel dedi ve hemen hazırlanmaya başladı

Dilşad düşünüyordu, ne olmuş olabilir ki? Sonra çay bahçesine gitti. Roju bekliyordu Roj geldiği zaman Kani de yanındaydı

Dilşad, " Hoşgeldiniz hemen anlatın çok vaktim yok dönmem gerek " Roj Lafa girdi , " ablamın bugün içki içtiğini gördüm Ama o hamile değil miydi? Nasıl böyle bir şey olabilir?" dedi

Dilşad şaşırdı ve sonra olanları hatırladı. "Bende o gece gördüm, yani sabah düğün oldu falan filan derken unuttum tamamen. Allah kahretsin" dedi. Dilşad, "Bi şey olmaz, ama ablam neden yalan söylesin ki 'hamileyim' diye?" dedi Kani

"O gün olanlar" diye lafa girdi Roj. Dilşad onun lafını kesip, "Payizin umrun da olmadını hepimiz biliyoruz" dedi. Hemen ardından Dilşad, "Sizi onu takip edin ve sakın kimseye bir şey söylemeyin. Botan'ın başı yeni dertten kurtuldu ve Kani, sende Barana bir şey deme" dedi

Roj, "Her datayı yakaladığımızda mı herkese söyleyeceğiz?" diye sordu. Dilşad hemen cevap verdi, "Aynen öyle." Ardından Kani, "Sakvan ağa nasıl?" diye sordu. Dilşad'ın yüzü düştü ve "Bilmem, beni istemiyor, tanımıyor da" dedi. Bu durumda Kani, "Belki de zamanla tanıyacak ve seni isteyecektir" dedi

"Düzelir, merak etme. Hem sen niye onun için bu kadar üzülüyorsun? Adam 4 yıl boyunca ölü olarak kendini sakladı." Dedi Roj

" Olabilir ama bazı insanlar gibi yalan dan senin yanındayım diyip bırakmadı o 4 sene de bile hep benim yanımaydı bazılarının tam tersine neyse benim gitmem gerek " Dedi ve kaniye Sarılıp vedalaştı

Dilşad Konağa geri dönmüştü. Payiz'in neden böyle bir şey yapabileceğini düşünüyordu. Bir yandan da Sakvan Ağayı düşünüyordu. Dilşad avluda oturuyordu ve oradaki iki kadın ona tuhaf bir şekilde bakıyorlardı Dilşad "ne var lan" demek istiyordu

Dilşad sigara içtiği anı Sakvana kendini hatırlamaya çalışmaya başlamıştı odasında uyuyan Sakvan'ı düşündü. Belki onunla nasıl tanıştıklarını hatırlayabilirdi. İlgili anıları hatırlamak her zaman güzel bir deneyim olabilir. Belki birlikte bir etkinlik yaparak veya eski fotoğraflara bakarak o anları hatırlayabilirler

Dilşad, ilk tanıştıkları günü hatırladı ve hemen bir şeyler yazmaya başladı. Son satırda kendi ismini yazarak Sakvan'ın odasının önüne bıraktı Dilşad, Sakvan'ın odasından çıkmasını bekliyordu ve bir saat geçti, hala çıkmamıştı. Berivan Hanım, Dilşad dışında kimseye Sakvan'ın odasına gitmem emri vermişti. İlaç saatine gelmişti ve Dilşad ilaçları alıp kapıyı çaldı. "Gel" dedi Sakvan ağa.

Dilşad, "Nasılsın ağam?" diye sordu ve gülümsedi. Sakvan buna gıcık olmuştu ve cevap vermedi, Dilşad da "İlaçlarınız " dedi Sakvan ilaçları içti ve sinirle Dilşad'a baktı. öyle bir bakıyordu ki, gerçekten korkunçtu bi şekilde bu kız kimdi, niye buradaydı ve nerden çıkmıştı?

" Sen kimsin " Diye sordu Sakvan ağa Dilşad şaşkınlıkla ona baktı " Şey ben şeyim yani gelen şey " Diyordu biri içeri girmişti " Abimmmmmm " Diye Atladı içeri Lelav Dilşad içinden çok şükür demişti " Çok özledim seni abim nasılsın " diye sordu " Canım sen dışarı çıkabilirsin " Dedi Göz kırparak.

Sakvan Dilşad'ı her gördüğünde kalp atışları hızlanıyordu ve bunun sebebini bilmiyordu. Bu kadın kimdi ve onu gördüğünde neden böyle hissediyordu? Tamam, anladım. Sakvan Lelav'ın ağzından laf almaya çalışıyordu. "Bu kız kim?" diye sordu ve "Şey, bu hemşire mi, bakıcı mı, öyle bir şey mi?" diye geveledi. Sakvan öyle mi dercesine Lelav'a baktı. Lelav ise "Abim, şimdi Çiya Bey'le bir işim var, sonra yanına gelirim" dedi. Abisini öpüp hızlıca oradan ayrıldı

Berivan Hanım, Dilşad'ı sevmese de oğlu için sessiz kalıyordu. Oğlu, ona aşıktı. Şu an belki unutmuş olsa da ona hatırlatıcı olacak. Oğlu sevdiği kızla kavuşacak

Berivan hanım, Dilşad'a bakıp "Kızım, bi kahve yap" dedi. Dilşad çevresine bakmaya başladı ve kime diyordu diye düşündü. "Ben mi?" diye sordu

Berivan hanım sinirli bir şekilde Dilşad'a baktı ve "Yok, duvara diyorum. Kahve yapma yeteneği var da onda" dedi

" şey özür dilerim aklım burda değildi hemen yaparım " dedi ve mutfağa indi Çevresine baktın da Kahve makinesi yoktu Allah Dilşad ne yapcaktı hizmetçi kadın ona dik dik bakıyordu " Şey Cezve nerde " Diye sordu Dilşad

Kadın eşyaları işaret ettiğinde, Dilşad cezvenin ne olduğunu bilse zaten kendisi alırdı diye düşündü. Ayy, bu kadın çok gıcık! Dilşad hemen Google'da "cezve" yazıp ne olduğunu buldu Sonra eşyalar arasında karıştırarak kahve aramaya başladı. 3 tane şişe vardı ve üzerinde "kahve" yazıyordu. Allahım, şimdi hangisi gerçek kahve diye düşündü. Sonunda bir tanesini seçti, kahve yapmak için kullanarak yukarı çıktı

Berivan Hanıma kahveyi uzattı ve o da bir yudum aldı. "Ben sana ne yap dedim?" diye sordu. "Kahve" dedi "Bu Menengiç kahvesi ve olmamış kahve yapmayı öğren Sakvan çok seviyor" dedi . Sonra da "Benimle gel" dedi

Dilşad da onla mutfağa indi Berivan hanım içeri girdiğin de tüm hizmeçiler ayaklandı Berivan hanım cezve alıp doğru kahve alıp yapmaya başladı ve şöyle dedii

Berivan Hanım, kahve yapmaya başladığında herkes heyecanlandı çünkü o çok az kahve yada her hangi başka bi şey yapıyordu Kahve kokusu mutfakta yayılmaya başladı Ve dilşada tarif vermeye başladı
" Bak şimdi kızım
İhtiyacın olan malzemeler: kahve , su, cezve ve şeker.

Cezveye bir fincan su koy bi tatlı kaşığı kahve yarım tatlı kaşığından az şeker ve orta ateşte kaynat.
Kahvenin köpüğü yükselmeye başladığında ateşi kıs.
Birkaç dakika daha demlenmesini bekleyip ocaktan al.
Kahveyi fincana dök ve afiyetle iç bu kadar basit " Dedi

Berivan Hanım kahveyi fincana döküp "Al bunu Sakvana götür" dedi. Dilşad gülümseyerek kahveyi alıp Sakvana götürdü, ancak karşılaştığı manzara hoş değildi dilşad 'in elleri titredi, kalbi sıkıştı ve Dilşad'ın elindeki tepsi yere düştü

****

Roj sabah erken çıkmıştı şirkete gidecek diye, ama kimse ona inanmamıştı. Ve bence haklılardı. Sonra Kani ve Dilşad buluştu ve şu an Mardin sokaklarında geziyorlardı. Bu çocuk gerçekten sinir bozucuydu

Roj girdiği bir sokakta bağırma sesleri duydu. Hemen olayın yanına gitti ve bir adama "Ne oluyor burada?" diye sordu. Adam da şöyle dedi: "Ev sahibi bu kızı kovuyor, olay bu." Roj şaşkın bir şekilde adama baktı ve "Siz de izleyici misiniz?" diye sordu. Sonra kızın eşyalarını atan adamın yanına gitti

Roj, "Abicim utanmıyor musun bir kızı sokağa atmaya?" diye sordu. Adam ise "Sana ne, işine bak kardeşim" dedi. Roj, "Kiran kaç, söyle, verim bu eşyaları, içeri taşıyalım" dedi ama adam onu takmıyordu bile. "Sen kimsin?" diye sordu adam. Roj da kimliğini adama gösterdi ve adam hemen kendini topladı. "Emir edersin ağam" dedi

Roj, kızın yanına gitti. Kız, ağlayarak kendi eşyalarını topluyordu. "Allah kahretsin" diyordu. Roj, "Sakın ol hanım efendi" dedi. Kadın, kendi elinde olan kırılmış fotoğrafa bakıyordu ve şiddetli bir şekilde ağlıyordu. Roj, "İyi misin?" diye sordu, ama kızdan cevap gelmiyordu. Birdenbire, kız Roj'un kollarına düşüp bayıldı.

****

Evet bi bölümün daha sonuna geldik umarım bölümü beğenimişsizidir ve bölüm hakkında düşünceleriniz ne ?

Continue Reading

You'll Also Like

254K 11.8K 31
İyiliğin ve Kötülüğün İç İçe Geçtiği Hayatlar. Genç Bir Kızın Kendi Hayatıyla Mücadelesi. Ölmüş Bir Adamın Büyük İntikamı. Mecburi Alınan Kararlar...
60.7K 2.2K 17
"Ada abla biraz gezelim mi Babam sen ben üçümüz " dedi birden " Babacım belki Ada ablanın işler vardır rahatsiz etmeyelim biz onu " dedi Bora bey Aya...
ELIYS (+18) By Duru

Mystery / Thriller

165K 10.1K 55
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...
1.6K 99 4
Biz kefaretimizi yanarak ödedik.