Daha ne kadar süre geçecekti.
Daha kaç gece uykusuz kalacaktık?
Kaç gün olmuştu ki?
Sekiz.
Evet sekiz gün oldu.
Bulamamıştık,bulamıyorduk.
Ona dair hiçbir iz yoktu.
Ona ulaşabileceğimiz bir iz yoktu.
Eğer bunu yapan onursa er yada geç bize bir ipucu verirdi değil mi?
Sekiz gündür yoktu ama bulurduk elbete.
Beni üç yıl sonra buldularsa onu da bulurlar.
Bulmak zorundalar çünkü yağız leyadan vazgeçmez.
Yağızın bağrışı ile derin bir nefes aldım.
Yağız:yok! Yok! Yok!
Dedi merdivenlerden öfkeyle inerken.
Yağız:amına koyayım hiçbir yerde yok!
Arda:yağız-
Dedi ama yağızın bağrışı ile susmak zodunda kaldı.
Yağız:sikerim böyle işi! Elin piçi sevgilimi kaçırıyor ben hiçbir şey yapamıyorum.
Dedi ağlamaklı sesle.
Çağan:aynı şeyi ben söyleyip sinir krizi geçirdiğim zaman bana sakinleştirici veriyordun yağız otur oturduğun yere.
Dedi önündeki bilgisayardan başını kaldırıp.
Yağız:Allah belamı verseydi de söylemeseydim çağan!
Diye tekrar bağırdım.
Yanıma gidip sakin olması gerektiğini söylemek istiyordum ama yine bana yükselecek diye de korkuyordum.
Ona oturduğum yerden bakarken gözlerim kendiliğinden dolmuştu zaten.
Bu aralar yağıza yaklaşamıyordum.
Leyanın olmamasının tek suçlusu benmişim gibi davranıyordu.
Bunu açıp açık söylüyordu ve bazen çok korkunç oluyordu.
Ondan korkmaya başlıyordum.
Gözleri beni her gördüğünde nefret kusuyordu.
Açıkçası bu beni gitmeye zorluyordu.
Onları bu halde bırakmak istemiyordum ama başka bir yerde de onlara yardımcı olabilirdim değil mi?
Derin bir nefes verip gözlerimi yağızdan çektim karşımda oturan ülküye diktim.
Bana dudaklarını ısırmış üzgunce bakıyordu.
Yağızın söylediklerini biliyordu ve biraz daha sakin olmamı söylüyordu.
Dayanamayıp mutfağa gidince arkamdan geldi.
Ellerimi masaya yaslamış dolan gözlerimi toparlamaya çalışıyordum.
Ülkü:şşş ağlamak yok.
Dedi yanıma gelip.
Tuana:farkında değil misin benden nefret ediyor!
Diye yükseldim birden.
Ülkü:yağız birinden nefret etmez. Etmesi için onlardan birine zarar vermen gerekir.
Dediğinde güldüm.
Tuana:sevgilisine benim zarar verdiğimi düşünüyor bu nefret etmesine yeter.
Ülkü omzuma dokundu.
Ülkü:leya ortada yok. Sevgilisi yok ve o deliriyor. Birini suçlaması gerekiyor ve o kişi sensin,leya bulunduğunda pişman olup özür dileyecektir ve bunu abimin asla öğrenmemesi gerekiyor yoksa bu sefer gerçekten kıyamet kopar.
Dediğinde kaşlarımı çatım.
Ülkü:abim öğrenirse yağızı öldürmekten hiç çekinmez hem tek abim değil arda bile mahveder yağızı.
Parmak uçlarımla gözümdeki yaşları sildim.
Çağana hiçbir şey anlatmamıştım zaten.
Bunca şeyin arasında bir de benle uğraşmasına gerek yoktu.
Çağan mutfağa girince ikimizinde sesi kesildi.
Bir bana bir ülküye bakıp ne yaptığınızı anlamaya çalıştı.
Yanıma gelip bana dikkatle baktı.
Çağan:ağladın mı sen?
Dedi elini yüzüme koyup.
Tuana:hayır.
Ağlamamıştım sadece gözlerim dolmuştu bu ağlamak sayılmaz bence .
Ülküye gözleriyle bir işaret verdi.
Ülkü anlayarak sırıtarak mutfaktan çıktı.
Çağan:ne oldu güzelim?
Dediğinde yutkundum.
Tuana:sence ne olduğu açık değil mi?
Yüzüme bir nefes verdi.
Çağan:geçecek.
Tuana:leya ortada yok.
Çağan:buluruz.
Tuana:ne zaman bir üç yıl sonra mı?
Dedim dalga geçer gibi çağan bana ters ters baktı sadece.
Çağan:ikinci bir üç yıl vakası yaşanmayacak.
Dedi öfkeyle. Ama kedisi de emin değildi.
Çağan:yağız buna izin vermez.
Leya kırşan....
Karanlık günlerdir olduğu gibi.
Hiç ışık yoktu yada ben göremeyecek kadar kördüm.
Hiç umut yoktu ama ben hala bir umut arıyordum.
Nerdeydim,nasıldım,kimleydim bilmiyorum ama artık deliriyordum.
Hergün aynı şey olması beni delirtiyordu. Hergünün gecesi yine umutsuz bir şekilde geçince beni delirtiyordu.
Dayanamıyordum ama birşey de yapamıyordum.
Yine o içeri girdi ve ışığı açtı.
Aydınlık sadece o varken oluyordu ama onun verdiği aydınlık benim en büyük karanlığımdı.
Onur:yeni gün leya kırşan.
Dedi içeri girereken.
Onur:sence artık son olmamalı mı?
Diye sorunca yine aynı şeyleri söyleyeceğini anladım.
Leya:olmayacak.
Dedim tek kelimeyle.
Onur:aptalsın,o kızı bu kadar sevmemelisin.
O kız kardeşim demedim onun bunu bilmesine gerek yoktu.
Onur:hadi leya tek bir adres,tek bir yer.
Dedi elindeki bıçakla.
Leya:onun yerini söylemeyeceğim artık bende bilmiyorum nerde olduğunu.
Günlerdir hiçbirinde bir haber yoktu.
Yağız beni bulurdu artık bulmalıydı gerçketen dayanamıyordum.
Bu piskopatın elinde olmak daha da işkenceydi zaten.
Onur:leya!
Dedi sert bir sesle.
Onur:söyle de bitsin. Tuana nerde!
Benden başka ne isteyebilirdi ki.
Tek derdi Tuana olan bir manyaktı.
Ama bu sefer ona ulaşmasına izin vermeyektim.
Kızın bütün hayatı bu manyaklarla geçti şimdi daha iyi anlıyordum nasıl bir piskolajide olduğunu.
Bu berbat bir şeydi.
Leya:söylemeyeceğim!
Diye bağırdım bende.
Üzerime eğildi bağırmamla birlikte.
Onur:seni öldürmeme az kaldı.
Dedi tehditkar bir sesle.
Onur:ama ben biraz daha şansımı deneyeceğim.
Eli boğazıma yapıştı.
Bağazıma öyle bir baskı uyguluyordu ki nefes alamıyordum.
Onur:söyleyecek misin?
Dediğinde başımı olumsuz anlamda saladım.
Söyle de bitsin leya.
Söyle ki bitsin bu ızdırap.
Söyleme leya o senin kardeşin onu ele veremezsin.
Onur:söylemiyor musun?
Bıçağı bacağımım üstünde dairler çizdiriyordu.
Sadece çiziyordu kesmiyordu.
Leya:sö...y...l...le...me...ye....
Olmadı nefesimi o kadar çok kesiyirdu ki konuşamıyordum.
Gözlerim kararıyordu ama o öldürmeyecekti ilk tuanayı bulacak sonra işimi bitirecekti.
En azından tuanayı bulmasına izin vermeyecektim.
Elini geri çekti.
Onur:söyleyecek misin?
Cevap vermedim ben daha nefesimi düzene sokamazken tekrar eli boğazımı sıktı.
Bıçağın ucu baçağıma deyip küçük bir kesik açtı.
Dahasını yapacak gibiydi ama telefonu çalınca geri çekildi.
Kim arıyordu?
Eski numarasını kulanıyordu çünkü kimsenin aklına bir katilin eski numarasını kullandığını anlamazdı.
Mantıklıdı aslında kimse ona ulaşmazdı.
Açtı ve hoparlöre verdi.
?:o-onur.
Diye bir ses geldiğinde gözlerim irice açıldı kalbim yerinden çıkacaktı.
Onur:Tuana'm
Dediğinde yutkundum.
Bunu yapmış olmaması için yalvardım.
Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum.
İkiside susmuştu. Telefonun karşısından derin derin nefes sesleri geliyordu.
Bu olmamalıydı...
Nerdeyse on iki gün olmuştu on iki gün sonra bu olmamalıydı.
Evet beni çok zorluyordu.
Vücudum yara bere içindeydi ama yine de onun yerini söylememişken o kendi gelmemeliydi.
Bunu yapmalıydı.
Tuana:o iyi mi?
Diye sordu.
Kapat telefonu Tuana kapat.
Onur:eğer gelirsen iyi olacak.
Tuana tekrardan derin bir nefes aldı.
Tuana:geleceğim ama önce onu bırakacaksın.
Dedi kararlı bir sesle.
Leya:Tuana sakın!
Diye bağırdım.
Leya:yapma bunu! Yapma!
Onur:kapa çeneni!
Diye bağırınca susmak zodunda kaldım.
Tuana:bağırma ona.
Dedi sadece ve beni dinlemeyerek Onur'a bir konum söyledi.
Tuana:leyayı getir. Onu orda bırak ve beni al.
Dedi sesinde hiç korku yoktu.
Benim için gerçekten bunu yapacak gibiydi.
Leya:gelme Tuana!
Diye bağırdım ama dinlemedi.
Leya:yapma bunu gitme oraya!
Diye bağırdım resmen ağlıyordum.
Leya:tekrar ölme...
Dedim ama tuana beni umursamıyordu.
Tuana:bugün 19.30 da.
Dedi ve telefon kapandı.
Onur telefonu masaya koyunca saatin 18.30.
Olduğunu fark ettim. Korkuyla bir nefes aldım.
Birşey olsun da gitmesin.
Yalvarırım almasın onu.
Gerekirse öldürsün beni ama o yaşasın.
Onur:bir saatimiz var gitsem iyi olacak.
Dediğinde kaşlarımı çatım.
Onur:ne sanıyorsun seni de götüreceğimi mi?
Dedi gülerek.
Onur:sen burda kalıyorsun ve ben onu alıp geliyorum.
Dediğinde ağza alınmayacak küfürler ettim.
Bu bir oyundu...tuana bu oyuna kendi eleri ile gidiyordu.
Tuanayı da alacaktı ve beni bırakmayacaktı. Allah kahrestin Tuana sakın gelme.
Onur:merak etme geldiğimde seni bırakacağım. ölümün kolarına.
Tuanayı alacak ve beni öldürecekti.
Tuana eğer ölürsem geceleri ruhum gelip üstüne işesin.
***
Korkuyala beklemeye devam ediyordum.
Onur gitmemiş ve adamlarını göndermişti.
İşini tehlikeye atmak istemiyordu.
Hala korkuyor ve titriyordum.
Ayaklarımı yere vurarak bir ritim tuturdum.
Tuana bir zekilik yaparak acaba çağanları da çağırmış olabilir miydi?
Lütfen gitmemiş olsunlar.
Korkuyla gözlerimi kapatım.
Açılan kapı gözlerimin açılmasına da sebep oldu.
İlk önce iki adam girdi onların ardına kolarında birileri olan iki adam daha girdi ve hemen ardından iki adam daha.
Onur:aptalar!
Dedi ayağa kalkarak.
Onur:oda kim?!
Diye sordu ardından öfkeyle.
?:bilmiyoruz Onur bey. Kızı alıp arabaya bindik hemen ardından çıktı ortaya arkamızda delil bırakmak istemeyince getirdik.
Diyip kolarındaki kişiyi sandalyeye koydu.
Onur:kafasına sıkmak çok mu zordu?
Diyince sesiz kaldılar.
Yüzlerindeki örtüyü kaldırınca küfür etim yine.
Bu aralar sırf ettiğim küfürler yüzünden çarpılacaktım.
Biri yüzü yara bere içinde olan tuanaydı.
Diğeri nasıl olduğu bilinmez ruju ve maskarası dağılan ülküydü.
İlerdeki çocuklarımıza birlikte kaçırılmadık da demezdik artık.