Born To Die || ChanMin

By skzimemnu

4.1K 715 1K

Tanrı, acımasızca öldürülen Kim Seungmin'e katilini bulması ve ondan intikam alması için bir şans verir. ... More

1
2
3
4
5
6
7
9
10
11
12

8

268 50 136
By skzimemnu

Bombayı patlattım sonunda

Boşluğa karşı Hyunjin'in adını söyleyip durmanın onu çağırmak için yeterli olmadığını fark eden Seungmin ne yapması gerektiğini düşünürken gözleri masadaki çakmağa takıldı. "Goblin de değil ki ateşi üfleyip söndürdüğümde gelsin." Yine de bir umutla uzanıp çakmağı almış, ucunu ateşleyip üfleyerek söndürmüştü bir kaç kere. "Gel artık..."

"Sana ölüm meleği olduğumu söylemiştim, goblin değil."

Arkasından gelen sesle heyecanla oraya döndü Seungmin. "Geldin işte! Yarım saattir sana ulaşmaya çalışıyorum."

Chan hâlâ karakolda olduğu için ikisi onun evinde yalnızlardı. Rahat tavrını sürdürerek ölü ruhun karşısındaki koltuğa oturdu Hyunjin. Siyah saçları yine özenle yapılmış, fit vücuduna tam oturan siyah bir takım giyiyordu. "Ne istiyorsun?"

Seungmin "Bu kadar kaba olma, kalbim kırılıyor." diye söylendiğinde Hyunjin'in mimik oynamayan yüzünü fark etti ve hafifçe öksürerek ciddileşti. "Geçen sefer öyle çıkıştığım için özür dilerim. Senin de elinden bir şey gelmediğini anlıyorum."

Gencin gözlerine bakarak belli bir alayla güldü Hyunjin. "Biraz geç anlamışsın sanki." Ardından kolundaki saate baktı ve bacak bacak üstüne attı. "Acil bir şeye benziyor, çabuk söyle. Benim de işim var."

Yine birden ortadan kaybolmasını istemediği için aceleci bir tavırla öne doğru eğilerek ona biraz daha yaklaştı Seungmin. "Birinin önceki hayatını hatırlaması mümkün mü?"

Başını olumlu anlamda salladı ölüm meleği. "Nadir olsa da mümkün. Senin hatırlaman ise çok daha mümkün, dünyadan göçmek için sadece dokuz günün kaldı ne de olsa."

Düşüncelerinin bir nevi doğrulanmasıyla kaşlarını çattı ölü ruh. O görüntüler önceki hayatından kesitlerse Minho'nun ilk gördüğü andan beri neden o kadar tanıdık geldiği anlaşılıyordu. "Peki önceki hayatımda yakın olduğum herkes ile bu hayatımda da karşılaştım mı?"

Yüzünde oluşan küçük tebessümü engelleyemedi Hyunjin. "Karşılaştın." diye mırıldandı. "Zamanı geldiğinde herkesi, her şeyi hatırlayacaksın."

"Seni de hatırlıyorum."

İşte bu ölüm meleği için son derece beklenmedikti. Yüz hatları birden gerildi, soğukkanlılık yavaş yavaş bedenini terk etti. "Beni... Hatırlıyor musun?"

"Kedi köpek gibisiniz resmen. Niye sürekli tartışıyorsunuz Minho ile?" Bu sefer sadece sesler değil, görüntüler de belirmişti zihninde. Minho ve Seungmin'in ortasında oturan Jeongin önlerindeki göle eğilerek birbirlerine su atmaya çalışan ikiliye bıkkınlıkla bakıyor, kendi kendine söyleniyordu.

Arkalarından biri daha yaklaştı o sırada. Hanbokunun uzun kolunu Seungmin'in yüzüne siper etti, Minho'nun ona daha fazla su atmasını engelledi. "Hava soğuk, hasta edeceksin Min'imi."

"Bana Min'im dedin."

Seungmin'in sesindeki sorgular ifade Hyunjin'i bir süre düşündürdü, gerçekten ona her şeyi anlatmalı mıydı bilmiyordu. "Çünkü çok yakındık." dedi eskileri hatırlamanın verdiği nahoş ifadeyle. "Sen, ben, Jeongin ve Minho genelde beraber takılırdık."

Ölü ruhun merak ettiği onlarca şey vardı ancak şu an biri çok daha ağır basıyordu. "Peki sen..." Biraz duraksadı, bunu nasıl sorması gerektiğini bilmiyordu. "Sen nasıl, neden..?"

Hyunjin "Reenkarne olmak istemedim ve bana sunulan seçeneği kabul ettim." diye açıklamaya başlayarak onu soru sorma zahmetinden kurtardı. "Nedenini söylemeyeceğim ama daha çok şey hatırladıkça beni anlayacaksın. Artık gitmem gerekiyor."

Ne kadar zorlandığını gözlerinde gördüğü için anlayışla gülümsedi Seungmin, daha fazla soru sorup onu zor duruma düşürmeyecekti. "Görüşürüz. Arada yanıma gelmeye devam et."

Hyunjin'in gitmesinden sonra Chan'ın gelmesi uzun sürmedi. "Jeongin'in verdiği kağıdın üzerindeki kan gerçekten sana aitmiş."

Dokuz günü kalmasına rağmen bir şeyleri yeni yeni anlamaya başlayan Seungmin Jeongin'in suçsuz olduğuna emin olsa da düşünceli ifadesini sürdürerek sordu. "Peki Jeongin'in suçsuzluğu nasıl kanıtlanacak? Katil oysa kanımı bir kağıt parçasına sürüp böyle bir yalan uydurmuş da olabilir."

"Kaldığı apartmana bakan iki güvenlik kamerası geçen gün bozulmuş, bir tanesi de oraya uzak kaldığı için görüntülerdeki kişiler tam tespit edilemiyor. Eğer Changbin bahsedilen saatlerde eve yabancı birinin girdiğini belirleyebilirse Jeongin de aklanmış olur."

Anladığını belirtircesine başını salladı. Ellerinde başka şüpheli kalmamıştı ve amirler arasında dosyanın kapatılması konuşuluyordu. Açıkçası Seungmin'in de katili bulabileceğine dair inancı eskisi kadar kalmamıştı, geçmiş hayatında neler olduğu daha çok ilgisini çekmeye başlamıştı. Komiser de günlerdir bu olaya kafa yorduğu için bitkin göründüğünü fark etti. İçinden gelen bir minnettarlık duygusuyla "Teşekkür ederim." dedi bir anda. "Sen olmasan bu kadar çok şey öğrenemezdim."

Chan "Bu benim görevim." diye cevap verdi ve güldü. "Hâlâ arada sırada aklımı kaçırdığımı düşünüyorum biliyor musun? Karşımda katilinden intikam almak isteyen bir hayalet duruyor... Benim hayal ürünüm olmadığına inanmak zor."

Kaçıncı kez aldığını saymadığı bu itirafa gülümserken oturduğu yerden kalkıp onun yanına geçti Seungmin. Elini komiserin omzuna koydu, başını yana yatırdı ve düşünüyormuş gibi gözlerini kısıp dudağını ısırdı. "Hmm, seni gerçek olduğuma kesin olarak inandırmak için ne yapmalıyım acaba?"

Gömleğinin üstünden hissettiği soğuk dokunuş yüzünden vücudundan engel olamadığı bir titreme geçen Chan ona bakan yüzün güzelliğine aldanmamaya çalışsa da gözlerini bir türlü üstünden çekemiyordu. "Karşımda ölü bir ruh değil de cennetten gelmiş bir melek varmış gibi hissediyorum." Bunu söylediğine kendisi de inanamadı, konuşan o değil de başka biriydi sanki.

Komiserin sorusundan son derece alakasız cevabı Seungmin'in yüzündeki gülümsemenin büyümesini sağladı, ona biraz daha yaklaştı. Hem vücutları, hem yüzleri dip dibeydi şimdi. "Çok güzel olduğumu düşündüğünü mü anlamalıyım bu sözlerden?"

"Daha önce de söylemiştim öyle olduğunu." Kesinlikle kendisine ne olduğunu bilmiyordu komiser. En son ne zaman birine karşı bir şeyler hissettiğini hatırlamıyordu ancak karşısındaki genç... Kesinlikle normal değildi bu duygular.

Tamamen alaylı bir şekilde "Benden hoşlanmaya başladığını düşüneceğim şimdi." dedi ölü ruh.

Bang Chan tüm gerçekleri unuttu bir anlığına. Eğlendiğini belli eden bir tavırla konuşan gencin büyüsüne kapılmaktan alıkoyamadı kendini. Görünmez bir güç tarafından ona itiliyormuş gibi hissediyor, kalbi daha önce hiç deneyimlemediği şekilde sıkışıyordu. Onu gördüğü ilk anda içinde oluşan, nefes bile alamıyormuş gibi hissettiren garip duygular yine belirmişti. Pek düşünmedi, daha doğrusu düşünemedi ve içinden gelen bir dürtünün iteklemesiyle dudaklarını karşısındaki gencin buz gibi dudaklarına bastırdı.

Aniden gelen atak Seungmin'in gözlerinin şokla açılmasına neden oldu. Dudaklarında hissettiği hafif baskı öylece duruyor, hareket etmeden bekliyordu ancak ölü ruhun o an hissettiği duygu karmaşasını açıklaması mümkün değildi. Tanıdıklık... Dudaklarının verdiği bu hissiyat sadece birkaç haftadır tanıdığı bir adama ait olamazdı, sanki tüm hayatı boyunca beraber olduğu biri gibiydi ama bir yandan da nedenini bilmediği bir öfke tüm vücudunu kasıp kavuruyordu. Başka bir köşede özlem yüreğini sarsıyormuş gibi hissediyor, pişmanlık usul usul kendini gösteriyordu.

O ne hissettiğini çözmeye çalışırken komiser ne yaptığının farkına vararak kendini geri çekse de omzundan boynuna çıkan el buna izin vermedi. Seungmin gözünden süzülen bir damla yaşın eşliğinde dudaklarını tekrar birleştirdi ve bu sefer hareketsizce kalmak yerine duygularını belli etmeye çalışır gibi öpmeye başladı onu.

Sonrasında ne olacağını umursamadan ona ayak uydurmaktan başka bir şansı olmadığını düşünen Chan ellerini Seungmin'in beline attı ve daha rahat öpebilmek için kucağına çekti onu. Soğukluk ilk defa ölüm gibi hissettirmemişti.

'Seni seviyorum Kim Seungmin. Gelecek yaşamımda da yine seni seveceğim." Kafasının içinde net bir şekilde yankılanan sesin kime ait olduğunun farkındalığıyla bir yaş daha aktı Seungmin'in gözlerinden.

'Gelecek yaşamımızda da birbirimizi bulabilecek miyiz ki?'

'Ne olursa olsun bulacağız.'

Ardından daha önce gördüğü bir görüntü tekrar belirdi zihninde.

"Bu hiç adil değil... İstemiyorum. Ayrılmak istemiyorum." diyen kişi şu an öptüğü adamdan başka biri değildi. Bir anda gelen farkındalığın ağırlığıyla eziliyormuş gibi hissederek dudaklarını ayırdı ve onu ittirerek ayağa kalktı Seungmin.

Nefes nefese ona baktı Chan. Konuşamıyordu, gerçi konuşsa da ne diyeceğini bilmiyordu orası ayrı.

"Bu çok fazla... Olamaz, değildir."

Komiser karşısındaki gencin kendi kendine neyi sayıkladığını bilmiyordu ama ters giden bir şeylerin olduğunu anlaması zor değildi. Kendisine bakması için uzanıp elini tuttu. "İyi misin?"

Hyunjin'i gerçekten anlamaya başlıyordu Seungmin. Bir şeyleri bilen tek taraf olmak sanılandan da zordu. Karşısında bir cevap duymanın beklentisiyle ona bakan adam geçmiş hayatında deliler gibi aşık olduğu adamdı, tekrar birbirlerini bulacaklarına söz vermişlerdi ama kader onları bu şekilde bir araya getirmişti. Şimdi onu hatırlarken nasıl güçlü kalmaya devam edeceğini bilmiyordu. "İ-iyiyim." Sesinin titremesini bile önleyememişti.

________

Yeni teorileri alalım bakalım

Acaba geçmiş hayatlarında neden ayrıldılar???

Gelecek bölümde Seungmin daha çok şey hatırlayacak ve dolayısıyla daha çok şey açığa çıkacak.

Bazı farkındalıklar oluşacakk (bu kısım beni çok heyecanlandırıyor)

Ve fici fazla uzatmayacağım bu da en fazla 20 bölüm falan olur herhalde

Gelecek bölümde görüşürüüzz





Continue Reading

You'll Also Like

2.5M 214K 33
okumayın for vanilla baby
26.1K 5.5K 33
+82 10 1311 5960: Hamileyim. JJK: Kimsin?
31.6K 2.8K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
22.1K 3.9K 12
"Başka birine aşık olmaktansa, fazlasıyla senin olmakla meşgulüm." "Bebeğim, ikimiz de biliyoruz."