IRAZ (bxb)

By onlycherrypie

87.5K 9.7K 5.4K

-YETİŞKİN İÇERİK- Iraz. İsminin anlamından dolayı mı uzaktı her şeye, herkese? Annesi ona bu ismi koyarken ne... More

1. BÖLÜM: "IRAZ"
2. BÖLÜM: "BİR AKŞAMÜSTÜ..."
3. BÖLÜM: "RUH KIRGINLIKLARI, BEDEN YORGUNLUKLARI"
4. BÖLÜM: "KUZEY"
5. BÖLÜM: "ŞİFALI KARIŞIM"
6. BÖLÜM: "PUSULA"
7. BÖLÜM: "SEV SEN DE"
8. BÖLÜM: "ENDİŞE"
9. BÖLÜM: "TAZE İZLER"
10. BÖLÜM: "TAHİN HELVASI"
11. BÖLÜM: "GİTMEK İÇİN..."
12. BÖLÜM: "KIRILAN KİLİT"
13. BÖLÜM: "O YÜZDEN Mİ..."
14. BÖLÜM: "YILDIZ OLUP TENİNE DÜŞEN TÜM O GECELER..."
15. BÖLÜM: "SESİNİN BİLE GÖZLERİ VAR"
17. BÖLÜM: "MAYINLI ARAZİ..."
18. BÖLÜM: "TÜRK KAHVESİ"
19. BÖLÜM: "ANİDEN"
20. BÖLÜM: "BAŞLI BAŞINA BİR GİZEM"
21. BÖLÜM: "ŞARAP GİBİ"
22. Bölüm: "SÜRPRİZ YUMURTA"
23. BÖLÜM: "DOĞRULUK TOKMAĞI"
24. BÖLÜM: "TOZUNDAN VAR OLDUKLARI O YILDIZ..."
25. BÖLÜM: "SEVGİLİ"
26. BÖLÜM: "HAZİNE SANDIĞI"
27. BÖLÜM: "UYANDIĞIMDA YANIMDA OL..."
28. BÖLÜM: "YAŞAMIN YEGANE SIRRI"

16. BÖLÜM: "YILDIZ ÇOCUK"

2.8K 318 325
By onlycherrypie

Merhabaa
✨✨✨

Keyifli okumalarrr
❤️‍🩹😇❤️‍🩹

IRAZ 🥹

KUZEY 🧭

16. Bölüm:

Iraz, aşağıdan gelen sesleri duyuyordu. Bir durulup bir yükselen sesler onu uykusundan uyandırmıştı. Sanki alt katta birileri kavga ediyordu ve yükselen sesler ev halkına değil, yabancılara aitti.

Neler olduğunu anlamasa da garip bir endişe gelip karnına yerleşmişti. Birine bir şey mi olmuştu?

Bu düşünceyle birlikte üstündeki örtüyü atıp yataktan çıkıverdi. Altındaki gri eşofmanı çekiştirerek gece çıkarmış olduğu kazağı tekrar başından geçirdi. Koyu renk saçları alnına doğru dökülmüş serseri bir hava katmıştı yeni uyanmış görüntüsünün yanına...

Her zaman sessiz, sakin ve huzurlu olan bu evde böyle yüksek sesler duymak istemeden panik yapmasına neden olmuştu. Odadan çıkıp merdivenleri indiği sırada, Deniz'in bir elinde kemirdiği kırmızı elmayla salonun girişindeki duvara yaslanmış şekilde, eğlenen bir suratla seslerin yükseldiği salona doğru bakmakta olduğunu gördü.

Kıza gereksiz yere çıkışmış olmasına rağmen, aralarında herhangi bir soğukluk yokmuş gibi, o akşamdan sonra kendisine normal davranmaya devam etmesinden cesaret alarak onun yanına yanaşırken bakışlarını salona doğru çevirmişti Iraz.

Gördüğü kalabalıkla şoka uğraması da o an gerçekleşmişti.

"Neler oluyor?" diye fısıldadı tamamen şok olmuş bir şekilde.

"Neler olmuyor ki?" Deniz elmasından bir ısırık daha alıp hızlı hızlı çiğnerken parmağıyla kalabalığın ortasında duran Kuzey'i gösterdi. "Abimin suratının haline bak. Bu sefer daha kalabalık gelmişler. Onu ikna etmeden gitmeyecek gibi duruyorlar."

Iraz gözlerini Kuzey'e dikip adamın yüzünü inceledi. İçinde bulunduğu durumdan rahatsız gibi görünüyordu adam.

"Sakin olun, hep bir ağızdan konuşursanız sizi anlayamam." Kuzey sesleri bastıracak şekilde yüksek sesle konuşunca sesler yavaşça duruldu.

"Kuzey Bey'im, sen bizim derdimizin ne olduğunu bilirsin. O soysuzlara mı vereceksin muhtarlığı?" İçlerinden yaşlıca bir adam sitem eder gibi konuştuğunda Kuzey'in kaşları iyice çatıldı.

"Ben kimseye bir şey vermiyorum Salih Amca." dedi üstüne basa basa. "Ben elimden geldiğince sizin arkanızdayım her konuda ama benden istediğiniz şey etraflıca düşünmeden içine atılabileceğim bir şey değil."

Daha genç bir adam öne atılıp konuştuğunda bu sefer bakışlar ona dönmüştü. "Kaç yıl oldu sen geleli, işleri yoluna koyalı... Allah razı olsun senden amma bu kansızlar bir yerden yüz bulmuş zaar, yine başlarlar eşelenmeye. O zaman zor kurtulduk, kestirmedik ağaçları, sokmadık o batasıca makineleri toprağımıza ama bunlar daha da güçlenip gelmektedir. Kulağımıza çalınıyor, büyük büyük kodomanlar yine göz dikmiş. Yakındır bir gece yarısı köyün girişine dayanmaları..."

"Muhtar tanıyor bunları, onun cebine de para koymuşlar belli ki!" Sesler yine yükselmeye başladığında Kuzey tek bir el hareketiyle o sesleri bu defa yükselmeden susturmayı başardı.

"Ne demek muhtar tanıyor?" Kuzey'in bakışları az önceki sıkılgan halinden sıyrılıp öfkeye, hatta öfkeden daha başka bir şeye büründüğünde Iraz dudaklarını birbirine bastırıp onu izlemeye devam etti.

Bu adam tanıdığı Kuzey'den çok başka bir adama benziyordu. Bambaşka bakıyor, bambaşka konuşuyordu.

"Benim kız görmüş şehre indiğinde, afilli bir restoranda muhtar ve amca oğulları değişik değişik adamlarla oturmaktaymış. El bilem sıkışmışlar o adamlarla..."

Kuzey, karşısındaki bu insanların boş bir sebeple toplaşıp böyle karşısına geçmeyeceklerine zaten emindi. Bunca zamandır, onu gördükleri her seferde laf arasında, hatta arada birkaç kişi toplaşıp yine bu şekilde eve gelerek onu muhtar yapmak istediklerinden bahsedip dururlardı ancak Kuzey onlara her konuda yardımcı olur ama onların bu istediğine çok kulak asmazdı.

Çünkü mevcut muhtarın çok akıllı bir adam olmamakla beraber işleri iyi idare ettiğini düşünüyordu. Demek ki gözünden kaçırdığı bir şeyler vardı. Demek ki saf sandığı, zamanında evsiz barksız, topraksız kalmalarına müsaade etmediği insanlardan bir kaçı arka planda bir şeyler çeviriyordu.

Tabii ki olayı etraflıca araştırmadan kimseyi mimleyecek değildi ama şu anda karşısında konuşanlar köyün ileri gelen insanlarıydı ve çoğunluğu Kuzey'den yaşça epey büyük, dedesi yaşında, hatta dedesinden bile yaşlı insanlardı. Bildikleri, emin oldukları bir şey vardı ki buradaydılar.

Ayağına gelmişlerdi çünkü Kuzey'in geçmişte de olduğu gibi onlara yardım edeceğini biliyorlardı. Ona güveniyorlardı. Bilgisiyle, duruşuyla, tanıdığı bazı insanlarla Kuzey onlar için gerçekten önemli biriydi.

Yıllar önce köyde, ağaçların kesilmesinin, ekin yerlerinin talan edilmesinin ve verimli toprakların üstüne etrafa zehir saçan fabrikalar kurulmasının önüne hep birlikte geçmişlerdi ancak şimdi bu anlatılanların ışığında duruma bakıldığında müdahale edilmezse o zamanları tekrar yaşayacak gibiydiler.

Iraz, Deniz'in yüzündeki eğlenen ifadenin de bu duydukları ile dağıldığını yerini karamsar bir ifadeye bıraktığını görünce biraz çekinerek elini kızın omzuna yerleştirdi. "İyi misin?" diye sordu.

Kuzey'in bakışları tam o anda kendisine dönse de bunu farketmemişti. Adam, salondakileri dinlerken bir süre Iraz'ı izlemeyi sürdürdü.

"Gel biz mutfağa geçelim." diyen Deniz omzuna yerleşmiş olan eli tutup Iraz'ı mutfağa doğru çekince ona karşı koymadı ama dönüp Kuzey'e baktığında adamın çatık kaşlarla kendisine bakmakta olduğunu gördü.

O bakıştaki hiçbir şeyin hedefi kendisi değildi o an, bunu anlamıştı. Adam az önce duyduklarından hoşnut değildi ve dinlemeye devam ettiği şeyler onu iyice geriyor gibiydi.

Iraz, tüm içgüdüleri ile onun yanında kalmak istese de Deniz'le beraber mutfağa girdiğinde en azından aklındaki soru işaretlerini Deniz'den alacağı bilgilerle giderebileceğini düşünüyordu.

Ev halkının mutfağın ortasındaki tezgahın etrafına yerleşmiş olduğunu görünce bir an için afallasa da, kendisini toparlayarak Deniz'in çöktüğü sandalyenin yanındaki boş tabureye o da oturuverdi.

"Günaydın." diye geveledi ağzının içinde. Uyanmıştı ama hala tam olarak ayılabildiği söylenemezdi.

"Günaydın." şeklinde karşılıklar yükselince gözlerini kahvaltının çoktan bittiğini gösteren toparlanmış ve temizlenmiş tezgahın üstünde gezdirdi.

"Günaydın oğlum." dedi Emin amca. "Sen biraz geç uyandın bugün, biz kaldıracaktık kahvaltıya ama Kuzey elleşmeyin, bırakın uyusun biraz daha deyince ilişmedik sana."

"Sorun değil." dedi Iraz. Gece laptopundan geçenlerde başladığı belgeseli izlemeye devam etmişti ve epey geç yatmıştı. Kuzey'in buna dikkat etmiş olma ihtimali karnının içini sıcacık yapıverdi birden bire. "Biraz geç yattım gece, o yüzden kahvaltı saatine yetişemedim. Kusura bakmayın."

"Ne kusuru oğlum?" Kuzey'in annesi konuştuğunda, Iraz bakışlarını kaldırıp kendisine geldiğinden beri güzellikle yaklaşan kadına baktı içi giderek. "Kuzey de ağzına bir lokma koyamadı zaten misafirler gelince... Yersiniz beraber." Kadın dudaklarını birbirine bastırıp diyeceği çok şey varmış ama susmayı tercih ediyormuş gibi durduğunda Iraz başını salladı anlamış gibi.

Kendisi açlığa alışkındı, öğünlerinin bir düzeni yoktu zaten ama evdeki herkesin öğün atlamadan, saatlice yemeklerini yediğini biliyordu. Kuzey'in kahvaltı etmemiş olması üzülmesine neden olmuştu Iraz'ın.

"Bizim komşularımız içeridekiler. Korkmayasın." diyen Emin amca Iraz'ın bakışlarının kendisine dönmesini sağlamıştı yeniden.

"Anladım, ben sesleri duyunca evden birine bir şey oldu sandım da..." Iraz, Kuzey'in abisinin eşi tarafından önüne bir fincan çay koyulunca ona mahcup bir şekilde baksa da sıcak çayının içine bir tane şeker atan Deniz'le içine daha garip bir his yayıldı.

Çayı nasıl içtiğini biliyorlardı, onunla ilgili şeyleri zorunda olmamalarına rağmen takip ediyorlardı. Bunlar çok ilginçti. Daha ilginç olan bu duruma şaşırıyor olmasının yanında, bu rutinlerden bazılarına da alışmış olmasıydı. Birilerinin kendisiyle ilgili bir şeylere dikkat edip onları aklında tutuyor olması normal bir şeydi ve bünyesi bu normalliği kabullenmeye dünden razı gibiydi. Iraz her ne kadar bazı şeyler için dirense de, normallik sinsi bir işgalci gibi onu boyunduruğunda yaşadığı tüm anormalliklerden kurtarmaya geliyordu.

Aslında işgalci değil, bir kurtarıcıydı bünyesine nüfuz etmeyi başaran her şey...

"Muhtar birileriyle görüşmüş şehirde, Kemal amcanın kızı görmüş dede. El falan sıkışmışlar. Herkes şikayetçi adamdan, amca oğulları da işin içindeymiş galiba. Zaten o amca oğulları meymenetiz tipler, bakışlarında hayır yok hiçbirinin. Kesin muhtarın aklına onlar girdi, adamı kandırmışlardır eminim ki..."

Dedesi kaşlarını çatsa da Deniz'in anlattıklarının üstüne bir şey demedi. Bir an için derin düşüncelere dalmış gibi göründü. Mutfağa da ağır bir sessizlik çökmüştü. Sanki herkes her şeyin farkındaydı, Iraz da az çok bir şeyleri anlar gibi olmuştu, ama kimse konuşmayı tercih etmiyordu.

Deniz, muhtarın amca oğullarının, ikisi de otuzlarında ve pek tekin olmayan insanlardı, kendisine ve köydeki genç kızlara attıkları iğrenç bakışları hatırlayınca olduğu yerde ürpermiş, Iraz'a doğru sokulup başını onun omzuna yaslamıştı.

Iraz bu temastan rahatsız olmadı, aksine kız rahat edebilsin diye duruşunu düzeltti ve çayını o şekilde içmeye devam etti.

Salondaki kalabalık bir süre daha konuşmaya devam ettikten sonra, sanki bir grup insan değillermiş de bir uğultu bulutuymuşlar gibi, bir ses öbeği halinde evden çıktıklarında mutfaktaki sessizlik artık tüm eve hakimdi. Küçücük çocuk olan Arda bile bir şeyler döndüğünün farkındaymış gibi uslu uslu oturuyor, annesinin kendisi için hazırladığı sıcak çikolatasını minik fincanından ağır ağır içiyordu.

Kuzey, bir yıldırım gibi mutfağa düşene kadar herkes sus pus oturmaya devam etti. O kendisine bir fincan çay doldururken Iraz arkasını dönüp ona bakmamak için bir savaş vermişti adeta.

"Canınızı sıkmayın, halledeceğim."

"Halledersin halletmesine." dedi babası. "Ama bu canımızın sıkılmasına engel değil. Endişeleniyoruz doğal olarak, köydeki herkes için, senin için..."

"Bana bir şey olmaz, size de bir şey olmayacak. Köydeki tek bir ağaca, tek bir eve, tek bir insana zarar gelmeyecek. Olayı anlayacağım, olay olmaktan çıkaracağım. Keyifiniz kaçmasın."

"Kucey amca sen muhtay mısın aytık?" Arda meraklı gözlerini kocaman açarak sorunca herkesin yüzüne bir tebessüm konmasını sağlamıştı.

"Yok amcacığım, daha değil. Umarım da olmam ama gidişat neyi gösterir bilmiyorum."

Iraz, dudaklarını birbirine bastırıp gülmemek için kendisini tuttu. Kuzey'i her şey olarak düşünebilirdi ancak muhtar?

Bunun düşüncesi bile öyle komikti ki Iraz kendisini tutmasa gerçekten kahkaha atacak gibi hissediyordu.

Kafasındaki muhtar profili barizdi; göbekli, bıyıklı, belki kel ama mutlaka bir şapka ile başını örtmüş, ellilerinde hatta daha yaşlı, teni güneşin altında durmaktan iyice esmerlemiş bir adam... Ama asla Kuzey gibi, onun gibi çekici ve genç biri değildi işte...

Bakışları Kuzey'in bakışları ile kesişince adamın gözlerinin içindeki ışıltıları farketti. Kuzey az önceki ruh halinden sıyrılmış sadece Iraz'a özelmiş gibi hissettiren bir bakışla çocuğu süzüyordu.

Dağılmış saçlarını, gece geç yattığı ve sabah geç kalktığı için şişmiş olan güzel gözlerini, üstündeki kazağı, kazağın yakasından görünen boynunu açık açık inceliyordu. Ya da aslında açık açık değildi ama onun gözlerinin değdiği her yer yanarken bu Iraz için yeterince açık bir bakıştı.

Neden öyle bakıyordu ki Kuzey? Yüzünde veya kıyafetinde bir şey mi vardı? Sesler yüzünden aceleyle aşağı indiğinden üstünü başını pek kontrol edememişti...

Onun, "Kahvaltı ettin mi sen?" diyen sesini duyunca başını iki yana salladı.

"Güzel, beraber kahvaltıya gidiyoruz o zaman. Üstüne bir ceket al." Bunu itiraz kabul etmeyeceğini açıkça belli eden bir tonda söylemişti.

"Sadece ikimiz mi?" diye sorarken aklından ne geçiyordu bilmiyordu Iraz. Ama diline hakim olamayıp soruvermişti işte.

"Evet ikimiz, herkes kahvaltısını yaptı diye biliyorum?"

"Yedik biz oğlum, siz bakın keyfinize göre." Kuzey'in annesinden onay çıkınca üstüne kimse bir şey dememişti.

Sadece Deniz bir şey diyecek gibi duruyordu, Iraz'ın omzuna sırnaşmış şekilde abisine bakıyordu alttan alttan.

"Abilerin bir tanesi beni de kitapçıya bırakır sanıyorsam?"

Kuzey başını salladı, "Hazırlanın hadi o zaman, biz kahvaltı ederken sen de kitapçıda işlerini halledersin."

✨✨✨

Iraz, kaldırımın kenarına yanaşan arabanın ön koltuğunda Kuzey'in yanında oturuyordu. Deniz, iki koltuğun arasından başını çıkarıp önce abisinin mis gibi traş losyonu kokan yanağını, ardından o kokuyu beraberinde taşıyarak Iraz'ın yanağını öpünce çocuk yutkunarak ön camdan dışarıya baktı.

Adamın teninden yayılan güzel kokuyu arabaya bindiklerinden beri hissediyordu. Geçen akşam da odasında, dipdibeyken almış olduğu kokuydu bu, tek farkı şimdi çok daha taze, çok daha yoğundu...

"Afiyet olsun size canlarım, ben kitapçının kafesinde biraz takılırım, aldığım kitapları kurcalarım bilginiz olsun. Kahvesi çok güzel oluyor buranın, kahvaltıdan sonra yeriniz kalmış olursa uğrarsınız yanıma."

Bir onay beklemeden çantasını da alıp arabadan indiğinde onun arkasından kitapçıya girene kadar baktı Iraz.

"Yiyecek bir şeyler de vardır burada, Deniz'le takılmak istiyorsan kalabilirsin." Kuzey bunu öyle isteksiz dile getirmişti ki, açıkçası Iraz bu teklifini kabul edip arabadan inerse ne yapacağını bilmiyordu adam.

Aklını dağıtmak ve onunla baş başa kalmak için kahvaltı teklifini ortaya atmıştı ve şimdi onun ağzından çıkacak cevabı içini yakan belirsizlikle bekliyordu.

"Yok, seninle yeriz." derken önce kucağındaki ellerine baktı, ardından biraz cesaretlenip Kuzey'in yeşillerine...

Kuzey derin bir nefes alıp verdi ve kahvaltısının güzel olduğunu bildiği bir mekana doğru sürmeye başladı. "Gece çok geç yattığın için mi gözlerin böyle bakıyor yoksa bir şey oldu da ben mi kaçırdım?"

Iraz, "Nasıl bakıyorum ki?" diye sordu.

"Çözemiyorum henüz nasıl baktığını, gözlerine uzun bakamadım. Araba kullanıyorum malum... Oturduğumuzda uzun uzun bakıp gözlerindeki bakışın anlamını çözmeye çalışacağım."

Ne diyordu bu adam? Gözlerine uzun uzun bakıp neyi çözecekti?

"Geç yattım diyedir." dedi hemen Iraz. Onunla uzun bir bakışmayı kalbi kaldırır sanıyorsa çok yanılıyordu Kuzey.

"Hem bugün yeşilden çok mavi gibiler. Bir öyleler bir böyleler..."

"Bazen böyle oluyor." Iraz adamın dikkatine diyecek bir şey bulamıyordu. Gözlerinin giydiği kıyafete hatta bulunduğu ortama göre bile renk değiştirdiğini mi farketmişti sahiden?

"Uykun geldiğinde özellikle yemyeşil oluyorlar, öyle bir yeşil ki neredeyse sarı diyeceğim."

Iraz yanağının içini kemirdi. Onun ilgisinin odağı olduğunu onun ağzından duyuyordu ve yüreği uçuşa geçmişti.

"Sarı değil de ela gibi daha çok ama gün ışığında-"

"Masmaviler... Nasıl mümkün olabilir?"

"Bilmiyorum, oluyor işte." dedi Iraz neredeyse isyan eder gibi. "Gözlerimi neden konuşuyoruz şu an?" diye homurdandı.

Arabayı kahvaltı edecekleri mekanın önündeki park yerindeki bir boşluğa yerleştirirken dönüp Iraz'a baktı Kuzey. "Daha ilgi çekici bir konun varsa, onu da konuşuruz." dedi doğrudan.

Iraz emniyet kemerini çözdü ve elini dizlerine sürtüp dikkatini dağıtmaya çabaladı. "Neden evde değil dışarıda kahvaltı ediyoruz?" diye sordu kendisini de Kuzey'i de merkezinde oldukları şeyden uzaklaştırmayı amaçlayarak.

"Çünkü evden uzaklaşmak istedim, yalnız kalmak ve kafamı toplamak istedim." Birlikte arabadan indikleri sırada kurduğu cümle Iraz'ın kapıyı kapattıktan sonra duraklayıp kalmasına neden oldu.

"Yalnız kalmak istiyorsan Deniz'le kitapçıda kalmamı istediğini açıkça söylemeliydin." dedi sesine yerleşmeye hazır olan agresifliğiyle. Adamın az önce istemeyerek yaptığı teklifin, yani Deniz'le kalmak istiyorsan kal demesinin, kendisi yalnız kalmak istiyor diye sunulmuş bir teklif olduğunu sandığı içindi tavrı.

"Kendimle yalnız kalmak istesem seni neden peşimde sürükleyeyim Uraz? Hay dilimi eşek arıları soksun." Kuzey, kafenin kapısını açarken ve Iraz'ın geçmesi için o kapıyı centilmence tutarken mahcup bir şekilde ona bakıyordu. "Sana Uraz diyorum ama kızmıyorsun değil mi? Sana ilk böyle söylediğimde beni düzeltmeliydin, aklıma ve ağzıma böyle yerleşti ismin."

Iraz adamın kokusunu içine çekip onun koluna sürtmek zorunda kalarak kafenin dar kapısından içeriye girdi. "Sıkıntı yok." diye mırıldandı ağzının içinde.

Gözlerini güzel kafenin içinde gezdirdi şöyle bir, birkaç boş masa vardı ama seçen kendisi olmak istemediği için herhangi birine doğru yönelmemişti.

Kuzey, "Nereye oturmak istersin?" diye sorunca dönüp yanında duran adama baktı.

"Farketmez." dedi.

"Sana bir şey soruyorsam fikrini öğrenmek istediğimden soruyorum. Boş bir soru değildi, öylesine sormadım. Nereye oturmak istediğini bilmek istiyorum." Kuzey öyle ciddi bir tonda konuşuyordu ki sanki yalnızca nereye oturmak istediğini değil, çocuğa dair her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek istiyordu ve... Bunu saklamıyordu?

Iraz'ın gözleri cam kenarındaki masaya dokununca Kuzey de o masaya baktı ve başını salladı. Birkaç saniye sonra o masaya yerleşmişlerdi. Iraz ceketini sandalyesinin arkasına asarken sessizdi.

"Serpme kahvaltı mı istersin yoksa yemek istediğin spesifik bir şey var mı?" Kuzey menüyü incelerken bakışlarını kaldırıp menüyü henüz eline almış olan çocuğa baktı. "İsteğe göre hazırladıkları kahvaltı tabakları ve sağlıklı bowl'ları da var."

Iraz için farketmezdi. Bunu söyleyecek gibi olsa da adamın az önce kafasına çivi çakar gibi söylediği sözleri hatırlayınca cümlesini yuttu.

Kuzey'in serpme kahvaltı sevdiğini biliyordu, adam kahvaltıda her şeyden iştahla yiyordu her sabah. "Serpme olsun." dedi bu yüzden. Hem o da sevmişti azar azar da olsa her şeyden yemeyi. Şimdi kendisi için özel bir tabak söylese muhtemelen tabaktakileri bitiremeyecekti bile.

Serpme kahvaltıları masadaki yerini alırken ikisi de suskundu. Iraz, bir randevudaymış gibi hissediyor, bir randevudaymış gibi avuçlarının içinin terlemesine, karnının heyecanla burkulmasına engel olamıyordu.

Kuzey onun çay bardağına da masaya gelen termostan çay doldurunca kendine gelerek çay bardağına uzandı ve "Teşekkürler." diye mırıldandı.

"Afiyet olsun."

Adamın bakışları hayra alamet değildi. Doğrudan bakıyordu gözlerinin içine ama daha önceleri baktığı gibi değildi. Sanki önceden bir perde çekmişti gözlerine ve Iraz'a göstermediği bazı şeyler vardı o perdenin altında ama artık o perdenin yerinde yeller esiyordu.

Ağzındaki lokmayı uzun uzun çiğneyip yuttuktan sonra sıcak çayından da bir yudum aldı Iraz. "Sabahki mevzu..." diyerek konuya girdi. Birinin konuşması gerekiyordu çünkü bakışmaları derinleştikçe ağzına attığı lokmaları çiğnemekte zorlanmaya başlamıştı. "Halledeceğim dedin ama, yani ben konuyu çok bilmiyorum tabii, duyduğum kadarıyla biraz anlar gibi oldum... Büyük bir sıkıntı yoktur umarım."

Kuzey çocuğun kıvranır gibi konuşmasını keyifle izledi. "Tam da o konuyu düşünmemek, daha güzel bir şeylere odaklanmak için evden çıkmayı, o atmosferden uzaklaşmayı istemiştim ama sen konuşmak istiyorsan ve seçtiğin konu buysa, konuşalım bakalım."

Iraz anlamadı. "Keyfini kaçırmak istemedim." dedi.

"Keyfimi kaçırmadın. Konu şu ki; yıllar önce, sanırım dört yıl kadar önce, Amerika'daki düzenimden sıkıldığım ve evimi özlediğim, okulu bırakıp dönmeyi düşündüğüm bir dönemde eve geldiğimde kendimi bir ateşin, büyük bir kaosun ortasında buldum." Çocuğun kendisini büyük bir dikkatle dinlediğini görünce bundan memnun olarak anlatmaya devam etti. "Bir takım insan müsveddeleri, gözlerini bizim köye dikmişler o zamanlar. Paraya ihtiyacı olan, durumu pek iyi olmayan birkaç aileyi bir şekilde ikna ederek ellerinden topraklarını almışlar. Çoğu ağaçlık alanlar ve tarlalar... İkna edemediklerini de tehdit etmeye başlamışlar, gözlerini korkutmuşlar. Bizim buranın insanı saftır, her yerde iyi kalpli insan vardır ama ben daha bizim buradakiler kadar temiz yüreklilerine pek rastlamadım. Korkutulmuşlar, sindirilmişler bir şekilde... Büyük şehirlerde kurulmasına izin çıkmayan, denetimlerden geçemeyen fabrikaları gelip buralara kurmaya kalkışmış o densizler."

Iraz için bazı taşlar ağır ağır yerine oturmaya başlamıştı. Kuzey'in neden buranın insanları için önemli olduğunu anlıyordu artık. Onları böyle bir durumdan kurtardıysa, o insanların ona bu kadar minnettar olması elbette anlaşılabilirdi.

"Elleri kolları bağlanmıştı, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Verdiklerini geri alamıyorlardı, her şey yasaldı güya, kağıt üzerinde halledilmişti. İşin hukuki boyutunu nereden bilsin insanlar... Bir akşam bir toplaşmalarına denk gelmiştim tesadüfen, dedemle beraber gitmiştik. Dinledikçe kafayı yedim, onlara bunları yapan firmayı da biliyordum, mafyatik bir iş adamının binbir türlü hilekarlıkla bir yerlere gelerek kurduğu bir şirketti. Kendisini büyük sanan, aslında hiçbir bok olmayan, birilerini ezerek, çiğneyerek yükseldiğini zanneden, magazinde kendisine güzel bir resim çizen şerefsizin tekiydi. Tekin değildi ama ben ondan daha tekin olmayan bazı adamlar tanıyordum. Karşısına alabileceği düşmanları öngöremedi."

Iraz çayından bir yudum daha aldı. Kuzey sabaha kadar konuşsa, onu ömrünün geri kalanındaki tüm gecelerde gün doğana ve bir daha geceye dönene kadar dinlerdi.

"Ben işin hukuki kısımlarını hallederken, yakın bir dostum, Devran bana diğer tüm konularda yardımcı oldu sağolsun. Ben bilmiyordum ama o bazı konulara benden daha hakimdi. Mesela gölümüzde ve ormanda korunması gereken bir sürü türde canlı olduğunu, o fabrikaların asla gölün yakınına kurulamayacağını ülke gündemine taşımama, hukuki yolu açmama olanak sağladı. Ayrıca tarihi açıdan önem taşıyan bazı mağaralar, antik kent kalıntıları ne ararsan varmış bizim toprağımızda... Kimse gelip öyle elini kolunu sallayarak toprak satın alıp ahkam kesemezmiş."

"Arkadaşın çok iyi biriymiş." dedi Iraz Kuzey bir süre susunca.

"Öyledir Eğilmez."

"Eğilmez mi?"

"Devran Eğilmez."

Iraz'ın gözleri büyüdü hayretle, yutkundu. "O adam senin arkadaşın mı?" diye sordu. O adamı haberlerde görüyordu ve gerçekten de Kuzey'in dediği gibi pek tekin bir tip değildi. İş adamıydı ancak yeraltı dünyasının da en ileri gelen ismiydi.

Bu durum Iraz'ı germişti ister istemez. Bakışlarını farkında olmadan kafenin içinde gezdirip yeniden Kuzey'e baktı. Adamın kendisine gülümseyerek baktığını görünce, "Sen öyle bir adamı nereden tanıyorsun?" diye sordu.

"Tanıyorum bir yerden de hayırdır sen gerildin mi?"

Iraz gözlerini devirdi. "Adamın namını duymayan yoktur. Senin onu yakından tanımana şaşırmam doğal değil mi?"

"Kızma hemen canım, farkında mısın bu seninle en uzun sohbetimiz olabilir?"

"Öyle mi? Farketmemişim."

Kuzey gülümsedi yeniden, biraz öne doğru eğildi. "Yani konuşan bendim, senin sohbete katkın epey azdı doğrusu ama o gözlerini bana dikip beni öyle dikkatli dinleyeceksen sanırım ben epey çenesi düşük bir adam olabilirim."

Iraz'ın nefesi boğazında tıkanır gibi oldu. İma yoktu adamın dediklerinde, basbaya konuşuyordu doğrudan. Altında üstünde bir anlam aramaya gerek yoktu çünkü anlam zaten gizlenmemişti, ortadaydı.

Çocuk yine de onun dediklerini sorguladı. Aksi onun için henüz mümkün değil gibiydi. "İlgi çekici bir konuymuş." dedi onu dikkatle dinleyişine bir bahane sunmak isteyerek. "Umarım olaylar bir daha o kadar büyümeden, tehlikeli bir hal almadan hallolur. Peki yine aynı adam mıdır sence bu işe kalkışan?"

Kuzey geri çekilip sırtını sandalyesine yasladı ve kollarını göğsünde kavuşturdu. Bu hareketiyle birlikte öne çıkan kolları, üstündeki kazağa rağmen şişkinliklerini Iraz'ın gözüne sokmak ister gibi belli ediyordu.

"O adam artık piyasada değil, Devran onun ipini çekeli çok oluyor."

Iraz dudaklarını birbirine bastırdı. Tüm bu mafya ve tehlike durumları onu gerçekten çok germişti. Evdekilerin gerginliklerini de hatırlıyordu ve onları şimdi çok daha iyi anlıyordu.

Kuzey, bu olayların merkezinde olmak zorunda değildi ama bir şekilde merkezindeydi ve insanlar için umudun sembolü olmuştu. Zorda kaldıklarında ona koşmaları bundandı.

Ama Kuzey'e bir şey olma ihtimali? Artık bu ihtimal Iraz'ın uykusuz gecelerine eklenen bir sebepti de aynı zamanda.

"Biraz da sen konuş, biliyorum konuşmak için yanıp tutuşmuyorsun ama sen de bana kendin hakkında bir şeyler anlat. Geçen dövmelerinin hikayesini anlatmıştın mesela, bana yine kendinle ilgili bir şeyler ver. Bana seni anlat, bilmek istiyorum."

Iraz adamla ilgili endişelerini daha sonra düşünmek üzere bir köşeye itti hızlıca. Bakışlarını tabağına indirdi utanarak. "Merak edilecek pek bir şeyim yok." dedi kirpiklerinin altından Kuzey'e kaçamak bir bakış atarak.

Kuzey'in kaşları bu cevabın ardından çatıldı. "Bana seni anlat diyorsam, sende merak ettiğim bir şeyler var demektir, değil mi Yıldız Çocuk?"

Yıldız Çocuk mu?

Bu hitap Iraz'ın dudağının köşesinin tatlı bir şekilde kıvrılmasına neden oldu. Kendisini ilkokulda okuma yarışmasını kazanmış ufak bir velet gibi hissetmişti bu hitapla. Sanki sınıfın yıldız çocuğu seçilmişti...

Ama hayır, ne bir sınıftaydı ne de bir yarışma kazanmıştı. Ona yıldız çocuk diyen kişi bir ilkokul öğretmeni değildi, Kuzey'di. Bu, bir sınıfın değil, Kuzey'in yıldız çocuğu olduğu anlamına mı gelirdi?

Kuzey bu gülümsemenin ortaya çıkması için böyle minik bir şeyin yeterli olmasını hayretle ve hayranlıkla izledi. O gülümsemeye dokunmak istedi. Yumruklarını sıktı istemsizce, yoksa parmakları çözülecek ve Iraz'ın o minik gülümsemesine dokunacaktı.

Bu sefer dudakları sızladı... Adeta diyorlardı ki, Parmaklarınla dokunmayacaksan ona, bari bırak bir dokunalım...

Öyle bir andı ki, Kuzey'in biri için verdiği en büyük savaştı. Az önce üstünkörü anlattığı olayda verdiği mücadele, solda sıfırdı. Asıl mücadeleyi onun gülüşüne dokunmamak için veriyordu. Bu haksızlıktı.

"Neyi merak ediyorsun ki?" diye sordu Iraz nihayet onun hitabının bünyesinde yaratmış olduğu sarhoşluktan biraz sıyrılarak.

"Her şeyi." dedi Kuzey bir kuzey rüzgarının kesinliğini barındıran net sesiyle. "Ama en çok neyi merak ediyorum biliyor musun?" Kollarını çözüp yine Iraz'a doğru eğildiğinde ve onun sorgu dolu bakışlarına yaklaştığında devam etti.

"Geldiğin ve gitmek istediğini her fırsatta dile getirdiğin yerde, senin kalbine girmeyi başarmış, oturup seninle kahve içmiş, seni az önce benim güldürdüğüm gibi güldürmüş, seni bekleyen biri var mı? Bilmek istiyorum, biri seni benim az önce güldürdüğüm gibi güldürdü mü hiç?"

Bir zamanlar beyaz olan ama artık üstündeki yazılardan, üst üste birikmiş tüm yaşananlardan, tüm o duygulardan ve düşüncelerden kapkara olmuş olan o kağıt tam ortasından yırtılıverdi. Ve bir kağıt en çok kaç parçaya bölünebiliyorsa, en çok ne kadar küçülebiliyorsa o kadar ufalandı sanki...

Iraz onun gözlerine dikmeye korktuğu bakışlarını kaldırıp Kuzey'e baktı. Bakışlarında çok şey gördü, gördükleri aslında varolanların binde biri bile değildi...

✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨

Neler oluyor Allah'ım...

Kuzey'im sen yürümeden koşmaya geçtin ama bize de böylesi yaraşır 😏😏😏

Başka türlüsü olmaz
😎

Bölümü nasıl buldunuz?
😇😍

Muhtarlık konusunu açmak için hikayenin başından beri kuduruyordum hahahsha ama Kuzey'im muhtar olur mu hala bilmiyorum inanın ki...

Ve Devran'ın da bu mücadelede payı olduğunu söylemeyi epeydir bekliyordum 😍 Çünkü onun çözemeyeceği ne olabilir... 😌

Bakalım Iraz ne cevap verecek Kuzey'e? Kuzey neler duymak istiyor biliyoruz da Iraz ona duymak istediklerini mi söyler bilemiyorum...
😂😂

Gelecek bölümlerde görüşmek üzere hoşçakalınnn
😘😘😘

Seviliyorsunuzzz
🫶🏼❤️

Continue Reading

You'll Also Like

201K 10.1K 49
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
773K 32.2K 43
BERDEL. . . hikayede cinsel ve yetişkin içerik, küfür, dövüş ve bol bol klişe sahneleri vardır. Bunu bilerek okuyun lütfen, sebebsiz linç yemek iste...
Sıfır Hata By T

Teen Fiction

283K 25.8K 49
"Beceriksiz bir aşçı olduğunu kabul ediyor musun?" Kabul etmiyordu. Bu mesleği yapabilmek için ailesinin yaptığı fedakarlıkları göz ardı edemezdi ama...
1M 88.9K 45
[TAMAMLANDI] Obsesif bir katil... Aşçı bir baba... Aralarında büyük bir engel varken, birleşmeleri mümkün olacak mı? Başlangıç: 30.01.2021 Bitiş:02...