GÖLGE KANI

By yzrperest12

226K 19.9K 11.7K

Eleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve va... More

BÖLÜM 1: IŞIK
BÖLÜM 2: DELİLİK
BÖLÜM 3: MASUMLUĞUN RENGİ
BÖLÜM 4: SÖZLER
BÖLÜM 5: YARANIN YARASI
BÖLÜM 6: KIZ ÇOCUĞU
BÖLÜM 7: HIÇKIRIK
BÖLÜM 8: KATİL
BÖLÜM 9: YARATIK
BÖLÜM 10: SAF NEFRET
BÖLÜM 11: YANSIMALAR
BÖLÜM 12: ACIMASIZLIK
BÖLÜM 13: BİLİNMEZLİKLER
BÖLÜM 14: SATRANÇLAR ve OYUNLAR
BÖLÜM 15: AKIL OYUNLARI
BÖLÜM 16: MERCAN
BÖLÜM 17: GÜÇ
BÖLÜM 18: KARANLIĞIN GÖLGELERİ
BÖLÜM 19: BAKMAK ve GÖRMEK
BÖLÜM 20: SİYAH ve BEYAZ
BÖLÜM 21: KİBİR
BÖLÜM 22: BELALAR
BÖLÜM 23: BİR DAMLA
BÖLÜM 24: İMKÂNSIZLAR
BÖLÜM 25: KALP KALBE
BÖLÜM 26: KARŞILIK
BÖLÜM 27: GÜLÜMSEMELER
BÖLÜM 28: YABANCILAR ve YALANCILAR
BÖLÜM 29: AV
FİNAL: ZAAFLAR
S2-BÖLÜM 1: CANAVARLAR
S2- BÖLÜM 2: BAŞLANGIÇLAR
S2- BÖLÜM 3: ZAFERLERİN KARANLIĞI
S2- BÖLÜM 4: İPLER
S2- BÖLÜM 5: DÜŞÜŞLER ve KALKIŞLAR
S2- BÖLÜM 6: DÖNGÜ
S2- BÖLÜM 7: FERYAT
S2- BÖLÜM 8: GEÇMİŞİN KÜLLERİ
S2- BÖLÜM 9: PUSU
S2- BÖLÜM 10: TUTSAK
S2- BÖLÜM 11: İÇİNLER
S2- BÖLÜM 12: OLANLAR ve OLACAKLAR
S2- BÖLÜM 13: DELİLİĞİN OYUNLARI
S2- BÖLÜM 14: HESAPLAR
S2- BÖLÜM 15: YÜKLER
S2- BÖLÜM 16: KİRLİ RUHLAR
S2- BÖLÜM 18: RİSKLER
S2- BÖLÜM 19: DELİLİĞİN SINIRLARI
S2- BÖLÜM 20: UMUTLAR
S2- BÖLÜM 21: KAN GÖLETİ
S2- BÖLÜM 22: FIRTINANIN İZLERİ
S2- BÖLÜM 23: ÇARESİZLİK
S2- BÖLÜM 24: ŞÜPHELER
S2-BÖLÜM 25: İHTİYAÇLARIN YARALARI
S2- BÖLÜM 26: PARADOKS
S2- BÖLÜM 27: AÇIK KALAN YARALAR
S2- BÖLÜM 28: ÇIĞLIKLAR

S2- BÖLÜM 17: KARTLAR

1.4K 195 150
By yzrperest12

     

Ben geldiiimmm!!!

Nasılsınızzzz??

Ummmarım koca koca bir iyiliğiniz vardırrr!!

Ben de iyiyimmm!!

Hazı gelmişken yıldızımız parlamaz mıı???

İyi okumalarr!!

🌜🌚🌛

"Tüm ipler yanmaya başlamıştı. Artık ipler değil kartlar vardı ve bir de kart dağıtıcı."

🌜🌚🌛

    "Bana bir tutam melodi verseniz var ya..." deyip iç geçirdim. Danny'nin kaşları havalandı.

"Başka bir isteğiniz var mı, Prenses?" Yüzüme bir gülümseme yayılırken hemen şımararak cevapladım onu.

"Olmaz mı? Profiterol, ekler, sütlü çikolta, pizza... Ha bir de Marcus olursa çok makbule geçer." Hemen yüzünü buruşturdu.

"Iyy! Çok zevksizsin!" Titreyerek başını iki yana salladı. "En azından onu kullandıktan sonra bunu istemesen?"

"Onu..." deyip sustum. "Kullanıyor olabilirim ama hepimizin iyiliği için bu. Böyle şeyler olabilir."

"Tabii." dedi alayla. "Ben de ilk kız arkadaşımın zihnine girip ona deli gibi hissettirmiştim. Tabii bir de kendime dair iyi şeyler ekmiştim zihnine. Önemli detaylar bunlar." İkimiz de birbirimize sahte bir şekilde gülümsedik.

"Ama en azından şarkı olsa? Gerçekten ruhum şarkısızlıktan çürüyor."

"Üzülerek tek nedeninin bu olmadığını sana söylemek istiyorum."

"Bari gülümsemeni silseydin."

"Sahtekârlık kanımda yok, pardon." Göz devirmeden edemedim. "Bu konuda senin kadar iyi değilim. Bir an senin için oturup ağlayacaktım. Mükemmel oyunculuk." İki gün öncesine yeniden dönüyorduk. "Cidden..."

"Değildi." diyerek sertçe böldüm onu. "Saçmalama. Onları suçlamıyorum. Ben ne kadar suçluysam onlar da o kadar suçlu. Tabii şu beni ezmeleri meselesi hariç." dedim açık sözlülükle. Gerçekti. Onlar yüzünden gördüğüm kâbus hâlâ zihnimin bir köşesinde sürünüyordu. Ben genel hatlarımla sevilmezdim.

"Bak yine!" dedi başını iki yana sallayarak. "Gerçekten senin için bir an üzülecek gibi oluyorum sonra tek kalınca olan deli anların geliyor gözlerimin önüne, diyorum ki bir deli için üzülmek sana göre değil."

"Ama bu deliye ihtiyacın var." deyip göz kırptım. Nefesini verirken omuz silkti.

"Ben de ondan korkuyorum ya..."

"Benden mi?" diye sordum elimle kendimi göstererek. Beni baştana aşağı düşünceli bir biçimde süzdü.

"Hiç korkutucu gözükmüyorsun, öyle bir havan da yok ama," deyip gözlerini gözlerime bağladı. "Bu gözlere bakınca ardındaki sevdikleri ve kendi için her şeyi yapabilecek bir cesaret görüyorum. Sonra en tehlikeli kadın tipinin bu olduğunu kendime yeniden hatırlatıyorum." Ağzım aralandı.

"İlk defa biri bana korkutucu diyor." Elimi sus işareti yaparak havaya kaldırdım. "Bunu hazmetmem gerekiyor."

"Bak hemen bu sözlerimden vazgeçtim mesela."

"Bir defa ağzından çıktı." Gülerek başını iki yana salladı. Başımı seni hınzır der gibi iki yana salladım. "Hadi hadi itiraf et, seviyorsun beni." Bu dediğimin üstüne kahkaha atmaya başladı. Eliyle karnını tuttu.

"Prensesler ile aram iyi değildir, Prenses." Dil çıkardım. "Ayrıca çocuklardan da nefret ederim."

"Ben ise tam tersini düşünüyorum."

"Senin zaten çocuklarla aran iyi olmalı." dedi aynı ifade ile.

"Ben seni kastetmiştim." dedim hafiften gülerek. Gülümsemesi düşer gibi oldu. "Dandikler Dandiği Danny'nin çocuklarla arası iyi olmalı sonuçta!" Yüzümde bir gülümseme vardı ama ikimiz de gerçekleri biliyorduk. Sadece canını, canımızı bunu sesli dile getirerek yakmak istememiştim. Çünkü konuştukça daha çok batardı insana kabuk sandığı acılar.

"Kesinlikle!" diyerek yanıtladı beni. "Peki bir Eleanor artık en çok neye alışmalı?" Dudak büktüm.

"Yeni insanlara."

"Yanlış cevap! Yeni canavarlara!"

"Sorsan ben deliyim." Başımı iki yana salladım. "Ama hepiniz kendinize canavar diyorsunuz."

"Kendimizi biliyoruz diyelim. Misal sen de bu canavarları yaratan soydan geliyorsun."

"Sen asla Shepard değilsin çünkü."

"Ben pasif Shepard'ım."

"Bundan nefret ediyorsun sanıyordum." Neredeyse gülümsemesi düşer gibi oldu. Bir an duraksadı.

"Gölge olmak istemezdim." Ve mesajını aldım; Senin olduğun duruma düşmek istemem.

"Sorun değil. Ben de istemezdim." Başımı eğdim. Çünkü bir an için çok ağır gelmişti. Bu yolda her sevdiğimin koybolduğunu görüyordum. "Hanry nerede buluşmamızı istedi." diye sordum başımı yeniden kaldırarak.

"Onun odasında."

"O niye?" Sahte bir şekilde gülümsedi.

"Beni odasına atmak istiyormuş." Göz devirmeden edemedim.

"Saçma geldi sadece. Tabii Hanry'nin odasının olması daha saçma ama."

"Onları niye dışladım şimdi? Onların özel alanı olamaz mı?" Kaşlarım havalandı. O da bir an için kendine baktı.

"Sen az önce vampirleri mi savundum yoksa bana mı öyle geliyor?" Dudak büktü.

"Bir tık galiba."

"Bir tıkı geçti gibi."

"Olabilir öyle ilginç şeyler." deyip kapıya yöneldi. Kapıya yaslanıp gözlerime baktı. "Ben daha ilginç şeyleri merak ediyorum."

"Süpriz katılımcımızı ben de senin kadar merak ediyorum. Hanry'den kim çıkmış olabilir ki?"

"Hanry kimseyi doğuramaz onu biliyorum sadece." Ağzım bir an için açılıp kapandı.

"Çok kötüydü!"

"Sen yapsan güzel derdin ama."

"Onu ben yapmış olurdum!" Başını iki yana sallayıp kapıyı araladı ve an itibari ile tüm konuşmalarımız kesildi.

"Buyrun, Prenses." dedi iğneleyici bir ifade ile.

"Tabii." dedim ben de aynı soğuk sesle.

İlerideki sonbahar için yaza katlanabilirdim.

🌜🌚🌛

Arkama yaslanmış ayağımla ritim tutuyordum. Bu sinir bozucu bekleme daha kaç dakika sürecekti?! Pardon ama gölge bendim! Assolist bendim! Ne assolist ama! Tutsağından bir kuple...

"O geri zekâlının bir şey yapacağından neredeyse eminim." dedi Elena tırnağını incelerken kızıl saçlarını sıkı sıkı atkuyruğu yapmıştı, gözleri çekikleşmişti ve oldukça keskin bir göz kalemi çekmişti. Dudaklarını şeftali alt tonlu bir nude rujla şekillendirmişti. Üzerindeki siyah kıyafetlerle kendi adının altına imza atıyordu.

"Kötü düşünmenin lüzmu yok. Üstelik zihinlerimizi kitledik. Yapacağı an zihnindeki her şey silinecek." Elena alayla güldü.

"Bir vampir özgürlüğü için çok şey verir, Eleanor. O boşuna Yandaş olmadı. Marcus gibi, Danny gibi, Clark gibi." Gözleri Danny'e çevrildi. "Böyle gözüktüğüne bakma. Kim bilir kaç hayatı mahvetti, kimleri öldürdü... Çetelen var mı, Shepard?" Danny ona yandan sert ve ciddi bir bakış attı.

"Var. Aralarında bir Elena Mikealson adı çok güzel dururdu." Elean gözlerini bana çevirdi.

"Nasıl hemen de şahlandı, görüyor musun? Onlara güven olmaz, Eleanor. Hepsi kendini her an içlerindeki canavara bırakabilir."

"Elena Mikealson'ın bunu söylemesi de oldukça ironik açıkçası." Elena senfonik bir kahkaha attı.

"Shepard, ben zaten bir canavar oldum." Dudak büktü alayla. "Ama ben senin gözlerindeki o narin mi narin çocuğu hâlâ görüyorum." Danny'nin gözlerinden geçen gri ışıkla yaslandığı yerden doğrulup Elena'ya doğru adım atması bir oldu.

"Kesin!" dememle kapının aralanması bir oldu. Hanry içeri ilk önce yarısını soktu, bizi kontrol ettikten sonra gülümseyip tamamen girdi. Kapıyı arkasındaki kişi için açarken gözlerim o kişiyi kolladı. İlk önce koyu kahve, hafif dalgalı saçları, hafif kemerli burnu, açık teni ve göz çarpıcı kırmızı ruju buldu. Gözlerim tanıdık gözlere tırmandığında gözlerimin değdiği gözler kızıldı. İkimizin de aynı anda kaşları havalandı. Hanry hızla kapıyı kapatıp Sally'e eliyle yol verdi.

"Sally?" dedim sorar biçimde.

O ise bana bakmadan Hanry'e döndü. "Seni dinlememeliydim." dedi sert bir tonla başını iki yana sallarken. Gözlerimi Hanry'e çevirdim.

"Onun olduğunu söylesem gelmezdin." deyip omuz silkti.

"Bana ümit verdin!" diye tısladı dişlerinin arasından. Bunu tam olarak nasıl başarıyorlardı acaba?

"Hâlâ var!" dedi Hanry de sesini yükselterek. Gözlerini bana çevirdi. "O..."

"O mu?" dedi buz gibi bir sesle. Hedefleyici gözleri gözlerimi buldu. "O daha oyuncak bebeklerinde takılı kalmış bir çocuk. Gölge bile sayılmaz." Bakışlarını yeniden Hanry'e çevirdi. "Onun peşine takılmak ölüm imzanı vermek demek. Lionel tak diye fark eder. Ona bir şey olmaz belki ama biz ölürüz, Hanry. Geri dönüşü de olmaz bu sefer. Kendimi göz göre göre bir uçurumdan atmam." Gözlerini yeniden bana çevirdi. "Özellikle daha gölge ne demek onu dahi bilmeyen biri için. Zayıf halka için tüm güçlerimi yıkmam." Başını iki yana sallayıp Kapıya yöneldi. Vampir hızıyla kapıyı açarken kapı sesli olmayan bir şekilde kapandı. Elini kulpta bir kez daha indirmeye çalışırken dört defa kilit sesi duyuldu.

"Kabalık etmek istemem ama, nereye gittiğini sanıyorsun?" Hanry'e baktım. Bir adım geri çekildi. Yüzümde tamamen ciddi bir ifade vardı. Sally bana doğru döndü.

"İki numara biliyorsun diye senin zayıf halkana katılmam." İğrendiği belliydi.

"Katılma." dedim rahatça. "Ama sakın bunu bilerek dışarı çıkabileceğini sanma."

"Yanındaki cadıyla bana hava atma, Gölge. Ben senin oynayabileceğin kulvarda değilim."

"Sally..."

"Sesini kes." dedi Sally sertçe. Hanry'nin tüm yüz ifadesi gerildi. "Her ne bilirsen bil Eleanor, ben güçlü bir vampirim. Senin üç günlük cadılık yeteneğinden çok daha güçlü."

Dişlerimi göstermeden gülümsedim. "Ne güzel işte." Başımı hafifçe eğdim. "Ama Sally hatırlamak için bize katılman gerekiyor. Üstelik bil isterim ki ben sadece cadı değilim." Sana çok güzel kurt yetilerimi gösterebilirim.

Yüzünde soğuk bir gülümsemem belirdi. "Ne güzel işte." dedi benim gibi. "Sen oyunlarını oyna biz gerçeklerle uğraşalım."

"Oyunları çok severim." dedim gülerek. "Tahminimden çok daha fazla. Ama o oyunları kurmak... O oyun olmak... Sana zevkini anlatamam, Sally."

"Hanry bir uyarıda daha bulunmam." dedi ifadesiz bir sesle.

"Tüm yollar senin, güzelim." dedi Hanry dudağı kıvrılırken.

Elena'ya doğru baktı. "Kapıyı aç, cadı."

"Ben kimseden emir almam, vampir." Daha fazla dayanamadı ve bize doğru vampir hızıyla davrandı. Güçlerini engellemedim. Enerjimi üçümüzü koruyacak bir dalga hâlinde açtım. Bu yeni öğrendiğim bir yetiydi ve bir bakıma pratik yapıyordum. İyiydi ya!

Bir salise içerisinde kalkana oldukça sertçe çarparak kapıya doğru fırladı. Kapıya çarpmasına izin vermeden onu durdurdum. "Vay be!" dedi Elena başını sallayarak. "Bunu öğrenmek bir gölge için oldukça iyi bir yetidir."

"Gittikçe iyiye gidiyor." Daha yeteri kadar değil.

Yere iki ayaklarının üstüne inerken kaşları çatılmıştı. "Bu odadaki kimseye kaç yüzyıllık vampir olursan ol, zarar veremezsin."

"Seni her gün eziyoruz." dedi gözlerini bir iki kez kırptıktam sonra.

"Tam o noktada hedefler başlıyor sevgili Sally." İçime derin bir nefes çektim. "Çok iyi olduğunu savunamam, hem de hiç. Ben elimdekilerle oynuyorum. Seni davet ederim ama zorlamam. Ama karşıma çıkarsan tereddüt etmem."

Dudağı sola doğu kıvrıldı. "Beni öldürür müsün?"

Gülerek, "Ölüm benim işim değil." dedim başımı iki yana sallayarak.

"O zaman baştan kaybetmeye mahkûmsun."

"Sen yanlış anladın galiba." dedim yine gülerek. "Ölüm çok kolay bir kaçış yöntemi. Ben işimi öbür taraf muallakken oraya bırakamam." İçime derin bir nefes çektim. "Tabii olmasını umut ediyorum. Yoksa çok adaletsiz kalıyoruz. Bence diğer taraf var bu arada."

Sally başını Hanry'e çevirdi. Hanry omuz silkerek cevap verdi. Gözleri bana yeniden çevrildi. "Bu yaptığın zayıf bir gölge için etkileyici olabilir ama Eleanor ben gölgeler gördüm. Güçlü bir gölge için bu bir hiçtir."

"Kendimi sana kanıtlamak istemem."

"Bence de isteme." diyerek onu onayladı Danny. "Tavsiye etmem."

"Sana saldırıyorlar ve bir şey yapamıyorsun."

"Maalesef bu konuda haklı." Elena dikkatle beni süzdü. O tabii ki de işin aslını biliyordu. Danny ile gözlerimiz kesiştiğinde ikimiz de kahakaha atmaya başladık.

"Çok iyi bir oyuncuyum!" dedim zaferle.

"İnkâr edemem." dedi Danny başını sallayarak. Gözlerim Sally ve Hanry'e çevrildi.

"Benim zihnime kimse dolanamaz çocuklar. Acı da çektiremez, ben izin vermediğim sürece. Ama inanmanız beni çok mutlu etti. Buradan çıkınca direkt bir ajansa başvuracağım!" Danny'e baktım. "Oyuncular bayağa para kazanıyor. Ben de kazansam..."

"Haklarını yeme ama! Burada beleşe kalıyorsun!"

"Bedeli özgürlüğüm ve dahası. Sence beleş mi?" Dudak büküp başını sallayarak beni onayladı.

"Haklısın."

"Yani."

"Bir dakika!" dedi Hanry elini iki yana açmış vaziyette. "Dünki o şey tamamen gösteri miydi?"

"Elbette."

"O büyüyü bu mu yaptı?" dedi Danny'i başıyla göstererek.

"Bizim de sırlarımız var, Maxim." dedi Danny yüzündeki o tehlikeli gülümseme ile. "Ben de bir yandaştım."

"Bu bir düşündürttü galiba, Sally." dedi Elena onu baştan aşağı süzerken. Sally ikimizi öylece izliyordu, her zamanki gibi ifadesizdi.

"Sana zarar verdi ama."

"Ben izin verdiğim için." Başımı iki yana salladım. "Ben sana zihnimi kanıtlamak istemiyorum, Sally." Mickealson'dan öğrendiklerimle gölge olabiliyorum ama o bilgiler sayesinde de kendi zihnime doğru bir yol açabiliyordum. Zihin işlerini daha çok bana havale etmişti. Birkaç tüyo veriyordu ama devamı bendeydi.

"Bilmiyorum." dedi kısa bir süre sonra. "Çok karmaşık."

"Neti karıştırdıysak bu da bir şeydir." Dilimle lipbalm olan dudaklarımı yaladım. "Biliyorum, güven vermiyorum ve bu oldukça doğal ama Sally benim kaybedecek çok şeyim var. Sevdiklerim var, hepinizin zaaf olarak gördüğü şeyler bana güç veriyor. Kendim için yapıyorum bunu. Ben bir kurtarıcı değilim, hiç olmadım. Ama borçlu olduğum insanlar var ve ben bunu yapacağın. Sağı solu, önü veya arkası yok. İlerisi var geçmişe dönük olan. Oyun oynamıyorum, kurmuyorum. İlk önce ben de öyle sandım ama inan öyle değil. Oyun kursan da bir anlam ifade etmiyor. Oyun olmak zorundasın. Ve ben de bunu yapıyorum. Siz kurtulmak istiyorsunuz, ben kurtulmak istiyorum. Ortak bir amaç ve ben bir gölgeyim. Az önce yaydığım enerjim dahi sen dokunduğun an sana güç verdi. Hissediyorum."

"Evet." diyerek reddetmedi. "Ama Marcus bile bunu başaramadı, Eleanor. Geliştiğini söyleyebilirim ama güç için konuşamam."

"Ben de." dedim buruk bir gülümseme ile. "Zaten o yüzden oyun oluyorum." Yutkundu nefesini usulca üfledi.

"Çok belirsizsin."

"Deliliğime ver." dedim gülerek. O da hafifçe güldü. Hanry'e doğru baktı.

"Ben artık bir ölü torbası olmak istemiyorum. Sonunda öleceksem de en azından bir uğrun olur." Gözlerini birkaç saniyeliğine kapadı.

"Tamam." dedi zor çıkan sesiyle.

"Geri dönüşü yok, Sally." dedim ciddi bir sesle.

"Tamam." dedi güçlü bir sesle.

"Tek odağımız kurtulmak olacak ve şunu unutma çoğu şey benim doğrultularım, isteklerim yönünde gerçekleşecek." Gözlerini araladı.

"O hâlde insanlığına güvenmek zorundayım, Eleanor." Genişçe gülümsedim.

"Evet." Başımı salladım. "Filmlerde insanlık açılıp kapanıyordu. Baktınız olmuyor ona başvurursunuz." dedim gülerek. Kısa bir sessizlik oluştu. Olsun, ben kendi esprime gülebilirdim. Bir kere onların bunu bilmemesi genel kültür eksikliğiydi. Gözlerimi Hanry'e çevirdim. "Bir yandaşlık alırız, Maxim."

🌜🌚🌛

Karşımdakilere bakarken oldukça sakindim. Yanımdakilere ise bakmak pek tercih listem arasında değildi. "Size bunun Meclis'e yapılan bir saldırı olduğunu söylemiştim, Efendim." dedi Bayan Claudia bilmiş bir tavırla. Gözleri ona yorgunca bakan bende ve yeğeninde gezindi. Maddy'e göz değdirmedi bile.

Gözlerim Bay Canavar'ın yanındaki Bay Aaron'da oyalandı bir süre. O da bunu fark etti. "Kızınız nasıl Bay Aaron?" diye sordum yorgun ve sakin bir sesle. "Sevgili damadınızın hezimeti onu üzdü mü?" Gözlerim gözlerine saplanıp kaldı. Gerilmedi, benden korkmuyordu. Korkmasını da istemiyordum. Korku sizi bir yere getirmezdi, sadece götürür ve tıpkı gökyüzüne fırlatılan bir taş gibi uçtuğunuzu sanardınız sonra da eskiden olduğunuz yerin de dibine girerdiniz. Biz mecburiyetlerle donatılmıştık. Ama o donatılmamıştı.

"Sharon oldukça iyi, Sevgili Gölge. Çoğunuzu aksine." dedi buz gibi sesinin aksine yüzünde beliren hafif tebessüm eşliğinde. Cevap vermedim. Sadece bakmaya devam ettim. Midesi nasıl kaldırıyordu? Kalbi ağrımıyor muydu? Ruhu sancılara kurban değil miydi? Karşımdaki baba müsvettisi kesinlikle hepsinin aksine sahipti.

Sonunda konuştum. "Tabii kızınızı yamayacak bir yırtık buldunuz." İfadesi teklemedi.

"Eminim ki kimin hakkında konuştuğunu..."

"Biliyorum. Senin hakkında da konuşabilirim istersen." dedim buz gibi bir sesle.

"Susmanı tercih ederiz." dedi Bay Canavar söylediklerinin aksine emir vererek. "Buraya birilerinin ahkâm kesmesi için gelmedik." Gözü ciddiyetle Maddy, Liona ve bende gezindi. "Biri Meclis'e saldırıyor. Ve Eleanor, bu saldırıların temelinde sen varsın gibi görünüyor." Kaşlarım çatıldı. Yanlış anlaşılmasın, kendime zarar vermek gibi bir fantezim yok. Sadece olması gerekiyordu ve olmuştu. "2 tanesi tamamen senin içindi. Biri direkt, biri ise dolaylı yoldan."

"Maddy'nin zihnine girildiğini düşünmüyorum. Bence o öz iradesi ile elimizdeki tek gölgeye saldırdı." dedi Clark ciddiyetle Maddy'e bakarak. "Ona bir saldırı olduğu kesin değil." Gözleri bana değdi. "Gölge'ye gelirsek... Şüpheli. Zihnine ulaşmayı geç dokunamıyoruz bile."

Dudak büktüm. "Bunun için özür dilemem mi gerekiyor?"

"Hayır." diye yanıtladı beni Hanry. "Ama tahmin edersin ki Eleanor sen şu an bir tutsaksın ve kaçma potansiyeline sahipsin." Ona öylece boş boş baktım. Başını dikleştirip Bay Jaxsen'a baktı. "Bu ihtimali de değerlendirmeliyiz."

Bay Canavar beni baştan aşağı süzdü. "Benden bu kadar ürktüğünü bilseydim daha hoş olurdu, Hanry." dedim sahte bir gülümseme eşliğinde. "Tek bir dileğimle beni duymazdın ve ben de sana böö diyebilirdim."

"Şaka yapmıyoruz." dedi adını bilmediğim biri. Bay Jaxsen'ın hemen solunda duruyordu.

"Ben de şaka yapmıyorum." dedim aynı ifade ile. Adam yirmilerinin başında görünse de bu bir vampir için oldukça aldatıcıydı. Aksi şuydu ki kurt adamlarda da aynı durum geçerliydi. 

Koyu yeşil gözleri kısıldı. "Bir gölge her zaman tehikelidir." Ona aynı boş bakışları gönderip gözlerimi tetikte duran yanımdaki Danny'e çevirdim. Kaşlarım havalanırken yeniden o adama döndüm. O da bir Danny'e bakmıştı. Başın sadece gerektiği yerde eğilsin.

Delilik neydi?

Bana bunu yaşatanlar bunu yaşayacaklardı.

Gözlerimi Maddy'e çevirdim. Oldukça solgun görünüyordu, makyaj yapsa bile bunun pek de yararı olmamıştı. Zayıflamıştı. Gözleri oldukca açıktı ve tüm kasları gergindi. Böyle bir ortamda olmak istemiyordu. Daha çok fazla olmak istemediğin ortamda olacaksın, Maddy.

Arada bana yandan kaçamak bakışlar atsa da ben ona bakmıyordum. "Sonuçta sen Sharon'u ve dahası Knox'u yenmiş birisin, Gölge. Senden ne gibi şeyler çıkar bunu buradaki kimse tahmin edemez."

"Oldukça haklısın, Armond." dedi Bay Jaxsen. "Ama bu saldırıların olduğu her an o bizim gözümüzün önündeydi. Üstelik ona saldırıldığı zamanda da gördük. Güçlü bir gölge veya ne yapması gerektiğini bilen bir gölge için senin dediğin geçerli olsa da yanımızda oldukça bilgisiz ve güçlerine inatla direnen bir gölge var."

"Bence," diye konuştu Maddy. Gözlerim ona çevrildi. "ona sormanız gereken asıl soruyu atlıyorsunuz." Gözleri gözlerimi hedef aldı. Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu ama ne hissetmesi gerektiğini biliyordu. "Her kim zihnine girmeye kalkışsa zihni nötürlenen bu gölgeye bu sefer neden bir şey olmadı? Bize bunun cevabını verebilir misin, Eleanor?"

"Sen neden olmayan şeyleri ileri atarak benim kanımı akıtıyorsan o sebeple Maddy." Gözlerinin en içine baktım. Aynı o zaman baktığım gibi baktım gözlerine. Bir bir ektim şüphe tohumlarını. Gözleri kısılır gibi oldu ama hemen gözlerini kırpıştırarak toparladı kendini. "Ben de öyle düşünmüştüm. Zihnimin neyi neden yaptığını çözebiliyor olsaydım şu an burada bu durumda olmazdım."

"Saldırı," diye konuşan kişi Liona'ydı. "öyle alelade bir şey değildi. Biri beni ele geçirmişti. Her şeyimle, her hücremi. Beni artık o kontrol ediyordu ama benim onunla hiçbir bağlantım yoktu. Ve sürekliydi. Dağıtıcydı." Başını iki yana salladı. "Bu... Bu çok başka bir şeydi."

"Benim zihnime de sürekli bir şeyler vuruluyordu sanki. Amaç içeri girmek değildi, sadece acı vermekti. Her noktaya, her hücreme, her düşünceme." dedim sona doğru sesimi kısarak.

"Sende bir şeyleri öne atmak istemişler." dedi Marcus ifadesiz bir sesle. "Seni patlatmak istemişler. Kim seni niye patlatmak istesin ki?" Gözlerim ona tırmandı. Tam olarak emin görünmüyordu, bu bir tahmindi. O da bilmiyordu.

"Ona yardımı dokunmak isteyen biri."

"Bu bir yardım mıydı yani?" dedim kaşlarım havalanırken.

"Katılıyorum. Kanı fazlaca aktı. Yardım bu olmaz."

"Neden olmasın?" diye hızlıca cevapladı Clark. "Hırslanmanı sağlamak istemiştir."

Dudağım ümitsizce kıvrıldı. "Bu mu beni hırslandıracakmış? Kim yapıyorsa beni hiç tanımadığı belli." Başımı iki yana sallayarak söylemiştim bunu.

"Ki neden Liona'yı kontrol etsin ki?" diye konuştu Hanry kaşlarını çatarak. "Maddy ve saldırma olayını anlarım ama neden Liona'ya kara büyü yaptırsın ki? Bunun mantıklı hiçbir nedeni yok."

"Belki de iki farklı olaydır bunlar." Bayan Claudia dikkatle yeğenini izliyordu. "Pekâlâ olabilir." Çünkü bana da yapılmıştı.

"Bol bol düşmanınız varken bu da bir ihtimal tabii." dedi Danny.

"Bizim bu kadar kafa karıştırıcı düşmanımız olsaydı bilirdik, Danny." Başını umutsuzca iki yana salladı. "Böyle bir güce sahip olan biri mutlaka daha önce göze çarpardı." Gözleri yeğeninden bana kaydı. "Tabii bizzat Meclis saklamadıysa."

"Suçluyorsanız açık yapın, Bayan Claudia." dedim bıkmış bir sesle. "Alınmam."

"Üzgünüm küçük gölge güçleri bilinmeyen tek sen varsın. Zihin güçleri bilinmeyen." dedi sona doğru sesini yükselterek. "Gözlerin sana dönmesinden daha mantıklı bir şey yok."

"Bu imkânsız ama öyle olsa bile ben size neden zarar vereyim, Bayan Claudia?" Kaşları çatıldı. Aklına yaptıkları geldi ama hiçbir şey diyemedi. Yazık. "Ona gıcık olduğum için olsa ilk önce başkalarından başlardım. Üstelik mazoşist değilim. Ne Maddy'i üzerime salarım ne de kendime zihin saldırısı yaptırırım. İkisi de oldukça acı verici."

"Haklı." diyerek beni destekleyen kişi Bay Ambrose'du. Beklenmeyen hamleler! "Biri bizimle oyun oynuyor ve bence hedefi tam olarak da bu. Kafa karıştırmak. Neyin ne olduğunu bilmemizi engellemek istiyor. Sanki..."

"Bizi kendi etrafımızda döndürmek istiyor." diye tamamladı Bay Canavar. Elimde olsa şu an şu tiplerine kahkahalarla gülerdim. "Enerji yok. Hiçbir iz yok. Tek bir şey bile." Çenesi tamamen kasılmıştı ve sesi sert, keskin ve kızgın geliyordu. Üzgün değilim Lionel, sana daha çok kızacağını söylemiştim.

"Buna kimse cesaret edemezdi."

"Onun varlığı herkes için çok şey değiştirdi." dedi bu sefer Bay Ambrose'un yanındaki adam. "Umut ışığı saçıyor. Tüm akrepler deliğinden çıkıyor."

Dudağımın ucu alayla kıvrıldı. "Bu özellik bir tek bana vurmuyor galiba." dedim umut olma lafına ithafen.

"Biri bizimle oynuyor." dedi Hanry ciddi bir ifade ile bana bakarak. Hadi ama! Oyun oynamayacaksak ne diye vardık!

"Ve işin içine beni katıyor." Omuz silktim. "Sizin için beni suçlamanın en kolay yol olduğunun farkında. Mantıklı ama benim işime gelmiyor." Göğsüm aldığım nefesle şişti. Herkes kendi muhakeme salonuna geçerken ben de biraz onları izledim. Hepsiyle oynayıp kenara çekilip izlemek... Müthiş bir zevk!

Tüm ipler yanmaya başlamıştı. Artık ipler değil kartlar vardı ve bir de kart dağıtıcı.

Herkes kendi etrafında dönecekti ve hiçbiri bu dönmenin onları parçaladığını bilemeyecekti.

🌜🌚🌛

Yeniden hellüü!!!

Nasıl buldunuz bakem bölümüüü???

En sevdiğiniz sahnee?

Sally'nin Eleanor'a katılması hakkında ne düşünüyorsunuz??

Peki Eleanor'un şu anda Meclis'i parçalamaya başlayışı hakkında ne düşünüyorsunuz??

Lütfen oy ve yorumlarrrr!!

Diğer bölüm yarın geliiyoorrr!!

Sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dilerimmmm!

Continue Reading

You'll Also Like

45.8K 22.2K 28
🏆Wattys2021 Yarı Finalisti🏆 Tüm polisiye kurgularda önemli olan olayı ya da cinayeti çözmek ve suçluyu yakalamaktır. Peki hayran kaldığımız polis...
223K 27.6K 50
[ TAMAMLANDI.] #Fantastik 1 #Savaş 1 Hey, ben deliyim! En az senin kadar... Jessie; çılgın, deli dolu ve köy tarafından dışlanmış üstün güçleri...
JEANNE By Koray Yılmaz

Historical Fiction

1.6K 128 38
Tam anlamıyla bir öykü değil gibi Jeanne. Her bölümü ayrı ayrı okunabilir halde olmasına karşın, bir bütünlük de sağlanıldı. Fransız kahramanın öykü...
2.4M 207K 99
Açelya, Casper lakabının hakkını verecek kadar silik bir kızdı. Ta ki dünyaca ünlü rock grubu Argo'nun solisti ile yolları kesişinceye dek... Narin y...