gözyaşlarımı kurtar,

By sudedgbkn

207K 17.8K 7.7K

katilim olur musun, yeniden yaşamaya inat? More

bir,
iki,
üç,
dört,
beş,
altı,
yedi,
sekiz,
dokuz,
on,
on bir,
on iki,
on üç,
on dört,
on beş,
on altı,
on yedi,
on sekiz,
on dokuz,
yirmi,
yirmi bir,
yirmi iki,
yirmi üç,
yirmi dört,
yirmi beş,
yirmi altı,
yirmi yedi,
yirmi sekiz,
yirmi dokuz,
otuz,
otuz bir,
otuz iki,
otuz üç,
otuz dört,
otuz beş,
otuz altı,
otuz yedi,
otuz sekiz,
otuz dokuz,
kırk bir,
kırk iki,
kırk üç,
kırk dört,
kırk beş,
kırk altı,
kırk yedi,
kırk sekiz,

kırk,

3.2K 289 164
By sudedgbkn




|||

|||

Acı, öfke, bıkkınlık, nefret, yalnızlık ve kırgınlık dolu bir hikayem vardı benim. Sevildiğimi sandığım kişiler tarafından sevilmezdim, onlar tarafından geri plana bırakılır ve figürandan başka hiçbir şey olamazdım. Yalnızdım çünkü kimseye kendimi sevdiremezdim. Hep kendimde bir yanlış bulur kendimi geri çekerdim. Yalnızlığımla baş başa kalırdım.

Yaşımı ve boyumu aşan öfkem vardı, istemediğim kişiler tarafından istemediğim şeylere maruz bırakılmıştım çünkü. En büyük öfkem kendimeydi, tüm bunlara izin verip boyun eğdiğim için. Fakat ne bunu kendime gösterebiliyordum ne de kendimden sonra en büyük öfke duyduğum kişiye... babama. Bazen bağırır çağırır, kavga ederdik. Birbirimizden nefret ettiğimizi bile yüzümüze vurduğumuz çok olmuştu fakat o hiçbir zaman benim öfkemin büyüklüğüyle yüzleşmemişti. Buna ben izin vermemiş ve hep içime atıp bastırmıştım.

En son olan yine bana olmuştu.

Nefretim vardı ve bu duygu beni bile yutuyordu kimi zaman. Hayatta nefret ettiğim tek bir insan vardı ve ondan intikamımı almak için kendimi hazırlıyordum. Bana yaşattıklarını hiçbir zaman denk gelecek şekilde ona yaşatamazdım fakat içimin biraz olsun soğumasını istiyordum.

Aylar önce Furkan'la sohbet ederken intikam almanın kötü bir şey olduğunu ima etmiştim, şimdi ise öyle bir insana bürünmek beni hayrete düşürmüştü. Bu düşüncemi Furkan'la paylaştığımda bana 'intikam almak yerine o adama hak ettiğini veriyorsun' demiş ve kötü bir şey yapmadığıma ikna etmişti. Ben yalnızca bana yapılanların adaletteki karşılığını o adama verecektim.

Benim en çokta kırgınlıklarım vardı. Babama kırgındım, anneme kırgındım. Eğer her şeyi onlara söyleyebileceğim bir olanak sağlasalardı, bana onlara güvenmem için, bana sorgusuz sualsiz inanacakları bir sevgi verselerdi şu an bu durumda olmazdım. Tüm her şeyi tek başıma taşımak zorunda kalmazdım.

Benim hikayemde hep acı vardı.

Fakat bu son zamanlarda çok farklılık değiştirmişti.

Duyduğum anahtar sesiyle heyecanla oturduğum yerden ayaklanmış ve çıplak ayaklarımın zeminde çıkarttığı seslerle beraber içeriye giren Furkan'a koşuşturmuştum. Ayakkabılarını çıkartıp yerine terliklerini giyerken kafasını bana çevirmiş ve anında gülümsemeye başlamıştı. İlk defa ona bakarken gülümsememiş, az önce başlayan ağlamamı devam ettirmiştim.

''Sen ne yaptın?'' diye titreyen bir sesle konuştuğumda ağladığımın anca farkına varmış gibi ceketini hızla çıkartmış ve portmantoya asarak karşıma dikilmişti. Elleri anında yanaklarıma giderek gözlerimin altında baş parmaklarını gezdirirken, ''Ağlak bebe dediğimde kızıyorsun bir de.'' demişti. Burnumu sertçe çekerek omuz silktim ve ona yaklaşarak tişörtünün iki ucundan tutundum.

''Hep ağlayacağım şeyleri yapıyorsun,'' Şefkatle yüzüme bakarken dudaklarımı büzdüm ve ağlamaya devam ettim. Birkaç defa 'cık' sesi çıkarmış ve bir elini yanağımdan ayırarak iki parmak ucuyla dudaklarımın üzerini okşar gibi vurmuştu. ''Ağlama artık, yoksa çocuklarımızı doldurup üzerine salarım.''

''Onlar bana zarar vermezler,'' dedim tekrar burnumu çekerken. Ufacık bir gülümsemeyle, ''Aferin onlara.'' demişti.

Bir süre birbirimize bakmıştık, öyle sevgi dolu, öyle şefkatle bakıyordu ki bana; benim de sevgiyi hak ettiğime inandırıyordu. En çokta onun sevgisini hak ediyordum.

''Bana, 'gözlerinin resmini çizer misin?' diye sorduğunda onu albüm kapağın yapacağın aklımın ucundan bile geçmedi.'' dedim yavaşça. Bir gün, birlikte otururken aniden, 'Mercan, benim için kendi resmini çizer misin?' diye sormuştu. Anlam verememiş hatta bunu istememiştim ama o bir şekilde beni ikna etmiş ve gözlerimi çizmemi istemişti. Bittiğinde ise fotoğrafını çekmişti. Çektikten sonra birkaç saniye ekrana bakarak bana dönmüş ve yanağımdan öpüp neşeli bir gülüşle koşa koşa evden gitmişti.

''Akıl sır erdirilemez bir adam olduğumu biliyorum,'' demişti çapkın bir göz kırpmayla. Ona gülümseyerek tişörtünün ucunu bırakmış ve beline sarılarak gözlerimi kapatmıştım. ''Sana aşığım Furkan, bunu da biliyor musun?''

Nefes almayı bıraktığında tekrar gülümsemiş ve ondan ayrılmıştım. Beklemediği anlarda ona aşık olduğumu söylememle birkaç saniyelik duraksamalar yaşıyor ve beni allak bullak yüz ifadesiyle memnun ediyordu. Yine o ifadesiyle sesli bir şekilde gülmüş ve iki yanağından sıkarak kafasını iki yana sallamıştım. "Furkan, o kadar tatlısın ki!" Dayanamayarak iki yanağına da dudaklarımı bastırarak geri çekilmiştim.

Furkan birkaç saniye benimle göz göze kaldığında yanaklarım kızarmış ve ben gözlerimi kaçırmıştım. Derin bir nefes alarak iki elini de bulunduğu yerden çekmiş ve belimin iki yanına koyarak alınlarımız değecek kadar bizi birbirimize yaklaştırmıştı. Yavaşça yutkundum ve birkaç santim uzağımda duran kırmızı ve dolgun dudaklara baktım.

Ona artık daha fazlasını vermek istiyordum. Furkan beklerdi ve bunun bahsini bile açmazdı fakat ben bekleyemiyordum. Dudaklarından öpmek, tadını almak istiyordum. Kendimi bunun için çok kez hazırlasam da hiçbir zaman ilk adımı atamamıştım fakat şimdi çekinmek istemiyordum.

O, düşüncelerimden bir haber alnını alnıma yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Birkaç saniye kapalı gözlerini ve uzun kirpiklerini izledikten sonra ben de gözlerimi sımsıkı yumdum ve dudaklarımı büzdüm. İçimden 'hadi' dediğim gibi hiç beklemeden dudaklarımı Furkan'nın dudaklarının üzerine bastırmış ve öyle beklemiştim.

Belimdeki elleri tutuşunu sertleştirmiş ve şaşkınlıkla dudaklarımın üzerindeki dudaklarını aralamıştı. Birkaç saniye sonra dudaklarımı geri çekmiş ve kafamı eğmiştim. Utanıyordum, o kadar utanıyordum ki yanaklarımın alev alev yandığını hissediyordum.

Furkan bir elini çeneme attığında elinden kurtularak arkamı döndüm ve koşa koşa ondan kaçtım. Arkamdan seslendiğini, hatta beni takip ettiğini duymuştum ama ona aldırmadan benim için dizayn ettiği çalışma odama sığınıp kapıyı kapatarak sırtımı kapıya yasladım.

Ellerim yanaklarımda dururken ayaklarımı yere vurup sessiz çığlıklar atıyordum. Nasıl bakacaktım bir daha yüzüne? Bunu yaparken delirmiş olmalıydım.

Birkaç saniye sonra kapı tıklatıldı ve Furkan'ın sesini duydum. Ne düşündüğünü ses tonundan anlayamamıştım. "Bebeğim, oradan çıkar mısın?" Kafamı iki yana sallasam da görmemişti, yine de sesimi çıkartmadım. "Hadi lütfen, seni görmek istiyorum." Sessizliğim üzerine tekrar kapı tıklatıldığında sırtımı kapıdan çektim ve kapıyı aralayarak  hızla odanın ortasına doğru ilerledim.

Ona izin verdiğimi gördüğünde içeriye girdiğini adım seslerinden anlamış ve tekrar ellerimle yüzümü kapatmıştım. Yavaş ve sakin adımlarla arkamdan yaklaşarak ellerini karnımın üzerine götürdü ve bana arkadan sarıldı. Göğsü, sırtımla temas ettiğinde derin bir nefes almış ve onun sesini duymuştum. "Çek bakayım ellerini yüzünden, nasıl saklarsın kendini? Seni görmeyeyim de hasretinden kahrolayım mı istiyorsun? Çok kötü bir insansın."

Azarlar gibi cümleler kurup saçlarımdan okşar gibi çıkarttığı ses tonuyla istemsizce ellerimi yüzümden indirdim ve karşımdaki beyaz perdeyi izlemeye başladım. Çenesi omzuma sürttüğünde kısık bir sesle, "Özür dilerim Furkan," diye fısıldadım. Burnunun ucunu kulağımın arkasına kaydırırken mırıldanır gibi, "Neden?" diye sordu.

"Çünkü... isteyip istemediğini sormadım sana. Bilmiyorum, o an sadece içimden gelen bir istekle yaptım. Gerçekten çok üzgünüm, sana da bunu sormam-" Cümlemi kesen şey, elimden tutarak beni kendisine döndürmesiydi. Bunu beklemediğim için şaşkınlıkla yüzüne bakakalmıştım fakat o hızla elleri belime sarmış ve beni burunlarımız çarpışacak kadar yakınına çekmişti. Başı hafifçe yana yatarken benimle alay edermiş gibi sırıttı ve burunlarımızı birbirine sürttü. "Şimdi yüzüme bakarak aynı cümleleri devam ettir bakalım."

Benimle oynuyordu.

Kaşlarımı çatarak ellerimi göğsüne koydum ve onu ittirmeye çalıştım fakat daha da yaklaşarak dudaklarımızı birbirine sürttü. Anında hareketlerim son bulurken yerimde kaskatı kesildim. Dudaklarımı birbirine bastırmış ve kocaman olmuş gözlerimle ona bakıyordum.

Bakışları yüzümde dolaşmış en son dudaklarımda duraksamıştı. Orada oyalandıktan sonra bakışları direkt gözlerime çıktığında, bunun sessiz bir soru cümlesi olduğunu anlayarak göğsündeki ellerimi sürttürerek boynuna çıkarttım. İki elim de ensesine giderken yavaşça gözlerimi kapatmış ve ona istediği onayı vermiştim.

Gözlerimi kapattığım ilk anda dudaklarını hızla dudaklarıma bastırmış ve bana gerçek bir öpücük vermişti. Hızlanan kalbimi ve titremeye başlayan vücudumu kontrol altına alamadan onun öpüşlerine karşılık vermeye başladım. Üst dudağını, onun, benim alt dudağıma yaptığı gibi emerken istemsizce parmak uçlarıma kalkmış ve ona daha yakın olmaya çalışmıştım. Furkan bu isteğimi duyarak belimdeki ellerini bacaklarıma sarmış ve beni kucağına almıştı. Boynundaki ellerim daha da sıkılaşırken ona daha yakın olmamın mutluluğunu yaşıyordum.

Furkan birkaç adım atmış ve beni masanın üzerine oturtarak ellerini yanaklarıma koymuş, olabilecekmiş gibi daha da sert öpmeye başlamıştı. Bir elim masanın üzerine giderken bir şeylere dokunmuştum fakat ne olduğunu çözecek kadar aklımı kullanamıyordum. Aklım dudaklarımdaydı ve kalbim şu an dudaklarımın üzerinde atıyordu.

Saniyeler geçip giderken nefessiz kalmamla geri çekilmek istedim fakat Furkan izin vermeden yanaklarımı geri çekilmemem için sıkmış son kez öperek geri çekilmişti. İkimiz de nefes nefeseyken alınlarımızı birbirine yaslamıştık. Gözlerimi yavaşça araladığımda istemsizce güldüm. Furkan da sesimle birlikte gözlerini araladığında, masanın üzerindeki kablolarda gezdirip ayaklı abajurun ışığını yaktığım elimi omzuna koydum.

Az önce kırmızı ışıkların altında birbirimizi öpmüştük.

Furkan da etrafa bakıp gözlerini bana çevirdiğinde alt dudağımı ısırarak kafamı aşağı eğmiş ve yüzümü ondan saklamaya çevirmiştim. Hâlâ yanaklarımda duran ellerine baskı uygulamış ve tekrar kafamı kaldırmıştı. Yüzüme yaklaşıp "Sevgilim," dedi. Gözleri dudaklarımda dolaşırken dayanamamış gibi bir öpücük daha kondurmuş ve geri çekilmişti. "Bekle burada, hemen geleceğim."

Soru sormama müsaade etmeden koşar adımlarla odadan ayrıldı. Elimi kalbime koyup onu sakinleştirmeye çalışırken Furkan aynı hızda içeriye girmişti fakat bu sefer elinde siyah bir kutu vardı. Karşıma dikildiğinde elindeki siyah kutuyu bana doğru uzattı ve derin bir nefes aldı.

"Bugün benim için özel bir gün, biliyorsun albümüm çıktı. O albüm hayatımdaki en değerli albümüm olacak. Şu anlık tabii ki," Söylediği cümleyle kaşlarım istemsizce çatılmıştı. O ise gülmüştü bu hâlime. "Hemen çatma kaşlarını, bundan sonra yazacağım tüm şarkılar ve yayınlayacağım tüm albümler yalnızca senin için olacak. Ve ben her seferinde senden ilham alarak en iyisini yapacağım. Bu yalnızca ilk albümüm, bunun devamı olacak. Bu yüzden," diyerek tekrar bir nefes almış ve kutuyu aralamıştı. Gördüğüm kolyelerle dudaklarım aralandı. Biri mor ve biri kırmızı olmak üzere iki adet yan yana koyulmuş kolyeler vardı. Daha önce bu kolyeleri bir defa görmüştüm. İstediğin şarkının kodunu üzerine işleyebildiğin bir kolyeydi. "Sana senden daha iyi bir hediye veremezdim." dedi.

Kolyeleri teker teker çıkarırken kutusunu masaya bıraktı ve her ikisini de zincirlerinden tutarak havaya kaldırdı. İlk önce mor olanını bir tık daha kaldırmış ve konuşmuştu. "Bu kolyede 'mor' isimli şarkım var. Bu sana yazıldı." Kırmızıyı havalandırdı daha sonra. "Bunda ise 'kırmızı' isimli şarkım var.'' Kolyeleri aynı hizaya getirmiş ve yavaşça gülümsemişti. "Ben yanında olamadığımda, senin için yazılmış olan bu kolyelere sığın. Mor ve kırmızı senin sığınağın olsun."

Yemin ederim çok dayanmak istedim fakat son cümlesiyle kendimi daha fazla tutamamış sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım. Bana ağlama dese de öyle güzeldi ki ağlamam için elinden gelen her şeyi yapıyor gibiydi. Beni benden çok düşünmesi, benim hakkımda en ufak bir şeyi benden bile çok takması ona yeniden ve yeniden neden aşık olduğumu hatırlatıyordu. İyi ki ona yazmıştım ve iyi ki benden vazgeçmemişti.

O benim en büyük iyi ki'mdi.

|||

|||

eveeet kolyemizin bu renklerini bulamadığım için boyadım lütfen bu konu hakkında 'olmamış' demeyin ilgilenmiyorum teşekkürler

bu arada mor isimli şarkı aslında ikiye on kala - iyi ve güzel kadınlar hep ağlar şarkısı. sırf kurguya uyum sağlayabilsin diye ismini o şekilde verdim. haberiniz olsun.

bölümde geçen şarkılar;
dolu kadehi ters tut - 22
ikiye on kala - iyi ve güzel kadınlar hep ağlar(mor)
tuğkan - kırmızı
zaaf - gözlerinden gökyüzüne
mentra - yıldızlara taşır

feda ve mercan için bir playlist hazırladım ve linkini hesabımın açıklama kısmına bıraktım, isterseniz oradan dinleyebilirsiniz 💗

heepsini dikkatle dinleyin kesinlikle feda'nın mercan için yazdığı şarkılar 🥺♥️ bu arada tuğkan'ın kırmızı isimli şarkısını yaklaşık 5 yıl önce duymuştum ama çok beğenmemiştim. daha sonra bu kurgunun ilk bölümlerini yazarken yani 2 ya da 2 buçuk sene önce tekrar denk geldim ve bu bölümler canlandı gözümde. kesinlikle bu şarkı da feda ve mercan için yazılmış gibi 😭😭😭 bu kitap için gerçekten en özel şarkı kırmızı benim için ♥️♥️

diğer bölüm☹️😢😫

iyi akşamlar 🫶🫶

Continue Reading

You'll Also Like

437K 6.5K 19
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
781 376 7
Kalbimde kavrulmuş bir hasretle onu beklerim. Ve bir gün çıkıp gelir o Bütün bilinmezlikler biter.
76.9K 7.1K 38
11.02.18 aksiyon içerisinde #34 10.05.18 supernatural içerisinde #6 28.10.18 supernatural içerisinde #5 6.02.19 yetenek içerisinde #1 Bir...
1.1K 343 15
Masallar nasıl başlar bilirsiniz,her zaman tuhaf ama bilindik bir tekerleme gelir en başında. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber...