Next Step | Kim Seungmin

By adoyyakli

18.6K 3.1K 4K

"Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk adımı atmaktan çekinme." Kim Seungmin, stajyerlik yapacağı şirketin sahib... More

☆.𓋼𓍊 1 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 2 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 3 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 4 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 5 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 6 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 7 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 8 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 10 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 11 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 12 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 13 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 14 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 15 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 16 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 17 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 18 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 19 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 20 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 21 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 22 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 23 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 24 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 25 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 26 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 27 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 28 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 29 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 FİNAL𓍊𓋼𓍊.☆

☆.𓋼𓍊 9 𓍊𓋼𓍊.☆

581 113 179
By adoyyakli

Gerçek aşk tıpkı cinler, periler gibidir: bahsini herkes eder, ama gözüyle görmüş olan pek azdır.
-François de La Rochefoucauld

𓍊𓋼𓍊

Lansman sonrası rahatlığı vardı herkeste. Hani sınavlardan sonra öğrencilere bir iki haftalık rahatlık çöker ya, aynı onun gibi. Elbette kimse işini salmamıştı ama aman aman bir telaş içerisinde de değildiler. Biz de bu rahatlığın vermiş olduğu avantaj ile ofisten çıkıp mutfağa ulaşmış ve şirketin başarılı aşçısı Hana ahjummanın yaptığı çöreklerden yiyorduk. Biz dediğim; ben, Felix, Jeong In ve Min Ho hyung. Diğer iş kolik üçlü gelmemişti.

Min Ho hyung dünkü fiyasko dansı anlatıyordu. Yaptığımız plan hiçbir işe yaramamıştı; en azından onun için. Tabii Felix de pek keyifli değildi, Aryeol'un öfkesi devam ediyordu. Jeong In'in zaten umurunda değildi. Sonuç alan tek kişi bendim. Şey... Tabii bir sonuç beklediğimden değil, kesinlikle değil! Sadece onlara kıyasla iyi bir gece geçirmiştim. Anna Hanım ile dans etmek keyifliydi, hiç değilse bu üçü gibi kavgayla biten bir dans olmamıştı.

"Yani anlayacağız beyler, artık beni sevmiyor. Hatta belki nefret ediyor." dedikten sonra kahvesinden bir yudum aldı Min Ho hyung. İç çekerek arkasına yaslanan Felix sadece bir ısırık yiyebildiği çöreğe bakıyordu, "Aynısından." dedi çöreği tabağa geri bırakırken. İştahsızlık... İşte bu kötüye işaret.

"Ya hadi Felix'i anladık, Aryeol kırgın ona. Zaten ilişkileri henüz başlamamışken Felix gitmişti. Ama siz, hyung... Siz öyle kolay kolay ayrılacak bir çift değildiniz. Hatta tüm şirket evleneceğinizi falan bekliyordu! Nasıl barışmadınız anlamıyorum."

Jeong In'e bir cevap veremedi Min Ho hyung, sadece omuz silkti. Anlattığına göre dün gece şöyle olmuştu;

"Bu ani dansın bir sebebi var mı?" Lu Yin iğneleyici bir tavırla sordu. Elbette Min Ho'nun kollarında olmak, ona yeniden bu kadar yaklaşmak hoşuna giden ve uzun zaman sonra kalbini yeniden hızlandıran bir durumdu. Fakat o kalp aynı zamanda Min Ho tarafından parçalara ayrılmıştı.

"Öylesine." diye geçiştirdi Min Ho, "Rahatsız mı oldun?"

"Hayır, neden rahatsız olayım?"

"Bilmem, belki dans etmek istediğin başkaları vardır? Ekip şefiniz falan?"

Lu Yin gözlerini devirdi, "Hiç değişmemişsin." kendini geri çekip gitmek istediğinde Min Ho buna izin vermeyerek onun belini daha sıkı kavradı, "Gitme."

"Bırak beni Min Ho. İlişkimiz bu aptal kıskançlıkların yüzünden bitmişken şimdi karşıma geçmiş hala kaldığın yerden devam ediyorsun!"

Min Ho'nun kollarını iten Lu Yin çantasını almak için masasına dönerken Min Ho arkasından koşup elinden yakaladı onu, "Lu Yin bekle! Bunu kastetmedim. Ben o heriften haz etmiyorum sadece."

"Biliyor musun, başkalarına çamur atmak yerine kendine baksan her şey daha iyi olabilirdi." elini sertçe çekip çantasını aldığı gibi oradan uzaklaştı Lu Yin. Arkasında hüsrana uğramış bir Min Ho bırakmıştı.

"Hyung kusura bakma ama sende de hata var. Hala seni sevip sevmediğini anlamak için kızı dansa kaldırıyorsun ama orada bile kıskançlık ederek eski mevzuları açıyorsun. Sana ne ya ekip şefinden falan, sen Lu Yin'e baksana." dedim direkt. Min Ho hyung Felix'e beni işaret ederek, "Bu çocuğun en çok bu huyunu seviyorum ha. Hiçbir lafını esirgemeden dan dan dan diye söylüyor yüzüne yüzüne!" bana döndü, "haklısın, ne diyeyim?"

Felix gülümsedi, "Üniversitedeyken de böyleydi. Hocalardan hiç çekinmez, gereksiz yalakalık yapmazdı. Tüm fakülte hayrandı Seungmin'e."

Gülerek gözlerimi devirdim, "Bırakın beni övmeyi de ne yapacağınızı düşünün. Jeong In bile sizden iyi durumda!"

Jeong In kahve kupasını dudaklarından uzaklaştırıp bana baktı çatık kaşlarla, "Bile mi? O ne demek şimdi ya?"

"Oğlum bunların bir geçmişleri olmasına rağmen kavga edip bitirdiler geceyi. Ama senin Azul ile güle oynaya dans etmeyeceğini zaten biliyorduk."

"Ya boş versene şu kızı! Dans etmeyi bilmiyor salak üç kere ayağıma bastı, gerçi kasıtlı olarak yaptığına eminim ama neyse..."

Üçümüz de güldük. Bunların ilişkisi en tuhaf olanıydı.

"Bir dakika, bir dakika... Lan küçük prens asıl sen anlat bakalım Anna Hanım ile ne iş?" Jeong In'in konuşması ile Felix ve Min Ho hyung da imalı imalı bana baktı. Panikle, "N-ne ne iş? Yok bir iş falan, dans ettik bitti gitti işte."

Felix göz devirerek, "Yersen."

"Ya yok diyorum bir şey. Gayet basit bir danstı ki sizin gibi kavga etmeden bitirdik." Min Ho hyung alayla güldü, "Tabii çok basit bir dans. Anna Hanım da hepimize sarılır zaten dans ederken. Görmesek inanacağız lan! Herkes fark etti, mekanda sadece ikiniz varmış gibi dalıp gittiniz."

Derin bir of çektim. Sıcaklamıştım, ama kahve yüzünden değil. Ağzıma bir çörek tıkıştırmadan önce, "Kendi işinize bakın siz." dedim. Üstüme güldüler. O esnada Hana ahjumma geldi tezgahın diğer tarafından, boş tabakları toplarken konuşmaya başladı.

"Kadınları anlamak için o koca kafalarınızın içindeki cevizleri kullanmanız lazım çocuklar." ceviz derken beyni kastettiğini düşünürsek... "Aşk olsun Hana ajumma ya..."

"Aşk maşk olmaz sizde bu gidişle! Bak çocuğum," Min Ho'ya hitaben, "Lu Yin Hanım'ı kendi kızım gibi severim, zaten biliyorsun benim kızla arkadaşlar; Lu Yin öyle gereksiz yere trip atacak bir kız değil, sen onun kalbini çok kırmışsın ve belli ki kırmaya da devam ediyorsun."

Min Ho hyung sıkıntılı bir iç çekti, "Ama ben onu seviyorum, ahjumma; bu yüzden kıskanıyorum ama o bunu anlamıyorum. Beni geri kafalı olarak görüyor."

"Kıskanmak var kıskanmak var Min Ho oğlum! Seven kıskanır, doğru. Ama sen işin biraz ucunu kaçırdın. Ekip şefinden kıskanmak da ne oluyor? Bu kız satış departmanında çalışıyor, tabii ki 7/24 onun yanında olacak."

"Ekip şefi yavşak herifin teki olmasaydı sorun yoktu!"

Hana ahjumma Min Ho hyungun koluna sertçe vurdu, "Ağzını topla bakayım!"

Min Ho hyung sızlanarak kolunu tuttu. Hana ahjumma, "Eğer birbirinizi gerçekten seviyorsanız, üçüncü bir kişinin aranıza giremeyeceğini zaten bilirsiniz. Kıskançlık, güvenin en büyük düşmanıdır. Lu Yin ile barışmak istiyorsan önce ona güvendiğini belli edeceksin."

"Çok güzel konuştun ahjumma! Ama keşke bunları daha önce söyleseydin de o Azul cadısı ile dans etmek zorunda kalmasaydım."

Tam ciddiyete bürünecekken Jeong In'in tekrar Azul'dan bahsetmesi ile herkes gülmüştü.

Şaka bir yana, doğru söylüyordu Hana ahjumma. Kıskançlık güvenin en büyük düşmanı, yok edicisidir. Hatta öyle bir şey ki kıskançlık; insanı kendine olan güveninden bile uzaklaştırır.

𓍊𓋼𓍊

Akşam yemeğinden bulaşıkları ben yıkadığım için yorgun olduğumu düşünen annem meyve tabağı jesti ile salona geldiğinde babamın ihanete uğramış gibi bakışlarının esiri olmuştu.

"Vay be! Demek illa bir iş yapmamız gerekiyor bizimle ilgilenmen için. E ben de kalkıp evi süpüreyim bari."

Ben gülerken elma soyan annem gözlerini devirmişti, "Yani kalkıp bi' işin ucundan tutsan fena olmaz ama, nerede?" dedi uzatarak. İkisi genelde iyi anlaşır ama böyle ara sıra didişir işte.

"Ayıp ediyorsun karıcım."

"Oğlum her gün işte yoruluyor, biraz meyve yesin de vitamin alsın dedim ne var? Al sen de ye, o bulmacaları çözerken ihtiyacın olur; efor sarf ediyorsun sonuçta."

Elimi ağzıma götürerek kahkaha attım, "OFF! Babacığım, bu lafın altından kalkılmaz. İstersen biz şampiyonluğu anneme devredelim?" dediğimde babam teslim olmuş gibi ellerini havaya kaldırdı, "Pes ediyorum."

Gülerek kafamı iki yana salladım. Mandalinayı yerken telefonum çalınca dikkatimi televizyondan ayırıp cebimden telefonumu çıkardım. Ekranda Anna Hanım yazısını görmek kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Garip...

"Kim arıyor oğlum bu saatte?"

"Patronum, anne. Ben mutfakta bi' konuşup geleyim."

Mutfağa gidip telefonu açtım.

"Buyurun Anna Hanım?"

"Seungmin müsait miydin?"

"Elbette, sizi dinliyorum."

"Şey... Görüşebilir miyiz? Ya kusura bakma akşam akşam rahatsız ettim ama aklıma başka biri gelmedi arayacak."

"Anna Hanım kötü bir şey mi oldu?"

Bir iç çekme sesi gelince iyice endişe ettim, "Ben... Babamla biraz tartıştık da, hava almak için dışarı çıktım ama nereye gideceğimi bilemedim. Sizin mahalleye yakınım. Yani eğer müsaitsen..."

"Müsaitim. Buraya gelebilirsiniz, biraz dolaşırız."

"Tamam, beş dakikaya oradayım."

Telefonu kapattığı gibi salona döndüm. Annem merakla, "İş yerinde bir sıkıntı yok değil mi oğlum?"

"Yok annem yok da, patronum buraya geliyor bir şey konuşmak için. Ben hazırlanayım."

İkisi de ayaklandı, "Ay ev de karışık şimdi ayıp olur adama, keşke daha erken haber verseydi."

"Anneciğim daha yeni temizlik yapmadın mı sen? Ayrıca adam değil kadın." derin bir of çektim, "benim hazırlanmam lazım."

"Kadın mı?"

Babam, "Oğlum ne gerek var hazırlanmaya, ev halindesin işte."

Annem babama hafifçe vurarak, "Ay sen ne anlarsın! Çocuk iyi görünmek istiyor, patron bu boru değil-"

Zil çaldı.

"Ya beni lafa tuttunuz işte." kapıya doğru giderken istemsizce aynada kendimi kontrol ettim. Lacivert sweatshirt ve siyah eşofman... Kötü değil ya.

Kapıyı açınca gözleri hafif kızarık olan Anna Hanım ile karşılaştım, "Hoş geldiniz Anna Hanım."

"Rahatsızlık vermek istemem-"

"Lütfen içeri gelin, ne rahatsızlığı?"

Gülümsedi ve içeri girdi. Annemle babama saygı selamı verdikten sonra annem onu koltuğa oturttu, "Hoş geldiniz efendim! Kusura bakmayın geleceğinizi önceden bilseydik bir şeyler hazırlardık."

"Yok sorun değil. Seungmin ile iş hakkında bir şey konuşacaktım ben, fazla durmayacağım zaten."

"Anna Hanım ben üzerimi değiştirip geleyim o zaman."

"Tamamdır, ben bekliyorum."

Annemle onu salonda bırakmak iyi bir fikir olmayabilirdi ama üzerinde Sunday Fatigue yazan bir sweatshirt ile dışarı çıkmam daha kötü bir fikir!

Üzerimi değiştirirken içeride konuştuklarını duyabiliyordum.

"Ben de patronum diyince erkek falan sandım. Siz mi yönetiyorsunuz o koca şirketi?"

"Evet efendim. Bir gün ziyaretimize gelin lütfen."

"Ay tabii ki geliriz!"

Sessizce güldüm. Anna Hanım'ı şirkette görmeyen annem onun “hanım hanımcık bir kızcağız” olduğunu düşünmeye başlamıştır bile.

"Sen de bir akşam yemeğe gel, olur mu? Seungmin benim yemeklerini çok sever, iyi yaparım!"

"Onu biliyorum. Ayçöreğinizden yemiştim, çok lezzetliydi."

"Omo! Beğenmenize çok sevindim, yine yaparım isterseniz!"

Mavi gömleğimin düğmelerini ilikledikten sonra odadan fırladım, yeter bence bu kadar samimiyet.

"Anna Hanım, çıkalım mı?"

"Olur."

Annem bizi sefere çıkıyormuşuz gibi kapıya kadar uğurlarken arabaya bindik. Evden uzaklaştığımızda rahat bir nefes aldım.

"Annen çok tatlı bir kadın, çok sevecen."

"Öyledir. Şey, umarım rahatsız olmamışsınızdır? Patronumla tanıştığı için çok heyecan yaptı."

"Hayır, tabii ki olmadım. Aksine, imrendim."

Kafamı ona çevirdim, dalgın görünüyordu. Sormadan edemedim, "Sorun sadece babanız mı yoksa annenizin de alakası var mı yüzünüzün asık olması ile?"

Derin bir iç çekti.
"Babamı hayatımı istemediğim şekilde yöneten bir faktör olarak düşün. Annemi ise hiçbir şekilde yardımı dokunmayan dış etken farz edelim. Sadece halime üzülüp köşesine çekiliyor. Bu yüzden alakası var mı yok mu ben bile bilmiyorum."

Ataerkil ailelerin en büyük sorunu buydu işte. Anna Hanım ileride bir aile kurarsa, asla böyle olmayacağına eminim. Kiminle evlenir bilmiyorum ama koca bir ailesi olsa dahi tek başına yönetecek bir kadın. Bu yüzden o evde kalmak ona ağır geliyordu.

"Anneler bazen böyledir; ya çok fazla karışırlar ya da hiç karışamazlar. Maalesef dengeyi sağlayabilecek çok az kadın var; zaten onlara hayranız ya hepimiz."

Gözlerinin yoldan ayırmadan, "Kimlere?" diye sordu.

"Ailesini olabilecek en iyi şekilde yöneten kadınlar; ne kocasının diğer aile üyelerini baskılamasına izin veriyor, ne de çocukların büyüklerine saygısızlık yapmasına. Her iki taraf da nerede ne yapması gerektiğini bilerek yetişiyor ve tüm bunları sağlayan annelerimizden başkası değil."

İç çekti, "Keşke benim annem de bu bahsettiğin annelerden olsaydı. Ama sanırım seninki böyle?"

Gülümsedim, "Yani... Sayılır. Aslında bizim evde genel olarak annemin sözü geçer. Son sözü söyleyen de odur."

Başka bir şey söylemediğinde dönüp ona baktım, gözlerinin dolduğunu görünce yutkundum. Durum bu sefer ciddiydi anlaşılan. Etrafa baktım, ara sıra yürüyüş yaptığım parkın orada olduğumuzu fark edince orayı işaret ettim, "Burada durmak ister misiniz Anna Hanım?"

Baktı, arabayı yaklaştırıp dikkatlice park etti. Gözyaşlarını tutmaya çalıştığı çok belliydi, yüz ifadesini sabit tutuyordu. Çantasını aldı, arabadan indik. Parka girip biraz ilerledik ve banklardan birine oturduk.

"Şimdi neler olup bittiğini anlatmak ister misiniz?"

Ben ona dönük otururken o sadece karşıya bakıyordu. Kaküllerini düzelttiken sonra derin bir nefes aldı, "Liseden birkaç arkadaşımın olduğu bir gruba eklendim bu sabah. Bakma arkadaşım dediğime, öyle aman aman samimi değildim kimseyle. İki kişi hariç, onlarla da görüşmeyeli uzun zaman oldu. Beni bu gruba eklemeseler adlarını bile hatırlamazdım."

"Bu iyi bir şey değil mi? İki tane de olsa sonuçta bir zamanlar yakınmışsınız. Belki de bu bir işarettir?"

"Hiç sanmıyorum. Neyse... Grupta konuştuk biraz, sınıfın yarısı ekli zaten. Ben pek bir şey yazmadım ama onların yazdıklarını okudukça nefes alamadığımı hissettim."

"Neden? Ne yazdılar ki?"

Telefonunu çıkarıp mesajları açtı ve bana uzattı, "Kendin bak." çekinerek elime aldım ve baştan sona okumaya başladım.

3/1 friendzzz

Shin Yuna
HEYOO

Umarım hepiniz hala aynı numarayı kullanıyorsunuzdur

Ben Seoul Lisesi'nden Shin Yuna, hatırlayan var mı???

Ryujin ve Karina, siz hariç bebeklerim. Sizle her gün beraberiz zaten 😘

Shin Ryujin
Bu grup da nereden çıktı şimdi?

Shin Yuna
Uzun zaman olmadı mı sence de? Diğerleri ile iletişime geçip bi lise buluşması yapmak istiyorum yaa

Choi Yeonjun
Selam

Bana uyar, hala Seoul'deyken buluşalım.

Shin Ryujin
Nereye gidiyorsun ki?

Choi Yeonjun
Haftaya LA'de çekimim var

Karina
Yeonjun? Bir netflix dizisinde oynayacağını duydum, çok hızlı yükseliyorsun. Tebrik ederim :)

Choi Yeonjun
Teşekkürler :)

Shin Yuna
OHA?

Ünlü oyuncu Choi Yeonjun ile aynı grupta olduğumun farkına vardım şu an, hatta onu benim liseden arkadaşım olduğunun da...

Park Jay
Merhaba!

Neler yapıyorsunuz?

Yuna, kendi markanı çıkarmışsın diye duydum hatta nişanlıma senin markandan bir çift ayakkabı almak istiyorum.

Shin Yuna
Jaaaay~

Elbette. Hatta bu hafta sonu Jeju'daki mağazamın açılışına gelebilirsen ayakkabıların yanında bir çanta da benden hediye :)

Park Jay
Ah çok naziksin!

Shin Ryujin
Yuna'nın markası her zaman her yerde adını konuşturuyor :)

Shin Yuna
Eheh

Sim Jake
Vay be yıllar sonra merhaba??

Ee diğerleri nerede?

Lee Gahyeon
Selam! Bu grup işi çok iyi olmuş :)

Lee Heesung
Herkese merhaba. Sizinle yeniden iletişime geçmek çok güzel fakat önümüzdeki ay çıkış yapacağım, bu yüzden pek müsait değilim. Şimdiden herkese iyi eğlenceler! Buluşma tarihini belirlerseniz belki bir uğrama şansım olur :)

Choi Yoko
Selamlar

Heesung solo çıkış yapıyormuş?

Choi Yeonjun
Öyleymiş

Sen neler yapıyorsun Yoko?

Atandın mı bari?

Choi Yoko
Üç yıldır öğretmenim Yeonjun?

Park Jay
Kkk

Jeon Anna
Merhaba

Shin Ryujin
Anna?

Nasılsın? Uzun zaman oldu, hiçbir haber de alamadık senden

Gerçi Yoko bilgisayar mühendisliği okuduğunu söylemişti ama

Jeon Anna
Evet

TecDesingner'ın başındayım

Sim Jake
Son çıkardığınız güvenlik projesi işi çok iyiydi Anna!

Ben Samsung'da çalışıyorum, orada herkes bu konuyu konuşuyor. Lansmanda çok iyi bir iş çıkarmışsınız.

Shin Yuna
Jay eğer istersen Ryujin'in kendi markasından bir makyaj seti düşünebilirsin nişanlın için. Son yıllarda kadınların favorisi oldu!

Park Jay
Olabilir, intenret sitesine bakarım.

Shin Ryujin
Ben en çok tercih edilenlerden bir paket hazırlatırım senin için, oraya bakmakla vakit kaybetme.

Karina
Neden bunları buluşunca konuşmuyoruz? Bu hafta sonu Caffè Di Strada'da buluşalım diyorum ben

Lee Gahyeon
Orası nere ya?

Park Jay
Bizim okulun arkasında bir restoran vardı ya Jojo Noodle diye

Orayı İtalyan bir aşçıya devrettiler, adı falan her şeyi değişti

Choi Yoko
Kötü olmuş ya

Seviyordum ben o yaşlı kadını

Karina
Bence daha elit oldu

Ee tamam mıyız?

Shin Yuna
Hafta sonuna kadar herkes haber versin o zaman!

Geri kalan mesajlar 'tamam, bakarız' tarzındaydı. Telefonu Anna Hanım'a uzattım. Sanırım onu neyin kötü etkilediğini anlamıştım ama bir şey söylemedim. Kendisinin anlatarak içini dökmesi için bekledim.

"Hepsi hayallerini yaşıyor. Yeonjun oyuncu, Heesung idol, Yoko öğretmen olmuş. Yuna ile Ryujin kendi markalarını çıkarmış. Jay liseden beri birlikte olduğu kızla nişanlanmış. Karina evlenmiş. Keza diğerleri de kendi hayallerinin peşinden gitmiş. Tüm bu mesajlara bakınca, istediği hayatı yaşayamayan tek kişinin ben olduğumu fark ettim."

Bana baktı, "Daha kötüsü ne biliyor musun? Benim onların aksine hiçbir zaman hayalim olmadı. Babam beni TecDesingner'ın başına geçirmeyi kafasına öyle bir koymuştu ki, bir hayalim olmasına izin vermeden beni bu yönde yetiştirdi."

"Sizinle bunu daha önce de konuşmuştuk. Hiçbir şey için geç değil, değiştirebiliriz."

Kafasını iki yana salladı, "Çok geç. Bu grup işinden sonra gün boyu bunları düşündüm, moralim çok bozuktu. Babama göre yaşadım, güzel anılar biriktirmedim, mutlu olamadım. E bu modda eve gidince de olanlar oldu tabii. O yine işten güçten bahsedince kendimi tutamadım, bağırdım çağırdım. Bu işi sevmediğimi söyledim. O da kızdı beklenildiği üzere. Ben de kapıyı çarpıp çıktım."

Derin bir of çekerek arkasına yaslandı, "Çok yoruldum... Şimdi o buluşmaya gidip gitmemek konusunda kararsızım ama aslında gitmek istemiyorum. Onlar başarılarından bahsederken ben kös kös oturup içimden babama küfürler edeceğim."

"Gitmezseniz de hakkınızda farklı şeyler düşünmelerinden korkuyorsunuz."

"Aynen öyle. Zaten lisede Yoko ve Gahyeon dışında kimseyle yakın olmadığım için asosyal damgası yedim. Baksana zaten mesajlarda da belli oluyor beni sevmedikleri, Yuna hemen konuyu değiştirdi Jake bana soru sorunca."

İstemsizce güldüğümde hayretle bana baktı, "Gülüyor musun? Ben kafayı yememek için seni çağırdım ve sen gülüyorsun!"

"Hayır hayır, Anna Hanım yanlış anladınız; sadece sizi liseli iken hayal ettim ve bu tatlı geldi."

"Tatlı mı?"

"Hm. Sonuçta sizi sadece iş dünyasındaki halinizle biliyorum. Bana soracak olursanız, oraya gitmelisiniz. TecDesingner'ın ceosu olmak sizin hayaliniz değildi evet, ama bunu onlar bilmiyorlar. İşini başarılı bir şekilde yapan bir iş kadını olarak o masada yerinizi almanız gerekiyor. Hem herkesin hayalini yaşayarak başarılı olduğunu kim söylemiş?"

Bir süre düşündü, "Haklı olabilirsin..." birkaç saniye sessizliğin ardından bana baktı, "Sen nasıl böyle olabiliyorsun Seungmin?"

"Nasıl oluyorum, anlamadım?"

"Her zaman bir çözümün var, korkmadan tüm sıkıntılarla başa çıkabiliyorsun ve kurduğun cümleler asla yanlış olmuyor. Yani yerine göre konuşuyorsun. Söylediğin hiçbir şeyi unutuyorum."

Son cümlesi ile sessizce gülümsedim, onun üzerinde böyle bir etki bırakmak güzeldi. En azından beni ciddiye aldığı zamanlar olduğunu biliyorum şimdi.

"Çözüm bulmak zorundayım, çünkü sorunlar çözümsüz kaldıkça daha da büyüyor. Bir şeyleri oluruna bırakma evresine henüz gelmedik, Anna Hanım."

"Oluruna bırakma evresi mi? Ne zaman oluyor o?"

"Kendiniz için yapabileceğiniz her şeyi yaptıktan sonra artık hayatta başka bir amacı kalmayan, torunlarına hangi şekerden alması gerektiğini düşünme aşamasına gelen yaşlı bir tonton olduğunuzda varıyorsunuz bu evreye."

Tatlı bir kahkaha attı, gülüşü kulak süslüyor.

"Tanrım... Torunlarına şeker almak ha? İyiymiş."

Ben de güldüm, ve derin bir nefes aldım, "Disraeli'nin bir sözü vardır; “Gençlik bir hata, orta yaşlılık mücadele ve yaşlılık ise bir pişmanlıktır.” demiş. Bu söze ters düşmek için çok çabaladım, hala da öyle yapıyorum. Pişman bir yaşlı olmamak için sürekli çözüm üretme peşindeyim, çünkü hayat illa ki sorunlar çıkarıyor karşımıza."

"Pişman bir yaşlı olacağını nereden biliyorsun?"

"Bilmiyorum, zaten olmak istemediğim için bu inadım. Ama hatalı bir genç de olmadım. Ben yaşıtlarıma kıyasla daha hızlı büyüdüm Anna Hanım. Akıllanmak, olgunlaşmak anlamında değil; zamanın nasıl geçtiğini fark etmediğim için hızlı büyüdüm. Ben gözümü bi' açtım herkes üniversite hakkında konuşuyor! Deli gibi çalışmam gerektiğini anladım, on sekiz yaşındaydım. Sonra bi' baktım üniversite bitmiş, bu sefer de iş hayatı çıkmış yoluma. Yine çalıştım. Zaman da geçip gitmiş ben anlayana kadar... "

"Hiç mi yaşayamadın gençliğini?"

"Hiç... Benim ilk yakın arkadaşım Felix. Onunla üniversitede tanıştık. Yoksa ben de sizden farklı olarak lisede sosyal, dost canlısı biri değildim. Sadece kazanmak için etrafa kapadım gözlerimi. Geleceğim için gençliğimden vazgeçtim."

Yutkundu. İlk defa okul hayatımla ilgili bu kadar açık konuşmam onu şaşırmıştı. Az önce ona tavsiyeler verirken şimdi ondan beter bir lise hayatım olmasını beklemiyordu. Ama sorun bu değildi. Ben geriye dönüp baktığımda bomboş geçen bir okul yılları göründe pişman hissetmiyorum. Çünkü o zamanlar ben de diğerleri gibi gezip tozsaydım, arkadaşlarla takılsaydım bugün olduğum ve ileride olacağım yere bayağı uzaktan bakacaktım. Yetişkinliğimi kaybetmektense gençliğimi yakmayı tercih ettim.

Zaten bu dünyada gençleri yakmaya hevesli bir dünya insan varken kurtuluşumuz yoktu...

"Yine de senin adına mutluyum."

Sonunda bir tepki gösterdiğinde sokak lambasına dalıp giden gözlerimi yeniden ona çevirdim, devam etti.

"En azından peşinden koştuğun bir hayalin vardı. Yazılımcı olmak senin hayalin değil miydi?"

"Öyleydi, bunu gerçekleştirdim de. Ama hala sırada bekleyen bir sürü hayal var."

Kafasını salladı, "Hepsini teker teker gerçekleştireceğine eminim. Sanırım ben de kendime bir hayal oluşturmalıyım, günlük hedeflerimden başka bir şeyim yok elimde."

"Hayaller öyle anlık oluşmaz, Anna Hanım; gerçekten olmasını istediğiniz şeyleri içinizde, çok derinlerde bulursunuz. Mesela... Belki sizin resme yeteneğiniz vardır? Ya da aşçılığa? Hatta belki dansa?"

"Benim? Hiç zannetmiyorum! Bu söylediklerinin birini bile yapmadım bugüne kadar."

"E yapmadığınız için bilmiyorsunuz ya zaten, önce bir deneyip görmeniz lazım sevip sevmediğinizi. Sadece hobi olarak yapsanız da olur."

Omuz silkti, "Nasıl başlayacağım?"

"Bunlarla ilgili ders veren bir sürü kurs var. Birine katılabilirsiniz. Hatta bence hepsini deneyin, hangisi sevdiğinizi test edersiniz. Tabii bu kurslar söylediklerimle sınırlı kalmıyor. Herhangi bir çalgı çalmak için de kursa gidebilirsiniz, ilk yardım kursuna gidebilirsiniz, bebek bakıcılığı ile ilgili bir şeyler öğrenmek için-"

"Yok artık, bebek bakıcılığı yapmamı söylemeyeceksin herhalde?"

Güldüm, "Hayır, ama bilgi sahibi olmak adına hamilelik kursuna falan gidebilirsiniz."

"Ah... Yani bilemedim şimdi ama... Vakit bulursam denerim." derin bir nefes aldı, "Tabii önce şu lise buluşmasını atlatmam gerekiyor."

"Onu da yaparsınız, hatta bence en kolayı o."

Gözlerini bana çıkardı, "Umarım." dedi. Bir süre sessizliğin ardından bankın üzerindeki elimi tuttuğunda bacaklarımın kasıldığını hissettim. Hatta kalbimde bir karıncalanma oluştu, "Teşekkür ederim Seungmin. Yanımda olduğun için."

Sakin ol Seungmin, kadın teşekkür ediyor. Bunda bir şey yok, heyecan yapacak bir şey yok!

"R-rica ederim Anna Hanım."

Off... Hiç heyecan yapmadın dostum, gerçekten(!)


Continue Reading

You'll Also Like

8.7K 379 55
Canım çok sıkılıyo ne yapmami istersin
18.7K 1.3K 36
(tamamlandı) Hwang Yeji, kardeşi ile aralarını yapmak için Choi Yeonjun ile konuşmaya başlar. ••• By ©viaaduikecorn 01022022- choi yeonjun x hwang ye...
22.4K 2.5K 9
Bir deney için uyutulduğumda 20 yaşındaydım. Paraya ihtiyacım vardı ve risk görünmüyordu, bu yüzden kabul etmiştim. Zaten bir ay sonra uyandıracaklar...
59.5K 5.8K 25
[Geçmişe dönseydiniz, ne yapardınız?] Kapak: @stay_rsn ♡♡