Abi Terörü

By nilaylahersey

587K 24.9K 7.5K

17 yaşında, ailesi olmasına rağmen bir yalanın mahkumu olan ve hayatını yetim hanede geçiren Afra, ailesi bir... More

Tanıtım
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On bir
On iki
On üç
On dört
On beş
On altı
On yedi
On sekiz
On dokuz
Yirmi
Yirmi bir
Yirmi iki
Yirmi üç
Yirmi dört
Yirmi beş
Yirmi altı
Duyuru 🙏🏻
Yirmi yedi
Yirmi sekiz
Yirmi dokuz
Otuz bir
Otuz iki
Otuz üç

Otuz

5.2K 274 48
By nilaylahersey

Medya: Afra Bayraktar

🍒

"Oğlum ben çok acıktım lan. Yemek falan bulsak iyi olur ha, yoksa ben yolcu." diyerek etrafıma bakmaya devam ettim. Bizimkiler her nerede bilmiyorum ama bizi bir an önce bulsalar harika olur. Yoksa ölmem bir an meselesiydi.

"Görende etrafımız süper market dolu diyecek! Nereden bulacağız şimdi yemeği?" diyen Caner oldukça bıkmış görünüyordu. Vahşi hayvan gelmesin diye biz uyurken zavvallıyı nöbet tutturmuştuk.

Uykusuzluk çocukta kafa yaptı herhalde.

"Onu bilmem de bu ormanda yamyam falan yoktur değil mi? Varsa ben arkama bakmadan kaçarım haberiniz olsun." diyen Arda'ya gözlerimi devirdim.

"Gaziantep'in medeni bir ormanındayız Arda. Yağmur ormanında değiliz. Daha az çizgi roman oku." dedim sitemle.

Neyse ki sabahın soğuğu kendini ılık bir havaya bırakmıştı. Yoksa maalesef soğuktan dolayı etrafta ölü gibi gezecektim.

"Ya, bende çok acıktım. Yolda gelirken annemin yemeklerini beğenip yememiştim Ebru yengem güzel yemekler yapmıştır diye. Şimdi zıkkım bile olsa yerim."

Herkes çok acıkmıştı. Bir şeyler düşünsek iyi olacaktı, yoksa bir zaman sonra yürümemiz zor olurdu.

"Laaaan! Aklıma müq bir fikir geldi!" dedim sevinçle havaya zıplayarak. Herkes sevinçle bana baktı.

"Ne geldi?!"

"Yemek mi buldun?"

Başımı salladım. "Evet. Başımıza bu belaları Mert açtığına göre onu yiyelim. Hadi odun falan toplayalım da ateş yakalım."

"Saçlamalayın lan! Şaka yapıyorsunuz değil mi?" Mert korkuyla gözlerini kocaman açarak bize baktı. Bu hali çok komik göründüğü için kendimi gülmemek için zor tutuyordum. O sırada Caner de pis pis sırıttı.

"Aklında bin yaşa kuzen! Şu şerefsizi yiyelim bari, yapacak bir şey yok." Dedi. Bu tam benimle aynı kafa bir çocuktu. Aferin sana yavrum.

"Tamam! Tamam, sakin olun. Ben size yemek bulacağım. Vallahi billahi! Yeter ki bırakın beni!" dedi Mert. İstediğimi elde edince yere oturdum ve ayaklarımı uzattım.

"Çabuk ol, çok uzaklaşma. Birazdan burada ol." dedim neşeyle. Arda da gülerek yanıma oturdu. "Çok zekisin abla, seni gerçekten çok seviyorum." dedi gülerek.

"Evet, öyleyimdir. Beni sevsen iyi olur yoksa öğle yemeğinde de seni yeriz. Değil mi Caner?" diyerek oyunumu devam ettirdim. Caner başını sallayarak yanımıza oturdu.

"Afra şakayı geçtim de burası büyüktür, ya babamlar bizi bulamazsa? Ben ölmek istemiyorum lan, daha çok gencim." diye sızlandı.

"Biz çok yaşlıyız zaten. Kendini düşünmek yerine biraz da bizi mi düşünsen? Hepimiz aynı durumdayız ve ölmemiz sadece karşımıza bir ayı çıkmasına bakar. Sonra bizim dünya hayatı noktalanır." dedi Arda. Zavvallı çocuk hayatında mantıklı konuştuğu nadir anlardan birini yaşıyordu.

"Oğlum kalkın, bir su bulalım bir şey yapalım. Abdest alıp namaz falan kılalım. En azından imanlı bir şekilde ölelim ya. Valla ben korkuyorum, hadi. Su bulamazsak da teemmüm abdesti falan alırız artık. İyi ki küçükken Kur'an kursuna gitmişim, böyle bir durumda işe yarayacaklarını hiç düşünmemiştim. Neyse, hadi kalkın." diyerek kalkmaları için teşvik ettim onları.

"Kızım bak, şuradan bir kurtulalım şükür namazı kılacağız hep birlikte. Ölümden bahsedip korkutma beni." dedi Caner.

Kalktığım gibi geri oturdum. Keşke telefonumu alsaydım. Tamam, çekmiyor olabilirdi ama canımın sıkıntısınında alırdı.

Aklım bir yandan da evdeydi. Annem ve babam, tabi yengem ve amcamlar da çok endişlenmiş olmalıydılar. Oflayarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Amaaan be, biraz kıymetimi anlasınlar.

"Geldim!" Hepimiz derin düşüncelerimizden arınıp elinde meyveyle gelen Mert'e şaşkınlıkla baktık. Bu çocuk nereden buldu lan bunları?

"Aferin sana! Kedi olalı bir fare tuttun!" Mert elindeki elma ve armutları yere bıraktı. Bir tane elma aldım. Su olmadığı için yıkayamayacaktım maalesef. Hırkama sürüp bir ısırık aldım.

"Mert nereden buldun sen bunları?" diye sordu Caner armut yerken. Mert de o sırada bir tane armut yiyiyordu. "Üzümünü ye, bağını sorma." diye mırıldandı.

"Bilmece gibi konuşma lan, nereden buldun?" diye sordum bende. Çünkü yürüdüğümüzden beri hiç meyve ağacına rastlamamıştık.

"Size hesap vermeyeceğim." dedi Mert kararlılıkla. "Yiyorsanız yiyin, yemiyorsanız verin ben yiyeyim."

"İçine zehir koymadın değil mi?" dedi Arda. Sanki şehrin ortasındaydık da yanımızda zerhir alabileceğimiz süpermarketler vardı.

"Var var, yeme sen bana ver." diyerek uyanıklık yapan Caner'e gözlerimi devirdim.

Arda meyveleri Caner almasın diye daha uzağa gitti ve yemeye başladı. Bunlar benim karnımı pek doyurmazdı ama yapacak bir şey yoktu, bununla idare edecektim.

Herkes sessizce oturup yemek yiyiyordu. Ben ise korkuyordum çünkü hala bulunamamıştık. İnşallah yokluğumuzu fark etmişlerdir de peşimize düşmüşlerdir. Gerçi o kalabalık evde bu biraz zor ama neyse.

Yarım bıraktığım elmayı iştahım kaçtığı için kenara koydum. Umarım bu son yemek yiyişimiz olmaz.

Meyve yiyen kardeşim ve kuzenlerime baktığım sırada duraksadım. Ayak sesleri geliyordu. Herkes şok içinde başını kaldırırken sakin kalmaya çalıştım.

Bizimkiler olsa bağırırlardı. Ve ormanda tek başlarına olabileceklerini sanmıyordum. Ne de olsa herkes bizim gibi mal değildi.

"Şimdi bittik domuz yada ayı geliyor." dedi yüzü korkudan bembeyaz olmuş Mert. Elimle sessiz olmalarını işaret ettim

"Ben gidip bakarım. Yırtıcı hayvan ise arkamıza bakmadan kaçarız. Beni burada bekleyin."

"Dikkat et abla."

"Ederim."

Bu işi kendim üstlenmiştim çünkü yanımızda benim kadar cesur biri yoktu. Seslerin geldiği yere yavaş yavaş ilerlerken ecelime doğru gittiğimi hissettim.

Hayatımda ilk defa bu kadar korkmuştum, ellerim titriyordu. Ama sakin kalmalı ve neyin yürüdüğünü öğrenmeliydim.

Ağaçların arasına doğru ilerledikçe ses yaklaşıyordu. Sakin ol Afra, sakin ol.

Birden omzumda hissettiğim bir elle çığlık atarak arkamı döndüm. Karşımda salak Aysima'yı görünce kafam git gel oldu ve korkuyla kaçmaya başladım.

"Yardım edin! Yaratık! Yaratık gördüm, yardım edin ne olur..." Çığlık ata ata bizimkilerin yanına koşarak gittim.

"Lan ne oldu?!" Dedi Caner endişyle. Mert ağlamak üzereydi, Arda ise bayılacak gibi duruyordu.

"Caner, vallahi billahi yaratık gördüm Caner..." psikolojim o kadar berbattı ki ne yapacağımı şaşırmıştım.

"Lan ne yaratığı gördün ormanın ortasında?!"

"Abla cevap ver ne olur çok korkuyorum."

"C-caner... Yaratık...."

Birden herkesin benden bakışlarını çekerek arkaya baktıklarını görünce bende onlarla beraber arkamı döndüm. Aysima'yla göz göze gelince tekrar çığlık atarak Caner'in arkasına saklandım.

"Caner bak! Yaratık!" dedim elimle Aysima'yı göstererek.

"Ne yaratığı aptal! Benim de ödümü kopardın beyinden yoksun!" diye bağırdı bana Aysima cadısı.

"Yuh abla Aysima'yı yaratık mı sandın?" dedi Arda inanamazmış gibi.

"Sen adama eylem başlatırsın amca kızı." dedi Caner.

Biraz düşündüm ve Aysima'yı inceledim. Evet evet, bu Aysimaydı. Gerçi yaratık da sayılırdı ama şuan hiç sırası değildi.

"Ne işin var lan senin burada?" dedim bağırarak. Psikolojim o kadar bozuktu ki şuan hiç bir şeye anlam veremiyordum. Aysima da çok sinirli olacak ki, sesi benden iki kat fazla çıktı.

"Ne mi işim var? Sizin aptal oyununuz yüzünden kayboldum! Dün geceden beri bu lanet ormandayım ve bunların tüm sorumlusu sensin cadı!" dedi beni göstererek.

Bana mı cadı dedi o mal? Gerçi bana demiştir, benden başka kız yok. Kendini de demiş olabilir ama bilmiyorum, eee cadılar kadın olur sonuçta.

Ne saçmalıyorum ben?

"Oğlum tutmayın beni, ben bunu gebertirim!' Deyip Aysima'ya yönelmiştim ki Caner belimden tutup beni geri çekmeye çalıştı, Mert Aysima'ya uzattığım ellerimi geri çekerek sıkıca tuttu, Arda da adım atamayayım diye bacaklarımı tutunca hepimiz üst üste düştük.

Sinirle çığlık attım. "Ne yapıyorsunuz lan siz?! Etli tost yaptınız beni hayvanlar!" diye bağırdım. Susunca sesimin ormanda yankı yaptığını fark ettim.

"İyi oldu sana, geldin kene gibi yapıştın ailemize!"

"Ya bak, hâlâ konuşuyor. Valla gelicem şimdi oraya!"

Sinirle solurken Aysima'ya saldırmamak için zor duruyordum, hatta tutuluyordum. Çünkü Caner olay çıkarmayayım diye kollarımdan sıkıca tutuyordu.

Birden duyduğumuz seslerde durakladık.

"Abi duydum diyorum, sana Afra'nın çığlık sesiydi."

"Bana kalsa bu yarım akıllıya inanmak gibi bir hata yapmam ama bende duydum Kürşat abi."

"Şuradan mı duydun?"

Laaaan. Bunlar bizim...

"İşte buradalar. Gelin gelin, davanın sonucuna ulaştık ve kayıp beşliyi bulduk." dedi Kıvanç, ve bir yandan da diğerlerini çağırdı.

Kıvanç ayısına bak sen.

🍒

"Abla kalk. Herkes uyandı kahvaltıya geçeceğiz, kalk hadi!"

Ya velet ya! Zaten dünkü olaydan sonra kabuslardan uyuyamamışım, bir de kahvaltı diyor.

"Defol git ya, yemiycem ben." dedim ve yastığıma sarılarak uyumaya devam ettim. Gitmeyeceğini biliyordum ama yine de şansımı denemek istedim.

"Ama Ela yengem çiğ köfte yaptı, sen kalkmazsan hepsini Kıvanç abim yiyecekmiş."

Hayırrrrrrr!

Yastığı yere atıp tek hamlede akrobatik bir hareketle Arda'nın karşısına dikilince çocuk şaşkınlıkla bana baktı.

"Çiğ köfte mi?" dedim şaşkın ve mutlu bir şekilde.

"E-evet." dedi kekeleyerek. E tabi, zavallı daha girdiği şoktan çıkamadı. Ama çiğ köfte deyince benim için akan sular dururdu, bunu hâlâ öğrenememiş demek ki.

Mal kafa.

"Hemen geliyorum!"

Arda'nın yanından gidip banyoya girdim ve yüzümü yıkadım. Dağınık saçlarımı aceleyle topladım ve odama geçip beyaz bir tişörtün üstüne kot bir tulum giydim.

Güzel oldum güzel. Aferin bana.

Acele etsem iyi olur, çiğ köfteler beklemeye gelmez. Onu da geçtim Kıvanç ayısı kedinin fareyi izlediği gibi gözü benim çiğ köftelerimdedir kesin.

Hemen odamdan çıkıp hoplaya zıplaya aşağıya indim ve koşarak yemek odasına girdim. Herkes şaşkınlıkla bana baktı.

"Lan Arda biz sana şunu kaldır diyeli daha iki dakika oldu..."

"Valla ben de anlamadım abi, çiğ köfteyi duyunca delirdi."

Masada olan konuşmaların konusu bariz bir şekilde bendim. Benim çiğ köfteye olan sevgimdi.

"Günaydın." diyerek Arda'nın yanındaki boş koltuğa oturdum.

"Günaydın kızım." dedi annem.

"Günaydın herkese." dedim yapmacık bir gülümsemeyle. Kuzen tayfasına günaydın demiyorum tabi ki.

Göz ucuyla etrafa baktım. Kıvanç yine telefonuyla oynuyordu. Kürşat kesin kahvaltısını odasına istemişti, sofrada yoktu. Yine toplantı falan yapıyordu herhalde, salağın yüzünden bütün gece uyuyamadım. Adam ciddi bir şekilde psikopat, büyüyünce çiğköfte dükkanı açma hayalimi bir kenara bırakıp psikolog olmayı ve Kürşat'ı tedavi etmeyi düşünmüyor değildim.

"Servisi ben yaparım, İnci odasında uyuyor. Dün hastalanmış biraz." dedi Ela yengem ayağa kalkarak. Ben sıramı beklerken Asır tabağını ona doğru uzattı.

"Anne bana biraz çiğ kö-" dediği sırada bir anlık refleksle elime kahvaltı bıçağını alıp ayağa kalktım. Herkes canavar görmüş gibi geri çekilirken, "Sakın! Onların hepsi benim! Kimseye vermem!" dedim bağırarak.

Asır gözlerini kırparak şaşkınlıkla tabağı masaya bırakırken, babamın yutkunduğunu gördüm. Bir dakika, bu kadar abartmış olamam. Ben, ben katil değilim.

Annem saçlarımı okşadı, "Kızım iyi misin sen? Ateşin mi var?" diyerek elini anlıma koydu. Lan çok kötü durumdayım, Aral salağı bile korkudan annesinin kolunu tutmuştu.

Bir şey yapmam lazım, Arda doğru gördüğünü anlamak için gözlüklerini şaşkınlıkla düzeltirken Kıvanç bile telefonla oyanmayı bırakmış, ağzı iki metre açık bana bakıyordu.

Arkamı dönüp kaçsam, mutfaktaki masanın altına saklansam, nasıl olur?

Bir anda gülerek bıçağı masaya bıraktım. "Şaka yaptım şaka! Kamera şakası!" diye gülmeye başladım. Gerçekten gülüyordum çünkü hepsinin yüzünün şekli çok komikti.

"Ne-ne şakası?" dedi Asır kekeleyerek. Ona baktım, "Kamera şakası yaptım özürlü, amma korktun ha!" dedim.

"Şu katili benden uzak tutun, sağı solu belli olmaz şimdi." dedi Koray geri çekilirken.

"Allah'ın cahili, söyleseydin şaka yapacağını insan gibi giyinip makyaj yapar öyle inerdim." diye mızmızlandı Aysima.

"Ya, öyle mi? Kusura bakmayın, bir dahakine öyle yaparım sayın Aysima." dedim Aysima'ya bakarak son derece alaylı bir sesle.

"Sorması ayıptır, nerede bu kamera?" diye sordu Mert. İşte öyle demeyecektin!

"Aynı amcası gibi şakacı benim yeğenim, aynı ben valla! Maşallah yeğenim, sen böyle devam et kime çektiğin belli olmuş senin." dedi Sercan amcam.

A-ha!

"Ay evet Sercan amca! Bende diyorum ki, ben kime daha çok benziyorum! Valla senin kız versiyonun gibi bir şeyim ha!" dedim konuyu dağıtarak.

"Abla sen gece geç yattın herhalde. Uykunu çok iyi alamamışsın. Kahvaltını yap da yat uyu yine." dedi Arda. Biraz daha konuşursan ben snei uyutacağım canım kardeşim.

"Aman, neyse ne canım! Bizi güldürdün Allah da seni güldürsün kız Afra! Hadi yemeğe dönelim biz." dedi Ebrar yengem. Az önce kalp krizinden gidecektin ama yengeciğim, ne gülmesi?

İnsan gibi gülümseyerek yerime oturdum. İnşallah bu rezillik kısa sürede unutulur.

🍒

"Şimdi canım kardeşim oynayacağız. Şimdiden söylüyorum, ben Müge'yim!" dedim.

"Ben de Galip olayım, baba yani." dedi Mert gülerek. Bu oyun kimin aklına geldi bilmiyorum ama içimden bir ses çok eğleneceğiz diyor.

"Tamam. Aysima da Mine olsun. Tam mızmızcı bir tip, Mine'ye çok uygun."

"Kes be! Ben Mine falan olmam, sen ol." dedi ellerini karnında birleştiren Aysima. Sanki gerçek kişiliğine bürün diyoruz, alla alla.

"Ben anlamam, Mine sensin. Arda sende Mete ol." dedim. Arda'dan çok güzel bir Mete olurdu. Ağzına da bir güzel emzik koyduk mu, tamamdır bu iş!

"Hayır ya! Bahçedeki çiçek falan olayım, ben Mete olmam." diye isyan etti Arda. "Lütfen Arda, kırma ablanı. Sadece iki dakika oynayacağız." dedim sevimli bir şekilde. Bana kıyamazdı, biliyorum.

"Tamam ama Asır da Lale olsun." dedi. İyi benim için sorun yok nasılsa. Kim ne olursa olsun.

"Yok ya, madem istiyorsun sen ol o zaman ha?" dedi Asır. Zavallının kahvaltıdan beri psikolojisi bozuktu zaten.

"Tamam. Lale'yi de bulduk, geriye bir kişi kaldı." dedim.

"Ben olurum demedim!" dedi Asır.

"Sus. Kim kaldı ki başka Afra?" dedi Mert bana bakarak.

"Mıncır tabi ki! Oda Koray olsun!" dedim neşeyle.

Koray'ın ayağa kalkması, karşıma dikilip bana ölümcül bakışlar atması sadece birkaç saniye sürmüştü.

"Sen çok oldun artık küçük velet." dedi.

"Çok olduysam ne yapacaksın? Azaltacak mısın beni?" dedim alaylı bir tavırla. "Ayrıca bana velet diyemezsin Mıncır."

"Kes lan! Sensin mıncır, Ebru yengemin seni acilen bir anasınıfına vermesi lazım, böyle oyunları orada oynarsın." dedi.

"Sana var ya şurdan bir uçarım, duvarda fotokopin çıkar." dedim. "Geri bas."

"Of, kırk yılın başı bir oyun oynayalım dedik, ortalığı yine birbirine kattın abla." dedi Arda Oflayarak.

"En son oynadığımız oyundan sonra başımıza neler geldiğini unuttun herhalde?" dedi Mert'e. Ormandaki kargaşadan bahsediyordu.

Bunlarla oyun falan oynanmaz ya, burada herkesi uyan karaktere benzetiyorum, yine suçlu ben oluyorum.

Banane! Bende oynamıyorum o zaman.

🍒

• Nasılsınız uzuun bir aradan sonra bakalım?

• Beğendiniz mi yeni bölümü? Yorumlarınızı bekliyorum ☺️

• Söylemek veya sormak istediğiniz bir şey varsa yorumlara yazabilirsiniz, hepsini okuyup cevaplamaya çalışacağım 🍀

Continue Reading

You'll Also Like

28K 1.1K 55
" onu mu tercih ediyorsunuz?" Asena bir kez daha üçüzler ine hayal kırıklığıyla baktı para ve ün için kardeşleri Asenayı terk ediyorlardı." Peki bu h...
64.5K 4.6K 32
Bakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşları...
17.1K 777 27
"Kimim ki ben Komutan? Vural Aslanbeyin artığı. Para ile satın aldığı bir o-" Elini Zümrütün dudaklarına bastırdı Egemen. "Kes sesini. Bir daha Zümrü...
129K 9.2K 37
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...