Sirena| Texting

Від Irmakbensol2

244K 24K 17.9K

054***: "Herkes birbiri için ölür olmuş." 054***: "Sen benim için yaşar mısın?" "Kendi sonumu getirmem için... Більше

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20- (GİZEMLİ)
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-

-31-

6.4K 541 277
Від Irmakbensol2


Selam🩵

Nasılsın?
Umarım çok iyisindir :)

Keyifli Okumalar🪡

"Son Feci Bisiklet- Uyku"

"Onur Can- İntihaşk"

&&&


Merih.

Sanırım bir isim bir insana ancak bu kadar yakışabilirdi.

Merih ismi biri için yaratılmış olsaydı, onun için olurdu. Bu isim onundu, onun için yaratılmış, varolmuş gibiydi.

Olması gerekeni yaptım ve isim şimdi sahibini bulmuştu.

Benim canım sevgilim, artık Gizemli değil Merih'ti.

Güneş Saçlının Merih'i.



      Birbirine dolanmış bedenlerimiz, birbirine çarpan soluklarımızla gözlerimi gözlerinden asla ayırmadım. Dolu gözleri cam gibi parıldıyordu, o kadar güzel bakıyordu ki bana sanırım bir insan bir insana bu kadar güzel bakamazdı.

Yüzümde ki kocaman gülümsemeyle ellerimi bedeninden çekerek güzel yüzüne atıp tutku ve sevgiyle yanaklarını, yüzünü okşadım.

Yüzünü okşayan ellerimle dolu gözleri birkaç saniyeliğine kapandı ama hemen açılarak aynı duygu fakat katlanmış bir heyecanla yine gözlerimi buldu.

"Merih mi?" Diye sordu sanki bir kez daha duymak ister gibi. "Benim ismim Merih mi artık?"

Heyecanı, şaşkınlığı, tutkusu... Tüm duyguları aynı an da yaşıyordu. Şaşkındı çünkü bir an da ona böyle bir isimle hitap etmem beklediği bir şey değildi. Bu isim ona aniydi.

Ellerim saçlarına doğru yol alırken aynı onun gibi heyecanla kafamı olumlu anlamda salladım.

"Evet." Sesimde heyecanımı destekledi. Tutku, arzulu ama bir o kadar da şefkatliydi. "Merih." Diye şakıdım büyük bir mutlulukla, cilveyle.

Ben onu onaylar onaylamaz kocaman gülerek hızlıca dudaklarıma eğildi ve tutku dolu ama kısa süren bir öpücük bıraktı. Bu öpücük karşısında bi nutkum tutulsada kendimde ve an da kalmayı başardım, o da geri çekilerek yüzüme baktı, konuştu.

"Merih. Artık benimde bir ismim var. Merih!"

Sesinden yansıyan çocuksu sevinç beni neredeyse ağlatacakken bunun yerine gülmeyi tercih edip kahkaha attım. Gür kahkaham odada yankılandığında o da güldü. Beraber ilk defa bu kadar gülüyorduk sanırım. Bana katılarak gülse de kahkahalarıma dayanamıyormuş gibi öylece durmayıp ben gülerken dudaklarını kahkahalarımın üzerine bastırdı, bir sürü hatta sayamayacağım kadar öptü.

Güldükçe dudaklarıma kapan dudaklarına ara sıra karşılık vermeye çalıştım, bana doymuyormuş gibi belki yarım dakikanın içinde onlarca kez öptü.

Sonunda hem gülmekten hem de onun öpücüklerinden nefessiz kaldığımda geri çekildi, bende kesik nefesler eşliğinde yüzüne baktım.

Gözlerimiz birbirine çarptığı an damarlarımdaki kanın yine bir çorba gibi fokurdadığını hissettim.

Ellerini belimden saçlarıma götürerek kıvırcık saçlarımı okşayıp kocaman gülümsemesiyle dudaklarını araladı.

"Güneş Saçlının Merih'i miyim ben şimdi?" Diye sordu az önceye nazaran durulmuş sakin bir sesle. Sakindi ama heyecanı hâlâ son bulmamıştı.

Güneş Saçlı'nın Merih'i.
Bir aitlik cümlesi nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki?

"Evet. Sen artık benim Merih'imsin." Diye fısıldadım. "Benim gezegenim."

"Gezegen ha." Alt dudağını dişleyerek parmağına sarı buklelerimden birini sardı.

"Evet." Diye mırıldandım altında hareketlenerek.

Hâlâ üzerimdeydi ama ağırlığını asla vermiyordu, çıplak teninden gelen sıcaklık tüm vücuduma işliyordu. Az önceki tutku ve şehvet dolu o ortam hâlâ devam ediyordu. Hissedilmeyecek gibi değildi.

"Güzel kızım." Üzerime eğilerek burnunu yanağıma sürttüğünde derin nefes alıp tüm kokumu içine sığdırmak için ölüyormuş gibi kokladı beni. "Mis kokulu bebeğim."

"Merih." Dudaklarımı çenesine doğru bastırdım ve yumuşacık bir buse kondurdum.

Onu kocaman bir adam olsa da bebek gibi sevmek istiyordum ben. Çünkü belki de sevgi her şeyi çözerdi.

Çünkü belki de kötülerin de sevilmeye ihtiyacı vardı.

"Merih iste senin için ölsün, iste dünyayı yakarım." Dedi kendinden emin çıkan o gür sesiyle.

Burnu boynuma doğru yol aldı ve boynumun ortasına küçük bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi.

Ve ben biliyordum yapardı. İstesem dünyayı yakardı. Yakar, yıkar, yok ederdi.

Dudaklarımdaki tebessümle ellerimi az önce yağ ile masaj yaptığım için kaygan olan sert, parlayan göğsüne yerleştirdim. Beyaz ellerim bembeyaz vücudu ile neredeyse aynı renkti, iri göğsünün üzerinde ellerim çok küçük duruyordu.

"Ben bu dünyayı sevmiyorum ama bunun için dünyayı yakmak gerekmiyor." Dudaklarımı aralayarak konuştuğumda pürdikkat beni dinliyordu. Devam ettim konuşmaya, tüm içtenliğimle.  "Sen artık benim gezegenimsin, dünyaya gerek kalmadı." Diye fısıldadım onu biraz daha kendime çekerek.

Onu biraz daha kendime çekmemle ellerini bacaklarıma atarak bacaklarımı ona dolamamı sağladığında bacaklarımın arasına iyice yerleşip yüzüme eğilerek yanaklarıma küçük öpücükler kondurdu.

"Benim ismim artık Merih'se senin artık dünyaya ihtiyacın yok, ben senin yaşadığın gezegen olurum. Yeter ki sen iste." Diye fısıldadı yemin edercesine. Bunları söylerken de beni öpücüklere boğmaya devam ediyordu.

"Biliyorum." Diye fısıldadım tutkudan inlercesime.

Dudaklarını yanağımdan çekerek burnumun ucunu hafifçe ısırıp "Merih." Diye ekledi benim cümlemi düzeltmek ister gibi. "Benim adım Merih."

"Merih." Diye fısıldadım şehvetle, tırnaklarımı iri göğsünde gezdirerek.

"Ah," Sanırım tırnaklarımın hareketleri inu tahrik ediyordu
"İçim gidiyor sana. Diline ne güzel yakıştı bu isim. Benden çok sana yakıştı. Uğruna köpek olacağım bal dudaklarına yakıştı."

Beni yine öpücüklere boğdu, öptükçe öptü. Yılların acısını çıkarır gibi. Ben de boş durmadım, ellerimi ensesine çıkarıp altında ona doğru biraz daha sokuldum. Böylelikle bedenlerimiz birbirine sürtündü.

İkimizde titredik.

Cehennemde ki iblisler bu kadar yanmıyordur.

"Sana da çok yakıştı. Sana başka isim düşünemezdim. Sen beni tamamlayan gezegensin, benimsin." Gözlerinin içine bakarak fısıldadım bunları dudaklarına doğru.

İç çekti. Dışarıda esen rüzgarın sesi bile benim kalp ritmimin sesini dindiremiyordu. Sadece kendi kalbimin atış sesini ve onun aldığı sert solukları duyuyordum.

Bana biraz daha yaslanarak birbiri için yanıp tutuşan bedenlerimizi iyice birleştirdi.

Bize engel olan tek şey sanırım ikimizinde altında olan bez parçalarıydı.

Gerçi Merih'in altındaki eşofman bile onun uyanmış canavarına engel olamıyordu. Onu hissediyordum, çok hissediyordum hem de.

Ereksiyonun nasıl sıcak olup bir kalp gibi attığını hareket ettiğini hissediyordum. Nasıl büyük ve sert olduğunu.

Oyalamayın bizi kardeşim ya sevişin ya da sevişin!

"Aşkım." Yüzümü elleri arasına alarak gözlerimin içine bakarak izledi beni. Gözleri yabancı olmadığı yüzümün her köşesinde dolaşmaya başladı. Sanki her an bir şey söyleyecekmiş gibi bakıyordu aynı zamanda da.

Bekledim. Uzun süre beni izledi, izledi durdu, içi gitti.

Ne kadar sürdü bilmiyorum ama uzunca baktı bana. Uzun süre gözlerimiz birbirinden ayrılmadı, beni izleyişini seyrettim.
Dakikalar geçtiğinde sonunda şişmiş pembe dudaklarını araladı. Sanırım kendini konuşmak için anca toparlayabilmişti.

"Benim hiçbir zaman bir ismim yoktu, isimsizdim bir hiçtim." Cümleye bu kadar ağır başlaması beni bile sarsarken ona bağımsız bir şekilde daha sıkı sarıldım.

Bu gerçekten isteğim dışı olmuştu. Bir an da onu daha sıkı sarıp her şeyden ve anlatacağı şeylerden korumak istedim. Onu korumak istiyordum.
Zarar görsün istemiyordum.

Belki o herkesin gözünde zarar veren taraftı.

Ama benim için en çok zarar almış taraftı.

Ona daha sıkı sarıldığımı fark etti ve bu onu biraz da olsun rahatlattı. Yüzümü serbest bırakarak başını yavaşça boyun girintime yaslayarak konuşmasına öyle devam etti.

"İnsan yerine koyulmadım için, öldürmek için doğdum. Bu yüzden bir isimlik bir değerim bile olmadı hiç."

Ses tonu aniden buzlaştığında sanırım hatıralarını dile getirince içindeki o öfke ortaya çıkmıştı. Bedeni gerildi, nefes alışları sertleşti. Onu sakinleştirmek icin dudaklarımı başına bastırdım.

Sertçe yutkundu. Sanki bir şeyleri yutmak ister gibi.

"Ne olduğumu bilmeden, kim olduğumu bilmeden bir ismim bile yokken insanlar öldürdüm. Bir ismim yoktu ama bir lakabım vardı. Katil."

Kalbime keskin bir ağrı girdi. Sustum çünkü ne diyeceğimi bilemedim. O bunları anlatırken ne diyebilirdim ki? Sadece elimden geleni yapabildim.

Biraz daha sıkı sarıldım ona. Artık ne kadar sıkı sarıldıysam benim kemiklerim ağrıdı.

"Katil." Diye mırıldandı bu lakabı vurgulayarak. Derin bir nefes aldım.

Bir sessizlik oldu ve sessizlik bu sefer uzun sürdü. İkimizde konuşmadık. Onun devam edecek gücü benim ise konuşacak cesaretim yoktu ama sanırım ona destek olmam gerekiyordu. Dudaklarımı aralayarak sırtında parmaklarımı gezdirmeye başladım.

"İyi misin?" Diye sordum.

Kimse ona iyi misin diye sormamıştı bu yüzden tam da bu an da ona bu soruyu sormam gerektiğini fark ettim.

"İyiyim." Gerçekten sakin bir ses tonu ile başını kaldırıp parıldayan yeşil gözleriyle yüzüme baktı. Göz göze geldiğimizde kocaman gülümsedi ve ekledi. "Çünkü artık sen varsın. Ben seni buldum."

Tebessüm ettim ve sırtındaki pütürlü yaraların üzerinde parmaklarımı gezdirmeye devam ettim.

"Ben varım." Dedim kendime güvenen bir şekilde. "Beni buldun sen."

Gerçek beni bulmuştu.
Serina'yı değil, Sirena'yı.

"Güzel bebeğim."

Boynuma kocaman bir öpücük kondurduktan sonra alnını alnıma yasladı.

"Sen benim için doğdun. Seni bulmasam ne olurdu bilmiyorum. Belki de bir hiç şekilde ölürdüm. Mezar taşına ismimi bile yazamazlardı ama artık ölsem bile Merih olarak öleceğim. Senin Merih'in."

Onu kaybetmeyi düşünmek şu an beni nefessiz bıraktığında içimde büyük bir korku hissettim. Hızlıca ağzını kapattım ölümden bahsedince.

"Söyleme öyle." Dedim korkuyla, küçük bir çocuk gibi. "Ölümden bahsetme."

Korkuma karşılık ağzını kapattığım ellerimi öptü ve geri çekilerek yanaklarımı okşadı.

"Bahsetmeyeceğim güzelim sadece seni görene kadar bir hiçtim, sen beni yaratan kişisin, yaşatan kişisin. Onca yılın ardından yaşadığım ilk senesin. Ben senden önce yaşamıyordum.
Teşekkür ederim. Sadece çok teşekkür ederim sana. İyi ki varsın."

Kendime engel olamadım. Gözümden düşen birkaç damla yaş ile ağlamaya başladım. Ağladığımı görünce canı açıyormuş gibi yutkundu ve elleriyle gözyaşlarımı silmeye başladı.

"Shş.. ağlama sevgilim. Sakın ağlama." Diye fısıldayıp ıslanmış gözlerimi öptü bir sürü.

"Özür dilerim." Diye fısıldadım. "Kimse senden özür dilemedi biliyorum bana yaşadıklarını daha tam anlatamadın bile ama yine de özür dilerim sevgilim..."

"Küçük bebeğim."

Bacaklarımın arasından hızlıca çıkarak birkaç saniyeliğine benden uzaklaşıp yatakta yanıma oturduğunda beni belimden tuttuğu gibi yataktan kaldırıp kucağına çekti ve bir bebek gibi beni sararak başımı göğsüne yaslamamı sağladı.

Kollarımı boynuna dolayarak ona sımsıkı sarıldım. Biraz öyle durduk. Saçlarımı öperek beni sakinleştirirdi.

"Benden özür dileme. Benim için üzülme." Burnumu çekerek elimin tersi ile burnumu sildim.

"Sanane." Diye mırıldandım. "Üzülürsem üzülürüm. Çokta şımarma."

Ortam çok gerilmişti. Düzelsin istiyordum.

"Benim sevgilim ne derse o. Canım aşkım. Gözyaşlarına kurban olurum senin."

Beni rastgele yüzümün her yerinden öptü ve o kadar çok öptü ki artık huylanıp güldüm ve yüzünü tutarak benden uzaklaştırmaya çalıştım.

"Yeter, dur!" Diye gülerek nazlandım ona cilveli bir şekilde.

"Seni öpmediğim her an bana yazıklar olsun, yavrum." Dedi ve dudaklarıma yumuşak ama tutkulu bir öpücük bıraktı.

İç çekerek gözlerine bakıp kucağına biraz daha sinerek yanaklarını avuçlarımın arasına alarak okşadım ve içimi en çok kemiren o soruyu sordum ona.

"Bizim sonumuz ne olacak?"

Bizim sonumuz ne olacaktı?
Ne yapacaktık biz böyle birbirimizi sevmekten başka?

Sorduğum soru onu rahatsız eder zannettim ama o rahatsız olmak yerine kocaman gülümsedi.

"Şu sorunun güzelliğine baksana." Dedi. "Bizim diyorsun. Bizim sonumuz. Sen benimle ol ben her sona razıyım, sevgilim."

Tebessüm ettim.
Ne olursa olsun sonumuz o haklıydı.
Beraber olacaksa artık benimde umrumda değildi sonumuzun nasıl olacağı.

"Bende." Dedim. "Bende artık seninle her sona razıyım."

Bu bir yemindi benim için.

Cevabım onu çok mutlu etti. Bembeyaz dişlerini göstererek sırıttı ve belimi okşayarak yüzüme doğru eğildi.

"Yemin ederim çok seviyorum seni. İste kalbimi, böbreğimi, ciğerimi her şeyimi veririm. İste dünyayı ayaklarına sererim." Dedi tutku kokan nefesiyle.

"Hımmmm." Diye mırıldandım m'leri uzatarak. "Öyle mi?"

"Öyle." Dedi çenesini dikleştirerek. "Yapamayacağım şey yok. Dünyayı karşıma alırım senin için. Sen bir yana, bu siktiğimin dünyası bir yana."

Bizim kocamız şaka mı yagg?
Kocamızın bize verdiği ilgi şaka mı yagg?

"O zaman sana çok önemli bir soru sorayım ?" Diye sordum kucağında dikleşip gözlerinin içine bakarak.

Kaşlarını hafifçe çattı.
"Sor, sevgilim." Dedi.

"Ama bak doğruyu söyle tamam mı?"

"Ben sana ne zaman yalan söyledim aşkım? Sor." Dedi.

"Ben bir solucan olsam beni sever miydin?" Diye sordum yüzüne bakarak pat diye.

Sorduğum soruyu beklemiyor olacak ki önce bir durdu ardından anlamamış gibi gülerek yüzüme baktı.

"Nasıl yani güzelim?" Diye sordu.

Gözlerimi kıstım.
"Ne nasıl yani? Ben bir solucan olsam beni sever miydin? Söyle çabuk."

"Ha ciddili soruyorsun yani?" Dedi yüzüme bakarak.

"Bu sorunun ciddisizliği olur mu ya? Soruyorum işte? Ben bir solucan olsam beni sever miydin yoksa üzerime basıp geçer miydin?" Diye sordum gözlerine merakla bakarken.

Kahkaha attı. Hatta öyle bir kahkaha attı ki yanağındaki gamzeler gözüktü.
Onun gülüşünü izlerken kahkahasının sonunda üzerime eğilip yanaklarımı öptü.

"Severdim, güzelim. Hatta napardım biliyor musun?"

"Napardın?" Diye sordum merakla gözlerinin içine bakarak.

"Sırf sen beni ye diye ölürdüm. Öyle hep aç kalmazdın hem de üzerimde gezerdim böyle." Dedi sırıtarak.

Kahkahama engel olamadım ve omuzuna bir tane vurdum.

"Yaaa..."

"Ne sandın!" Diyerek göğsünü kabarttı. "Sen solucan olacaksın ve ben seni sevmeyecek miyim? Hah, daha neler!"

"Sevgilim." Yanaklarından tuttuğum gibi kendime çekerek dudaklarına kapandım.

Hemen bundan faydalanarak dudaklarını hareketlendirdi ve ateşli bir şekilde öpüşmeye başladık. Dili ağzımın içine girerek birkaç saniye içinde beni darmaduman etti. Zevkle inleyerek yanaklarını okşayıp derin nefesler aldım, beni kucağında hareketlendirerek tam da ereksiyonun üzerine oturttu.

Kalçalarımın altındaki sertlikle nefesim kesildi, hafifçe sürtündüm. Bu onu çok fazla tahrik etti ve birden geri çekildi.

Nefes nefese yüzüme baktığında yutkunarak "Ne oldu?" Diye sordum soluk soluğa.

Belimi okşayarak ereksiyonunun üzerinde bir aşağı bir yukarı yavaşça hareket etmemi sağladı ve dudaklarıma doğru emir verdi.

"Adımı inlesene."

Duraksayarak gözlerinin içine baktım.

"Ne?"

Alt dudağımı yavaşça ısırarak konuştu bu sefer benimle ağzı ağzımdayken.

"Madem artık bir ismim var, söyle bana bunu."

Hafifçe dişlerinden uzaklaşıp dudaklarımı yalayarak "Merih." Diye fısıldadım.

Aniden beni şiddetle kendine bastırdı ve eğer ki kıyafetlerimiz olmasaydı belki de şu an içimdeydi.

"Merih!" Diye bağırarak inledim bu sefer. Çünkü fazla şiddetliydi.

"Merih senin için dünyayı yakar." Diye tısladı dudaklarıma doğru.

"Merih dünyayı yakmadan önce başka bir şey yapacak galiba." Diye inledim kollarımı belimdeki ellerine yerleştirerek.

"Ne yapacak?" Diye sordu sinsi sinsi sırıtarak. "Söylesene."

Yanaklarım yandı, bakışlarımı birkaç saniyeliğine dışarı çevirdim.

"Hayır."

"Söyle güzelim." Dedi direterek. "Merak ettim."

"Hah," Diye güldüm yapanlar yüzüne tekrardan bakarak. Ne kadar fenaydı böyle? Salağa yatıyordu. "Sanki bilmiyorsun."

"Ne?" Beni biraz daha kendine bastırdı. Böylelikle biraz daha külotumun ıslandığını hissettim. "Belki ben senden duymak istiyorum."

"Sabrımı zorlama." Dedim ve tırnaklarımı sertçe kollarına bastırarak gözlerimi kaçırmadan gözlerine baktım.

"En fazla ne yapabilirsin ki?" Diye sordu ve aklına gelmiş gibi başını yatağın üzerindeki masaj yağına çevirdi. "Hem en son bana masaj yapmıyor muydun sen? O da yarım kalmıştı sanki?"

Tırnaklarımı kol kaslarında gezdirmeye devam ederek dilimi şaklattım.

"O artık geçti canım. Yaptım masajını bitti."

Bakışları şaklattığım dilime gittiğinde derin bir nefes aldı.

"Masaj yağının tadı nasıldı? Çok güzel miydi bari?" Diye sordu.

Dilimi kışkırtıcı bir şekilde dudaklarımın uzerinde gezdirdim.

"Güzeldi, ağzıma aldığımda hissettim çilek tadını."

Kelimelerini daha dikkatli seçmelisin? Ağzına almak??

Tamam bilerek böyle konuşuyordum.

Gizemli söylediğim şey karşısında kaskatı kesildi, kollarından anladım. Önce durdu ama daha sonra bana ağzımın payını verdi.

"Daha ağzına tam vermedim, alamazsın tadını."

Yüzüm resmen mosmor oldu. Nefessiz bir şekilde yüzüne baktım.

Tamam belki biraz haketmiştim ama bu kadar da açık konuşacağını tahmin etmemiştim.

Gizemli mora çalınan yüzümü izlerken her an beni parcalayacakmış gibi bakıyordu. Sanırım kendimi toparlamam lazımdı.

Boğazımı hafifçe temizleyerek öksürdüm ve sakin bir şekilde bir şey olmamış gibi konuştum.

"Anlıyorum."

Anlıyorum?
Aptal kafam. Cümle kurmayı unutmuştum resmen! Anlıyorum ne ya!

"Neyi anlıyorsun?" Diye sordu sırıtarak.

Öksürdüm ve "Neyse," dedim onu geçiştirerek. "Yine masajı kaptın benden. Resmen kollarım koptu sana masaj yapana kadar çok yoruldum ya." Diyerek bakışlarımı kollarıma çevirdim.

"Aslında yaparken yorulmuş gibi durmuyordun." Dedi.

"Allah Allah, nasıl duruyordum? Çok yoruldum kollarım koptu resmen!" Diye çirkefleştim kollarıma bakarak.

"Vallahi yorulmuş gibi değilde dünyanın en güzel şeyini yapıyormuş gibi mutlu ve şey gözüküyordun..."

Gözlerimi kıstım.
"Nasıl?" Diye sordum.

"Ağzı sulanmış gibi."

"Gizemli!"

Koluna sert bir tokat yapıştırdım ama o buna değil de ona ağız alışkanlığı olarak Gizemli deyişime takıldı.

"Gizemli değil Merih. Artık Gizemli yok, Merih var!" Diyerek beni tuttuğu gibi kucağından yatağa fırlatarak üzerime çıktı.

Aniden kendimi yine onun altında bulduğumda kollarını tutarak onu üzerimden iteklemeye çalıştım.

"Ayı! Kalk üzerimden!"

"Neden? Sen mi üzerime çıkacaksın sevgilim?" Boynuma kocaman öpücükler kondurdu.

Huylandığım için kendime engel olmayıp gülüp durdum.

"Yok!" Karnını çimdikledim. "Kalk üzerimden."

"Kalkamam." Beni öpücüklere boğmaya devam etti.

"Bak kolunu ısırırım!"

"Isır."

Kolunu tuttuğum gibi dişlerimi etine geçirdim ve onu ısırdım. Hatta baya sert ısırdım ama onun hiç sesi çıkmadı. Onun sesi çıkmadığı için ısırığımın şiddetinden şüphelenilen geri çekilip kolundaki ısırık izine baktım.

İz baya çıkmıştı ama benim başka bir şey dikkatimi çekti. Yeni fark ettiğim bir şey vardı.

Kolunun damar kısmında sarıya dönmüş mor lekeler ve damar yolunun olduğu tarafta pembe iğne izleri vardı.

Hem de iğne izlerinin yeni olduğu belliydi.

Gördüğüm şeyi ilk başta anlamayarak kaşlarımı çattım.

"Acımadı ki! Boşuna bakma." Diyerek başını boynumdan kaldırdığında beni kolundaki o lekelere bakarken gördü ve yüzündeki tüm gülümseme yok oldu.

Yüzünün donakaldığını görünce yutkunarak dudaklarımı araladım.

"Bu morluklar ne?" Diye sordum. Sesim çok kısık çıkmıştı.

Merih bakışlarını kolundan ayırmadı, bana bakmadı.

Hayır, düşündüğüm şey olamazdı. Çünkü olacağını zannetmiyordum. Hem olsa anlardım değil mi?

"Merih." Diye fısıldadım ona cevap alamadığım için. "Nasıl oldu bu morluklar?"

Bir kez daha sorduğumda yutkundu ve dilini dudaklarının üzerinde gezdirerek kolunu ellerimin arasından çekip yüzüme doğru baktı.

Göz göze geldiğimizde yüzünde utanma duygusunu, hüznü gördüm.
Bir kez daha yutkundu ve dudaklarını araladı.

"Sirena," devamı gelmedi, derin bir nefes aldı. Sanırım anlatmak istemiyordu. İçim içimi kemiriyordu ama onu zorlamakta istemiyordum.

"Evet? Dinliyorum sevgilim." Hafifçe tebessüm edip anlatmak için yüzüne baktım.

Dudaklari aralandı ama sonra geri kapandı, tam söyleyecekti ki vazgeçti, dudaklarını tekrardan araladı ve konuyu değiştirdi.

"Sana ballı süt yapayım mı?" Diye sordu. "Hem ödeşmiş oluruz bana masaj yaptığın için."

Dişlerimi dilime sürttüm.

Kaçıyordu.
Ve gözlerinde yine korku görüyordum.

Vereceğim tepkiden korkuyordu. Ve sanki bir şeyleri mahvetmekten de korkuyor gibiydi.

Onu zorlasam her şey kötü olabilirdi. Zorlamak istemiyordum.

"Olur." Diye mırıldandım gülümseyerek. Daha sonra yatağın yanındaki komodinde duran saate baktım. Saat gece yarısını çoktan geçmişti bile. "Hem saat geç olmuş uykum da gelmişti."

Aynen çok uykum gelmişti. Az önce kudurukluğumdan geberiyordum ve külotum hâlâ ıpıslaktı.

"Tamam o zaman." Merih alnımı öperek üzerimden kalktı. "Ben sana ballı süt yapıp getireyim daha sonra uyuruz olur mu?"

Onun üzerimden kalkması ile bakışlarım önce çıplak üzerine ardından altına, eşofmanından her noktası belli olan erkekliğine gitti. O da benden farksız, her an patlamak üzere gibiydi ama biz şimdi uykumuz varmış numarası çekiyorduk.

Sen uyusan bile canavarın uyuyacak gibi değil Merih bey.

"Olur." Dedim bakışlarımı gözlerine çıkararak.

Gülümsedi ama bana daha çok bakmadan arkasını dönerek odadan çıktı. Hem de kaçar gibi.

Ben kendimi bir an da odada yalnız bulduğumda etrafımı saran sessizlik ile yalnız kalıp onun arkasından bakakaldım.

Az önce ne olmuştu öyle?
Neden öyle kaçmıştı benden Merih?

Kollarındaki morluklar, iğne izleri. Hayır kötü düşünmek istemiyordum. Ben öyle bir şey olsa anlardım değil mi? Hayır, anlardım ben öyle bir şey olsa.

Kesin sebebi başka bir şeydi o yüzden kaçmış, cevap vermemişti.

Boşuna saçma sapan düşünüp kendimi üzmeyecektim.

Ben Merih'ime inanıyordum artık. İnanmak istiyordum. O kendisi bana anlatacaktı.

Dağılmış saçlarımı düzelterek yatakta düzgün bir hale geçip oturarak onu beklemeye başladım ve kafamdaki tüm kötü düşünceleri bir kenara attım.

Yaklaşık 5 dakika sonra Merih elindeki kupa bardağıyla içeri girdiğinde üzerine beyaz uzun kollu bir üst giymişti.

Göz göze geldiğimizde yatağa doğru gelerek gülümsedi.

"Hızlıca hazırladım." Dedi.

Bende kocaman gülümsedim ve "Teşekkür ederim." Dedim.

Yanıma oturarak sütü elime verdi ve "Afiyet olsun sevgilim." Dedi.

Elimdeki sıcak sütten hemen bir yudum aldım ve beğeniyle "Çok güzel." Dedim.

"İşte her zaman yapayım. Sen yeterli iste."

Gülerek kupa bardağı ona uzattım.
"Sende içsene bir yudum."

"Ben mi?" Diye sordu biraz şaşırarak.

Kaşlarımı çattım.
"Evet. Sevmez misin?"

"Hiç içmedim ki..." Diye mırıldandı bardağa baktı.

Şoka uğradım.
"Nasıl yani?" Diye sordum. "Ballı süt içmedin mi hiç?"

"Süt içtim ama ballı süt hiç içmedim." Dedi gözlerimin içine saf saf bakarak.

"Ama bana yaptın..." Diye mırıldandım.

Kendisi hiç içmemişken bana ballı süt mü yapmıştı?

"Evet." Dedi.

Hafifçe tebessüm ettim ve kupa bardağı dudaklarına doğru götürdüm.

"İç o zaman hadi. Artık bende her gün sana yapacağım ballı süt." Dedim.

"Gerçekten mi?" Diye sordu gözleri bir çocuk gibi heyecanla parlarken.

"Hıhım. Hadi ."

Dudaklarına dayadığım ballı sütten bir yudum aldı ve geri çekilerek yüzüme baktı. Kocaman gülümsedim, o da gülümsedi.

O görmediği sevgiyi, içmediği içeceği bile bana veriyordu. Benim için yaratıyordu.

Nasıl yapabiliyordu bunu.

"Seni ne olursa olsun çok seviyorum." Dedim ona. Bardağımı komodine bırakarak. "Çok hem de."

"Ben de seni çok seviyorum, güzel kızım. Çok seviyorum, çok."

Ona doğru yaklaşıp kocaman sarıldım ve boynundan öperek kokusunu içime çektim.

"Teşekkür ederim." Diye mırıldandım.

"Etme." Dedi. "Gerek yok, sen benim her şeyimsin."

"Sen de benim." Diye mırıldandım.

"Uyuyalım. Sesinden belli senin uykun gelmiş." Dedi saçlarımı öperek.

"Hıhım." Diye mırıldandım.

Beraber birbirimize sarılı bir şekilde uzandık. Sırtımı göğsüne yaslayarak ona sığındım ve gözlerimi kapattım, gerçekten bir an da uykum gelmişti. Şu an sadece onun kollarında uyumak istiyordum.

"İyi geceler sevgilim, güzel bebeğim." Diye fısıldadı kulağıma, saçlarımı  öperek.

"İyi geceler, Merih ve Merih." Diye mırıldandım uykulu şekilde.

"Merih ve Merih?" Diye sordu anlamayarak.

"Bi de küçük Merih işte.." Diye mırıldandım uykulu uykulu.

"Küçük Merih mi?" Gülmeme için kendini zor tutuyor olmalı ki sesi boğuk çıkmıştı.

"Hıhım. Küçük Merih. Artık senin Merihse onunda ismi Merih." Neredeyse uykuya dalmak üzereydim.

"Sen öyle diyorsan öyledir ama o küçük değil, güzelim." Diye fısıldadı saçlarımı öperek.

En son hissettiğim şey saçlarımı öpüşü oldu ve ben uykuya daldım.

*

Rüya mı görüyordum bilmiyorum ama gözlerimin önü kapkaranlıkken gecenin bir yarısı yatağımdan içimdeki o garip kötü hisle sıçrayarak uyandım.

Titreyerek gözlerimi açtığımda etraf kapkaranlıktı.

Derin bir nefes aldığımda en son ne zaman uyuduğumu bile hatırlamıyordum.

Başımı hemen sol tarafıma doğru çevirerek içimdeki o boşluk hissinin sebebini aradığımda Merih'in yanımda olmadığını gördüm.

Yatakta değildi.

Kaşlarımı çatarak sırtımı yataktan ayırdım ve etrafa baktım. Duvarlar camdan oldugu icin içeriden gelen çok ama çok kısık bir ışık olduğunu görüyordum.

Sanırım içerideydi.

Komedinin üzerindeki saati alarak gözlerime yakınlaştırıp baktığımda gecenin dördüne geldiğini gördüm. Acaba neden uyuyamamıştı?

Saati yerine bırakarak gözlerimi oyalayıp yataktan tamamen kalkarak odadan çıktım.

İçimde kötü bir his vardı. Neden bilmiyorum ama sanırım o yanımda olmadığı için bir huzursuzluğa kapılmıştım.

Odadan çıkarak ışığın geldiği odaya doğru ilerlemeye başladım. Sanırım mutfağın yanındaki o küçük odadaydı.

Paytak ama sessiz adımlarla o odaya yürüdüm. Aklımdan hiç ona seslenmek bile geçmedi neden bilmiyorum ama sessizce gittim odaya.

Odanın önüne vardığımda ben odaya girmeden onu gördüm. Sırtı bana dönük sehpanın yanındaki küçük koltukta oturuyordu.

Önce ona daha sonra sehpaya baktığımda içeri girmek için hazırlanan ayaklarım olduğu yere kitlendi.

Çünkü sehpanın üzerinde bir sürü şırınga bez parçası ve küçük bir şişe vardı.

Sudan çıkmış balığa dönerek ne yapacağımı bilmez bir şekilde olduğum yere çakıldım kaldım. Gördüklerim beni şok ederken dudaklarım kendiliğinden aralandı.

"Merih." Diye mırıldandım korkuyla.

Sessizliğin içinde sesim yankılandığında Merih kafasını ve bedenin bir kısmını bana doğru çevirdi.

O an onu gördüm. Kazağının sağ kolunu kıvırmış kolunda bir lastik ve elinde tuttuğu bir şırınga vardı.

Göz göze geldiğimde içimdeki tüm korkunun yeniden yıkıldığı yerden yükseldiğini hissettim. Kalbim hızlandı, nefesim kesildi, gördüklerimi silmek istedim ama en çokta kaçmak istedim.

Çünkü o geceleri beni uyutup, uyuşturucu kullanıyordu.

&&&

Bölüm Sonu♡

40. Bölüm net olarak final tarihimiz diyebilirim, bu bölümü nasıl buldunuz?

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere


Продовжити читання

Вам також сподобається

Lena - Gerçek Ailem Від

Жіночі романи

441K 29K 25
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...
YABANİ Від ᴛᴜɢ̆ʙα_

Жіночі романи

3.5M 79.6K 26
• Daddy issues • || Mardin'den Kaçış Serisi: I || * Kurgu ve isimler değiştirildi. "Bazen evler, dört duvar olmaz." Kadın küçücüktü fakat adamın k...
Devrim (+18) Від ᴛᴜɢ̆ʙα_

Жіночі романи

665K 19.2K 26
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
KARMAŞIK Від ✮⋆˙

Жіночі романи

570K 35.9K 12
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı. Babası ve abisi tarafından evin hizmetlisi gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri g...