KÖRDÜĞÜM

By 1zeynepiste

199 54 2

Bu benim hikayem. Burada birden çok acı var. Birden çok duygu var. İçinizdeki ışıkların teker teker söndüğün... More

Merhabalar🌼
~TANITIM~
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5.Bölüm
7.Bölüm

6.Bölüm

18 7 1
By 1zeynepiste






















İyi okumalar canımın içleri. 











.
















Bir orman yine benim etrafımı saran. Her tarafı kaplayan sis görüşümü değil sanki hayatımı da kapatıyordu. Hayatım zaten elimden gitmek üzereydi, ben onu tutmaya çalışıyordum. İçimdeki korkuya engel olamıyordum. Burası çok soğuktu, üşüyordum. Neden sürekli bu ormana geliyordum ben? Neresiydi bura? Annem ve babam hep burada beklerdi beni ama şimdi yoklardı. Sessizdi, çok sessizdi. Bu sessizlikti beni korkutan. Etrafımda dönüyor sisten birşeyler görmeye çalışıyordum, göremiyordum. Bu orman yutuyordu sanki beni. Beni alıyordu sanki, annem ve babamın yanına itiyordu. Peki ben gitmek istiyor muydum?
Aslında herşeyden çok istiyordum onların yanına gitmeyi. Ama şimdi değil, şimdi zamanı değil. Benim onların büyüttüğü kızı ortaya koymuşken değil. 

"Hadi kızım." Babam'ın sesi geldi uzaklardan bir yerden. Ses yankılanıyor, nereden geldiğini göremiyor duyamıyordum. Sis inadına artarken onların bir yerden çıkmasını bekliyordum sadece.

"Kızım sen bizi herşeyden çok istemiyor muydun?Bizden vazmıgeçtin?" Sesindeki kırgınlığı hissettim. Bende yok oldum burada. İki aradaydım, araftaydım. Burası soğuktu ama ben içimdeki çölde yanıyordum. İçimde yanan bu acı yeni alev almıştı ve söneceğe benzemiyordu. Şimdi hangisini tercih edecektim bilmiyorum. Ortadaydım. Ne görebiliyor ne de konuşup birşey diyebiliyordum. Dilim sanki tutulmuş, sanki olduğum yere çakılmıştım. 

"Biz gidiyoruz ve sen artık tek başınasın İklim. Artık annen ve baban yok."

Ağzımı araladığımda konuşamadığımı farkettim. Koştum. Önüme çıkan o yol boyunca koştum. Bulamadım, yetişemedim onlara. Bırakmışlar mıydı beni sahiden? Onlar bunu yapamazlardı. Beni yalnız bırakmazlar, bensiz duramazlardı. İçim soğuktu, üşümüştü yine. Yoklukları sanki daha ilk saniyelerden işlemişti bedenime. Yoklardı. Koştuğum, koşabildiğim yol boyunca yoklardı. Bu ormanda saatlerce çağırdım onlara. Bağırdım bu ormanın tam ortasında. Onlara dair hiçbir ses yoktu.
Gitmişlerdi tekrar benden. Bu sefer rüyalarımdan dahi gidip uçmuşlardı.

"Bunu yapamazsınız bana."

Gözlerimi korkuyla açtığımda komidinin üstünde duran telefonun alarmı da çalıyordu. Kapatıp tekrar sırt üstü yattım. Gözlerim boş boş tavanı izliyordu ve aklım gördüğüm kabustaydı. Bu bir kabus muydu onu bile bilemiyordum. Kabuslarım neredeyse her gün beni daha da içine çekiyordu. Her gün görüyordum ve beni çok yoruyordu. Onların gittiğini görmüştüm. Bu her seferkinden çok farklıydı,çok daha acı vericiydi. Beni bitirmesine izin vermeyecektim bu kabusların. Beni kurmaya çalıştığım hayatın ortasına engel olarak atmayacaktım. Sadece bir kabustu ve geçmişti. Daha fazla düşünmemen gerek İklim. 

Kalktığımda bir duşun iyi geleceğini bilerekten kendimi ılık suyun altına atmıştım. Bu sabah kahvaltı yapmadan çıkmam gerekecekti, duş beni fazlasıyla oyalıyordu. Saçlarımı iki taraftan yarım bir şekilde örüp arkasını salık bıraktım. Kulaklarıma nadiren taktığım küçük halka küpelerimi ve onun takımı olan kolyemi de takmıştım. Sude'nin yanında bunlar soluk kalıyordu tabi. Onun taktığı aksesuarların haddi hesabı yoktu ve o kadar aksesuarlarla hocalara yakalanmaması konuşulmazdı bile.  Ardından gözlerime eyeliner ve rimelimi de abartmadan sürdüğümde bu kadarının kafi olduğunu düşünmüştüm. Dolabımdan havanın soğuk olduğunu düşündüğüm için örme hırkamı aldım.
Dışarı çıktığımda dün başlayan rüzgarın daha da arttığını görmüş elimde olan hırkamı giymiştim. Üşümüyordum aslında, üşüyen içimdi ve bir hırkayla ısıtmak istemiştim. Olumlu olmamış aksine o hırka içimi inadına üşütmüştü sanki. Düşünmek istemediğim o kabusun yine içine itiyordum kendimi. Ne anlama geliyordu ve gerçekten gitmişler miydi? Hissedemiyordum içimde hiçbir duyguyu. Gittiklerini hislerimle anlayabilirdim ama içime işleyen tek şey hiçlikti. Kos koca bir hiçlik. Ben düşüncelerle hiçlikte buldum kendimi. 

Okula geldiğimde tüm düşüncelerim bir kenara dağıldı. Yanımda beliren Sude bende şaşkınlık yaratmıştı.

"Hayırdır erkenciyiz bugün?" Dediğimde gözlerini devirdiğinde bende gülmüştüm. Beraber kantine doğru ilerliyorduk.

"Sana da günaydın İklim." Yan bir bakış atıp masaya karşılıklı oturmuştuk. Oturmadan önce simitlerimizi ve çayımızı almayı eksik etmemiştik. Bizim kahvaltımız buydu ve emin olun bundan iyi kahvaltı hiçbir yerde yok benim için.

"Kızım normal değil mi erken gelmene şaşırmam?" Kafasını sallayıp çayından bir yudum aldı.

"Ne bileyim dünden sonra onlarla kafamı yormak istemedim ve güne erken başlamak bana iyi geldi. " Ardından bana bakarak devam etti. "Yüzünden düşen bin parça birşey mi oldu?"

Aslında sabahkinden daha iyiydim. Hatta unutmuştum ve şu ana odaklanmıştım. Çünkü düşünüp kendimi tekrar bir enkazın içine atmak istemiyordum. Sude ise yüzümden en ufak birşeyi bile anlayabilecek yetenek  vardı.

"Kötü bir kabus sadece çok mühim değil takılma." Kafasını 'tamam' anlamında salladığında önümüzdekilere döndük. Ve ikimiz de konuşmadık. Dün onun içinde verdiği savaşı anlamıştım ve bunu konuşup onu tekrar hatırlamak zorunda bırakamazdım. Bunu olabildiğince kendim halletmem lazımdı. Bir an önce birşeyler yapmaya başlayacaktım ve hatta bugün Murat denen adamı bulmak en iyisi olacaktı. Ama adamın hiçbir şeyini bilmiyordum, şirketi dışında.

"Sen Berkan'la konuşabildin mi, daha doğrusu ağzından laf almayı becerebildin mi ?" Somurtarak yüzüne baktım.

"Hayır söylediği tek şey şirketi, kötülüğü ve eskiden yaşanan her neyse bunun onun kafasında kurup onu suçlu gördüğü."

Bundan sonra nasıl ilerleyecektim ne yapacaktım, öğreneceğim ve duyacağım olası şeylere hazır mıydım? Bilmiyorum. Ortada birşey olduğunu anlıyordum ama olmaması ihtimali de olabilir miydi? Ya da Berkan'ın dediği gibi o adam kafasında kurup onu mu suçlu sanıyordu? Öyle olsa bile belki aralarında bir konu yanlış anlaşılmış olabilirdi. Sonunda ne olursa olsun öğreneceğim, duyacağım ve göreceğim herşeye hazırdım. Evet bir yandan da bunların benimle alakasını çözmeye çalışıyordum ama  Murat, Berkan'ın bana söylemediği birşeyin olduğunu söylemişti. Berkan'ın eskiyle alakalı olduğu bir konu neden benimle ilgili olabilirdi? Benimle alakası neydi? Bunun  tek cevabı Murat ve onun bana diyecekleriydi. Bana anlatacak tek kişi oydu.

"Bak İklim Murat konusunda ben hep yanındayım  ve her atacağın adımı her ne olursa olsun benimle atacaksın. Ben onu çoktan unuttum buna emin ol."

Ne yapmalıydım bilmiyorum, gerçekten onu dahil etmek  doğru bir karar mıydı? Ama ona ulaşmam için Sude'ye ihtiyacım vardı.

"Tamam, ben Murat'la konuşmak istiyorum Sude. Söyledim bunu ve sakın engel olmaya çalışma. Biliyorum kendimi tehlikeye atacağım ama bundan başka bir çağremiz yok. Gerçeklerin peşinde biz düşmezsek kim düşecek?" Yutkunup nefes aldım. "Bunun için senden başkası bana yardım edemez. Berkan bunu bilmeyecek zaten, o yüzden onun yerini bilen ve ulaşmamı sağlayacak da sensin. Ona ulaşmam lazım."

İkimizde bunun için hazırdık, farkındayım. Olabileceklerinde en az bunun kadar farkındaydım. Berkan bunu öğrenirse Murat'la aralarına bu sefer de benim konum girecek, benim yüzümden tekrar araları alevlenecekti. Hiçbir şey  beni çeviremezdi bu yoldan. Kendim bile geçemezdim bu yolun önüne. Bir kere atmıştım ben bu yola kendimi, vazgeçmek bu küçük kız çocuğuna yakışmazdı.

"Tamam aynı yerde olup olmadığını öğrenmem lazım, mağlum olaylarından dolayı sürekli yer değiştiriyor ama şirketinin yeri buraya çok uzak değil."

"Genellikle şirkete uğrar mı?" Şirketinde onunla konuşmak benim için daha avantajlı olurdu.

"Evet gününün yarısından fazla orada geçiriyor." Buna sevinmiş, içime adeta su serpilmişti. Çünkü onunla göz önü olmayan bir yerde buluşmak kendimi bilerek ateşe atmak gibi olurdu. Sen zaten kendini ateşe attın İklimciğim.
İç sesime gözlerimi devirdiğim sırada zil çalmıştı. Sude ile birlikte sınıfımızdaki yerimize oturmuştuk. Pek birşey konuşmadık. Konuşulacak birşey de yoktu. Ben kararlıydım, tüm korkularımı, cesaretsizliğimi bir kenara bırakmıştım. Tüm herşeye cesaretim vardı ve korkmuyordum da. Ben bana yakışanı, üstüme düşeni yapacaktım. Sonu nereye çıkardı bunu zaman gösterecekti bana, bize. Sude de en az benim kadar bu konuyu merak ediyordu, doğal olarak. Murat ile eski sevgili olmalarına şaşırmadım diyemezdim. Aslında şaşırmadığım şeylerden birisi de bazı şeylerin benimle bağdaşması. Murat'ın karşıma çıkması Sude ile aralarındakini sonradan öğrenmem, hayatımdaki herkesin benimle alakaları vardı. Durduk yere giren adamın bile. Hem Berkan hem de Sude'den dolayı. Ve şimdi ben tüm herşeyin peşinde düşmeye çalışıyordum. Tüm hayatımı , tüm hayatımdan kastım acılarımı bir kenara saklamış üstünü örtmüştüm. Aslına bakarsanız ben içimdeki çocuğu çıkararak tüm acılarımdan tekrar doğmaya çalışıyordum. Acılarımı yok ediyordum yavaş yavaş ve ben bunu en çok isteyenlerdendim Sude'den sonra. Onun benim için beni düşünmesi kadar güzel birşey yoktu. Benim için benden önce o üzülüyordu, kabus gördüğüm her gece onu çağırmamdan rahatsız olmuyordu, ağladığımda benimle birlikte ağlıyordu.  İyiklerimin en başında o geliyordu.

İyikileriniz olsun hayatınızda. O iyikileriniz tutsun sizi ayakta. Bazen ağrılarınızın geçmesi için bir ilaca ihtiyaç duymazsınız. Bazen yanınızda birinin olmasını istersiniz. İşte burada o iyikiler hep devreye girer. Sizinle birlikte o da üzülür bazen. Bazen tek tesselliniz o olur.

Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovalamış günün ne zaman geçtiğini anlamamıştım. Okul çıkışı Sude'yle benim eve gelmiş yemek yemiştik. Şimdi de Murat için ondan birşeyler öğrenmeye çalışıyordum. Berkan'a bugün için izin vermesini istemiştim o da zaten her seferinde itiraz bile etmiyordu.

"Bugün mü gideceksin onun yanına?" Elimi ne kadar hızlı tutarsam bu konu o kadar çabuk kapanırdı. Nasıl yapacaktım ona gidip ne diyecektim? Yakasına yapışıp hesap mı soracaktım. Nasıl yapacağımı düşünmeden gidip o an kendimi bırakacaktım. Tabii ki hesap soracaktım. Hayatımıza dahil olmasının sebebine kadar.

"Evet, gidip herşeyi kendim öğreneceğim. Berkan'ın bana birşey diyeceği yok ve ilk defa benden birşeyleri saklıyor. Bunu ben yapmazsam başka kim yapacak?"

İkimizde derin nefes aldık. Saat geç oluyordu ve benim o şirketten çıkmadan onun yanına gitmem gerekti. Aksi takdirde diğer türlü zorlaşacaktı. O gecenin aksine içimde çok farklı duygular, hisler vardı. Korku muydu? Evet. Ama bu korku onun korkusu değildi. Bu korku duyabileceğim şeylere hazır olup olmadığımın korkusuydu. Evet her şeye hazırdım ama tam şu an içime işleyen hislerin tarifi yoktu. Korkuma yenilmeyecektim, pes etmek benim bir kenara sakladıklarımın arasındaydı. 

"Hadi gidelim artık. Sen beni bırak sonrasında ben sana haber vereceğim." İkimizde ayaklanıp koltuğun kenarına bıraktığımız hırkalarımızı almış evden hiç vakit kaybetmeden çıkmıştık. Her adımımda içimdekiler netleşti, diyeceklerim netleşti.  Bu yolun sonu nereye giderdi bilmiyorum, ortada birşey var mıydı bu bile belli değildi. Biliyor ve hissediyordum ama birşeylerin olduğunu.Geçmişin kırıntılarıydı.

"Burası." Elini karşıyı göstererek kaldırdı. Büyük bir binaydı. Boydan boya mavi  camlarla işlenmiş üstünde kocaman harflerle 'ÖZER HOLDİNG' yazıyordu. Bu onun soy ismi olmalıydı onun iş yeri olduğuna göre. Derin nefeslerimi içimdeki kötü hislerin gitmesi için bıraktım.

"Bak İklim, bunu yaptığım için beni pişman etme. Sonrasında beni haberdar et mutlaka." Uzanıp ellerini tuttum sıkıca benim için endişelenmemesi için.

"Merak etme, çıkar çıkmaz ilk işim seni aramak olacak." Kafasını salladığında bende otomatik kapının önüne gelmiş ardından hiç soluklanmadan kendimi içeri attım. Tek isteğim buradan çıktığımda gerçekleri öğrenmiş olmaktı. Eğer gerçekten birşeyler varsa sonrası nasıl ilerleyecekti, beni etkileyecek miydi? 
Karşımda uzun masanın önünde duran asistan olduğunu düşündüğüm kadının karşısında belirdim. Sakin ol İklim, yanlış birşey yapmıyorsun. Sakın korkma.

Derin nefes aldım ve kendi kendime destek oldum.

"Merhaba, ben Murat Özer'e bakmıştım." Kadın güler yüzüyle bir o kadar da ciddi bakıyordu.

"Merhaba, bir görüşmeniz mi vardı? Randevu almış mıydınız?" Ne diyeceğim gayet ortadaydı, rica etmekten başka bir çağrem yoktu.

"Bir randevum yoktu ama önemli birşey konuşmak için gelmiştim. Siz yine de haber  verir misiniz?" Kadın bir süre ne yapacağını bilemeyerek bir önündeki kağıtlara, bana ve telefonuna bakıyordu.

"Peki, haber vereyim. İsim ve soyad alabilir miyim?" 

"İklim Sonay." Son dakikalarımdayım. Bir kaç dakika sonra onunla yüz yüze olduğumu düşündüğümde içim gerçekten de ürpermişti. İlk görüşmemde ben sanki onu tanımıştım. Sanki o gün gerçekten hayatımın içine tamamen dahil olmuştu. 
Kadın telefonu kapattığında bana döndü.

"Buyrun ben size odasına kadar eşlik edeyim." Masanın etrafından dolanıp yanıma geldiğinde ilerlemem için elini kaldırdı. Birlikte karşımızda duran asansörün önünde durmuş gelmesi için düğmesine basmıştık.  Çok beklemeden gelen asansöre bindiğimizde çok kalabalıktı ve sıkışmıştık. Bu benim düşüneceğim son şeydi. Şu an içimde kurduklarımın arasındaydım, hislerimin içinde. Hislerim vardı ama bu hisler tarifsizdi, her duyguyu hissediyordum. Buraya kadar olmayan duygularım burada canlanmıştı. Oraya gittiğimde ne ile karşılaşacağımı, ne olacağını kestiremiyordum. Ama içimdeki duygular hariç herşeye hazırdım. Bir yanım hep hazırdı ama bir yanım hep engel koyuyordu.
Bir kapının önünde durduğumuzda onun olduğunu anladığım küçük bir tablo vardı. Derin nefes alıp yanımdaki kadına döndüm.

"Teşekkür ederim, bundan sonrası bende." Gülümseyerek ona baktığımda o da benimle aynı tebessümle gülerek uzaklaştı. Kapıyı tıklamalı mıydım? Elim kapıya gittiğinde geri çektim. Acaba vazgeçip geri mi dönseydim? Bu bana yakışmazdı. Başka bir zaman mı gelseydim?

"Vazgeçmek için artık çok geç İklim, gir içeri."  Murat'ın sesi durduğum yerde sıçramama sebep olmuştu. Korkma. Sen değil, o senden cesaretli olup buraya gelmenden korksun.

Kapıyı tıklamama gerek olmadığını anlayarak ani bir cesaretle dalmış gibi oldum içeri. Kapıyı kapatmış öylece onun karşısında ayakta ona bakıyordum, o da bana bakıyordu. Yüzünde beni bekliyormuş gibi bir ifade vardı. Şaşırmamış aksine gelmemden zevk almıştı. Buraya onun ayağına gelmiş olmam gerçekten de bir saçmalıktı kabul ediyorum.

"Vay vay vay, kimleri görüyoruz? Buyrun oturmaz mısınız İklim Hanım?" Ardından keyifli bir kahkaha attı. "Uzun zamandır bu kadar keyif almamıştım, dur bir kahve söyleyeyim . Orta içtiğini tahmin ediyorum." 

Şu an benimle bas baya dalga geçiyordu ve bende onu izliyordum. Buraya gelmekle gerçekten aptallık etmiştim, hayır ne diye herşeyi merak ederdim ki. Derin bir nefes alıp kendime gelmem gerektiğini hatırlattım kendime. Ona ezdirmemeliydim kendimi. 

"Komik olduğunu düşünmüyorsundur umarım." Gözlerimi devirerek masasının karşısında duran açık kahverengi koltuğa oturdum o aynı rahatlığıyla devam ediyor telefondan ikimize kahve getirmelerini söylemekle meşgul olmuştu. Acelesi var gibi gözüküyordu yoksa gelir gelmez hemen kahve söylemesi neyin nesi anlamadım. Dur biraz soluklanalım aslan parçası.

Burada olsun sus iç ses, şakalaşacak bir zamanda değiliz. İçimden sakin ol diye sayıklıyordum ve bu işe yaramış olmalı ki sakindim. Zaten buraya gelmek zorunda hissetmiştim sakin olmak da zorundaydım. Konuşacaktım, konuşacaktık ve sonunda ikimiz de yolumuza bakacaktık.

"Ciddiyiz, o zaman bende mi ciddi olsam ne yapsam?" Hafif doğrulup oturma şeklini düzeltti ardında üzerinde olan takım elbisesinin düğmelerini iliklemişti. Ellerini birleştirip masaya koyduğunda ise yüzüne ciddi olduğuna dair bir ifade takınmıştı, bu adam benimle bas baya alay ediyordu. Sıkıntılı iş çekişlerimin ardından onun kahkahası tüm odayı doldurdu.

"Hayır bu durumun nesinden keyif aldın bu kadar? Ortada ciddi birşey var ve sen benimle alay ediyorsun, artık gerçekten ciddi olsan da konumuza mı başlasak?" Boğazını temizleyip bu sefer gerçek olduğunu düşündüğüm ciddiyetle bana döndü.

"Haklısın, bu kadar hızlı yanımda biteceğini bilmiyordum açıkcası." Kaşlarımı kaldırıp ona odaklandım iyice.

"Yani bu beklediğin birşeydi öyle mi?" 
'Evet' anlamında kafasını salladığında kapı tıklanmıştı. Gelenin az önce gördüğüm kız olduğunu farkettiğimde kahveleri koyarken aynı tebessümle bana gülümsemişti, oysa sert görünüme sahip birine benziyordu. Ve sanki beni uzun zamandır tanıyor gibiydi. Kafanı dağıtma İklim, konuna dön.

"Buraya neden geldiğimi zaten tahmin ediyorsundur." Diyerekten başlatmış oldum. "Buraya içimdeki merak yüzünden geldim-" Lafımı keserek söze girdi.

"Merakın yüzünden geldiğini biliyorum çünkü merak ettiğin şeylerin peşinden gitmeyi seviyorsun." Ağzım lafımın kesilmesiyle açık kalmış ve bu huyumu bilmesine de ayrıyetten çok şaşırmıştım.

"Her neyse işte, merak ediyorum ve tüm bu olanlar neden?Amacın ne? Ya da derdin ne mi diye sormam gerekiyordu?" 

Parmağını şıklatıp işaret parmağıyla beni gösterdi. Sorar gözlerle inadına ona bakmaya devam ettim.

"Derdim ne gayet ortada değil mi İklim? Derdim Berkan. Onun ismini duydukça bile sinirlerim tepeme çıkıyor resmen. Bunun sebebini sana anlatmayı düşünüyordum ama şimdi kararsız kaldım. Bunları bilmek hakkın mı? Berkan ile benim aramda olan bu meselenin seni ilgilendiriyor oluşu ayrı bir sinir edici birşey." Alaycı tavrından eser kalmadığında gayet ciddi ve yalan söylemediğini anlamıştım. Yani bana anlatacaklarının doğruluk payı vardı. Tabi anlatacak mıydı?

"Ben beni ilgilendirmese de bunları öğrenmem gerektiğini düşündüm sonuçta o gün o gece Berkan'ın karşısına benimle birlikteyken çıktın, orada o olaylara bende şahitlik ettim ve belki orada ki o karmaşanın nedeni de bendim. Bunları bilmeye hakkım yok mu?" 

Bakışlarını düşünceli bir şekilde masanın üstüne çevirdi. Ne onu bu kadar düşündürüyordu bilmiyorum ama eminim ki tüm bunların bir sebebi vardı.

"Berkan ile aranızda farklı duygular oluşuyor İklim belki de bu yüzden bilmek zorundasın, haklısın."
Berkan ile benim aramda farklı duygular oluştuğunu mu söylemişti o az önce bana? Tamam inkar etmek istemiyordum çünkü onun o bakışlarını ve ilgisini, düşünceli hallerini biliyordum. Ve beni lunaparka getirdiği gün ben tüm bunları anlamıştım ama bunun sevgi olduğunu düşünmüyordum, benim içimde bunca zaman başka bir duygu oluşmamıştı ona karşı. Benim ona karşı hep bakışım ya abi ya da patron olmasıydı. Onun yoğun isteği üzerine ismi ile hitap etmeye başlamıştım orası ayrı. Belki de birşeyler hissettiği için öyle demenden rahatsız olmuştu bunca zaman?

İç sesim bugün rahat bırakmayacaktı beni anlaşılan.

"Öncelikle Berkan ile aramızda bunca zaman hiçbir şey olmadı. Sadece şu sıralar aramızda çok farklı şeyler geçiyor. Konuyu dağıtmasan mı, sakladığın birşeyler var bunlar ne?"

Gözlerime bakıp güldüğünde dudaklarını bastırmış kafasını 'hayır' anlamında salladı.

"İklim bu kadar saf olma lütfen, Berkan ile neredeyse 6 7 senedir tanışıyorsunuz. Onun sana karşı olan aşkını hiç farketmedin mi? Hatta sanırım neredeyse 4 senedir sana bu duyguları hissediyor ama saklıyor onu abi olarak gördüğün için."

Gözlerim kocaman açıldığında nefesimin kesildiğini farkettim. Ne? Şu an bunun doğruluk payını ölçmek istiyordum. Yalan söylüyordu bana, değil mi? Sude onun her türlü kötülük yapacağını söylemişti ve bu da onun bir planıydı değil mi? 

"Bunu benim ağzımdan duymana üzüldüm, şu an yalan söylediğimi düşünüyorsun ama değil. Kanıt istiyorsan Sude'yi arayıp ona sorabilirsin hatta az beklersen telefonumda ses kayıtları var, bulabilirim." 

Ben ağzımı açıp birşey diyemiyordum. Berkan  ile ilk tanıştığımız günden bugüne kadar olan herşey gözümün önünden şerit gibi geçti. Onunla ilk tanıştığımızda aile sorunları ve bana söylemediği bir sıkıntıları vardı. Hatta benimle bile doğru düzdün samimi olmamıştı o ilk geldiğim günden sonra. Murat'a inanmalı mıydım bilmiyorum ama onun dediği o dört sene de bana gösterdiği samimiyeti, ilgisini anladım. Şimdi anladım. Şimdi gördüm. Şimdi oturdu kafamın içinde birşeyler. Ama hemen kendimi kaptırıpta ona inanmamalıydım.

"Dinle." Dediğinde bir kaç yere basıp sesler duyulmaya başladı.

"Berkan arıyor." Sude'nin endişe dolu sesini duydum.

"Aç hoparlöre ver." Bu da Murat'ın sesiydi.

"Alo?" Berkan'ın sesiyle bir an irkilmiştim nedense. Gerçeklerden irkilmiştim aslında.

"Efendim Berkan?" 

"Neredesin?"

"Evdeyim, birşey mi oldu?" Sude Murat'ın yanındaydı. Ama Sude ile Murat benden önce değil miydi?

"Seninle İklim hakkında konuşmak istiyordum da müsait misin yanına geleyim?" 

"Şey Berkan şu an kuzenim yanımda buradan çok uzun değilse söyler misin?" 

"Yüz yüze konuşmak istiyordum ama neyse artık. Şu an kafam pek iyi değil ve ne yapacağımı bilmiyorum." 

"İçiyor musun sen ve ne oldu İklim ile birşey mi oldu?"

"Evet, aslında birşey olmadı ama onun bana karşı birşey hissetmemesi ve elimden birşey gelmemesi beni üzüyor Sude. Bende acaba sen mi konuşsan onunla bunu çünkü ben diyemiyorum ona onu sevdiğimi. Bana her abi diyişinde sinirlerim bozuluyor ve ona bağırmaktan, incitmekten korkuyorum."

"Berkan dediğin gibi bunu yüz yüze konuşsak daha iyi ama onun üstüne gitme biliyorsun içine kapandığı bir dünya var, kız ailesini kaybetmesinin etkisinden çıkamadı." 

Murat sesi kapattığında bana baktı.

"Burada Berkan bizim Sude ile birlikte olduğumuzu bilmiyor çünkü Sude'yi benden kurtarıp uzaklaştırmıştı aklınca. Her neyse konumuz bu değil, şimdi inandın mı dediklerime?" 

Üstümden kaynar su dökülmüştü sanki. Ne düşündüğümün bile bilincinde değildim şu an ve ben neye şaşıracaktım, ne hissetmem gerekti bilmiyordum. Kendimi kos koca bir boşluğun içine atmıştım. Boşluğun tam içindeydim tam şu an. Ne hissedeceğimi şaşırmıştım. Evet tek takıldığım nokta buydu, ne hisetmem geektiği. Hayatımdaki tüm herşeyin benimle bağlantılı olmasının sebebi bu muydu? Peki Berkan bana nasıl bir açıklama yapacaktı, tek bahanesi benim onu abi olarak görmem mi olacaktı? Peki Sude? O herşeyi bilirken bunu bana farkettirmeden nasıl saklayabilmişti? Kırılmalı mıydım ona bunu söylemediği için? Buradan çıktığımda ne olacaktı? Herşeyi öğrendikten sonra herşey değişecek miydi? Ya diğer bilmediğim gerçekler, onları kaldırabilecek miydim?

"P-peki.." Sesim titrediğinde gözlerimi kapatıp devam ettim. "Berkan ile aranızdaki olay ya da benim bilmem gereken tüm gerçekler Murat?" 
Aramızda uzun bir sessizlik oluştu. Ben sustum, o sustu ve bizim bu susuşumuz konuşuyordu tam şu anda. Susmak bize iyi geliyordu. İçimizdeki acıları sıfırlamaya çalışıyorduk belki de. Anlatmakla anlatmamak arasında kalmıştı, farkındaydım. Kendi içimde bunların benimle alakasını çözmeye çalışıyordum. Cevabı buymuş ve Murat bana artık herşeyi anlatmak zorundaydı.

"Aslında bundan öncesinin seninle pek bir bağlantısı yok ama Berkan'a şans vereceksen onun nasıl acımasız ve kalpsiz biri olduğunu bilmen hakkın."

Sahi şans verir miydim? Ona karşı nasıl bir bakışım olacağını bile tahmin edemiyordum. Ne yapacaktım, bu duyduklarımı bilmiyormuş gibi devam mı etmem gerekti o söyleyene kadar? Ama o ne zaman bunları söyleyecekti bana? Ya da söyleyecek miydi? O kadar karışmıştı ki kafam gidip kime ne diyeceğimi bilemiyordum. Kendimde olduğumu düşünmüyordum. Sanki bedenim buradaydı ama ruhum bam başka yerlerde yerini arıyordu. Ben hissetmiyordum şu an hiçbir acımı. Boşluğun tam ortasındaydım, yerimi biliyorken yerimi arıyordum. Sadece bundan beş dakika öncesine kadar böyle değildim, bunları duyacağım aklımın ucundan dahi geçmiyordu. Ve şimdi duyduğumun ilk saniyesi ben kendimi boşlukta ararken buldum. 

"Kardeşim..." sesinin titrediğine şahit oldum. Sanki en hasas noktasıydı. "O Berkan'ı çok seviyordu İklim." 

Ona baktığında gözleri dolmaya başlamış kendini zor tutuyordu.

"Ve o kardeşime her seferinde umut verip gidiyordu. Tabi o kadar samimi değildik ama düşman da değildik. Tam ne oldu bilmiyorum aralarında çünkü kardeşim anlatmamak için direniyordu sürekli, neden bilmiyorum. O kadar neşe ve hayat doluydu ki her eve gelişimde onun içeriden gelen şen şakrak gülüşleri evin huzurunu yerine getiriyordu, zaten evin tek huzurunu sağlayabilen onun hayat doluşu olmasıydı. Ama şunu biliyorum, Berkan hiçbir zaman onu sevmedi. Sanki onu sevmemek için direniyordu. Bilmiyorum hâlâ daha aklım almıyor tüm olanları. Kelimeleri nasıl seçmem gerektiğini bilmiyorum. Bir zamandan sonra şen şakrak gülen kızın her gece kabuslarıyla karşı karşıya kaldık. Zorla yemek yiyor, zorla uyutuluyordu. Ve kolunda onlarca kesikle görür olmuştuk. O nefes alan kız sanki o günden sonra ölmüştü. Gitmediğimiz doktor kalmadı, onu her doktora kendim götürdüm. İşe yaramadı."

Zorla yutkundu. Kardeşine bağlı bir abi olduğu ortadaydı ve bunun sonunun ne olduğunu az çok tahmin edebilmiştim ama içimde kabul edemiyorddum bunu sanki. Neden? Bunun benimle ne alakası vardı?

"O...yani Berkan ona konuşmak istediğini söylemiş bir deniz kıyısında. Tabi o yine ümitlendi ve bana yalvarıp yakardı hem izin vermem konusunda hemde onunla gelmemem için. Benim gelmemi istemediğinde ben zaten içimde kötü şeyler hissetmeye başlamıştım. İzin verdim, verdim çünkü onun her gün gözümün önünde eriyip gitmesine izin veremezdim. Aslında düşündüğüm tek şey bu değildi, düşündüğüm şey bir aşkın ya da bu sevgi bir insanı neden bu hale getiriyor? Saçma. Onu deniz kenarına bıraktığımda ben gidene kadar bekledi sonrasında ne oldu bilmiyorum. Berkan mesaj attığında ona ümit vermiş tekrar, içinde giderken kelebeklerin uçtuğunu görebiliyordum. Eğer Berkan ona umut vermeseydi kardeşim şu an..."

Sustu. Tamamlayamadı çünkü tam şu an da karşımda gözyaşlarını tutamayan, ağlayan bir Murat vardı. Onu şu an o kadar iyi anlıyordum ki onu o acısından sarılmak istedim. Aslında onunla birçok ortak yaramız varken tek farklı yönümüz onun o acının sonunda bam başka bir adama dönmesi, benim ise o acının beni yıkmasına izin vermiş ve hep iyi bir insan olmuştum Murat'ın aksine. 

"Şu an yaşıyor olurdu işte İklim. Berkan ona umut verip o deniz kenarında ölüme terk etti. Cansız bedenini kıyıda buldum. Biliyor musun ağlayamadım ben. O gün içime nefret girdi. Evet o gün ağlayamadım ama o günden sonra her gece onun odasında onunla ağladım. Aslında ben onu çok yalnız bırakmışım. Ama bu demek olmuyordu ki ona umut bağlayıp ölüme sürükleyebilsin. Berkan benim düşmanımdan başka hiçbir şey olamaz İklim bundan sonra. Kardeşimin canını hiçbir şeyle ödeyemez. Benim acımı bunca sene hiçbir şey hafifletemedi ama o iki gün sonra unuttu, ardından başkasına aşık olabildi." Bana bakarak söylemişti son sözlerini.

"Kardeşimin neyi eksikti senden? Çirkin miydi? Hayır. O Berkan için elinden gelenin ardına koydu ama sen onun aşkından habersizsin. Ve şimdi kardeşime yaşattığı o durumu kendisi yaşıyor. Şunu da bil ki seni asla kazanmasına ben izin vermeyeceğim. Kardeşime yaşattığı herşeyi yaşayana kadar ben bu nefretimden vazgeçmeyeceğim." 

Sözleri o kadar inciticiydi ki haksız bir tarafı bulmak için çabalamıyordum. Kırıcıydı ama haklıydı.  Ne hissedeceğimi bilemiyordum. Duyduklarım karşısında yıkılmıştım. İçimde birşeyler kırılmıştı, yok olmuştu. Berkan tahmin edebildiğimden bile acımasızmış meğerse. Murat yalan konuşmuyordu çünkü onu gözlerinden ve olduğu halden anlayabiliyordum. Şimdi ne olacaktı bilmiyorum. Bilmiyorum çünkü konuşamıyordum. Öylece kalakalmıştım ve gözlerimden benden habersiz yaşlar süzülüyordu. Bir insana beslediğim iyi niyetin sonuçlarıydı bunlar. İçim kırılmıştı kalbim değil o zaten kırıktı  o zaten paramparçaydı. İçim kırılmış, burkulmuştu. 

"Ben..." Dedim gözyaşlarımın arasından yutkunmaya çalışarak. "...ben ne diyeceğimi şu an ne hissedebileceğimi bilmiyorum. Ama Berkan o zamanlarda çok sıkıntılıydı bilmediğim bir konuda anlam vermeye çalışıyorum. Veremiyorum. O böyle biri olamaz ya da bilmiyorum. Ben birşey bilmiyorum. Ben birşey göremiyorum, göremedim. Ben bilmiyorum. Bunlar benim suçum değil." 

Kulaklarım çınlamaya başlamış adeta bilincimi kaybediyordum. Ellerimle kulaklarımı kapattığında içimdeki 'senin suçun' diye tekrarlayan sesi susturmak için vuruyordum kafama. Her kafama vuruşumda o ses yükseliyordu. Olduğum yere çömelmiş kendi kafama vuruyordum. Ben, ben miydim bilmiyorum? Ben kimdim sahi? Siz biliyor musunuz benim kim olduğumu? İçimde kabullenemediğim o kadar şey olmuştu ki duyduklarımın benimle bir alakası olmamasını diledim. Bir insan bu kadar kötü olamaz diye düşündüm. İnanmak istemedim.
Murat beni durdurmaya çalışıp çalışanlardan su istiyordu duyduğum kadarıyla.

"İklim sakin ol." Endişeli sesini duyduğumda kolumu sertçe kafamdan ayırmış bana sarılmıştı. Kollarım onun omzuna düştüğünde ikimizde ağlıyorduk. Onun içi yanıyordu ve benim hiçbir şeyi kabullenemeyişim içimi yakıyordu. Odanın kapısı açılıp kapanmıştı bu süreçte. Bilmiyorum yerde ne kadar bu şekilde durduğumuzu. İkimizde sustuk, konuşmadık sakinleşinceye kadar. Başımda beliren ağrı gözlerimi de ağrıtıyordu. Onunda benimle aynı durumda olduğunu anlayabiliyordum. 
Boğazını temizleyip kırmızı gözlerle doğruldu.
Masanın üzerinde duran suyu alıp bana verdi yavaşca.

"İç biraz iyi gelir." Bir kaç yudum aldıktan sonra doğruldum. Sakinleşmiştim ama başımdaki o ağrı kendini her saniye daha da belli ediyordu. Kafamın içinde dönen düşüncelerim acılarım olmuştu. Ben hiçbir şey görememişim oysaki. Aslında herşeyin bir sebebi varken ben o kadar pembe bakmıştım ki herşeyin siyah olabileceği aklımın ucundan geçirmemiştim. Benden öncesinde geçen herşey bile beni ilgilendiriyordu sonunda. Benden öncesi beni ilgilendirmiyordu evet ama içime o ateşi bırakan duyduklarımdı. Murat'ın acısını anlayabiliyordum, kardeşine tutumu Berkan'ın kardeşinin ölümüne bir nebze sebep oluşu. Evet o denize Berkan sürüklememişti ama o umutlarıyla sürüklemişti onu denize. Anlayabiliyordum. Evet içime hiç sevda ateşi düşmedi ama anlayabiliyordum.

"İklim?" Diye seslendi o da toparlanmış bir şekilde karşımdaki yerine oturduğunda. Sesindeki ciddiliğin arkasında duran kırgınlığı hissedebiliyordum. 

"Ben birşey söylemek istemiyorum Murat. Herşey gözümün önündeyken ben o herşeyi göremedim. Kendimi suçlu hissediyorum ve bundan sonra ne yapacağımı bilmiyorum."

Gözlerimdeki yaşları sildim. Dışımdan değil içimden ağlıyordum aslında. İçimde bir yara oluşmuştu, aslında kalbimin her tarafında bir yara vardı benim.

"Tüm bunlar bu dediklerim bir süreliğine aramızda kalsın. Emin ol bu daha iyi olur, kendini yıpratma yaşadığın şeyi anlayabiliyorum. Berkan hakkında bunları söylemem ise onun ne kadar kalpsiz bir insan olduğunu bilmen içindi onu sana düşman etmek değildi. Ama her ne olursa olsun kardeşime yaşattıklarını yaşamadan onun peşini bırakmayacağım."

Belki de haklıydı. Bir süre kimseye bişey dememem gerekiyordu. Murat bana bunları anlatmıştı ve bundan sonra aramızda bunlar gün yüzüne çıkana kadar aramızda kalacaktı. Evet o bunları anlattı diye içimdeki o kin geçmemişti, o her ne olursa olsun kötüydü ve ben ona aynı yaklaşımımı hep sergileyecektim. İkimizinde bir yerlerde acısı ortak ama o o acının ardından kötü biri olarak çıkmıştı ben ise iyi biri olarak.

"Tamam herşey aramızda kalsın. Ben artık gideyim." Hızlı bir şekilde ayaklandığımda o da benimle birlikte kalktı. Duvarın kenarında gözüme ilişen saat şaşırmama neden olmuştu. Saat neredeyse 9'a geliyordu ve o kadar olmuş olması bu saatten sonra işe gidemeyeceğimi göstermişti. Zaten her halde izin isteyecektim.
Kendimi kötü hissediyordum ve bunun hiçbir şekilde tarifi yoktu. Ben tekrar yıkılmıştım. O güçlü kızı tekrar zayıflatmıştım. İçimdeki acılarım yüzümdeki en iyi simalarımı benden almıştı yeniden. Ateş içime düşmüştü ve o düştüğü yeri yakıyordu, söner miydi bilmiyorum ama içimi hiçbir şey hafifletemezdi. Su içsem daha da körlenirdi biliyorum. Birilerinin yanımda oluşu yine bu ateşi harlardı. Hayatımda olan herkesin benden sakladığı birşeyler vardı. Ve bunları benden saklamaya da devam edeceklerdi. Bunca sene bana hiçbir şey dememiş şimdi ise içimdeki yaraların sebepleri olmuşlardı. Kırgındım, yorgundum, nefret doluydum bilmediğim bir nedenden ötürü. Neden nefret doluydum? Kim bana ne yapmıştı? Ben kendimden başkasına zarar vermemiştim ama onlar bana o kadar zarar vermişler ki ben bunları hiçbir zaman görememiştim.
Bilmiyorum bundan sonra ne olacağını ama ben eski ben olacağım. Ben yerimde duracağım acılarımla. Acılarımla baş başa yaşayacağım, gerekirse biteceğim ama ben o acılarımla baş başa yaşayacağım. Bu acı, bu yara benim yüreğime bırakılmıştı. Şimdi yıkık bir şekilde buradaydım karşılarında. Sadece bir dakika da duyduğum bu şeylerin içimde oluşturduğu yarayla buradayım. Kendimdeyim ama içimde onlardan çok uzaktayım.










.




Elimden geldiğince uzun bir bölüm yazmaya çalıştım yavaş yavaş aksiyonları arttırmak için çabalıyorum. Umarım başarılı bir şekilde ilerletmeyi başarırım hikayeyi. Oy ve yorumlarınızı unutmayın.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.❤️













30.11.2023


Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 51.1K 60
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...
546K 34.8K 12
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı. Babası ve abisi tarafından evin hizmetlisi gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri g...
351K 23.1K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
346K 18.8K 43
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...