PARÇALI HAYATLAR SAĞ-SOL...

By onuseviyorum105

41.7K 4K 2.9K

Türkiye'de olduğu gibi, Avrupa'da da başkaldırı yılı olan 1968 yılının gençlik eylemleri, Üniversitedeki boyk... More

Ben Bışar
Ben Zafer
İstanbul'a Yolculuk
Sosyalist Düşünce Derneği
İlk Karşılaşma
Kavga
Veda
ilk temas
Ülkü Ocakları
Ömer'in kıskançlığı
şikayet
Oya Sencer olayı
Zamansız Yumruk
Zafer'in İlgisi
Zafer'in kokusu
Kıskançlık
Beklenmedik Öpücük
Red ediliş
Dertleşmek
Zafer'in Geçmişi
Senden Gidemiyorum
Aşk Acısı
Çatışma
Çıkmaz Yol
Sevgilim Mi?
İlk Sevişme
Bırakma Beni Zafer
Delirmek
İntikam
Turan'ın Öfkesi
Seni Çok Özledim
Baran'a Zorbalık
Sadece Öp Beni
Ruhların Birleşimi ( yarı smut )
Baran'ın Katilleri
Korkuyorum
Şüphe
Kırmak
Z Harfi Kim ?
Hasretinden Prangalar Eskittim
İçine Kapanmak
Ölümden Bahsetme
Vazgeçirmek
Kaza
Yaşayan Ölü
Cevabı Bulunmayan Sorular
Üç Fidanın İdamı
FİNAL
Duyuru

Kanlı Pazar

514 62 21
By onuseviyorum105

Bu şarkıyla okumanızı tavsiye ederim...
Çünkü bir eyleme hazırlayacaksınız kendinizi 🙃

Keyifli okumalar ❤️

***

16 ŞUBAT 1969 ( KANLI PAZAR )

Günlerdir Zafer'e her ne kadar dil döksem de sonuç olumsuz olmuştu. Ve ne kadar istemesem de bugün 16 şubat pazar günüydü artık. Eylemin olacağı gündü

Amcam güneş çıkar çıkmaz montunu üzerine geçirip dışarı çıktı. Bende yataktan kalkarak perdeyi kornişlerden biraz çektim. Dışarıyı gözlemlediğimde Devrim başkanın arabasını gördüm. Devrim başkan huzursuz doluydu. Elindeki sigarasını tam içmeden yere atarak ayağıyla ezdi ve amcam ile tokalaştı. Amcam sonra da başka birileriyle tokalaşarak arabaya bindi.

Hayır bunca tehlikenin olduğu günde burada öylece durup elim kolum bağlı bekleyemezdim. Zafer'e yada amcama en ufak birşey olsa ölmekten bir farkım kalmayacaktı.

Bildiğim kadarıyla eylem saat on gibi olacaktı. Çünkü dün akşam Ben, Cemal, Memo, Ramo ve Mesut ile dışarı çıkacağımız zaman amcam yanımıza gelmişti. Özellikle yarın saat on'dan sonra evden çıkmamamızı tembih etmişti. Hemde defalarca kez uyarısını yapmıştı. Bende ona defalarca kez neden diye sormama rağmen Nuh deyip peygamber dememişti...

Amcamlar gittikten sonra, odanın bir köşesine kullanmadığımız ama sürekli aynı yerde duran sandalyeye geçip kalçamı yasladım. Bacağım benden izinsiz olarak makinaya bağlanmış gibi dakikalarca sallanmaya başladım. İçimdeki bu kasvet bir türlü geçmek bilmeyince sandalyeden kalkarak sıkıntılı bir şekilde salona geçtim.

Başımı çevirip koltuğa baktığımda babaannem kedimi kucağına almış, bir eliyle göz yaşlarını siliyor diğer eliyle de kedinin sırtını okşuyordu. Nenemi bu şekil görünce gözlerimi sıkıntıyla yumuldu

Yüreğim paramparça olmuş gibiydi sanki. Nasıl ki ben hem Zafer hem de amcam için bu kadar kasvet doluysam. Ninem de oğlu için aynı duyguları besliyordu. Çünkü, o bir anneydi. Sanki bugün kötü birşey olacağını hissediyor gibiydi. Gözlerimi açarak titrek dudaklarımı dişlerim arasına kıstırdım. Ardından yavaş adımlarla ninemin giderek zorda olsa dudaklarımı araladım. "Pamuğum neden buradasın. Bak saat daha çok erken değil mi? Hem salonda buz gibi olmuş" salonu gerçekten keskin bir hava esir almıştı.

Demek ki amcam çıktıktan hemen sonra ninemde salona gelmişti. Ninem dolu gözleriyle önce bana bir müddet yüzüme baktı. Sonra da hiç birşey söylemeden tekrar kedime bakarak iki eliyle kucağına yaslattı. Dayanamayıp odama gittim ve kalın battaniyemi yaptığım gibi getirdim. Ninenim üzerine attığım. Vakit kaybetmeden sobanın içindeki kovayı aldım ve içindeki külü boşaltmak için götürüp çöplüğe boşalttım. Sonra balkona giderek içine biraz kömür ve odun ekleyerek tekrar sobaya koydum ve kibritle yaktım. Birkaç dakika sonra içerdeki buz gibi hava yerini sıcak havaya bıraktı. Kedimi alıp sobanın yanındaki yatağına indirdim.

Ninem çatallaşmış sesiyle "Oğlum kedi açtır. Git biraz süt getir" dedi.

Nineme kısaca bakarak başımı salladım ve mutfağa giderek süt ve biraz su karıştırıp bir kaba koydum. Ve hızlıca salona geçtim. Çünkü şuan bir dakika bile bana o kadar kârdı ki acele etmem lazımdı.

Salona geldikten sonra süt dolu kabı kedimin önüne koydum. Kedi de çok acıkmış olmalı ki, önüne koyduğum sütü anında bitirdi. Bu hareketi ninemin keyfini biraz da olsa yerine getirmişti. Bende güldüm ve mutfağa giderek biraz daha süt getirdim.

Ayağa kalkıp doğrulduktan sonra bir süre beraber buruk bir şekilde kedinin süt içisine bakarak gülümsedik. Nineme baktığım an iç geçirdi. Yavaş adımlarla yanına gidip, yanaklarından öptüm.

"Pamuğum, niye erkenden kalktın? Canın mı sıkıldı? Haydi anlat oğluna"

Ninem ise, bana baktığında dudakları titredi. Bana çaktırmadan alt dudağını ağzına yuvarlatarak dişledi ama gözündeki yaşları gizleyemedi. Elimi yanaklarına götürüp gözyaşlarını teker teker sildim ve yanaklarından öptüm. Kendime çekerek sıkıca sarıldığımda ninemin ağzından yıllar sonra ilk defa o sözleri çıktı.

Titreyen sesiyle fısıldadı "Ben Mustafa'mı çok özledim yavruum!!" dedi ve sesi kimseye gitmesin diye dudaklarını sertçe dişlemeye başladı. O ağladıkça bende ağlıyordum. Daha çok sarıldım. Babamın simasını unutalı o kadar yıl olmuştu ki, acaba yaşamış olsaydı nasıl biri olurdu diye hep merak ediyordum. Ninem her defasında sana çok benziyor derdi.

"Ahmet'ime de birşey olursa ben yaşayamam" omuzları ağlamaktan sarsıldı.

"Babaannem, öyle deme ne olur"

Başımı diğer tarafa çevirdiğimde annem kapıya yaslanmış başındaki eşarbın kenarını gözlerine götürmüş ninem gibi, başını önünden kaldırmadan sessiz sessiz ağlıyordu.

Kime üzüleceğimi şaşırmıştım. Ama bildiğim tek birşey vardı. O da Taksim caddesine gidecektim. Önce amcamı eve yollamam gerekiyordu. Ardından da, Zafer'e görünüp peşimden gelmesini sağlayacaktım. Belki beni orada görürse peşime takılırdı.

Birkaç dakika öylece koltukta bekledik. Ninem biraz olsun sakinleşince annem de kalkıp odasına geçyi. Kapıyı da ardından yavaşça kapatıverdi. Bende babaannemi koltuğa uzattım ve üzerine kalın battaniyemi de attım. Bir süre beklediğimde nihayet uykuya dalmıştı.

Uyuduğundan kesin emin olduğum an bir solukta odama fırladım. Kıyafetlerimi çıkarıp kalın elbiselerimi giyindim.

Dışarıya baktığımda hava sisli ve karla karışık hafif yağmurluydu. İnsanı karamsarlığa sürükleyen bu bu görüntü, yaklaşmakta olan bir tehlikenin habercisi gibiydi sanki. Kalbimde ise büyüyen ve gittikçe daha da korkunçlaşan sıkıntının tanımını yapamıyordum. Beni daha da ürküten şey ise, uzaklardan gelen köpeklerin uluma sesleri oldu Hatta öyle ki normal köpeklere göre garip bir uluması vardı. Belki de bana mı öyle geliyordu, bilmiyordum. Ama bu 16 Şubat'ı hayatım boyunca uğursuz birgün olarak kabul edecektim.

Sessiz bir şekilde tam kapıya gideceğim vakit, ayağım yerdeki bir oyuncağa takılınca başımı omzumun üzerinden çevirip Cemal'e baktım. Cemal ise, gözünü yavaşça açarak esnedi ve sersem gibi bana bakmaya başladı. Boğuk çıkan sesiyle "Nereye böyle? Niye erkenden hazırlanıyorsun?" diye sorunca ağzımı açıp açıp kapattım.

Ben sıkıntılı bir halde sustukça Cemal yataktan kalktı. Ayağa kalkarak yanıma geldi ve sorgularcasına gözümün içine bakmaya başladı."Kardeşim bir soru sordum!! Kargalar henüz bokunu yemeden, nereye bu saatte?"

Bakışlarımı kıyafetlerime çevirdikten sonra huzursuz çıkan ses tonumla "Cemal işim var. Daha sorguya çekme beni"

Arkamı döneceğim vakit, Cemal sertçe omuzlarımdan tuttu. Kendinden emin bir sesle "Bende geliyorum, o vakit" dedi.

Hafif yüksek çıkan ses tonum ve çatılı kaşlarımla "Cemal işim var dedim kardeşim. Bırak beni gidiyorum ben"

"Bekle giyiniyorum" diye diretti.

Oldum olası inatçı insan sevmemiştim ama sevdiğim insanlarda hep en inatçı olanındandı.

Cemal'e bir süre baktığımda İlk başta bütün kuşkularımı kendime saklamayı düşündüm. Sonra bu kuşkular içinde boğulacağımı düşündüğüm an Cemal'e herşeyi anlatmaya karar verdim. Arkamdaki yatağıma geçip kalçamı yasladım. Sıkıntılı ve bir o kadar hızlı nefesler alarak alt dudağımı sıkıntıdan defalarca kez ısırmaya başladım.

Cemal giyinirken korkudan kararan yeşilerimi yerden kaldırıp ona baktım ve "Büyük bir eylem olacak Cemal. Şimdi de amcam da Zafer'de orada bulunuyor"

Cemal afallayarak yüzünü buruşturdu. Belliki o da en az benim kadar tedirgin olmuştu. Yüzüme saniyeler boyunca baktığında, dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım ve devam ettim; "Cemal, amcamın başına en ufak birşey gelse bak babaannem yaşayamaz. Eğer ki Zafer'e birşey olsa...Ben ya-yaşayamam anlıyor musun? Yaşayamam"

Cemal daha fazla dinlemeden, hızlıca giyinmeye devam etti. Sonra da kimseye görünmeden kendimizi dışarı attık. Öyle ki, adımlarımız bile koşan bir insanın adımları kadardı. Hızlı olmak zorundaydık. Çünkü iki gün önce gazetede bir haber okumuştum. Gazete bildiğin sağcılara cihat çağrısı adı altında manşetler atmıştı. Yani sağcılarla solcuları çatışmaya zorluyorlardı.

"Kim söyledi sana, sen nereden biliyorsun"

"Zafer söyledi geçen gün...Neyse konuşmada çabuk ol saat 9.30'a geliyor zaten. Eylem başlamadan amcama ulaşmamız lazım" Cemal atik bir hareketle başını salladı. Otobüs durağına yetiştiğimizde Taksim caddesine giden otobüs yoktu. Sinirden elimi durağın olduğu direğe defalarca kez vurup bağırmaya başladım. İnsanlar benim delirmiş olduğumu düşünüyordu kesin. Çünkü çoğunun eylemden haberi yoktu. Bu yüzden Cemal kolumu tuttuğu gibi, çekiştirdi ve gelen ilk otobüse atladık. Çünkü arabalarda o tarafa gitmek istemiyordu. Hepsi tedirgindi.

En iyi ihtimal olarak da, Taksim caddesine, yakın bir yerde indik. En yakın dediğim yer ise, gideceğimiz yere yarım saatlik bir yoldu. Bir de otobüs yavaş hareket edince daha çok sinirlenmiş otobüs şoförüne hızlı olması için kaç kere tartışmaya girmiştim.

Taksim'e yakın yerde indiğimizde direkt kolumdaki saate baktım. 10.40 yazıyordu. Kahresindi. Korkudan açılan gözlerimle Cemal'in yüzüne baktım. "Cemal! Gözünü seveyim hızlan biraz kardeşim. Allah kahretsin ki geç aldık...of amına koyayım. Ninemin de ağlayası tuttu"

Cemal kolumu tutup "Hadi yürü yürü koş" diye hafif bağırdı.

Beraber seslerin geldiği yere doğru koşmaya başladık. O kadar hızlı koşuyorduk ki insanlar dönüp dönüp bize bakıyordu ama kimseyi umursayacak halde değildim.
Eylemin olduğu tarafa yetiştiğimizde ise. kalabalıktan kimseyi göremiyordum. Müthiş bir kalabalık vardı. Sesler İstanbul'u ayağa kaldıracak kadardı.


Derneğe üye olanların çoğu buradaydı. Hatta o kadar kalabalıktı ki, değil amcamı görmek tanıdık sima bulmakta bile güçlük çekiyordum. Çünkü yirmi binden bile fazla kişi vardı alanda. Ön safta duranların, ellerinde ise pankartlar vardı. Pankartlara baktığımda ise şu cümleler yazıyordu;

"Emperyalizme karşı Mustafa Kemal Atatürk Yürüyüşü"

"Emperyalizme Ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü

"6. Filo Defol"

Amerikan Filosu Alenen Yeni Bir Provokasyondur"

Bu pankartlar gibi onlarca yazılı parkart vardı. Cemal'in kolundan tuttum. Kalbim ağzımda gelmişti adeta. Önlere doğru koştuk. Amcamı aramaya başladık. Bütün devrimci sendikacılar buradaydı.

Camilerden sela sesleri gelince çoğu devrimci şaşırmış gibi başlarını kaldırarak camiye bakmaya başladılar. Sela ne alakaydı. Anlaşılan sağcıları daha çok örgütlemek içindi bu.
Kalabalığın içinden bir ses gelince başımı sesin geldiği tarafa çevirdim. Devrim başkan, yüksek bir yere çıkmış, yanlarında ise amcam ve diğer Soldernek başkanları vardı.


Devrim başkan eline mikrofonu alarak yüksek sesle

"Devrimci kardeşlerim, konuşmaktan çekinmeyin, bizi susturmaya çalışıyorlar ama susmayacağız. Daha çok konuşacağız. Sesimizi duyurana kadar, gür bir sesle haklarımızı savunmak zorundayız"

Alkışlar ve ıslıklar kopunca, alt dudağımı dişlerim arasına aldım. Gözümden yaşlar gelerek dinlemeye devam ettim. Devrim başkan eliyle herkesi susturunca devam etti.

"Bizim ülkeye, Amerikan emperyalizmi sokmaya çalışıyorlar. Bizim yapmamız gereken, gelecek nesillere daha güvenli bir ülke bırakmak"

Tekrardan ıslıklar çalındı. Pankartlar daha çok havaya kalktı. Sol yumruklar havaya kalkarak hep bir ağızdan defalarca kez yüksek sesle

"KATİL FİLO DEFOL"

"KATİL FİLO DEFOL"

"KATİL FİLO DEFOL"

Gözümü kapattım bir süre. Her bağırtı yüreğime vuruluyordu adeta. Hem hak veriyordum buradaki devrimci gençlere. Hem de sevdiklerim için müthiş derecede korkuyordum. Çünkü gazetelerde açıkça kanlı bir eylemin yapılması için günler önceden manşetler atılmıştı bile. Az çok ne olacağını tahmin edebiliyordum. Devrim başkanın sesi tekrardan kulağıma ilişince gözümü açtım ve daha çok kulak kabarttım.

"Bizim yapmamız gereken, gelecek nesile, kutsal ve onurlu bir yaşam, haysiyetli bir yaşam ve en önemlisi de, güvenli bir ülke bırakmak" deyip kısa bir bekledi. Amcama ve diğer devrimci başkanlara baktı. Onlardan onay alınca devam etti "Devrimci kardeşlerim.... ülkede hukuk kalmamış, gençlerimiz iş bulamıyor, herkeste bir gelecek korkusu var. Ülkede anayasa diye bir şey kalmamış bunun için buradayız, sesimizi daha çok yükselteceğiz, çünkü bu yaşamak değil, bizimde daha onurlu yaşama ihtiyacımız var. Ama hükümetimiz, Amerika'nın ülkemizin içinde rahat dolaşması için, bir çaba içerisinde, buna izin vermemeliyiz, daha gür sesle"

"KATİL AMERİKA, ÜLKEMDEN DEFOL"

"KATİL AMERİKA, ÜLKEMDEN DEFOL"

"KATİL AMERİKA, ÜLKEMDEN DEFOL"

Defalarca kez söylediler. Amcam da ellerini havaya kaldırıyor gençleri daha çok eyleme katıyordu.
Kaşlarımı kaldırdım. İçime derin bir nefes alıp Cemal'e döndüm. Benim aksi yönüme bakıyordu. Korkuyla karşı tarafa baktığımda en önde Zafer olmak üzere diğer Ülkü ocakları başkanları vardı.

Onlar da baya kalabalıktı. Sayıları binleri bulmuştu. Tekbirlerle, pankartlarla ve ıslıklarla bu tarafa doğru koşuyorlardı.

Hepsinin yakasında ise Türk bayrağı, gazeteye sarılı birer sopa ve demir çubuklar vardı. Sanırım herhangi bir aksilikte birbirlerini tanımaları içindi bu. İşte korktuğum başıma gelmişti. Çünkü devrimciler de boş değildi. En az onlar kadar tehlikeli aletlerle gelmiş saklıyorlardı.

Dönüp amcama gözüm değdiğinde sinirli bir şekilde bizim tarafa bakıyordu. Hızlıca aşağı atlayarak, kalabalığın içinden bize taraf koşmaya başladı. Fakat, Zafer ve diğer kalabalık sağcı kesim, bu tarafa daha çok yaklaştı. Hep birlikte ellerini havaya kaldırmıştılar.

Zafer ve diğer başkanlar ne söylerse aynı sözleri tekrar ederek bağırıyorlardı.

"KOMÜNİSTE, GAVURA ÖLÜM"

"ALLAHU EKBER"

"ALLAHU EKBER"

Dediler ve koşmaya başladılar. Zafer ile göz göze geldiğimde ise korkudan daha çok yutkunmaya başladım. En öndeydi başına bir şeyin gelmemesinin imkanı yoktu.

***

Devamı diğer bölüme, maksat sıkılmayın 😉

Continue Reading

You'll Also Like

87.6K 5.9K 42
[TAMAMLANDI] Eşcinsel içerikli bir hikayedir, hikaye iki erkeğin aşkını konu alır. Çakır, zamanında komutanlıktan tecil edilen bir adamdır. Talas ise...
74.6K 6.6K 83
[TAMAMLANDI] Kuzeninin düğününe katılan Güney, gelin almak için gittikleri evde gelinin erkek kardeşi Eren'e fena tutulur. Ancak o düğünde Güney'i ba...
156K 10.6K 36
Son nefesim... Bir virüs gibi bulaşıcısın sen be adam!! Ama seni nedense yok etmek içimden gelmiyor,daha çok bağlanıyorum öleceğimi bile bile...
101K 4K 46
Eşcinsel konulu hikaye rahatsız olan gelmesin... 06.12.2019-02.04.2020