Dün nişandan sonra direkt eve geldik. Biraz sohbet ettikten sonra herkes erkenden yataklarına geçti. Amcamı tek yakalamaya çalışacaktım ama yok. Bir türlü denk gelemedik. Üstüne birde Devrim başkan da gelince biraz oturdular. Sonra da beraber derneğe gittiler. Saat geç olunca kafamda binbir düşünceyle gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım Ama uyuyamadım. Hayır Zafer katılmasa olmaz mıydı amına koyayım.
Oflayıp, artık ne zaman uyudum bende bilmiyorum ama sabah gözümü zar zor açtım.
Sabahta annem her zamanki gibi sobaya odun atmış yengemle kahvaltıyı hazırlamıştı. Kahvaltı faslından sonra, odamda biraz daha takıldım. Ayşe'de gelince Gülsüm ve Yıldız'la dünkü nişanı konuştuk. Sohbet bir süre sonra kadın kısmına geçince odamda onları başbaşa bırakarak salona geçtim. Ayşe'de çok durmadan evine gitti.
Amcam ise eşofmanını giymiş düşünceli bir şekilde koltukta oturuyordu. Sonra sıkıntılı bir sekilde ayağa kalktı ve sigarasını alıp balkona çıktı. Bende başımı babaanenmin dizine koymuş amcamın hareketlerini izliyordum.
Babaannem ise sıcak sobanın yanında sessiz sessiz saçlarımla oynuyordu.
Uzun zamandır bu kadar kalabalık bir şekilde bir yere gitmemişlerdi. Onlar için de değişiklik olmuştu. Hem yarın gençler olarak sahile çıkardık belki.
Memo'ya baktığımda ise sobaya yakın yerde erkek kardeşini ayağıyla Yukarı kaldırıp, indiriyordu. Ardından amcamın oğlunu. Kendisi çocuk gibi olunca hareketleri de çocuk gibiydi. Ama Memo'ya yakışıyordu bu hareketler.
Cemal ise amcamın yanına giderek Turan ile buluşacağını söyledi. Amcam bu konuda Cemal'i pek kısıtlamazdı. Onay verdi. Hem aylar önce askerliğini de bitirmişti. Geçenlerde amcama kendine ait işyeri açacağından bahsediyordu
Şimdi de ayakkabısını giyiyordu. Kapıyı açıp tam dışarı çıkacaktı ki Memo hızlıca ayağa kalktı ve Cemal'in yanına uçtu.
"Cemal, şimdi sen buraları pek bilmezsin kardeşim. Kaybolursun falan. O yüzden bende seninle geleyim" dedi. Başımı ninemin bacağından alıp onlara doğru yürüdüm. Sessiz bir ses tonla "Turan'ın yanına gidecek amına koyayım sen nereye hemen" dedim
Memo buruşmuş yüzüyle bana dönüp yanaklarını şişirdi. Tek kaşını kaldırarak "Olsun. Yinede tek kalmasın. Hem bende Ramo'nun yanına gidecektim. Kitabım orada kalmıştı. İki gün sonra dersim de başlayacak"
"E ara kendisini okula gidince getirsin sana"
"Yav sanane amına koyayım. Çıkıp gezeceğim belki ala alâ" diye sitem etti.
"Siktir amına koyduğum. Git ne yapıyorsan yap"
Cemal bize güldüğünde Memo'yla birbirimize ters ters baktık. Sonra da onları arkamda bırakıp içeri adımladım. Onlar gittiklerinde, bende amcamı tek yakalayarak Zafer'in bana anlattığı konuyu açmak istedim. Peki ama nasıl soracaktım şimdi!
Ya bana sen nereden duydun? derse ne cevap verecektim. Sıkıntılı bir şekilde ofladım. Hem Zafer için hemde amcam için mecburdum. Bir şekilde lafı o mevzuya getirmem gerekiyordu
Amcam ise hala düşünceli bir şekilde balkonda sigarasını içiyordu. Bir dakika kadar cesaretimi toparladıktan sonra balkona çıkarak amcama bakmaya başladım. Amcam ise sigarasını bitirdiğinde başını bana çevirdi. Tebessüm eden yüzüyle göz kırptı. Kollarımı götürüp beline sardım. Gözlerim dolunca amcam eğilerek kafama öpücük kondurdu.
"Aslan yeğenim benim!" dedi ve elini balkon kapısına attı. "Hadi gel içeri geçelim, hava buz gibi oldu"
Başımı göğsünden çekmeden "Dün niye Devrim başkanla öyle apar topar gittin evden amca?" diye sordum. Cevap gelmeyince biraz uzaklaşarak yüzüne baktım. Kaşlarını belli belirsiz çatmış sıkıntılı bir şekilde bana bakıyordu.
"İşim vardı oğlum. Diğer şehirdeki başkanlar da derneğe gelmişti. Çoğu benim dostum olur. Beraber onların yanına gittik"
Anladım der gibi başımı yavaşça salladım. İçeri girdiğimizde koltuğa geçtik oturduk. Yengem çayları doldurdu. Gülsüm'le yıldız dün gece yaptıkları keki tabaklara koymuştu.
Benim soracağım soruyu birden Yıldız sorunca, rahatladım. "Dayı, yarın yola çıkıyor muyuz"
Amcam bir süre Yıldız'a baktı. Sonra da bakışlarını ondan alıp nineme çevirdi. "Birkaç gün daha buradayız güzelim. Hafta sonu inşallah yola çıkarız"
Ninem yutkunarak tesbihini cebine iliştirdi. Önce anneme sonra halama döndü. "Niye oğul! Bir işin mi vardır?"
"He anam. Biraz işim var burada. Devrim'e yardımcı olmam gerekiyor"
"Oğul. Bu siyasetin peşine çok düşme. Sana da birşey olacak diye.." ninemin gözleri yaşarınca amcam yanına gidip kendine çekerek sarıldı.
"Çocukları bir anda ortada bırakamam ana. Önce yerime birini bulayım sonra ayrılacağım"
Boğazımı temizleyerek "Devrim başkanla ne işin var amca. Yani merak ettiğimden sordum"
Amcam yüzüme ters bir bakış atarak "Bışar, oğlum sende herşeyi merak eder oldun ha. Bak fazla merak bilirsin ne yapar insana"
Annem gülüp, elini amcama doğru salladı ve başındaki eşarbın kenarını ağzına götürerek kıkırdamasına devam etti. Amcamdan laf alamayacağım belli oldu. O vakit bir an önce Zafer'i ikna etmem gerekiyordu. Çaylarımızı içtikten sonra amcam Devrim başkanın yanına gideceğini söyledi. Ben de fırsattan istifade ederek montumu giydiğim gibi kendimi dışarı attım.
Ülkü ocaklarına yetiştiğimde ocağın önü kalabalıktı.
Birkaç lüks araba vardı. Ömer iti de, kapıda bekliyor diğerleri ile sigara içiyordu. Benimle göz göze geldiğinde sinirli bakışlar atarak içeri girdi. Ağzımın kenarıyla "Yarağım başı" dedim.
Orada ne kadar bekledim bilmiyorum ama diğer arabalar oradan uzaklaşınca, Zafer bir kaç dakika ocağın önünde bekledi. Ocağa üye genç biri ona çay getirdi. Zafer elini omzuna iki kez vurup yanından gönderdi ve elindeki çayı karıştırdı. Bir yandan da cebinden sigarasını çıkardı. Paketinden bir dal çıkarıp, tam dudaklarının arasına yerleştirecekti ki benimle göz göze geldi.
Beni beklemiyordu. Gözlerini kısıp tekrar baktı. Sigarasını yakmadan içeri gidip montunu aldı. Ardından arabasına atlayarak yanıma vardı. Kolumdaki saate baktığımda, henüz saat öğle on iki idi. Amcam eve geç gelirdi zaten. Ramo'nun annesi de bize geleceğini söylemişti. Onlarında beni merak edeceğini sanmıyordum. O yüzden akşama kadar rahattım.
Ben düşünceli bir şekilde Zafer'in arabasına bakarken Zafer konuştu. "Yavrum hala arabaya bakacak mısın öyle?"
Zafer'in sesini duymamla başımı silkeyerek arabaya geçip bindim. Zafer arabayı sahile çekti. Bir süre ne ondan ne de benden ses çıkıyordu. Birkaç dakika sonra aramızda zuhur eden sessizliği bozdum. "Zafer, eyleme katılma ne olur. Bak içimde bir huzursuzluk var"
Zafer'de aynı ben gibi huzursuz görünüyordu. Başını bana çevirip yüzüme baktı ve elini yanağıma kaldırdı. Baş parmağıyla okşadıktan sonra "Merak etme, birşey olmayacak bir tanem" dedi
"Nasıl bu kadar eminsin?"
Dünden beri bu olayı düşünmekten başıma ağrılar girmişti. Bu öyle berbat öyle yıpratıcı bir duygu ki, Zafer'in tırnağı çizilse yüreğim paramparça olacak gibiydi. Birde bu sefer ki büyük bir eylem olacaktı.
Geçen gün gazetede gördüm. Trabzon'da sağcılar tarafından 6. Filoyu protesto gösterisinde, komünist kesime saldırı olmuştu. On dördü ağır olmak üzere toplam yüz elli kişiye saldırı düzenlenmişti. Hal böyle olunca, İstanbul'da ki protestoda ilk hedef Zafer olacaktı. Adım kadar emindim.
Zafer sorduğum soruya cevap vermeden dudaklarıma eğildi. Gözlerim nemlenip kapanınca iki damla yaş yanaklarıma doğru yuvarlandı. Dudaklarıma kısa ama etkili bir öpücük kondurup geriye çekildi. Ama elini çenemden çekmeden "Ağlama bir tanem" diye fısıldadı.
Onun da üzgün sesini duymamla yüreğim bin parçaya ayrıldı. Biliyordum. İlk hedefleri Zafer'i indirmek olacaktı. Zafer'de bunun farkındaydı."Zafer. Sevgilim bak senin tutuklu halin henüz bitmemiş. Ne olur yakalanma bak ucunda idam var bunun!!"
Artık açık açık konuşuyordum. Yoksa vazgeçeceği yoktu. İdam kelimesi ile Zafer'i yan yana eşleştirdiğimde yüreğim sancılandı. Ama mecburdum. Bir şekilde vazgeçirmem gerekiyordu. O bana bakıp sustukça sinirden kendimi yiyip bitirecektim. Elimi kaldırıp parmaklarımı saçlarıma daldırdım. Sinirli çıkan ses tonumla "Nerede yapılacak lan bu siktiğim eylem. Hangi tarihte yapılacakmış?"
"16 Şubat Pazar günü, Taksim'de yapılacak ama bak seni oralarda, herhangi bir yerde görürsem. Senin için hiç iyi olm...."
Onu dinlemden bağırdım. "İLLA KATILACAKSIN YANİ AMINA KOYAYIM"
Yavaş yavaş daha çok sinirleniyordum. Bana katılma diyor ama kendisi en ön safta yer alacaktı. Yüzümü her iki avucu arasına alarak "BAĞIRMA...Katılmak zorundayım diyorum sana. Neden anlamıyorsun. Ben olmasam en ufak şeyde beni hedef tutacaklar. Ne farkı kalacak haa!!"
Yüzümü avuçları arasından kurtardıktan sonra elimi arabanın kapısını atıp çıkacaktım ki kolumdan tutup inmeme izin vermedi.
"Bekle" dedi ve başıyla karşı tarafı gösterdi. Tam karşıma baktığımda
Cemal araya girmiş bir şekilde Memo ve Turan kedi köpek gibi birbirine gireceklerdi. Turan, Memo'nun yakasını tutmuş ama arada Cemal var diye ne Memo yumruk atabiliyor ne de Turan. Sadece sinirle birbirlerine bakıyorlardı.
Sinirden titreyen ve gülümsemeye varan dudaklarımla "Bunların şerefini sikeyim. Hani Memo gidip Ramo ile gezecekti. Bu piçin, bu şerefsiz Turan'ın yanında ne işi var şimdi"
"Doğru konuş lan. Sikmiyim ağzını" gözlerimi devirdim. Kardeşine hiç laf ettirtmiyordu amına koyayım. Zafer'e cevap vermeden sinirle tekrar inmeye kalkıştığımda omuzlarımdan tutarak beni göğsüne bastırdı.
Bir süre direndim ama elini yanağıma getirip, defalarca kez saçlarımdan öptü. Az önceye göre daha sakin olduğuma emin olunca, dudaklarımı Zafer'in yanağına bastırdım. Bu sefer kendime sinirlendim. Böyle bir şeyde yalnız bırakıp gitmek de neyin nesiydi.
Birkaç dakika o şekil arabada bekledik. Memo, Turan ve Cemal üçlüsünün çocuk gibi kavgasını izleyerek güldük. Çünkü çocuk kavgası gibiydi. Yoldan geçenler bile onlara bakıp gülüyordu.
***
Finale son 6