ZAMAN ALEVİ

By ElifKaplan3

890K 72.7K 24K

Yetişkin okurlar için uygundur! Nüzhet Yalıyar, başarılı bir iş kadınıdır. Hayattan tek bir isteği kalmıştır... More

1. Bölüm: Saçmalık
2. Bölüm- Ayrıntılar
3. Bölüm-Karmaşa
4. Bölüm-Delilik
5. Bölüm- Yeni Bir Sayfa
6. Bölüm - Şok Tablosu
7. Bölüm- Tablonun Sonuçları
8. Bölüm - Ateşkes
9. Bölüm - Küçük Gerçekler
10. Bölüm- Saruhan'ın Planı
11. Bölüm - Beklenmedik Durumlar
12. Bölüm - Büyük Karar
13- Nüzhet'in İntikamı
14- Kabullenme
15. Bölüm- BayanX
16. Bölüm- Sorgulayan Nüzhet
17. Bölüm- Farkındalık ve Gerçekler
18. Bölüm- İtiraflar
19. Bölüm- Saruhan'ın İstekleri
20. Bölüm- Bilinmeyen Detaylar
21. Bölüm- Akış
22. Bölüm- Sensizlik
23. Bölüm- İlk Ayrılık
24. Bölüm-Alfa Saruhan
25. Bölüm-Dert Ortağı
26. Bölüm-Kıskanç Nüzhet
SARUHAN'IN İMKANSIZI
27. Bölüm-Saruhan'ın Nüzhet Hikayesi
28. Bölüm-Huzur
29. Bölüm-İsimsiz Arzular
30. Bölüm- Saruhan'ın Düşmanı
31. Bölüm-Temel İçgüdü
32. Bölüm-Saruhan'ın Sırları
33. Bölüm-Ani ve Beklenmedik
34. Bölüm-Tırmanan Gerginlik
35. Bölüm- Hedef
36. Bölüm-Büyük Tehlike
37. Bölüm- İntikam Hikayesi
38. Bölüm-En Zor Gece
SARUHAN'IN HİSLERİ KISIM 1
40. Bölüm-Ev
41. Bölüm- Özlem
42. Bölüm-Günlerden Sonra İlk Kez
43. Bölüm-Nüzhet'in Hayatı
44. Bölüm-Kelebekler
GEÇMİŞTEN BİR SARUHAN
GEÇMİŞTEN BİR SARUHAN KISIM 2
GEÇMİŞTEN BİR SARUHAN KISIM 3

39. Bölüm-Aşılanan Umut

8K 1.1K 393
By ElifKaplan3

Merhaba Nüz ve Saru severler. Yeni bölümle karşınızdayım.

Küçük bir hatırlatma yapmama izin verin. Kurgumuz gün geçtikçe büyüyor aramıza birçok yeni okur katılıyor, ilginiz beni inanılmaz mutlu ediyor ancak bunun zıddı olarak oy ve yorumlarımız artacağına düşüyor.

 Her zaman bu problem devam ediyor. Ben özellikle yorumlara çok önem veriyorum çünkü bir yazar için kurgusu hakkında yazılanları okumak hem mutlu edici hem de çok keyif verici. Ayrıca motivasyon da sağlıyor. Keşke bizimle empati yapabilseniz.

Lütfen biraz daha dikkat edelim. Okuyan herkesten en az 5 yorum bekliyorum. Unutmayın ben bölümü yazmak için günlerce uğraşıyorum siz 5 10 dakikada okuyup bitiriyorsunuz. Emeğime olan saygınızı yorumlarınızla görmek istiyorum.

Umarım 1000 oy ve 1000 yorumu rahatlıkla görebiliriz.

Duyurulardan ve alıntılardan haberdar olmak için takip edin.

insta: elifkaplan3watty

tw: 3lifkaplan3waty #zamanalevi tagiyle yorumlarınızı bekliyor olacağım.

Keyifli okumalar❤️

Sabah uyandığımdan beri üzerimde beni harekete geçiren, iyi hissettiren güzel bir enerji vardı. Midem bulansa bile moralim bozulmadı. Bunun nedenini biliyordum, bugün Saruhan'ı görecektim. Onun heyecanı ve mutluluğu sarmıştı etrafımı. Tuhaftı belki ama benden ayrı kaldığı o zamanlardaki hissini sadece iki günde derinden tecrübe etmiştim. Kitap sayfalarına yazdığı tüm o duyguları anlamaya başlamıştım. Birinin yanı başında olup o kişiye uzak olmak insanı çok yaralıyordu. Şu an istesem onun yanına gidebilirdim ama bunu yapamıyordum.

Duş aldım, gardırobun karşısına geçip en güzel kıyafetleri seçmeye çalıştım. Tıpkı bankanın patronu olduğum gün gibi oldukça şık aynı zamanda kışkırtıcı bir takım seçtim. Saçlarımı özenle yaptım. Makyajım ile kıyafetim bir bütünlük sağladı ve aynada gördüğüm Nüzhet çok hoşuma gitti. Takılarımı takarken bir an gözlerim ellerime takıldı. Yüzüklerim... Onları çıkarmalı mıydım? Saruhan hakkımızda bir boşanma haberi yaptırdığına göre artık yüzüğü takmamam gerekiyordu o haberin doğruluğunu kanıtlar bir şekilde. Parmaklarım yüzüklerimi çıkarmak için hareket etti ama o an bir şey beni durdurdu. İstemsizce Saruhan'ın alyansımı taktığı gece aklıma düştü. İkimiz de sarhoş olmak istemiştik ve Saruhan nikahımızda yüzüğü takmayı unutmuştu. Yüzümde acı bir gülümseme belirdi. Yutkundum, ağlamamak için zor tuttum kendimi. Bir an keşke o zamanlara dönebilsek diye içimden geçirdim. Canım yansa, parmaklarım titrese de yüzüklerimi çıkardım. Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım yaşları bertaraf etmek için. Saruhan zamanı geldiğinde yüzüklerimi parmağıma tekrar takacaktı. Şimdilik onlardan ayrılıyordum. Yüzükler madenden yapılmış olsalar bile duyguları ve hafızaları vardı. Bu yüzden çok can yakıyorlardı.

Geçecekti tüm bunlar son bulacaktı. Sadece sabretmem gerekiyordu, şu an kalbimin burkulması normaldi. Sürecin en başındaydım. Kendime geldiğimde topuklu ayakkabılarımı giydim, parfümümü sıktım, Saruhan bu kokuya bayılıyordu. Karşısına geçtiğimde vereceği tepkiyi merak ediyordum.

(Kıyafeti siyah hayal edin :))

Çantamı alıp odamdan çıktım ve salondan geçerken abim ile karşılaştım. Bir an gözleri kocaman oldu. Özellikle de derin göğüs dekoltemi gördüğünde.

"Vaov Nüzhet! Nereye gidiyorsun?" dedi abim şaşkın bir suratla.

"Bankamı geri almaya. Oturup burada bekleyeceğimi sanmıyordun herhalde."

"Banka halen senin. Bir dakika sen nereden biliyorsun?" Kendi ağzıyla itiraf etmişti. O da biliyordu gelecekte olacak gelişmeleri.

"Beni çok hafife alıyorsunuz, güceniyorum." Yanından geçtim ve merdivenlere yöneldim.

"Nüzhet bugün olmaz," dedi abim arkamdan gelirken.

"Asıl bugün orada olmalıyım. Hiçbir güç beni bugün evde tutamaz. Sadece..." Bir an o büyük detayı unuttum. Eski arabam halen Saruhan'ın garajındaydı. Şu an kendime ait bir arabam yoktu.

"Beni oraya götürmen gerekiyor." Abim sinirli bir nefes verdi.

"Neden söz dinlemiyorsun? Neden hep kendi doğrularınla hareket ediyorsun?"

"Bugün orada olmam ikimizin de yararına olacak. Madem Saruhan boşanma haberi yaptırıyor ben de ona uygun davranmalıyım o halde." Abim gözlerimdeki kararlılığı gördü ve o andan itibaren sustu. Kahvaltıyı es geçtik, zaten normal şartlarda sabah kahvaltı yapan biri değildim. Bunu düşündüğümde Saruhan ile olan öğle buluşmalarımız aklıma geldi. O anları özlediğimi fark ettim. Midemi bulandıran avokadolu sosu bile...

Abim ile arabadayken tuhaf bir melodi duyulmaya başladı çantamın içinden. İlk başta garipsedim sonradan hatırladım yeni telefonumu. Efe Bey ve ekibi benimle irtibat kurmak için bana özel bir telefon getirmişlerdi.

"Günaydın Nüzhet Hanım, sizi takipteyiz bilginiz olsun," dedi hemen telefonu açtığımda.

"Tamam, konuştuğumuz gibi."

"Evet, iyi şanslar."

"Teşekkürler." Telefon kapanırken abim beni inceledi. Konuştuklarımızı duymuştu.

"O arabanın içinden sen de çıksaydın önlem almak isterdin," dedim açıklamaya çalışarak.

"Fazla güvenlik önleminin zararı gelmez," dedi ve arabayı kullanmaya devam etti.

"Bana bir araba lazım, böyle olmaz. Seni şoförüm olarak kullanamam. Saruhan arabamı göndersin." Abim bir kahkaha atınca şaşırdım. Sanki bu halimle dalga geçer gibiydi.

"Bunu yapmaz Nüzhet çünkü o da evde olmanı istiyor. Sadece birkaç ay dişini sıkamaz mısın?"

"Hoşuna gidiyor değil mi beni köşeye sıkışmış görmek. Emrindeymişim gibi olması."

"Hayır gitmiyor sadece bu haldeyken bile kuyruğunu dik tutmana şaşırıyorum."

"İşte seninle olan farkımız bu, sen bunu yapamazsın." Abim lafımı duyunca gözlerini kısıp bana baktı. Onu sinirlendirdiğimi görebiliyordum.

"Her zaman formundasın," dedi ve bir daha da ağzını açmadı. Kısa süre içinde genel merkezin önünde durduk. Tahmin ettiğim gibi birçok kamera vardı etrafta. Gerçi Efe Bey bile çağırmış olabilirdi onları. Arabadan inmeden önce aynadan yüzüme baktım. Sert ve kesinlikle güçlü görünmek istiyordum. Yılmamış ve savaşmaya hazır bir kadın gibi...

Kapıyı açtım ve birçok kamera aynı anda bize doğru döndü. Dimdik yürüdüm ve Saruhan'ın arabasının burada olduğunu gördüm. İçeriye girdiğimde ilk başta bir uğultu oldu sonra yüzler bana doğru döndü. Ortama sessizlik hakim olmaya başladı. Herkes karşılaşmamızı bekliyor gibiydi. Saruhan'ın arkası dönük olduğu için o geldiğimi fark etmedi.

"Saruhan Candar!" dedim gür bir sesle. O önüne yavaşça dönerken kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Sadece iki gündür o yüzü görmüyordum. Şu an duygusal olmanın sırası değildi. Ona doğru birkaç adım atarken bir an gözlerinin döndüğünü fark ettim. Direk bakışları dekoltemin üzerine çevrilmişti. Abim kadar o da şaşırmıştı.

"Nüzhet Yalıyar!" dedi o da kendini toparladığında.

"Yeni patrona merhaba demeye mi geldiniz?" diye ekledi hemen. Sesli bir kahkaha attım. Yüzüm küçümseyici bir ifadeye dönerken ona birkaç adım daha yaklaştım.

"Bankamı elimden alabileceğinizi mi sanıyorsunuz. Hemen pes edeceğimi mi? Hiçbir güç bankamı elimden alamaz. Siz bile!" dedim meydan okuyan bir tavırla. Gözlerimin içine alaycı bir gülümsemeyle baktı.

"Hamile bir kadınla tartışmak istemiyorum."

"Hamile olmam tartışma yeteneğimi elimden almıyor. Bu iş burada bitmeyecek ve kazananın kim olduğunu göreceksiniz." Gıcık bir şekilde gülümsedim. Kendimi ana fazla kaptırmıştım. Sadece şunu hissedebiliyordum. Aramızda büyük bir cinsel gerilim oluşmuştu. Etraf yanıyordu, normal bir zamanda olsak tutuşmamız an meselesi olurdu. Saruhan'ın bakışları birden elime odaklandı. Yüzüklerimin olmadığını fark edince anlık da olsa gözlerindeki o acıyı gördüm. Hemen kendini toparladı ama benim içimi yakmayı da başardı. Çünkü onun yüzüğü halen parmağında duruyordu. Elini gizlemek istedi. Ben de ona birkaç adım daha yaklaştım aramızda santimler kalmıştı. Gözlerimizi birbirimize diktik sanki iki düşmanmışız gibi, ben onun yanından geçip gittim, o da benim yanımdan geçip gitti ama bakışlarımızla konuştuk. Beni takdir ettiğini anladım, yüzünü kara çıkartmadım sandığı gibi davranmadım.

Odama çıkacağımı anladı ama sesini çıkarmadı. Ben daha tamir edilmemiş bir oda beklerken yepyeni bir oda karşıladı beni. Çok şık ve moderndi içerisi daha ferah olmuştu. Bana söz vermişti ve çoktan sözünü yerine getirmişti. Kendimi koltuğuma bırakırken ağlamamak için zor tuttum kendimi. Sonra masanın üzerindeki çiçeği fark ettim. Ayağa kalkıp masanın etrafından dolaştım. Üzerinde bir kart vardı ve üç gün öncesinin tarihi atılmıştı. Solmaya başlayan kırmızı güllerin arasından kartı aldım ve okumaya başladım.

"Yeni ofisini umarım çok beğenirsin, artık camdan duvarlar yok ve seni istediğim kadar öpebilirim. Seni çok seviyorum."

Mafya lideri olmayan kocan, taze baba adayı

Saruhan Candar

Ağlarken gülmek deyimini şu an resmen yaşıyordum. Saruhan... Araba saldırısının olduğu gün ofise uğramak istediğimi söylemiştim ama o gün ailemle biraz fazla vakit geçirdiğim için bunu yapamadım. Saruhan bana böyle bir sürpriz yapmış olmalıydı o gün gelip bu çiçeği almamı istemişti.

Kartın üzerinde defalarca kez gezindi gözlerim. En sonunda kartı çantama attım, oda çok boğucu gelmeye başladı. Bu karşılaşmanın beni mutlu edeceğini, daha iyi hissedeceğimi düşünmüştüm ama yanıldığımı üzüntüyle fark ediyordum. İki gün bile olsa onu çok özlemiştim. Varlığını tekrardan yanı başımda hissetmek ondan ayrı kaldığımdaki büyük boşluğu hatırlatıyordu. Daha fazla orada kalamadım. Hemen telefonumu çantamdan çıkarıp yengemi aradım.

***

Önüme konulan yemekler çok iştah açıcı görünüyordu, avokado rahatsız etmedi beni. Can sıkıntısından yemeğe saldırmışım gibi oldu. Burada Saruhan ile günlerce buluşup yemek yemiştik, beni buraya alıştırmıştı. Karşımda oturan yengem bu tıkınırcasına olan yememi pek onaylamadı. Haklıydı, bu bir duygusal açlıktı.

"Hemen haberinizi yapmışlar, bankada olanları." Yapmışlar değildi ben yaptırmıştım. Her şey düzeldiğinde parayı basıp tüm haberleri internet hafızasından sildirecektim. Böyle bir şeyin mümkün olması içimi rahatlatıyordu.

"Şaşırmadım," dedim ekmeğimden bir ısırık almadan önce.

"Nüzhet... Yanlış anlama ama çok sessizsin. Seni konuşturmaya çalışıyorum ama hep kısa cevaplar veriyorsun."

"İyi değilim, sabah evden çıkarken onu göreceğim için heyecanlıydım. Pek öyle olmadı, canım yanıyor." Arkama yaslandım, nefes almaya çalıştım. Yüzüğümün olmadığını fark ettiği andaki o üzüntüsü, şaşkınlığı gözümün önünden gitmiyordu. Sahte boşanma davası kağıtları eline ulaşınca ne hissedeceğini tahmin bile edemiyordum. Bu çok mu ileriye giderdi bilmiyordum.

"Kendini toplamalısın, birazdan doktora gideceğiz. Evde istediğin kadar dertleşiriz." Onu onaylayarak başımı salladım. Tabağımda kalan son lokmalarla ilgilenirken birden yengem kolumu dürttü. Soru soran bir suratla ona baktım.

"Saruhan burada," dediğinde nefesim kesildi. Kafamı çevirip etrafa baktım.

"Köşede o bizi göremez." Bakışlarımı yengemin gösterdiği tarafa kaydırdım. Yeni gelmişti. Üzerindeki paltoyu çıkarırken berbat görünüyordu. Sandalyesini çekip oturduğunda sıkıntılı bir şekilde yüzünü ovuşturdu. Orada o kadar yalnız ve çaresiz duruyordu ki, daha fazla ona bakamadım. Tüm kötü duygular üzerime yağarken sakinliğimi kaybettim. İlk gözyaşı yanağımdan hızla süzüldü. Burada daha fazla kalamazdım. Onu böyle mahvolmuş bir şekilde izleyemezdim. Biraz sakinleşmek adına lavaboya gitmeye karar verdim. Çantamı aldım ayağa kalktım ama duygularımı kontrol edemiyordum. Yengem bana anlayışla bakarken konuşamadım zaten o da ne yapacağımı anladı. Bir elim ağzıma kapanırken diğer elim çantamı tutuyordu. Beş altı adım atmıştım ki çanta elimden düştü ve zeminde ses çıkardı. Hızla çantamı aldım ve kendimi lavaboya attım. Düşünmek istemesem de beynimde hızlı bir akış vardı.

Evliliğimizin ilk günlerinde evindeki yalnızlığını bana anlatmıştı. Şimdi yine o haldeydi. Tek başınaydı, birlikte savaşmamıza izin vermiyordu. O an ona öyle kızdım ki, sağanağa geçmiş gözyaşlarım durdu. Bu yolu o seçmişti ve katlanmak zorundaydı. Ona ne kadar zor gelse de... Bunu söyleyen mantığımdı, içimdeki aşık kadın onun için kahroluyordu, ona anlayışla yaklaşmaya çalışıyordu. Derin nefesler aldım, sakinleşmeye çalışırken ellerimi yıkadım. Aynadan kendime baktım, gözlerim biraz kırmızıydı ama beni idare ederdi. Kapıyı açıp dışarıya çıktığımda yeni bir şaşkınlıkla karşı karşıya kaldım. Koridorda ikimizden başka kimse yoktu. Bana yaklaştı, bunu yapmaması gerekiyordu, aramıza bir duvar örmesi lazımdı ama hayır o da karşı koyamıyordu. Canı yanıyordu. İlk başta gözlerime bakamadı, bakışları kıyafetim üzerinde gezindi.

"Karnını sıkan kıyafetler giymemelisin," dedi sakin bir ses tonuyla.

"Karnımı sıkmıyor, iki günde bir şey değişmedi. Karnım büyümedi, birazdan kontrole gideceğim."

"Biliyorum," dedi. Birkaç saniye bir şey söyleyemedi. Sanki çekiniyordu. En sonunda gözleri gözlerimle buluştu. Oradaki yorgun Saruhan'ı gördüm, canı acıyan Saruhan'ı da. Onu hiç bu kadar yorgun görmemiştim. Gözleri yorgunluktan dolayı kızarmıştı, göz altları çökmüştü. Bu tablo bana şunu gösteriyordu; Saruhan geceleri uyuyamıyordu.

"Yüzüklerini çıkarmışsın," dedi en sonunda. Onu çok rahatsız etmişti, bir an erken mi diye düşünmeden edemedim.

"Boşanıyoruz, unuttun mu? O haberi sen yaptırdın." Bunu beklemiyordu, yüzünde minik de olsa bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Beni fazla hafife alıyordu.

"Nüzhet..." dedi karşı çıkar gibi.

"Planına uyuyorum, görmüyor musun? Bunu sen istedin Saruhan. İkimizin de acı çekmesini sen istedin!" Sesimi son anda frenleyebildim. Karşımda onun da mutsuz olduğunu görüyordum. Bir an her şey çok saçma geldi. Birlikte karşı çıkabilecekken o daha zor bir yol seçmişti.

"Haklısın." Karşımda onu boğarmış gibi görünen sesli bir nefes aldı. O an tüm vücudumla ona çekildim. Sımsıkı sarılıp her şey geçecek demek istedim. Birazcık ruhuyla ve bedeniyle sakinleşmeyi arzuladım. Çünkü o her zaman bana destek olmuştu. Şu an ise ona destek olmama izin vermiyordu.

"Yüzük bir başlangıç, daha kötülerine de hazırla kendini. Sen bana bunu yaptın bugünlere hazırlamaya çalıştın ben de seni yarınlara hazırlamalıyım." Gözlerini kıstı onu az da olsa sinirlendirdi bu durum. Halen olaylara karışmamı istemiyordu ama bunu yapacaktım. Yardımcı olup tüm belayı üzerimizden def edecektim.

"Bu ne demek şimdi?" O an geçmişten gelen Nüzhet'in alaycı kimliği devreye girdi. Sanki yine öyle atışıyormuşuz gibi hissetmekten kendimi alamadım.

"Bilmem sadece bunu yaptığın zamanlarda beni anlamanı umuyorum," dedim tek kaşımı kaldırıp ona bakarken.

"Benden bu şekilde intikam alamazsın." Olayı çok yanlış anlıyordu. Bunu can acıtmak için yapmıyordum.

"İntikam hikayelerine bayılan sensin ben değilim. Daha fazla böyle durmayalım." Vücudumdaki her bir hücre oradan ayrılmayı reddediyordu. İlk adımı atmak beni çok zorladı. Birkaç adım atmıştım ki beklemediğim bir şey yaptı. Elimi tutup beni durdurdu. O da buradan ayrılmak istemiyordu, zamanın durmasını istiyordu. Böyle kalmamızı, birbirimizi teselli etmemizi... Ama ben bunu bir noktada yapamamıştım, kırgınlığımı göstermeyi düşünmesem bile istemsizce dışa vurmuştum. Eli elimi tuttuğunda bir kıvılcımı ateşledi. Ufacık bir dokunuş nasıl bana iyi gelebilirdi. Nasıl bir anlık kalbimi ferahlatıp huzurla doldurabilirdi?

"Doğru yoldasın böyle devam et. Nüzhet... Kendine de bebeğimize de iyi bak." O cümleyi duymak istedim ama bana bunu vermedi. Bana seni seviyorum demedi. Bunun yerine bambaşka bir şey yaptı. Eğildi, nefesini boynumda hissederken belli belirsiz dudaklarını tenime değdirdi. Bunu yapmasına izin vermemeliydim, onu kendime çekmemek için kollarımı yanlarımda zor tuttum. Sonra yanından kaçtım tıpkı beni ilk kez öptüğünde yanından kaçtığım gibi.

***

Hastane koridorunda otururken istemsizce etrafımda duran diğer kadınları izledim. Kimilerinin yanında eşleri vardı kimileri de benim gibi yakınları ile birlikte gelmişlerdi. Eşleri yanında olan kadınlara özenmeden edemedim. Belki Saruhan benimle hiç kontrollere gelmeyecekti. Onunla birlikte bebeğimizin kalp atışlarını duyamayacaktık. Onun için alışveriş yapmaya gidemeyecektik. Mağazadaki anlarımızı düşünmek bana iyi gelmedi. O anlarda öyle mutluyduk ki sanki bu yıllar yıllar önce yaşadığımız bir anı gibiydi.

"Nüzhet iyi misin?" Hayır dercesine başımı iki yana salladım.

"Bir an önce eve gitmek istiyorum. Bugün yeterince yoruldum."

"Gideceğiz biraz daha beklememiz gerekiyor," diyerek ellerimi tuttu. Onun desteği olmasa bugünü zor atlatırdım.

"Yenge, iyi ki varsın." Elini sıktım o da bana gülümsedi.

"Sen de bir tanem. Bu kötü günleri atlatacaksın." Dışarıdan belki çok güçlü görünüyor olabilirdim ama benim de zamanla zayıf noktalarım oluşmaya başlamıştı. Duygusal anlamda bu durum Saruhan'dan sonra başlamıştı. O benim zayıf noktam haline gelmişti. Onu kaybetmekten çok korkuyordum. Tüm odak noktası o haline gelince işleri daha da kötüleştirecekti. Kendini kurban yapıp kahraman haline gelecekti.

"Testlerim çıkmıştır umarım, burası bana iyi gelmiyor. O günü hatırlatıyor." Bunu daha fazla düşünmeme gerek kalmadı. Birkaç dakika sonra ismim söylendi. İçeriye girip oturduğumda Levent Bey dikkatle beni izledi.

"Testleriniz normale dönmüş. Bir de ultrasondan kontrol edelim."

"Tamam," dedim ve diğer odaya doğru yürümeye başladım. Birkaç dakika içinde hazırlandım. Levent Bey yanıma gelince yine beni inceledi.

"Çok üzgün görünüyorsunuz," dedi sakin bir sesle.

"Zor bir dönemden geçiyorum."

"Evet Saruhan Bey bana anlattı. Nüzhet Hanım şu an normale döndüğünüz için bunu söylemek istiyorum. O gün hastaneye geldiğinizde bebeğiniz için hiç umudum yoktu. Onu kesinlikle kaybettiğinizi düşünmüştüm." Anlamayarak ona baktım.

"Nasıl yani?" Benim endişeli sesime zıt bir şekilde sakince konuşmaya devam etti Levent Bey.

"Kanamanız çok fazlaydı. Bebeğinizin hayata tutunması mucize gibiydi. O gün Saruhan Bey de buraya umutsuz bir şekilde gelmiş. O da bebeğinizi kaybettiğini düşünmüş. Zaten perişan haldeydi. Onu sakinleştirmek için odaya aldım bebeğinizin kalp atışlarını dinlettim." O cümleleri duymak benim son noktam haline gelmişti. Tüm günün duygusallığını kusar gibi ağlamaya başladım. Saruhan'ın son noktası da belki bu olmuştu. İki kişinin hayatını korumaya çalışıyordu. Levent Bey bana bir peçete verdi ve sakinleşmemi bekledi.

"Çabuk toparlamış olduğunuzu da söyleyebilirim," dedi moral vermek ister gibi.

"Saruhan artık yanımda olmayacak, kendisi öyle uygun gördü." Bunu neden şimdi söylediğimi bilmiyordum. Duygularım infilak etmiş durumdaydı.

"Sabah beni aradı, sonuçlardan haberdar olmak istediğini söyledi."

"Çünkü beni arayamıyor," dedim sesli düşünerek. Bu özel bir durumdu ve doktorumla bunu paylaşmak doğru muydu bilmiyordum. Zaten o da daha fazla üstelemedi ve muayeneye başladı.

"Bakın, her şey normal seyrinde," deyip monitörden bana gösterdi.

"Ben de kalp atışlarını duyabilir miyim?"

"Elbette." Birkaç ayarlama yaptıktan sonra o güçlü kalp atışlarının sesini duydum. Kendime ağlamayı yasakladım. O güçlü bir bebekti, en zor anlarda bile hayata tutunmayı başarmıştı. Ben de güçlü olacaktım. O anlarda gülümsedim ve tüm olumsuzlukları unutmaya çalıştım. O benimle birlikteydi ve bana da güç veriyordu.

"Takviyelerinize devam edin Nüzhet Hanım, normal kontrol düzenimize geri dönelim."

"Tamam Levent Bey, teşekkür ederim." Kabul eder gibi başını eğdi ve sonra odadan çıktı. Yatakta doğruldum ve rahat derin bir nefes aldım. Bu olanlara alışmam gerekiyordu. Saruhan eğer tek başına tüm zorluklara katlanabiliyorsa ben de katlanmalıydım.

***

Evimizin geniş mutfağında huzurla duruyordum. Taze demlenmiş çay kokusu etrafı sarmıştı ve ben çok önemli bir işmiş gibi haşlanan yumurtaları soğuk sudan geçirip aldım ve elim yana yana soymaya başladım. Masayı çoktan hazırlamıştım. Bize göre oldukça dolu dolu bir kahvaltıydı.

Cam sürgülü kapı açıldı ve Thor'un havlama sesini duyarken gülümsedim. Birazdan mutfağa da dalacaktı ben daha beş saniye sayamadan o içeriye girdi mutlu bir şekilde. Sonra adım seslerini duydum. Saruhan geliyor olmalıydı. Hiç beklemediğim farklı bir ses duymak beni çok şaşırttı. Bu bir gülme sesiydi. Çocuk sesi... O tekrar kıkırdarken başımı çevirip baktım merakla. Saruhan'ın kucağında üç dört yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Onun kulağına bir şeyler fısıldarken kız tekrardan güldü ve Saruhan da ona eşlik etti. Saçlarını okşadı ve başına birkaç öpücük bıraktı.

O kadar tatlıydı ki gülümsemekten kendimi alamadım. Başını çevirip beni gördüğünde kocaman gülümsedi ve ben onun tam bir Candar bebeği olduğunu anladım. Aynı halası gibi sapsarı saçlara sahipti ve göz rengini Saruhan'dan almıştı. Gümüş gözler mutlulukla parlıyordu ve sonra beni çok sarsan detayı fark ettim. Yüz hatları bana benziyordu. Göz çevresi, burnu, dudak yapısı...

"Anne, senden bir şey isteyebilir miyim?" dedi çekingen gözlerle bana bakarak. O an kalp atışlarım hızlandı. Bana anne demişti.

"Ne istediğine bağlı," dedim yavaşça. Savaşçı bebeğim dünyaya gelmişti ve hayal ettiğimden çok daha güzel ve tatlı bir kız çocuğuydu. O mutluluk bünyeme öyle iyi geldi ki mutluluktan oracıkta ağlamak istedim.

Saruhan yavaşça onu sandalyesine oturttu ve bana göz kırptı.

"Bisküvi yiyebilir miyim? Lütfen... Lütfen..." dedi bana umutla parlayan gözlerle bakarak. Minicik ellerini yanaklarına dayadı sevimli bir şekilde.

"Birkaç tane olabilir," dediğimde hemen ellerini çekip kollarını havaya kaldırdı.

"Yaşasın!" Saruhan onun bu tavrına güldü ve yanıma gelmeden önce kızımızı tekrar öptü. Tezgaha yaklaştığında bir elini belime atıp beni kendine çekti. Aynı şekilde benim de yanağımdan öptü ve başını başıma yasladı.

"Seni çok beklettik mi?" Bedenine yaslandım, içim huzurla doldu.

"Tekrar kustun mu?" dedi ona cevap veremeden. Gözlerimi kısıp ona baktım. Neden kusmam gerekiyordu?

"İkizler seni biraz zorluyor biliyorum ama Nüzhet ben hep yanında olacağım." Beni tekrar öperken gözlerim kocaman açıldı. Dört çocuktan üçüne neredeyse sahip olacaktık.

"Seni çok seviyorum aşkım," diye fısıldadı kulağıma. Tam ona cevap verecekken gözlerim açıldı. Hızlı hızlı nefes alıyordum çünkü kapıma vuruluyordu. Hayal kırıklığını iliklerime kadar hissettim. O kadar güzel bir rüyaydı ki uyandığım için ağlamak istiyordum. Gerçek olması için neler neler verirdim. Kapıma tekrar vuruldu sonra şak diye açıldı.

"Nüzhet beni korkuttun!" dedi yengem yatağa doğru yürürken. Neler olduğunu anlamadım halen rüyanın etkisindeydim.

"Neden?" Esnememi bastıramadım o yanıma gelirken.

"Saat onu geçti sen asla bu saatlere kadar uyumazsın." Çünkü gece uyuyamamıştım, olanları düşünüp durmuştum. Hiç uyuyunca böyle güzel bir rüya göreceğim aklıma gelmezdi.

"Uyumadım ondan," dedim açıklama yaparak.

"Yemek yemelisin artık."

"Tamam birazdan aşağıya inerim." Yengem saçlarımı okşadı ve yüzümü izledi.

"Her şey yoluna girecek," dedi. Bunu günde beş altı kez söylüyordu. Bilinçaltıma işlenirse bana çok yardımı dokunurdu. Belki de rüyayı görmemin sebebi bile bu olabilirdi.

"Her şey yoluna girecek," dedim onu onaylayarak. Gülümsemeye çalıştım o da bana bakıp gülümsedi. Elimi sıktı ve sonra odadan çıkıp beni yalnız bıraktı. Ne yapacağımı ne hissetmem gerektiğini bir an düşünemedim. Sadece... Bu rüyaya tutunmak istiyordum çünkü bana öyle bir umut aşılamıştı ki, gelecekten bir kesit sunmuştu, dayan sonraki hayatın aynen böyle olacak demek istemişti sanki. Bir rüyanın bana bu kadar tesir edeceğini tahmin edemezdim. Devam et Nüzhet! Doğru yoldasın!

Continue Reading

You'll Also Like

524K 34.3K 70
Adam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizli...
1.6M 132K 89
Sen... Sen ve sen değil... Hele sen hiç değil... Sen kumral olan, seni de bekliyorum. Biraz sonra bu sayfaya gireceğinizi biliyorum. Orada sizi bekli...
12.7M 237K 27
(Eski Adı: Beşik Kertmesi) İnsanın kaderi ne zaman yazılmaya başlar? İnsanın kaderi kaç kez yazılır? İnsan kaderini değiştirebilir mi? Melek ve Yiğit...
17.6K 535 19
askeri ve bxb bi kurgudur rahatsız olanlar okumasın +18 olucak ona göre okuyun ve erkek hamileliği de vardır