Annemin Hikayesi

By zeeyneep41

51.9K 6.4K 2.4K

Kız gördü adamı içi sızladı... Adam gördü kızı yüreği yandı... "Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sü... More

Kapak Tasarımları
Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39 (Finale bir kala)
Bölüm 40 (Final)
Duyuru

Bölüm 25

1K 122 15
By zeeyneep41

Heyoooo ben size yeni bir bölüm getirdim.

Satır arası yorumları bekliyorum.

Sol alt köşedeki yıldıza dokunarak oy verebilirsiniz.

Keyifli okumalar dilerim.

******

Ömer ve Mirza bir süre daha konuştuğunda, Ömer artık kendini daha iyi hissediyordu. "Beylerbeyim! Biraz daha geç kalırsanız, berdel ile evlenmek zorunda kalabilirsiniz. Tabi ağabeyi izin verirse..."

Mirza gülünce Ömer saatine bakmıştı. Geç kalacağını düşünerek hızla arabaya bindi. Mirza'nın gelebilmesi için bir araç bırakırken kendisi hızla Demirhanlı konağına doğru yola çıktı.

Söz ve düğün arası fazla uzun olmadığından söz ve nişan bir arada olacaktı. Ömer ağa da ona göre hazırlıklı gelmişti. Herkes oturunca muhabbet başlamıştı. Zeynep kahveleri yaparken Bahar ile dağıtmaya başladılar. Kalabalık olmanın sorunu buydu işte.

Kahve dağıtmak...

Zeynep sonuncu kahveyi de Ömer ağaya verdiğinde yanında oturmuştu. Ömer ağa tuzlu bir kahve beklerken ballı kahve gelince şaşırmıştı. Çünkü tuzlu yapmasını beklemişti.

Adettendir aslında damadın kahvesine ya tuz ya da bal koyarlardı Osmanlı döneminde. Kız istemediği birisi tarafından istendiğinde kahvesine tuz koyardı. İstenmediğini anlaması için yapılan bu uygulamanın çeşitleri de vardır ama tuzlu kahve de bunlardan biridir.

Eğer kız o damat adayını isterse, ballı kahve ikram edilirdi ve istemeye geçilebilir denilirdi. Damat gelinin kendisini istediğini bilerek yudumlardı kahvesini. Ömer ağa da bunu bilirdi elbette.

İşte tam bu anda, yalnızlık böyle anlarda anlaşılıyordu. Hiçbir zaman gelemeyecek olan annesi, içinde bir çöl rüzgârı estiriyordu. Varken bile yok olan babası içindeki o duygu karmaşasını yerle bir ediyordu.

Kahveler yudumlanırken lafa girmek için öksürdü Mirza. Ömer ağa bakışıyla onay verirken Mirza'da evin içinde gözlerini gezdirerek Hazar ağada durdurdu kendisini.

"Hazar ağam, Bugün buraya gelme sebebimiz malumdur. Biz Allah'ın emri, peygamber efendimiz (s.a.v) 'in kavliyle kızınız Zeynep'i, oğlumuz Ömer'e istemeye geldik" diyerek sözünü Hazar ağaya devretmişti.

Hazar ağa ise önce Zeynep'e bakmıştı. "Adettendir. Kızımıza bir ne düşündüğünü soralım" diyerek Zeynep'in kendisine bakmasını istedi. "Kızım senin rızan var mıdır?" diyerek bu işin berdelden ziyade gerçek bir evlilik gibi olmasını istemişti.

"Siz daha iyi bilirsiniz efendim!" diyerek sözü Hazar ağaya devrederken de gözlerini yere dikmişti. Utanarak kırmızı bir hale dönen Zeynep "O zaman benim diyecek birkaç sözüm vardır. Sonra fikrimi beyan ederim" diyerek oturma şeklini düzeltti.

"Ben Hazar Ateşoğlu! Allah katında bu öksüz kız ve oğlanın her zaman arkasındayımdır. Dilruba Hanım ve dört çocuğumdan ayırmadan onlara ana baba oluruz. Onları üzen bizi de üzer. Ömer ağa bu lafım senin içinde geçerlidir!" diyerek Ömer'e döndü.

"Bilirim koca ağalar ağası Ömer ağasın ama babana yakışan bir adam olarak, bu mehlikaya (Mehlika: Güzel yüzlü) sahip çıkmazsan bozuşuruz ağa!" diyerek sözlerini bitirdi. Zeynep bu anı babasıyla hayal ediyordu. "Acaba babamda böyle söyler miydi?" diye içinden geçirdi. Hazar'ın sesi duyulduğunda ise Zeynep kendine gelmek için derin bir nefes aldı.

"Bu mehlikayı sana veririm Ömer ağa. Dilerim rabbim sizi bir ömür iki cihanda da helal eylesin!" diyerek sevindirmişti iki genci. Ayaklanarak yüzük faslına geçmişlerdi. Yüzükler takılırken Hazar ağa yüzükleri bağlayan kurdeleyi kesince Berzan direk babasının yanına atladı.

İki kurdeleyi tutarak eline aldığı makasla " Makas kesmiyor ağam" diyerek adet olan makas parasını almak istemişti. Berzan'ın bu hali herkesi güldürürken, Ömer ağa elini cebine atmıştı.

"Pinti ağa, düğünü aceleye getirdiği için nişan da yapamayacağız" diyerek herkesi güldürmüştü. Zeynep, Berzan'ın bu şakacı hallerine gülerken, Ömer ağa da gözlerini devirmişti.

Takılan takılar ile Zeynep'in boynu ve kolları dolmaya başlamıştı. Mardin gösterişi severdi ve Demirhanlı'lar kim olduklarını gösteriyordu. Sonunda gece biterken yavaşça herkes evden ayrılmaya başlamıştı.

Berzan'ın komik hallerine gülmekten çenesi yorulmuştu Zeynep'in. Herkes gidince de odasına giderek duş almaya başladı. Zira bu saçlarla uyumak imkânsızdı. Sonunda duştan çıkarak Ömer ağa ile görüşmeye başladı.

Konuşması artık anlaşılmaz bir hale geldiğinde kendisini yatağa bırakarak telefonu kapattı. Gözlerini de kapattığında kendisini bulutlara yatırmış gibi uykunun kollarına bırakmıştı.

***

1 Hafta Sonra

Hazırlıklarla uğraşmakla geçen yorucu bir haftanın sonunda, artık düğün günü gelmişti. Zeynep her anıyla kendisi birebir ilgilenmiş ve tüm detaylarına önem vermişti. Zişan Hanım, Berfin ve Ömer'in de desteği ile kendi düğünü için hazırlıkları tamamlamıştı.

Erkenden uyanarak kendini duşun altına bırakmıştı. Kişisel bakımlarını tamamladıktan sonra üzerine bir elbise giyerek kahvaltı masasına oturdu. Ömer'in destekleriyle artık azda olsa yemek yiyordu.

Kahvaltısını yaptıktan sonra eve gelen ekibin kendini hazırlamasına izin verdi. Makyajı için gerekli hazırlıkların yapılmasının ardından, Zeynep Ayşe'nin de yardımı ile gelinliğini giyinmeye başlamıştı.

Tamamen hazır olduğunda ise saçı için tekrar kendini, eve gelen ekibin marifetli ellerine bırakmıştı. Uzun siyah saçlarının yapımı, biraz uzun sürmüştü. Alttan romantik bir topuz ile çok güzel görünüyordu. Duvağının ve tacının da takılmasıyla çok güzel görünüyordu.

Hazar ağa ve ailesi geldiğinde, Zeynep'in hazırlıkları daha yeni bitmişti. Ömer ağanın gelişini beklerken Hazar ağanın elini öpmüşlerdi. Savaş ise izin isteyerek kardeşinin yanına çıktı.

Savaş bir süre kardeşi ile konuşarak arkasında olduğunu belirtmişti. Ömer ağayı beklemek için aşağı inerken Zeynep odada yalnız kalarak heyecanını yenmek istemişti.

Ömer ağa Mardin sokaklarını yakarak geliyordu. Öncülüğü eline alarak arkasındaki herkesin bayrak ve meşale taşıması, Mardin sokaklarını yakar gibi geliyordu. Tüm Mardin bu sefer onun farklı bir halini görmenin heyecanını yaşıyordu.

Ömer'in gelmeye yaklaştığını duyan Savaş, kardeşinin yanına gayret kuşağını bağlamak için gitmişti. Gayret kuşağı şu dönemde ne kadar anlamını yitirmiş olsa da, Zeynep ve Savaş anneannelerinin anlattığı hikâyeyi hatırlıyordu.

7 Yıl Önce

Anneannesi dövülen torununu dizlerine yatırmıştı. Zeynep ise o gün gördüğü gelinin belindeki kırmızı kurdeleyi düşünüyordu. Tüm gelinlerin şehri, âdeti, kökeni, gelinliği ve hatta ten rengi bile farklıyken, neden o kurdele hep aynıydı?

"Anneanne, neden gelinler beline kurdele bağlıyorlar?" diye sorduğunda Hande Hanım çok şaşırmıştı. Torunu çok konuşmazdı ama bazen nereden aklına geldiğini bilmediği sorular soruyordu.

"Şamanların bir geleneği olarak hayatımıza girmiş o kurdele. Şamanlar kızlarına gayret kuşağı takarak, kocasının evinde tüm zorluklara göğüs gerebilsin, gayretli olsun çalışabilsin diye derdi annem. Şimdilerde ise bekâret anlamına geliyor ama bunu sadece cahiller öyle biliyor" diyerek anlattı.

"Şamanlar kim? Hangi şehrin insanları onlar? Daha önce duymamıştım" dediğinde Hande Hanım ve Savaş biraz gülümsemişti. Zeynep kırılmasın diye sessizce güldükten sonra derin nefes aldılar ama söze Savaş başladı.

"Şamanizm dinine inanan insanların, insanlar ve ruhlar arasında iletişim kurduğu inanılan liderlerdir. Büyücü, kâhin gibi terimlerle aynı anlama geliyor" diyerek kardeşine açıklamıştı.

"Şehri yok mu bunların. Gidelim mi? Belki annemle iletişim kurarlar..." diyerek bir umutla doğrulmuştu. Belki boyu büyümüştü ama ruhu hala çocuktu.

Yaralı bir çocuk!

***

Savaş elindeki kurdele ile yaklaşarak beline doladı kuşağı. Beline doladığı kurdeleyi bağlayacakken bozup "Allah mesut etsin" dedi. İkinci kez aynı işlemi yaparken "Bismillahirramanirrahim Allah ayırmasın" dedi. Üçüncü kez bağladı ve bu sefer çözmeden "Bismillahirramanirrahim Allah yuvanızı bozmasın" dedi ve kardeşine sarıldı.

İki kardeş yalnızlığı çok hissediyor ama bunu bastırmaya çalışıyordu. Zira annesizlik ve babası yaşarken babasızlık yaşamak kolay değildi. Savaş kardeşinden ayrılarak koluna girdi ve onun avluya inişine yardım etti. Zeynep avludaki herkesin elini öperek ortaya geçti. Ömer'in yaklaştığını duyuyordu.

Ömer ağa heyecanla kapıya geldiğinde derin bir nefes aldı. Gözlerinde ilk defa korkutan ifade değil aşk vardı. Bunu saklamaya bile gerek duymadan, sevdiğini almaya gelmişti.

"Kapı kilitli Ömer ağa, açılmıyor!" Berzan ağanın sesi duyulduğunda, herkes gülmeye başlamıştı. Ömer ağa ise Berzan'ı tanıdığı için sessizce cebine elini sokarak bir miktar parayı uzatmak için kapıyı açmasını istedi.

"Ömer ağam bu kapıdan bu kız, bu kadar parayla mı çıkacak? Ağam siz biraz cimri misiniz? Zeynep, nerede buldun bu adamı sen? Cimri bu! Daha başındayken gel kurtulalım bu adamdan" dediğinde Ömer ağanın öksürük sesi duyuldu.

"Berzan ağa, kapıyı aç!" dediğinde, bu sefer yüklü miktar para uzatmıştı. Berzan ağaya parayı verirken attığı bakış, öldürücü sertlikteydi. Berzan ağa, durumu uzatmadan kapıyı açarken, Ömer ağada sakinleşmeye başlamıştı.

Sevdiğini gördüğünde ise gözleri kamaşmaya başlamıştı. Bu güne kadar gördüğü kadının bu hali, onun hayallerinden bile uzaktı. Gerçek olduğuna şüphe edilecek bir güzelliğe sahipti.

Gelinini kendisine doğru getiren abisine minnetle baktı çünkü Ömer ağanın atacak adımı yoktu. Her an düşebilecek gibi hissediyordu. Bu kadın onun her şeyi olacak ve ömrünü adayacaktı.

Aralarındaki yanlış anlaşılmanın da düzelmesiyle, artık daha mutlu hissediyorlardı. Bugünden sonra sadece bir olmak, birlik olmak gerekiyordu. Hüzünde, sevinçte, hastalıkta ve sağlıkta.

Tüm Mardin ve Demirhanlı'lara bağlı tüm aşiretlerin katıldığı, görkemli bir düğün oluyordu. Zeynep kimin kim olduğunu bile anlayamıyordu. Çok aşırı kalabalıktı ve bazı insanlar çok durmadan ayrılmak zorunda kalıyordu.

Bir süre sonra müzik değişmişti ve herkes ne olduğunu anlamamıştı. Zeynep ise gülümseyerek Ömer ağaya döndü. "Abim! Ömer bizi iyi izle!" dediğinde, Ömer ağa herkese açılmasını işaret etmişti.

Savaş ortaya gelerek Zeynep'in karşısına dikildi. Zeynep ise müziğin başa alınarak başlamasını bekledi. Zeynep başlayan müziğin ritmi ile dansa başladı. Sonra da Savaş ile birlikte ritme ayak uydurdular.

Çakal çökerten zeybeğinin bu halini izlemek, beklenmedikti ama çok güzeldi. İzleyenler iki kardeşe imrenerek bakıyordu. Bu iki kardeşin oyunları çok güzeldi. Savaş'ın oturduğu ve Zeynep'in oynadığı o sahnede, Ömer gözlerini karısından alamamıştı.

Yavaş yavaş yer değiştirdikleri ve Savaş'ın oturması, Savaş'ın oturduğunda oyundaki hâkimiyeti ile Zeynep'in zarif hareketleri çok güzeldi. Mardin'de oynanan ilk zeybek olabilirdi.

Savaş tekrar ayağa kalkarak kendi figürlerini yansıttı. Zeynep beklerken Savaş oynuyordu ve son kez dizleri üzerine durdu. Elini önce yere, sonra kalbine ve daha sonra da kardeşine uzatmıştı. Kalkarak kardeşine gitti ve sarılarak saçlarından öpmüştü. Sonunda oyunlar devam ederken herkes bu iki kardeşin bağını ve oyununu unutmamak üzere aklına yazmıştı.

Düğün sonunda bitmişti ve artık misafirler dağılmaya başlamıştı. Zeynep ve Ömer ağa, kendileri için ayırdığı otel odasına giderek, gecenin tadını çıkarmayı hedeflemişlerdi.

Zeynep ve Ömer ağa birlikte duşa girerek, düğünün ve hazırlıkların yorgunluğunu üzerinden atarken, içlerinde yaşadığı heyecanın varlığına alışmaya çalıştılar. Sonunda odaya geçtiklerinde Ömer ağa önce eşi ile namaz kılmıştı.

Namazdan sonra eşine hediyesini vererek onun gönlünü mesut etmişti. Sonra da çölde susuz kalmış bir bedevinin, suya kavuşmuşçasına kavuşmuştu sevdiğinin dudaklarına. Sevdiği kadına olan sevgi ve hasreti birbirine akmıştı.

Ömer ağa kendini kontrol ederek sevdiğini incitmemenin tarafındaydı çünkü bu ikisinin ilk macerasıydı. Güzel hatırlanması gereken gündü. Birbirlerine yavaş ve nazik olan iki aşığın, kalp atımları fazlasıyla hızlıydı.

Gecenin sonuna geldiklerinde birbirlerine sarılarak, kendilerini uykunun kollarına bırakırken, kalplerinde ki heyecan hiç bitmeyecek gibi hissettiriyordu. "Zeynep Demirhanlı" diye mırıldandı Ömer ağa.

Zeynep ise gülümsedi sevdiğine. "Zeynep ve Ömer Demirhanlı" diyerek sevdiğine tekrarladı. Birbirlerine gülen yüzlerle bakarken, kendilerini uykuya teslim ettiler. 

Bölüm Sonu

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz. 

Continue Reading

You'll Also Like

6.9K 1.2K 26
Doğuda aşiret kızı olan bir kız kendi kaderini kendi yazabilir mi? ************ Bir aşiretin ilk kiz torunu diye seviliyorsunuz ans...
7.5K 501 41
İki kalp vardı birbiri için atan. Ayrı yerlerde birbirlerini arayan iki insan. Defne ve Kuzey birbirlerini bulunca ne oldu peki? Neden her zaman mutl...
77.9K 601 38
Tuttukları eller artık kan içinde olan iki genç. Birbirlerine ayrı düşmüş hayatları kana bulanmış. "Nerdesin kimlerlesin bilmiyorum,ama yemin ederim...
10.3K 995 36
"Onu benden daha çok seviyorsun, ondan vazgeçemiyorsun ama benden kolayca vazgeçebilirsin öyle mi?" "Öyle Masal öyle!" "Onu seçersen öleceksin. Ölmek...