red ;; lia + lee know

By duestrade

2.2K 377 209

Kasanın kenarında duran sigara kutularına kaydı gözüm. İnceledim onları. Üzerinde bir sürü kendinden iğrendir... More

0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
final

0.1

373 37 27
By duestrade

Gözlerimi açtığımda odanın içi hâla kapkaranlıktı. Sanki bir şey dürterek uyandırmıştı uykumdan ama bu çok mantıksız bir düşünce olurdu çünkü iki senedir üniversite için bu evde tek başıma kalıyordum. Bu yüzden eğer bir varlığın beni dürttüğünü düşünmek önümüzdeki birkaç gün beni uykusuz bırakabilirdi.

Muhtemelen sabah saatlerine yaklaşmıştık ve uykumu aldığım için uyandım. En mantıklı açıklama bu.

Komodinin üzerinde duran telefonumu elime aldım ve ekranın parlaklığı zaten küçük olan gözlerimi daha da kısmama sebep oldu. Odaklandığım anda saatin sabah 4.53 olduğunu gördüm. Zaten 5.30da kalktığım için az önce mantıklı bulduğum açıklama daha uygun denilebilir.

Yatağımdan kalktım ve enseme yapışan saçlarımdan ötürü saçlarımı bileğimdeki tokayla yukarıdan topuz yaparak tutturdum. Kendimi inanılmaz ayılmış hissetsem de esnedim birkaç kere.

Komodinin üzerindeki bardaktan su içtim ve yatağımın yanında duran pencereye yaklaştım.

Yatağımın kenarına oturup perdeyi biraz geri çektim ve dışarısını izlemeye başladım. Tam o anda iki kişinin koşturduğunu gördüm. Yavaşça -meraktan- pencereyi açıp başımı dışarıya uzattım.

Bir polis üniformalı, bir sivili kovalıyordu. Sivil, penceremin ön çaprazındaki binalar arasından kaçacakken yere düştü ve üniformalı yakaladı onu bileğinden. Ardından birbirlerini itiklemeye başladılar.

Sabah sabah sivil ne suç işledi de üniformalı bunu böyle benzetiyor anlamadım ama yine de üniformalı diye kesin olarak polis olduğuna emin olunamaz.

Kaşlarımı çatarak izlemeye devam ettim onları bir süre daha. En sonunda birkaç karışık itiş kakıştan sonra üniformalı, sivili yere serip bacağıyla gövdesini sardı ve koluyla da boynunu. Sivilin serbest duran ayakları yerde sürtünüp duruyordu sanki üniformalının kafesinden çıkmaya çalışır gibi. Üniformalı bir süre onu bu şekilde kıstırdı ve en sonunda sivilin ayakları durdu.

Normalde inandırıcı gelmez tabii, ölü taklidi de yapmış olabilir. Ama bu 'kafese kapanma' birkaç dakika sürdüğü için yüzde doksan ihtimalle sivil öldü. Üniformalı, sivilin bedenini kenara itti ve ayağa kalktı. Dizleri üzerine çömelip nabzını yokladı ve birkaç dakika sonra ayağa kalkıp sokağın ortasına yürüdü.

Hâlâ onu izliyordum ve ellerini kemerine koymuş  sokağın ortasında "Sikeyim!" diye bağırmıştı.

Sanırım gerçekten ölmüştü.

Binalar arasında yatan bedene bir daha baktığımda içim ürperdi. Korkarak içeri girdim ve yatağıma oturdum. Yeri izledim bir süre boş boş. Gerçekten gözümün önünde biri ölmüştü ve ben izlemekten başka bir şey yapamamıştım. Gerçi tutup adamı koruyamazdım, muhtemelen orada yatanlardan biri de ben olurdum hatta.

Bu son düşündüğüm tüylerimi ürpertti. Camdan dışarıya baktığımda ne binalar arasındaki beden kalmıştı ortada ne de üniformalı.

Başımı camdan uzatıp iyice sokağı izlediysem de bulamadım onları.

Sokağımızda biri öldürüldü, ben bunu gördüm. Bir üniformalıydı ve gerçekten polisse -ki bence öyle- yakalanmaz da...

Başımı hızlıca iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Komodinin üzerinde duran telefonuma uzandım. Telefondan saate baktığımda 05.12 olduğunu gördüm. Derin bir iç çektim ve ayağa kalktım yavaşça.

Şimdi tanık olduğum bu olayı unutmaya çalışarak -dün ütüleyip dolabın kapağına astığım- scrubsı aldım elime. Üstümdeki kıyafetleri bir bir değiştirsem de gözümün önündekiler değişmiyordu.

Üstümden çıkan kıyafetleri katlayıp dolabıma kaldırdım ve az önce topuz yaptığım saçlarımı açtım. Aynanın yanında duran tarağı alıp saçlarımı güzelce taradım ve yukarıdan at kuyruğu yaptım.

Sıra dişlerimi fırçalamaktaydı. Hızlıca banyoya koştum ve dişlerimi fıtçaladım.

Kahvaltımı iş yerine yakın kafeden bir sandviç alarak yaptığım için kahvaltı yapmadan dişlerimi fırçalıyordum.

Banyoda işim bittiği gibi odama geçtim ve makyajımı yapmaya başladım.

Her ne kadar bu sabah tanık olduklarımı defalarca kez düşünsem de -ve düşündüğümün üzerine düşünsem de- işlerimi yapmama engel olacak kadar dondurmamıştı bedenimi. Zihnim hâlâ açıktı ama neyle dolu olduğu da belliydi tabii.

En son dudak yağını dudağıma sürüp makyajımı da bitirdim. Dünden hazırladığım çantamı aldım ve askılığa astığım anahtarımı aldım. Holden de ayrıldığım gibi kapıdan çıktım ve kapıyı kilitleyip apartmanın asansörüne yürüdüm.

Her gün sallandıra sallandıra yürüdüğüm bu saçlarım şimdi gayet sakinlerdi, hiçbiri yerinden kımıldamıyormuş gibi.

Asansöre binip zemin katın düğmesine bastım. Asansör harekete başladığında arkamdaki aynaya yaslandım.

Bir ara telefonumu alıp almadığımı anlayamadığım için telaşla ceplerimi kontrol ettiğimde arka cebimde buldum telefonumu. Ne ara aldığımı bilemeyecek kadar dalgındım da sanırım.

Asansör zemin kata vardı ve ben sonunda apartmanın kapısına ilerledim.

Apartmandan ayrıldım ve ilerideki taksi durağına doğru yürümeye başladım. Sanki sabah aynı sokakta adam öldürülmemiş gibi rahattım. Yani sandığımdan rahattım, çok da değil.

...

"Sıradaki hasta gelsin!"

Seslenişim ardından kan vermek için kim bilir kaçıncı hastam karşımda belirdi. Suratına bile bakmadan uzattığı barkod ve kimliği elime aldım. Kontrol ettiğimde kimliğin bir polise ait olduğunu farkederek kafamı kaldırdım.

Tam karşımda bir polis vardı ve saçları sabahki polise çok benziyordu. "Buyrun, sağ kolunuzu açın."

Önümdeki koltuğa oturdu ve üniformasının kolunu sıyırdı. "Yumruk yapın." dedim ve anında yumruğunu sıktı. Dirseğinin hızasında kolunun iç kısmından damarını buldum ve iğneyi oraya geçirdim.

"Sizi sabah taksi durağında görmüştüm."

Taktığım tüpe kan dolarken gözlerinin içine baktım polisin. "Ben sizi görmemiştim."

Kafa salladı. "Olabilir tabii, ben arabanın içindeydim."
Gülümsedim kendimi garip hissederek. "Neden baktınız? Suçluya mı benziyordum?"

Başını iki yana salladı. "Hayır, aslına bakarsanız oturduğunuz yerde tecavüz ve taciz vakaları çok arttı. Ben de arabada sizi izledim bir takip eden ya da rahatsız eden olacak mı diye. Daha bugün sabaha doğru bir tecavüzcü yakaladım."

Tüpü aldım ve diğer bir örnek için ikinci tüpü taktım koluna. "Ne yapıyor şu an o tecavüzcü?"

Sorum ardından suratıma baktı ve ben adem elmasının aşağı yukarı hareketini izledim. Yutkunmuştu. "Emniyette şu an."

Gülümsedim. "Anladım, teşekkür ederiz size o zaman. İyi ki polislerimiz varlar!"

Bu son cümlem her ne kadar alay eder gibi olsa da o bunun içten olduğunu düşünerek gülümsedi. En son iğneyi damarından çıkardım ve pamuk bastırdım. "Sizin oraya bağlı karakolda çalışıyorum, buraya uzaksınız zaten. Taşınmanızı tavsiye ederim."

Gülümsedim tekrardan. "Öneriniz için teşekkür ederim. Sıradaki hasta gelsin!"

En sonunda uzaklaştı ve diğer hasta geldi. Kimliği ve barkodunu aldıktan sonra kontrol ettim. "Buyrun, oturun." dedim.

Derin bir nefes aldıktan sonra da işimi yapmaya devam ettim tabii.

...

"Hemşire hanım!" Markete girerken elinde bir sürü hazır gıdaların doldurduğu poşetle çıkan polise baktım. "Merhaba." dedim kendimi gülümsemeye zorlayarak. "Merhaba, almaz mısınız?"

Poşetten çıkardığı çikolata paketini uzattı. "Teşekkür ederim diyetteyim."

"Peki öyleyse..." dedi ve yolunu değiştirmeden önce tekrardan konuştu. "İyi akşamlar."

Gülümsedim. "Size de iyi akşamlar!"

Bir süre uzaklaşmasını izledim arkasından. Düşününce bu sabah bir tecavüzcüyü öldürmesi ve bunu yanlışlıkla yapması onu kötü biri yapmaz ama iyi biri de yapmaz tabii. Yine cezasını almalı ama bu müebbet gibi olmamalı benim adaletimce.

Bir kadını kurtardı mı yoksa iş işten geçtikten sonra mı kurtardı bilmiyorum ama bir kadın için bir günah işlediği de apaçık ortada.

Güvenme Jisu, sakın!

İçimden bunu tekrar ederek marketten birkaç sebze seçmeye başladım, akşam kendime hazırlayacağım salata için.

Bir yandan da sabah sanki suçluyu kendim görmemişim gibi bu polise ısınmaya başlamış gibi hissediyordum.

"Hayır hayır, sadece birkaç kere gülümsedi diye ona da empati kurmaya çalıştın ama yarın onun gülümsediği anları değil öldürdüğü sivil gelecek aklına. Şimdiden ısındım zannetme, çünkü ondan yarın tekrar nefret edeceksin!"

İç sesimin söylediklerine kafa salladım ve sebzelerle beraber kasaya ilerledim.

Evet evet, ondan yine nefret edeceğim.

Düşüncelerimi bir kenara itip kasaya ulaşmanın ardından önümde duran üç kişiyi beklemeye başladım. Tek bir kasiyer ve dört adet müşteri vardı.

Sebzeleri koyduğum poşete baktım, o kadar inceydi ki ellerimin içinde poşeti tuttuğum kısımlar ip gibiydi ve elimi acıtıyordu.

Ayakta dikilmekten sıkıldığım için derin bir iç çektim. Bir müşteri gitmiş diğerine gelmişti sıra. Gittikçe azalıyoruz neyse ki.

Kasanın kenarında duran sigara kutularına kaydı gözüm. İnceledim onları. Üzerinde bir sürü kendinden iğrendirecek görsel ve insanı tedirgin edecek uyarıcı bir yazı dahi olsa insanlar yine de bu maddeyi kullanmaktan vazgeçmiyorlardı.

Ne ilginç.

Demek ki bazen bazı şeylere alışınca, onları her tehlikesine rağmen bırakamıyor insanoğlu.

Continue Reading

You'll Also Like

44K 2.1K 33
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
21.8K 1.3K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
30.3K 1.3K 44
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
128K 22.3K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting