Annemin Hikayesi

بواسطة zeeyneep41

66.5K 7.3K 2.8K

Kız gördü adamı içi sızladı... Adam gördü kızı yüreği yandı... "Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sü... المزيد

Kapak Tasarımları
Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39 (Finale bir kala)
Bölüm 40 (Final)
Duyuru

Bölüm 15

1.4K 183 31
بواسطة zeeyneep41

Heyoooo yeni bölüm ile karşınızdayım şekerlerim. 

Oy vermeden geçmeyelim arkadaşlar.

Satırlar arasında sizleri bekliyorum.

Keyifli okumalar dilerim.

********

Savaş, Ömer ağaya elini uzatırken "Tanıştığıma memnun oldum Ömer ağa!" diyerek elini tutmasını bekledi. Karşısındaki adama elini uzatan Ömer ağa da "Bende memnun oldum Savaş Arslanlı!" diye karşılık vermişti. Savaş sadece gülümseyerek kardeşine dönerek yaklaştı.

*** 

"Küçük hanım seni çok özledim." diyerek sarıldığı kardeşinin saçlarını öpmüştü. Öperken gözlerini kapatarak kokusunu içine çektiği kardeşini gerçekten çok özlemişti. Ömer ağa ise Zeynep ve Savaş arasındaki o güçlü bağları hissediyordu ve gülümseyerek onları izlemişti.

"Ömer ağa biz şimdi evimize geçelim ve uyuyalım. Seni de bekleyen bir annen vardır. Evine git! Zişan teyzeme de selamlarımı ilet. En kısa zamanda elini öpmeye geleceğim." diye söylerken Ömer ağaya doğru dönmüştü. Ömer ağa ise başını sallarken ceylan gözlüsüne veda eder gibi bakmıştı. Araçlar uzaklaşırken Savaş ve Zeynep içeri girmişti.

Savaş yıllar sonra geldiği bu konakta içinde oluşan boşluğu daha da çok hissetmişti. Ağlayan, mutsuzlukla yatağında depresyonunu yaşayan ama oğlu için dik durmaya çalışan annesini hatırladığı gibi gözleri dolmuştu.

Kardeşine belli etmeden gözyaşlarını içine atan Savaş kardeşine sarılarak özlem giderdikten sonra erken bir saatte odasına geçmek istedi. Savaş'ın odasına geçmesi ile Zeynep'te odasına geçmiş ve Ömer ağaya mesajlar atmıştı.

Sonunda yumuşacık yatağın üzerine bıraktığı bedenini uykunun kollarına bırakırken ağzından tek bir cümle döküldü.

"Abimin geldiği gibi sende rüyalarıma geri gel anne."

***

Sabah'ın ilk ışıkları Zeynep'in odasına vururken Zeynep yine gözlerini açmıştı. Güzelce kalkarak kendisini mutfağa atmıştı. Kahvesini hazırlarken aklında sadece abisi ile Ömer'in karşı karşıya geldiği sahne vardı.

Kahvesini bardağa koyarak avluya geçmişti. Ömer ağaya güzel bir günaydın mesajı atarak kahvesini yudumlamaya başlamıştı. Neler olacağını düşünürken kahvesinin bittiğini farkına varan Zeynep odasına giderek bugün için kendisini duşa attı.

Güzel bir duşun ardından kıyafetlerini giyinmişti ve saçlarını da örmüştü. Hafif bir makyaj ile yüzünü güzelleştirirken kapısını çalan Savaş'ın sesini duymuştu. Odasına davet ettiği abisinin yatağına oturması ile Zeynep sorgunun başladığını anlamış oldu.

"Şimdi bana anlatacağın her şeyi anlatır mısın?" Savaş'ın sesi sakin çıkarken Zeynep'in içinde endişe hâkimdi. Savaş ise kardeşinin endişesini gördüğünde kardeşinin yanına giderek onu kolları ile sardı.

"Güzel kardeşim benim, korkacak bir şey yok. Sadece her şeyi senden duymak istiyorum. Biliyorsun sen ne dersen benim için doğru odur." demişti. Zeynep ise endişesine rağmen tüm olanları yavaşça anlatmaya başlamıştı.

Zeynep'in Ömer ile ilgili konuları anlattığında gözlerinden parlayan ışığı görmemek için kör olmak gerekirdi. Savaş'ta görmüştü o ışığı ve kardeşinin önünde değil, yanında durmasının zamanı geldiğini anlamıştı. Ateş ile ilgili konuları anlatırken Savaş'ın içinde kocaman bir öfke birikiyordu.

"Ah be güzelim. Sana defalarca dedim ki o adam o kadının oğlu. Sana bana kardeş olamaz o. Sen dayak yerken susan adamdan hayır gelmez. Ah beni az dinlesen be güzelim!" diyerek sitemini dile getirmişti.

"Aslında abi, sen anlamıyorsun ama ben bu şehri seviyorum. Burası beni kendisine çekiyor. İstanbul'da güzel ama burası ayrı bir his. Ateş için ya da babam için değil, burayı sevdiğim için geldim. Hem annemin konağı da yaşanan bir yer olmadı mı? Ayşe abla ve oğlu da burada yaşayacak hep. Biz yokken bile mutlu bir yuva olacak burası..." diye sevincini belli etmişti Zeynep.

Savaş ise kardeşinin heyecanına ortak olurken şehrin kendisine çektiğini anlayabiliyordu. Bu şehir ne kadar kan koksa da efsunlu bir yanı vardı. Kendisine gelen herkesi efsunlar ve buradan kopmamasını isterdi.

Zeynep abisi ile birlikte tepeye gitmek istediği için hazırlanmasını istemişti. Hazırlanan abisini beklerken Ömer'e mesaj atmayı da ihmal etmemişti. Ömer ağa ise kardeşi ile rahatça gezebilsin ve onlara bir zarar gelmesin diyerek bir araba ve şoför yollamıştı.

Savaş hazırlanmışken kapıya doğru ilerledi. Şoföre hazırlanmasını ve tepeye gideceklerini belirtirken kapıdaki adamlarla tanışmıştı.

"Aziz, telefonunu çıkar, ağanı ara ve bana bana telefonu ver. Lütfen!" Lütfen diyerek emir vermediğini göstermek istemişti. Aziz ise başıyla onaylarken telefonda Ömer'i arayarak Savaş'a vermişti.

Ömer ağa telefonu açarken endişeli açmıştı çünkü saat erken bir saatti ve Zeynep'in kapısındaki adamların araması onu endişelendirmişti. Açtığı telefonda konuşan kişinin Savaş olduğunu anlayınca Zeynep'e bir şey olma ihtimali ile nefesi kesilmişti.

"Ömer ağa, Biz kardeşimle tepeye gideceğiz. Döndüğümüzde burada olmanı istiyorum. Birlikte kahvaltı yaparız." dediğinde Ömer'in yüzü gülümsemişti. Onaylamaya bile fırsat vermeden kapanan telefona bakarken Savaş'ın farklı biri olduğuna kanaat getirmişti.

"Zeynep'in endişe etmesine gerek yokmuş. Baksana kahvaltıya çağırıyor adam. Biraz garip belki ama yine de kötü biri değil. Ah bu kadınların gereksiz endişesi..." diyerek yatağa bedenini bırakarak gülümsedi.

Savaş ise kendisine bilgi veren arkadaşından kalan tüm detayları öğrenerek Zeynep'in bilmediği ama Ateş'in kırılan eline kadar her şeyi öğrenmişti. Kendisine gelen kardeşi ile birlikte tepeye giderken içinde ki öfkenin yerini büyük bir özlem almıştı.

Annesi ile gezdiği bazı sokaklardan geçerken gözlerindeki yaşlar kalbine akıyordu. Tepeye geldiklerinde ise annesi ile geldiği bir seferi hatırlamıştı. "Dünyayı izleyeceğim bir yer olsa, kesinlikle orası bu uçurum olurdu dediği yerin özel bir aurası var gibi hissettiği için Savaş'ta burayı severdi.

Şimdilerde ise bir kafe yapılan yerde bazı insanlar kahvaltı yapıyordu ama hiç birine aldırmadan ileride uçurum kenarında bir taşa oturan kardeşinin yanında yerini almıştı. Annesine benzeyen kardeşine baktıkça sadece o günü yaşıyor gibi hissetmişti.

Ne zor şeydi annesizlik ama kardeşi bunu delege edebiliyordu. Annesine bu benzerliği, onun anne özlemine ilaç gibiydi. Annesi gibi zor şeyler yaşayan kardeşi için endişelendiğinden onun en iyilerini hak ettiğini düşünüyordu. Bu yüzden ince eleyip sık dokuyordu.

Kardeşi annesi ile konuşurken bile sessizce içinden konuştu Savaş. Ömrü boyunca da öyle olmuştu. Çok uzun cümleleri sadece kardeşine kurardı. Onu anlamak hep zordu. Zaten anlaşılmak istemiyordu. Mutluluğu barlarda bulduğu insanların tenlerinde arayan bir adamdı Savaş.

Bulamamıştı.

Kardeşinin bulmuş olmasına sevinmişti ama kendisinden uzakta bulmasına ise üzülmüştü. Hayat bu ya kaderlerimiz hep birbirine bağlıdır. Sevgi denen şeyin kimden, nereden geleceği belli değildir. Ömür dediğin kaç gündü?

İki kardeş annelerine duydukları özlemi çocukça dile getiriyordu. Tüm dünya onları sevse, yine de eksik kalacaklarını biliyorlardı. İki kardeş, yalnızca annelerinin mezarında kendilerini sevgiyle dolmuş hissediyordu.

İki kardeşin annesine söyleyecekleri bittiğinde Zeynep'in annesi gibi güzel olan sesinden annesine yine bir şarkı peyda olacaktı. Zeynep kalbinden geçenleri daha iyi hissetmek için gözlerini kapatmıştı.

Kalbinden geçenler önce mırıltı halinde kulağına doluyordu. Sonra melodi olup içini titretmeye başlıyordu. En sonunda da dile dökülüp tüm yürekleri dağlıyordu. Zeynep gönlünden kulağına, oradan içine ve diline dolanan melodiyi söze döküp yürekleri dağlıyordu.

Savaş'ın bile içini titreten ses, canından öte sevdiği kardeşinin sesiydi. Yanında olduğu sürece, kardeşi hep onun yüreğini böyle dağlasın istiyordu. "Yanımda olsun da varsın canımı yaksın!" diye içinden geçirdi.

Hojan Beşir'in gelmiş bahar türküsü, Zeynep'in en sevdiklerinden biriydi. Gelmiş bahar geçmiş yazlar neyleyim diyen adamın sesinde hissettiği o duygu gibi, kendini de tükenmiş hissediyordu.

Savaş ise kardeşini dinlerken içinden ona eşlik ediyordu. Mırıldanan iç sesini durduramıyor ama kardeşinin sesine de vakıf olabiliyordu. Zeynep'in artık içindeki melodi sona gelmişti.

Yavaşça gözlerini açarak annesine döndü. Bu gece rüyasına gelmişti annesi. Hiç yaşamadıkları bir anı ile annesini görmüştü. Annesi ona Ömer'le ilgili sorular soruyordu ve kendisini destekliyordu.

Zeynep ise rüyasında bile utanıyordu. Garip olan ise babasının da o rüya da var olmasıydı. Kızını paylaşmak istemeyen adamın sitemi, hala Zeynep'in kulaklarındaydı. Zeynep bu anıları kendisine saklamak istiyordu çünkü abisi bu durumdan pek memnun olmayacaktı.

Zeynep ve Savaş, ellerindeki gülle uçurumun kenarına geldiler. İki kardeşin içinden annelerine söyleyecekleri vardı. Birkaç saniye sonra ikisi de birbirine bakarak "Seni seviyoruz anne!" diyerek uçuruma döndüler. Ellerindeki gülleri uçuruma bıraktıktan sonra kendilerine ihanet eden gözyaşlarını silerek, kendilerini bekleyen arabaya doğru ilerlediler.

Birlikte konağa dönerken Ömer'i, Zeynep'i, Savaş'ı ve Samyeli'leri bekleyen birçok şey vardı.

Konağa gelen iki kardeşi bekleyen Ömer gülümsemişti. Zeynep endişe ile abisine bakarken abisi kardeşindeki endişeyi gidermek için "Tanışacağız güzelim. Sadece tanışacağız. Hem birlikte kahvaltı yapalım değil mi?" diyerek sakinleştirmeye çalışmıştı.

Zeynep tamamen sakin olmasa da temkinli bir şekilde açılan kapıdan inerek abisi ve Ömer'in yanına giderek birlikte içeri girmişlerdi. Ayşe'nin yemek odasına hazırladığı kahvaltı için giderken Ayşe de çayları koymaya başlamıştı.

Birlikte kahvaltı ettikleri sırada Zeynep ve Ömer birbirlerine kaçamak bakışlar atıyordu. Savaş görmeden atılan bakışlardan haberdardı ve kardeşinde gördüğü ışığı Ömer'de de gördüğü için ilk testi geçtiğini anlamıştı. Şimdi geri kalan testleri de geçerse kardeşinin yanında olarak onlara destek olacaktı.

Savaş aptal biri değildi. Kardeşinin sevdiği biri olduğunda onun yanında olmazsa gizli saklı yapacağına yanında olur ve gerekirse evlendirirdi. Bazı şeyleri kabul edebilecek olgunluğa erişmişti.

Çok şükür!

Kahvaltının bitmesi ile Ayşe'ye çıkmasını söyleyen Savaş'ın halinden Zeynep gerilmişti. Savaş ise bu durumda gülümseyerek kardeşine bakmıştı. Onu sakinleştirmek adına birkaç cümle kurması lazımdı.

"Güzelim birkaç soru soracağım ve Ayşe hanımın bunu duymasını istemedim. Her hareketimde endişe duymana gerek yok!" diyerek kardeşini sakinleştirmek istemişti. Gerçekten de doğru söylemişti. Soru soracaktı ama Ömer ile olan hesabını unutmamıştı. Önceliği ise Ateş'indi. Saat dokuz olmuştu ve Savaş, Ateş'in uyandığı haberini almıştı. Konaktan çıkmadan yetişmek için Ömer'e de sorularını sorup Ateş ile hesaplaşması gerekiyordu.

Savaş, Ömer ağaya dönerek Zeynep'in anlattıklarını hızlı bir şekilde anlatarak Ömer'e baktı. "Sen bu olaya şahit misin Ömer ağa?" diye sordu. Ömer ağanın cesaretini duymuştu ama görmekte istiyordu.

Ömer ağa sadece kuru bir "Evet!" demekle yetinmişti. Eksiklerini tamamlamak istememişti çünkü Zeynep duyarsa üzülebilirdi. Savaş sadece kafa sallayarak düşünüyordu.

"Ömer ağa, kardeşim çıkınca ne oldu?" diye sormuştu. Ömer ağa ise anlatmadan bir süre bekledi. Zeynep'in duymasını istememişti. Sonunda Zeynep'e bakarak çıkmasını belirtecekken Savaş'a döndü.

"Savaş, bunu Zeynep'in yanında konuşmak istemiyorum. Yanlış anlama ama üzülmesini istemediğim için onun bilmesine gerek yok!" diye belirtirken Zeynep'in duygusallığına dikkat çekmişti.

Savaş ise kardeşine çıkması için işaret verirken Zeynep endişe ile çıkmıştı. Kalbi ağzında atmaktan yorulmuştu. Sonunda odadan çıkan ikiliye değerlendirici bir şekilde bakarken, Ömer yüzü ile iyi olduğunu belirten bir gülümseme ile bakmıştı.

"Samyeli konağına gidiyoruz küçük hanım! Ömer ağa sende geliyorsun. Şahit olarak!" dediğinde Ömer ağa da başını olumlu anlamda sallamıştı. Sonunda birbirleri ile konaktan çıkarken peşlerinden gelen koruma ordusu ile Samyeli konağına doğru yol aldılar.

Samyeli konağına geldiğinde Ömer kapıdaki adamlara işaret vererek kapıları açtırmıştı. Üst katın avlusunda kahvaltı yapan Mehmet ağa ve Ateş'in kendisini net duyacağı bir şekilde bağıran Savaş'ın sesi ile konak inlemişti.

"Ateş ağa! Çık karşıma!" diyerek bağıran Savaş, kardeşini arkasında tutarak avlunun ortasına kadar gelmişti. Mehmet ağa oğlunu görmenin bir sevincini yaşarken diğer oğlu için endişe etmişti. Sonuçta ikisi de kendisinin oğluydu.


Bölüm Sonu

Oy ve yorum yaparak destek olabilirsiniz.

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

246K 8.6K 30
Yan yana gelmesi imkansız iki kişi, gün gelir de aynı evde yaşarsa ne mi olur?İki inatçı orta yolu bulabilir mi ki? Adı Ahsen. Daha minicik yaşında...
1.9K 460 28
GERÇEK HIKAYELERDEN DERLENDI!!!! Üniversiteli genç tesettürlü bir kadın. Yedi kızkardeş arasında sevgiyle büyüdü. Üniversiteyi kazanıp okumaya gitti...
85.2K 2.9K 68
İlk gözünü açtığın andan itibaren birilerine güvenerek başlarsın hayata. İlk elini tuttuğun kişi hep yanında olucak zannedersin. Büyürken yakınlarına...
22.5K 916 12
"utanmıyor musun kardeşin yaşında birine dokunmaya" beni kendine daha çok yaklaştırarak "sen kardeşim değil karımsın"