Annemin Hikayesi

By zeeyneep41

56.8K 6.7K 2.5K

Kız gördü adamı içi sızladı... Adam gördü kızı yüreği yandı... "Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sü... More

Kapak Tasarımları
Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39 (Finale bir kala)
Bölüm 40 (Final)
Duyuru

Bölüm 4

1.9K 306 112
By zeeyneep41

Heyoooo yeni bölüm geldiii.

Bölümler nasıl ilerliyor? Fikirlerinizi bekliyorum.

Güzel bir bölüm olmasını diliyorum.

Keyifli okumalar dilerim şekerlerim.

¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨

"En sevdiğin türkü nedir?"

"Neşet Ertaş severim ben. Özellikle yolcu isimli türküsünü severim. Abim de genelde Onur Akın sever ama yine de hepsini dinliyoruz. Değil mi abi?" 

***

Berfin abisini de konuya katmak istemişti ama bilmediği Ömer konuşmak değil ilk gördüğünde âşık olduğu kadını dinlemek istiyordu. Ömer başını sallayarak onayladı. Konuşmak için ağzını aralarken Zeynep'te ona dönmüştü. "Sen ne güzel bakıyorsun kadın" diye geçirdi içinden.

"Evet! Kulağıma güzel gelen tüm müzikleri dinlerim ama türkü hoşuma gider" diye pekiştirdi.

Zeynep'in telefonu çalınca herkes telefona bakmıştı ama Zeynep telefonu hızla kaparak ayağa kalktı. Telefonu açması gerektiğini belirterek kapıya çıkmıştı. Akşam esintisi tepede olduğu için çok hissediliyordu ve Zeynep üşüse de telefonla konuşmaya devam etti. Ömer ise merak etmişti. "Acaba sevgilisi mi var" diye içi içini yiyordu.

Zeynep telefonu kapattığında içeri girmişti. Bir an içi titrese de kendini toparlayarak yerine oturdu. Merak edilen soruyu da Bahar sormuştu çünkü anlıyordu ki Ömer ağa, Zeynep ile ilgileniyordu.

"Biraz İstanbul'u anlatsana bize Zeynep. Neler yapıyorsun? Arkadaşların veya özel bir arkadaşın var mı?"

Bir süre düşündü Zeynep. Mardin mi güzel yoksa İstanbul mu diye. Nereye giderse gitsin Mardin ona evi gibi hissettiriyordu. İstanbul'da güzeldi ve tüm güzel anıları oradaydı. Hatırladıkları ile içi acısa da belli etmemeyi tercih etti Zeynep.

"İstanbul çok güzel. Deniz havası, tarihi ve konumu ile zaten önemli ama zor bir şehir. Yaşamak istiyorsan güçlü olmalısın. Maddi ve manevi bir dayanıklılığa ihtiyacınızın olacağı bir şehirdir. Trafikten dolayı fazlasıyla sinirleriniz yıpranabilir." Zeynep biraz soluklandı bir yudum su içerek kaldığı yerden devam etti.

"Özellikle iş saatlerinde fazla trafik oluyor. Bu da insanların yorgunluklarına bir de öfkenin eklenmesine sebep oluyor. İstanbul'u aslında toksik bir ilişkiye benzetiyorum ama Savaş oradan ayrılmak istemiyor. Bizim yaşadığımız yer biraz daha sakin. Otobüs vs. derdi olmuyor." Zeynep İstanbul'la ilgili söyleyeceklerini biraz daha düşündü.

"Deniz havası, sahil gezileri, Ayasofya, Sultan Ahmet ve kapalı çarşı... Sayılabilecek binlerce güzellikleri içinde bulunduran İstanbul, güzelliği kadar yorucu. Aksini iddia eden çok kişi vardır ama ben sanırım yoruluyorum."

"Mardin!" Zeynep bir süre sessizce Mardin'i düşündü. Yaşadıklarını ve yaşamak zorunda kaldıklarını... Gözünden bir damla kendisine ihanet ederek yere düştü. Zeynep arkasını dönerek derin bir nefes aldı. Göz kapaklarını kırpıştırarak gözüne hücum eden damlalardan kurtularak önüne döndü.

"Mardin ise güçlü kadın olmak zorunda kaldığın bir yer. İstesen de istemesen de güçlü olmak, düşsen de düştüğünü belli etmemek zorunda kaldığın bir yer. Belki bu İstanbul'da da vardır. Bilemiyorum! Çünkü Savaş benim için her şeyi kolaylaştırıyor."

Zeynep demin gözünden düşen damlalar yokmuşçasına gülümsemişti. O an Ömer'e Zeynep'in gülüşünü sorsalar "Bir büyü gibi" derdi. Zeynep ise düşünceler içinde dolanıyor, doğru sözleri arıyordu.

"Mardin'in yemekleri, eski yapıları, doğası ve özellikle de burası... Kalbimdeki en güzel yerlere sahip olmasının nedeni, herhalde birçok şeyi burada yaşamış olmamdan kaynaklanıyor."

Zeynep bulunduğu kafenin içinde göz gezdiriyordu. Şöminenin yandığı, orta büyüklükte, aile sıcaklığında bir kafeydi. Kahverengi tonlarının hâkim olduğu bu mekân, Zeynep'i sımsıcak hissettiriyordu.

"Bu şehrin bende hep bir özel konumu olmuştu. Mesela burası annemin günlüğünde yazan yer. Tabi ki o zamanlar bu kafe yokmuş. Annem burada kendini iyi hisseder ve türküler mırıldanırmış" dediğinde Ömer ağa, sabahki şarkılarının nedenini öğrenmişti.

Ömer ağa annesinin neden gelmediğini, hatta öyle çekip gidebilmesinin mümkün olmamasından dolayı, annesi gidince neler olduğunu merak etmişti. Araştırmak değil birebir Zeynep'ten öğrenmek ve onunla bu süreçte yakınlaşmak istiyordu.

"Güzelim! Bahar özel birisi var mı diye sordu? Bende merak ettim bak şimdi."

Zeynep gözlerini devirerek Bahar'ı dürttü. Sonra da gülümsemeye başladı. Ömer ise sevdiği olduğunu düşünerek içinde bir sızı hissetti. Daha hiç tanımadığı bir kadının hayatında biri olma ihtimali bile, ağır gelmişti Ömer'e.

"Ateş! Sence benim hayatımda özel biri olabilir mi?"

Ateş biraz düşünür gibi yaparken Ömer'in gözlerinde umut vardı. Kısa bir an, ufacık bin an bile onu mutlu etmişti.

"Neden olmasın? Üniversite okuyorsun ve güzel bir kızsın. Tabi olabilir."

"Savaş o özel kişiyi öldürür. Bunu farkında mısın? Kimse benimle konuşamıyor bile. Hatta geçen dönem bizim bölümde bir arkadaş vardı adı da Ahmet'ti. Ahmet benden notları istedi. Birlikte fotokopi çektik ve gitti yanımdan sevgilisinin yanına. Sevgilisi de güzel sanatlarda okuyordu. Savaş bizim fotokopi çektiğimizi duyunca ona ne yaptıysa Ahmet bana selam bile vermez olmuştu."

Herkes ağzı açık dinlerken Ömer mutluluktan çığlık atmak istemişti. Savaş'ı alnından öpebilirdi bile. Sonra aklına düşen düşünce ile doğruldu. "Benim senin için Savaş'la savaşmam gerekse bile savaşırım ceylan gözlüm" diye mırıldandı ve kimse onun ne dediğini duymadan muhabbete devam ediyordu.

Saat gece yarısına gelirken evlere gitmek için kalkarken yine geldikleri gibi gitmeyi ve Samyeli konağının orada arabaları değişebileceklerdi. Ömer hesabı öderken eline bir kâğıt kalem alarak numarasını o kâğıda yazdı. Eline aldığı kâğıdı cebinde saklarken, Zeynep'e nasıl vereceğini düşünüyordu.

Kızlar yine aynı arabada müzik dinleyerek muhabbet ediyorlardı. Yarım saat yine on dakika kadar kısa gelmişti onlara ve evin orada indikleri araba Samyeli arabası olduğu için şoför park etmeye götürmüştü. Bahar'ı ise Ömer ağa evine bırakacağını söylemişti.

Herkes vedalaşırken Ömer ağa kâğıdı Zeynep'in çantasına atmaya çalışmıştı. Berfin ve Bahar farkında olduğu için yardım etmek istediler. Berfin abisinden kâğıdı alırken Bahar'da çantasının omzundan düşmesine sebep olmuştu. Berfin yerden alırken kenarından içine attığı kâğıdı Zeynep görse de görmemiş gibi yapmıştı.

Arabaya bindiğinde sırıtan kızlara Ömer ağa sert bir bakış attığında kızlar susmuştu ama yüzleri gülüyordu. Berfin abisi ile dalga geçmek istese de Bahar'ın yanında yapmak istememişti. Ömer ise merak ediyordu acaba Bahar biliyor muydu?

"Bahar, sen arkadaşının hikâyesini biliyor musun?"

Bahar ise olumlu anlamda başını sallarken gülümsemesi solmuştu. Arkadaşının yaşadıkları çok ağırdı ve bunları yaşarken yapamadığı birçok şey için birçok kez kendisini suçlamıştı. Çocukken bazen korku ile doğru düşünemiyordu insan. Ömer ise tam soracakken evlerinin oraya geldiğini fark eden Bahar, Berfin'le vedalaşırken Ömer ağaya döndü ve şunları iletti.

"Ağam affet ama öyle ayaküstü anlatılabilecek şeyler değil. Zeynep'in yaşadıkları ağırdır. Zeynep sekiz yıl sonra buraya nasıl geldi bilmezsiniz. Hem bunu kendisi anlatmak isterse anlatır. Kendisi anlatmazsa bana düşmez. Uzun bir hikâyedir. Rahmetli annesi gibi çok çekmiştir Zeynep."

Ömer ise Rahmetlik kelimesine takılmıştı. Zeynep'in tepede ne yaptığını, hikâyesini ve annesini bilmezken burnuna bu hikâyeden kötü kokular geliyordu. Yıllar önce babasının dediği cümle aklında belirmişti.

"Bir gün ağa olduğunda Samyeli'yi dost et kendine. Mehmet iyidir ama Ateş adı gibi Ateş parçasıdır. Samyeli kanı gücü sever. Güç için her şeyi yaparlar. Dostunu yakın tut, düşmanını ise daha yakın" şimdi bu söz kulağında yankılanırken Bahar evine doğru yol almıştı.

İçeri girdiğinde ise Ömer ağa eve gitmek için Murat'a emir vermişti. Bütün arabalar Demirhanlı konağına doğru giderken Ömer'in aklında bir tek bu olaylar ve ceylan gözlü kadın vardı.

Zeynep ve Ateş eve girdiklerinde babası çoktan uyumuştu ve konakta çalışanlarda odalarına çekilmişti. Konakta çıt çıkarmadan sessizce odalarına giden kardeşler günün yorgunluğunu duşun altında atmaya karar vermişti.

Zeynep odasındaki banyoya girerek kendisini suyun altına bıraktı. Günü düşünen Zeynep'in aklından çıkmayan o gözler ve gülünce yanağında oluşan çukura sahip olan adam yine gözlerinde belirmişti.

Ömer'de günün yorgunluğunu ve düşüncelerini duşun altına girerek atmak istemişti. Ceylan gözler, gözlerinin önünde belirirken mırıldandı Ömer ağa. "Ne yaşadın bilmiyorum ama senin yaralarını sarmak benim kaderim. Sen, benim kaderimsin kadın. Sen bir Demirhanlı olacaksın."

"Ömer Demirhanlı..." diyerek gülümseyen Zeynep, yüzünün kızarmasıyla kendisini duştan çıkmaya zorladı. Hızla havluya sarılarak duştan çıkan Zeynep pijamalarını giyerek yatağına uzandı. Yine gözlerinde Ömer belirmişti ve Zeynep kendisine kızarak kendisiyle savaşırken uykunun tatlı kollarına kendisini bıraktı.

Bir yerde Zeynep "Ömer Demirhanlı..." derken Ömer'de, "Zeynep Samyeli..." diyerek gülümsedi. Kalbi hızlanan adam, kendisini bir çocuk gibi hissediyordu. Üzerini giyinerek kendisini yatağa bıraktı. Aklında ceylan gözlü kadın, yüzünde bir gülümseme... Ömer kendisini uykunun tatlı kollarına bırakırken yüzü gülerek uyuduğu ilk uykusuydu ve bun son olmasın istiyordu. 

***

Gün ışıkları yüzüne vururken gözlerini yavaşça araladı Zeynep. Sabah erken kalkmak, çocukluğundan kalma bir alışkanlıktı. "Alışkanlık mı? Lanet mi? Bilmiyorum!" diye mırıldandığında kendisini banyoya atmıştı.

Duşunu alarak hazırlanan Zeynep odadan çıkarken kapıdaki korumalara tepeye gideceğini bildirerek arabayı hazırlamalarını istedi. Kahvesini yaparak mutfakta bulunan masada kahvesini yudumladı. Aklına gelen anılar vardı ve gözleri ister istemez dolmaya başlamıştı.

Odasından çantasını alırken, dün Berfin'in çantasına bıraktığı nota baktı. "Ömer Demirhanlı 05..." Numarası yazılıydı. Zeynep yüzünün kızardığını hissederek kâğıdı çantasına bıraktı. Aşağı inerek mutfağa not yazarak çıkmıştı.

Bugün annesinin evine gideceği için kendisini merak etmelerini istemedi. Tepeye annesine giderek kendisine biraz zaman verdi. Yıllar sonra burada olmak, annesinin evine gitmek... Zeynep'e çok ağır geliyordu ama alışmaya çalışıyordu.

Tepeye geldiklerinde şoförün açtığı kapıdan çıkarak uçuruma doğru ilerledi. Oturduğu taşın üzerinde önce kafeye doğru bir bakış attı. Kimsenin olmadığını görünce rahatça dertleşebileceğini düşünerek uçuruma döndü. Havanın esmesi ile biraz içi ürperse de vakur duruşundan eser vermeden annesiyle konuşmaya başladı.

"Eskiden düşünürdüm neden burayı seviyorsun diye ama artık anlıyorum anne. Çok yüksek ve senin yaşadıklarında benimkiler gibi... Annelerin kaderi kızlarına bohça olurmuş derler ya anne, işte ben senin hikâyeni öğrenince korkmaya başladım. Kimse annesinin hikâyesinden korkmaz ama ben annemin hikâyesinden korkuyorum. Anne ben nasıl güçlü birisi olacağım?" Zeynep biraz duraksayarak nefeslendi.

"Anne ben ne hissettiğimi bile anlamıyorum. Gördün mü anne sen? Dün beni gördün mü? İçim nasıl yandı gördün mü? Anne ben çirkin miyim? Başta abimden dolayı beni seven olmadı zannediyordum ama babamda arkamda duramamıştı. Beni sevse anlardı değil mi? Abim bana Ateş sustuğu için de kızıyor. Haklı mı anne?" Elini göğsüne koyarak soluklandı.

"Bugün evine gideceğim anne. Artık orayı güzelce temizledikten sonra ara ara gelince orada kalacağım. O konak bana zehir anne. Ne olursa olsun orada kötü hissetmeye devam edeceğim. O zaman nasıl güçlü olabilirim ki? Anneannem bana ne kadar düşersen o kadar yükseğe çıkarsın demişti. Daha düşecek miyim anne? Dizlerim yara olunca üfleyerek acısını dindirmeye çalışan, yaramı öperek iyileştiren bir annem yok benim? Artık düşmek istemiyorum."

Biraz soluklanmıştı Zeynep. Sabah esintisinde biraz üşüyünce kendisine kızdı. "Keşke üzerime bir şey alsaydım" diye sitemi duyuluyordu. Bir süre sessizce oturdu yerinde. Kendisini ve dünü düşündü. Ömer aklına gelince kalbinde bir heyecan hissediyordu. "Anne bu aşk mı? Aşk iyi bir şey değil galiba. İyi bir şey olsa sana bunları yaşatmazdılar. Korkuyorum anne. Bana bir yol göster" diye üzgünce konuştu.

Sonunda annesine bahsetmesi gereken asıl konuya gelmek istemişti. "Anne uzun zamandır rüyalarıma gelmiyorsun. Ben senin yüzünü unutacağım diye çok korkuyorum. Ne olur rüyama gel. Fotoğraflar sahte geliyor, sen bana gel. Beni hiç özlemiyor musun?" diyerek konuşurken üzerine değen battaniye ile irkildi. Kulağına gelen ses ile biraz sakinleşirken, sesin sahibini görünce kalbi hızlanmıştı. "Şşş" kulağına sakinleşmesi için söylenen bu sözün sahibini görünce etkisini kaybetmişti. 

Bölüm Sonu 

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

Continue Reading

You'll Also Like

84.5K 2.8K 68
İlk gözünü açtığın andan itibaren birilerine güvenerek başlarsın hayata. İlk elini tuttuğun kişi hep yanında olucak zannedersin. Büyürken yakınlarına...
8K 407 20
Desem ki... İnan bana sevgilim inan Evimde şenliksin, bahçemde bahar; Ve soframda en eski şarap. Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin.
7.7K 1.5K 14
Hümeyra kendisini istemediği bir evliliğin ortasında bulduğunda nasıl bir yol izleyecek?Bilmediği bir şehirde nelerle karşılaşacak?Ve en önemlisi hen...
9.2K 388 19
Bir yanda asiliyile tanınmış nefes bir yanda deliliyle tanınmış deli Tahir bakalım bu iki kişinin arasında neler olucak