PARÇALI HAYATLAR SAĞ-SOL...

By onuseviyorum105

46.1K 4.3K 2.9K

Türkiye'de olduğu gibi, Avrupa'da da başkaldırı yılı olan 1968 yılının gençlik eylemleri, Üniversitedeki boyk... More

Ben Bışar
Ben Zafer
İstanbul'a Yolculuk
Sosyalist Düşünce Derneği
İlk Karşılaşma
Kavga
Veda
ilk temas
Ülkü Ocakları
Ömer'in kıskançlığı
şikayet
Oya Sencer olayı
Zamansız Yumruk
Zafer'in İlgisi
Zafer'in kokusu
Kıskançlık
Beklenmedik Öpücük
Red ediliş
Dertleşmek
Zafer'in Geçmişi
Senden Gidemiyorum
Aşk Acısı
Çatışma
Çıkmaz Yol
Sevgilim Mi?
İlk Sevişme
Bırakma Beni Zafer
Delirmek
İntikam
Turan'ın Öfkesi
Seni Çok Özledim
Baran'a Zorbalık
Sadece Öp Beni
Ruhların Birleşimi ( yarı smut )
Baran'ın Katilleri
Korkuyorum
Şüphe
Kırmak
Hasretinden Prangalar Eskittim
İçine Kapanmak
Ölümden Bahsetme
Vazgeçirmek
Kanlı Pazar
Kaza
Yaşayan Ölü
Cevabı Bulunmayan Sorular
Üç Fidanın İdamı
FİNAL
Duyuru

Z Harfi Kim ?

587 73 45
By onuseviyorum105

Cemal'i tanıdığımdan beri hep güvenmiştim. Eminim bir erkeğe gönül verdiğimi söylesem belki anlayış gösterirdi ama Zafer konusunda hiç mi hiç emin değilim işte.

Bahçeye çıktık. Isınmak için tenekeye odun atmış yakmıştık. Şimdide tenekenin etrafında oturmuş bir alçalıp bir yükselen ateşe gözlerimizi dikmiştik. Yanan ateşin yansımasını ise Cemal'in irislerinde gorebiliyordum.

Bir yandan parmaklarım arasına sakladığım sigaramı tutuyor, diğer yandan da karanlık bahçeye bakıyordum. Sigarayı kaldırıp dudaklarım arasına yerleştirerek içime bir nefes aldım ve dışarıya dalgalar halinde dumanı üfürdüm

Ağacın üstünde mayışmış bir kedi gördüğümde dudaklarım buruk bir hareketle seğirdi. Kedimi şimdiden çok özlemiştim. Uzun yola dayanamaz diye Mesut almak istedi. Siz gelenene kadar bizde kalsın demişti.

"Anlatmayacak mısın artık can sıkıntını?"

Başımı çevirip birkaç saniye Cemal'in yüzüne baktım. Cevap vermeden bu sefer tenekede yanan ateşe çevirdim yüzümü. Öylece  dalgın dalgın izlemeye başladım. Ne diyecektim ki! Yada ne kadarını anlatabilecektim!

Cemal beni rahatlamak için elini sırtıma götürdü. Tebessüm eden yüzüyle kalkıp içeri geçti. Geldiğinde ise elinde rakı ve bardaklar vardı. Bardaklara biraz boşaltıp üstüne de su ekledi. Birini bana uzattı. Diğerini de kendine sakladı.

Elini omzuma koyup tabureye oturdu. "Haydi şimdi dökül bakalım!" dedi. Bende aynı şekil  elimi kaldırıp Cemal'in omzuna koydum. Bu sefer sıcak bir tebessüm bahşettim ona.

"Ne anlatayım Cemal'im. Anlatsam bile bana hak vereceğin hiç bir tarafı yok ki" diye geçiştirmeye çalıştım. Cemal ise gülümseyen dudaklarına bardağı götürüp bir yudum içti. Dudağını da diliyle ıslatarak "Nasıl bu kadar eminsin brom! Hele sen bir anlat. Hak verip vermeyeceğim bana kalsın"

"Öyle ulu orta anlatılacak şeyler değil be Cemal'im. Sen çok iyi bir dostsunda, ben anlatsam eskisi gibi yüzüme bakar mısın! İşte ondan hiç mi hiç emin değilim" deyip yutkundum.

Yüzümü tekrar ateşe çevirdiğimde "Gönül meselesi mi?"diye bir soru geldi karşı taraftan. Anında gözlerim doldu. Başımı sallamakla yetindim sadece. Nasıl anlatabilirdim. Ramazan'ın tek bir şüphelenmesine bile diken üstünde olurken, birde aileme en yakın kişiye nasıl anlatabilirdim. Ben bile, bu duyguya hala yabancıyken, Cemal'den nasıl bir anlayış bekleyecektim.

"Aşk nasıl bir şey biliyor musun Bışar'ım. Seni, defalarca kez elekten geçirir. Altın mısın? Bakır mısın? diye bi süzer. O yüzden aşkını altınla eş tutabiliyorsan sakın kimseden onay bekleme derim"

Bu söylediği o kadar etki yapmıştı ki bende başımı Cemal'e çevirdim ve "Böyle mi düşünüyorsun cidden?" diye sordum.

Başını sallayarak bir yudum daha içti. "Evet! Biliyor musun? Birde bazı yaralar vardır, insanın zaafı oluyormuş. Bunu ben çok sonradan öğrendim. O yaralar öyle bir hal alır ki bir türlü geçmek bilmez. Sadece kabuk bağlar. Sen geçti dersin ama onu görünce tekrar oluk oluk kanlanmaya başlar"

Böyle söyleyince Zafer'in zaafım olduğunu yeni farkına varmıştım. Zafer dışında hiçbir Allah'ın kuluyla olmak istemiyordum. Onu biriyle gülerken gördüğüm de herkesi yok etmek istiyordum. Birine güzel diksiyonuyla cevap verince ve daha niceleri...

"Hadi anlat bana. Kardeşimi yaralayan bu kişinin kim olduğunu söylede, belki anlatır rahatlarsın. Çünkü geldiğinden beri gergin görüyorum seni"

Ağzımdan hıçkırık kaçınca acıdan gözlerimi yumdum. Elimi yanağıma götürüp gözyaşlarımı sildim. Dudaklarım titrerken elimi kalbime koyup sertçe vurmaya başladım. "Şuranın, bir erkeğe gönül verdiğini bilsen yine de aynı şekilde düşünür müsün Cemal?"

Cemal'in ağzı şaşkınlıkla dondu. Ardından bakışlarını yanan ateşe çevirdi. Bir süre ses seda çıkmayınca acı bir gülüş bırakarak başımı salladım. Böyle olacağını biliyordum. Tam ayağa kalkacaktım ki Cemal elini bileğime koydu. Keskin gözleriyle yüzüme baktı.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu.

Yüzüne bakmadan sadece yutkundum. Bana lanetliymişim gibi bakmasına dayanamazdım. Ben sadece gönlümü Zafer'e vermiştim. Bundan ne bir yanlışlık, nede bir günah göremiyordum.
Madem günah ne diye bu siktiğim duygu gün geçtikçe içimde yeşerip büyüyordu.

Bakışlarımı başka yöne çevirecektim ki Cemal bir avazda ayağa kalkıp beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Bana sarılınca daha çok ağlayıp kendisine karşılık verdim. Cemal elini belime getirdi. Rahatlamam için sıvazlar gibi aşağı yukarı getirip götürdü. Dakikalar bu şekil geçti. Ben biraz olsun rahatladığımda benden ayrıldı. Gözleri kıpkırmızı olmuş bir şekilde yerine geçip oturdu.

Ağacın üstünde mayışarak uzanan kedi miyavlayınca o tarafa baktık. Cemal'i umursamadan derin bir nefes çektim içime.
O kadar rahatlamıştım ki, beni sadece omzunda soyut yükler indiğinde rahatlayan insanlar anlardı. Aynı saniyelerde içeriden ses gelince Cemal tabureden kalkıp içeri gitti. Sonra da elinde bir bardak su ile geldi. İçmem için bana verdi.

Gülümseyen dudaklarıyla "Memo hala fosur fosur uyuyor" dedi

Hala inanmamış bir ifadeyle acı bir gülümse kondurdum dudaklarıma. "Neden kızmadın? Neden hor görüp kovmadın beni?" diye sorular sordum.

"Ne haddime. Sen sevmişsin bana saygı duymak gerekir sadece. Hem saygı görmek istiyorsan önce sen sevgine sahip çıkacaksın ki başkaları da senin sevgine saygı göstersin" dedi. Dudaklarımı birbirine bastırıp buğulu gözlerle, haklısın der gibi başımı salladım. Çok haklıydı. Her sözü bana rehber niteliğinde idi.

Meraklı ses tonuyla "Kim peki tanıdık mı?" diye sordu bu sefer.

Bir müddet vermedim. Madem bir erkeğe gönül verdiğimi anlatmıştm. O zaman kim olduğunu er yada geç öğrenecekti.

Elimi cebime koydum. Zafer'in bana verdiği tesbihi çıkardım. Avucuma koydum. Kimsenin dokunmasına izin vermeyecektim. Cemal avucumdaki tesbihe baktı baktı. Nereye baktığını çok iyi biliyordum.

Tesbihteki harflere iyice baktı. B harfinin ben olduğumu anladı. Lakin Z harfini çıkaramadı bir türlü.

"Z harfi kim? Zeki mi?" gülümseyerek yutkundum. Zeki kim amına koyayım. Kesin Zafer dersem buna asla saygı duymayacaktı. Ama önce Cemal'i garantiye almam lazımdı. Ne olur ne olmaz diye

"Cemal, sana söylerim ama bana söz ver ikimizin sırrı olacağına"

"Rahmetli babamın üzerine söz veriyorum kardeşim. Hem söz namustur biliyorsun"

"Za-Zafer"

"Hangi Zafer" deyip sol gözünü kısar gibi yapınca kafasında ampul yandı"ZAFER Mİ!!" diye hayretle tekrarladı.

Gözümden yaş gelince bakışlarımı ateşe çevirdim. Nefes almakta güçlük çekiyordum. Sanki boğazıma bir taş koymuşlar gibi zar zor nefes alıyordum.

Çekinerek başımı salladım. "Evet o!" dedim. Cemal hızla ayağa kalkarak, ayağıyla yerdeki tabureyi geriye iteledi. Sonra da sağa sola volta atmaya başladı.

Tekrar yanıma gelip taburesine çöktü. Sesini kontrol edercesine fısıldadı. "Kardeşim, hadi gönlünü birine kaptırdın eyvallah. Abi niye Zafer be!! Kafayı mı yedin sen"

Elimi kalbimin olduğu tarafa sertçe vurdum, vurdum. Defalarca kez hem de.  "Ne yapayım Cemal. Ben mi dedim git Zafer'e kon" delirmiş gibi, göğsüme vurmaya devam ettikçe Cemal bileğimi tutup beni kendinde çekti. Alnımı omzuna yaslattı.

Cemal konuşmaya başladığında, ses çıkarmayıp onu dinledim.

"Madem çok seviyorsun. O vakit daha tedbirli olacaksın! Duydun mu beni?" onaylar gibi başımı hafif salladım. Cemal tedbirli olmam için birkaç şey daha söyledi.

"Ne demiş cenap Şehabettin. Gündüz kandilini hazırlamayan, gece karanlığına razı olur demiş. O yüzden sende kendi tedbirini alacaksın bir süre"

****

Sabah olduğunda başımı ı zar zor uyuduğum yerden kaldırdım. Duvardaki saate baktığımda henüz altı buçuğu gösteriyordu. Memo ise bir bacağı koltuktan sarkmıştı hala uyuşuk gibi uyuyordu. Saçları dağılmış, tişörtü karnına kadar kalkmıştı.

Cemal'e bakacağım sırada mutfaktan sesler geliyordu. Bir an dün gece ki konuşmalarımız aklıma gelince kendimi biraz olsun daha hafiflemiş hissediyordum. En azından bu sırrı tek başıma kaldırmayacaktım artık. Derdimi mutluluğumu paylaşacağım biri vardı.

Kalkıp mutfağa doğru yürüdüm. Mutfağa girmeden masaya baktığımda kahvaltıklar konulmuş, çayın demlenmesini bekliyordu Cemal.

Çekinceli bir edayla "Günaydın" dediğimde, Cemal tebessüm etti. Yüzüme bakarak başını salladı. O tebessüm edince daha da rahatlamış hissettim. Boşuna dememişler tebessüm kana en hızlı karışan ilaçtır diye, vereni üzmez alanı mutlu ederdi. Bende hayli mutlu olmuştum. Demekki benim gibi insanların duygularına saygı duyanlarda varmış.

Cemal ağzına bir zeytin atarak "E hadi, elini yüzünü yıka da Memo'yu çağır" dedi

Yanına gidip sımsıkı sarıldım. "İyi ki varsın Cemal'im. Bugüne kadar bana hep destek oldun. Yine yanıltmadın beni. Allah razı olsun senden"

"Eeee boşuna mı kardeş dedik bugüne kadar. Benim öz kardeşim yok ama olsaydı sizin kadar anlaşır mıydım inan bilmiyorum"

"Merhametli kardeşim benim be" dedim ve lavaboya gidip elim yüzümü yıkadım. Sonra da Memo'yu çağırdım. Bu sefer beni şaşırtan birşey yaptı. İlk dürtmemde hemen kalktı. Ardından oturur pozisyonunu alarak üstünü düzeltti. Başını kaldırdığında yüzüme ters bir bakış atarak ayağa kalktı ve lavaboya doğru yürüdü. Tedirginleşen gözlerimle Memo'nun arkasından bakmakla kaldım Kaşlarım birden bire çatılı verdi. Sertçe yutkundum. Salonda öylece beklerken, Memo tekrardan yanıma gelerek yatağını düzeltti. Düzelttikten sonra da tek kelime etmeden mutfağa yürüdü bu sefer.

Umarım Memo duymamış olsun konuşmalarımızı. Ulan sözde içip sızmıştı akşam. Kafamı iki yana sallayarak içimden küfürler ettim kendime. Hemde binlerce kez...

Bazen sesini duyurmak için sessiz durman gerekir derler ya, sanırım sessiz kaldıkça yavaş yavaş,l kendi kuyumu kendim kazıyordum. Ağır ağır mutfağa adımladığımda sessizlik oluşmuştu. Cemal ile göz göze geldiğimde göz kırptı. Dudaklarımı birbirine bastırıp sessizce yüzüne baktım.

Memo'da başını kaldırıp bir bana bir Cemal'e baktıktan sonra eliyle masaya buyur etti bizi. Tek mimik oynamayan ifademle "Hayırdır Memo! Ne bu haller?"

Birşey duymuşsa bile açık açık söylesin. Öyle beni daha fazla mezara koyup çıkarmasına izin vermeyecektim. Cemal'in dediği gibi 'Saygı görmek istiyorsan sevgine sahip çık' bende öyle yapacaktım

Ağzındaki yemeği yerken göz kırptı bana "Ne gibi haller mesela kuz-zen!!" çokça afalladım, sinirle alt dudağımı dişlerim arasına kıstırarak anlık olarak gözlerimi kapattım. Cemal yanıma gelip beni masaya  ilerletti. Sessizlik içinde kahvaltımızı yaptıktan sonra Memo ile dışarı çıktık. Cemal ise içerdeki kapıları kilitleyecekti. İnat olsun diye Memo'ya dik dik bakmaya devam ettim. Ağzında lokma varsa onu çıkaracaktı bugün.

Memo'da gözlerini benden almadan "Neden bana hiç anlatmadın? O kadar mı güvenmiyorsun bana!"

Çatılmış kaşlarım bu söylediğine yavaş yavaş gevşeyerek çözüldü. Şaşırmış, hafif aralık ağzımla içime yarım bir soluk aldım. Nefes aldığımı bile bilmiyordum. Sanki biri var. Benim duygularımdan haberi var. Ve herkese duyurma niyetlenmiş gibiydi. Ben sakladıkça o gün yüzüne çıkıyordu sanki...

"A-anlamadım? Neyi anlatacaktım?" diyebildim ancak.

"Bir erkekten hoşlandığını" deyiverdi.

Kalbim korkudan o kadar hızlı atıyordu ki, resmen göğsümü delecekti "Memo...." diye devam edecektim ki lafımı bölüp konuşmasına kaldığı yerden devam etti. "Ben sana saygı duyardım. Zaten kızlara hep mesafeliydin. Ama açıkçası kırıldım. Ulan bari kim olduğunu söylede rahatlayayım" dedi.

Sanırım, Zafer'in ismini söylerken duymamıştı. Zaten dün gece içerden ses geldiğinde, anlamalıydım.

"Ta-tanımıyorsun" Bir an önce İstanbul'a gitmeliydim. Yoksa birkaç gün daha beklersem Mersin duyacaktı.

***

Cemal'i kendime sakladım.
Göz koyanı öperim 🌛🌜

Continue Reading

You'll Also Like

14.6K 1.5K 10
*İnteraktif bir kurgudur.* Seçimleri direkt olarak okuyucusu yapar. Ablasının örtbas edilen cinayetinin peşine düşmek üzere şehre gelmişti. Üzeri kap...
335K 31.5K 39
Yazan: Nina Türü: Romantik - Komedi - (Yaoi) - (mpreg) Karakterler: Lay, Kris, Luhan, Kai ve diğer EXO üyeleri. Zhang Yixing -Lay- (23 yaşında) Herke...
64K 4.4K 38
Bir zaman makinasına ihtiyacım vardı. İki üç dakika önceye gidip o kelimelerin çıktığı ağzımı hiç açmamış olmak istiyordum. O yatakta ona sarılan kol...
42.6K 4.2K 63
"Kadehimdeki alkol gibisin sevgilim baktıkça beni sarhoş ediyorsun.."