TUTSAK

By yzr_mine

469 83 5

Yağmurdan kaçarken en büyük aşkının mafya olması fırtına öncesi sessizlikti. Yağmurdan kaçtığı an fırtına kop... More

TANITIM 💣
1. BÖLÜM 💣
2. BÖLÜM 💣
3. BÖLÜM 💣
4. BÖLÜM 💣
DUYURU 🔊
5. BÖLÜM 💣
7. BÖLÜM 💣
8. BÖLÜM 💣
9. BÖLÜM💣

6.BÖLÜM 💣

20 3 0
By yzr_mine

Merhabalar iki gözümün çiçekleriii. Bu bölümde geç geldi biliyorum ama bölüm atmaya inanın vaktim yoktu. Üniversite işleriyle uğraştığımdan buraya vakit ayıramadım. Elimden geldiğince kısa zamanda bölüm atmaya çalışıyorum. Bu arada kısa bir şey söylemek istiyorum. Bu kitapta fazlaca argo kelime ve küfür içeren cümleler var dikkatinize! Multimedya'da Berke Özdemir ve Emir Kaan Mutlu var. Fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar dilerimm. 💛

_ _ _

*Ölüm, soğuk bir kelimeydi.*

Elimdeki kutuyla zilini çaldığım kapının açılmasını bekliyordum ki kapı annem tarafından açıldığında annemin nefis yemeklerinin kokusunu içime çeke çeke içeriye daldım. Annem ben içeriye girer girmez bana, boğar gibi kollarını sarmıştı. Elimdeki kutuyla birlikte bende anneme sarıldım. "Sen neredesin be kızım çok korktuk senden haber alamayınca?"

Annemden vücudumu ayırıp yüzüne bakarak "Dur be Dicle Hocam geldik işte. Duru'daydım. Israr etti kal bizde diye anca haber ettim size de."

"Başlarım anca haber etmene! Merak ettik kızım insan haber vermez mi hiç?!"

"Haber ettim ya annem. Bi' daha olmaz söz."

"Aferim, bir daha olursa seni ögelerine ayırır öyle haşlarım, biliyorsun."

"Tamam sultanım biliyorum, olmayacak bir daha. Babam nerede?"

"Şirkette, gelmedi henüz."

"Geç kalmış."

"Evet, işi uzamış az önce konuştum abinle birlikte geliyorlar."

"Tamam annem, ben bir odama gideyim üzerimi değiştirip geleyim olur mu?"

"Tamam yavrum, ha Arven o elindeki ne kızım?"

"Eee, şey bu..."

Annem ne dercesine kafasını sallayınca hızlıca bir yalan düşünmeye başladım. Aniden konuştum, "Kargo..." ve devam ettim, "Ödevim için birkaç malzeme lazımdı, onlar anneciğim. Hadi kaçtım ben."

Annemin arkamdan İyi bakalım." dediğini duyup gerisini dinlemeden odama girdim. Çünkü klâsik annem sözü saçlarını dökme, dökülenleri topla, odanı da dağıtmaydı gerisi. Ama annemi atlatamayacağım diye çok korkmuştum. Ne de olsa kendisi türkçe öğretmeni, kanun gibi kadın. Gözünden hiçbir şey kaçmıyordu maşallah.

Hemen çantamı yere fırlatıp kimden geldiğini bilmediğim, içinde ne olduğunu bilmediğim bu kutuyu açmaya koyuldum. Kutuyu açtığımda içinden bana ait olan kıyafetlerim çıkmıştı. Sanırım Esin göndermişti düşüncesine kapılırken yere düşen not fikrimi değiştirdi. Neden mi? Çünkü notta Esin'e dair kibar bir cümleyi geçtim kelime bile yoktu.

'Bir daha evime gelmek zorunda kalmazsın umarım kokarca. Seni sevmediğimi biliyorsun. BEB'

'Bir doho ovomo golmol zorondo kolmozson kokorco. Sono sovmodoğomo boloyorson. Bir de koca koca harflerle BEB yazmış. Yazmasan şu kaba tabirinden anlamayacağız sanki aptal! Dengesiz herif!'

Kendi kendime dışımdan konuşurken odamın kapısının birden açılmasıyla uzaylı istilasına uğradığımı sandım bir an. Korkudan yerimde sıçrayıp notu elimde buruşturdum.

"Doktorum!"

Berke'yi taklit ederek "Doktorom." dedim sinirle. Berke sanki hicbir şey olmamış gibi neşesini bozmayarak "Ne var ya, noldu yine sinirlisin?"

"Sinirliyim tabi! Odaya fuhuş baskını gibi dalarsan sinirlenirim tabi Berke..!" baş parmağımla üst dişimi ittirip aklım çıktı hareketi yaptım, "... Aklımı aldın Berke ya of!"

Berke gelip yanağımdan makas alırken "Sadece senin mi..?" dediği sırada kendimi sinirle geri çektim, "... genelde istemsizce bütün kızların aklını alıyorum kuziciğim."

"Yine sen pis pis sırıtıyorsun, hadi söyle bu sefer hangi salak kızı radarın alıp seni asla bırakmayacağım, ilkimsin yalanlarınla kandırdın?"

Berke kutuyu ittirip yatağıma otururken konuştu. "Aşk olsun be kuzi o kadar yalancı bir insan mıyım ben? Tamam biraz olabilir de-"

Berke'nin sözünü anında kestim, "Biraz mı? Yalan paralı olsa sen kredi çeker yine söylersin Berke!"

"Sanırım evet, haklısın kuzi. Ama konumuz bu değil. Var ya bir kız tavlamışım olay! Kız taş taş." Berke yan taraftaki kutunun varlığını yeni fark edince "Aa bu ne kuzi..?" İki parmağıyla tiksinir gibi kıyafetimi tutup yukarı kaldırdı, "İşediğin kıyafetlerin mi?"

Berke'nin kahkahasından nefret ediyordum ya. Sinirle elinden kıyafetimi alıp "Evet işediğim kıyafetlerim!" dedim ve kolundan tuttuğum gibi dışarıya çıkardım Berke'yi. "Genç kız odası burası hadi hadi çık!" dedim kovarcasına. Berke birşeyler gevelerken kapıyı suratına kapattım. Beni sinir etmeye bayılıyordu bu çocuk. Anlaşılan yine akşam yemeğine gelmişti. Gerçi bi durumdan rahatsız değildik aksine o gelince ev neşeleniyordu sanki.

Kıyafetlerimi katlayıp yerleştirdikten sonra altıma bol, uzun bel, mavi kotumu geçirip üstüme de beyaz, V yaka bir t-shirt giydikten sonra saçlarımı tepeden toplayıp at kuyruğu yaptım. Salona geçtiğimde babam ve abim gelmiş Berke ile sohbet ederlerken annemde sofrayı hazırlıyordu. Babama hoşgeldin öpücüğü verirken abime dil çıkarıp annemin yanına gittim. Anneme sofra kurmasında yardımcı oldum.

Akşam yemeği gayet güzel ve keyifliydi tabi abim ile babamın bana, neden geç haber verdin sorgularını hesaba katmazsak. Allah'tan yemekte Berke vardı da soğuk esprileriyle ortamın gerginliği almıştı. Şimdiyse markete diye Berke'nin buluşacağı 78965362'nci flörtüyle tanışmaya gidiyordum.

"Berke bu soğuk havada afedersinde götüm dona dona elin kızıyla neden tanışmaya gidiyorum?" Ellerimi montumun cebine sokmuş Berke'nin hızlı adımlarına bir iki adım geriden yetişmeye çalışıyordum.

"Ne elin kızı kuziciğim, o senin yengen yengen."

Sol elimi cebimden çıkartıp Berke'nin ensesine bir şaplak attım. "Ne yengesi be, daha dünkü boka yenge mi diyeceğim ben?!" Berke anında yerinde durup sağ eliyle başımı tutarak sol eliyle de ağzımı kapattı. Neye uğradığımı şaşırıp far görmüş tavşan gibi Berke'ye baktım. Berke korkutucu olduğunu zanneden sesiyle "şş sakın duymasın bu dediğini görümcesi..." dudağını sarkıttı, "...çok üzülür sonra." dedi. Berke'nin elini ağzımdan çekerek "Ne görümce ama!" dedim sinirle kendimi göstererek. Berke birşeyler zırvalamaya başlarken bıkkınlıkla etrafima bakındım.

O sırada görmemiş olmayı dilediğim ya da anlam vermeye çalıştığım mı denir bilmem ama bir sahneyle karşı karşıya geldim. Gözlerimi kısıp dikkatle baktığım yöne iyice odaklandım. Berke "Nereye bakıyorsun sen öyle?" diye benim baktığım yöne doğru baktı. Sol elimle Berke'nin koluna hem vuruyor hemde konuşuyordum.

"Berke sende benim gördüğümü mü görüyorsun?!" dedim dehşetle.

"Ke- keşke görmemiş olsaydım kuzi."

Berke'nin sözünden sonra sadece Berke'nin duyabileceği bir şekilde "Kaç!" dedim. Berke ile birlikte ters yöne doğru koşmaya başlamıştık. Berke hem koşuyor hemde bağırıyordu. "Lan- lan ölürsem var ya, Elif'ime çok üzülürüm. Onu görmeden canımı alma allahım!"

"Berke salak mısın, hâlâ Elif diyorsun ya!"

"Ne diyim, hayatımda ilk defa bir kızı anneme anlatmayı düşündüm!"

"Ama sorun şu ki sadece düşündün..." arkamızdan gelen ayak sesleri hızlanmıştı, "... öleceksin bari şimdi yalan konuşma da kapa çeneni!"

Ara sokağa saptığımızda ben Berke'nin biraz gerisinde kalmıştım. Korkudan bacaklarım titriyordu. Arkamızda eli silahlı bir adam sırf onların birini öldürdüğünü gordüğümüz için peşimize düşmüştü. Artık koşacak gücüm kalmamıştı, tam yavaşlamıştım ki Berke bileğimden tutup daha hızlı koşmaya başladı. Bende mecburen ona uydum ve başka bir ara sokağa daha sapmıştık. Bir apartman dairesi görünce hemen içeri girip kapıyı kapattık. Apartmanın merdiven katındaydık, sensörlü lamba biz hareket edince yanmıştı.

"Sıçtık!"

Berke hep böyleydi, sinirlenince veya korkunca hep bu kelimeyi kullanırdı. Korkudan ağlıyordum, gözyaşlarım arasından konuştum. "Berke, şimdi ne yapacağız?" Yere çökmüş hüngür hüngür yaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine izin veriyordum.

Berke yanıma gelip önümde diz çöktü ve ellerinin arasına yüzümü aldı. "Şş, tamam sakin ol. Bak ışık yanmasın diye hareket etmeyeceğiz bir süre..." ışık söndü, "... tamam mı Arven? Korkma ben buradayım." "Ta -tamam." Biz hareket etmiyorduk, ışık yanmıyordu fakat kulaklarımız tek bir sesteydi. Kapının önündeki ayak sesi!

En kısık çıkan sesimle "Be -Berke, ge -geldi, bu -burada!" dedim. Ağlıyordum ama olabildiğince sessiz. Berke beni sakinleştirmeye çalışırken abimi aramak için yavaşça telefonumu çıkartıyordum ki Berke ani hareketle beni durdurmaya çalıştığı sırada ışık yandı.

İşte şimdi bitmiştik, sonumuzun geldiğini hissediyordum. Berke hemen ayağa kalkıp kapıya yaslandı. Dışardaki adam kapıyı yumruklarken Berke bana "Arven koş, yukarı çık yardım iste birilerinden!" dedi ama ben kaskatı kesilmiştim. Berke kapıyı tutmaya çalışarak tekrar konuştu. "Arven hadi!" Berke'nin uyarısıyla kendime gelip ayağa kalktım. "Ta -tamam." dedim ağlayarak. Koşa koşa yukarı kata çıktım. Hem ağlıyordum hemde rastgele bir kapıyı yumrukluyordum. Kapı tahtadandı fakat kapalı değildi çok garip bir şekilde. Burnumu çeke çeke kapıyı yavaşça ittirdim ve gördüğüm manzarayla çığlık atmam bir oldu.

Gördüklerimden sonra psikolojim tam anlamıyla bozuldu diyebilirim. Aşağıda kapıyı yumruklayarak bizi öldüreceğini söyleyen adam, bana gördüklerimden habersiz 'Arven çabuk ol!' diye bağıran Berke be kan gölüne dönüşmüş bir yerde, cesetlerin arasında dizlerimin üzerine çökmüş ellerimle kulaklarımı kapatıp çığlık atan ben.

Sanırım burası apartman dairesi değildi. Ya da eskiden apartman dairesiydi.

Çaresiz hissediyordum kendimi, bundan ziyade ölüme yaklaştığımı hissediyordum. Ölüm, soğuk bir kelimeydi. Karların üzerinde oluşmuş bir buz tabakasıydı. Bir filmin sonu, bir tiyatro oyununun kapanan son perdesiydi sanki. Kalp ritminin hızlanış bir o kadarda son atışlarıydı.

Ben çığlık attıkça Berke'de bana "Noldu Arven?" diye bağırıyordu. Ama ona tek bir kelime bile edebilecek durumda değildim. Berke bana defalarca seslendi fakat ben ona tek bir kelime bile edemedim.

Önümde cesetler, her yer kan içinde, tavandan aşağıya doğru sallanan asılmış cansız bir beden ve duvarda kanla yazılmış koca koca harfler: 'BEB'

Bu... bu bana gelen notta da yazan harfler. Barış Efe Bolatlı! Burası Barış'ın mı yeriydi? Bütün bunları Barış mı yapmıştı yani? Eğer o yaptıysa ki buraya bakılırsa öyle görünüyor, çok tehlikeli biri. Sandığımdan da tehlikeli, tehlikeli değil katil! Ben nasıl biriyle tanışmıştım böyle, nasıl birinin evine girdim, orada kaldım aklım almıyordu! Çıldıracak gibiydim hiçbir şeyi algılayamıyordum artık. Yaşadıklarım; zihnime, vücuduma, psikolojime ağır geliyordu artık taşıyamıyordum. Zihnimi de bedenim gibi taşıyamaz olmuştum.

Tam ayağa kalkmış zangır zangır titreyen bedenime karşı koyup yazı yazan duvara doğru yürüyecektim ki duyduğum sesle olduğum yerde kaldım. Duyduğum ses silah sesiydi ve Berke tamda o silah sesinin olduğu yerdeydi.

Hayır, hayır ne olur zannettiğim şey olmasın nolur!

_ _ _

Bir diğer bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın iki gözümün çiçekleri. 🤗

İletişim için;
İnstagram : mineyfcx
Snapchat: minelation

MİNE OMAY

Continue Reading

You'll Also Like

4.4K 109 15
♡ İçten içe kendimi yedim bir anlık dönüp yağmur senin annenle baban neden kavga ediyorlar dedim.. Durdu nefes aldı yutkundu babam beni zorla 35 yaşı...
956K 52.5K 40
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
1M 55.7K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
1.9M 132K 30
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...