PARÇALI HAYATLAR SAĞ-SOL...

Oleh onuseviyorum105

42.5K 4K 2.9K

Türkiye'de olduğu gibi, Avrupa'da da başkaldırı yılı olan 1968 yılının gençlik eylemleri, Üniversitedeki boyk... Lebih Banyak

Ben Bışar
Ben Zafer
İstanbul'a Yolculuk
Sosyalist Düşünce Derneği
İlk Karşılaşma
Kavga
Veda
ilk temas
Ülkü Ocakları
Ömer'in kıskançlığı
şikayet
Oya Sencer olayı
Zamansız Yumruk
Zafer'in İlgisi
Zafer'in kokusu
Kıskançlık
Beklenmedik Öpücük
Red ediliş
Dertleşmek
Zafer'in Geçmişi
Senden Gidemiyorum
Aşk Acısı
Çatışma
Çıkmaz Yol
Sevgilim Mi?
İlk Sevişme
Bırakma Beni Zafer
Delirmek
İntikam
Turan'ın Öfkesi
Seni Çok Özledim
Sadece Öp Beni
Ruhların Birleşimi ( yarı smut )
Baran'ın Katilleri
Korkuyorum
Şüphe
Kırmak
Z Harfi Kim ?
Hasretinden Prangalar Eskittim
İçine Kapanmak
Ölümden Bahsetme
Vazgeçirmek
Kanlı Pazar
Kaza
Yaşayan Ölü
Cevabı Bulunmayan Sorular
Üç Fidanın İdamı
FİNAL
Duyuru

Baran'a Zorbalık

639 63 34
Oleh onuseviyorum105

Zafer'in dolu gözlerini gördüğümde sessiz sessiz hıçkırmaya başladım. Çok özlemiştim onun yakışıklı yüzünü, güzel ses tonunu, mavi gözlerini, beni öpüşünü, her şeyini...

Elimi Zafer'in yüzünden çekmeden dudaklarımı aralayıp özlemden buruşan yüzümle konuşmaya zorladım kendimi.

"Her saniye Allah'a dua ediyordum. Sevdiğim adamın sesini, yüzünü göreyim diye. Bak Allah duamı kabul etti"

Üst üste hıçkırmaktan nefesim daralacaktı artık. Zafer yumduğu gözleriyle elini kaldırıp çenemin altına koydu. Yanağımı yumuşak hareketlerle okşuyor, hissetmek istiyordu. Onun karşısında ona bakıp özlemden dudaklarımı kanatacak kadar dişledim.

Bir ara gözlerini açıp gözümden oluk oluk akan yaşları tek tek eliyle sildi. Ağlamaklı çıkan sesimle "Zafer ben.." diye konuşacağım esnada "Şişt, yeter kurban olduğum. Gözyaşlarını daha fazla akıtma. Gül ki buradan gidince gül yüzünü hatırlayayım bir daha ki buluşmaya kadar"

Fısıltıyla söylediği cümlelere dudaklarımı birbirine bastırıp mutluluktan gülümseyip başımı salladım. Islak yanağıma rağmen sevdiğim adamın canını acıtmayacak şekilde sarıldım. O da her iki elini yana açarak kabul etti beni. Kolunu kaldırdığında ağzından bir inleme kaçtı. Onun acısına dayanamazdım ki! Kollarını açmamasını söyledim. Çünkü dört bir yanını ben saracaktım. Ben öpecektim yakışıklı yüzünü.

Vakit kaybetmeden onun olanı vermek için doyasıya sarıldım. Öptüm. Kokladım.

En son, dudaklarına küçük bir buse kondurdum. Enfeksiyon kapmasın diye de ileriye gitmek istemiyordum. Lakin Zafer ensemi tutup dudakalarımı sömürmeye başladığında geriye çekildim. Daha fazla devam edemeyeceğimi belirtip ondan ayrıldım.

Tekrar yanaklarına uzun bir öpücük kondurup maskemi geri taktım.

"Ne yaptın benim yokluğumda?" diye sordu

Ona kötü şeylerden bahsetmek istemiyordum. Lakin Baran konusunu merak ediyordum.

"Neden Baran'ı kullandınız?" Sorusuna soruyla karşılık verdim.

Baran'ın ismini duyduğunda yüzü gerildi. Bakışlarını kaçırıp "Sen nerden biliyorsun?"

"Siz konuşurken duydum çünkü"

"O yüzden mi eyleme katıldın amına koyayım? Sana kaç kere dedim uzak dur diye"

Kızıp üstüne birde hareket etti. Canı yanmış olacak ki elini yara olan yere götürdü. Tedirgin oldum. "Zafer, sevgilim bunları sonra konuşalım olur mu? Bir an önce iyileş. Çünkü seni çok özledim" dedim. Başını sinirli bir şekilde tamam anlamında salladı.

"Baran'ı babam bulmuştu. Paraya da çok ihtiyacı vardı. Benimde son gün haberim oldu Baran'dan. Bilseydim bizim dernekten birini ayarlamasını söylerdim. Umarım çocuğun başına birşey getirmez çok sevgili Devrim başkanın!!"

Umursamazca kurduğu son kelimeler canımı sıktı açıkçası. Bu sefer sinirlenme sırası bendeydi. Hatta baya sinirlenmiştim. Baran'ı ilk gördüğüm de maddi durumu olmamasına rağmen gayet güler yüzlü bir genç iken, bunlar tehdit ettiğinden beri güler yüzüne hasret olmuştu herkes. Sanırım ihanetini kimse affetmeyecekti. Ki Devrim başkan onun peşini asla bırakmayacaktı. Kendisi yapmasa bile dernektekileri Baran'ın üstüne salar kesin...

"Baban, Baran'ı bulmakla kalmamış, bulup tehdit etmiş çocuğu. Hemde hasta babasını ölüme terk ederiz diyerekten"

"Kim söyledi sana bunu, Baran mı?" Baran'ın ismini alay edercesine söyleyince sinirlenir gibi oldum. Ama sinirimi sonraya sakladım. Çünkü Yasemin ablaya sadece üç dakika gibi bir mühlet vermişti. Onu daha fazla zorlamak istemiyordum. Sebebi de üç dakika diye girdiğim odaya, tam on dakikayı devirmek üzereydik. Hem Zafer'in dikişleri daha çok tazeydi.

Zafer'in elini kendime çekip yanağımı avucuna yasladım. Çok özlemiştim ellerine dokunmayı. Yüzüne bakmayı. Onu öpmeyi, öptürmeyi.

Anlayamadığım tek şey vardı. O da nasıl olmuştu da kısa sürede bağımlısı yapmıştı beni...

Avucunu son kez öpüp sessiz bir tonla "Benim artık gitmem lazım sevgilim. Ömer yada başka bir başkası gelirse hiç iyi olmaz"

Zafer bana hasret gözlerle bakınca maskemi indirdim. Her iki mavilerine yumuşak dudaklarımı bastırdım. Son kez de dudaklarına kısa bir öpücük kondurup maskemi geri taktım. Lakin Zafer'in elimi bırakmaya niyeti yoktu. Kapı çaldığında zorda olsa elimi ondan kurtarıp iki adım kadar uzaklaştım.

Kalın sesiyle kapıya doğru seslendi "Kim o?" dedi.

"Benim Reis, temizlik bittiyse gelebilir miyim?"

"İki dakika bekle Ömer"

Ömer'in sesini duymamla az önceki görüntü tekrar canlandı gözümde. Sinirden ateş çıktı adeta yeşillerimden. İki adımla eski yerime geçerek Zafer'in yanına yetiştim. Yetiştiğim gibi de sıkmadan gırtlağına yapıştım.

"Sen sanki az önce Ömer'in elinden çorba mı içtin?" diye sorduğumda yutkundu. Anında kafasını hayır diye salladı.

"Hayır, Y-yanlış gördün sen" diye cevap verdi.

Sağ kaşımı kaldırıp inanmamış gibi yüzüne daha sert baktım "Öylemi? Sanırım yanlış gördüm. Ama bir dahakine daha net bakarım!!"

Zafer'in üst üste yutkunmasına daha fazla dayanamayarak elimi çenesine götürdüm. Çenesini biraz aşağı indirdiğimde alt dudağı da aynı şekil aşağı indi.

Ağzımdaki maskemi indirdiğim gibi beklemediği anda dudaklarına yapıştım. Bir dakika kadar sert olmayacak şekilde öpüp geri çekildim ve maskemi geri taktım

"Gözüm üzerinde"

"Etkileyiciydi!"

"Bir daha seni o şekil göreyim, o zaman görürsün etkileyiciliği"

Sona doğru ağzımdan çıkan gülüşle kapıya doğru yürüdüm. Arkamı dönüp Zafer'e son kez baktığımda özlemle bana bakıyordu. Eğer biraz daha bakışırsak kesin ağlayacaktım yine. Elimle kaldırıp odadan çıktım.

Ömer'i kapıda huzursuz gördüm. Yüzüme dik dik yüzüme baktığında bakışlarımı kaçırıp hiç beklemeden koridordan sağa dönecektim. Tam da o sırada Zafer'in babasıyla yüz yüz çarpıştık. Bu ani çarpmayla babası sendeleyip duvara tosladı.

"Önüne baksana lan davar. Hayvan gibi ne diye koridorda dolaşıyorsun!!" diye bağırdı.

Ses tonu Zafer'in sesinden daha da kalındı. Onu şimdi burada gebertmek için bütün uzuvlarım hazır ol da durmuş emrimi bekliyorlardı adeta.

Bana doğru yürüyüp "Adın nedir lan senin? Çıkar şu maskeni de insan gibi konuş benimle"

Sinirle kurduğu cümleye dayanamayıp ona doğru atılacaktım ki, Yasemin abla bize doğru koşup geldi.

"Cihan bey! Buyurun ben ilgileneyim sizinle"

Cihan şerefsizi gözünü benden çekmeden "Çıkarsana lan dedim şu maskeni. Dilin yok mu senin?"

Öyle bir bağırmıştı ki hastanedeki bütün gözler bize kaydı. Sinirden gözlerimin kıpkırmızı olduğundan adım kadar emindim. Ancak maskemi çıkaracak kadar da cesaretli değildim işte. Hastane bunun gibi köpeklerle kaynıyordu çünkü.

"Cihan bey! Ahmet hastanemizin temizlik personelidir. Kendisi hem sağır hem dilsizdir"

Yaka kartımda Ahmet yazıyordu demek ki. Dikkat etmemiştim. Muhtemelen burada çalışan birinindi.

"Nereden buluyorsunuz böyle garip garip insanları. İyi götür şunu gözüm görmesin"

Yasemin abla koluma dokunup "Gel Ahmet'cim!!" deyip odasına götürdü. Bir yandan da Cihan denen şerefsize ağız ucuyla küfürler saydırıyordum.

Kapıyı arkamızdan kapattığı esnada hızla yanıma gelip "Ahmet! Ay aman Bışar işte. Kardeşim ben sana iki dakika dedim. Sen gittin adamla beraber taburcu olmaya niyetlendin!"

Böyle söyleyince kısa bir kahkaha attım. "Vay be, abla sen ne güzel rol yapıyordun öyle! Demek temizlik personeli. Demek sağır ve dilsiz Ahmet'mişim"

Bu sefer Yasemin abla ile kahkaha attık. Odada bulunan ocaktan hızla bana bir kahve yapıp içtik beraber. Koridor tamamen sakinleşince hastanenin arka kapısından beni çıkardı.

****

Zafer ile buluşmamın üzerinden tam üç gün geçmişti. Zafer artık daha iyi durumda olup yürüyordu.

Bizimde yarın final sınavlarımız başlayacaktı. Ama ne sağcılardan nede solculardan kimse kampüse gitmeye cesaret edemiyordu. Zira, bundan bir hafta önceye kadar bu kampüste şimdiye kadar yapılmış en kalabalık ve kanlı eylem gerçekleşmişti. Bundandır ki rektör finalleri erken tarihe almıştı. Amaç olan gerginliği sınav stresiyle dağıtmaktı.

Zafer'in yokluğunda ise Alptürk ülkü ocaklarının temsili başkanı olmuştu. Tabi yardımcısı ise Turan şerefsizi.

Memo ise benden önce kampüse gitmişti. Onun dersi erken başlayacaktı bugün.
Zaten onun fakültesi genelde solcu ağırlıklı olduğu için çokda bir tehlike arz etmiyordu onun için. Fakat ben Mesut ve Ramo için aynı durum söz konusu olamazdı. Çünkü iletişim fakültesinde ülkücüler daha ağırlıktaydı. Birde iletişim fakültesinde olup tutuklanan dernekten arkadaşlarımız vardı. Hepten sayımız azalmıştı.

Bende hazırlanıp birazdan çıkacaktım. Doğrusu gerekirse artık bu sağ sol mevzusundan da çok sıkılmıştım. Sürekli bir bahaneyle kavga çıkıyordu. Yada hiç alakan bile olmayan mevzuya kendini içinde dahil buluyordun. Ama ben dernekten çıksam bile yine bir şekilde olaylara dahil edeceklerdi beni.
Bu yüzden, şimdilik sessiz kalacak sadece sınavlarıma odaklanacaktım.

Sobanın üstüne kaynayan çayı masaya koydum. Kahvaltımı yapacaktım. Mutfaktağa gidip, peynir getirecektim ki kapı çaldı. Peyniri hızlıca masaya koyduğum gibi kapıyı açmaya gittim. Kapı açılınca Mesut ve Ramo belirdi. Ellerinde ise sıcak simit vardı. Birde Ramo'nun annesi akşamdan sardığı sarmaları kutuya koymuş bize göndertmişti.

Açıkçası çok mutlu oldum. Çünkü anne yemeğine hasret kalmıştım. Hem annemide çok özlemiştim. Burnumda tütüyordu adeta. Dakikalar sonra Ramo sağolsun sarmaları tavaya koydu. Ardından sobanın üstünde ısıtıp masaya getirdi. Annesinin el lezzeti gerçekten mükemmeldi. Annesi de çok eğlenceli bir kadındı. Erken evlendiği için yaşı henüz çok gençti.

Yaklaşık yarım saat kadar oturduk. Sohbet eşliğinde kahvaltımızı yaptık. Sarmalardan birazını da Mesut'un kardeşi Mustafa için ayırdım.
Ben birkaç aydır anneme hasrettim. Onlar yıllardır hasretti. Bu yüzden Mesut kardeşine hem anne, hem baba hemde abi olmaya çalışıyordu.

Tabi birde Mesut için Ayşe mevzusu vardı. Cengiz amca geçen gün beni çağırmıştı evine. Mesut'un en yakın zamanda Ayşe'yi istemesini söylemişti.

Mesut bunu duyunca hem çok sevinmiş hemde bir o kadar üzülmüştü. Ayşe'yi halasından başka isteyecek kimsesi yoktu. Başka da kimsem yok deyip üzülüyordu. Kaç kere babana haber ver dememe rağmen sessiz kalmıştı. Hâlbuki isteyecek çok tanıdığı vardı. Ama haklı bir gurur vardı üstünde.

Elimi Mesut'un omzuna yaslatarak "Yoldaş. Babana haber verdin mi?" diye sorduğumda Mesut'un morali bozuldu birden. Başını iki yana salladı. Böyle olunca ben de artık sinirlenmeye başlıyordum. Sebep her ne olursa olsun o Mesut'un babasıydı sonuçta.

Tekrar ağzımı aralayarak dudaklarımı birbirine değdirdim. "Halan söylesin senin yerine. Olmaz mı?"

"Yok! Gelmez o biliyorum" diye yanıt verdi. Gözü ise elindeki çay bardağındaydı.

"Kardeşim sen haber verdin mi? Vermedin. Gelmeyeceğini nereden biliyorsun? Ayrıca size değer vermese her ay yüklü miktarda maddi destek çıkar mıydı?" Başını sinirle kaldırıp morali bozuk bir şekilde yüzüme baktı

"Kardeşimle beraber ona hep hasret büyüdük yoldaş. Hadi ben büyüdüm. Alıştım. Ulan kardeşim sokağa çıktığında arkadaşları babasından bahsediyor. Çocuk ağzını açıp babasından bir anı dahi anlatamıyor. Sonra da yanıma gelip ağlıyor. Zor teselli ediyorum çocuğu"

Ne diyebilirdim ki! Söyleyecek söz dahi bulamadım. Baban var ama yok, ne kadar acı bir durum...

Elimi boynumdaki kolyeye attım. Babamın küçükken bana verdiği kolyeyi takmıştım bugün. Elimi her attığım da sanki babam benimle berabermiş gibi güç alıyordum o kolyeden.

Neyse konuyu daha fazla uzatmak istemedim. Zaten nişanlarını biz memleketten dönünce yapacaklardı. Bende Annem, halam, amcam ve kız kardeşimi hatta Cemal ve annesini de alıp getirecektim. Yani kısacası ailemi getirecektim.

****

Sigara içmek için fakülteden çıktığımda solcuların Baran'ı sıkıştırdığını gördüm. İlk başta sessiz kalmayı tercih ettim. İhanetini hala unutmamıştım çünkü. Onun yüzünden bir sürü gencin gelecek hayatı mahvolmuştu.

Bankta oturup sigaramı çıkardım. Dudaklarım arasına iliştirdim. Sigaranın ucunu elimdeki çakmak ile yaktıktan sonra bir duman içime çektim.

Fakat bu sıkıştırma hali öyle bir hal almıştı ki Baran'ın kolunu sıkıp yere fırlattılar. Zaten cansız birşeydi. Yeri boylayınca ağzımdaki sigarayı yere fırlatıp sinirle yanlarına gittim.

"Yoldaşlar! Ne yapıyorsunuz fakültenin dibinde? Ülkücülere rezil mi edeceksiniz bizi?"

Soldernekten bir arkadaş bana parmak uzatıp "Yoldaş sen karışma. Bu hain bu üniversite de barınmayacak" dedi.

Baran'a baktığımda, utançtan alt dudağını sertçe dişleyip başını yerden kaldırmıyordu. Korkudan çenesi titriyordu adeta. İki saniye kadar gözümü kapatıp sıkıntılı bir nefes çektim içime. Çünkü tam da tahmin ettiğim gibi olmuştu. Baran'ı kampüste barındırmayacaklardı.

"Yoldaşlar" dedim ve başımı indirip Baran'a bakarak devam ettim. "Baran'da bile bile yapmadı. Tehdit edildi. Yoksa o da bu ihaneti yapmazdı. Değil mi Baran?" Baran başını önünden alıp dolu gözlerle kafasını evet diye salladı.

Nedense bu görüntüye içim acımıştı. Zaferi boşuna suçlamıştım. Ulan herşeyi babası ayarlamıştı. Zafer'in de son gün Baran'dan haberi olmuştu. Elimi Baran'a uzatıp kalkması için yardım ettim. Diğerleri iğrenir gibi Baran'a bakıp yollarına devam ettiler. Kimiside bilerek omuz attılar. Elimi Baran'a atıp arkama sakladım.

Aynı dakika Baran'da üstünü temizleme gereği bile duymadan "Allah razı olsun yold.." devamını getiremeden ağlayıp uzaklaştı. Ben ise sadece arkasından bakmakla yetindim. Yan tarafta bir hareketlilik olunca sol tarafıma döndüm.

Tam karşıya baktığımda, fakültenin hemen girişinde Turan'ı ağzındaki sigarayla durmuş bize bakıyor gördüm. Yanında da kimse yoktu.

Zafer'in Baran'dan her ne kadar haberi olmasa da, Turan'ın da bir o kadar ilk günden haberi vardı.

Yanına yetiştiğim gibi dişlerimi gıcırdata gıcırdata "Mutlu oldun mu bari?" dedim.

Karşılık olarak "Herkes cezasını çeker. O hainin de vadesi buraya kadardı. Dün davasını satan yarın neden seni satmasın ki"

Pişkin pişkin konuşup sigarasını yere attı ve ayağıyla basıp yakasını düzeltti. Sol elini, sağ elinin parmağında duran yüzüğe götürüp çevirdi ve yanımdan defolup gitti.

Ah Baran 😞

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

197K 15.9K 50
"Beni Maraş dondurmacısının sütlü dondurmayı dövüşü gibi dövmeni istiyorum." "Beni bir apaçinin manitasının ismini ağaçlara kazırcasına kazımanı is...
35.4K 2.6K 31
İki genç delikanlı ve intikamdan doğan bir aşk hikayesi... Eşcinsel İçerik... 21.02.2021 - 20.07.2021
11.9K 628 28
Tesadüfen gelenler bir ömür gitmezler...
829 102 5
İki oyuncunun birlikte oynadığı dizinin sürecinde, kamera arkasında olan olayları birlikte okuyacağız. Eşcinsel kurgu.