PARÇALI HAYATLAR SAĞ-SOL...

By onuseviyorum105

46.1K 4.3K 2.9K

Türkiye'de olduğu gibi, Avrupa'da da başkaldırı yılı olan 1968 yılının gençlik eylemleri, Üniversitedeki boyk... More

Ben Bışar
Ben Zafer
İstanbul'a Yolculuk
Sosyalist Düşünce Derneği
İlk Karşılaşma
Kavga
Veda
ilk temas
Ülkü Ocakları
Ömer'in kıskançlığı
şikayet
Oya Sencer olayı
Zamansız Yumruk
Zafer'in İlgisi
Zafer'in kokusu
Kıskançlık
Beklenmedik Öpücük
Red ediliş
Dertleşmek
Zafer'in Geçmişi
Senden Gidemiyorum
Aşk Acısı
Çatışma
Çıkmaz Yol
Sevgilim Mi?
İlk Sevişme
Bırakma Beni Zafer
Delirmek
Turan'ın Öfkesi
Seni Çok Özledim
Baran'a Zorbalık
Sadece Öp Beni
Ruhların Birleşimi ( yarı smut )
Baran'ın Katilleri
Korkuyorum
Şüphe
Kırmak
Z Harfi Kim ?
Hasretinden Prangalar Eskittim
İçine Kapanmak
Ölümden Bahsetme
Vazgeçirmek
Kanlı Pazar
Kaza
Yaşayan Ölü
Cevabı Bulunmayan Sorular
Üç Fidanın İdamı
FİNAL
Duyuru

İntikam

696 73 44
By onuseviyorum105


Eve vardığımızda Memo hızlıca sobayı yaktı. Güğüme de su koyup sobanın üzerine bıraktı kaynaması için.

Bende direkt koltuğa geçip uzandım. Ramo'da, odama gitti. Zafer'in üstüne attığım battaniyemi alarak getirip üstümü örttü. Çünkü korkudan tir tir titriyordum. Zafer'e birşey olacak korkusundan dolayı kendimde değildim. Kimseye birşey anlatacak durumda hiç değildim.

Mesut ise mutfağa giderek bir bardak su ve eczaneden aldığı ilacı getirdi. İçmem için bir hap çıkarıp ağzıma getirdi. Kafam çatlayacaktı gibiydi. Ağzımı açıp ağzıma getirilen hapı direkt kabul ettim. Sonra da başımı yastığa gömdüm
Fena halde uykum geldiği için gözlerimi kapattığım gibi direk uyumuştum.

Gözlerimi açtığımda duvardaki saate gözüm ilişti. saat yediye geliyordu. Etrafıma baktığımda kimse görünmüyordu.

Tam battaniyeyi kaldıracaktım ki kedim kafasını koluma koymuş bir vaziyette düşünüyordu. Onu bu şekil görünce burnum sızladı. Gözlerim dolu dolu ona bakmaya başladım. Çünkü, Zafer ile olan konuşmamın tek şahidiydi. Onu rahatsız etmemek içinde bir süre hareket etmeden bekledim.

Yarım saat sonra zil çaldı. Ramo Memo'nun odasından çıkıp kapıyı açtığında, içeriye Mesut ve Ayşe girdi.
Ayşe koşar adım yanıma gelerek üzgün bir ifadeyle yüzüme baktı.

"Abi nasıl oldun?"

Sorusuna cevap vermek yerine boş boş bakınmakla yetindim. Nasıldım bende bilmiyorum ama zor nefes aldığım kesindi.

"Nereden geliyorsunuz?" diye sorduğumda, Ayşe Mesut'a dönüp baktı ve üzgün çıkan ses tonuyla "Mesut ile hastaneye gittim, ablam orda çalışıyor" diye cümleye girdiğinde  gözlerime can gelmiş gibi açtıkça açtım. Konuşmak yerine Ayşe'nin söyleyeceklerinin devamını bekledim. Umarım bir gelişme vardı.

"Zafer'den hala ses yok. Yoğun bakımda, durumu hala kritik" dedi

Dudaklarımdan ilk dökülen cümle bu oldu. "Peki yaşayacak mı?" sorusuydu. yutkunup dudak büktü.

Mesut ise sorgularcasına "Yoldaş, Zafer için neden bu kadar endişelisin sen?" sorusunu sorup cevabımı bekledi.

Kalbime balyoz vurulmuş gibi acıyla gözlerimi kapatıverdim. Ne diyecektim ben şimdi? Neden başkaları gibi sevgimi, yaşayacaklarımı dile getiremiyordum! Neden bu lanet duygu önce içimizde var olup sonra bizi kahrediyordu. Birde insanlar tarafından hor görülüyordu!!

Gözümü hafif aralayarak dudaklarımı oynattım. "Çünkü, be-beni kurtardı. O şerefsiz beni vuracaktı ama Zafer önüme atladı" bir solukta yalanımı ayarlayıp anlattım titreyen sesimle.

Mecburdum. Eğer yalan söylemesem tıpkı Baran gibi bende hain damgası yiyecektim. Yada öyle düşüneceklerdi.

Mesut hayretle kaşlarını kaldırdı. "Hadi ya! Desene adama bir can borcumuz oldu" onaylarcasına başımı sallamakla yetindim lakin arkada duran Memo ise ikna olmayarak "Ee, ben gördüğümde bu adam sana doğru değilde Zafer'e doğru silahı doğrultmuştu. Yani ben o şekil gördüm" deyip Ramo'ya döndü " Öyle değil mi lan?" diye soru sordu

Ramo dudağını bilmiyorum dercesine büküp omuz kaldırdı. Çekinceli bir edayla "Ne bileyim oğlum. Emin değilim! Yani tam görmedim ben"

Memo bana baktı. Şaşkın gözlerle "Allah Allah. Ee oğlum bu adam senden ne istiyorda sana silahı doğrultsun ki?"

Ne diyeceğimi hiç bilmiyordum lakin Ayşe araya girip beni bu sorgulardan kurtardı

"Gençler, şimdi Bışar abiyi bırakında dinlensin biraz. Dua edelim ki Allah onu bize sağ salim bağışladı. Zafer'in yerinde Bışar abi de olabilirdi yani. Gelmişsiniz neyi tartışıyorsunuz" sona doğru sesine kızgınlık ekletti.

Zafer'in adını duyduğumda dayanamayıp ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtı.

Ayşe kediyi kucağımdan alarak sıkıca bana sarıldı. Hal böyle olunca daha çok ağlayasım geldi.

"Kuzen. Üzme be oğlum kendini. İyileşince gider teşekkür edersin" dediğinde Memo'ya kaldırdım gözlerimi

Acının her tonu bulaşan sesimle "İyileşecek değil mi?"

"Merak etme yileşecek. Hayvan gibi herif. İki kurşunla gidecek kadar pasif değil" dudağımdaki belli belirsiz gülümseme ile başımı salladım.
Doğruya, Zafer güçlü bir adamdı. Kurtulacaktı elbet. Buna inanacaktım.

Ayşe ayaklanarak "Ee acıkmışsınız şimdi siz. Ben gideyim de evden yemek getireyim size" deyip gittiğinde Mesut'ta onun arkasından yürüdü. Aynı dakika Memo'da mutfağa doğru gitti.

Ramo bana üzgün gözlerle bakarak yanıma gelip diz üstü çöktü ve dolu gözleriyle elini önce koluma koydu. Ardından bana yaklaşarak sarıldı.

Beni bu şekil görmeye dayanamamıştı. Birde onlara söylediğim yalandan olacak ki hıçkırmaya başladı sessizce.

Çatallanan sesimle Ramo'nun sırtını sıvazlayarak "Tamam Ramazan. Kendine gel. Bak sağ salim evdeyiz"

"Ya Zafer'in yerinde sen olsaydın ne yapardım lan ben?" İçime titrek yarım bir nefes aldım ve Ramo'nun başını omzuma yaslatarak teselli verdim ona.

Amına koyayım. Bana teselli verilecekti oysaki. Halbuki yüreği yangın yeri olan bendim.

****

Zafer orda acı çekerken, o köstebeğin evinde rahatça uyumasına izin vermeyecektim. Bu yüzden Memo ve Ramo'ya çaktırmadan. Mesut'la beraber Baran'ın evine gelmiştik.

Yalnız, Baran'a onun köstebek olduğunu bildiğimizi belli etmeyecektik. Bu ihaneti de asla affetmeyecek onu cezasız bırakmayacaktık

Belki, Zafer için intikam almazdım çünkü onlar zorlamıştı Baran'ı. Ama bir sürü yoldaşımızın o faşistlerle karşı karşıya gelmesinin en büyük nedeni Baran'ın ta kendisiydi.

Mesut tam kapıyı çalacak iken, sokağın başında omuzları düşük, elleri cebinde bizim tarafa dalgın dalgın yürüyen Baran'ı gördüğümde Mesut'a zile basmamasını söyledim.

Dalgın başını önünden alıp kaldırdığında bizi farketti. Yüzü korkunç bir şey görmüş gibi telaşa kapıldı. Birde Bize her yaklaştığında yüz ifadesi telaşla daha çok kasılmaya başladı.

Aramızda hayli mesafe azaldığında boğazını temizledi. "Selam aleyküm yoldaşlar, hayırdır gece gece?"

Mesut benden önce davrandı.

"Ormanlığa gidecektik. İşte sohbet muhabbet, Bışar illa senin de gelmeni istedi. Değil mi yoldaş" son kelimede yüzüme bakarak konuştu.

"Hm hm" dedim sadece

Sonra da zoraki bir şekilde gülümseyip Mesut'u onaylarcasına başımı salladım. Eğer konuşursam Baran'ı sokakta gebertebilirdim.

Baran bir müddet yüzümüze baktı. "Ben gelmesem! Hem sınavlara çalışacaktım" diye sıvışmaya çalıştı.

"Bizim de sınavlarımız var be yoldaş. Biraz dertleşmek iyi gelir bize"

Mesut'un ısrarı Baran'ın yutkunmasına neden oldu ama sonra kafasını sallayıp bizimle beraber eceline yürüdü.

****

"Vallahi, babası ola-cak o adam zorladı beni"

"Demek babası zorladı seni ha! Sende paranın kokusunu hoş buldun. Köstebek olmaya karar verdin dimi?"

Mesut'la beraber Baran'ı ormanlık alandaki harabe bir şekilde duran eve getirip evin kolonuna bağladık iple.

Baran'ın saçlarından tutup burnuna kafamı geçirdim ve "Ulan oruspu çocuğu. Senin yüzünden bütün plan suya düştü. Kaç tane yoldaşımız tutuklandı haberin var mı lan senin?"

"B-ben...." diyeceği esnada Mesut konuşmasına fırsat vermeden diziyle sertçe karnına vurdu. Baran'ın acı dolu sesi ormanlık alanı sağır edecek cinstendi.

Her bağırışta, meraklı teyzeler gibi harabe evin etrafında toplanan yarasalar uçup tekrar eski yerlerine konuyordu

Nefes nefese "Ba-bam için...yaptım, ilaç almasa, al-masa ölecek"

Mesut sinirden köpürüyordu adeta.
O, bu davaya benden daha çok bağlıydı. Devrim başkanla arası epey iyiydi. En önemlisi de Mesut'un yakın arkadaşı, Deniz Gezmiş tutuklanıp apar topar İzmir cezaevine götürülmüştü.

Mesut Baran'ın saçlarından tutup sertçe geriye çekti. Dişlerinin arasından cümlesine yenisini ekletti.

"Baraaan!! sakın bana duygusallık yapma. Babanın hasta olduğunu biliyorum. Kaç kere dedim sana yardım edeyim diye! Neden kabul etmedin" dedi ve Baran'dan uzaklaştı.

Baran, başını önüne alarak hüngür hüngür ağlamaya başladı. Mesut ağlamasına bakmadan defalarca karnına diziyle tekme vurdu. Hırsını alamadan daha çok vurdu.

En son Mesut'u kolundan tutup zorla çektim geriye. Sonra da dışarı çıkarttım.

Baran'ın ağzı burnu kan içinde kalmıştı. Baba konusunda hassas olduğum için Baran'ın çenesini hafif yukarı kaldırıp göz göze geldim ve üzgün çıkan sesimle "Zafer şuan ölümle burun buruna. Kaç kişi kanlar içerisinde kalıp cezaevine götürüldü. Çoğunun okul hayatı biterse tek sorumlusu sensin biliyorsun değil mi?"

Burnumun sızlamasını bir kenara bırakıp devam ettim. "Baran. Tamam seni anlıyorum baban için para istedin. Oğlum Devrim başkanda bok gibi para vardı. Söyleseydin yardım ederdi be"

Kanlı dudaklarını zar zor oynatarak "Teh-dit ettiler beni yol-daş. Zafer'in b-babası eğer birine s-söylersem babamı öldürmekle tehdit etti ben.." daha fazla dayanamayıp bayılınca Mesut'u çağırıp başına bir iş gelmeden hastaneye götürdük.

Baran, sabaha karşı gözünü açtığında kendisini dövenlerin yüzünü hatırlamadığını söyledi polislere. Bunu söylemesini biz istememiştik. Kendi iradesiyle bu ifadeyi vermişti.
Birde gündemde sağ sol çatışması fazla olduğundan polisler de sadece ifadesini alıp gittiler. Kapının orda sırtımı duvara yaslamış herşeyi duymuştum.

Dakikalar sonra Baran'ın yanına giderek "Neden yaptın böyle birşey?" diye sorduğumda "Bir kez daha ihanet etmek istemedim sizlere!" diye karşılık verdi.

Kafasını kaldırmadan kurduğu cümleye birşey diyemedim. Zafer'in bu duruma gelmesinin suçlusu Baran değildi elbet ama derneğe karşı yaptığı İhanet affedilir gibi değildi.

Elimi kaldırıp omzuma koydum "Bundan sonra ne sen, ne de biz birbirimizle muhattap olmayalım. Ama Devrim başkan affeder mi seni, işte orasını hiç bilmiyorum"

Kurduğum cümleye kafasını kaldırmadan hıçkırarak ağladı. Onun adına nedense çok üzüldüm. Zorlamışlardı çocuğu. Keşke bu ihaneti yapmadan önce çok düşünseydi. Bir yanım da Zafer ve babasına karşı gerçekten öfke doluydu. Çocuğu babasının hastalığı üzerinden tehdit etmiş, derneğe ihanet etmesine neden olmuşlardı.

Daha da birşey söylemeden odadan çıktım. Mesut'un yanına gittim.
Ardından eve gidip Ayşe'yi de aldığımız gibi Zafer'in kaldığı hastaneye geldik. Biz giremediğimiz için Ayşe ablasının yanına gidip durumunu öğrenip yanımıza geldi.

Daha fazla dayanamayarak "Zafer nasıl Ayşe?" diye sordum.

Ayşe gülümseyen yüzüyle "Kendine gelmiş dedi ablam"

Ayşe'nin konuşmasıyla yüreğimdeki yangına biri su serpmişti sanki.

Mesut başını hafifçe sallayarak "İyi çok şükür" dedi başını bana çevirip "Gözün aydın yoldaş. Artık vicdan azabı çekmene gerek kalmadı" dedi

Başımı sallayarak kulaklarıma varan bir gülümsemeyle derin bir nefes çektim cigerlerime...

***

Ah Baran!!

Kaç tane kurgu yazdım. İnanın hiç biri Baran kadar beni etkilemedi!

Birkaç bölüm sonra ne demek istediğimi anlayacaksınız 😞

Continue Reading

You'll Also Like

797K 45.3K 40
Alperen: Hem senin benimle konuşmak ile alakalı o 'düşünce'lerine ne oldu? Alperen: Gerçekten yazmadığımı görünce sen mi yazmaya karar verdin? Şüheda...
Klişe By maiotus

General Fiction

86.5K 10K 106
Hayat, ancak artarak yaşanacak bir oyundur. Geri sayımla başlayanın gözü sadece sonudur. Oysa değerli olan oynamak, kazandıran oyunculuk ruhudur.
42.6K 4.2K 63
"Kadehimdeki alkol gibisin sevgilim baktıkça beni sarhoş ediyorsun.."
SEKRETER By Beyza Alkon

General Fiction

1M 12.8K 19
Bacaklarımı araladı. "Ne yapıyorsun?" "Seni içiyorum."