Paradise | Taekook

By dameadrasteia

73.8K 7.3K 14.4K

"Eğer beni terk edersen, elimde, avucumda ne varsa alıp gideceksin. Benden çocuklarımı, ailemi ve biricik eşi... More

1| ''Remember when was the last time you put them to sleep''
2| ''Don't you love me anymore?''
3| ''You don't know what kind of hell you're in yet, Jungkook.''
4| ''I'm used to you keeping your work prior to your family.''
5| ''You're not lying to me, are you?''
6| ''You're going to get that man out of our life, darling.''
7| ''I will ruin his life.''
8| ''I miss you every moment that you're not with me, Jungkook.''
9| ''Stop putting the cost of your mistakes on me.''
10| ''You're not even trying to fix our relationship...''
11| The sensitive heart tired of lies.
13| ''I feel like you're turning into a liar, Jungkook.''
14| ''Though you know you'll lose, you're dragging us into war.''
15| ''Maybe it's best for us to end this marriage.''
16| ''What ruined our marriage, Jungkook?''
17| ''There are other things that I haven't told.''
18| ''Our disaster is approaching, but we're just making love.''
19| ''My dad said he likes blond men...''
20| ''There are things Jungkook is hiding from you, Taehyung.''
21| ''Run away now or when i find you, you will be shattered in my palms.''
22| ''Taehyung wants to divorce me.''
23| ''Because it's all over, Jungkook. We're over.''
24| ''You don't know how wild I am when I envy Taehyung.''
25| ''I don't want this marriage to continue anymore.''
26| ''Accept divorce, Jungkook.''
27| ''Are you aiming to kill me with your red hair?''
28|''You will never fully feel the pain I suffered when I lost my family.''
29| ''The world is yours.''
30| ''One day I will come back home.''
31| ''I have no one but my husband.''
32| ''I never thought in my life that love could hurt me this much.''
33| Our last night together.
Final | Habil & Kabil

12| ''You would appreciate me for not doing any more to you.''

2K 171 80
By dameadrasteia


12: "You would appreciate me for not doing any more to you."


Taehyung ve Jungkook'un ortak kararı doğrultusunda, çocuklar öğle yemeğinden sonra otelin çocuklar için oluşturduğu etkinliğine katılacaktı. Jungkook bu aşamada eşini zorlamamıştı. Sadece isteğini dile getirmiş, kararı ise her zaman olduğu gibi Taehyung'a bırakmıştı. Taehyung başta eşiyle uğraşmak istemiş, bu yüzden Jungkook'un isteğini kabul etmemişti. Aslında kendisi de tam olarak bunu istiyordu. Baş başa kalmaya ihtiyaçları olduğu apaçık ortadaydı. Bu tatil kaybolmakta olan aile huzurlarını sağlamak dışında, sorunlar yaşan eşlerin kalıcı çözümler bulacağı yerdi.

Bu sebepten, Jihyo Jungkook babasının elinden tutmuş; Jihoon ise Taehyung'un bacağına sarılmış bir vaziyette, etkinliğin yapılacağı alana gidiyorlardı. Jihoon'un suratı asıktı; Taehyung babasının pantolonunu tutuyor, aile üyelerine dolgun dudaklarını büzerek ters bakışlar atıyordu. Taehyung babasının pantolonuna yapışıp bırakmaması herkes için sevimli bir görüntüydü. Çok iyi biliyorlardı ki, Jihoon'un şu an tek amacı babasından ayrılmamaktı.

Sırf bu sebepten kreşe gitmeyi bile istemeyen çocuk, her daim Taehyung babasının yanında olmak istiyordu. Bir tek Taehyung'un yanında güvende hissediyordu; evin içerisinde oyun oynarken bile dizlerinin dibinde oyun oynar, Taehyung babasının işi varsa kendisi de oyununu babasının bulunduğu odada oynardı. Bir nevi Taehyung'un kuyruğu görevi görüyordu ve bu hoşuna gidiyordu. Taehyung babasını çok seviyordu, uyumak için ayrı yataklarda yatmaları bile Jihoon'u çok üzüyordu.

Fakat artık iki babada Jihoon'un bu takıntısından kurtulması gerektiğinin farkındaydı. Jihoon beş yaşına gelmişti ve anaokuluna gitmesi gerekiyordu. Hem Taehyung hem de Jungkook, aylar sonra gerçekleşecek bu durum için endişeliydi. Jihoon'u nasıl ikna edecekleri bile belirsizdi. Küçük çocuğun çıkaracağı huysuzlukları ve Taehyung babasından ayrıldığında, ne denli ağlayacağını düşündüklerinde bazen ikisi de bu karardan vazgeçiyor; Taehyung ben de sınıfta bekleyebilirim... diye saçma bir fikir sunduğunda ise yalnızca gülüp geçiyorlardı.

Şimdi ise bu etkinlik Jihoon'a da iyi gelecekti. Taehyung bunun bilincinde etkinliğin düzenlendiği büyük salona geldiklerinde Jihoon'un önünde diz çöktü. Jihoon'un kül kadar siyah kaküllerini okşadı. Jihoon büzdüğü dudaklarıyla her an ağlayacakmış gibi babasına bakıyordu. Sağ elini babasının omzuna, sol elini ise ensesine attığında, babası gibi o da pembe saçları okşadı. "Gitmek istemiyorum." Diye sızlandığında, kısık çıkan mırıltısı birazdan ağlayacağının habercisiydi.

"Bebeğim..." derken Jihoon'un tombul yanakları, Taehyung tarafından sayısız kez öpüldü. "Gerçekten çok eğleneceksin, bir baksana?" dediği sırada, salona asılmış olan renkli şeritlere ve Jihoon okuyamasa bile yazılmış olan sözlere baktılar önce. Geniş salonda duvarları boydan boya kaplayan renkli şeritler, süsler ve balonlar oldukça güzel gözüküyordu. Ortada bir oyun salonu vardı. Top havuzu, oyuncak devasa bir ev ve Legolar, Taehyung'un birkaç saniyede bakıp gördüğü şeylerdi. Ve son olarak etrafta koşuşturan çocuklara baktığında, "Bak! Evimizdeki Legoların kat ve kat büyüğü var orada." Dedi.

Jihoon'un dikkati bir anlığına dağıldı. Sahiden de kare şeklinde bir alan, sadece Legolarla doldurulmuştu. Jihoon'un muzlu sütten sonra en sevdiği şey Legolardı ve tüm aile üyeleri bunu bilirdi. Kardeşinin dikkatinin o tarafa kaydığını fark ettiğinde ablası, Jungkook babasının elini bıraktı ve Jihoon'un elini tuttu. "Jihoon hadi gidelim!" dediğinde, Jihoon çığlık çığlığa ağlamak ve gidip oyun oynamak arasında kararsız kaldı.

Taehyung babasından ayrılmak istemiyordu. Bir taraftan ise gerçekten merak ediyordu. Acaba evdeki Legolarından başka hangi Legolar vardı? Ablasının küçük bir oyuncak evi vardı fakat bu ev, Jihoon'un içine girebileceği türden büyüktü. Gidip ablasıyla o evde oynayabilirdi. Kendisi Kral olur ve ablasını, -o anlığına evi kale olarak görüyordu- evden kurtulabilirdi. Düşündükleriyle birlikte iyice kafası karışmıştı. Jihyo ise bunu umursamadı; kardeşini oldukça iyi tanıyordu, kesinlikle ağlamayacaktı. Ağlasaydı çoktan gözlerini kaşımaya ve yerinde sallanmaya başlardı. Yalnızca Taehyung babasına şımarıyordu. Bu sebepten kardeşinin iki elini de tuttu ve onu sürüklemeye başladığı sırada, "Gidin baba!" diye bağırdı, "Onunla ilgilenirim."

Jungkook çocuklarına el salladığında, fazlasıyla rahattı. Etrafta çocuklarla ilgilenmek için sayısız görevli vardı. Olmasa bile Jihyo kardeşine göz kulak olacak kadar büyüktü. Taehyung ayağa kalktığında, Jungkook sağ kolunu eşinin omzuna attı ve kendisine çektiği sırada, rengi gittikçe açılan pembe saçları öptü.

"Hadi gidelim, güzelim."

"Jihoon ağlayacak gibiydi."

"Hayır." Dedi, Jungkook. Jihyo gibi o da oğlunu çok iyi tanıyordu. "Yalnızca ağlamaya çalıştı. Böylelikle seni ikna edecek ve burada kalmayacaktı. Sonra Legoları gördü ve aklı tamamen karıştığı için ağlamaktan vazgeçti."

Taehyung, Jungkook'un sözleri üzerine kıkırdadı. Jihoon bunu yapabilecek türden bir çocuktu. Öte yandan Taehyung ise, buna rahatlıkla kanabilirdi. Söz konusu ailesi olduğunda fazla hassastı. Sol elini eşinin beline attı ve başını omzuna yasladı. Bir süre yanağını eşinin omzuna sürttüğünde, gözleri kapanır gibi olmuştu. Kendisini toparladı ve güzel gözlerini açıp etrafa baktığı sırada, dalgın bir şekilde konuştu:

"Bazen onu zorladığımız için gerçekten kötü hissediyorum. Ama sonra düşünüyorum da buna gerçekten ihtiyacı var. Jihoon'un bu zamana kadar Jihyo dışında oyun oynadığı bir kişi bile yok."

İkili odalarına dönmek üzere asansöre yöneldikleri sırada Jungkook, "Sanırım bu biraz da bizim suçumuz." Dedi.

Asansör boştu. Taehyung buna güvenerek, sırtını asansörün cam kısmına yasladı ve kalçasını demir tutamağın üzerine yerleştirdi. Elleri, eşinin vücuduna nazaran fazla ince kalan belini bulduğunda, üzerine doğru çekti ve aralık bacakları arasına, Jungkook'un sağ bacağını kabul etti. Jungkook tutunmak amacıyla ellerini cama yasladığı sırada, Taehyung'da çekingen bir tavırla konuştu:

"Neden böyle düşündün?" diye sordu. Sanki duyacağı şeyden korkuyor gibiydi. Alt dudağını büzdü, dolgun ve canlı kırmızı bir renge ev sahipliği yapan dudakları ve bulundukları pozisyon Jungkook'un, Taehyung için atan kalbini hızlandırdı.

Jungkook ölüyü andıran simsiyah gözleriyle Taehyung'un suratına boş boş baktı. "Ne düşündüğümü hatırlamıyorum." Derken, tamamen samimiydi. Taehyung, Jungkook'un aklını başından alıyor; Jungkook bazen neden bu hayatta var olduğu gerçeğini bile unutuyordu. "Ne konu hakkında konuştuğumuzu bile unuttum."

Taehyung eşinin tavrını sevimli bulmuştu. Biraz çapkın ve cilveli biraz da tatlı bir kıkırdamayla, eşine karşılık verdi. Jungkook eşinden çarçabuk etkileniyordu ve eşi buna bayılıyordu. Jungkook'un kendisine olan zayıflığı hoşuna gidiyordu; ıslak bir öpücük, Taehyung'un kucağına oturması, tatlı bir gülümseme ve her zaman aşinası olduğu çıplak, esmer bedeni görmek bile kendisini bambaşka bir dünyada bulmasını sağlıyor, tüm algıları ve benliğini yalnızca Taehyung'a adıyordu.

"Bazen düşünüyorum da..." derken, Jungkook'un sesi hırıltılı ve kalın bir tonda çıktı. Taehyung en çok da buna bayılıyordu. Başını geriye attı, Jungkook'un sıcak dudakları, çenesinin hemen altıyla buluştuğunda tüylerini ürpertecek türden ıslak bir öpücük kondurdu. "Nasıl senin gibi bir kocam varken, yedi gün yirmi dört saat seninle sevişmeden duruyorum? Gerçekten aklım almıyor."

Taehyung yalnızca Jungkook'un değil, çevresindeki herkesin aklını başından alabilecek kadar eşsiz bir güzelliğe sahipti.

Kiraz çiçeği pembesi saçları vardı; saç uçları biraz daha açık tonlardaydı, pamuk şekeri andırıyordu. Göz kapaklarının biri çift, biri tekti. Güldüğünde kısılıyor; aynı zamanda dolgun dudakları küçülüp, kare şeklini alıyordu. Bal rengi kahverengi gözleri Jungkook'u her bulduğunda, eşi kendisini yeni, bilinmeyen bir alemde buluyordu. Taehyung'un gözleri bir sonsuzluktu; Jungkook ise o sonsuzlukta kaybolmak ister gibi dikkatlice, her an eşini izliyordu.

Yanından geçtiği herkesin, dönüp kendisine bakmasını sağlayacak kadar ilgi çekici bir adamdı. Kendisi ise bunun farkında değildi. Basit bir insan olduğunu düşünüyordu. Güzelliğinin farkına varamıyordu; eğer kendisini Jungkook'un gözünden görebilseydi, evrendeki tüm Tanrı'ların birleşip yaratabileceği ve kendi yarattıklarını kıskanacağı kadar güzel olduğunu bilebilirdi.

Bir kez daha mütevazi bir tavır benimsedi, omuz silkti ve eşinin belini siyah kapüşonlusu üzerinden ağır ağır okşadı. "Kendinin farkında olsaydın, bana bu şekilde iltifat etmezdin."

Jungkook'un ıslak öpücükleri çenesinden boynuna ulaştığında, "Ne kadar güzel olduğunun farkına varman için bir gün seni kendi gözümden çizeceğim." Dedi.

Bu fikir Taehyung'u heyecanlandırmıştı. "Üniversitedeki gibi mi?" diye sorduğunda, yüzünde yer edinen parıltılar, güneşin parlak ışıklarını bile geride bırakacak türdendi.

"Evet, üniversitedeki gibi." Dedi, Jungkook. Bu sırada aklına geçmişi geldiği için rüyalar alemine dalıp gitmişti. "Ama bu sefer çıplak değil..." derken, sanki hâlâ bunu istiyormuş gibiydi. Taehyung bunu fark ettiğinde eşinin omzuna, canını acıtmayacak şekilde vurdu.

"Sapıklık yapmadan çizeceksin." Dedi ve yüzlerini karşı karşıya getirdi. Bu sırada çoktan asansör gelecekleri kata ulaşmıştı. Fakat ne Jungkook ne de Taehyung bunu umursuyordu.

"Sapıklık yapmıyordum zaten!" dedi Jungkook, mızmız ve isyankâr bir tavırla. "Bu da bir tür sanat!"

Taehyung gözlerini devirdi. "Bildiğin tek sanat nü sanatı ise seninle işimiz var, Jungkook..."

"Hayır bildiğim tek sanat bu değil; uygulamak istediğim tek sanat bu."

"Beni her gün çıplak görüyorsun zaten, hayatım." Derken Taehyung eşinin elini tuttu ve asansörün dışına sürükledi. "Neden bunun için sanata ihtiyaç duyarsın ki?"

"Bu gerçekten, fazlasıyla hoşuma gidiyor."

"Bu bir çeşit fantezi mi?"

Jungkook, eşinin sözlerine yanıt vermek yerine kıs kıs güldü; bu şeytani gülüş, Taehyung'un eşine ters bir bakış atmasına sebebiyet vermişti. Kalın tınısı inceldi, "Aklından ne geçiyor?!" diye çığırdığında, sesi, en lüks odaların bulunduğu, bu sebepten de bomboş olan koridorda yankılandı.

Jungkook, Jihoon ve Jihyo yanlarında olmadığı zaman, çocukça davranmayı seviyordu. Kendisini bunu yapmak için fazla yaşlı görse de Taehyung gözünde hâlâ küçüktü. Bu sebepten eşinin, kendisinin yanında küçücük kalan bedeninin arkasına geçti. Beline sıkıca sarıldı, eşinin sırtı göğsüyle birleştiğinde sıkıca sarılıp ayaklarını yerden kesmişti. Taehyung bu anlık harekete çığlıkla karşılık verdi. Jungkook ise eşiyle birlikte, bomboş koridorda odalarına doğru koşmaya başladı.

"Odamıza gidince göstereceğim."

"Jungkook düşeceğim!"

"Seni asla düşürmem, bebeğim." Dedi. Bu şüphesiz doğruydu, Jungkook tek eliyle Taehyung'un zayıf bedenini kaldırabilecek kadar güçlüydü. "Kocan seni sıkıca tutuyor."

Birlikte odaya girdiklerinde, Jungkook ayağıyla kapıyı sertçe kapattı. Katta hiç kimse yoktu. Olsa bile bunu sorun etmiyordu. Muhtemelen yarım saat içerisinde çıkaracakları sesler, kapının kapandığında çıkardığı gürültüden bile daha yüksek tonda olacaktı.

Eşini kucağından indirdiğinde, Taehyung kendi isteğiyle yatağa uzandı. Bacaklarını iki yana açmış ve sırtını yatak başlığına yaslamıştı. "Göstermeye hemen başlamak ister misin? Çünkü yaklaşık bir buçuk saat sonra çocukları almak için aşağı inmemiz gerekiyor."

Jungkook üstünde kapüşonluyu çarçabuk üstünden çıkardı ve sağ dizini yatağa yaslayarak eşinin üzerine eğildi. "İsterim." Derken sesindeki arzunun yoğunluğu, Taehyung'un alt dudağını dişleri arasına sıkıştırıp omzunu çekerek kıkırdamasına sebep olmuştu.

"Seni özledim." Diye fısıldadı, yalnızca bu anlarda sesi olabilirmiş gibi daha da kalınlaşıyordu. Jungkook bu tınıyı en çok da Taehyung inlerken duymaya bayılıyordu. Eşofmanın üzerinden kendisini okşadığında, Taehyung'ta, Jungkook'a ihtiyaç duymadan krem rengi pantolonu bacaklarından çekiştirerek çıkarttı ve yatağın sol tarafına fırlattı ve bacaklarını iki yana genişçe açtı. "Gel buraya."

Jungkook bu isteği başını iki yana sallayarak reddetti. Bunun yerine simsiyah irisleri eşinin giymiş olduğu iç çamaşıra kaydı ve nefesi kesiliyormuş gibi iç çekti. "Bilerek yapıyorsun." Derken, bir gün eşi yüzünden aklını kaybedeceğini düşünüyordu. Çocukları etkinliğe bıraktıktan sonra sevişeceklerini bilen Taehyung, onun için saçlarını andıran türden pembe renkli, ipleri dolgun kalçalarının arasına yerleşmiş olan ve kalçalarını açığa çıkaran ve dantelleriyle Jungkook'u azdıran iç çamaşırını giymişti. Taehyung belli etmese bile, Jungkook'un çok daha fazlasını yapmasını istediği için onu şevklendiriyordu ve eşinin bu arzusu, Jungkook'un aklını kaybetmesine sebep oluyordu.

"Bilerek mi yapıyorum?" diye sordu, Taehyung dudaklarını büzerek. Bilmezlikten gelme konusunda gerçekten güzel bir oyunculuk benimsiyordu. Üstündeki krem rengi kazağı göğsüne kadar sıyırdı ve muazzam vücudunu eşine sundu. "Neyi bilerek yapıyorum?" derken bakışları kendi bedeninde gezindi. "Gerçekten anlamıyorum..."

Jungkook eşinin bileklerini yakaladı ve sağ incecik bileğe ıslak bir öpücük kondurdu. Taehyung kıpırdanmıştı, çok daha fazlasını istiyordu. Jungkook tuttuğu bilekleri sertçe çekti ve bununla birlikte Taehyung'un sırtı beyaz çarşaflarla buluştu. Taehyung'un dudaklarından inlemeye benzer boğuk bir ses çıktı. Jungkook altındaki eşofmanı çıkarma gereksinimi duymadan, Taehyung'un üzerine uzandı:

"O beni azdırmak için giydiğin şeyi paramparça edeceğim." Diye fısıldadı. İnce dudakları konuştukça eşinin dudaklarına sürtüyor; eşofmanın varlığına rağmen kasıkları temas ediyor ve hızlı solukları birbirine karışıyordu. "Duyuyor musun, bebeğim?" diye sorduğunda, gözleri kapanmak üzere olan eşine seslendi. Gittikçe kararan gözleriyle eşinin bal rengi irislerini adeta delip geçiyor, Taehyung'un kendisini kaybetmesine sebep oluyordu. Evin büyük babası, normal yaşantılarında uysal bir tavır benimserken yatakta baskın ve sert bir adama dönüşüyordu ve Taehyung buna bayılıyordu.

Bacakların eşinin beline doladı ve bilinçsizce sürtündü. "Jungkook..." diye fısıldadığında, eşinin alt dudağını dudakları arasına alıp ıslakça emdi. Geri çekildiğinde eşinin kendisine karşılık vermesini istediği için "Öp beni." Diye mırıldandı.

Jungkook bir kez daha eşini reddetti. Bugün eşinin değil, kendi isteklerinin doğrultusunda hareket edecekti. Sağ elini yastığa bastırıp dengede durmayı sürdürürken sol eliyle eşinin çıplak, ince ve pürüzsüz bacaklarını okşadı; dudakları ilk önce eşinin dudaklarının hemen üstünü, sus çizgisini buldu. Taehyung dudaklarını buluşturmak için başını yukarı kaldırdı ve kısıkça inledi. Eşinin belindeki bacaklarını biraz daha sıklaştırdı ve Jungkook'u üzerine çekerken, kollarını da boynuna doladı. Jungkook tüm bu istekli davranışları görmezden geldi. Eşiyle oynama sırası kendisindeydi.

İlk önce Taehyung'un gözlerinin tam altından öptü; göz altlarındaki hafif morluklar, keder ve yorgunluğun temsilcisiydi. Silik bir tebessüm sundu, "Güzel bebeğim." Derken sol eli, bacaklarından eşinin bedenine süzüldü ve en sonunda da çenesini buldu. "Benim güzel sevgilim." Dedi; her konulan yumuşak, içten ve sıcak bir tebessümün ardından Jungkook, eşine sevgi sözcüklerinde bulunmayı ihmal etmiyordu.

Oysa sevgisiz biriydi. En çok da kendisine karşı... Fakat sevgi, Taehyung ve çocuklarına kavuştuktan sonra anlam kazanmıştı. Jeon ailesi oluştuğunda ve bütünlük sağlandığında, Jungkook'un kalbinde sevgisizlik sebebiyle oluşan boşluk huzurla dolmuştu. Artık Jungkook seviliyordu. Eşi Taehyung, onu her şeyden; bu dünyada karşısına çıkmış ve çıkacak olan herkesten çok seviyor, gelişim çağında olan kızı babasına sonsuz bir saygı ve sevgi besliyor ve hatta, dört yaşındaki minik oğlu Jihoon, sevginin anlamını bilmezken, babasına her akşam uyumadan önce seni seviyorum diyordu.

Tüm bu sevgiyi Jungkook edinmişti ve şimdi, eşine de aynı sevgiyi sunmak istiyordu. Sorun yaşadıkları dönemde, Taehyung'un içinden geçen düşünceleri çok iyi bilen adam, "Seni öyle çok seviyorum ki..." diye fısıldadı bu defa. Dudakları bir kez daha eşinin boynunu bulduğunda, dilini arsızca pürüzsüz boyunda gezdirdi fakat arsızlığına tezat olarak, yoğun bir duyguyla konuştu:

"Bebeğim, senin için ölebilirim bile."

Taehyung boynunda gezinen ıslak dile tezat söylenen aşk dolu fısıltılara anlam veremiyordu. Jungkook bol kazağı çekiştirerek eşinin göğsüne ulaştığında, o da başını geriye doğru attı ve tırnaklarını acımasızca Jungkook'un çıplak, kaslı ve geniş sırtına geçirdi. Göğüs ucunun etrafını sertçe öpen dudaklar ve ıslaklıklar bırakan dil sebebiyle belini yataktan kaldırdı, "Jungkook..." diye inlediğinde, Jungkook'un bakışları eşinin yarı baygın bakan gözlerindeydi. İsmini inlerken ve baygın gözleriyle kendisine bakmaya çalışırken nasıl bu kadar seksi olabilirdi?

Jungkook eşinden ayıramadığı bakışları eşliğinde, dudakları arasındaki göğüs ucunu sertçe emdi. Boştaki eli ise eşinin, göğüs ucunda dişleri hissettikçe kasılan bedeninde ve içe göçen karnında dolanıyordu. Taehyung'un bacakları gevşedi, Jungkook'un bedeninin iki yanına düşmüş ve kendisine doğru çekmişti. Sol eli eşinin saçlarını buldu ve göğsüne bastırdı. "Biraz acele edemez misin?!" diye bağırdığında sabırsız ve aceleciydi. İkisi de artık hızlı davranmaları gerektiğini biliyordu. Eğer biraz daha oyalanırlarsa vakitleri bitecek ve çocukları almaya gideceklerdi. "Yarım saat çoktan dolmuştur, ön sevişmeyi boş ver şimdi."

Jungkook eşinin bu tavırları karşısında kıkırdadı. "Haklısın." Diye mırıldandığında geri çekildi ve dizleri üzerinde yatakta durdu. "Hiç istemesem bile, bugünlük başka yollara başvurmak zorundayız."

Bakışları etrafta dolanıyordu. Acele etmeleri gerektiğinin kendisi de farkındaydı. Dolapların önündeki valize baktığında aradığını bulmuştu. Hemen yataktan kalktı ve valizin ön kısmındaki bölmeden kayganlaştırıcıyı aldı. Elindeki kayganlaştırıcıya bakarak, yüzünü buruşturdu ve sıkıntıyla iç çekti.

Taehyung'ta bu sırada eşinin çekiştirmekten bollaştırdı kazağı üstünden çıkarmıştı. Bakışları eşine döndüğünde, hoşnutsuzluğunu ilk anda farkına vardı ve kıkır kıkır güldü, "O kadar da kötü bir şey değil."

Jungkook bir kez daha dudaklarını büzdü ve iğreniyormuş gibi baktı. "Vıcık vıcık."

Taehyung üstüne yerleşen eşinin sert karnına ayak ucuyla vurduğunda neşeyle kahkaha attı. "Gerçekten çok komiksin. Neden bunu sevmediğini anlayamıyorum."

Jungkook eşinin üstüne yerleştiği sırada, üstündeki eşofmanı ve iç çamaşırı da çabucak çıkarmıştı. Uzanıp eşinin üst dudağını yakaladı ve ıslak bir öpücük kondurup geri çekildi. Tüm arsızlığıyla, "Kendi taktiklerimle seni ıslatabilir ve içine girmeyi kolaylaştırabilirim ve bunu yapabilmek varken..." dediği sırada eşini sertçe ve tutkuyla bir kez daha öptü. "Başka yollara başvurmayı pek sevmiyorum."

Eşinin yatağın üzerine bıraktığı kayganlaştırıcıya uzanan Taehyung, sıvıyı eline döktüğü sırada eşi de kendisini öpmekle meşguldü. Alt dudağını sertçe emen dudaklara dişini geçirerek karşılık verirken, ağzının içini keşfeden dile inleyerek cevap verdi. Bu sırada zorlukla sıvıyı eline dökmeyi başarabilmişti. Yatakta rastgele bir köşeye fırlattı ve eşinin karnına uzanan erkekliğini kavradı. Jungkook, eşinin ağzına doğru sert bir nefes verdi. Dudakları aralandığında, dudakları yalnızca eşinin dudakları arasında dinleniyordu.

"Bebeğim..." dedi, kalınlaştırdığı sesiyle inleyerek. Bu sırada gözlerinin içine bakan bal rengi gözlere dikkat kesildi. Taehyung tüm arsızlığı ve şehvetiyle, utanmazca gözlerinin içine bakıyor ve kendisini çekiyordu. "O siktiğimin sıvısından nefret etsem de senin beni kavramana kesinlikle bayılıyorum."

Taehyung kavradığı erkekliği oldukça yavaş bir şekilde çekmeye devam ederken, eşinin elinde büyüdüğünü fark ediyordu. Cilveli bir tebessümle, "Ben de böyle konuşmanı." Dedi. Bu sırada eşini ittirmiş ve dizlerinin üstünde yatakta durmasını sağlamıştı. "Kirli konuşmanı seviyorum."

Taehyung, eşinin önünde dizleri ve dirsekleri üzerinde durur pozisyona geçti. Eşinin ereksiyon halindeki erkekliğini okşamaya devam ederken, ıslak öpücüklerini eşinin kaslı adonislerinde ve kasıklarında dolaştırıyordu. Jungkook eşini seyretmeye devam ederken önüne gelen siyah, uzun saçlarından kurtulmak amacıyla başını geriye attı ve saçlarını geriye taradı. "Devam et bebeğim." Dediğinde, elleri eşinin kalçasına ulaştı ve sert bir şaplak attı.

Taehyung'un dudakları arasından çıkan kesik inleme, dudakları eşinin erkekliğin ucuna dayandığında engellenmişti; Jungkook sol eliyle eşinin yumuşak ve avuçlarına sığmayan kalça yanağını avuçlarken, sağ eliyle eşinin kiraz çiçeği rengindeki saçlarına tutundu ve kendisini eşinin ağzına iterken, dizleri üzerinde hafifçe kalktı. Bununla birlikte eşinin boğazını zorlasa da o anlarda ikisi de bunu umursamıyordu.

Taehyung aromalı kayganlaştırıcının tadını hissetse de yaptığı işe büyük bir zevkle devam etti. Eşini mutlu etmek istiyordu. Bu sebepten her seferinde sevmediği şeyleri büyük bir hevesle yapıyor, eşinin boğazından dökülen hırıltılı inlemelerle birlikte, yanakları içe göçecek kadar sertçe ve boğazına dayanıp, canını yakacak kadar hızlıca emiyordu. Jungkook zevkle inledi ve eşinin saçlarını serbest bıraktı. Zorlukla yatağın diğer tarafına atılmış olan kayganlaştırıcıyı eline aldığında, rastgele parmaklarına sıktı. Eğilip eşinin kalçalarına rahat uzanabileceği pozisyona geçtiğinde, bulundukları konum itibariyle kendisini eşinin minik dudaklarını zorlayacak kadar ittirdiğinin bilincinde değildi.

Taehyung nefessiz kaldığını ve boğazına dayanan erkekliğin midesini bulandırdığını fark ettiğinde geri çekildi. Gözleri dolmuş, görüş açısını engelliyor; yanakları al al olmuş bir şekilde nefes alma ihtiyacıyla öksürüyordu. Jungkook ona aşağıdan, yaptığı işe tezat olarak oldukça masum bakan eşinin çenesini yakaladı ve ikisi de yatakta dizlerinin üzerinde dururken, "Yoruldun mu sevgilim?" diye sordu ilk önce. Taehyung başını bilinçsizce aşağı yukarı salladığında, Jungkook sağ elini eşinin beline sardı ve üst bedenleri birbirine yapışacak biçimde sertçe kendisine çekip, dudaklarını birleştirdi.

Basit bir çilekli nemlendiriciyle bile, dünyanın en özel ve güzel aromasını aldığını düşünen Jungkook, eşinin dudaklarını her öptüğünde bilincini kaybedeceğini düşünüyor; yumuşak bir şekilde başlayan öpücükleri, her defasında Jungkook yüzünden kirli ve ıslak bir hale geliyordu. Jungkook eşinin dudaklarını sertçe öpüyor, arsızca dişlerini geçiriyor ve tüm bunları yaparken eşinin güzel dolgun dudaklarında izler bırakacağını umursamıyordu. Vücudunda, kendisine ait izler barındırmasını seviyordu.

Taehyung sızlanarak kollarını eşinin boynuna doladığında, Jungkook eşinin dolgun kalça yanaklarını kavramaya, okşamaya ve arada sırada yumuşak, arada sırada ise sertçe şaplak atmaya devam ediyordu. Öpücükleri gittikçe derinlik kazandığında, Jungkook eşinin iç çamaşırının ince iplerine parmağını geçirdi ve serbest bıraktığında, ipler eşinin kalçalarında şakladı. Bu hoşuna gittiği için birkaç defaya mahsus şaklatmaya devam etti ve her seferinde eşinin dudaklarına doğru inlemesine ve kendisini daha hırslı öpmesine, büyük bir şehvetle karşılık verdi.

Ardından taptığı iç çamaşırını eşinin dizlerine kadar sıyırdı ve işaret ve orta parmağını eşinin deliğine ittirdi. Taehyung hissettiği keskin acıyla birlikte burnundan sert bir nefes bıraktığında, inleyerek dudaklarını ayırmak istemiş; Jungkook ise buna karşılık olarak eşinin alt dudağını ısırmış ve dilini ağzının içine yolladığında, bu isteği reddetmişti.

Dudaklarındaki sızı ve deliğinde yavaşça hareket edip ona şu anlığına yalnızca acı veren parmakların hissiyle Taehyung sürekli olarak inliyor, sesi onu hırsla öpen dudaklar yüzünden boğuk bir mırıltıya dönüşüp engelleniyordu. Jungkook parmaklarını eşinin dar deliğine itiyor, birkaç saniye bekleyip sıcak deliği keşfettikten sonra çıkarıyor ve aynı şeyi sürekli tekrarlıyordu. Bu sırada eşinin belindeki eli de kalça yanaklarına inmiş ve eşi her sızlandığında, sert şaplaklar atıyordu. Taehyung hissettiği acı sebebiyle hem eşinin hızlanmasını istiyor hem de bu keskin acı kendisine anlamsız bir zevk verdiği için yavaşça hareket etmesi için çıldırıyordu. Jungkook'un kendisi üzerindeki etkisini yadsınamazdı. Muhtemelen birkaç saat sonra canı yandığı için sızlanacak olan adam, şimdi bu acıyla tapacak seviyedeydi.

Elleri eşinin göğsünü buldu ve ittirerek dudaklarını ayırdı. Çenesine kadar inen ıslaklıktan kurtulmak amacıyla dilini dudakları üzerinde gezdirdi ve sert bir nefes aldı. Dudak içleri kanıyor ve sızım sızım sızlıyordu. "Jungkook..." diye sızlandığında, başını eşinin omzuna yasladı ve içinde hızlanan parmaklara karşılık inledi. Dudakları acıdığı için sesli bir nefes verdiği sırada, "Dudaklarımı kanattın, dağ ayısı." Diye söylendi, kısık çıkan sesiyle.

Jungkook eşinin sevimli tavrına karşılık kıkırdadı. Bu sırada parmakları son kez hızlı bir gelgit yaptı ve içinden çıkarttığında, Taehyung'un zevkten titremesine sebep olacak kadar hızla ve sertçe deliğe iki defa vurdu. "Ah ah!" Taehyung, tutunacak yer bulamadığında eşinin kollarına tutundu ve tırnaklarını geçirdi.

"Arkanı dön ve dizlerinin üzerinde dur, güzelim."

Taehyung eşinin sözlerine itaat etti. Dizlerine kadar inen iç çamaşırını sıyırıp attığı sırada, eşinin önünde yüz üstü uzandı. Dizleri üzerinde dengede dururken, elleriyle yastığı kavramış; üst bedenini tamamen yatağa yaslamıştı. Kalçalarını açığa çıkarmak amacıyla belini gerdi ve böylelikle dolgun kalçaları, zevk suyuyla ıslanan deliği, incecik beli, pürüzsüz esmer sırtı ve başını geriye atıp omzunun üzerinden eşine baktığında ortaya çıkan güzel yüzünün yan profili gözler önündeydi. Jungkook uzunca bir süre gözlerini kutsayan görüntüyü seyretti. Her bir detay, gözüne nasıl bu kadar tapılası gelebilirdi?

Taehyung bir şaheserdi ve şanslıydı ki, ilk defa o bu eseri yakından görebilmişti; ilki olmuştu, el değmemiş bedenine dokunmuş, her bir zerresini keşfetme fırsatı yakalamıştı ve bu Jungkook'u hayatında ailesinden sonra en mutlu eden şeylerden biriydi. Taehyung'un peşinden koştuğu ve kendisine aşık ettiği için; en çok da hayatının aşkını kaybetmediği, evlenmeye ikna edebildiği için çok şanslıydı.

Dizleri üzerinde eşinin arkasına geçtiği sırada sızdıran, ereksiyon halindeki penisini çekiştirmeye başladı. Bu sırada sağ eliyle eşinin kalça yanaklarını avuçladı, okşadı ve ardından parmakları bir kez daha onun için kasılıp gevşeyen deliğini buldu. Acısını azaltmak için ilk önce parmaklarını etrafında dolaştırdı ve hafif hafif okşadı. Ardından bir kez daha parmaklarını içine etti ve birkaç defaya mahsus gelgit yaptı. Taehyung kalçasını eşine itiyor ve aralık dudakları arasından sürekli olarak arsız inlemeler kaçırıyordu.

Jungkook bu görüntüye daha fazla dayanamadı. Kendisini eşine konumlandırdı ve yavaşça, acelesi yokmuş gibi içine itti. Bununla birlikte "Oh..." diye inledi, eşinin sıcaklığıyla kavuştuğunda oldukça rahatlamış hissediyordu. Yine de kasılıp gevşeyen ve tamamını içine almakta zorlayan delik canını yakıyordu. "Sikeyim, çok darsın."

Taehyung henüz tamamını içine alamadan yüksek sesiyle inledi ve iki elini birden arkaya attı. Jungkook'un incecik beline sıkıca sardığı ellerini tuttu ve parmaklarını birbirine doladı. Bununla birlikte üst bedenini yataktan kurtarmıştı. "Ah, devam et, devam et." Diye ağlarcasına sızlandı.

Jungkook, eşinin içinden çıktı ve bir kez daha girdi. Bu defa Taehyung'un bedeninin yatağa savrulmasına sebep olacak biçimde sert hareket etmişti. Taehyung'un dudakları arasından dökülen zevk dolu çığlık kendisini heveslendirdiğinde, aynı şeyi birkaç defaya mahsus yaptı. Bu sırada dudakları eşinin kiraz çiçeği saçlarında dolanıyordu; kendisini sertçe eşine itiyor, sıkıca birleştirdikleri elleri sayesinde öne savrulmasına izin vermeden kendisine çekiyor ve inlemelerin dışında hiçbir şey duyulmayan otel odasında, tenin tene çarpma sesinin yankılanmasına sebep oluyordu.

Jungkook eşinin alışmasını bir süre daha bekledi. Bu sırada içinden çıkıp tekrar giriyor, zevk noktasına yaptığı saniyelik temaslar ile Taehyung'un gözlerinin arkaya kaymasına, tırnaklarını acımasızca parmaklarına geçirip izler bırakmasına ve odanın dışına taşacak biçimde zevkle inlemesine izin veriyordu. Bir süre sonra içinden çıkmadan eşinin sırt üstü uzanmasına yardımcı oldu. Kendisi de üzerine uzandığında hızla hareket etmeye başladı; yatakla arasına aldığı eşinin bedeni sarsılıyor, acı ve zevk karışımı çığlıkları yastığa bastırdığı yüzü sebebiyle boğuk seslere dönüşüyordu.

Eşinin üstünde abanan ve tüm ağırlığını vererek, hızlı, sert ve belirli bir tempoda eşinin içinde hareket eden adam, "Çok iyisin bebeğim!" Diye inledi, boğazından gelen kalın ve hırıltılı bir sesle. Bu sırada eşinin sırtını öpüyor, omuzlarına dişlerini geçiyor ve arada sırada kendisini tutamayıp, saçlarını çekiştiriyordu. Bununla birlikte Taehyung acı acı inliyordu çünkü üstüne abanan beden sayesinde vücudunu yataktan kaldırması mümkün değildi; Jungkook onu yatakla arasına almış ve içinde acımasızca gidip geliyor, zevk noktasına abanıyor ve şehvetin yoğun hissiyle başının dönmesine sebep oluyordu.

Jungkook, yatakta eşine acımasız ve kendinden geçmiş gibi davranıyordu ve bu Taehyung'un hiç olmadığı kadar hoşuna gidiyordu. Sanki bu, Jungkook'un bilinmeyen ve içinde bastırdığı bir yönü gibiydi; sadece yatakta ve eşini kıskandığında, hırçın, acımasız, öfkeli ve oldukça agresif, gergin biri ortaya çıkıyordu. Taehyung eşinin her davranışı, ona ait olan her kişiliğini seviyordu ve bu sebepten yataktaki Jungkook'u da seviyor, ona ayak uyduruyordu.

Jungkook yorulmaya başladığında, eşinin içinde hızla hareket etmeyi kesti ve yavaş fakat güçlü bir şekilde kendisini itmeye başladı. Dizlerinde güç kalmamıştı, pozisyon değiştirmedikleri sürece yatağa yasladığı dizleriyle eşinin kalçalarının üzerine oturur gibi duruyor ve tüm ağırlığını eşine veriyordu. Taehyung'un buna dayanamayacağını bildiği için zorlukla da olsa içinden çıktı ve eşini sırt üstü çevirdi.

Taehyung'un bacaklarını iki yana genişçe ayırdığında, eşi de ona yardımcı olabilmek adına bacaklarını kendisine çekmişti. Bu sırada gözlerinin içine bakıyordu; kırmızı, dolgun dudakları şişti, belirli belirsiz yaralar ve diş izleri kendisini belli ediyordu. Öte yandan gözlerini açıkta tutmakta zorluk çekiyordu, baygın bakışları ve kapanmakta direnen, zorlukla açık tuttuğu gözleriyle kendisine bakması öyle muazzam bir görüntüydü ki, Jungkook kendisini daha fazla tutamadı; artık rahatlamak istiyordu, bir kez daha kendisini eşinin içine itti ve başını geriye atarak zevkle inledi.

İki eşte benzer hislerle mücadele ediyordu; Jungkook'un nemlenen teni, şekilli vücudunu daha da göz alıcı hale getiriyor, boynundan aşağı, şekilli karnına doğru inen ter damlaları; kalbinin üzerinde bulunan aile dövmeleri ve uzayıp, alnına dökülen saçlarını her geriye savuruşuyla birlikte Jungkook'ta, Taehyung'un algılarının kapanmasına sebep olacak kadar yakışıklı gözüküyordu.

Eşler birbirinin gözlerinin içine bakarken, Jungkook'un sert ve belirli bir ritimde, hızlı hareketleri Taehyung'u sarsıyor, yatakta ileri geri hareket eden beden eşinin gözlerinin içine baka baka, sesli bir şekilde inliyordu. İkisi de otel odasında olduklarını umursamıyordu. Bulundukları otel odası en üst kattaydı ve masrafları çok olduğu için, odalar tutulmamıştı. Bu sebepten kat bomboştu ve ikisi de ses çıkarmakta bir sorun görmüyordu.

Jungkook ayak uçlarından başlayarak tüm vücudunu baştan ayağa saran zevkle birlikte, daha da hızlandı; ellerini eşinin dizlerine bastırdı ve üzerine doğru abandı. Taehyung içini ezen, zevk noktasına baskı uygulayan ve yatağın şiddetle sarsılmasına sebep olan eşinin güçlü bedenini kabul etti ve ellerini sırtına yasladı; Jungkook'un hareketleri oldukça sert ve hızlıydı. Taehyung acıyla dolan gözlerini kırpıştırdı, tırnaklarını bilinçsizce eşinin sırtına geçirdi ve beline kadar indi.

"Geleceğim." Diye hırlayan eşi, dudaklarını eşinin terli boynuna bastırdığında, Taehyung başını geriye doğru attı ve eşine alan tanıdı. Jungkook'un hareketleri yavaşladı; sertçe birkaç defa eşine kendisini sonuna kadar ittirdi ve ardından eşinin zevk noktasına en uzun teması sağlarken, sıcaklığının başını döndürmesine izin verdi. Dairesel bir şekilde belini hareket ettirdiğinde, Taehyung zevkle, kısılan sesiyle çığlık attı. Jungkook son kez sertçe kendisini eşine ittirdi ve içinden çıktı.

Eşinin içine gelmek istememişti. Temizlenmesi ve olası bir ağrı çekmesiyle uğraşmasını istemiyordu. Bunun için hem vakitleri hem de birkaç günlük tatilleri müsait değildi. Sol elini erkekliğine sardı ve hızla çekiştirmeye başladı. Çıkardığı ıslak sesler ve eşinin gözlerinin içine bakarak elini hızlandırması, senelerdir onunla aynı yatağı paylaşan eşini hâlâ bir nebzede olsun utandırıyordu. Bu utangaç tavırları Jungkook'u çıldırtıyordu; seneler geçmesine rağmen Taehyung ilk gün ki gibi masum, güzel ve temiz kalpliydi. Şehvetli, cazibeli ve nazlı hareketlerine nazaran, içinde barındırdığı çocuksu ruh bile Jungkook için fazlasıyla değerliydi.

Jungkook, bacaklarındaki gücün azalmaya başlaması ve kasıklarındaki sızının şiddetlenmesiyle birlikte elinin hareketlerini hızlandı; kaslarının kasılmaya başlamasıyla birlikte gelen yoğun hazla orgazmı gerçekleşti ve menilerini eşinin karnına bıraktı. Tüm bunlar olurken Taehyung sağ elini dudaklarına yaslayıp baş parmağını ısırırken, büyük bir hevesle eşini izlemişti.

Jungkook güçsüz düştüğünü hissettiğinde, yorgun bakışlarını eşine doğrulttu ve eğilip dudaklarını birleştirdi. Dakikalardır yoğun bir hazzın getirisiyle paylaştıkları şehvetli öpücük, yerini yorgun, küçük ve masum öpücüklere bırakmıştı. Jungkook orgazmın etkisiyle uyuşuk bir şekilde hareket ediyor; eşinin dudaklarını yavaşça öpüyor, geri çekiliyor ve bir kez daha dudaklarını birleştiriyordu.

Bu sırada Taehyung hâlâ orgazm yaşamamıştı. Rüzgârda savrulan yapraklar gibi titremeye başladı. Kasıklarına vuran şiddetli sızılarla baş edemiyordu. Jungkook'un bu yaptığına kızacağını bilse de ellerini göğsünden başlayarak kasıklarına kadar, teninde gezdirerek indirdi; soğuk parmak uçları teniyle temas ettiğinde, o kadar hassastı ki, kendi teması bile vücuduna zevk veriyordu.

Gözleri yavaşça kapandı, beli yataktan kıvrıldı; erekte halindeki penisini okşamak üzereyken, Jungkook bunu fark etti ve Taehyung'un bileklerini tuttu. "Ben hallederim." Dedi. Ses tonu sert ve emir veriyor gibiydi. Taehyung uysal bir kedi yavrusu gibi başını salladı ve ellerini serbest bıraktı.

"Acele etmelisin." Dediğinde, neredeyse gözlerini açamayacak haldeydi. Yine de zorlukla da olsa yatağın kenarındaki saate baktı ve eşini uyarma görevini üstlendi. "Çocuklar-"

Jungkook sağ elinin iki parmağını eşinin dudaklarına yasladı ve sözlerini yarıda kesmesine sebep oldu. "Biliyorum." Dediği sırada, parmaklarını biraz daha ileri itti ve ağzına doldurduğu parmaklar ile eşinin nefesini kesti. "Hâlâ vaktimiz varken uslu biri ol ve parmaklarımı, seni altımda zevkten kıvrandırabilmem için güzelce ıslat, minik sevgilim."

Taehyung başını belli belirsiz salladı ve eşinin bileklerine sarıldığında, parmaklarını zevkle emmeye başladı. Dilini kullanıyor, yanakları içe göçecek kadar lezzetli bir şey yiyormuşçasına emiyor ve bu ona zevk veriyormuş gibi derin sesiyle inliyordu. Jungkook eşinin bu hallerine daha fazla dayanamadı ve hızla parmaklarını çekti. Biliyordu ki biraz daha eşinin bu hallerine maruz kalırsa ereksiyon olacaktı ve bunu istemiyordu. Bunun için ne yazık ki vakitleri yoktu.

Bu gece için son kez, eşinin bulunduğu pozisyonu değiştirmek adına dizlerinin altından tuttu. "Yan dön sevgilim." Dediğinde, Taehyung eşinin sözlerine itaat etti ve sağ omzu üzerinde yan yatar pozisyona geçti. Jungkook uzanıp eşinin bacak arasına yastıklardan birini yerleştirdiğinde, "Sürtün." Dedi, sert ve net bir ifadeyle. "Ve sakın durma."

Taehyung eşinin sözleri karşısında afalladı. Artık rahatlamak istiyordu, kasıklarına ve erkekliğine sürten yastığın kumaşı bile hassaslığını tetikliyor, bilinçsizce kendisini itiyordu. Jungkook eşinin kalça yanaklarına sert bir şaplak attı ve "Devam et." Dedi. "Daha hızlı ol."

Taehyung eşinin kalçasına vuran ellerini tuttu ve sızlandı. "Beni delirtmek istiyorsun!" Derken ağladı ağlayacak bir ifadeyle konuşuyor ve eşine bağırmaktan kendisini alıkoyamıyordu. Jungkook aynı noktaya bir kez daha sertçe vurduğunda, kalçalarının kızardığına artık emindi. Tuttuğu bileklerini sıktı ve tırnaklarını geçirdi; Jungkook acıyla sızlandığında, eşi belinin hareketlerini hızlandırdı ve bacaklarının arasındaki yastığa daha hızlı sürtünmeye başladı.

"İşte böyle." Derken Jungkook az önce vurduğu yeri okşuyordu. Uzandı ve yan pozisyonda daha da ince ve kıvrımlı gözüken beline yumuşak bir öpücük kondurdu. "Beni delirten asıl sensin, bebeğim." Dedi. Bilerek kalınlaştırdığı ve yoğun sesiyle Taehyung'un aklını başından alıyor ve daha hızlı hareket etmesini sağlıyordu. 

"Benim gözümden bu manzarayı görebilseydin, sana daha fazlasını yapmadığım için beni takdir ederdin."

"Sus." Dedi Taehyung, sertçe. İlk önce burnunu çekti ve ardından zevkten dolan gözlerini elinin tersiyle sildi. "Senden nefret ediyorum!" Dediğinde, ikisi de bunun ne anlama geldiğini biliyordu. 

Jungkook kıkırdadı ve eşinin kalçasına bir kez daha vurdu. "Öyle mi?" diye sorduğunda, belindeki dudakları kalçalarına inmişti. Kalça yanaklarını ikiye ayırdı ve dudaklarını eşinin kızaran, zevk sularıyla ıslanmış deliğine götürüp ıslak bir öpücük kondurdu. "Gerçekten benden nefret mi ediyorsun?" diye sorduğunda, Taehyung hissettiği hazzın etkisiyle baştan ayağı titredi.

"Lütfen..." diye sızlandığında, Jungkook eşinin ne istediğini biliyordu. Kalça yanaklarını sıktı ve kendisi için ayırdığında, dilini, kendisi için kasılıp gevşeyen deliğe itti. Taehyung, eşinin kalçalarını sertçe tutmasından ötürü hareket etmekte zorlanıyordu. Aynı zamanda buna ihtiyaç duymuyordu; sınırlarında gezinen ıslak ve kaygan dil, kendisine öyle yoğun bir zevk veriyordu ki gözleri tamamen kaydı ve başını arkaya doğru yasladığında zevkle, sesi kısılana kadar yüksek bir tonda inledi.

Jungkook eşinin titreyen bedeniyle hazzın sınırlarını zorladığını farkındaydı; başını iki yana salladı ve eşinin zevk çığlığının ardından, kendisini geri çekti ve deliğinin üstüne sert bir şaplak attı. Taehyung bu yoğun hisle daha fazla başa çıkamadığında, tutunacak yer arıyordu; tüm vücudu baştan ayağı titremeye başladı, kendisini ince bacaklarının arasında yer edinen yastığa bıraktı; başını koyduğu yastığı ısırdı ve boğazına dizilen hıçkırıklarının boğuk bir sese dönüşmesine izin verdi.

Kelimenin tam anlamıyla, mahvolmuştu.

Yaşadığı yoğun hazzın getirisiyle hıçkırıyor ve tüm bedeni titrerken bu hissin geçmesini bekliyordu. Yorgun bedenini tamamen rahat bıraktığında, gözleri kapandı ve aynı pozisyonda uzanmayı sürdürdü. Jungkook'ta en az kendisi kadar yorgundu, alnını yatağa yasladı ve soluklandı. En son ne zaman bu denli uzun süre seviştiklerini ikisi de bilmiyordu; bunun için vakitleri yoktu, çocuklar evde olduğunda bu anları yaşama fırsatı bulamıyorlardı.

Jungkook yatakta hareketlendi ve eşine arkadan, sıkıca sarıldı; terli ve kirli bedenleri birbiriyle temas halindeyken bile, bu his hoşnutsuzluk yaratmıyor tam tersine ikisinin de hoşuna gidiyordu; Taehyung hâlâ eşinin erkeksi kokusunu solurken, Jungkook'da öptüğü kiraz çiçeği pembesi rengindeki saçlardan, çilek ve şeker aromasını alabiliyordu.

Taehyung uykunun yoğun hissiyatını zorlukla bastırdığında, "Camları aç." Diyerek yorgun sesiyle, eşine emir verdi. "Odayı havalandırmamız gerekiyor."

Jungkook eşine biraz daha sokuldu. "Uyumak istiyorum."

"Seni bilmem ama..." dediği sırada Taehyung sızlayan ve kızardığına emin olduğu kalça yanaklarına ithafken konuştu. "Benim bu akşam uyuyamayacağım kesin."

"O kadar da sert vurmadım..."

Taehyung dirseğiyle eşini ittirdi. Tıpkı bir bebek gibi sızlanarak kalça yanaklarını okşadı ve "Esmer olmama rağmen iz bırakmayı başarabilmişsin!" diyerek eşini azarlamayı sürdü.

Jungkook yatakta kendisini aşağı kaydırdığında, "Öpeyim de geçsin." Dedi, sevimli bir sesle.

Fakat Taehyung eşinin kendisine dokunmaması konusunda fazla katıydı. "Popomdan uzak dur!" diye bağırdı ve eşini göğsünden sertçe ittirdi. Jungkook, eşinin kendisini göğsünden ittirmesiyle birlikte aynı şekilde uzanmaya devam ediyordu. Taehyung bir kez daha ittirdi, ayaklarıyla bile Jungkook'u ittirmeyi denemişti fakat sonuç başarısızdı.

Taehyung yenilgisini kabul etti ve ofladı.

"Beni yataktan atacak kadar güçlü olmadığını, ettiğimiz kavgaların ardından öğrenmen gerekiyordu hayatım."

"Dağ ayısı olduğun için tüm bunlar yaşanıyor."

Jungkook ellerini göğsüne yerleştirdi ve eşine kınar gibi baktı. "Güçlü, kaslı, yakışıklı ve karizmatik bir adam olmak benim suçum değil!" dedi, egolu bir tavırla. "Bana dağ ayısı diyemezsin!"

Taehyung tatlı bir şekilde kıkırdadı ve ardından yaptığı şakayı devam ettirmek için, yüzünü buruşturdu. "Şimdi ben seni ittiremediğim için, sen kendi kendini yataktan ittireceksin."

"Nasıl istersen hayatım."

Jungkook başka bir şey söyleme ihtiyacı duymadan, eşinin sözlerine itaat etti ve tıpkı bir top gibi dönerek kendisini yataktan aşağı attı. Taehyung koskoca bir kahkaha patlattığında dizleri üzerinde yatakta emekledi ve yataktan düşen eşine baktı.

"Gerçekten yapacağını düşünmemiştim!"

Jungkook omzunun üstüne düştüğü için sızlanırken, "Ben eşimin sözlerine itaat ederim..." Dedi ve Taehyung'un bir kez daha neşeli bir kahkaha atmasına sebep oldu.

Taehyung yerdeki eşine elini uzattı ve "Gel buraya koca adam." Dedi. Jungkook'un canı o kadar da acımamıştı. Hızla, hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktı ve eşinin kendisini için açtığı kolları arasına girdi; cüsseli ve eşine göre daha iri olduğu için, Taehyung kollarının tamamını eşine saramıyordu ve bu Jungkook için fazla sevimli bir görüntüydü.

Başını eşinin göğsüne yasladı ve kollarını, incecik beline sardığında onu, büyük bir özlemle kucakladı; aslında her zaman yanında, kolları arasında, yatağında ve yuvasındaydı fakat yine de Taehyung'a büyük bir özlem duyuyordu. Biliyordu ki, sakladığı sırlar sebebiyle aralarında geçmek bilmeyen, ne yaparsa yapsın kapanmayacak olan mesafeler vardı. Bu mesafeyi açan Jungkook'un ta kendisiydi ve kapatamadıkça, mesafeyi söylediği yalanlarla arttırdıkça; kırgın kalbinde yer edinen boşluk günden güne artıyor, onu, baş edemediği kadar yoğun hislerle mücadele etmek zorunda bırakıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

40.9K 3.9K 35
Jeon Jungkook sergilere kaçak girmeyi kendine meslek edinmiş bir görsel sanatlar öğrencisiydi, ta ki son girdiği serginin sahibi olan Kim Taehyung on...
9.1K 636 19
Obsession adlı fanfiction'ın 2. kitabıdır. Onu okumadan buna başlamayın... "Sende mi beni bırakacaksın... ?" Bunun ikinci kez olmasını istemiyorum...
28.2K 2.7K 13
sana dunyalari verecegim
8.3K 425 2
Dünyaca ünlü şarkıcı Jeon Jungkook ve Kim Taehyung aldıkları nefret üzerine ayrılmaya karar verir. Fakat tekrar birlikte olmak isteyen Jeon, bunun üz...