K A R A İ S A L I

By nemesisrosee

570K 32.9K 6.1K

1990'lı yıllarda Adana'da geçen tutku dolu bir aşkın hikayesi. °Argo, küfür ve yetişkin içerik barındırır! °Y... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21

BÖLÜM 10

25.8K 1.6K 158
By nemesisrosee

Herkese selam ballarım 💘

Nasılsınızzz?

Hasretinize dayanamadımm aşklarım 🥲

Göz bebeğimin 10. Bölümü ile karşınızdayım.

Hemencecik okuyun ve yorumlarda buluşalım ♡

Oy vermeyi unutmayın olur mu lütfenn 📌

Keyifli okumalar ♥️

🔐

22 Haziran

Sabahın erken saatleriydi. Kardelen, horozların sesiyle elini çenesinden çekerek daldığı yerden gözlerini ağırca çevirdi. Bir o yana bir bu yana dönmekten bir gram uyku uyuyamamış, gözleri kıpkırmızı kesilmişti. Sabahın hafif esintisiyle tüyleri diken diken olduğundan penceresini kapatarak ince ceketini uzun entarisinin üzerine geçiriverdi. Mutfağa adımlamaya başladığında aklını toplayacak en iyi şeyin bu olduğunu biliyordu. Dakikalar sonra, elindeki yoğurt koymak için tuttuğu bakır tabağı gürültüyle yere düşürdü.

Aklı başında değildi, Cesur ağanın dün çıkıp gittiği saatlerden beri. Yüreği hop oturup hop kalkıyor, içini soğutacak bir haber bekliyordu tedirginlikle. Lakin ses seda çıkmıyordu kimseden. Dönüp baktığında mutfak kapısında annesinin meraklı bakışlarla kendine baktığını gördü.

"Anasının sarı kuzusu iyi misin yavrum?" Meryem ana kızının saatlerdir dalgın oluşunun farkındaydı amma velakin ses etmiyor, gelip kendisiyle konuşmasını bekliyordu. Biliyordu Kardelen biriyle konuşmazsa, içini dökmezse feraha eremezdi.

"Bırak yavrum elindekini, gel biraz hava alalım seninle." Meryem kadın Kardelen'in elindeki kaşığı alıp tezgaha koyduktan sonra kolundan tutarak bahçeye çıkardı. Bahçede eskimiş masa ve iki sandalyenin olduğu köşeye geldikten sonra kızını tahta sandalyelerden birine oturttu. Uzanıp elini tuttuktan sonra güven veren bakışlarla kızını seyre daldı.

"Ben nasıl bir anayım ki kızım benden artık bir şeyler saklamaya başlamış. Derdini bana anlatamaz olmuş. Bilirim, görürüm bir şey var sende yavrum. Anlat benim kuzum, anlat yavrum. Seni yiyip bitiren bu derdi anlat bana." Kardelen derin bir nefes alarak gülümsemeye çaba gösterdi lakin sonucu hüsran bir çabaydı. Yüreğini talan eden korku, buna izin vermiyordu.

"Kardelen. Cesur ağa ile evleneceğini söyledikten sonra sen eski sen değilsin kızım. Yıllarca senden görmediğimiz hareketler tavırlar görmeye başladık. Bak onlarla ilgili bir sıkıntın varsa bana söyle. Senin ardında dağ gibi anan var. Halledemeyeceğimiz bir husus olmaz evelallah." Kardelen annesinin ettiği kelamlarla gülümsedi, gerçek bir gülümsemeydi. Annesinin arkasında olduğunu bilmek sırtında ki yükleri azda olsa hafifletiyor, güvende olduğunu hissediyordu.

"Yok annem, onlarla ilgili bir sorunum yok gerçekten. Lakin birkaç gündür artık bu evden, senin dizinin dibinden ayrılacak olmanın verdiği mutsuzluk hakim yüreğimde." Meryem kadın da biliyordu Kardelen'in gideceğini, bu evde yapayalnız kalacağını amma velakin yüreği bunu reddediyor bir süre daha bilmek istemiyordu.

"Seni bu evden telli duvaklı gelin çıkarmak benim boynumun borcu, rahmetlinin, Hasan'ımın en büyük arzusu... lakin seni ellere verecek olmak.. ah bir bilsen nasıl zor yavrum nasıl zor." Meryem kadının gözlerinden usul usul yaşlar dökülmeye başladı. Nefes alıp vermek bir hayli zor gelmeye başlamıştı.
"Seninde aileni kurman, yuvanı bellemen lazım gelir yavrum. Bu evin kapısı sana her zaman açık güzel kızım. Bunu sakın unutmayasın oldu mu?" Kardelen anasının tuttuğu elini dudaklarına götürerek sıkı bir öpücük kondurdu.

"Seni çok seviyorum sultanım. İyi ki benim annemsin."

"Oyy kurban olduğum. Sende iyi ki benim sarı kızımsın."

Ana kız dakikalar süren sarılmaların ve sohbetin ardından ayaklandılar. Kardelen annesiyle dertleşmesinin verdiği huzurla mutfağa gidip hazırladığı kahvaltılıkları masaya taşırken Meryem kadın, geçen yıl dağdan topladıkları çayları demlediği bakır demliği, ateşin üstünden alarak masadaki bardaklara çayları süzdü.
Sakin geçen kahvaltı sonrası Kardelen masayı toparlayıp kapları yıkadı.

"Yavrum ben bir koşu Fatma bacının yanına gideyim de geleyim. Dün verdiği doğal merhem işe yaradıydı biraz daha alayım. Dikkat et emi kendine." Derken dönüp bahçe kapısının önünde dikilen adamlarla baktı Meryem kadın. Kimse evine girip çıkamıyordu bu nedenle içi rahattı.

"Tamam annem merak eyleme sen beni." Meryem kadın ağır adımlarla bahçe kapısından çıkarak gözden kayboldu.

Kardelen, hiç kimsenin kendisini kaale almayıp bir haber etmemesine kızgındı. Sinirli bir vaziyette bahçeyi çalı süpürge ile süpürürken zihnini talan eden düşüncelerden uzaklaşmaya çalışıyordu. işi bittiğinde aklına gelenle hafifçe iç çekti. Kaç zamandır can dostunu görmüyordu lakin olan bu tatsız olaylardan sonra ona nasıl yaklaşması gerektiği hususunda kararsızdı. Bahçe kapısının gıcırtısıyla gözlerini ağırca o tarafa çevirdi. Gördüğü suretle gözleri sevinçle parladı adeta.

"Gamze hoş geldin!" Elindeki çalı süpürgeyi duvarın kenarına dayadıktan sonra hızla arkadaşının yanına adımladı.

"Hoş gördüm gülüm." Gamze'nin dudaklarında durgun bir gülümseme mevcuttu.

"İyi misin sen? Sesin pek iyi çıkmıyor." Kardelen dostunun hiç mi hiç alışık olmadığı haliyle bocaladı, kolundan tutarak sandalyeye doğru çekiştirdi.

"İyiyim Kardelen'im sadece evdekilere canım sıkıldı biraz. Ne zamandır göremiyorum zaten seni. Özledim kız." Dedi Gamze hafif bir gülümsemeyle.

"Bende seni özledim Gamze'm." Kardelen arkadaşının boynuna kollarını dolarken mırıldandı. Kısa bir sarılma sonrasında geri çekildi.

"Evdekilere ne oldu?" Sesinden akan korku emarelerini Gamze anlamasın istedi.

"Abim.. sabah eve geldiğinde ağzı yüzü kan içindeydi. Kiminle kavga ettiğini sorduk tek kelam etmedi. Şimdi de eşyalarını topluyor şehir dışına çalışmaya gidecekmiş. Ama Kardelen bir görsen halini.. harap olmuş." Gamze'nin uzaklara dalan gözlerinde endişe hakimdi.

Kardelen beyninden vurulmuşa döndü. Ne tek kelam edebiliyor ne de korku dolu bakışlarını çevirip arkadaşının yüzüne bakabiliyordu. Elleri ayakları buz kesti.. arkadaşının, bir tepki vermesi için kendini izlediğinin farkındaydı. Biliyordu bir suçu yoktu lakin arkadaşına karşı suçlu hissediyordu istemeden.

"Çok.. çok üzüldüm Gamze. Sıkma canını lütfen." Arkadaşına söylediği birkaç kelam sadece buydu. Zihnini talan eden düşünceler tüylerini diken diken etmişti. Cesur ağanın yaptığını biliyordu.. o pisliğin sözlerinden sonra eline sağlık demek istiyordu fakat diğer yanda can dostu, Gamze'si vardı. Abi kardeş ilişkileri bu zamana kadar pek parlak olmasada canından kanındandı.

"Aman bilmiyor musun beni gülüm? O domuza üzülmem pek ama harap olmuş halini görünce ne edeceğimi bilemedim." Gamze her zamanki gibi yüzüne bir gülümseme kondurarak bacak bacak üstüne attı arkasına yaslandı.
"Hem biraz rahata ererim fena mı olur? Gitsin gitsin." Dedi kahkaha atarken. Kardelen dudaklarına kondurduğu zoraki gülümsemeyle kafasını salladı.

"Çay getireyim sana Gamze?"

"Olur gülüm alırım bir bardak. Oyy benim canım arkadaşım senin yanına geldim bir ferahladım hemen. İyi ki varsın kız." Gamze dudaklarını büzüştürerek bir öpücük attı.

"Sende iyi ki varsın Gamze'm." Kardelen hızlıca arkasını döndüğünde aceleci adımlarla mutfağa girdi. Mutfağın penceresini sonuna kadar açarak derince soluklanmaya çalıştı. Sarı saçlarını omuzlarından geriye doğru atarak boynunu elleriyle yelledi. Ne yapması, nasıl davranması gerektiği konusunda hiçbir fikri yoktu. Arkadaşı vaziyetini anlayacak diye endişe duyuyordu. Demlikte kalan çayın altını açarak tüpün üstünde ısıttı. İki bardağa çayları doldurduktan sonra sakin kalmaya çabalayarak bahçeye adımladı.

"Afiyet olsun Gamze'm."

"Sağ ol gülüm." Çaylarından yudumlamışlar uzun vakittir birbirlerini görmemiş olmalarının verdiği özlemle dertleşmişlerdi. Biten bardaklarını tazelemek için ayağa kalkan Kardelen bahçe kapısından içeri giren Bedir'le göz göze geldi,gözlerini şaşkınca açarak Bedir'e doğru adımladı. Bedir'in Gamze'ye bakışlarında mahcupluk vardı.

"Hanımım bir husus vardı." Dedi Gamze'den zorla bakışlarını çeken Bedir.

"Tabi Bedir abi." Kardelen titreyen ellerini arkasına götürerek saklamaya çalıştı.

"Rana Hanımım, bugün öğleden sonra sizi ve ananızı yemeğe çağırıyor. Nişan hazırlığı hakkında konuşmak için dedi." Kardelen bahçe kapısının olduğu yola bakındı ama annesini göremeyince ne diyeceğini bilemedi.

"Tamam Bedir abi, anneme danışayım önce olur mu?"

"Tamam gelin ağam ben buralardayım. Cesur ağam bir eksik gediğiniz var mı diyede sormamı istedi."

"Yok." Dedi Kardelen hışımla. "Ağanızdan istediğim hiçbir şey yok." Diye devam ettirdi öfkeli bakışlarla zira bir hayli kızgın ve kırgındı müstakbel sözlüsüne.

"Peki hanımım." Bedir gelin ağasının sinirini görünce gerisin geri hızlı adımlarla bahçeden ayrıldı.

"Gülüm o neydi kız? Posta neyim mi koydun sen herife?" Gamze ellerini ağzına kapatmış gülüşünü bastırmaya çalışıyordu.

"Ne posta koyacağım Gamze ya. Gelip kendi sormuyor neyim var neyim yok, onun için biraz darılmıştım." Gamze kafasını ağırca salladı.

Birkaç saat havadan sudan sohbet ederek özlem giderdiler. Meryem kadının gelişiyle ayaklandıklarında, Kardelen Bedir'in söylediklerini annesine bir bir anlattı. Meryem kadının kabul etmesiyle Gamze göz kırparak omzuyla Kardelen'in omzuna hafifçe vurarak sırıttı.

"Ne oldu gülüm sevindin sanki." Kısık sesiyle arkadaşının kulağına mırıldandı.

"Ne alakası var Gamze ya." Yanaklarının hafif hafif kızarması kendini ele veriyordu.

"Yavrularım ben odama çekileyim de şu merhemi süreyim. Hemde yavaş yavaş hazırlanayım. Orada ağırlığımızı koymak lazım gelir." Meryem kadın elindeki kutuyu işaret ederek eve adımladı. Kızlar arkasından kafa salladılar.

"Yeni diktirdiğin mavi etek takımını giy Meryem sultan." Gamze eve giren kadının arkasından bağırdığında Kardelen koluna hafifçe vurarak susturduğunda Gamze omzunu silkerek gülümsedi.

"Gülüm ne giyinecen sen? Konağın hanımı olacan kız biraz ağırlığını koyman lazım. Millet ardından desin Cesur ağanın karısı güzeller güzeli diye. Gel bir bakalım dolaba yoksa yine bize cadı Nuran'ın dükkanının yolu görünür." Kardelen kendi kendine konuşarak evden içeri giren arkadaşının peşinden adımladı tebessümle.

"Bu olmaz, bu pek koyu renkli, bu ne matem havası var gibi." Gamze eline aldığı elbiseleri bir bir eski yatağın üzerine koyuyordu.

"Ah işte bu çok güzelmiş kız. Dene bir üstünde göreyim." Dedi Gamze dolabın en köşesinde duran kolları kalın tülden koyu sarı elbiseyi çıkarırken.

"Ay Gamze bu elbiseyi sevmiyorum ki. Bana hiç yakışmıyor." Gamze'nin elinde tuttuğu elbiseye burnunu büzüştürerek bakıyordu.

"Gülüm bir üstünde görseydik." Gamze elindeki elbiseye hayranlıkla bakıyor arkadaşına çok yakışacağını düşünüyordu.

"Peki ver bakalım seni kırmak istemiyorum." Kardelen uzanıp elbiseyi Gamze'nin elinden alarak odadan çıktı. Dakikalar sonra kapı usulca açıldığında Gamze bakışlarını o yöne çevirdi. Yüzünde, ben biliyorum dercesine kendinden emin bir gülümseme hakimdi. Kardelen'in ayak bileklerinin bir karış üstüne kadar uzanan elbise dolgun göğüslerini daha da dolgun göstermişti. Koyu sarı kumaştan olan balon kollar, elbiseye bir şıklık katıyordu. Elbise sarı saçlarıyla harika bir uyum göstermiş, eteğindeki küçük çiçekler şirinlik katmıştı.

"Erkek olsam sana dibim düşer dediğim zaman bana kızıyorsun gülüm lakin hakikaten öylesin kız. Bu ne güzellik bu ne çekicilik anacım. Kuğu gibisin maşallah benim arkadaşıma." Kardelen ufak bir kahkaha attı.

"Normal elbise işte Gamze."

"Tamam tamam normal elbise." Gamze ne kadar dil dökersen döksün arkadaşının güzelliğini kabullenmeyeceğini biliyordu. Kardelen'in kolundan tutarak sandalyeye oturttuğunda saçlarını sırtına toplayarak tahta tarakla usul usul taradı. İki ucundundan birer parça aldığında minik bir tokayla arkada tutturdu.

"Çok güzel oldun!"

"Teşekkür ederim Gamze'm." Kardelen ve Gamze dakikalar sonra odadan çıktıklarında Gamze evinin yolunu tutmuştu. Saat ikindi vaktini çoktan geçmiş neredeyse akşam vakti girmişti. Meryem kadında başına şalını attığında hazırdı.

"Hanımım gidelim isterseniz." Bahçeye çıktıklarında Bedir'i bahçe kapısında beklerken gördüler. Kardelen düşüncelerini aklının bir köşesine saklamaya çalışarak derince soluklandı.

•••

21 Haziran akşamı

Cesur Karaisalı'nın çehresinde daha önce kimsenin görmediği korkutucu bir bakış hakimdi. Kömür misali kapkara kesilmis uykusuzluktan kızarmış irisleriyle Ellerini pantolonunun cebine koyup ormanın sıklaşan çam ağaçlarını seyre daldı. Tam da notta yazdığı şekilde köyün arkasındaki ormanın girişinde şerefini sikeceği puştu bekliyordu.

"Var mı bir haber Boran?" Yanında dikilen kuzenine gözlerini çevirip baktı.

"Tertipim sakin ol." Diğer tarafında ayakta dikilen Devran'a susması için bir bakış attığında elini uzatarak tütün istedi. Devran cebinden çıkardığı tütün paketinden bir tane Cesur'a bir tane de Boran'a uzattı. Cebinden çıkardığı zipposu ile tütünlerin ucunu alevlendirdi.

"Geliyorlar amca oğlu. Halledilmeyecek bir husus değil, sakinleş." Boran'ın genizden gelen kalın ses tonuyla derin bir nefes aldı Cesur. Lakin elleri karıncalanmaya devam ediyordu.

Cesur çoğu işini ortak olarak Boran'la yürütür, ona çok güvenirdi. Bilirdi, o amcası ya da Asmin gibi değildi. Esaslı bir adamdı Boran Karaisalı. Küçük yaşlardan beri yamaç yamaca büyüdüğü kuzeninin kendi nezdinde ayrı bir yeri vardı.

Boran Karaisalı'nın kara gözleri gecenin karanlığıyla yarışacak kadar koyuydu. Heybetli omuzları gecenin serinliğinde daha da genişlemişti sanki. Ellerini pantolonun cebinden usulca çıkararak boynunu iki tarafa ağırca yatırdı ve kıtlattı. Sıkıldığı zamanlarda çokça tekrarladığı hareketlerden biriydi. Önlerini aydınlatan otomobilin feneriyle üçününde bakışları yolu buldu.

Bedir'in otomobili ağır ağır yaklaşarak tam önlerinde durduğunda Cesur bir adım öne çıktı.
Kapkara kesilmiş gözlerini avını bekleyen avcı edasıyla ürpertici bir şekilde kısıp arabanın içine baktı. Hırıltılı bir soluk çekti ciğerlerine.

"Getirin!" İki adam kollarından tutup arabadan çıkardığı Fırat'a diz çöktürdü.
Geceye damgasını vurmak ister gibi çıkan tok sesle ağırca yürüdü önünde diz çöken haysiyetsiz şerefisize.
Gazabı çok büyük olacaktı vesselam...

"Hangi elinle yazdın o siktiğimin notunu?" Ses tonu insanın içini ürpertecek cinstendi.
Bağırmıyor lakin bağırsa daha az etki ederdi hiç şüphesiz. Cesur ayakları dibinde, dizleri üstünde oturan herife yukarıdan bir bakış attı. Bu herifin yirmi dört yaşında olduğunu duyunca oldukça şaşırmıştı. Deli kanıyla hareket ettiğini anlamıştı lakin bu hiçbir şeyi değiştirmezdi.

"Ne istiyorsun lan benden. Kardelen'i de bu şekilde tehdit ediyorsun değil mi!?" Fırat karşısında kimin olduğunu zerre umursamıyordu. Lakin içten içe kime kafa tuttuğu akıl kar işi değildi. Tek dileği Kardelen'i kendine yar etmekti.

Cesur, ayağıyla Fırat'ın ağzının üstüne sert bir tekme savurdu. Arkasına doğru savrulan Fırat'ı ifadesiz gözlerle izleyerek yanında dikilen adamına bir parmak hareketiyle kaldırmasını işaret etti. Ardından Devran ile Boran'a bakarak histerik bir şekilde alayla tısladı. "Sor bakalım amca oğlu yürek mi yemiş bu çüksüz herif?"

Boran Cesur'un söylediğine karşı büyük bir kahkaha savurdu. "Valla yürek yedi herhal puşt amca oğlu, zira birazdan yiyeceği gazaptan sonra yediği yürek boğazına takılacak!"

"Karde-"

"Onun adını bir daha o sikik ağzına almayacaksın!" Ormanın içinde tarazlı sesi büyük bir yankı uyandırdı. Fırat'ın burnundan akan oluk oluk kan ağzının üzerinden çenesine dökülüyordu.

"O notu hangi elinle yazdın dedim puşt!" Uzanıp Fırat'ın sağ elini sertçe tutarak avucu içinde sıkıştırdı. Parmağının kırılma sesiyle Fırat'ın çığlığı aynı anda yükseldi. Diğer elinde tuttuğu yarısı içilen tütünü de boynuna sertçe bastırdı.

"Böyle mi yaktın ahırı? Amına koyduğum!" Fırat'ın çığlık sesleriyle kafasını sinirle iki yana çevirdi. Ellerini sinirle çekerek ucu sönen tütünü ileriye fırlattı.

"Bir daha kimsenin kadınına sikik sikik kelamlar yazmaman gerektiğini anladın herhal." Ellerini ağırca cebine koyarak iç çeken Fırat'ı izledi, duygusuzca.

"Onun bende gönlü vardı. O beni istiyordu lan beni. Kaç kez gözleri gözlerimin içinde kayboldu haberin yok. Sen girdin lan aramıza. Çekil git aramızdan şerefsiz." Parmağının kırık olduğu elini avucu içine almış için için ağlamaya devam ederken canına susamış gibi zar zor çıkan sesiyle konuşmaya da devam ediyordu.

Duydukları kanını kaynattı Cesur'un. Saçlarından tuttuğu adamı sertçe ayağa kaldırarak karnına var gücüyle bir yumruk içirdi.
Aldığı darbeden sonra acıyla bağırdı Fırat lakin Cesur Ömer Karaisalı'nın gözü dönmüş, tekrar tekrar ve tekrar Fırat'ın acı acı bağıraşlarını umursamadan devam ediyordu işine. Yüzü kandan görülmeyecek bir vaziyetteydi Fırat'ın. En sonunda sert bir şekilde geriye doğru ittiğinde, Fırat boylu boyunca yere uzandı.

"Senin amına koyarım puşt!"

"Tamam Cesur. Yeter, ben hallederim. Sakinleş." Boran, Cesur'un omzuna kolunu attığında zorlada olsa birkaç adım geriye doğru çekti.

"Senin şurada canını almıyorum lan dua et piç!" Fırat'ın gözlerinin içine öldürücü bir bakış attı Cesur. Belindeki tabancayı çıkarıp beynini delmemek için olağanca gücüyle kendini durdurmaya çabalıyordu. Sadece Kardelen için.

Olan biteni en arkada izleyen Devran birkaç adım atarak Cesur'a yaklaştı.

"Gidelim Cesur." Kolundan zorla çektiği adam yerinden bir santim bile kıpırdamamıştı.

"Bırak lan kolumu!" Cesur kendini zor bela kolundan çekmeye çalışan arkadaşına öfkelendi.

"Ağzı burnu kırıldı adamın yeter ulan!" Devran'ın bıkkın çıkan ses tonuyla Cesur derin soluklar almaya çalışarak elini alnına attı sertçe ovalamaya başladığında, Bedir'in otomobiline doğru yeri dövercesine adımlar atarak yürüdü.
Devran'da Boran'a kafasını hafifçe eğerek selam verdi, Cesur'un arkasından ilerledi.

Boran, Cesur'un buradan uzaklaşıp sakinleşmesi gerektiğinin farkındaydı. Kuzenini tanıyordu, biraz daha burada kalacak olursa adamın beynini uçururdu. Cesur ve Devran'ın Bedir'in arabasına binerek uzaklaştığını görünce kendisiyle birlikte kalan birkaç adama gözleriyle yerde yatan Fırat'ı işaret etti.

"Kaldırın şunu." Adamlar kollarından tuttukları Fırat'ı arabanın arka koltuğuna sertçe bindirdiler.

Boran Karaisalı, ellerini pantolonun cebine koyarak gözlerini usulca kapattı ormanın keskin havasını derince içine çekti. Sikik konağa zerre gidesi yoktu.

•••

Karaisalı Konağı

Konağın önünde duran otomobille gergin bir nefes aldı Kardelen. En son bu konakta yaşadığı olaylar silsilesini hatırladıkça bedeni kasılıyordu sanki.

"Hoş gelmişsiniz gelin hanım. Buyurun." Hamiyet Kadın ve yanındaki genç kız konağın devasa kapısının önünde ellerini birbirinin üstüne bağlamış saygıyla gülümsüyorlardı. Kardelen kızın güzelliği karşısında şaşkın kalmıştı. Daha önce bu kızı görmediğini düşünüyordu.

"Hoş bulduk Hamiyet abla." Dedi Kardelen hoş bir gülümsemeyle. Hamiyet kadının kendisine her hanımım dediğinde kendini çok garip hissediyordu. Yanında dikilen kızı tanımaya çalışır bakışlarla inceledi.

"Merhaba hanımım ben Ayperi." Koyu kahve saçları ve toprak rengi gözleriyle dupduru bir güzelliği vardı Ayperi'nin.

"Ayperi benim kızım, hanımım. Burada benimle birlikte yaşıyor." Hamiyet kadın, gelin hanımın merakını gidermek için araya girdi.

"Memnun oldum Ayperi." Dedi Kardelen. Aynı şekilde Meryem kadında tanıştı Ayperi ile.

Meryem kadın onlara saygılı bir şekilde gülümseyerek konağa adımını attı. Ömrü hayatında ilk defa konak görüyor, içine giriyordu. 'Kocamanmış, benim yavrum burada çok yorulur.' Diye içinden geçirmeden yapamadı.
Çok duymuştu Karaisalı'ların namını şimdi ise kızı bu aileye gelin oluyordu...

Avluyu yavaş adımlarla geçip konağın kapısından içeri girdiler. Meryem kadın başı ve omuzları dik bir şekilde yürüyordu. Salon kapısına geldiklerinde Rana Hanım ve Azad ağa en önde olmak üzere Gülşen Hanım, Aslan Bey ve Selver Hanım, gelin hanımı ve annesini bekliyordu ve en arkada duran Berzan yengesine bakarken yüzünde ufak bir sırıtış vardı.

"Hoş geldiniz, hoş geldiniz." Azad ağanın bir adım öne çıkması Rana Hanım'ı sinirlendirmeye yetmişti. Köyden gelin aldıkları yetmiyormuş gibi birde el üstünde tutuyorlardı. Oğluna cana sine gelin alamadığı için bir hayli kızgın hissediyordu zaten. Selver Hanım ve Aslan Bey'de hoş geldin dediler.

"Hoş bulduk." Meryem kadın kafasını ağırca eğerek her birinde kısa kısa göz gezdirdi. Ağırlığını en başta koymak istiyordu.

"Gelin kızım sende hoş geldin, öp bakalım kayınbabanın elini." Azad ağa Kardelen'e elini uzattığında Kardelen elini öperek başına koydu. Rana Hanım'ın elini isteksizce uzatması annesinin arkasında dikilen Asmin'i kısık sesle güldürdü. Babasının boğazını temizlemesine aldırış etmedi. Arada halası olmasa bu eve giremezdi ama kendine verilen toleransı sonuna kadar kullanacaktı.

"Hoş geldin Meryem kadın. Ben Cesur'umun halası Gülşen." Gülşen Hanım kendini tanıttığında karşılama faslı sona ermişti. Salondaki koltuklara oturduklarında Meryem kadın ister istemez etrafını süzüyordu bu da Rana Hanım'ı bıyık altından gülümsetti.
'Her hareketleri bizim ailemize layık olmadığını gösteriyor.' Diye düşündü. Kardelen annesine atılan bakışların farkındaydı lakin hiçbir şey söyleyemedi gergince yutkundu sadece.

Konağın çalışanları salonda bulunan yemek masasının etrafında durmadan koşuşturuyorlardı.

"Ben bir mutfağı kontrol edeyim." Asmin evin hanımı gibi bir edayla yerinden usulca kalktığında Kardelen'i gözlerinin kenarıyla süzerek salondan çıktı. Selver Hanım kızının yaptıklarının farkındaydı ama bir dağ gibi arkasında durmaya devam edecekti. Yıllarca hayalini kurduğu dillere döktüğü isteğini gerçekleştirmesi için ses etmeyecekti. Gülşen Hanım da giden kızın arkasından sinirli bir iç çekişle baktıktan sonra Kardelen'e döndü.

"Gelin kızım sende bir kontrol et bakalım ortalığı." Kardelen kafasını usulca salladıktan sonra oturduğu yerden ağırca kalkarak salondan çıktı. Arkasından onu süzen Gülşen hanım ne kadarda hanım bir kız diye geçirdi içinden. Mutfağa geldiğinde ellerini birbirine bağlamış çalışan kadınları seyreden Asmin'i gördü.

"Bir isteğiniz mi vardı hanımım?" Hamiyet kadın Kardelen'in mutfağa girdiğini gördüğünde elindeki kaşığı tezgaha koyarak ellerini önlüğüne silerek koşar adım Kardelen'in yanına geldi.
Kardelen mahcubiyetle sıcacık bir gülümsemeyle ellerinden usulca tuttu Hamiyet kadının.
"Hiç bir isteğim yok Hamiyet abla her şey için teşekkür ederiz, ellerine sağlık. Çok güzel görünüyorlar."
Hamiyet gelin hanımın naif sözleriyle gözleri parıldadı gelin hanıma şükranlarını iletip salona doğru adımladı. Aynı esnada Asmin ise Kardelen'e göz devirmekle meşguldü.
Allah'tan karşısında dişli biri yoktu, bu kızı çiğ çiğ yerdi Asmin.

"Ee Kardelen nasılsın?"

Kardelen kendisine yöneltilen soruya " İyiyim Asmin sen nasılsın?" dedi katı bir sesle.

Asmin Kardelen'i bıkkın bir ifade ile dinlerken gözleriyle ileride ayran sürahisini kucaklayan Ayperi'yi izliyordu.

"Ver sen şunu bana. Git başka bir işe bak haydi." Ayperi'nin elinden sürahiyi hışımla çektiğinde, Ayperi Asmin görmeden gözlerini devirdi. Bu kızdan tüm iliklerine kadar nefret ediyordu. Ayperi sırtını dönmeye kalmadan mutfakta Kardelen'in çığlığı yankılandı. Asmin elinde tuttuğu ayran sürahisinin içindeki ayranın bir kısmını Kardelen'in üstüne bocalamıştı.

"Ne yapıyorsun sen!?" Elbisesinin göğsünü yukarı çekiştirmeye çalıştı Kardelen ama elbise üstüne yapışmıştı.

"İyi misiniz?" Asmin elindeki peçeteyle Kardelen'in elbisene dökülen ayranın suyunu almaya çalıştı.

"Kusura bakmayasın Kardelen. Bazen böyle sakarlıklarım tutar." Kollarını birbirine bağlamış Kardelen'i izliyordu Asmin, dudağının bir köşesinde oluşan küçük bir gülümsemeyle.

"Üzülme, hem eski püskü bir şeymiş. Bu bahaneyle çöpe atarsın vakti gelmiş zaten." Dedi Asmin elbiseye iğrenir gözlerle bakarak.

"Size yardımcı olayım Kardelen Hanım." Ayperi Kardelen'in kolundan usulca tutarak çekiştirdi.

"Ayperi! Çorba taşacak işine bak." Ayperi Asmin'i dinlememezlikten geldi.

"Teşekkür ederim ben hallederim sen burayla ilgilenebilirsin." Ayperi elini usulca Kardelen'in kolundan çekerek kafasını salladı. Kardelen Asmin'in gözlerine öfkeyle bir bakış attıktan sonra mutfaktan ayrıldı. Merdivenleri bir bir adımlayarak üst kata çıktığında, banyoyu doğru hatırladığını umarak kapıyı bir iki kere tıklattı, ses seda çıkmayınca usulca kapıdan içeri süzüldü.

Eline aldığı birkaç kuru selpakla elbisesinin suyunu almaya çabaladı. Gözünden istemsizce akan birkaç yaşla kendine kızdı.
Dalmış bir şekilde elbisesini temizlerken banyoya giren Asmin'i fark etmedi.

"Sen daha o iğrenç şeyi temizlemeye mi çalışıyorsun. Vereyim sana elbiselerimden bir tane. Bu konakta bana ayrılan bir dolap var, zor olmaz." Aynadan küçümser gözlerle Kardelen'i izliyordu.

"Ne istiyorsun benden? Çık git buradan. Saygı denen şeyi sen bilmiyorsun sanırım ama öğretmek benim için zor olmaz." Kendine kim nasıl yaklaşırsa o şekilde karşılık vermek için kendini defalarca telkin etmişti Kardelen ve tam da şu anda bu kıza bu şekilde yaklaşmaktan gocunmuyordu.

"Bir vasfın yok. Köyden çıkma basit insanın tekisin. Ne sandın Cesur gerçekten seninle evlenecek mi?" Gözlerinden akan öfkeyle yalandan bir kahkaha attı Asmin. Kızın kendine posta koymuş oluşuna inanamıyordu.
"Annen aşağıda nasıl aşağılanıyor haberin yok. Siz buraya ait değilsiniz. Görgüsüz olduğunuz her hareketinizden belli oluyor. Ağa karısı olabilecek vasıf yok sende basmıyor mu kafan ha?"

"Defol git buradan!" Dedi Kardelen titreyen ellerini zapt etmeye çalışarak.

"Sen kendini millete rezil etmeden bitir bunu. Herkes arkandan konuşuyor, Cesur'a layık bir insan olmadığını biliyor herkes. Annen, tek derdi seni zengin bir aileye yamamak olan bir kadın olarak görülüyor insanlar tarafından." Şuh bir kahkaha attı Asmin. Daha da ileri gitmekten hiçbir çekincesi yoktu.
"Para avcısı insanlar olarak anılmaya devam edeceksiniz." Asmin saçlarını arkaya doğru atarak öfkeli adımlarla banyodan çıktı.

Kardelen ellerini lavabonun mermerine dayamış derince soluklanmaya çalışıyordu gözlerinden art arda dökülen yaşlar görüşünü kapatıyordu.

"Ben ne yapıyorum? Ben.. ben nasıl bir şeyin içine girdim?" İç çeke çeke ağlarken çenesine doğru akan bir yaşı elinin tersiyle sildi. Nefes almak bir hayli zorluyordu kendini.

Hışımla açılan banyo kapısıyla ıslak bakışlarını kaldırarak aynaya baktı. Cesur ağa ellerini yumruk yapmış, öfkeli ve kızarmış bir suratla aynadan Kardelen'i süzüyordu.

"Bu vaziyetin nedir hatun!?" Cesur Kardelen'i kolundan çekerek kendine doğru çevirdi.

"Kim ağlattı seni!?" Kardelen Cesur'un yüzündeki ellerini yavaşça itti. Ellerinin tersiyle yüzünü kuruladı.

"Ulan sen bu konağa ne zaman gelsen birisi seni üzüyor ve ben bir bok bilmiyorum! Bana neler olduğunu anlat Kardelen!" Kardelen'in bakışlarını yerden ayırmayıp kendine bir cevap vermemesi Cesur'un sinirini git gide artıyordu.

"Bozuk musun sen bana hatun?"

Kardelen'in yüzük parmağındaki yüzükle oynamasıyla ağır ağır yutkundu Cesur ağa.

"Cesur?" Dudakları titrerken konuşmaya çalışması Cesur'un dişlerini sıkmasına neden oldu. Kalbi, hiç şüphesiz yine alışık olmadığı bir şekilde göğsünü dövüyordu.

"Söyle gülüm." Cesur elini uzatarak Kardelen'in gözünü kapatan saç tutamını nazik bir hareketle yan tarafına doğru attı. Kardelen dudaklarını ısırarak gözünden akan yaşlara mani olmaya çalışıyordu lakin yersiz bir çabaydı. Elindeki yüzüğü usulca parmağından çıkardı. Cesur ağanın kararan bakışlarla onu izlediğinden habersiz.

Gözlerini kaldırıp adamın bakışlarını görmek istemiyordu.

"Ben yapamıyorum.. ben onca şeyin altından kalkamıyorum ." Cesur ellerini usulca kızın yüzünden çekti. Kulakları uğulduyordu. Kızın ne söylediğini idrak edemedi birkaç saniye.

"Ben yapamam. Tüm bunlar çok çok fazla.. yalan da olsa acıtıyor.
Bitirelim Cesur..."

•••

~Bölüm sonu!!!~

Nasıldııı?

Beğendiniz miiii?

Ölüyorum tutun kollarımdaan😢

Benim yeni crush listesine eklenen aday Boran Karaisalı 💃💃💃

Hiç durmaksızın yazdım aşklarım lütfen sizde karşılıksız bırakmayınnn olur mu?

Oy ve yorum yapmayı unutmayın📌📌📌

Boool bool yorum yapın lütfennn

Sizi çok seviyorum kendinize iyi bakın ♥️

Continue Reading

You'll Also Like

73.3K 3.9K 152
Sen beni bir ayda unutursun
89.1K 4.1K 17
Gerçeklerden, acılardan kaçmış bir kız. Farkında olmadan herkesi kıran bir oğlan. Sıradanlığa karışan uçukluğun hikayesi. Hayaller, rüyalar, acıla...
DUHÂ By ladynokta

General Fiction

63K 4K 189
|YETİŞKİN İÇERİK| "Uyandın mı minik ninjam?" diyen boğuk ses ile kapalı gözlerimi hızla açtım ve yine arkamı dönmeye çalıştım. "Ninjam?" diyen o boğ...
321K 14.2K 26
-Bana aşık olabilir misin? -Asla. -Ben de öyle düşünmüştüm, sevgilim. Sanırım ben de sana 'asla' aşık olmayacağım. -...