ZAMAN ALEVİ

By ElifKaplan3

935K 75.1K 24.3K

Yetişkin okurlar için uygundur! Nüzhet Yalıyar, başarılı bir iş kadınıdır. Hayattan tek bir isteği kalmıştır... More

1. Bölüm: Saçmalık
2. Bölüm- Ayrıntılar
3. Bölüm-Karmaşa
4. Bölüm-Delilik
5. Bölüm- Yeni Bir Sayfa
6. Bölüm - Şok Tablosu
7. Bölüm- Tablonun Sonuçları
8. Bölüm - Ateşkes
9. Bölüm - Küçük Gerçekler
10. Bölüm- Saruhan'ın Planı
11. Bölüm - Beklenmedik Durumlar
12. Bölüm - Büyük Karar
13- Nüzhet'in İntikamı
14- Kabullenme
15. Bölüm- BayanX
16. Bölüm- Sorgulayan Nüzhet
17. Bölüm- Farkındalık ve Gerçekler
18. Bölüm- İtiraflar
19. Bölüm- Saruhan'ın İstekleri
20. Bölüm- Bilinmeyen Detaylar
21. Bölüm- Akış
22. Bölüm- Sensizlik
23. Bölüm- İlk Ayrılık
24. Bölüm-Alfa Saruhan
25. Bölüm-Dert Ortağı
26. Bölüm-Kıskanç Nüzhet
SARUHAN'IN İMKANSIZI
27. Bölüm-Saruhan'ın Nüzhet Hikayesi
28. Bölüm-Huzur
29. Bölüm-İsimsiz Arzular
30. Bölüm- Saruhan'ın Düşmanı
31. Bölüm-Temel İçgüdü
32. Bölüm-Saruhan'ın Sırları
33. Bölüm-Ani ve Beklenmedik
34. Bölüm-Tırmanan Gerginlik
35. Bölüm- Hedef
37. Bölüm- İntikam Hikayesi
38. Bölüm-En Zor Gece
SARUHAN'IN HİSLERİ KISIM 1
39. Bölüm-Aşılanan Umut
40. Bölüm-Ev
41. Bölüm- Özlem
42. Bölüm-Günlerden Sonra İlk Kez
43. Bölüm-Nüzhet'in Hayatı
44. Bölüm-Kelebekler
GEÇMİŞTEN BİR SARUHAN
GEÇMİŞTEN BİR SARUHAN KISIM 2
GEÇMİŞTEN BİR SARUHAN KISIM 3
GEÇMİŞTEN BİR SARUHAN KISIM 4

36. Bölüm-Büyük Tehlike

13.1K 1.3K 657
By ElifKaplan3

Herkese merhaba Nüz ve Saru severler!

400 bin okunmaya ulaştık! Umarım 1 milyon olduğu günleri de hep birlikte görürüz❤️

Hepinizin emeğe karşı saygılı olduğunu düşünüyorum. Lütfen saygınızı bol bol satır içi yorum yaparak ve oy vererek gösterin. Yeni bölüm sizin hızınıza bağlı olarak gelecektir. 

Temenni aynı 1100 oy ve 1000 yorumu görmeyi istiyorum. Siz istediğiniz takdirde yapıyorsunuz zaten bunu daha önce de gösterdiniz bana. Lütfen bu bölüm bunu gerçekleştirelim. Artık bir görünüp bir kaybolmayın her bölüm sizi göreyim. 

O yüzden okuyan herkesten en azzzz 5 yorum bekliyorum.(emojiler geçerli değildir hislerinizi yazın) Oy vermeyi de unutmayın. ÇOK ÇOK ÇALIŞALIM.

Yeni bölüm beklerken diğer kurgularıma da bakabilirsin. Aşağıda profil bağlantım var oradan ulaşabilirsiniz.

Yeni bölümde görüşmek üzere!

Duyurulardan ve alıntılardan haberdar olmak için

ElifKaplan3

insta:elifkaplan3watty

tw:elifkaplan3waty #zamanalevi tagiyle yorumlarınızı bekliyorum!

KEYİFLİ OKUMALAR!

O boğucu ortamda duramadım, gerçek dışılık her yerimi sarmıştı. Sanki bir kabus gibiydi ve birazdan uyanacaktım. Dikkatle yürüyüp odadan çıkarken Saruhan bana bir bakış attı ve yanıma gelme bakışımı anlayıp yerinde kaldı. Her mutluluğun bir sonu olduğunu biliyordum. Son beş yılımı belirli bir rutin içinde geçirmiştim. Güvenli bir alandı ama beni mutlu eden bir yanı da yoktu. Buraya bile ulaştıramamıştı, şu an darmadağın olan odama adım bile attırmamıştı. Bunu sağlayan adam evlendiğimizden beri mutlu olmam için uğraşmıştı. Şimdi ise bir kaosun içindeydik. O mutluluğu geride bırakmış gibi hissediyordum. Kafam karmakarışıktı. Sevmenin bir bedeli olduğunu bilmiyordum. Onu sevmenin böyle büyük bir bedeli olduğunu bilmiyordum. Onun geçmişini kabullenip yola devam etmenin bu kadar zorluk çıkartacağını bilmiyordum. İlk çocuğumu beklemenin böyle stresle örülmüş olacağını da bilmiyordum.

Camdan duvarların ardındaki akan hayata bakmak beni bir nebze de olsa sakinleştirmişti. Ardından telaşlı adımları duydum. Başımı çevirirken bana doğru gelen abimi gördüm. Abim bir an odama baktı sonra hemen yanıma geldi.

"Nüzhet, iyi misin?" Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Artık ağlamak istemiyordum kalıcı bir çözüm bulmak istiyordum.

"İyi olacağım." Bana sarılmasına izin verdim. Abim her ne kadar beni çoğunlukla kızdırsa da merhametli bir tarafı da vardı. Şu an o tarafını ortaya çıkarıyordu ve ondan teselli bulmak istedim. Ben de ona sarıldım. Tuhaftı ama o kadar iyi geldi ki o sarılma, birkaç dakika öyle kaldık.

"Her şey eskisi gibi olacak, güven bana, hiç korkma," dedi geri çekilip yüzüme ciddiyetle bakarken.

"Biliyorum." Saruhan ikimizi izlerken bakışlarını diğer yöne çevirdi aniden. Babamın o endişeli ve öfkeli halini görünce ciddileşti. Birazdan burada iyi şeyler olmayacağını hepimiz biliyorduk. Babam sinirlendiği zaman gözü bir şey görmezdi. Tıpkı benim gibiydi bu konuda. Öyle ki bana büyük bir hata yapmıştı.

"Hepsi senin yüzünden," deyip Saruhan'ın üzerine yürüyünce abimle hemen duruma müdahale etmek için harekete geçtik.

"Kızımı koruyamayacaksan ben korurum!" Saruhan hiçbir şey söylemedi. Bunu benim için yaptığını görebiliyordum. Ortamı daha da gerginleştirmek istemiyordu.

"Baba," dedi abim sesini yükselterek.

"Nüzhet gidelim!" Saruhan elini uzattı, aynı evlendikten sonra ailelerimizle yüzleşmeden sonra evden ayrılışımız gibiydi. Elini tuttum ve ancak o zaman çok öfkeli olduğunu anladım. Yüzü duruşu o kadar profesyoneldi ki bunu göstermiyordu. Ancak dokunduğunuzda anlayabiliyordunuz.

"Saruhan'ın bir suçu yok. Böyle bir durumda bile kenetlenemiyorsak asla aile olamayacağız demektir." Sesim babamın yüzüne soğuk bir esinti olarak çarptı. Duygu durumun iyi değildi babam da işleri kötüleştirmekten başka bir şey yapmıyordu.

"Nüzhet hayır," dedi hemen karşılık vererek.

"Sakinleştikten sonra konuşalım. Ortam yeterince gergin zaten." Saruhan abime başıyla bir selam verdi ve ayrılırken bakışlarıyla konuştuklarını gördüm. Benim bilmediğim detayları abimin bildiği çok açıktı. Biraz uzaklaştıktan sonra konuşmaya başladım.

"Yine benden bir şeyler saklıyorsunuz."

"Nüzhet abin ile olan arkadaşlığımın sınırlarını sorgulayamazsın. Bu konuda konuşmak istemiyorum. Bu yaşanılanları unutmak istiyorum. Çok gerginim ve sana patlamak istemiyorum. Evimize gidelim." Söyledikleri açıktı netti üzerine gitmek gereksiz gerginlikten başka bir şey yaratmazdı. Bu yüzden sustam ve ona istediği şeyi verdim.

"Peki..." Elimi sıktı teşekkür ederim der gibi. Asansördeyken öyle dalgındı ki, kapının açıldığını bile sonradan fark etti. Dışarıya çıktığımızda ise bizi büyük bir basın ordusu karşıladı. Soruların ardı arkası kesilmek bilmedi. Saruhan kendini bana siper ederek arabaya ulaşmamızı sağladı.

Koltuğa oturduğunda başını geriye yasladı. Gözlerini kapattı, derin nefesler aldı.

"Bugünün geleceğini biliyordum. Baban haklı." Sesi fazla güçsüz ve çaresiz çıktı. Beni yine şaşırttı ve ben tepki vermeden duramadım.

"Saruhan!" Sesim öyle yüksek çıktı ki bir an irkildi.

"Şu an yanındayım ve hayattayım. Hayır babam haklı falan değil sadece korkmuş durumda. Madem tahmin edebiliyorsun diğer hamlesini yok et!" dedim patlayarak.

"Sanırım ben de korkmuş durumdayım," deyip kendini toparladı. Tekrar sakin bir sesle diğer cümlesini söyleyip beni yine şaşkınlık içinde bıraktı.

"Yapacaklarımdan çok korkuyorum." Bu ne demekti? Her zaman bir gizem yaratıyordu ve beni öylece orada bırakıyordu. Artık bu durumdan sıkılmıştım ayrıca sinir de oluyordum.

"Şu an beni de korkutuyorsun." Emniyet kemerini taktı ve arabayı çalıştırdı.

"Bu durumda korkmaması gereken tek kişi sen olmalısın Nüzhet. Biliyorum o heyecanı ve sevinci tam yaşayamadık idrak edemedik ama senin sakin kalman gerekiyor. Bir sürü şey okudum ve okuduklarım beni korkuttu. İkinizin de sağlıklı kalmasını sağlamak zorundayım." Hamilelikle ilgili araştırmalar yaptığını bilmiyordum. Saruhan tüm durumları enine boyuna düşünmüştü, riskleri bildiği için temkinliydi. Çok düşünceliydi ve bu şu an onu iyi yönde etkilemiyordu. Daha da kaygılanmasını sağlıyordu.

"Bunu yapacağını biliyorum. Sadece şu an o kadar odaklanmış durumdasın ki bu seni boğuyor. O noktayı kaçırdığın an her şey kötüye gidecek sanıyorsun ama öyle olmayacak." Bir an gözünü yoldan ayırdı. Haklı olduğumu biliyordu.

"Sana anlatmaya çalıştığım buydu. Bu yapacaklarının küçük bir kısmı sadece. Bana o kadar çok öfkeli ki, mahkeme salonunda gözleriyle öldürmek istedi beni. Hem kardeşini elinden aldım hem de özgürlüğünü, o böyle düşünüyor." Birden çözülmesi iyiye işaretti. Bana açıldıkça daha da rahatlıyordu aslında ama o bunun yeni farkına varıyordu.

"Kim bu Cahit? Neden bu kadar korunuyor, neden adalet işlemiyor?" dedim daha da anlatmasını isteyerek. Ana hatları bilirsem parçaları birleştirmek daha kolay olurdu. Ona yardım etmek istiyordum. Çoğu şey ile tek başına mücadele ediyordu zaten. Artık yanında ben de vardım. Benden yardım almalıydı.

"Çok basit, üst düzey bir bürokratın akrabası." Kısa bir nefes aldım. Bunu tahmin etmem gerekirdi yoksa asla bu kadar görmezden gelinmezdi.

"Bu yaptıklarına rağmen mi?"

"Nüzhet adam tabii ki suçları kendi işlemiyor. Birçok maşası var. Cahit değişik bir adamdır, sana öyle yaklaşır ki sanki kardeşinmişsin sanırsın, zor zamanlarında yardımcı olur, destek olur, senin güvenini kazanır, zehrini çok sonradan fark edersin ve iş işten geçmiş olur. Manipülasyon üstadıdır, istediği zaman kullanamayacağı insan yok. Bu hayatta onun tek bir zaafı vardı, o kişi de kardeşiydi." Saruhan da onun yardımını onu tanımadan önce almış olmalıydı. Bu söylenenlerin ardında yaşanmışlık olduğu çok barizdi.

"Seni de bu şekilde kendine mi çekti? Sana yardımcı oldu," dedim tahmini doğru mu diye.

"Evet, sana söylemiştim işlerim iyi gitmiyordu. Bana yardım etti ama aynı yardımı ben ona yapmadım çünkü nasıl biri olduğunu öğrendim. Bunun da payı var. Benim gözümü açan kişi Mithat oldu."

"Abim her şeyi biliyor," dedim istemsizce. Bu bir miktar sinirimi bozuyordu. Abim biliyordu ama ben bilmiyordum.

"Evet. Ayrıca kapılarda zorlanma yok, onlara kapıları açan kişi çalışanlarından biri. Tahmin ettiğim gibi çoktan insanları satın almaya başlamış. Seni buraya getirdim çünkü gerçeği görmeni istedim. Halen o yükü taşımak istiyor musun?" Yüzüme ciddi bir şekilde baktı. Bu yoldan korkarak döneceğimi sanıyordu ama yanılıyordu.

"Evet korkup kaçacağımı mı sandın? Seni yalnız bırakacağımı. Belki biraz korkarım, çekinebilirim ama sonunda adapte olurum. Hem şartlarından biri neydi? Gerçek evliler gibi olacaktık, şu an öyleyiz her şeyi birlikte atlatacağız." Bu söylediklerim hiç hoşuna gitmedi. Yüzü buruştu kaçmak istercesine bakışlarını yola çevirdi.

"Saruhan... Diğer insanlara karşı cesur, sert, korkusuz görünmek isteyebilirsin ama yorulduğunda benim omuzunda dinlenmelisin, bana gerçeği göstermelisin. O kişi ben olmalıyım benden çekinmemelisin." Bana baktı gözlerindeki hüznü görmeme izin verdi.

"Çok yorgunum Nüzhet. Tatilden geldiğimizden beri bununla uğraşıyorum. Behram bana o telefonu açtığından beri korkuyorum. Normal şartlarda asla içeriden çıkmaması gerek, yasalar bizim yanımızda ama... Seninle evlendiğimi duymuş, bu onu daha da kudurtmuş. Mutlu olmamı istemiyor. Onu hapse attırdığımda her şeyin sona erdiğini düşünmüştüm."

"Neden ben bunları duymadım?" Abim de Saruhan da aslında çevremdeydi ama nasıl böyle ciddi olaylardan uzak kalabilirdim bilmiyordum.

"Son zamanlarda kendini geri çekmişti. Akrabası onu daha fazla koruyamayacağını söylemiş. Tek bir hata daha yapmasını bekledik. Bulduğumuz deliller bile karartılıyordu daha öncesinde. Akrabası geri çekilince ancak onu tutuklatabildik. Son iki senedir bana bulaşmıyordu."

"Peki onca zaman boyunca kuşkuyla nasıl yaşadın?"

"Seni düşündüm, platonik aşkıma sarıldım. Olmayacak hayaller kurduğumu sanıyordum." Neden ona kızamıyordum! Hep bir şekilde içimdeki bir parçayı harekete geçirmeyi başarıyordu.

"Sen... Başıma gelen en güzel şeysin Saruhan. Seni seviyorum. Her zaman kendini böyle bana açmalısın," dedim ciddi bir sesle. Bir an bana baktı yüzünde hüzünlü minik bir gülümseme belirdi.

"Ben de seni Nüzhet çok seviyorum. Bana cenneti yaşattığın için minnettarım." Ona bir cehennem de yaşatmıştım ama o günleri unutuyordu. En azından bunu yapabildiğim için içim biraz rahatlıyordu.

"Tamam bu kadar duygusallık yeter!" dedim duruma el koyarak. Biraz silkelenmemiz ve kendimize gelmemiz gerekiyordu.

"Haklısın, eve gitmeden önce uğramak istediğim bir yer var." Sesi hevesli çıkınca beni nereye götüreceğini merak ettim.

***

Beni kocaman bir bebek mağazasına götürdü. İçeri girer girmez mükemmel hisler bedenimi kapladı. Daha önce bir mağazada bu kadar duygusal olduğumu hatırlamıyordum. Kıyafetlere bakarken içim eridi. Yengemle birlikte bu tarz çok alışveriş yapmıştık yeğenlerim için ama şimdi kendi bebeğime kıyafet seçmek bambaşka bir duyguydu.

"Dün buraya girdiğimde tüm dertlerim rafa kalkmıştı. Terapi gibi," dedi Saruhan hevesle. Birlikte yenidoğan bölümüne gittik. Kıyafetler o kadar minicikti ki insan dokunmaya kıyamıyordu. Saruhan hemen pembe renklerin olduğu kısma gitti. Üzerinde ayıcık desenleri olan bir pijama takımı aldı.

"Çok güzel değil mi?" Bana gösterirken o kadar tatlıydı ki kıyafetin mi yoksa onun mu daha tatlı olduğunun kararını veremedim.

"Kızımız olmasını mı istiyorsun?"

"Çooook, daha önce bu kadar çok istediğimi bilmiyordum. Haberi aldıktan sonra direkt aklımda bir kız bebek belirdi. Şuna baksana," derken öyle tatlı öyle çocuksuydu ki daha önce onu hiç böyle görmemiştim. Uçlarında tül olan pembe bir elbiseyi eline aldı ve bana gösterdi.

"Onu kesinlikle almalıyız," dediğimde güldü. Sabahtan beri ilk kez bu kadar rahatladığını gördüm. Birkaç pijama takımı aldım. Bunların hayat kurtarıcı olduğunu biliyordum. O kadar güzel parçalar vardı ki aklım hep almadıklarımda kalıyordu. Saruhan çok tatlı kırmızı bir ayakkabı seçti. Ben de ona uygun kırmızı bir elbise aldım. İkimiz de fazla hevesliydik ve kendimizi kaptırmıştık. Kasaya koca bir yığınla gittik. Ellerimiz torbalarla dolmuştu. Arabanın arka koltuklarına koyduğumuzda yer kalmamıştı.

İki saatlik yolculuk boyunca annem ve yengemle konuştum. İkisi de çok endişelenmişlerdi. Yarın onların yanına gitmek istiyordum. En azından yengem bir nebze kafamı dağıtabilirdi. Ayrıca ondan bazı bilgiler öğrenmeliydim. Mağazada birçok yardımcı ürün vardı ve ben çoğunun ne işe yaradığını bilmiyordum.

Şimdiden şunu fark etmiştim. Saruhan çocuklarına kıyamayan bir baba olacaktı ben ise biraz katı ve kuralcı bir anne olacaktım. Yine aramızda bir denge kuracaktık.

Öğlen vaktine yaklaştığımız için karnım çok açtı. Bugün diğer günlerden farklı olarak midem bulanmamıştı. O kadar strese rağmen... Sanırım artık kabulleniyor ve alışıyordum. Dondurucu soğuğa adım atmadan önce kabanıma sarındım.

Hızlı adımlarla eve giderken arkama dönüp baktım. Saruhan Rıza ile konuşuyordu. Onu beklemedim ve içeriye adım attım. Direkt mutfağa doğru yürüdüm. Garip bir şekilde bugün Makbule Hanım yoktu. Belki de Saruhan ona bugün için izin vermişti bilmiyordum. Açlığımı biraz bastırması için hemen bir çubuk kraker paketi alıp yemeye başladım.

"Nüzhet çok mu acıktın?" dedi Saruhan beni görünce. Hangi ara içeriye girdiğini bilmiyordum.

"Çok, sanırım iştahım artıyor."

"Tamam on dakikaya hallederiz." Başımı salladım ve birlikte mutfakta kahvaltı hazırlamaya başladık. Saruhan gömleğinin kollarını kıvırdı ve yumurta pişirmeye koyuldu. Ben ise masayı hazırladım. Mutfağa geri döndüğümde avokado eziyordu. O aromanın bu kadar koku çıkaracağını ve o kokudan bu kadar tiksineceğimi bilmiyordum. Midem bulanırken elim ağzıma kapandı hemen oradan uzaklaştım.

"Ne oldu?" dedi Saruhan telaşla yanıma geldiğinde.

"Avokadoyu yok et, midem çok kötü."

"Ah tamam," dedi ama gözlerinde tuhaf bir ışıltı vardı. Sanki bu durum hoşuna gitmiş gibiydi ve buna anlam veremedim. Kendimi sandalyeye bıraktım ve o hissin geçmesi için derin derin nefes aldım.

"Masaya hiçbir şey getirme!" diye bağırdım mutfaktan beni duyması için.

"Yumurta yemeyecek misin?"

"O da kötü gelebilir risk almak istemiyorum."

"Tamam sana farklı bir şey yapayım biraz beklemen lazım."

"Beklerim." Masaya bakış attım, çatalımı elime alıp küçük bir peynir dilimi alıp ısırdım. O tuz tadını dilimde hissetmek bile iyi gelmişti. Bir parça ekmek kopardım ve peynir diliminden tekrar ısırdım. Sanırım Saruhan'ın bir şey yapmasına gerek kalmamıştı. Tam konuşacakken elinde bir kase ile girişte göründü. Ne yaptıysa odayı güzel bir tarçın kokusu kaplamıştı ve bu koku iştah açıcıydı. Kaseyi önüme bırakınca bunun bir yulaf lapası olduğunu anladım. Üzerinde orman meyveleri vardı.

"Çok güzel kokuyor ve görünüyor."

"Tadı da güzel, bir dene," dedi karşıma otururken. Kaşığı alıp içine daldırdım. Tadı beklemediğim şekilde iyiydi. Yulaf seven biri değildim tadı çok yavan geliyordu ama Saruhan neyi sevmiyorsam onu güzelleştirip önüme koyma konusunda ustaydı. Meyvelerle birlikte tat daha üst noktalara çıkıyordu.

"Çok iyi, yine beni şaşırttın," dedim ikinci lokmamı alırken. Köşesinden minik bir lokma aldı ve tadına baktı. O bunu yemeye çok alışkın gibi görünüyordu.

"Spor yapmaya ilk başladığımda sabah öğünüm buydu. Tabii seninkinin iki üç katı falan yiyordum." Tahminimi doğrulamıştı. Bir parça ekmek koparırken onu avokadosundan mahrum etmek bir an kötü hissettirdi.

"O zamanki Saruhan ile vakit geçirmek isterdim. Kitaplara içine döken Saruhan ile. O gece geldiğimde yazdın değil mi? Aramızda bir duvar varken?" Yüzü yumuşadı küçük bir gülümseme bile gönderdi bana. Artık bu konuda çekinmiyordu ve bu onun için büyük bir gelişmeydi. Elimi uzatıp Saruhan'ı elini kavrayıp sıktım.

"Evet, o gün içime garip bir umut dolmuştu çünkü ikimizin de aslında aynı noktada olduğunu hissettim. Ona yakın davranabilirsin Saruhan diye içimden geçirdim. Korktuğun gibi değil Nüzhet erkek düşmanı değil." Kaşığı tutan diğer elim gerginlikten dolayı kasıldı. Onun doğru olmayan gerçek düşünceleri sinir bozucuydu. İsyan etmekten alıkoyamadım kendimi.

"Offffff yine mi aynı konu ya!" Sinirli halim onu eğlendirdi.

"Tamam tamam kızma. Hadi biraz yemen gerekiyor. Bazen gerçeğin farkında değilmiş gibi davranıyorsun." Sanki normalden uzaklaşmış gibi hissediyordum. Bu işin normali planlanan cinsten olmalıydı yani o haberi beklemeliydim, bunun için çabalamalıydım, kafamda hep hamile kalabilirim düşüncesi olmalıydı. Bu kısım bizim için az yaşanmıştı. Öylesi daha kolay olurdu, normal olurdu.

"Çünkü sakin kafayla düşünüp rahatça sindirme şansım olmadı. Haberi öğrenmemiz ani oldu, sonrasında yaşananlarla. Şaka gibi, odam kurşunlandı ama burada durmuş sakin şekilde konuşuyoruz." Durum fazlasıyla trajikomikti. Belki de böyle olayların içinde kendimi bulmadığımdan da olabilirdi. Tehlikeyi fark ediyor ve hissediyordum. Saruhan'ın korkuları tamamen gerçekti. Hatta onu öyle görmeme bile izin veriyordu. Kocam duygularını saklama konusunda çok başarılı iken bugün gerçeği kendi gözlerimle görmemi istemişti. Geri çekil Nüzhet bu dünya sana göre değil işleri bana bırak demek istemişti.

"Yapacak bir şeyimiz yok. Odanı eskisinden daha güzel hale getireceğim," deyip konunun farklı bir açısına değindi. Odam umurumda değildi, eski haline getirilirdi elbet. Ben asıl adamın diğer hamlelerinden çekiniyordum. O da çekiniyordu ama şu an hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıyordu. Beni endişelendirmek istemiyordu.

"Bu bir uyarı mıydı?"

"Bunları düşünme." Sesi temkinliydi daha fazlasından korkuyordu. Saruhan bunu her ne kadar belli etmemeye çalışsa da görüyordum.

"Tatil gibi sayalım bugünü." O an geçen gece söylediği bir detay aklıma geldi bu konu hakkında bir daha konuşmamıştı.

"Biz sanki Paris'e gidecektik." Yüzü düşünceli bir hale bürünürken sakince konuşmaya başladı.

"Orada böyle önlem alamayız Nüzhet ama söz gideceğiz sonra." Tam tersi bir şeylerden kaçmak için gideceğiz diye düşünmüştüm ama belki de Saruhan kafasını boşaltmak için bile gitmeyi planlamış olabilirdi.

Kasemi bitirdim ve arkama yaslandım. O yaptığı için mi bilmiyordum ama çok iyi gelmişti. Ayrıca çekinmeden bana her şeyi anlatmıştı. Tıpkı eskisi gibiydi. Bu şekilde tüm zorluklara karşı gelebilirdik. Bugün korksam bile bu durum geçerliydi.

"Her gün beni böyle beslersen hayır demem." Güldü ve elimi tutup dudaklarına götürdü. Kocaman bir öpücük bıraktı.

"Senin isteyip de benim yapmadığım bir şey oldu mu?"

"Evet, gerçekleri söylemediğin zamanlar oldu ama hallettik. Ha bir de şimdi bebek verdin." Kasemi ve su bardağımı aldım.

"Birçok bebek vereceğim. O doğsun tekrar planlama yapacağız." Saruhan'ın yanından geçerken boynuna doğru eğildim ve öpücük bıraktım.

"Sözümü tutacağım ama bana çok yardım etmen gerek."

"Hiç şüphen olmasın aşkım," dedi mutlu bir sesle. Böyle kötü başlayan bir sabahın bu kadar güzel bir öğlene dönüşebileceğini asla ummazdım ama konuştuğumuzda işler böyle güzel bir hale geliyordu. Saruhan bu konu hakkında sınanmıştı ve tepkimi görmüştü. Ben de onun korkularını görmüştüm. Zor da olsa arada bir denge kurmayı başarmıştık. Benden hemen sonra ayağa kalktı ve hızlı bir şekilde masayı topladık. Sonra salona geçtik. Şömine yanıyordu ve içeride tatlı bir sakinlik vardı. Tıpkı buraya geldiğim ilk gece gibi huzurluydu. Saruhan yere minder attı ve birlikte Thor'un yakınına oturduk. Saruhan arkamdan sımsıkı sarıldı ve saçlarımı koklayıp öpmeye başladı. Onun kolları arasında bu şekilde erimeye bayılıyorum.

"Şu an eriyen bir çikolata olabilirim."

"Bitter çikolata biraz acı," dedi Saruhan bana takılarak.

"Ama sağlıklı bir çikolata," dedim karşı çıkarak. Güldü ve bir elini karnımın biraz altına indirdi.

"Karnının büyümesini ve elimin altında onun hareketlerini hissetmeyi dört gözle bekliyorum Nüzhet." Gözlerimi kapatıp ona yaslandım. Elinin üstüme elini koydum.

"Tüm nazlanmalarıma katlanacak mısın?" dedim dalgın bir şekilde.

"Hepsine, teker teker, mutlulukla..."

"Çok çekilmez olsam bile mi?"

"Çok çekilmez olsan bile, sabrımın en üst sınırını zorlasan bile. Nüzhet... Sen benim diğer yarımsın insan diğer yarısına şefkat göstermez mi, anlayışlı davranmaz mı? Hele ki ailemize yeni bir üyeyi büyütürken..." İçim de dışım da eriyordu. Kalbim mutlulukla çarpıyordu. Saruhan ile Nüzhet buydu ve hep böyle kalmalılardı. Başımı çevirdim dudaklarım titriyordu ağlamamak için tutuyordum kendimi.

"Seni çok seviyorum Saruhan. Çooook kelimeler yetmiyor. Ne demiştin acı versen de mutlu etsen de sadece sen Saruhan."

"Aşkımmmm," dedi şefkatle ve dudaklarımı kavradı. Uzun uzun, tatlı tatlı öpüştük. Nefes nefese başımı omzuna yasladığımda saçlarımı okşamaya başladı.

"Bana söz verir misin?" dedi aniden. Sesi ciddileşince bunun nedenini merak ettim.

"Ne hakkında?"

"Nüzhet... Her ne olursa olsun, aşkımdan, sana olan sevgimden şüphe etmeyeceksin. Bunun için söz verir misin?"

"Bu da nereden çıktı? Böyle yaparak beni korkutuyorsun."

"Korkma," derken çenemi okşadı yüzünde rahat bir gülümseme belirdi. Bunun bir maske olduğunu anında fark ettim. Beni korkutmamak için böyle yaptığı bariz belliydi. Sanki beni bir duruma alıştırmaya, hazırlamaya çalışıyordu. Sanki kötü bir şey olacaktı ve onunla kalmamı istiyordu. Bunu o söylemeden de yapardım ama neden bu yola başvuruyordu anlamıyordum.

"Senden neden şüphe edeyim ki? Sen benim her şeyim değil misin Saruhan? İnsan en sevdiğinden şüphe eder mi?"

"Hayır, sadece sana o kadar geç kavuştum ki... Sanırım o yüzden böyle oluyor. Her an elimden kopup gidecekmişsin gibi." Sıkkın bir nefes aldım.

"E o zaman hiç Cahit'e gerek yokmuş Saruhan. Sen böyle korkarsan... Hele şimdi senin çocuğunu taşırken," dedim alaycı bir sesle. Söylediklerinin biraz gerçek yönü olabilirdi ama içimden bir ses asıl neden o değil diyordu.

"Nüzhet sana karşı dürüst olacağım. Bizi çok zor günler bekliyor. O gerilime dayanmanın ne demek olduğunu biliyorum ama sen bilmiyorsun." Yine bana bu konuda güvenmiyordu, evet zorluk konusunda haklı olabilirdi ama ben pes eden biri değildim.

"Bu yüzden seni terk mi edeceğim?"

"Sonuna kadar direneceğini biliyorum. Sen Nüzhet'sin aksini düşünmek hakaret olur."

"İşte böyle Saruhan. Artık bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Diğer hamileler gibi bu süreci normal bir şekilde geçirmek istiyorum. Sanırım..." Durdum ve yüzüne baktım. O da bunu istiyordu biliyordum. Artık kötü durumlardan konuşmak istemiyordum. Normal olmak istiyordum.

"Canım bir şey çekiyor."

"Ne çekiyor?" Hemen doğruldu ve heyecanla bana baktı. Onu konudan sonunda uzaklaştırmıştım.

"Ananas," dediğimde küçük bir kahkaha attı.

"Acaba o zaman mı oldu? Malum sana ananas yetmedi." Ben de gülmeye başladım bir yandan da başımı salladım. Hemen ayağa kalktı.

"Sen çok seviyorsun diye evde bulunduruyordum." Hızlı adımlarla salondan ayrıldı. Elim karnıma gitti istemsizce.

"Gördün mü bebeğim? Babanı harekete geçirmek bu kadar kolay," dedim ve gülümsedim.

***

Sabah Saruhan'dan önce kalktım. Biraz onu uyurken izledim, saçlarını okşadım birkaç kere yanağından öptüm. Yataktan ayrılmak zor gelse de farklı bir enerji vardı üzerimde iyi hissediyordum. Duşa girdim, hazırlandım. Beyaz bir elbise giydim. İlgilenmem gereken birkaç konu vardı ondan sonra annem ve yengemi görmeye gidecektim. Onları özlediğim için bir an önce işlerimi halledip eve gitmek istiyordum.

Saruhan beni hazır bir şekilde görünce ilk başta şaşırdı. Kısık gözlerle izlerken kravatını bağlıyordu.

"Nereye gidiyorsun?" dedi sakin bir sesle.

"Saruhan beni buraya kapatmayı mı düşünüyordun?" dedim asıl meseleyi vurgulayarak. Her ne kadar sakin görünse de birazdan bu konu hakkında gerileceğimizi ikimiz de biliyorduk.

"Bugün evde kalman gerekiyor." O sakin ses bir anda ciddileşti otoriter bir tona büründü. O benim patronum değildi ben onun çalışanı değildim üzerimde böyle bir hakimiyet kuramazdı.

"Sadece bugün mü? Yoksa diğer günler de mi? Eğer o korktuğumuzu anlarsa asıl o zaman ona istediğini veririz." Durdu ve öfkeli olduğunu görmeme izin verdi.

"Nüzhet sen dün kendi gözlerinle gördün. O odada olsaydın sağ çıkabilir miydin? Bu bir oyun değil meydan okuma da değil. Tehlikenin halen farkında değilsin," dedi sesini biraz yükselterek.

"Bugün bu evde kalmayacağım. Benim de kafamı dağıtmam gerekiyor. Annem ve yengemi göreceğim," dedim itiraz istemeyen bir ses tonuyla.

"Onlar buraya gelsin."

"İstediğim bu değil."

"Her istediğin olmayacak!" Artık çileden çıkıyordu bunu görebiliyordum. Bu sefer yumuşak güç kullanan taraf ben olmak istedim.

"Peki, seninle tartışmak istemiyorum. İkimizde gerçeği biliyoruz bugün bu evden çıkacağım," dedim üstüne basa basa. Durdu sesli bir nefes aldı.

"Birlikte çıkalım." Bu bir zafer değildi gerçek Nüzhet'in kişisel sınırlarıydı. Böyle dayatmaları kabul etmeyeceğimi o da biliyordu.

Ben önde o arkada kendi arabalarımızla yola koyulduk. Ayrılmadan önce defalarca dikkatli olmam gerektiğini en ufak bir kuşkumda Rıza'yı aramamı ondan yardım istememi söyledi. Peşime koruma ordusu takmak istese de bunu şiddetle reddettim. İşlerimi halledip heyecanlı bir şekilde baba evime gittim. Orada beni bir sürpriz karşıladı. Saruhan'ın annesi ve kız kardeşi de evdeydi. Kış bahçesinde büyük bir aile buluşması haline gelmişti ve ortam o kadar neşeliydi ki beni çok rahatlattı.

"Şimdiden birçok şey almak istiyorum. Hala olacağıma inanamıyorum!" dedi Nurbanu çok heyecanlı bir sesle. Bir yandan da eli daha olmayan göbeğimi okşadı.

"Nüzhet kesin zayıf hamilelerden olur," dedi yengem. Daha bu konuları düşünüp endişelenme kısmına geçememiştim bile.

"Bilmiyorum kilo almak beni biraz korkutuyor. Çokça tavsiyene ihtiyacım var. Ayrıca çatlamak da istemiyorum. Çok mu şikayetçi oldum?" dedim çekingen bir sesle.

"Çok normal kızım her şey çok yeni alışacaksın," dedi annem ellerimi kavrayıp sıktı güven verircesine. Bir yanımda o diğer yanımda Nurbanu oturuyordu. Karşımda da yengem ve Mehpare anne vardı. O da anlayış dolu gözlerle bakıyordu.

"Dün Saruhan ile bebek mağazasına gittik. Bilmediğim o kadar çok eşya vardı ki!"

"Öğrenmek için çok vaktin olacak. Korkma bu konuda hem biz de yardım ederiz. Birlikte gidelim," dedi yengem hevesle.

"Ben de gelmek isterim," dedi hemen Nurbanu.

"Çok mutlu olurum. Değişik bir his böyle olacağını düşünmemiştim. Sandığımdan daha fazla yönü var. Sürekli ağlıyorum."

"Yaşadıklarınız kolay değil. Abin fotoğrafları gösterdi bize. Çok korktuk kızım gece uyuyamadım," dedi annem ve beni şaşırttı. Ben bu konuyu kast etmemiştim aslında hatta bu konudan uzaklaşmak için buraya gelmiştim hatta sabah Saruhan ile kavganın eşiğine gelmiştik.

"Keşke eviniz o kadar uzak olmasa," dedi yengem. Evet burada olsak her şey daha iyi olabilirdi. En azından destek alacağım kişiler yanımda olurdu.

"Abim işte, seviyor öyle yaşamayı," dedi Nurbanu hemen.

"Saruhan'a defalarca söyledik ama dinlemiyor. Her zaman kendi kafasına göre hareket eder." Mehpare anneyi ilk kez bu kadar sitemkar gördüm. Oğlunu iyi tanıyordu.

"Olsun burada da bir dairemiz var," dedim Saruhan'ı korumak için.

"Orası küçük ama..." Daireyi çok gezme fırsatım olmamıştı. Saruhan orayı acil durumlarda kullandığı için normaldi. Önümdeki kısır tabağına uzandım. Fazlasıyla iştah açıcı görünüyordu. Yemek olayı tamamen kontrolüm dışındaydı. Açgözlü bir şekilde yemeye başlamam kendim tarafından tuhaf gelse de o kadar lezzetliydi ki duramadım.

"Nüzhet'i böyle iştahlı gördüm ya ölsem de gam yemem," dedi yengem. O an ağzım dolu olduğu için konuşamadım ama bakışlarımdan ne demek istediğimi anladı yengem.

"Hani zayıf hamilelerden olacaktım!" dedim lokmamı yuttuğumda.

"Tamam bir şey demedim." Yengem teslim oluyorum der gibi ellerini kaldırdı. O neşeli kaygıdan uzak sohbet o kadar iyi geldi ki eve giderken çok mutluydum. Aslında onlar da en az biz kadar tehlikenin farkındaydılar ama sanki hepsi beni rahatlatmak için toplanmıştılar. Sabah Saruhan'a uysam asla böyle anlar yaşamayacaktım. Evden çıkarken Saruhan'a mesaj atmıştım cevap olarak yine dikkatli olmamı söyledi.

Her şey normal gidiyordu eve varmama yarım saat kalmıştı. İlk önce arabamın tavanına bir şey çarptı. Ne olduğunu anlamadım ve bir an panikledim. Sabah Saruhan en ufak bir şey hissettiğimde Rıza'yı aramam gerektiğini söylemişti. Bir elimle direksiyonu tutarken diğer elimle Rıza'yı aradım ve telefonu hoparlöre aldım. Birkaç ses daha çıktı. Aynamdan arkaya bakmaya korkuyordum. Bir şeyler oluyordu. Nefesim hızlanmaya, kalbim korkuyla ritmini arttırmaya başladı. Rıza hemen telefonu açtı ve sonra arabamın birçok yerinden aynı ses gelmeye başladı. Bir tanesi aynaya saplandı ve o keskin parlaklığı gördüğüm an çığlık atmak istedim.

"Nüzhet Hanım! Nüzhet Hanım iyi misiniz?" O şok anından çıkmam uzun bir zaman aldı. Vücudum gibi sesim de titriyordu.

"Arabamın üzerine kurşun yağıyor," demeyi başardım. Gözyaşlarım istemsizce süzülmeye başladı. Öne eğildim ve içgüdüsel olarak karnımı korumak istedim. Direksiyonu tutan elim öyle şiddetle titriyordu ki arabanın hakimiyetini kaybetmek üzereydim.

"Beni dinleyin, sakin olmaya çalışın, derin nefes alın hiçbir şey olmamış gibi. Sakın arkanıza bakmayın. Sadece şeridinize odaklanın Nüzhet Hanım. Korkmadan gaz pedalına basın. Hızınızı arttırın. Araba sizi koruyacaktır." Sesi o kadar sakindi ki bu keşmekeşin arasında çok tuhaf duruyordu. Her çarpma sesini duyduğumda öne eğilmek istiyordum. Saruhan da aynı şeyi söylemişti. Arabanın beni koruyacağını. Şu ana kadar içeriye giren bir tane kurşun bile yoktu. Araba zırhlı olmasa çoktan ölmüş olurdum ama şimdi hayattaydım. Eğer kaygıya kapılırsam her şey daha da kötüleşecekti. Sakinleşmeye çalışıp Rıza'nın dediklerini yapmalıydım. Ellerim hala çok titriyordu. Hızımı arttırmaya korkuyordum çünkü kaza yapma ihtimalim çok fazlaydı.

"Hadi Nüzhet Hanım, hızınızı arttırın," dedi Rıza sakin bir sesle konuşmaya devam ederek.

"Nerede olduğunuzu görüyorum. Sakin olmaya çalışın ve odaklanın." Dediğini yapmaya çalıştım bir an gözlerimi kapatıp açtım. Şu an kendimden başka bana yardım edecek kimse yoktu. Bu arabanın içinde tek başınaydım. Çare kendimdim. Rıza'nın dediklerini yapmalıydım.

"Ya eve kadar arkamda olurlarsa."

"Eve gelemezler, dediklerimi yapın," dedi kesin bir dille.

"Rıza çok korkuyorum," dedim gerçeği söyleyerek. Ayağım hafif de olsa gaza biraz daha bastı.

"Geçecek Nüzhet Hanım dediklerimi yapın," dedi tekrar ederek. Ellerimi sıkıp gevşettim. Derin nefesler almaya çalıştım. Kendimi de bebeğimizi de koruyacaktım. Bu arabadan sağ bir şekilde çıkacaktım. Ayağım gaza basarken araba altımda uçmaya başladı. Daha önce bu hızlara ulaşmamıştım. Çok dikkatli olmam gerekiyordu. Nefes almaya devam ettim ve gözümü yoldan ayırmadım.

"Az kaldı Nüzhet Hanım dayanın. Aradaki mesafeyi çok açtınız." Evet artık sesler susmaya başlamıştı. Bu biraz rahat bir nefes almamı sağladı ama vücudum kaskatıydı. Hayatım boyunca böyle bir korku yaşamamıştım. Bedenim kan ter içinde kalmıştı. Sesler tamamen sustu ileride evimizin kapıları görüş alanıma girdi. Sıcacık güven içime doldu. Bitti artık rahatla!

Direksiyonu nasıl çevirdiğimi hızımı azalttığımı frene nasıl bastığımı hatırlamıyordum. Bahçede öylece durdum. Arabayı açacak kadar bile enerjim kalmamıştı. Sanki dışarıya çıktığım an yine kurşunlar arasında kalacakmışım gibi hissediyorum.

Etrafıma insanlar toplanmaya başladı. Rıza kapımı açtı. Ona doğru döndüm ilk başta boş bakışlar attım. Sonra kısık sesle bir cümle çıktı ağzımdan.

"Teşekkür ederim." Rıza anlayışlı bir şekilde baktı.

"Geçti Nüzhet Hanım, güvendesiniz. Arabanızdan inin," dedi yine nazik ve sakin bir şekilde. Ellerim çok titriyordu. Emniyet kemerimi çözdüm. Arabadan inmek için ilk adımımı attım. Birkaç adım attığımda bacaklarım beni taşımadı. Yere çökecekken Rıza hemen tuttu. Yürümeme destek oldu. Sonra olduğum yerde durdum ve başımı çevirip arabaya baktım. Sesli ve korku dolu bir nefes aldım. Arabam tıpkı odam gibiydi. Her yeri delik içindeydi. Kurşunlardan bazıları vurduğu yere saplanmıştı bazıları çizip geçmişti. Bu arabadan sağ çıkmak mucize gibiydi.

"Saruhan biliyor mu?" dedim ağlamaklı bir sesle.

"Yolda geliyor."

"Ya ona da saldırırlarsa?" Korku dolu gözlerimi gördü ve hemen konuşmaya başladı.

"Arabalarınız hemen hemen aynı, korkmayın sağ salim buraya gelecek," dedi beni rahatlatmaya çalışarak. Robot gibi eve girdim, odamıza tek başına çıkmayı başardım. Makbule Hanım bana bir bardak su getirdi. Hepsini içtim ve yalnız kalmak istediğimi söyledim.

Etrafıma karşı yabancılaşmış gibi hissediyordum. Olanları fark ediyordum ama öylece oturduğum yerde yığılıp kalmıştım. Kollarımı bebeğimizi korumaya çalışır gibi karnıma sardım. Öylece oturdum. Kalbim halen hızlı hızlı çarpıyordu, sakinleşemiyordum. Arabanın o hali gözümün önünden gitmiyordu. Tüm anlar kafamın içinde sürekli olarak dönüp duruyordu. Ya ona zarar gelseydi. Annelik içgüdülerimin böyle bir anda çıkmasını asla istemezdim ama gerçek buydu. Onunla şu an bağ kurabildiğimi hissediyordum. Her şeyden önce onu korumak istemiştim. Halen bunu yapmaya çalışıyordum, tehlikede olmasan bile. Evimin sıcaklığı yok olmuştu, buz gibi yeller esiyordu. O şekilde ne kadar oturdum bilmiyordum. Şok halini üzerimden atamamıştım. Beni kendime getiren yüksek sesli ani fren sesi oldu. İstemsizce ayağa kalktım. Saruhan... Pencerenin önüne gittiğimde onu gördüm. Arabasının kapısını açtı ve kapatmaya tenezzül etmeden kapıya doğru koşmaya başladı. Onu hiç bu kadar korkmuş görmemiştim.

"Nüzhet!" Hızlı adım seslerini duydum. Merdivenlerden çıkıyordu. Bir dakika sonra kapıda belirdi. Bana doğru koştu ve sımsıkı sarıldı. Kalbi en az benim kadar hızlı çarpıyordu, vücudu kaskatıydı.

"Şükürler olsun!" Geri çekildi yüzümü ellerinin arasına aldı.

"İyi misin?" Gözlerindeki o endişe, korku, merhamet şok anından çıkmamı sağladı. Çözüldüm ve kollarına yığıldım. Hıçkıra hıçkıra ağlarken beni sımsıkı tuttu.

"Çok korktum," dedim belli belirsiz.

"İyisin, iyisiniz Nüzhet. Artık yanındayım. Güvendesin. Geçti!" Sakin bir sesle defalarca kulağıma bu kelimeleri fısıldadı. Kendisini yatağa, beni de kucağına oturttu. En sonunda yorgunluktan başımı omzuna yasladım. Hiç halim yoktu, kendimi çok bitkin hissediyordum.

"Seni yatırayım, dinlen."

"Saruhan bir yere gitme!" Yakasına yapıştım korkuyla ona baktım.

"Gitmeyeceğim, birlikte uyuyacağız," dedi rahatlatıcı bir sesle. Saçlarımı okşadı yanaklarımı öptü. Bir anlık beni ayağa kaldırdı. Birden gözleri kocaman açıldı. İlk başta anlayamadım sonradan ıslaklığı hissettim. Bakışlarım elbisemin eteğine giderken o parlak kırmızı rengini görmemle başım dönmeye başladı. Bir şey oluyordu. Bebeğimize bir şey oluyordu! Tüm vücudum ikinci bir şok dalgasıyla titremeye başladı.

"Bebeğimiz..." Beni yatağa oturttu.

"Hiçbir şey olmayacak sakin ol." Gözlerindeki korku tam tersini söylüyordu ama acil durumlara verdiği tepki hızlıydı. Hemen eline telefonunu aldı ve bir arama yaptı. Onu koruyamamıştım. O çok beklediğim varlığın ölümüne şahit oluyordum. Kollarım tekrar karnıma kapandı sanki işe yarayacakmış gibi. Ağlamak çözüm değildi belki ama kendimi durduramıyordum, sakinleştiremiyordum, ufacık bir umut bile hissedemiyordum.

"Levent Bey merhaba, ben Saruhan Candar, eşimin kanaması var," dedi Saruhan hızlı bir giriş yaparak. Doktorumu dinledi ve konuşmaya devam etti.

"Evimiz hastaneye uzak iki saatlik mesafede." Bir an yüzündeki o sakinlik maskesini çıkardı ve bana gerçek Saruhan'ı gösterdi. O Saruhan perişandı, çok üzgündü, öfkeliydi, korkuyordu, birçok duyguyu barındırıyordu.

"Hastanede helikopter pisti var mı?" dedi aniden.

"Tamam, tamam en hızlı şekilde orada olacağız." Telefonu kapattı ve tekrar bir arama yaptı. O anları dalgınca izledim. Kasıklarımdaki o keskin ağrıyı hissedince daha da büküldüm. Başım daha da dönmeye başladı. Doğrulmak istedim ama gitgide renkler soluklaşmaya başladı en sonunda her yer simsiyah oldu. 

Continue Reading

You'll Also Like

5.8K 432 15
|TAMAMLANDI.| Kadının kanatlarında taşıdığı kül, adamın kabri andıran göğsünde alevlendi. O günden sonra ruhları ebediyen birbirlerine öldü. ©Gecenin...
2.8M 185K 54
Bu hikayede başrol; kadınlar ve sevdaları.. Hêwî Hanımağanın hikayesi tüm kadınlar adına yazılmıştır. Hêwî Hanımağa kitabı sadece Mezopotamya'nın bir...
10.5K 168 4
Oğuz, dedesinden kalan terekeyi almaya giderken karşısına çıkan kuzenleri ile normal olan hayatına atom bombası düşer... ♡♡♡♡♡ "Ben mirastan tek bir...
13K 873 12
Çaresizlik elle tutulur bir şey değildi ama şuan sanki bu çaresizlik kalbime batan bir hançer gibiydi ruhumu sıkan bir eldi ve ellerinden kurtulamıyo...