Ormandaki Avcı 1: Vampir'in A...

By ladymelkw

200K 13.1K 4.5K

Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin... More

Giriş | Doğan Çocuk
1. Bölüm | Veronica
2. Bölüm | Kan Kokusu
3. Bölüm | Güven Bana
0.5 -Beni Kurtaran Adam-
0.6-Yabancıya Veda-
0.7-Cehennem-
0.8-Geçmişin Kadını-
0.9-İlk-
1.1-Esir Gibi-
1.2-Cehennemin Dibini Görmek-
1.3-Aynı Yaşam Farklı Hayat-
1.4-Harita-
1.5-Yaşam-
1.6-Karahindiba-
1.7-Uçuşan Yapraklar-
1.8-Yara-
1.9-Sevgi Ve Gözyaşı-
2.0-Izdırap-
2.1-Oyun-
2.2-Acı-
2.3-Katil-
2.4-Kurtuluş-
2.5-Vampir Ve Elf-
2.6-Av-
2.7 -Beyaz-
2.8-Küçük Şövalye-
2.9-Kardan Adam-
3.0-Gökyüzü-
3.1-Şeker-
3.2-Dans Edelim Mi?-
3.3-Pasta Ve Yangın-
3.4-Tutsak Ve Tutku-
3.5-Ez Ve Geç-
3.6-Seninle Yanmak-
3.7-Bitti mi?-
3.8-Gece Ve Gündüz-
3.9-Ses-
4.0-Mutlu Yaşamak-
4.1-Şarkı Söyle-
4.2-Güneş Ve Karanlık-
4.3-İşkence-
4.4-Boşluk-
4.5-Veliaht-
4.6-İmkansız-
4.7-Yeşil Gözler-
4.8-Vicdan-
4.9-Altıncık-
5.0-Biz-
5.1-Bana Ait-
5.2-Şefkat-
5.3-Deniz Kokan Menekşe-
5.4-Yanan Yıldızlar-
5.5-Şarap Ve Mum-
5.6-Arkadan Bıçaklayan-
5.7-Derin Tutku-
5.8-Bilinmeyen Kral'a Mektup-
5.9-Kalp Acısı-
6.0-Veronica Honaker-
Duyuru

1.0-Mektup-

4.4K 314 70
By ladymelkw

Ormandaki Avcı'nın onuncu bölümüne hoşgeldiniz umarım beğenirsiniz bol bol yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar dilerim 💫

"Veronica hayır!" diye bağırıyordu. Ama ben koşmaya devam ediyordum. Kendimi ne durdurabiliyordum nede geri döndürebiliyordum.

Ellerim kalbimde koşuyordum.

Koştuğum kişi ise içler acısıydı.

"Veronica sana zarar verecek! " dedi arkamdaki ses. Ona gitmeyi herşeyden çok istiyordum ama gidemiyordum. Ben önümde duran elinde kılıcı olan kişiye koşuyordum.

Onun yanına gelince gülümsedi.

"Sonunda geldin. " dedi Justin. Korkulu gözlerle ona baktım. Elinde kılıç vardı. Kılıç baştan sona kanla kaplıydı.

"Veronica geri dön!" Arkamdaki Salver'ın sesi ile gözümden yaşlar aktı. Geri dönemiyordum.

"Bana yumruk atmak neymiş göreceksin küçük fahişe!" diyerek elindeki kılıç ile bileğime derin bir kesik attı. Acı ile çığlık attım.

Dengemi kaybedip yere düştüm. Kafam yere çarpınca gözlerim karardı.

"Veronica!" diyerek yanıma gelen kişi ile gülümsedim. Başımı ellerinin arasına aldı. "Altıncık?" dedi.

"Altıncık lütfen ölme!" diye bağırdı. Ama gözlerim çoktan kapandı.

"Altıncık!"

Gözlerimi sıçrayarak açınca etrafa baktım. Ormanda değildim. Yanımda Justin ve Salver yoktu. Kimse yoktu. Bileğimde kesik de yoktu. Aksine sargı vardı.

Aklıma dün gece okuduğum mektup gelince gülümsedim.

Kapımın çalması ile bir anda korktum.

"Kim o?" diye bağırdım. Sabah sabah Justin'i çekemezdim.

"Benim teyzen." Deyince yataktan kalkıp kapıya koştum. Kapıyı açıp karşımdaki kadına sarılacaktım ki geriye çıktı. "Elimde tepsi var hayatım." Başımı sallayıp bende geri çekildim. Yatağın üzerine oturup gelmesini bekledim.

Gülümseyerek yanıma oturdu.

"Nasılsın bakalım?"

"İyiyim. Sen nasılsın?" Pek iyi sayılmazdım. Gözleri dudaklarındaki yaraya gidince içi acıyormuş gibi baktı. "Oraya ne oldu?" Omuz silktim. "Justin yaptı. " dedim gayet net bir şekilde. "Justin mi? Onu küçüklüğünden beri tanıyorum. Asla kimseyi incitmez. Eminim ki bir sorunu vardı." Onu resmen savunuyordu. Her ne kadar sinirim bozulsa da susmakla kaldım.

"Elini de mi o yaptı?" Başımı salladım. Kaşlarını kaldırıp bir süre elime baktı. "Çok geçmiş olsun kuzum." dedi dudaklarını büzerek. Uzanıp elini tuttum ve sarıldım. Ondan ayrılınca kucağındaki tepsiden bir kaşık meyve lapası verdi. Bu yemeği pek sevmezdim. Ama bildiğime göre krallık bu tarz yemekleri sürekli olarak farklı aromalar ile pişiriyordu.

Ağzıma gelen şey ile resmen şok oldum! Hayatımda yediğim en güzel yemeklerden biriydi! Lapadan nefret ederdim. Ama bu! Çok güzeldi. Ağza mayhoş bir tat veren meyve konulmuştu. Ayrıca tadı dengelemek için ekşi ile tatlı meyveleri eşit miktarda konulmuştu.

"Ee bugün neler yapacaksın?" Bir anda konunun değişmesi ile şaşırdım kaldım. Neden ayrıntıları sormuyordu? Neden hiç sorgulamadan konuyu değiştirmişti?

Hepsini merak ederken kaşlarını çatarak bana baktı. "Veronica iyi misin?" Başımı sallayıp konuştum. "İyiyim iyiyim. "

"Bugün neler yapmayı düşünüyorsun?"

"Büyük ihtimalle odamda oturacağım." Kaşlarını çattı. "Neden?" Açıkçası Justin ile karşılaşmak istemiyordum. O benim hiç birşeyimken bana öyle vurmasına sinir olmuştum. O benim hiç birşeyimdi!

"Justin. Onu görmek istemiyorum. Hem bahçeye çıkmama izin vermiyorlar. Nereye gideceğim ki?"

"Sana iyi bir haberim var. Justin bugün önemli krallıklarla görüşmeye gitti. Kral Luis kendinden sonra yeri küçük oğluna bırakacak. Yani Luis'ten sonra Justin kral olacak. " Demek kral olacaktı. Umarım olamaz diye içimden dua ettim. Eğer kral olursa herkesin başı dertteydi. Justin çok burnu havada biriydi. Herkese kolayca kızabilirdi. Kral Luis daha sakin ve daha çekilir biriydi. Ama Justin kesinlikle kral olması demek ülkenin sonunun gelmesi demekti. "Bu arada en alt kattaki botanik bahçeye gittin mi?" Başımı iki yana salladım. "Hayır. Orasını bilmiyorum bile. "

Buradaki merdivenin hemen karşısındaki merdivenden inince seni devasa bir botanik bahçe karşılıyor. Orada her çiçekten var."

"Gerçekten mi! Çok heyecanlandım." dedim. En azından botanik bahçede güzel vakit geçirebilirdim. Bu cehennemde ufak bir cennet de olabilirdi benim için.

Teyzem saate baktı. "Benim gitmem gerekiyor. " dedi ve kalktı. Tabakta azıcık lapa kaldığı için tabağı yanımda bıraktı.

"Yarın görşürüz teyze!"

"Görşürüz hayatım." diyerek odadan çıktı.

O gittikten bir süre sonra bende duvarla bakışım. Aklıma çiçeklerin gelmesi ile ayağa kalktım. Botanik bahçeye gidecektim.

Üstümdeki kıyafetlere bakınca epey kirlendiğini gördüm. Giyinme odasına girip kan kırmızısı uzun bir elbise aldım.

Elbiseyi giyip saçlarımı serbest bıraktım. Omuzlarıma düşen beyaz saçlar ile gülümsedim. Aynaya gidip dudağımın kenarına baktım. Patlak kabuk tutmuştu. Bu yüzden iğrenç gözüküyordu.

Ayaklarıma mevsime uygun olacak şekilde kahverengi botları giydim.

Odadan cikil koridorda yürümeye başladım. Hizmetçiler dışında kimseler yoktu. Yemek odasında da yoktu. Herkes neredeydi bilmiyordum ama buna sevinmiştim.

Merdivenlerden inince alt kata inen merdiveni farkettim. Bunu daha önce hiç görmemiştim.

Büyük merakla merdivenden indim. Daha merdivenin sonuna gelmeden harika çiçek kokuları karşıladı beni. İnince gördüğüm manzara karşısında resmen dilim tutuldu. Burada hayatımda gördüğüm en büyük çiçek bahçesi vardı. Dünyanın öbür ucundan buraya getirilen çiçekler vardı! Nesli tükendi diye bilinen çiçekler vardı! Burada her çiçekten vardı. Meraklı adımlarla çiçeklerin arasında yürüdüm. Yürüdükçe kokularını içine çektim.

Hepsi çok güzel kokuyordu. Bazı çiçeklerin hemen yanlarına bilgileri yazılmıştı.

Bir anda duyduğum sesler ile sıçradım. Sanırım burada ben dışında başkaları da vardı.

"Seni seviyorum! Seni seviyorum Gloria!"
"Ne? Sen ciddi misin? "
"Ciddiyim Gloria! Ciddiyim şaka yapmam. Seni seviyorum."
"Matthew sen ne?" Bunların hepsini aynı kız söylüyordu. Merakla sesin geldiği yöne gittim. Gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Gloria elindeki iki bebeği konuşturuyordu. Bebeklerden kız olan beyaz saçlı erkek olan siyah saçlıydı. Yan tarafında sayamayacağım kadar çok bebek vardı. Gloria bebeklerle mi oynuyordu?

"Ama nasıl olur? Matthew sen nasıl?" diyerek beyaz saçlı bebeği hareket ettirdi.

"Oldu işte Gloria! Ben bir elfe aşık oldum. Kanına hasret kaldığım elmas yüzlüme aşık oldum Gloria." Siyah saçlı bebeği beyaz saçlı bebeğe daha çok yaklaştırdı. Gülümseyerek onu izlemeye devam ettim. Çok tatlı gözüküyordu. Bir süre bebeklere baktı. Sonrasında bebeklerin arasından başka bir bebek aldı.

Aldığı bebek James gibi mavi saçlıydı.

Siyah saçlı erkek bebeğin eline küçük oyuncak kılıç verdi.

"Bebeğim geri çekil!" diye bağırdı beyaz saçlı bebeği siyah saçlı bebeğin arkasına alarak. "Matthew lütfen yapma." diye yalvardı beyaz saçlı bebek. Ama Matthew dinlemedi ve karşısındaki bebeğin karnına kılıcı bastırdı. Bebeklere çığlık sesi yaparken oldukça ciddiydi. Bir anda hüngür hüngür ağlamaya başlayınca kaşlarımı çattım. Kız gerçekten tuhaftı.

Ağlaması şiddetlenince yanına gittim. Daha beni farketmemişti. Tam önünde durunca başını kaldırıp yüzüme baktı. "Bir sorun mu var?"

"Seni ilgilendirmez!"

Eğilip elini tuttum. "Eğer bir sorun varsa asla çekinm- derken elimi savurup bağırdı. "Sana seni ilgilendirmez dedim! Kıt mısın?"

"Ama ben yardım etmek istiyordum." Göz devirdi. Bu kadar kaba olmasına gerek yoktu değil mi? "Yardımına ihtiyacım yok! "dese de gözleri farklı birşeyler söylüyordu. Bu kızda birşeyler vardı! Kesinlikle birşeyler vardı. Bakışları sürekli etrafa dönüyordu. Sanki birini arıyordu. Yada biri buralarda mı diye kontrol ediyordu. Paranoyak bir tipi vardı.

Bebeklerine uzanınca elime vurdu. "Onlara dokunma!" Başımı sallayıp geri çekildim. "Senin için önemli olmalı." Onunla konuşmak istiyordum. Kötü biri değildi. Kesinlikle kötü biri değildi. Bağırıp çağırması onu kötü yapmıyordu. Bakışları masumdu.

"Önemli yada değil. Onlara kimse dokunamaz." diyerek bütün bebekleri omzuna asılı büyük çantaya doldurdu. Siyah saçlı bebeğe özen göstererek en üste koyması ilginçti. O bebek, Gloria için önemliydi. Çok fazla değer veriyor olmalıydı.

"Biliyor musun?" diyerek karşısına oturdum. "Benim içinde çiçek koleksiyonum çok değerlidir. " Gülümsedim. "Bu yüzden seni anlıyorum. " Bakışları kısa bir süreliğine gözlerimde oyalandıktan sonra kaşlarını çattı. "Çiçek koleksiyonun umrumda değil Altın Elf! " Acaba altın Elf olduğum için kıskanıyordu da o yüzden mi kötü davranıyordu? Saçmalıyorum! Bu kızda zerre kadar kötülük yoktu. Sıcacık bakan biri kıskanç olamazdı.

Hislerim bazen bana yamuk yapmış olsa da bu sefer onun hakkında yanılmıyordum. O iyi biriydi. Bunu her türlü belli ediyordu. Ama psikolojik sorunları yüzünden ani tepkiler veriyordu.

"Gloria! " Duyduğumuz ses ile merdivenlere doğru baktık. Justin'in abisi James kaşlarını çatmış bize doğru geliyordu. Oldukça sinirli gözüküyordu.

Bakışları beni bulunca sinirli yüzü yumuşadı. Gloria titreyerek ayağa kalktı. Bende onunla ayağa kalktım. James, Gloria'nın yanına gelip elini beline koydu ve onu kendine yaklaştırdı.

"Günaydın Veronica." dedi gülümseyerek. "Günaydın." dedim. Bu herif pek rengini belli etmiyordu.

Gözlüklerini düzeltip Gloria'ya döndü.

"Seni merak ettim karıcığım." Gloria mutsuz gözleri ile ona bakınca şüphelerim gittikçe artmaya başladı.

"Ben gitsem iyi olacak. Görüşmek üzere Gloria." dedim ve neredeyse koşarak yanlarından gittim. Merdivenlere gitmiştim ki seslerle durdum. "Bana haber vermeden odamdan çıkmamanı daha ne kadar söyleyeceğim?" Az önceki Angel James'ten eser yoktu. Kolonun arkasına saklanıp biraz daha baktım. Tamam karı koca mahremiyeti diye birşey vardı ama biraz bakacaktım. Gloria mutlu değildi. James'ten kaynaklanıyor olabilirdi.

"Özür dilerim. " diye fısıldadı Gloria.

"Bir daha olmasın! Özürünü kabul etmem!" Karısının yüzünü tutup kendine biraz daha yaklaştırdı. "Sen yine ağladın mı?" Gloria başını iki yana salladı. "Ağlamışsın hayatım! Yine o aptal bebeklerle mi oynuyordun?" Bunu dedikten sonra Gloria tekrar ağlamaya başladı. "Karnım ağrıyor James. Ayrıca o bebekler aptal değil! Ben onlara değer veriyorum." James gülümseyerek Gloria'ya sarıldı. "Çok mu ağrıyor sevgilim? Sana kıyamam ben." diyerek tam dudaklarını Gloria'nın dudaklarına değdirecekti ki bu manzarayı daha fazla film gibi izlememek için merdivenlerden yukarı çıktım.


James gerçekten çok değişik biriydi. Bir anda sinirlenip bir anda sakinleşiyordu. Ayrıca Gloria'ya çok tuhaf davranıyordu. Gloria ise onun yanında çok farklı oluyordu. Bu ikisinde birşeyler vardı. Bunu çözmem gerekiyordu. Yoksa meraktan ölürdüm.

Ciddi anlamda.

Odama gittim.

Gözüm masanın üzerindeki mektuba gidince gülümsedim. Dün gece uyumadan önce okumuştum. Masaya oturup mektubu ellerime aldım. Tekrar okuyup kalbimin o güzel hisse kapılmasını istiyordum. Burada birkaç gündür duran biri olarak bu mektup beni gerçek anlamda mutlu etmişti.

İlk okuduğumdaki heyecanla mektubu açtım. Katlanmış kağıdın üzerinde yaşan isime gülümsedim.

Gönderen: Salver

Alıcı: Altıncık

Kağıdı açınca uzunca yazdığı mektuba baktım. Bana mektup göndermişti!

"Selam Altıncık. Düzgünce veda edemedim. Kraliyet ailesini gördüğüm için kaçmam gerekiyordu. Öyle de yaptım. Arkamdan el salladın. Ama arkamı dönüp karşılık veremedim. Bu yüzden sana karşı kendimi mahcup hissediyorum. Gerçekten iki günde çok güzel bir arkadaş oldun. Uzun zaman sonra ilk defa seninle mutlu oldum.

Bazen kaleden gittiğini unutuyorum, etrafta seni arıyorum. Halbuki sadece bir gün kaldın. Sanki yıllardır kalede benimle yaşıyormuşsun gibi hissediyorum. Bana ne yaptın Altıncık? Neden gözlerimi kapatınca senin yüzünü görüyorum?

Krallık tarafindan koruma altına alındığını duydum. Umarım saray hayatını sevmişsindir.

Eğer bu mektubu sen okuduysan lütfen bana cevap yaz merak etmeyeyim. Sabırla mektubunu bekliyor olacağım.

Salver

Mektubu okurken kıkırdadım. Acaba yazarken saçları bağlı mıydı yoksa açık mıydı? Ama kesin parlak ve düzdü. Saçları ciddi anlamda havalıydı!

Justin'in de saçları uzundu ama onunkiler havalı falan değildi. Mavi saç favorim olsaydı siyahı beğenmedim zaten.

Düşüncelerimi saçlardan kurtarıp mektube çevirdim. Benim ona el salladığımı nasıl farketmişti ki?

Aklım onun hakkında birçok soruyla dolarken heyecanla masanın çekmecelerini karıştırmaya başladım. Dördüncü çekmeceden kağıt bulmanın sevinci ile kalem bulmayı da umdum.

Masada yoktu. Ayağa kalkıp odanın etrafında gezinmeye başladım. Mutlaka kalem olmalıydı!

Yatağımın kenarındaki komidinde duran defter ve kalemi görünce gülümseyerek onları aldım. Bir taşla üç kuş vurmuş gibi olmuştum sanki.

Koşarak sandalayeye oturup ona cevap yazmaya başladım. Güvercin puflardan birinde oturmuş beni bekliyordu. Kuşlarla mektuplaşmayı biliyordum.

Titreyen ellerimle kalemi tutup yazmaya başladım.

"Selam Salver. Asla kendini mahcup hissetme. Sen doğru olanı yaptın. Sende benim için çok güzel bir arkadaş oldun. Ne yalan söyleyim ilk arkadaşım sen oldun. Bu zamana kadar annesi ve büyükannesi ile yaşamış biri olarak arkadaş kavramını açıkçası seninle öğrendim.

Açık sözlü olmana sevindim çünkü duygularımız karşılıklı! Sanki yıllardır seninle yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Bu yüzden bende geldiğimden beri tuhaf hissediyorum. Sanırım bende açık sözlü oldum.

Sarayda çok mutluyum. Arka bahçede çok güzel çiçekler var. Geceleri rengarenk olup parlıyorlar. En alt kattaki botanik bahçeye gelirsek orası tam bir cennet! Her türlü çiçekten var. Ayrıca yıllardır kayıp olan teyzem saraydaymış burada beni çok mutlu ediyor. Sanırım burada en sevdiğim kişi teyzem.

Mektubumu okuduysan lütfen bana cevap yaz merak ederim. Kuşu sana gönderiyorum!

Veronica -senin diyişinle Altıncık-

Mektubu katlayıp onun gönderdiği zarfa koydum. Kuşun yanına gidince hiç benden kaçmadı. Gülümseyerek mektubu ona verdim. Tüylerini okşayıp elime aldım. Camın kenarına götürüp camı açtım.

"Bunu ona götür." diye fısıldadım. Kuş elimden uçup gökyüzüne karıştı. Hala inanamıyordum. O, bana mektup göndermişti!

Belki fazla abartıyor olabilirdim ama bana mektup göndermişti. Benim için değerli bir mücevher gibiydi.

İleriye doğru görünce atın üstünde saraya doğru bakınca gördüğüm yüz ile adeta midem bulandı.

Justin, beyaz atın üzerinde durmuş buraya doğru geliyordu. Tabi yanlarındaki onlarca koruması ile. Başını kaldırıp benim camıma bakınca kaşlarımı çatıp camı kapattım.

Beyaz atlı prense aşık olmak yerine beyaz eşekli adama aşık olurum daha iyi!

<><><><><><><><><><><><><><><><>

Selam yeni bölüm ile geldimmm 🙃

Bölümün yarısını düğünde yazdım🥸

Şu Justin'i hiç sevmedim jdjwkjrjw

Gelecek bölüm tahminleriniz?

Bu arada bazı arkadaşlar için söylüyorum Salver vampir mi sorusunun cevabı yikkk 🙄😇

Sizleri seviyorum iyiki varsınız iyi okumalar dilerim 💫

Ormandaki Avcı 💫

Continue Reading

You'll Also Like

MOİRA By sy

Fantasy

23.1K 1.8K 104
Nefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir...
3.6M 301K 82
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...
3.3K 964 72
Peygamberimiz Hz. Muhammed Sav'in hayatını ezberden siyer anlamında bilmek yetmez. Onun yaptıklarını nedenleriyle, nasıllarıyla irdeleyip bunlardan k...
1.7K 204 14
"Bende inancımı kaybettim. Diyor ya şarkıda, bizden olsun isterdim, diye. Ben o şarkının, bizden olmadı, kısmıyım Rüzgar." #imkansız 115 (16.1.2024) ...