Hacker | Minsung

By charmvenom

430K 45.3K 90.7K

• Başlamadan önce bunun 'uzun soluklu' bir kurgu olduğunun bilincinde olun. İleride yorumlarda veya orada bur... More

1》random dom dom
2》tanışalım mı
3》gay misin
4》güzelsin
5》arkadaş olalım
6》yatakta en çok ne yapmayı seversin
7》herkes birbirinin ağzına veriyor
8》orul orul organic evlatları
9》hyung deme lazım olur
10》seni seviyorum
11》ellerimizin yönelimi var
12》seni istiyorum
13》pardon, hapisteydim
14》go sucuk yourself ne demek
15》hacker yarası değil dom dom kurşunu
16》ama evlisin benim degilsin
17》adanaya gidek mi
18》hangimizin donu araya kaçmıyor ki
19》fan servis ;)
20》random dom dom aşireti
21》saydım kaç gün oldu
22》aradığım şey sensin
23》çatır çutur
24》wattpad hatasına kurban giden bölüm
25》özür dilerim
26》evime gel hanji
27》chan hyung felixin poposunu yiyor
28》virüs
29》hyung linea s2s teklifi
30》hyung dedik bağrımıza bastık
31》3f yani fan fin fon
32》başkası adına utanmak
33》kedilerin ikinci babası
34》okeyci tae
35》sugar daddy? no, hacker daddy
36》§exting, §exy thing (M)
37》kaleyi içten hacklemek
38》müneccim elinden su içenler
39》send dudes
40》1F.y0( ). c4π. ®34D. T|-|15. y0 ( ). ª®3. 6ªÝ
41》her hackerın bir okey oynayışı vardır
42》badakokkiri 바다코끼리 kostümlü garsonlar
43》çok yorgunum minho
44》drive with me baby (M)
45》cookin' like a chef I'm a 5 star 미슐랭
46》süpürgeci hanji
47》hüp diye içine çek beni
48》aranan hacker bulundu
49》uchiha hyunjin'in genjutsu tekniği
50》wthatehfcuk
51》doğruluk mu cesaret mi
52》date üstüne date
53》neye gülüyorsun açıkta bir yerimizi mi gördün
54》en büyük asker bizim asker
55》acılarla harmanlanan düğün
56》minho'nun iç dünyası
57》dondan tutan dilenci çetesi
58》hanji kod yazıyor
59》güzelsin 2
60》adaya veda eden isim: minho
61》çin yolcusu kalmasın
62》mezara kadar değil taezara kadar
63》(ma) lee minho x6
64》vien & kibhruk
65》minho görevde
66》ilk kod çözüldü
67》uzun zaman sonra ilk haber
68》itiraflar ve dargınlıklar
69》aç kollarını ben geliyorum
71》öpüşelim barışalım zinciri
72》minho'nun hazinesi
73》dom dom con dom
74》kepler havaya donlar aşağıya
75》aralık bırakılan kapı
76》dirty talk random kalk (M)
77》sus ve yalovaya devam et
78》ilk adım
79》hanji on top (M)
80》günde devri alem
81》s.w.a.g
82》sektirsem seni
83》son hack
84》tüm kalpler hacklendi! (final)
85》kiseki (alternatif bölüm-f)
86》fbi open up (alternatif bölüm-f)
87》çınar ağacı (alternatif bölüm-f)
88》betelgeuse söndü (alternatif bölüm-f)

70》lee hanji

1.6K 204 655
By charmvenom

UYARI: Fiziksel şiddet betimlemeleri.

(*꒦ິ꒳꒦ີ)

Minho'nun mesajından birkaç saat sonra;

Bay Seo, misafirler gider gitmez Hanji'nin üstüne yürüdü. ''Neden öyle söyledin?'' sesi gür, kaşları çatıktı. ''Neden insan gibi davranamıyorsun?'' Hanji babasının sözlerine göz devirdi. ''Yalnızca onların bana söylediklerine cevap verdim.''

''Onlar senin büyüklerin Han. Öyle kafana göre büyüklerinin sözlerini bölüp saygısızlık edemezsin.'' Hanji'nin kaşları da çatıldı ''Onlar beni yerden yere vururken neden ağzınızı açıp tek bir kelime dahi etmiyorsunuz?''

Bay Seo bağırdı ''Çünkü doğruları söylediler!'' Hanji minik bir kahkaha saldı ''Şu ana kadar hiçbir işe yaramadığımı, akli problemlerim olduğunu, sürtük gibi davrandığımı söylediler baba.'' Bay Seo kollarını bağladı ''Yalan mı? Ne işin var ne gücün. Akli olarak sıkıntılısın, üstelik... Neyse işte.''

Hanji'nin sinirleri bozuldu ''Söyle baba, çekinme. Nasıl olsa ilk defa duyduğum şeyler değil bunlar. Cümlenin devamını getir, benim bir sürtük olduğumu söyle.'' Bay Seo'nun sinir seviyesi Hanji'nin her kelimesinde bir kat daha artıyordu.

''Bir daha evimize gelen kişilere saygıda kusur etmeyeceksin. Yoksa o kemiklerini ufalarım.'' Hanji bir kez daha güldü ''Üzgünüm baba ama artık bana saygısızlık yapan kimsenin karşısında susmayacağım.''

Bay Seo sıktığı dişlerinin arasından konuştu ''Odana git, gözüm görmesin seni.'' Hanji odasına gitmek için arkasını döndüğünde Bay Seo onun yakasından kavrayıp kendisine doğru çekti. Hanji neler olup bittiğini anlayamadan yüzüne sert bir tokat darbesi aldı.

Bay Seo bağırdı ''Ailenin huzurunu bozmak dışında hiçbir işe yaradığın yok!'' Hanji sızlayan yanağını tutarak babasının gözlerinin tam içine sertçe baktı ''Senden adam olmaz, ne saygın var ne de elle tutulur bir başka şeyin.'' ve bir tokat daha.

''Sevgilisi de uzun zamandır ortada yok, ne yaptı da kaçırdı acaba gül gibi çocuğu?'' büyükanne Seo'nun sesi, acılı tokat sesinden sonra duyulan ilk sesti. Ve ne yazık ki bu cümle ortalığın daha da karışmasına sebep oldu.

Bay Seo, Hanji'ye bir tokat daha atmadan hemen önce konuştu ''İbne olmayı bile beceremiyor.'' öfkesi o kadar kuvvetliydi ki şu anda karşısındakini oğlu olarak değil, ezeli bir düşmanıymış gibi görüyordu.

''Ölmeyi becerememiştin bari en azından götünü satmayı becerseydin. Hiç değilse bir işe yarardın.'' Bayan Seo, kocasının kollarını tuttu ''Çocuğa öyle şeyler denir mi hiç, sus!'' ancak Bay Seo sözlerinin arkasında dimdik bir şekilde duruyordu.

''Ne diye baktım bunca sene sana? Ne diye besledim büyüttüm hiç bilmiyorum. Keşke hiç doğmasaydın.'' Hanji'nin kalbi binlerce parçaya bölündü. Sözler tokatlardan çok daha ağırdı.

Bay Seo, Bayan Seo'yu ittikten hemen sonra ellerini Hanji'nin boynuna yerleştirdi ve onu sertçe duvara vurdu. Hanji acıyla inlerken ellerini babasının ellerinin üstüne yerleştirdi. ''Abinin tükürüp attığı bir sakız kadar bile değerli değilsin.''

Hanji'nin gözlerinden süzülen yaşlar, Bay Seo'nun ellerine ulaştı. Bayan Seo kocasının ellerini çekmeye çalışırken oldukça endişeli görünüyordu. Büyükanne Seo ise ortalığı daha da alevlendirmek istermişçesine laflıyordu.

''Bari şu zengin çocukla evlenseydi. En azından bize gelir sağlamış olurdu.'' Bay Seo, Hanji'yi sarsarken konuştu ''Götünü de satıyor ama hiçbir şey tutturamıyor, iğrenç ibne.'' Hanji kaşlarını çattı ve yanan boğazının izin verdiği kadar gür bir şekilde karşılık verdi.

''Sanki abim benden farksız. O da ibne.'' Bay Seo birkaç saniye boyunca sessiz kaldı. Ardından da Hanji'yi salonun bir köşesine doğru savurdu. Hanji dengesini kaybedip yere düştüğünde Bay Seo onun karnına tekmeler atmaya başladı ''Sen kendini abinle bir tutmaya utanmıyor musun?''

Cılız bedenine inen her darbe kalbindeki acıyı büyütüyordu. Bayan Seo'nun çığlıkları Hanji'nin acılı inlemelerine karışarak salonda yankılanıyordu. ''Geber de kurtulalım!'' kulaklarına dolan hakaretler karnına aldığı ağır darbeleri gölgeliyordu.

Büyükanne yerinden kalkıp ilerledi ve elindeki bastonu Hanji'nin sırtına sertçe indirdi. Bayan Seo hızla bastonu alıp bir köşeye fırlatırken bağırdı ''Ne yaptığını sanıyorsun?'' bunun üzerine Bay Seo arkasını dönüp karısını itti ''Sen karışma!''

''Ben onun annesiyim!'' Bay Seo eşinin sözlerine güldü ''Daha dün onun bu evden gitmesi için dua eden sen değil miydin? Görücüleri eve davet etme amacını ne çabuk unuttun.'' Bayan Seo sessiz kaldı ve yere eğilerek oğlunun sağlık durumunu kontrol etti.

Fakat çok geçmeden Bay Seo ona da şiddet uygulamaya başladı. Bayan Seo bir köşeye çekilip içli içli ağlarken Hanji de yattığı yerden doğrulmaya çalışıyordu. ''Bir kez bile beni dinlemediniz, bir kez bile sevmediniz beni.''

Patlama noktasına gelmişti artık, daha fazla tutamıyordu içindekileri ''Bir kez dahi gelip saçlarımı okşamış olsaydınız belki de şu anda çok farklı bir hayat yaşıyor olabilirdim.'' ağlamamak için kendisini sıkıyordu.

''Ben sizin hayatınızı mahvettiysem siz benim hayatımı on kat daha fazla mahvettiniz. Tüm imkanları abime sundunuz, yalnızca onunla ilgilendiniz. Size dair bir tane bile iyi anım yok, bir anıyı bile çok gördünüz bana.''

Söylediği her söz yüreğindeki ağırlığı hafifletiyordu ''Ne yaptım da bana bu kadar kin güttünüz anlayamıyorum. Ben de sizin oğlunuzum. Madem yetersizim, madem işe yaramazın tekiyim o halde bana yol gösterip elimden tutsaydınız da bir bok olmayı becerebilseydim.''

Doğruları duymak Bay Seo'nun içindeki öfke ateşini yelledi. ''Beni sevmeniz için tonlarca şey yaptım, sizden basit bir sevgi cümlesi alabilmek uğruna gece gündüz çabaladım. Abime sahip çıktığınızın çeyreği kadar sahip çıkmadınız bana.''

Kararan gözlerini kapatıp açarken konuşmaya devam etti ''Bir türlü çıkıp gidemedim bu evden. Beni sevmediğiniz ama vicdanımı sonuna kadar körükleyerek beni bu eve hapsettiniz. En basit hareketimde bile suçlu hissetmeme sebep oldunuz. Hor gördünüz, sahip olduğum her şeyi çaldınız.''

Daha fazla tutamadı gözyaşlarını ''Başıma ne geldiyse sizin ilgisizliğinizden geldi. Doğruyu yanlışı kendim öğrenmek zorunda kaldım. Arkamda kimsenin olmadığını anlayan insanlar bunu fırsat bilerek kirli elleriyle bana dokunmaya cüret etti.''

Parmağını kaldırıp annesini işaret etti ''Hadi babamı geçtim. Ya sen anne? Beni aylarca karnında taşıdın, bari bunun hatırına bir kere de olsa elimden tutsaydın. Neden iğrendin benden? Neden her gece abimi öperken beni es geçtin?''

Babası yeniden üstüne yürümeye başladığında geriye doğru adımlamaya başladı ''Vücudumdaki kesikleri bile fark etmediniz. Gözlerinizin önünde eriyip gittiğimi görmediniz, bakmadınız çünkü. Yine de tüm bunlara rağmen size olan saygımı hiç bozmadım.'' sırtı duvara çarptı.

''İntihar ettiğimde beni bunu yapmaya iten sebebi bile sormadı-'' yüzüne yediği tokat sayesinde sözü bölündü. Bay Seo'nun artan öfkesi dışa vuruyordu. ''Sus be sus!'' yumruklar, tokatlar ve tekmeler... Her biri Hanji'nin vücudunda taze izler bırakıyordu.

Hanji gücünü kaybedip yere serildiği sırada evin kapısı açıldı. Salona bağlı olan kapıdan içeriye giren kişi Changbin'di. Başını çevirdiğinde gördüğü manzara karşısında donakaldı, saniyeler sonra da poşetleri yere atıp hızla babasının boğazına yapıştı.

''Ne yaptın lan sen?'' annesi Changbin'in kolundan tuttu ''Oğlum dur!'' Changbin, annesini ittikten sonra bir kez daha bağırdı ''Sana diyorum, bu hal ne?'' Bay Seo kaşlarını daha da çattı ''Karışma sen Changbin, kardeşine hak ettiği şeyi verdim.''

''Ne hak etmesi? Sen benimle taşak mı geçiyorsun?'' Bay Seo oğlunun göğsüne elini koyup onu itti ''Sen benimle ne biçim konuşuyorsun!'' Changbin babasının yakasını sertçe çekiştirdi ''Bu saatten sonra benden sana saygı maygı yok. Adam mısın lan sen?''

Büyükanne Seo, bastonunu bu kez de Changbin'in sırtına indirdi ''Sen de şu hastalıklı kardeşin gibi davranıyorsun. Aklını başına devşir.'' Changbin bir anlık sinirle arkasını dönüp büyükannesinin elindeki bastonu alarak hemen yanındaki televizyona doğru savurdu.

''Kes sesini be kadın!'' bunu fırsat bilen Bay Seo, cebindeki çakıyı çıkararak oğlunun boynunu kavradı ve çakının ucunu onun boynuna yasladı ''Sana da acımam, kesiveririm damarını.'' Changbin, babasının karnına sert bir dirsek darbesi indirerek onun kolundan kurtuldu.

''Karaktersiz olduğun yetmiyor gibi şimdi de katil mi olmayı planlıyorsun? O kadar yürekliysen soksana lan bıçağı!'' Changbin babasına sert bir yumruk atıp onu yere serdi. Fakat Bay Seo hızla toparlanıp oğluna karşılık vermeye başladı.

Büyükanne Seo kendi oğluna destek olmak amacıyla torunu Changbin'e darbeler vururken, Bayan Seo da onları ayırmaya çalışıyordu.

Bayan Seo, oğlunun kollarını tuttuğu için fark etmeden Changbin'in zarar görmesine sebep oluyordu.

Hanji karışıklığı fırsat bilerek kapıya doğru sürünmeye başladı. Aralık kapıdan sessizce çıktığında kapının önünde bulunan demir parmaklıklara tutunarak güçlükle ayağa kalktı.

Çıplak ayaklarıyla birlikte boş sokakta yürümeye başladı, nereye gideceğini bilmeden ilerliyordu.

Bacakları titriyor, her nefesinde kemikleri ciğerine batıyor, darbe alan gözü görüş kalitesini düşürüyordu. Sızlayan boynu başını dik tutmasını engelliyor, bu yüzden de yalnızca yamalı asfalta bakarak yürüyebiliyordu.

Burnundan akan yoğun kan başını döndürüyor, kulaklarının uğuldamasını sağlıyordu. Ancak uğuldayan kulakları hasret kaldığı o sesi çok net bir şekilde duyabilmeyi başardı. Minho'nun sesi Hanji'nin kalp ritmini değiştirdi.

Ancak o sesle birlikte Hanji'nin direnci kırıldı ve güçsüz bacaklarının bağı çözüldü. Neyse ki Minho onun düşmesine izin vermedi. Elindeki beyaz lale buketini bir kenara atıp direkt olarak sevgilisinin bedenini kavradı.

''Ne oldu?'' sesindeki endişe çok güçlüydü. Hanji patlayan dudaklarını güçlükle ayırarak yanıtladı ''Babam.'' bu cevap Minho'ya yetti. ''Merak etme, bu sondu.'' dedi Minho Hanji'nin kulağına doğru, ses tonu güven vericiydi.

Sevgilisini dikkatlice kucağına aldıktan sonra Seo ailesinin evinin önünde duran ve Hanji'nin aylardır kullandığı aracına doğru ilerlemeye başladı. Arabanın yanına geldiğinde Hanji'yi sıkıca kavradı.

Bir elini boşa çıkardıktan sonra parmak izini arabaya okuttu. Arabanın kilidi açıldığında arka kapıya yöneldi.

Hanji'yi koltuğa yatırdıktan sonra konuştu ''Beni burada bekle sevgilim, hemen geleceğim.'' Hanji'nin bir yere gitmek ya da ona engel olmak gibi bir planı yoktu. Şu anda oldukça yorgun ve güçsüzdü.

Açık olan kapıdan direkt olarak içeriye daldı. Gözleri yerde kanlar içinde yatan Changbin'i gördüğünde kocaman açıldı, çenesi kasıldı. Changbin arkadaşını fark ettiğinde zar zor konuştu ''Bu piç, Hanji'yi evlendirmek istemiş. Hem de ona kölelik yaptıracak kadar iğrenç bir ailenin kızıyla.''

Minho'nun sinirden kararan gözleri Bay Seo'ya döndü. ''Ayağa kalkabilecek durumda mısın Changbin?'' diye sordu inanılmaz bir sakinlikle birlikte. Changbin arkadaşını onaylar sesler çıkardığında bir elini ona uzatarak arkadaşının yerden kalkmasına yardım etti.

Bu süreçte keskin gözleri Bay Seo'nun üstünden bir saniyeliğine dahi olsa çekilmemişti.

Changbin yerden kalktığında Minho yeniden konuştu ''Arabaya git, Hanji yalnız kalmasın. Birkaç şey alıp geleceğim.'' Changbin hiçbir şey demeden Minho'nun isteğini yerine getirmeye başladı.

Changbin kapıdan çıkar çıkmaz Minho birkaç büyük ve hızlı adımla Bay Seo'nun yanına ulaşıp yumruğunu ona sertçe geçirdi. Bay Seo neler olduğunu anlayamadan dengesini kaybedip yere düştü.

Minho, Bay Seo'nun yakasından kavradıktan sonra ona bir de kafa attı ''O senin evladın be, nasıl kıyabiliyorsun senden olan bir cana?''

Bay Seo sızlayan burnunu tutarken yanıtladı ''Sen kim oluyorsun da bizim aile meselemize karışabiliyorsun?'' Minho, Bay Seo'yu sertçe sarstı.

''Asıl sen kim oluyorsun da Hanji'ye el kaldırabiliyorsun? Onun biyolojik babası olmak dışında hiçbir sike yaradığın yok. Bir başkasının çocuğunu üstün kılıp kendi oğluna yabancı muamelesi yapan karaktersizin teki olmak dışında bomboş bir insansın.''

Bay Seo'ya bir yumruk daha geçirdi ''Onu buradan götürüyorum. Bir daha elinizi sürmeyi geçtim, artık onu rüyanızda dahi göremeyeceksiniz.'' Bay Seo ayaklanırken konuştu ''Hiçbir yere götüremezsin!'' Minho sahtelikle gülümsedi ''Hadi ya, öyle mi?''

Bay Seo kendisine doğru adım atmaya başladığında belindeki silahı çıkartıp doğrulttu ''Ben ne Han'ım ne de Changbin. Seni şurada vurmaktan asla çekinmem. Katil olsam arkamda beni aklayacak devasa bir hükümet var, peki senin arkanda ne var?''

Bay Seo adımlarını durdurdu ve sessiz kalmayı tercih etti. Minho gururla gülümseyerek silahı beline yerleştirdi "Ben de böyle düşünmüştüm." Hemen ardından da üst kata giden merdivenleri tırmanmaya başladı.

Uçağın inişine yarım saat kala hacker arkadaşlarına ulaşmış ve geldiğini haber vermişti. Havaalanından çıkar çıkmaz arkadaşlarına Felix'i teslim edip onun güvenliğini sağlamalarını emretmişti.

Arkadaşlarının ne olur ne olmaz diyerek getirdiği silahı alarak beline yerleştirmiş, ardından da onlara kendisini Hanji'nin evine yakın bir yerde bırakmalarını söylemişti. Yolda gördüğü çiçekçiden sevgilisinin en sevdiği beyaz laleleri almayı da ihmal etmemişti.

Hanji'nin evinin bulunduğu sokağa mutlu girmiş olsa da yolda gördüğü yaralı beden tüm mutluluğunu bir anda söküp almıştı. İçinden gördüğü kişinin Hanji olmamasını dilerken ona doğru son hızla yürümüş ve o kişinin sevgilisi olduğunu anladığında ona güçlükle seslenmişti.

Hanji'nin odasına girdiğinde yatağın üstünde duran çarşafı yere serdi ve Hanji'nin eşyalarını onun üstüne yığmaya başladı. Hanji'ye bu dünyadaki her şeyi alabilirdi ancak Hanji'nin sevdiği eşyaları burada bırakmaya da gönlü el vermiyordu.

Bu eve bir daha uğramamak adına odadaki her bir eşyayı yanına alıyordu, Hanji daha sonra istemediklerini atabilirdi.

Hanji'nin pek de çok olmayan eşyaları toplandığında Minho çarşafı sırtlandı ve aşağı kata indi. Üstündeki kötü bakışları hissedebiliyordu. Ancak buna odaklanmak yerine iç sesiyle birlikte kendisine kızıyordu ''Hanji'yi dinlemeyip bunu daha önce yapmalıydım.''

Çarşafa sarılı olan eşyaları gelişigüzel yerleştirip bagajı kapattı. Sürücü koltuğuna oturduğunda ilk işi Hanji'ye bakmak oldu. Hanji'nin gözleri kapalıydı, neyse ki göğüs kafesi hareketliydi.

Gözlerini bir başka baygın olan Changbin'e çevirdiğinde kaşları havalandı. Changbin'in sırtına saplı olan bir mutfak bıçağı vardı, bunun yanı sıra Changbin'in karın bölgesi fena halde kanıyordu.

Parmağını onun boynuna yerleştirerek nabız kontrolü yaptı. Şanslıydı ki Changbin hâlâ hayattaydı.

Kendi dudaklarının arasından bir siktir kaçarken hızla arabayı çalıştırdı ve gazladı. Arabayı son sürat sürerken tüm kuralları ihlal ediyordu. Hacker hastanesine ulaştıklarında diğerlerinin de burada olduğunu gördü.

Arabasını öylece park ederken camını açıp diğerlerine seslendi ''Sedye getirin!'' Jay hastanenin giriş kapısında bulunan sedyeyi kapıp Minho'nun arabasına doğru koşarken diğerleri de onun peşinden geliyordu.

Minho arabadan inip arka kapıya dolaşırken konuştu ''Changbin'in yarası derin, acele etsinler.'' diğerleri Changbin ile ilgilenirken Minho arka koltukta yatan sevgilisini kollarına aldı. Hızlı adımlarıyla kısa süre içerisinde hastaneye girip Hanji'yi bir diğer acil müdahale odasına soktu.

...

Saatlerce süren tedavilerin ardından Hanji, Changbin ve Felix ayrı odalara alındılar. İçlerinde durumu en ağır olan kişi Changbin'di. Minho, sevgilisinin bulunduğu odaya girip kapıyı yavaşça kapattı.

Sevgilisinin uyandığında yiyebilmesi için aldığı atıştırmalıkları dolabın üstündeki boşluğa bıraktıktan sonra koltuğa oturdu. Ellerini dizlerine yaslayıp başını da ellerinin arasına aldı. Gözleri Hanji'nin yaralı yüzünde yavaşça geziniyordu.

Geri döndüğünde yaşayacağını düşündüğü ve yaşadığı şeyler arasında dağlar kadar fark vardı.

Hanji'nin gözleri hafifçe aralandığında Minho oturduğu yerden adeta fırladı. "Güzelim, bir şey mi oldu?" hâlâ ilk andaki kadar endişeliydi.

"Susadım." diyerek sevgilisini yanıtladı Hanji. Minho pipeti su şişesine geçirdikten sonra bir elini Hanji'nin boynunun altına nazikçe yerleştirip ona destek oldu.

Hanji suyunu içtikten sonra şişkin dudaklarını hafifçe büzdü "Öpücük." Minho bu isteğe şaşırdı ancak gülümsemeden de edemedi. Eğilip Hanji'nin alnına minik bir öpücük bıraktı.

"Uykum var." Minho sevgilisinin saçlarını okşarken konuştu "İstediğin kadar uyuyabilirsin bebeğim." Hanji iç çekti "Uyutsana beni."

Minho başını salladı ve sandalye almaya giderken durduruldu "Hayır!" Hanji hafifçe yana doğru kayarak yatakta yer açtı "Buraya gel."

Bu fikir Minho'nun aklına defalarca kez gelmiş olsa da Hanji'yi incitebilme düşüncesiyle birlikte geri gönderilmişti. Fakat şu anda kendisine gelen bu teklifi reddetmeyecekti.

Hanji'nin yanındaki boşluğa dikkatlice yerleştikten sonra kolunu onun beline sardı. Hanji'nin tenindeki ilaç kokusu ise Minho'nun hiç hoşuna gitmedi.

''Abim nasıl?'' Minho, Hanji'nin kolunu hafifçe okşamaya başlarken yanıtladı ''Karnındaki kesik biraz derindi fakat iyileşecek. Yalnızca bir süre kendisini yormaması gerekiyor.'' Hanji dudaklarını büzüp bir başka soru daha yöneltti ''Peki ya Felix?''

''Onun da dinlenmesi gerekiyor. Maalesef orada olduğu süre boyunca kötü koşullar altında yaşamak zorunda kalmış.'' Hanji'nin sulanan gözlerine ilk müdahale Minho'dan geldi. Dudakları sırayla Hanji'nin şişkin göz kapaklarının üstüne dokundu.

''Benim dudaklarım da senin her bir zerreni özlemiş.'' diyerek Hanji'nin mesajlarına bir atıfta bulundu Minho. ''Okudun mu mesajlarımı?'' Hanji'nin sesi dahi bitkin olsa da o sesin içerisine gizlenmiş olan heyecan çok net bir şekilde anlaşılıyordu.

''Birazını uçakta, geri kalanını da senin uyanmanı beklerken okudum.'' Hanji elini Minho'nun elinin üstüne yerleştirip onun parmaklarıyla oynamaya başladı. ''Hepsi yüzüne karşı söylemek istediğim şeylerdi.'' Minho burnunu Hanji'nin saçlarına yasladı ''Söyle, her şeyi en başından duymaya hazırım ben.''

''Iıı, olmaz.'' diyerek başını Minho'nun başından kurtardı. ''Neden olmaz?'' Hanji, diğer eline bağlı olan serum hortumunu Minho'nun yüzük parmağına dolarken yanıtladı ''Çünkü yüzüne söylemek istediğim çok büyük bir şey var.''

Minho, Hanji'nin serum hortumuyla oynamasından rahatsızlık duydu. İğnenin hareket edip sevgilisinin canını yakmasını istemiyordu. Fakat bir yandan da aklı sevgilisinin söylediği sözlere takılmıştı ''Nedir o söylemek istediğin şey?''

Hanji başını oynatarak sevgilisinin yüzünü rahatlıkla görebileceği bir pozisyon aldı. Minho'nun gözleri Hanji'nin gözlerine değdiğinde ortamda garip bir sessizlik oluştu. Saniyelerin ardından konuşan ilk kişi elbette ki Hanji oldu.

''Ben hayatımı senin hayatınla birleştirmek istiyorum Minho.''

Minho duyduklarının gerçekliğini sindirmeye çalışırken Hanji konuşmaya devam etti ''Uzun zamandır Lee Hanji olarak, yani senin eşin olarak anılmak ve öyle yaşamak istiyorum.''

Minho'nun yüzüne kocaman ve parlak bir gülümseme yerleşti. Söyleyecek söz bulamıyordu ancak beden dili ve mimikleri her şeyi haykırıyordu.

Hanji, Minho'nun parmaklarını kendi parmaklarının arasına aldı. ''Yalnızca sağlığımda değil, hastalığımda da benimle birliktesin. Benim için en güvenli liman, en doğru insansın ve umarım ben de senin için böyleyimdir.''

Minho başını sallayarak kendisinin sözlerine onay verdiğinde Hanji uzun zamandır sormak için beklediği o soruyu nihayet sorma fırsatı yakaladı.

''Hayatını benimkiyle birleştirmek, benimle birlikte yaşlanmak ister misin Minho?''

''Zaten hayatım olan seni daha da yükseğe koymayı, ömrümün geri kalanında hemen yanı başında olmayı ve her şeyi seninle birlikte yapabilmeyi elbette ki çok isterim, Lee Hanji.''

Minho aldığı teklifi oldukça sakin bir şekilde yanıtlamış olsa da içinde büyük bir coşku patlaması vardı. Öyle ki tam şu anda ayağa kalkıp deliler gibi dans etmek istiyordu.

Fakat parmağına sarılı olan hortum ve bitkin bir şekilde yatan sevgilisi onun bu isteğini bastırmasını sağlıyordu. Hanji olmadan dans etmeyi kendisine yakıştıramıyordu.

Hanji başını Minho'nun omzuna yerleştirdikten sonra minik kıkırtılarının arasından konuştu ''Ben zaten yaşlıyım demen gerekirdi.'' Minho duyduklarına gülmeden edemedi ''Yaşlı olabilirim ama henüz seninle geçirebileceğim çok uzun yıllara da sahibim.''

Minho, parmağındaki serum hortumunu çözerken konuşmaya devam etti ''Baştan söyleyeyim Lee Hanji, her zaman yanı başında olacağım. Bıkmak, söylenmek ya da bu tarz şeyler yapmak yok.''

Minho'nun Lee Hanji ismine vurgu yapması Hanji'nin kalbini eritti. ''İlk tanıştığımız zamanlarda sana söylediğim ve daha sonra da senin bana söylediğin o şeyi hatırlıyor musun?'' Minho birkaç saniye düşündü ancak yanıtı bulamadı.

''Seninle evleneceğimi söylemiştim ama sen beni reddetmiştin. Daha sonra da sen benimle evlenmek istediğini söylemiştin ve ben reddetmiştim. Şuna bak, şu anda hiç olmaması gereken bir yerde evlenme kararı aldık.''

Minho kıkırdadı ''Bence bu bizim uyumlu ve biraz da garip bir çift olduğumuzu gösterir.'' Hanji sahte bir kızgınlıkla konuştu ''Ben normalim, garip kısmı sende kalabilir. Neyse ki garip şeyleri seviyorum.''

Minho ona dil çıkardıktan sonra karşılık verdi ''Şanslısın Lee Hanji. Bildiğin gibi ben de normal şeyleri severim.'' Hanji başını Minho'nun göğsüne yerleştirdiğinde duymayı özlediği o melodiye de kavuşmuş oldu.

Minho'nun kalbi her zamanki gibi hızla atarak Hanji'nin hızla atan kalbine eşlik ediyordu.

Hanji dayanamayarak güldüğünde Minho meraklandı, ancak sevgilisinin güzel kahkahasını bölmemek adına sessizce beklemeye başladı. Hanji'nin kahkahası kesildiğinde Minho sordu ''Neye gülüyorsun?''

''Geriye dönüp baktığımda şu anda olduğumuz konum çok komik geliyor. Hain dom dom beni hep kovardı. Şu anda ise onunla evliyim!'' evet, onların evli sayılabilmesi için herhangi bir resmiyete ihtiyaç yoktu.

''Ah Hanji.'' dedi Minho, ses tonundaki ciddiyet Hanji'yi hafiften endişelendirdi. ''Evlilik sözleşmesi yapmamız gerekiyor.'' Hanji'nin kaşları hafifçe çatıldı ''Neden?'' Minho ciddiyetini bozmadan yanıtladı.

''Öncelikle ben, her gece bana anket yapmanı istiyorum. Her sabah senin öpücüklerin sayesinde uyanmak, her akşam senin kollarının arasında uyumak ve her yemeği seninle birlikte yemek istiyorum.''

Hanji, Minho'nun 'evlilik sözleşmesi' maddelerine güldü. ''Şanslısın Lee Minho, evlilik beklentilerimiz de aynı.'' Minho memnuniyetle gülümsedi ''Öyleyse bu şartları avukatıma iletip resmileştirmek isterim.''

''Son bir madde daha ekleyip iletebilirsiniz Bay Lee.'' dedi Hanji sinsice gülümseyerek ve hemen ardından ekledi ''Beni her zaman aynı tutkuyla öpmelisin.'' Minho bu sözlerin altındaki imayı anladığında Hanji'yi çenesinden kavrayarak dudaklarını birleştirdi.

Ağzına gelen acı ilaç tadı hoşuna gitmese de sevgilisini hissetmek her şeyin önemsizleşmesini sağlıyordu. Hanji'nin yaralı dudaklarını acıtmamak için ekstra özenli davranıyordu, bunun yanı sıra yavaşlıkları kalbindeki özlemin giderilmesine de yardımcı oluyordu.

Birbirleriyleyken her şeye karşı körleşiyorlardı, görebildikleri tek şey kendileriydi. Hanji, Minho'nun yokluğunda hayatı için önemli kararlar almış ve bunları uygulamaya başlamıştı.

Geriye kalan hayatını kendisi için yaşayacak ve yalnızca hak edenleri hayatında tutmaya devam edecekti. Artık kimsenin sınırları aşmasına izin vermeyecek ve güvenli alanını sonuna kadar koruyacaktı.

Hayatının odak noktasına Minho'yu, kendisine en iyi gelen kişiyi yerleştirecekti.

Kendisini sevenleri çok sevecek ancak kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyecekti. Gerek abisi, gerekse arkadaşları olsun gereken mesafeyi koyacaktı. Bu yalnızca kendisine yaptığı bir iyilik değil, diğerlerine yaptığı devasa bir iyilik olacaktı.

Changbin hayatının büyük bir kısmını Hanji için yaşamıştı ve Hanji artık abisini özgür bırakmak istiyordu. Bu kararıyla birlikte onun da kendi hayatını yaşayabildiğini görebilmeyi umut ediyordu.

Sessiz hastane odasında, Minho'nun kollarının arasında uykuya dalmadan önce düşündüğü son şey ise; birlikte ilerledikleri zorlu yol ve bu zorlu yolun sonunda yer alan yeni ve parlak hayattı.

-ฅ/ᐠ. ̫ .ᐟ\ฅ -

En güzel kıyafetlerinizi şimdiden hazırlamaya başlayın. Çünkü düğünümüz var!

Bir sonraki bölüm spoilerları:
• Çocuklarımı da yanımda istiyorum.
• Hayat kısa, öpüşün barışın.

Continue Reading

You'll Also Like

97.2K 10.2K 12
jjk: affedersin, tavşanımı hamile bırakan senin tavşanın mı? semetae / texting+18 (ağırlıklı) / text ~ #1-taekook {020524} #1-vkook {120424} {030524}...
1.1K 99 5
Felix ve arkadaşları bir akşam Felix'in evinde buluşurlar ve normal vakit geçirirken arkadaşlarından birinin aklına Ruh çağırma gelir ve çağırırlar...
145K 13.6K 43
[DÜZENLENİYOR] Minho yüzyıllardır lanetli bir vampir, Jisung ise onun bölgesine giren, vampirliğini insan öldürerek para kazanmaya adamış bir katildi...
869K 66.4K 71
Annesi öldükten sonra babasının başka bir kadınla evlenisini kaldıramayan bir çocuk ve ona çoktan kapılmış yeni kardeşi. --------- Smut içerir.