GECE KELEBEĞİ |DÜZENLENİYOR

By beyzanuria_

145K 8.1K 6.8K

Ateş kahvesi gözleri öyle bir parlıyordu ki, karşısında kim olursa olsun gözünü dahi kırpmadan yok edebileceğ... More

[1. BÖLÜM]: KADERİN İPİ
[2.BÖLÜM]: RUH PRANGALARI
[3. BÖLÜM]: KAÇ ATEŞ GÜZELİ
[4. BÖLÜM]: SAKLAN-KAÇ
[5. BÖLÜM]: ATEŞLİ KELEBEK
DUYURU I
[6. BÖLÜM]: KUMRAL KAPLAN
[7. BÖLÜM]: ÖLÜMÜN KIYISINDA
[8. BÖLÜM]: ÖLMEK İÇİN ÇOK ERKEN YAŞAMAK İÇİN ÇOK GEÇ
[9. BÖLÜM]: PRENSİN PRENSESİ
[10. BÖLÜM]: ÇAKMA SARIŞIN
[11. BÖLÜM]: KAPLAN DEĞİL KEDİCİK
[12. BÖLÜM]: AŞK MATEMİ
DUYURU II
[13. BÖLÜM]: KAPLAN'IN ZAAFI
[14. BÖLÜM]: KARANLIĞIN KAPLANI
[15. BÖLÜM]: KARACA'NIN KIZI
[16. BÖLÜM]: KAN MAKYAJI
[17. BÖLÜM]: ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDA
[18. BÖLÜM]: 15. YAŞ HEDİYESİ
[19. BÖLÜM]: KÜL KABUSLARI
[21. BÖLÜM]: GERÇEK LİDER
[22. BÖLÜM]: ATEŞ VE BARUT
[23. BÖLÜM]: GÖLGE
[24. BÖLÜM]: SOKAĞIN SESSİZ ÇOCUKLARI
[25. BÖLÜM]: MAVİ AKÜLÜ ARABA
[26. BÖLÜM]: SADAKAT'İN KÜLLERİ
[27. BÖLÜM]: KELEBEĞİN GÖZYAŞLARI
[28. BÖLÜM]: SADAKAT Mİ İHANET Mİ?
[29. BÖLÜM]: KAN KADEHİ
[30. BÖLÜM]: KIRIK ANILAR
[31. BÖLÜM]: YALANLAR CEHENNEMİ
FİNAL: KAPLAN VE KELEBEĞİN MASALI

[20. BÖLÜM]: KARANLIK YOLLARIN AYDINLIĞI

3.2K 244 1.1K
By beyzanuria_

Niyet ettim 5K+ kelime yazmaya...

Buray elindeki poşetle kapıdan içeri girdiğinde göz göze geldik. Beni görmesiyle birlikte saniyesinde kaşları çatılırken elindeki poşeti küçük tekli koltuğa fırlatıp yanım koştu. ''Gece iyi misin bir şey mi oldu? Bir yerin felan mı acıyor?'' Buray dehşetle yüzüme bakarken ben yavaşça bakışlarımı duvardan çekip Buray'a sabitledim ve tebessüm etmeye çalışarak konuştum.

''İyiyim, aklıma Asrın geldi de.'' Buray acıyla tebessüm ettiğinde yataktan kalktım ve koltuktaki poşeti alıp tekrar sedyeye oturdum. Sandviç ve çilekli sütü çıkarıp masaya koyduğumda mırıldanarak kendi kendime konuşurken buldum kendimi.

''Soğuk sandviç ve çilekli süt mü? Nasıl bir damak zevkin var?'' Sonra kendi dediğime cevap verdim. ''Seninkinden çok daha iyi.'' Gözyaşlarım bir bir akmaya başlarken hızlıca yemeğimi bitirdim ve yediklerimin kabını poşetle birlikte kenardaki çöpe attım. Ben yemeğimi bitirene kadar sessizce beni izleyen Buray tekrar konuştu.

''İyi değilim. Biliyorum kimse değil ama hiç iyi değilim.'' Babasını kaybetmiş bir çocuğun çaresizliğiyle yüzüme baktı. ''Gece ben abimsiz ne yapacağım?''

''Ölmemiştir,'' dedim umutla. ''Kaplan o, kaplanlar kimseyi yarı yolda bırakmaz unuttun mu?''

12 Kasım 2019

Kaldığım odanın kapısının hızlıca açılmasıyla adeta yerimde sıçradım. Ürkek gözlerle gelen kişiye baktığımda Buray'ı görmemle derince bir nefes verdim.

''Korktun mu?'' Büyük bir ima içeren sorusunu cevapsız bıraktığımda güldü. ''Seni korkutmanın bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim.'' Yavaş yavaş üzerime gelmeye başladı. ''Ben daha farklı yöntemler kullanmayı planlıyordum.'' O bana yaklaşırken bende geri geri ilerliyordum. Sırtım soğuk duvara değdiğinde vücudum baştan başa kasıldı. Buray birkaç adımda yanıma geldiğinde elini yavaşça yanağıma sürttü. Ben ürkek gözlerle ona bakarken kapının açılmasıyla birlikte içimden binlerce kez şükrettim.

Buray istifini bozmadan dururken ben göz ucuyla kapıdaki kişiye baktım. Gözlerim bir çift ateş kahvesiyle kesiştiğinde korkum iki kat arttı. ''Senin ben zamanlamanı sikeyim Asrın.'' Buray sinirle abisine sitem ettiğinde bu fırsattan yararlanıp hızlıca Buray'ı ittim, yatağımın üstündeki oyuncak ayıyı sanki beni koruyabilecekmiş gibi ellerimin arasına aldım ve Buray'dan en uzak köşeye çekildim.

Buray bu yaptığıma gülerken Asrın da sırıtarak gözlerini devirdi. ''Oyuncak ayı mı koruyacak seni benden?'' Sustuğumda daha çok güldüler.

''Geldiler mi?'' Buray'ın sorusuyla Asrın kafa salladığında ikisi de bana döndü. ''Hadi hazırlan.'' yerimden kıpırdamadığımı gördüklerinde ikisi de gözlerini devirdi.

''Gece, bir şey yapmayacağız odada sıkıldığını biliyoruz o yüzden şimdi hazırlan bi'an önce çıkalım, yoksa geç kalacağız ve ben geç kalmaktan nefret ederim. 2 dakikan var.'' Asrın başka bir şey söylemeden dışarı çıktığında Buray da onu takip etti. Elimdeki oyuncak ayıyı rasgele fırlatıp dolaptan elime ilk gelen kıyafeti aldım. Siyah paraşüt model bir pantolon ve üstünde kelebek deseni olan bir crop giydiğimde aynanın önünde hızlıca sade bir makyaj yaptım ve üzerime de deri bir ceket alıp koşar adımlarla odadan çıktım.

Dış kapının önünde beni bekleyen Asrın ve Buray'ı görmemle kaşlarım havalandı. İkisinin de üstünde siyah bir gömlek ve ona uygun siyah bir pantolon vardı. Asrın'ın üstünde aynı benimki gibi bir ceket vardı. Dışardan bakıldığında oldukça uyumlu görünüyorduk. Asrın'la gözlerimiz keşistiğinde beni baştan aşağı süzdü ve uzun, imalı bir ıslık çaldı.

''Vay,'' dedi a harfini uzatarak. ''Bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum kelebek.'' Asrın bir eliyle geçmem için reverans yaptığında kızarmış yanaklarımı gizlemeye çalışarak arabaya doğru yürümeye başladım.

''Siz geçin, benim ufacık bir işim var.'' Buray'ın sözleriyle Asrın kafasını salladığında kaşlarımı çatarak ikisine bakmaya başladım. ''Kurcalama kelebek, yürü.'' Kaşlarımı daha çok çatarak arabaya bindiğimde Buray arabayla pati atarak hızlıca uzaklaştı. Buray gidince Asrın da söylenerek arabaya bindi.

''Artist.'' Oda aynı Buray gibi pati çekerek gazı köklediğinde oturduğum koltuğa yapışırken ''Sanki sen farklısın.'' diye mırıldandım. Dediğim şeyle birlikte Asrın bana bakmadan güldü.

''Bende artistim ama benim yapabildiklerim onunkinden kat kat daha fazla güzelim.'' Ağzımın payını alıp yerime daha çok sindiğimde Asrın bir kez daha güldü. Birkaç saniye süren sessizlik Asrın'ın sözleriyle bozulduğunda gözlerim onu buldu.

''Telefonumdan Buray'la olan mesajlara girip gönderdiği konumu açar mısın?'' Kafamı sallayıp telefonuna uzandığımda önüme çıkan kilit ekranıyla birlikte telefonu Asrın'a çevirip şifresini girmesini bekledim.

''Şifresi 121103.'' dedi yola bakarak. Yüzümdeki afallamayla telefonu tekrar kendime çevirdiğimde Asrın kısa bir an bana baktı ve sırıtmaya başladı. Sessizlik tekrardan aramızda hüküm sürmeye başladığında bu sefer konuşan ben oldum.

''Bir anlamı var mı? Yani şifrenin.'' Asrın sorumdan keyif aldığını belli edercesine sırıttı. ''Evet var.''

''Özel değilse anlamı ne?'' Sırıtışı bu sefer çapkın bir hal aldığında kaşlarımı çattım. ''Benim için çok değerli olan birini hatırlatıyor bana.'' Dedikleriyle birlikte yüzüm düştüğünde bunu Asrın'a belli etmemeye çalışarak konuştum.

''Hmm anladım, eski sevgilin veya sevdiğin kızla felan mı ilgili?'' Asrın bana bakıp daha çok sırıtırken ben moral bozukluğuyla ağzından çıkacak herhangi bir kelimeyi bekliyordum.

''İkisi de değil.'' Sözleriyle afalladığımı görünce bu sefer dayanamayıp kısık bir sesle güldü.

''Nasıl? Kiminle ilgili peki?''

''Gelecekteki karımla ilgili.'' Yüzüm iyice düştüğünde anladığıma dair birkaç mırıltı çıkarıp önüme döndüm ve sessizce yolu seyretmeye başladım.

Ben sessizce yolu izlerken Asrın ara ara bana bakıyor ve sırıtıyordu. Sonunda sinirle ona döndüğümde dudağının kenarı tekrardan kıvrıldı. ''Neye gülüp duruyorsun ikide bir? Komik olan ne Karaca!''

Bu dediğimle birlikte gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığında elimi ona doğru savurdum.

''Buraya senin aptal aşkını dinlemeye gelmedim ben! Eğer aşk hayatın hakkında konuşacaksan indir beni Asrın!''

"Peki." Ben daha Asrın'ın dediklerinin şokunu atlatamadan Asrın arabayı sağa çekip durdurdu ve kapıların kilidini açtı.

"İn." Dehşetle ona döndüğümde gülmemek için yanaklarının içini ısırdığını gördüm.

"Ne?"

"Sen demedin mi "aşk hayatın hakkında konuşacaksan indir beni" diyen? İn hadi."

Afalladığımı anlamaması için hızlıca kendimi toparladım ve hiç istemesem de arabanın kapısını açıp dışarı çıktım. Asrın camdan bana bakıp güldüğünde ifadesiz bir şekilde suratına bakıyordum.

"Görüşürüz köylü güzeli." Gaza basıp uzaklaşırken bağırdı. "Ölürsen cesedini almaya gelmem!''

Dediği şeyle birlikte gözlerimi devirdim ve an be an uzaklaşmasını seyrettim. ''Ne diye konuşursun ki! Bırak ne bok yiyorsa yesin sanane! Al işte kaldık yolda.'' kendi kendimi azarlayarak ormana doğru yürümeye başladım. Bir süre sonra kaybolduğumu anladığımda derin bir nefes vererek rastgele bir ağacın altına oturdum.

''Sakin ol, alt tarafı vahşi hayvanların yaşadığı, neredeyse şehir büyüklüğündeki bir ormanda kayboldun. En fazla ne olabilir ki?'' Kendi söylediklerime kaşlarımı çattığımda elime değen şeyle gözlerim elimi buldu. Koluma doğru tırmanan yeşil bir yılanla göz göze geldiğimde çığlık atarak kolumu salladım ve yılanın düşmesini fırsat bilerek hızlıca kalkıp koşmaya başladım. Yılanın peşimden geldiğini görmemle daha çok hızlandım.

Yılan geliyor mu diye arkama baktığım sırada taşa takılıp düştüğümde acıyla bağırdım. Oyalanacak vaktim olmadığını bildiğim için ellerimi geriye doğru gitmeye başladım. Yılan sanki bu halime gülüyormuş gibi tısladığında gözyaşlarım kendini bırakmaya başladı. Sırtım ağaca denk geldiğinde ağlayarak ellerimle gözlerimi kapatıp kaderime teslim oldum. Ben gözlerimi kapattığımda gelen silah sesiyle birlikte gözlerimi daha çok sıktım.

Birinin tam yanıma geldiğini hissetmemle vücudum korkuyla titremeye başladı. Koluma sarılan elle birlikte kendimi kastığımda kulağıma dolan tanıdık sesle ellerimi gözlerimden çektim ve yanımdaki kişiye baktım.

''Sakin, ağlama bak buradayım. Hem, kaplanlar kimseyi yarı yolda bırakmaz.'' Asrın'ın sözleriyle daha çok ağlamaya başladığımda kısılan sesimle konuştum.

''Çok kötüsün.'' Ellerimle tekrar yüzümü kapattım ve ağlamaya devam ettim. Asrın sakince ellerimi yüzümden çektiğinde ağlayarak ona bakmaya başladım. ''Özür dilerim.''

Sözlerinden sonra sesli bir şekilde ağlamaya başlayarak boynuna sarıldım. ''Senin yüzünden.'' gözyaşlarımın arasından zar zor konuştum. ''Senden nefret ediyorum Asrın.'' Dediğime kendim bile inanmamıştım ama Asrın bir şey söylemedi.

Birkaç saniye sonra sustuğumda Asrın beni kendinden uzaklaştırdı ve kollarımı tuttu. ''Özür dilerim, barıştık mı?'' Kafamı 'evet' anlamında salladığımda Asrın oturduğu yerden kalktı ve elini uzatıp kalkmama yardım etti. O önde ben arkasında yürümeye başladığımızda fark ettiğim gerçekle kalbim hızlanmaya başladı.

Asrın Karaca şu anda benim elimi tutuyordu. Hem de hiç bırakmayacakmış gibi.

Ben kendi kendime hayaller kurarak yürümeye devam ettiğimde Asrın kısa bir süre durdu ve bana baktı. Anında kızaran yüzümü gizlemek için kafamı eğdiğimde güldü. ''Gece, doğum tarihin ne?''

''12 Kasım 2003.'' Kaşlarımı çatarak devam ettim. ''Neden sordun?'' Asrın bir kez daha bana bakıp güldü. ''Hiç, merak ettim sadece.''

Tekrardan önüne dönüp yürümeye başladığında kafam allak bullak olmuş bir şekilde Asrın'ı takip etmeye başladım. Birkaç dakika sonra Asrın'ın durduğunu sırtına çarparak anladım. Kafamı yerden kaldırıp geldiğimiz yere bakınca gözlerim doldu. Ormanın en tepesinde, manzaranın şahane olduğu bir yerde bir masa ve 3 sandalye vardı. Gözlerimin dolmasına neden olan şey ise masanın üstündeki hediyeler ve doğum günü pastasıydı.

''Doğum günümdü.'' diye mırıldandım kendi kendime. ''Bugün benim doğum günümdü.''

Sol tarafımdan gelen sese doğru döndüğümde Buray'la karşılaştım. ''Doğum günün kutlu olsun küçük kelebek. Nice mutlu yıllara.''

Omuzumda hissettiğim ellerle bu kez de bakışlarımı arkamda duran Asrın'a çevirdim. ''Doğum günün kutlu olsun güzelim. İyiki doğdun.''

Gözlerim dolu doluya olduğunda Asrın'a sıkıca sarıldım. ''Teşekkür ederim.'' Asrın'dan ayrılıp bu kez de Buray'a sarıldım. ''İyiki varsınız.''

_______________________________

Kapının kırılırcasına açılmasıyla ikimizin de bakışları kapıya dönerken Güneş'in bembeyaz olan yüzüyle göz göze geldim. Güneş'i görmemle hemen ayaklanıp yanına koştum.

''Güneş ne oldu iyi misin! Aypare nerde?'' Telaşlı sorumla birlikte Güneş çaresizce suratıma baktığında kafamı 'olamaz' dercesine iki yana salladım. ''Engel olmaya çalıştım yemin ederim. Ama Akgün'ün adamları çok fazlalardı ve-'' demişti ki elimle onu durdurdum. Başıma giren ağrıyla sendelediğimde Buray bana doğru atıldı ama onu da durdurdum.

''Nerede olabilirler biliyor musun?'' Buray'ın Güneş'e sorduğu soruyla birlikte Güneş'e fırsat vermeden konuştum. ''Dağ evine giden yolda eski bir depo var. Oradalar.''

Buray dehşetle yüzüme baktı. ''Nasıl bu kadar eminsin? Ya tuzaksa.''

''Tuzak zaten, ve biz bunu bile bile kardeşimi almaya gideceğiz.'' Bu kez soruyu soran Güneş'ti. ''Peki senin geleceğini nereden biliyor?''

''Çünkü beni tanıyor.'' Daha fazla konuşmalarına izin vermeden benim için getirdikleri kıyafetleri alıp odadaki tuvalete girdim ve hızlıca üzerimi değiştirdim. Omuzumda biten saçlarımı da tel tokayla önüme gelmeyecek şekilde tutturduğumda tuvaletten çıktım ve onları beklemeden aşağı inmeye başladım.

''Gece bir sakin ol, mantıklı düşünemiyorsun. Hem Aypare Akgün'ün kızı belki de değiş-'' diyordu ki Güneş'in sözünü sertçe kesip üzerine yürüdüm.

''Hiç bir bok bildiğin yok sarışın. O yüzden o çeneni kapat ve yürü.'' Güneş'in afallayan yüzü içimde bir şeylere zevk vermişti. İnsanların benden korkması içimde tuhaf ama hoş bir his bırakmıştı sanki.

Birkaç saniye sonra arabaya binip yola çıktığımızda bir yandan Aypare'yi düşünüyor, bir yandan da plan yapıyordum. ''Deponun on ayrı girişi var. Buray, senle ben Aypare'yi almak için gidiyoruz, Güneş sen de deponun en tenha çıkışında bekliyorsun. Eğer olur da çatışmaya girersek Aypare'yi alıp çıkacaksın duydun mu.''

Güneş yüzünü buruşturup ''Ama-'' diye itiraz ediyordu ki sözünü kestim. ''Aypare'yi alıp çıkacaksın. Kimse sana kahramanlık yap demiyor. Senden bir şey rica etmiyorum, alenen emir veriyorum Güneş. O yüzden dediğimi yap.''

Güneş susup yerine sindiğinde Buray'a döndüm. ''Sağa çek, buradan sonrasını yürüyeceğiz. Diğer türlü dikkat çekeriz.''

''Bazen sana bakınca abimi görüyorum Gece.'' dedikleri yüreğimi acıtsa da başımı dikleştirip torpidodaki silahları aldım. ''Bende bazen sana bakınca abini görüyorum.''

Arabayı açık bir düzlüğe çekip yürümeye başladığımızda bir yandan da silahlarımızın ucuna taktığımız susturucuyla Akgün'ün adamlarını vuruyorduk.

''Ayrıl Güneş. Bundan sonrası bizim.'' Güneş tam gitmeye yelteniyordu ki onu durdurdum. ''Bu arada, dediklerim dışında nefes dahi alırsan bunu sana ödetirim Bilgin.'' Güneş'in gözlerindeki korkuyu gördüğümde önüme döndüm ve yürümeye başladım.

Deponun eski ve gıcırtılı kapısından içeri girdiğimizde birinin bağırdığını duydum. ''Abla!'' Aypare'yi görmemle birlikte bütün vücudum kasıldı. Akgün piçi, kardeşimi sanki bir hayvanmış gibi küçücük demir bir kafese koymuştu.

''Sikerim lan belanı orospu çocuğu! Hayvan mı besliyorsun lan!'' Sözlerimle birlikte babamın iğrenç kahkahası kulaklarıma dolduğunda yüzümü buruşturdum.

''Vay'' dedi a harfini uzatarak. ''Benim biricik kızım da buradaymış meğer.'' Eskisinden daha duygusuz bir kahkaha attı.

''Kardeşimi geri ver Akgün.'' Sinirle ona doğru ateş ettiğimde kurşun omzunu sıyırıp geçti. Bu yaptığımla birlikte birden deponun her yerinden çelik yelek giymiş birsürü koruma çıkıp bize ateş etmeye başladığında küfür ederek rastgele bir duvarın arkasına saklandım.

Gözlerim Aypare'yi bulduğunda Güneş'in gizlice demir kafesi açmaya çalıştığını gördüm. Onlara yardımcı olmak için kendimi hedef haline getirdiğimde Buray bunu fırsat bilerek korumaları tek tek indirmeye başladı. Güneş Aypare'yi çıkarıdığında Akgün'ün bağırmasıyla bütün hedef Aypare ve Güneş olmuştu. ''Nereye böyle? Daha karpuz kesecektik.''

Buray'la birlikte hızlıca Ayparegilin yanına gittiğimizde dört yanımızı da korumalar sardı. ''Kızımı vermezseniz hepinizin beynini dağıtırım! Söylesenize şu anda kim bana engel olabilir?''

Akgün'ün sözleriyle birlikte uzaktan gelen şarkı sesini duymamla gözlerim doldu. Şarkı sesi gittikçe yaklaşırken içimden bunun bir rüya olmaması için binlerce kez dua ediyordum. Şarkının sözleri her saniye daha da netleşirken gözyaşlarım bir bir akmaya başladı.

''Çıktım bi'sürü savaştan,

Aldım gücümü hep aştan,

O kadar kurşuna kalbim sağ,

EvelAllah dağ gibiyim dağ.'' Kafayı yemiş gibi gülmeye başladığımda Akgün dehşetle suratıma baktı.

''Gel yanıma yavaştan,

Çöz beni en baştan,

Tahtımı kendim yaptım ben,

Ne anadan kalma ne babadan.'' Siyah Range Rover'ın depodan içeri girmesiyle bütün heybetiyle Asrın Karaca'yı gördüm.

Asrın Karaca ölmemişti, Kaplan bütün heybetiyle karşımdaydı.

''Uyamam ki hiçbir kurala,

Sığmam asla dört duvara,

Zaten şu hayat dediğin şey,

Benzer hileli kumara!'' Asrın'ın şarkıya eşlik etmesiyle gülerek Asrın'a baktım. ''Yaşıyorsun!'' Şarkı nakarata girdiğinde Asrın güldü.

''Bu gece benim her yerde patron!

Ne klişe severim ne de şablon,

Beni kimseyle karıştırma,

Rahatsız ettiysek pardon.'' Asrın şarkının sesini kısıp konuşmaya başladığında ben hala ona bakıyordum. ''Bizim peder de buradaymış. Naber Akgün? Özledin mi beni?''

Gözlerim kısa bir an Akgün'e kaydığında suratının bembeyaz olduğunu gördüm. Sonrasında hızlıca kendini toparladı ve adamlarına bağırmaya başladı. ''Ne halta yarıyorsunuz! Sıkın hepsinin kafasına!''

Asrın kafasını iki yana sallayarak güldüğünde cebinden çıkardığı küçük kumandadan bir tuşa bastı ve birden bütün korumalar acıyla yere düştü. Asrın Karaca az önce korumalara elektrik vermişti. Akgün dehşetle bir Asrın'a bir korumalarına bakarken Asrın sırıtarak arabadan indi ve Akgün'e doğru mırıldanarak yürümeye başladı.

''Eski minder, yüzünü göster. Göstermezsen bir şey söyle. Öldüreyim mi? Yaşatayım mı? Yoksa işkence edip süründüreyim mi? Hangisi?'' Gözleri beni bulduğunda tebessüm etti.

''Güzelim seç birini hadi.'' Zar zor kendime geldiğimde konuştum. ''Öl-öldür.'' Tekrardan Akgün'e döndü. ''Kusura bakma ben hanımcı bir erkeğim. Karım ne derse o olur.'' Asrın hiç düşünmeden Akgün'ün kafasına sıkarken ben şaşkınca ona bakıyordum.

İşini bitirip yanımıza geldiğinde sarılmak için kollarını açsa da suratına okkalı bir tokat indirdim. ''Pislik!'' kontrolümü kaybetmiş gibi bağırıyor bir yandan da Asrın'a vuruyordum.

''Aptal gerizekalı! Ölme demedim mi ben sana! Siktir git Asrın!'' Asrın bu yaptıklarımla gülmemek için yanağını ısırdığında yüzüne bu kez de yumruk attım.

''Gülüp durma!''

''Gece, güzelim biraz sakin mi olsa-'' diyordu ki adeta kükrememle susmak zorunda kaldı. Birkaç saniye sonra sakinleştiğimde sıkıca Asrın'a sarıldım. ''Ölmedin değil mi?''

''Ölmedim güzelim, kaplanlar ölmez.''

Asrın benden ayrılıp Buray'ın yanına gittiğinde bir posta da Buray'dan dayak yedi. ''Oğlum abim olsan sesim çıkmayacak amına koyayım. Abinim lan ben senin!''

''Kes lan sesini! Öldün diye ne hale geldim farkında mısın sen hayvan herif!'' Asrın güldüğünde Buray bir kez daha vurdu. ''Gel buraya hayvan.'' Buray da Asrın'a sarılınca Asrın bu kez de Aypare'nin yanına gitti.

''Asrın abi küstüm ben seninle, konuşmuyorum.'' Asrın 'al işte, iyi bok yediniz' dermiş gibi bize baktığında hepimiz güldük. ''Abicim benimle barışırsan sana kardeş yaparız.'' Aypare gülerek Asrın'a sarıldığında ben dehşetle Asrın'a bakıyordum.

''Unut bunu.'' Asrın dediklerime gülmekle yetindiğinde hepimiz birlikte eve doğru yola çıktık. ''Ama sen ölmüştün, ben senin cesedine sarıldım, sen ne nasıl?'' kafama yeni dank eden soruları bir bir sıraladığımda Asrın çaresizce bana baktı.

''Ateş güzelim çok yorgunum, sonra konuşsak?'' Kafamı tamam anlamında salladım. Asrın'ın arabayı durdurmasıyla eve geldiğimizi anlamam bir oldu. Hiç kimse tek kelime etmeden odalara dağıldığında ben sıkıca Asrın'a sokuldum ve hastası olduğum kokusunu içime çektim.

''Öldüm sandım, bana ne yaptın bilmiyorum ama sensiz yaşayamıyorum Kaplan.''

''Sana aşığım ateş kelebeğim, sana bir şey olursa ölürüm. Ve bu dünyayı da beraberinde yok ederim.''

20. Bölümün Sonu

Övgüye gerek yok biliyorum çok güzel bir yazarım..

Okulların açılması yüzünden bölümler artık 2 haftada bir gelecektir inanın bunu bende istemiyorum ama mecbur kalıyorum maalesef:(

Asrın Karaca geri döndü desenize...Bu arada sizce Gece Kelebeği bastırılmalı mı?

Sınır: 160 oy 800 yorum

Hem wattpad'den hem de Instagram'dan takip etmeyi unutmayınnn

Gelecek bölümde görüşmek üzere kumral kaplanın ateş güzelleri...





Continue Reading

You'll Also Like

2M 73K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
487 50 3
Bir doktor. Onda ne ararsanız bulabilirsiniz. Kötü anlamda.. Uyuşturucu, alkol, sigara.. Bir üniversite öğrencisi. Onda hiçbir şey yok. Her anlamda. ...
928K 64.7K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
2.1K 154 3
Özenle seçilen kuzgun timi... Time alınacak olan iki üsteğmen... Karargahın irtibatı iki gün önce kaybettiği Üsteğmen Nil Darıca'nın başına ne geldi...