Dragon's Ashes | HOTD

By larathecult

1.8K 147 406

Kral Jaehaerys'in vârisi olarak seçebileceği üç oğlu vardı. Adil Aemon. Cesur Baelon. Zalim Maegor. Kanlarını... More

【the fire, the blood, the ashes】
⤷01. dragonstone, aemon's house
⤷02. red keep, baelon's house
⤷03. harrenhal, maegor's house
⤷05. attact to cruel's family
⤷06. hugs, memories and early gifts (just for one)
⤷07. dragons around the table
⤷08. godswood

⤷04. sea snake and velaryons

99 10 30
By larathecult

KARASU KÖRFEZİ.

Deniz Yılanı'na ait ihtişamlı geminin bayrak direğinde, Velaryon hanesinin bir deniz atı ile simgelenmiş mavi ve beyaz renkli bayrağı dalgalanıyordu. Onları takip eden iki gemiyle birlikte Karasu Körfezi'nde yol almaktalardı.

Hava açık, deniz duruydu bugün.

Ejderhalar heyecanla kükrüyordu.

Velaryon denizcilerinin mistik şarkısı, gökyüzü boyunca süzülen üç yetişkin ejderhanın ihtişam dolu varlıklarına eşlik ediyordu. Prenseslerin Meleys'i ve Moon Dancer'ı, binicileri gibi gün ışığı altında kanatlarını ahenkle açıp güzelliklerini denize yansıtırken; Grey Ghost, yani babaları Prens Aemon'un kendisi kadar soluk benizli olan sessiz ejderhası en yüksekten uçmaktaydı ve seyrek bulutların arasında bir hayalet gibiydi.

Güvertede bulunan Aemon Targaryen daima başını yukarıya çevirir ve eski dostu, daimi sırdaşı olan Grey Ghost'u izlerken gülümserdi. Yanında biricik karısı Leydi Jocelyn Baratheon vardı. Siyah saçlı kadın, gökyüzünü izleyen kocasının elini tutmakta ve uzun bir aradan sonra ailecek yolculuğa çıkma şansı elde ettiklerini düşünerek aklına gelen kötü ihtimalleri kabul etmemek için çaba göstermekteydi. Sessizlerdi. Aemon ile birlikte iken, sessizlik tıpkı huzur gibi çevrelerini sarardı. Jocelyn Baratheon buna alışmıştı. Aemon için bitmeyen aşkının içinde, onunla el ele iken duyduğu huzurun büyük etkisi vardı. Denizin taze kokusu burunları için bir ferahlık yarattı. Soludular ve güvertede koşturan denizciler onları rahatsız etmemek için bağırmaya ara vermişken, geminin altında köpüren dalgaların sesini dinlediler.

"Rhaenys epey heyecanlı." dedi Leydi Jocelyn. Çenesini kocasının omzuna yaslamıştı ve gözleriyle, dümendeki Lord Corlys Velaryon'un yanı başında mutlulukla gülümseyen büyük kızını işaret ediyordu.

Prens Aemon da o tarafa doğru baktı.

"Böyle hızlı büyümeleri çok üzücü." diye devam etti kadın. Sıkıntıyla iç çekti. Uzun siyah saçları rüzgardan dolayı hafifçe uçuşuyordu. "Yakında kendi ailesini kurup gerçekten büyük bir kız olacak."

"Rhaenys hep büyük bir kızdı zaten."

"Akıllı bir çocuk yetiştirdik."

"Beni endişe etmekten hep kurtardı." Prens Aemon, gözlerini büyük kızını izlemekten çekip yeniden gökyüzüne döndü. Ejderhalar dans ediyordu.

"Bu yüzden ona güveniyorum. Seçimi için de kararları için de daima destek olacağım ona. Nişanlısını doğru seçti. Eğitimini doğru aldı. Cesareti benden bile fazla."

"Özelliklerini senden aldı." diyerek sahi bir hatırlatma yapmıştı Jocelyn.

"Aslında sana daha çok benziyor."

"Baratheon cesaretine sahip olduğu konusunda hemfikiriz, aşkım." dedi ve kocası Aemon ile birlikte gülerek sohbetine devam etti Leydi Jocelyn. "Ama kızımız ejderhanın gözlerine sahip. Şimdi onu denizle bir araya getiriyor. Vârisin olmak için harika bir güce ulaşmak üzere."

Prens Aemon, düşünceli bir şekilde başını salladı. Driftmark'ın lordunu damadı olarak alması, hem ailesine hem de kızı Rhaenys'e büyük bir güç sağlardı. Tabi ki kızını politik açıdan doğru bir evlilik yapması için zorla nişanlamamıştı. Kızları, Aemon'un en değerlileriydi. Onları mutlu etmeyen hiçbir şeyi onaylamazdı. Bu evlilik de Prenses Rhaenys'in isteği ile olacaktı. Genç kız hem kalbini dinlemiş, hemde şanslı ki güçlü bir evlilik talep etmişti.

"Kalbini saran sıkıntıyı keşke söküp alabilsem, aşkım. Huzursuz olmanı hiç sevmiyorum." Leydi Jocelyn, elini Aemon'un göğsüne koyup kalbindeki dengesiz atışları dindirmeye, ona bir nebze de olsa huzur sağlamaya çalıştı. Ve her zaman başarılı olurdu. Aemon, göğsünde duran karısının elini tutup ciğerlerini taze havayla doldurmuştu. Jocelyn'in sümbül kokusu, prensin her daim sakinliği olurdu.

"Babamı düşünüyorum." dedi Aemon. Gümüş-beyaz kirpikleri ağır ağır inip kalkıyordu. Denizi izlerken geçmişini de hatırlıyor gibi dalgındı. "Jaehaerys diyarı bir arada tutan bilgedir. Kimse onun ölümüne hazır değil, Jocelyn."

"Düşündüğün diyar değil ama."

"Evet, aslında..." Prens Aemon, buruk gülümsemesini gösterdi. Düşüncesini kâbusu olarak görüyordu. "O ölürse, benden de bir şeyler gider diye korku duyuyorum. Annem hep Jaehaerys'in daha dingin bir kopyası olduğumdan bahsederdi. Her şeyi ondan öğrendim. Aklım onunkiyle bir çalışıyor. Şimdi onu kaybedersem, ne yapacağımı hiç bilmiyorum."

"Annenin yazdıklarını hatırla. Umudu bitmiş değildi. Bu yüzden eve aceleyle dönüyoruz, unuttun mu? Jaehaerys'in uyandığı anda yanında olmak için."

"Annem sadece korktuğu zaman bu kadar aceleci davranır, Joce."

Aemon haklıydı ve karısı da bunu çok iyi biliyordu. İyimser olmak, kocasını bunaltan düşünceleri uzaklaştırmakla uğraşıyor olsa bile Leydi Jocelyn'in de ifadesi dingin bir hâl almaya yakındı.

"Onu son kez görmemizi istiyor." diye ekledi Prens Aemon, huzursuz sözleri son kez dilinden döküldüğü için derin nefes almayı yeni hak etmiş gibi içten bir şekilde soludu havayı.

"Yabancı umutsuzluktan beslenmeyi sever, Aemon. Ona bu şansı verme."

Aemon, sahip olduğu kadından dolayı şanslı bir adamdı. Jocelyn'e olan güzel bakışı, tanıştıkları ilk günde nasıl ise hâlâ aynıydı. Aşk, tutku ve hayranlık... Aemon yıllar önce genç bir çocukken, annesine, aşık olduğunu söylediği ve o güzel kızı almak için tüm evini ayağa kaldırdığı zamanlara ait kalacaktı her ne kadar vakit geçerse geçsin. Karısı daima onu mest eden genç kız olacak, Aemon da onun soluk ejderhası olup koruyacaktı karısı gibi güzel doğmuş kızlarını. Jocelyn onun gibi umutsuz hissetmesin diye gülümsedi adil prens ve kolunu karısının beline sardı. Gemi denizcilerin şarkısı ile yeniden büyük bir gürültüyle dolarken, ikisi güverte kenarına giderek berrak denizi seyir etmeye devam etmişlerdi.

Kaptan gemisini takip eden diğer iki gemiden biri, Deniz Yılanı'nın ikinci erkek kardeşi Sör Vaemond Velaryon komutasında denizi aşıyordu. Agresif ve işine bağlı yönüyle bilinen denizci adamın komuta ettiği gemide şarkılar ile birlikte yelkenleri açan adamların gür bağırışları da yankılanıyordu tüm deniz semalarında. Onlarla bir hizada seyir eden üçüncü gemi ise ciddiyete sahip olamayacak kadar genç yüzlerle doluydu. Üçüncü gemi, Corlys'in genç erkek kardeşi Sör Aethan Velaryon'un emrindeydi.

Aethan, çevik ve yarı yarıya muzip bir gençti. On sekizinci yaşını kutlamış ve ağabeyi tarafından, kendini denizdeki görevlerinde kanıtladığı için bir gemi komutasını almaya hak kazanmıştı. O, Driftmark'ın gördüğü en yakışıklı ve eğlenceye düşkün Velaryon'u sayılırdı. Başarılı bir şövalyeydi, denizde üstün yetenekleri ortaya çıkardı ve Braavos seyahatinde tüm mürettebatı korsan saldırısından kurtararak Corlys kadar ün kazanmış olabilirdi ancak Aethan, biraz sorunluydu. Onun hareketlerini okuyabilen yaşlılar adına en azından. Driftmark üstadına göre, Aethan pek erkeklik sahibi değildi. Kadınlarla içli dışlı olmaz, gününü pasaklı erkeklerle geçirip onlarla samimiyet kurardı. Ve birde çapkın Orys Storm vardı elbette.

Aethan'ın en sevdiği, şimşek şövalyesi Orys.

"Deli mi bunlar!?" diye soru sorduğu esnada, Prenses Aenora, yelken ipleri ile neredeyse gösteri yapan oğlanları izliyor ve gülüyordu. Başını yukarıya çevirmekten boynu ağrımıştı ancak onları izlemekten de vazgeçemiyordu.

"Yelken iplerini herkes gibi gerebilme becerileri yok ne yazık ki." dedi Leydi Daenaera.

Üçüncü gemide cümbüş vardı. Orys Storm'un güneş altında turuncu ve kahverengi parlayan saçları, aşağı doğru salınırken uçuşuyordu. Aethan Velaryon onun peşindeydi. Yelkenleri rüzgara karşı geriyorlardı ama klâsik denizciler gibi güvertede halatları hep bir elden tutup çekmek yerine direğe tırmanmışlardı. Farklı direklere iki haylaz oğlan gibi tırmanan Aethan ve Orys; tutuldukları yelken halatı ile bir anda kendilerini boşluğa bırakmışlar, kuşlar gibi birbirlerine doğru uçarak havada beşlik çakmışlar ve yine iki zıt yöne doğru savrularak aşağıya doğru inişlerine hız kesmeden devam etme işini, denizcilerin şarkısına bağırarak, eşlik ederek sürdürmüşlerdi. Gümüş Velaryon ile Boremund Baratheon'un kızıl-kahve piçinin dostluğu, her daim gözlerin onlara çevrilmesini sağlardı. Dostluktan fazlası oluşunu ise sadece yalnız kaldıkları odaların duvarlarına sormak yeterli olurdu. Neyse ki dilleri yoktu duvarların. Olsaydı, Sör Aethan Velaryon saygınlığını yitirebilirdi.

"Gittikleri her limanda hanımların kalbini kolayca çeldiklerine eminim."

Prenses Aenora, nihayet güverteye inmeyi başaran iki genç adama elini sallayıp onlardan da flörtöz bir göz kırpma aldıktan sonra Daenaera'nın keyifli sohbetine geri dönmüştü.

"Hanımların şansı hiç olmadı." diyen Leydi Daenaera, ağabeyi yerine gemi dümenini kontrol ediyordu.

"Nasıl yani?"

"Birbirleriyle daha ilgililer."

"Yani durumları o kadar belirgin mi?"

"Erkekleri anlayabilmek ustalık işi gibi geliyor bana. Kafamı yormaya değmezler, prenses."

Aenora, cilveli gülüşlerinden birini sergilemişti. "Sen de, canım!" deyip abarttığını söyledi. "Erkekler o kadar da karmaşık değiller. En azından biz kadınlar kadar değillerdir herhalde."

"En son bir birahanede karşılaştığım ve ayaklarıma kapanıp evlenmek için bana yalvaran şövalye birkaç saatin sonunda ne yaptı, biliyor musun?"

Aenora merakla yanıtı bekledi.

"Ona düşüneceğimi söylediğim için bunu evet olarak anladı ve fahişelerle kutlama yaptı."

"Ertesi sabah hayır yanıtını ona nasıl anlattın peki?"

"Burnunu kırarak." dedi Daenaera.

Prensesin kahkahası dümen başından güverteye kadar duyulduğunda, onun için birbirini öldürecek genç denizci erkeklerinin dikkati dağılmıştı. Moon Dancer'ın binicisi Aenora'nın zarif ve cazibeli hareketleri meşhurdu. İster istemez, onu bir kere bile görmüş her erkek için müstehcen rüyalara sebep olabiliyordu. Güvertedeki denizcilere ilgi göstermeden, yeni arkadaşlarının sohbetinden uzaklaşmadı Aenora.

"Doğru yumruk atmayı bana da öğret, Daenaera. Lütfen! Ellerimin tehlikeli olmasını istiyorum."

"Daenaera yumruk atmayı benden öğrendi, prenses." dedi Leydi Baela.

Güverteye çıkan merdivende görülen Leydi Baela Velaryon, Daenaera'nın ikiz kardeşiydi. On altı yaşındaki ikiz kızlar, hangisinin daha büyük olduğu konusunda zaman zaman tartışmalar yaşardı ama ağabeyleri Lord Corlys'in onaylaması ile ilk doğanın Baela oluşu kanıtlanmıştı. Huyları da görünüşleri de bir elmanın iki yarısı gibiydi. Uzun gümüş-beyaz saçları ve deniz yeşiline benzeyen gözleri Baela ve Daenaera'yı diyarın en güzel kızlarından yapardı. Deniz Yılanı'nın kız kardeşleri olmak da büyük bir ayrıcalıktı. Kızlar, kalede kös kös oturan leydilerden farklılardı. Denizde büyümüşlerdi. Davetler ya da düğünler dışında, elbise yerine daima denizci pantolonları ve gömlek giyer, saçlarını örer ve erkekler gibi rahat davranırlardı. Aenora bundan birkaç ay önce, Baela'nın kızlarla pek yakın olduğunu işitmişti. Meraklandı yine.

"Öyleyse bana sen öğret." dedi.

"Bilemiyorum." Baela, kurnaz gülüşü ile Aenora'nın dibinde durdu. Deniz mavisi ve altın-yeşil boncuklu ceketi göz alıcıydı. İkiz kardeşiyle dümenin başına geçmişti. "Size en iyi yumruk sırrımı öğretirsem, bunu ağabeyimin üzerinde kullanmama sözünü verir misiniz, prenses?"

Prenses Aenora, muzipçe, başını iki yana salladı. "Vaemond benden her yedilerin gününde kaçmayı bilmeli, Leydi Baela."

"O zaman kesinlikle öğreteceğim!"

Baela ve Aenora, onları biraz geçmiş olan Vaemond'un gemisine bakarak gülüyorlardı. Çabuk kaynaşmış olmak iki taraf için de güzeldi. Aenora, Lord Corlys'in ailesini neden daha önceden tanıma girişiminde bulunmadığını da düşünüyordu. Arada sırada inatçılığa mola vermesi gerekiyordu.

"Ağabeyim ile alay etmeyin."

Daenaera'nın korumacı tepkisi, Sör Vaemond'un ciddi yönüyle alay eden iki genç kızı susturmamıştı.

"İyi ki Vaemond sana dümeni tutma iznini verdi, Dae. Aman ne büyük bir lütuf!" dedikten sonra dümene hiçbir izin almadan dokunduğunu, dümeni tutmaya devam ederek belirtti Baela.

"Sana izin vermediler diye kızıyorsun ama. Limanda suratın beş karış asıktı. Ne çabuk unuttun?"

"Çünkü Vaemond bana sorumsuz bir denizci olduğumu söyledi!"

"Yelken halatlarını bağlamayı unutup bir de güverteye yağ dökmüştün! Ne yapsaydı? Kaç kişi yaralandı haberin var mı?"

"Çok abartıyorsunuz!"

"Bence sen işini çok hafife alıyorsun!"

Aenora, denizci kızların denizle ve gemilerle alâkalı tartışmasına kulak vermeye çalışırken zorlanıyordu. Ne güverteyle ne de yelkenlerle pek ilgili değildi. Bir ejderha binicisiydi. Onun ilgi alanı bulutlar, rüzgar ve ejderhası olurdu anca. Ayrıca, balık yemekten de nefret ederdi. Şimdi hatırlamıştı! Velaryon'lar ile deniz koktukları için en başta samimi olmak istememişti. Kokuyu hâlâ sevmiyordu ama Antik Valyria'dan gelen akrabalıkları epey değerliydi onun için. Her ne kadar Lord Corlys, ablasını alacak olsa bile Prenses Aenora yeni kurduğu dostluk durumunu bahane edip istediği gibi Driftmark'a ablasını ziyaret etmeye gidebilir ve Corlys'in kalesini adama dar edebilirdi.

"Aptalca tartışmalarımızla prensesin de canını sıkıyoruz, Baela. Tamam bu kadar yeterli." dedi Daenaera. Dümen onun ince parmakları tarafından çok hafifçe döndürülürken, ikizi Baela da abarttıklarını kabul etmiş sayılırdı.

"Aslında Ejderha Kayası'nda genelde yalnız kaldığım için ufak tartışmanız beni bir hayli keyiflendirdi." diyerek ufak beyaz bir yalanla leydileri rahat ettirmişti Aenora.

"Rhaenys, Driftmark'a gelince daha da yalnız kalacaksınız o hâlde."

"Malesef öyle, Leydi Baela."

"Hatırladığım kadarıyla size de bir Velaryon'un evlilik teklifi etmekle ilgili düşünceleri vardı, prenses."

Daenaera'nın sorusuna karşılık keyfi hiç bozulmayan Aenora, aksine epey kurnaz bir tebessümle yanıt vermişti. "Sizi görünce benim de kafam biraz karıştı aslında." deyip kızları da ister istemez heyecanlandırmıştı. "Ben de böyle rahat ve maceralı günler geçirip eğleneceksem Vaemond'u düşünmeye başlayabilirim. Ne dersiniz?"

"Bu dediklerini ona söylersem ertesi gün kapında belirir, dizlerinin üstüne çöker ve resmi bir görev veriyormuş gibi senden karısı olmanı ister." dedi Baela. Ağabeyinin yüz şeklini taklit ettiğinde ise üç genç kızın kahkahası, yine birilerinin dedikodusunu yapıp alay ettiklerini yeterince belli etmişti.

Moon Dancer'ın kükremesi de tıpkı binicisinin kahkahası gibi neşeliydi.

Başkentin limanına Prens Aemon ile ailesini götüren gemilerin yelkenleri, onlara selam verir gibi esen rüzgârın desteğiyle, deniz yolunu hızla aşıyor ve dalgaları köpürtüyordu. Kaptan gemisinin dümeninde bulunan Deniz Yılanı lakaplı Lord Corlys Velaryon'a sevgili nişanlısı Rhaenys Targaryen eşlik etmekteydi. Başkentin limanına az kalmıştı. Denizdeki tanrı, Corlys'in rotasını daima doğru tutardı. Adamın gözleri, belki de bu yüzden karşısında değil de yanındaki Rhaenys'in meraklı ifadesinde takılı kalmıştı. Nişanlısının bitmek bilmeyen bir öğrenme isteğini taşıyor olması, Corlys'in ona dair en sevdiği özelliklerden biriydi. Rhaenys ise adamın yanında daima özgürlüğü hissederdi. Evindeki sükuneti ona her daim sunuyordu Deniz Yılanı.

Birbirlerini tamamlıyorlardı.

"Siren, düğün günümüze kadar hazır olur mu?"

"İtinayla tamamlanmasını sağlamak benim görevim, sevgilim." dedi Lord Corlys Velaryon. Dümeni tutan elinin üzerinde, Rhaenys'in nazik eli vardı. Kızın taze sümbül kokusu ise rüzgâr yardımı ile etrafa yayılıyordu.

"Özel güvertemiz bana anlattığın gibi olmalı. Hayalini çoktan kurdum bile."

Corlys gülerek başını sallıyordu.

"Bana gülme, Corlys!" demişti ancak Rhaenys'in dudakları gülmek adına geriliyordu. Şımarık bir yapısı yoktu, genelde o işi kız kardeşine bırakmıştı ve babasının yanında, onun gibi her daim ciddi dururdu. Ancak nişanlısı Corlys, Rhaenys'e kendini bazen batı diyarının tanrıçası gibi hissettirir ve kızı hep şımartırdı. Prenses bundan oldukça memnundu.

"Özel güvertemiz hakkında ben de hayaller kurdum. Ondan gülüyorum."

Rhaenys onun yüzünde kaçamak bir ifade görünce ne demek istediğinden emin olmuştu. Dirseği ile adama hafif bir şekilde, yalandan vurdu ve Corlys tarafından bir öpücüğe layık görülen elini ondan ayırmadı.

"Balayı konusunda hevesli oluşunu biraz saklamaya çalış. Diyardan hiç haberin yok tabi. Seni deniz adamı!"

"Siren bizi hepsinden saklayabilir."

Prenses Rhaenys, içten bir onaylama ile başını sallamıştı ve gülümsemişti. Siren, bir gemiydi. Corlys Velaryon'un, nişanlanırken, Rhaenys'e söz verdiği; sadece onlara ve kuracakları ailelere ait olacak özel bir gemi olmalıydı ve ismini Rhaenys seçmişti. Özel güverte kaptana ve karısına aitti. Rhaenys'in isteği, balayını o gemide geçirmekti. Uçsuz bucaksız denizlerde, Meleys'in koruması ile dolaşmak istiyordu.

"Beni onunla Braavos'a götürecektin."

"Hâlâ aklımda."

"Tarihini biraz erkene alabilir miyiz peki?" Rhaenys sorarken, güzel mor gözlerini beklentiyle açmıştı.

"Acelenin bir nedeni var mı?"

"Düğünümüz yaklaşıyor, Corlys. Ben düşündüm ki, gemi hazır olsa ve bizi balayımız için Braavos'a götürse... Ne dersin?"

"Braavos balayı için uygun bir yer sayılmaz." dedi Lord Corlys. Hevesi kaçmasın istiyordu ama Rhaenys'in Essos'a dair pek tecrübesi de yoktu. Yani, öyle sanıyordu. Fakat Rhaenys gitmemiş olsa bile mutlaka edinecek bilgiler bulurdu.

"Hangi açıdan? Orada ejderhaları sevmediklerinden mi bahsediyorsun sevgilim yoksa gençlik maceralarınla alâkalı çekincelerin mi var?"

Lord Corlys yakalandığını biliyordu. "Sanırım her ikisi de." dedi itirafına bahaneleri eklemeden. Rhaenys ona gözlerini kısarak bakıyordu yalandan.

"Westeros'un en akıllı denizcisiyle bir aile kurmak üzereyim. Tabi ki her şey hakkında bilgi topladım. Braavos'u da biliyorum. Neyse ki tanışmamıştık."

Rhaenys henüz genç bir kızdı ancak nişanlısı Lord Corlys Velaryon, otuz yaşındaydı. Bu yaşına kadar evliliğe dair hiçbir çaba göstermemişti. Tek sebebi, işiydi. Zekâsını ticaret, deniz yolu ve filo kurmaya adadığı için hiç kendine eş alma vaktini bulamamıştı. Bu gecikmeye minnettardı. Eğer daha önce bir eş seçip evlenmiş olsaydı asla Rhaenys'in sevgisine layık bir adama dönüşememiş olurdu. Prensesi ilk kez gördüğü andan beridir aşka kapattığı kalbi sonuna kadar açılmış, Rhaenys'e ait bir adam olmayı seçmişti. Bu genç ve güzel kızın sevgisini kazandıktan sonra artık sadece diyarın en zengini değil, en mutlu adamı da olabilmişti.

"Şimdi, sadece sana ait bir adamım." demişti Deniz Yılanı. Koluna sarılan nişanlısı, başını da Corlys'in omzuna koyarak sanki geleceklerinden gerçek bir manzara görüyor gibi ufuğu izledi.

Denizle gökyüzünün birleştiği aşıklar olarak, önlerinde uzun bir hayat var olacaktı. Aemon'un vârisi Rhaenys'in gücü kanındaydı. Ateşti. Ve denizden gelen kudretin de sahibi olmak, genç prensesi yıkılmaz bir güçle doldurma hakikatini taşıyordu.

Kızıl Kale'nin, Velaryon gemilerini ve ejderhaları selamlayan uzun kuleleri ufukta görülmüştü.

Kral Jaehaerys'in resmi vârisi Aemon Targaryen, ailesiyle birlikte evine geri dönüyordu.

VELARYON HANESİ

⤷Lord Corlys Velaryon.
⤷Sör Vaemond Velaryon.
⤷Sör Aethan Velaryon.
Leydi Daenaera Velaryon.
⤷Leydi Baela Velaryon.

*Velaryon hanesi, kitaptaki gibi beyaz tenli ve gümüş-beyaz renk saçlı olacak burada.

Öptüm!

Continue Reading

You'll Also Like

197K 8.1K 37
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
153K 17.3K 38
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
16.4K 633 25
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
333K 12.8K 77
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi