Doğruluk mu Cesaret mi

By Beray_35

3.8K 891 1.3K

6 kişilik bir arkadaş grubunda, doğruluk mu cesaret mi oynayarak başlayan bir eğlence en fazla ne kadar ileri... More

Giriş
Hep birlikte miyiz ?
Hazırsanız Başlıyoruz
Bana inanıyor musun ?
İstersen Değişebilirsin
Geçmişi Düşlemek
Sonsuza Kadar Seninle
Hayat Çıkmazı

Zihindeki Savaş

153 77 61
By Beray_35


           Eymen'in anlatımıyla

   Şu anda müzik odasındaydık. Neden
ve ne için burada olduğumu hatırlamıyordum evet. Çünkü onun gözlerine bakıyordum. Nil'in gözlerine...

   Ela gözlerinin içinde bakmadan edemiyordum. Güzelim gözleri sarı saçlarıyla birleşince mükemmel gözüküyordu.

   Yüzünün her ayrıntısını ezberlediğimi söyleyebilirim. Telefonun flaş ışığında bile o güzel gözlerini görebiliyordum.

   İkimizde konuşmuyorduk. Sadece birbirimizi inceliyorduk. Sanki her gün derstte saatlerce onu izlemiyormuşum gibi, sanki ona sahip olabilmek için hayattaki tüm şansını kullanan ben değilmişim gibi onu izliyordum...

   Ama iki yıl önce olan şeyleri düşünmeden edemiyorum. Şişeye dokunmamam gerekiyormuş. Ne saçma şeydi. Keşke sadece bu lanet kişilik bozukluğuyla kalsa, birde iki yıldır garipten sesler duyuyordum. Olmayan şeyler görüyordum. Psikolojim iyice bozulmuştu.

   Ama Nil'e karşı nasıl böyle davranabildiğimi bilmiyorum. Herkese karşı olan - kontrol edemediğim - sert ve kaba tutumum Nil'e karşı oldukça nazik ve kibar oluyordu.

   Hiç aşk adamı olmadığımı düşünürdüm. Ama Nil'e karşı böyle davranmamın başka bir açıklaması olamaz bence...

   Aramızdaki sessizliği bölmek isteyen Nil'in söyleyeceği cümle, kapının tıklatılmasıyla ardındanda açılmak için zorlanmasıyla yarıda kaldı. Kapının arkasında oturduğumuz için kapı açılmıyordu.

   Nil kapıda kimin olduğunu merak etmiş olacak ki ayağa kalkmasıyla, kolunu tutup onu oturtmam bir oldu.
Tekrar kalkmak için doğrulacakken diğer elimin parmakları nazikçe ağzını kapatırken dudaklarımadan tek bir cümle çıktı.

   "Sessiz ol!"

   Bu söylediğim cümleden sonra kapının tekrar tıklatılmasıyla ağzımdan kontrol edemediğim ve sormamam  gereken o cümle çıktı.

   "Kim o?"

   Kapıdaki kişiden yanıt gecikmedi.

   "Eymen, sen ciddi misin? Okulu o kadar mı seviyorsun? Okul ikinci evin desene..."

   Ses tonundan Yaman, ve yanından gelen kıkırdamalardan anladığım Araz kapının hemen arkasındalardı. Bunlar ne arıyorlardı burada?

   Kapının arkasında Yaman ve Araz'ın olduğunu anladıktan sonra elimi Nil'in ağzından çektim. Ardından bir elimde telefon ikimizde ayağa kalkıp kapıyı açtık. Gözlerini rahatsız etmesin diye ışığı gözlerine tutmuyordum.

   Karşımızdaki Yaman ve Araz ellerinde tuttukları telefonlarıyla bir bana birde aramızdaki boy farkından dolayı yanımda küçücük kalan Nil'e bakıyorlardı. Yüzlerindeki çapkın sırıtıştan anladığım kadarıyla bir açıklama bekliyorlardı.

   Rüyalarında görürler...

   Eymen "Ne bakıyorsunuz?"

   Yaman "Mal gördük fiyatına bakıyoruz...Sence neden baktığımız ortada değil mi?"

   Biraz salağa yatmaktan zarar gelmezdi.

   Eymen "Hayır, ben hala neden baktığınızı anlamadım."

   Bu cümleyi söyledikten sonra Nil de bana değişik değişik bakmaya başladı.
Ona göz kırptığımda ne demek istediğimi anlamıştı.

   Yaman "Hani yanında Nil, böyle gizli gizli müzik sınıfında takılmalar, kapıyı çaldığımda korkmanız falan..."

   Tam cevap verecekken Nil söze girdi.

   Nil "Şey...Eymen'den gitarla bir parça çalmasını istemiştim de o yüzden buraya geldik."

   Aslında bu iki şapşalın inanabileceği türden bir cümleydi. Ama bilemedim.

   Yaman "Peki kapıyı çaldığımızda neden korktunuz?"

   Eymen "Yaman sen gizli bir FBI ajanı falan mısın? Ne diye herşeyi soruyorsun? Kız şarkı dinlemek istedi, bende buraya getirdim. Neyini anlamıyorsun?"

   Sanırım sesimi biraz yükseltmiş olmalıyım ki yüz ifadeleri bir anda değişti.

   Araz "Tamam Eymen, bir şey dediğimiz yok."

   Biraz yalan söylemiş olabilirim...
Tamam belki biraz değil ama... Şimdilik bilmelerine gerek yok bence. Daha sonra öğrenecekler zaten.

   Eymen "Off her neyse, canım noodle çekti. Hadi gidip yiyelim."

   Araz "Nil de mi bizimle gelecek?"

   Eymen "Sence!"

   Tam gitmek üzereyken Nil araya girdi.

   Nil "Eymen bizimkilerin yanına gitmeliyim. Beni merak etmişlerdir."

   Eymen "Hadi ama, noodle'a bayıldığını biliyorum."

   Nil "Sorun noodle değil, bizimkilerin yanına gitmem lazım."

   Nil bu söylediğinin ardından kapıdan çıkıp gitmek için bir kaç adım attıktan sonra kolunu tutup Nil'i kendime çevirmem bir oldu.

   Eymen "Benden öyle kolay kurtulabileceğini mi sanıyorsun?"

   Nil "Eymen bırak beni, bizimkilere görünmem lazım."

   Eymen "Hadi ama biraz daha vakit geçirmek istiyorum sadece."

   Nil "İki gün daha var Eymen, yine vakit geçirebiliriz."

   Eymen "Bu akşam yemeğini bana lütfetmez misiniz?"

   Nil "Bu manipülasyon yeteneği nereden geliyor?"

   Eymen "Doğuştan geliyor diyelim..."

   Nil "İyi tamam, karnım da acıkmıştı zaten."

   Eymen "Süper, hadi gidelim o zaman."

   Kapıdan çıkıp gitmek üzereyken bize değişik değişik bakan iki gözü hesaba katmamıştım. Bu sefer cidden onları unutmuştum. Ama ne düşünecekleri umrumda değildi...

   Eymen "Bir çekilin şuradan."

   Yerlerinden kıpırdamadıklarını gördüğümde tekrardan sesimi yükselterek söylemiştim.

   Eymen "Yaa bir çekilin şuradan!"

   İşe yaramış olacak ki hemen arkalarını dönmüş ve ellerindeki telefonlarla, koridorda hızlıca yürümeye başladılar. Bizde hemen arkalarından geliyorduk.

   Koridarda ilerlemeye başlamamızın üzerinden iki dakika geçmemişti ki kesilmiş olan elektriğin gelmesi ve bir saniye sonra da gitmesi bir oldu. Işık bir saniye arayla yanıyor ardındansa
sönüyordu.

   Hayır hiç sırası değildi. Yolun ortasında durmuş etrafa bakıyorken, herkes durmuş sessizce beni inceliyorlardı.

   Eymen "Bu lambanın nesi var böyle. Umarım düşündüğüm şey değildir..."

   Araz "Nasıl yaa, yok değildir. Değil mi?"

   Eymen "Bilmiyorum Araz, bilmiyorum..."

   Bu nasıl olabiliyor? Şu anda bu olmamalıydı. Hayır hiç sırası değildi.     Hayır!

   Ben bu düşüncelerin içinde dalmışken Nil hepimize değişik bir şekilde bakıyordu. Nil'e daha önce hiç bu durumdan bahsetmemiştim.

   Nil "Eymen, ne oluyor?"

   Eymen "Yaman, sen açıklar mısın?"

   Yaman "Bak Nil, Eymen'in iki yıl önceki oyunda şişeye dokunduğu için kişilik bozukluğu olduğunu zaten biliyorsun, değil mi?"

   Nil "Evet biliyorum...Herkes biliyor."

   Yaman "Güzel, ama keşke sadece kişilik bozukluğuyla kalsa..."

   Nil şaşırmış bir şekilde sordu.

   Nil "Ne demek istiyorsun?"

   Yaman "Eymen son iki yıldır olmayan şeyleri görüyor ve sesleri duyuyor. Şu anda elektrik kesik ama Eymen şu anda elektriği bir geliyor bir gidiyor şeklinde görüyor. Böyle olduğunda Eymen hemen krize giriyor ve çok sinirli oluyor, bir yerleri yumruklama ihtiyacı hissediyor. Derste bu olduğunda genelde tuvalete gidip kapıları veya duvarları yumrukluyor. Yani anlayacağın kendi içinde çok büyük bir savaş veriyor şu anda."

   Nil "Ona nasıl yardımcı olabilirim?"

   Yaman "Yardımcı olamazsın, kimse yardımcı olamaz. Kendisinin çözmesi lazım."

   Nil "Peki, Eymen kriz geçirirken canı acıyor mu?"

   Yaman "Bazenleri..."

   Nil ve diğerleri etrafımda konuşuyorlardı, sesleri ve görüntüleri gittikçe bulanıklaşıyordu. Başım çok kötü ağrımaya başlamıştı.

   Yine başlıyordu. Sanki içimde git gide beni ele geçiren ve kontrol edemediğim bir ben vardı. Ondan kurtulmak istiyordum. Olmuyordu. Deniyordum ama yapamıyordum.

   Bulanık olarak gördüğüm duvarlara doğru bir adım atacağım sırada Nil'in bana doğru geldiğini gördüm. Ellerimle gelme işareti yapacağım sırada elllerim istemsizce çok ağrıyan başıma gitti. Nil'de bu sırada tam yanıma ulaştığında
içimdeki kontrol edemediğim ben Nil'e vurmuştu. Geriye doğru düştüğünde Yaman ve Araz yanına gelmiş ve kalkmasına yardımcı olmuştu.

   Ardından Araz söze girdi.

   Araz "Nil iyi misin?"

   Nil "Bilmiyorum..."

   Nil'e nasıl zarar verebilmiştim. Ona nasıl vurabilmiştim. Nasıl!

   Zihnimin derinliklerinde bunu düşünürken içimdeki kontrol edemediğim benden kurtulmaya çalışıyordum. Zihnimdeki düşüncelerle boğuşuyordum. Kendimi çok zorlamama karşın işe yarıyordu. Ondan kurtulmuştum. Artık sadece ben vardım.

   Çok yorulmuştum. Ama sonuda zihnimin içinde gerçekleşen savaşı ben kazanmıştım. Zafer benimdi...

   Çok yorgun düştüğüm için yere oturup uzanmıştım. Biraz nefeslenmem lazımdı. Gözlerimi sanki hiçbir şey görmek istemiyormuşum gibi sıkıca kapatmıştım. Sadece dinlenmek istiyordum.

   Gözlerim kapalı, sırt üstü bir şekilde yerde uzanarak geçen iki dakikanın ardından gözlerimi açmıştım. Gözlerimi açtığımda karanlık simsiyah bir oda beni karşılamıştı. Zifiri karanlıktı. Gözlerimi kırpıştırmaya başladım ama bir fayda etmiyordu. Zifiri karanlık diye buna diyorlardı sanırım...

   Uzandığım yerden ayağa kalktım. Hiçbir şey göremediğim için hissederek yürümeye başlamıştım. Etrafta ölüm sessizliği vardı sanki. Hiçbir ses yoktu. Sadece ben ve kalp atışlarımın sesi.

   Uzaklardan gelen bir ışık gördüm. Ona doğru ilerlemeye başladım. Ama ben ilerledikçe ışık giderek azalıyordu. Koşmaya başladım. Çok hızlı koşuyorken ayağım bir şeye takıldı ve yere düştüm.

   Çok kötü düşmüştüm. Dizimi hissetmiyordum ve ayağa kalkamıyordum. Dizimden sanki durmayacakmışçasına akan kanı hissettim. Elimi dizime götürdüğümde elime kan bulaşmıştı ama umrumda değildi.

   Etrafımda adımı sayıklayan sesler geliyordu. Artık canımın acısını unutmuştum. Tek istediğim buradan kurtulmaktı.

   Artık bacaklarımı hissetmiyordum, ayağa kalkmam imkansızdı. Tek yapabileceğim şeyi yapacaktım. Kendimi ölümüm kucağına bırakmıştım. Beyaz ışık iyice yaklaşmıştı. Elimi kaldırsam dokunabileceğim yakınlıktaydı.

   Beyaz ışığın git gide vücudumu ele geçirmesine karşın hâla etrafımdaki sesler susmamıştı, aksine daha da şiddetlenmişti.

   Bana ne oluyordu? Hayatım buraya kadar mıydı? Herşeyin böyle bitmesi mi gerekiyordu?

   Bir anda herşey yok oldu. Sonsuzluğa uzanan zifiri karanlıktaki oda, etrafımdaki sesler, kanayan dizim. Okuldaydım. Bizim okuldaydım. Ayağa kalktım. Yürüyebiliyordum. Dizimeyse hiçbir şey olmamış gibiydi.

   Okulumuzun boş koridorlarında ilerlerken bizim sınıfın yanından geçtiğimde durdum, iki adım geri geldim. 12/E sınıfının önündeydim. Kendi sınıfımın.

   İçeriye doğru bir adım attığımda gördüğün manzarayla şaşkınlığımı gizleyemedim. İçeride bizim sınıf vardı. Bir fotoğraf karesine benziyordu. Ve en arka sırada oturan bir ben vardım. Nil'e olan bakışlarımı kim görse aşık olduğumu düşünürdü. Sahi Nil'e bakarken bu kadar aptal mı gözüküyordum?

   O sırada başka bir şey daha dikkatimi çekti. Nil'e bakan benim dışımda biri daha vardı. Kim olduğunu bilmiyordum. Sanırım onu daha önce hiç görmemiştim.

   O kişiye bakmaya devam ederken ensemde duyduğum nefesle arkamı dönmem bir oldu. Arkamda o vardı. Düşmanım. Zihnimdeki düşüncelerin katili.

   Simsiyah yerlere kadar uzanan, ruhu kadar karanlık ama benim içimdeki umutlar kadarda aydınlık bir pelerini vardı.

   Yüzü simsiyahti. Kafasını örten pelerininin şapkası nedeniyle yüzü seçilemiyordu.

   Sanki çizgi filmden fırlamış gibiydi.
 Gerek sadece simsiyah olması gerekse havada süzülüyor olması...

   Onu gördüğüm anda benim üzerime gelmeye başladı. Ama ben geriye doğru gitmek yerine sağa kırdım ve sağa doğru koşmaya başladım.

   Nereye gittiğimi bilmiyordum ama arkamdan geldiğine emindim. Bir sağa bir sola dönüp duruyordum. Sahi bizim okul bu kadar büyük müydü ki?

   Koridorun en sonundan sola döndüğümde çıkmaz koridora girmiştim. -Çıkmaz sokak olmasın- Ama
okulda olanına çıkmaz koridor denmesin? Düşüncelerimle savaşmanın hiç sırası değildi.

   Çıkmaz koridora girdiğimde iki saniyelik yaşadığım şokun ardından
arkamı döndüm. Tam önümde duruyordu. Üzerime doğru gelmeye başladığı sırada yapabileceğim başka hiçbir şey olmadığı için geriye doğru gitmeye başladım.

   Bir kaç adımın sonunda sırtım soğuk duvarlara birleşince anladımki yolun sonuna gelmiştim. Yapabilecek hiçbir şeyin olmadığını düşündüğüm sırada aklıma son birşey geldi.

   Sol elimi yumruk yaptım ve tüm gücümle düşmanıma doğru bir yumruk attığım sırada yumruğum düşmanımın içinden geçmişti. O kadar güçle yumruk atmıştım ki benimle beraber yumruklarımın yeri bulması bir olmuştu.

   Nasıl yani? Benim düşmanım gerçek değil miydi? Yerde oturur pozisyona geçip arkamı döndüğümde düşmanım yoktu. Sadece bomboş duvarla bakışıyorduk. Artık çıldırmak üzereydim. Beynim git gide bana oyunlar oynuyordu.

   Zihnimdeki düşünceler bitmiyordu. Adımı haykırıyorlardı. Sanki benden yardım istiyorlardı. Bana muhtaç gibi bana sesleniyorlardı.

   Yine başım ağrımaya başlamıştı. Bu seferki çok kötüydü. Kafam zonkluyordu. Seslerse git gide netleşiyordu. Bom boş olan etrafım yavaşça dolmaya başlıyordu.

   Yerde sırt üstü yatarken görebildiğim tek şey Nil'di. Yanında Yaman ve Araz vardı ama Nil daha çok dikkatimi çekmişti. Sahi ne kadar da güzeldi.

   Sesleri artık duyabiliyordum. Bana sesleniyorlardı.

   Nil "Eymen, Eymen iyi misin?"

   Yaman "Eymen bir cevap ver lütfen!"

   Araz "Eymen ses ver!"

   Çok kısık sesle çıktığını düşündüğüm sesimle konuşmaya başladım.

   Eymen "Nil, sen iyi misin?"

   Nil o güzelim elleriyle saçlarımı okşamaya başlamıştı. Çok garip hissediyordum. Onun ellerinin dalgalı kumral saçlarımda yaptığı dokunuşlar içimde kelebeklerin uçuşmasını sağlamıştı. İçimdeki bütün sıkıntılar bir anda buharlaşıp uçmuştu sanki. İnsanlar aşk diye buna mı diyorlardı?

   Nil'in elleri saçlarımda gezinirken, endişesi ise yüzünden okunurken sorumu cevapladı.

   Nil "Ben iyiyim Eymen, asıl sen iyi misin?"

   Nil bu soruyu sorduktan sonra oturur pozisyona geçtim. O sırada gözlerimden kontrol edemediğim iki damla yaş firar ederken, göz yaşlarımın sel olmasını engellemek için ağlamamaya çalışıyordum ama elimde değildi. En sonunda göz yaşlarıma teslim olmuştum. Bu sıradaysa Nil bana sarılmıştı. Kollarımı onun beline doladıktan sonra hıçkırıklarımın arasından konuşmaya başladım.

   Eymen "Nil, Nil ben sana zarar vereceğim diye çok korktum. Ben senin canını acıtırım diye o kadar korktum ki... Nil lütfen bir daha beni bırakma, sakın yanımdan ayrılma Lütfen..."

   Bunu söyledikten sonra belindeki ellerimi daha da sıkılaştırdım.

   Nil "Eymen, tamam ağlama geçti... Hem ben seni asla yanlız bırakmayacağım. Seni çok seviyorum Eymen, bir daha asla yanından ayrılmayacağım. Söz veriyorum.

   Eymen "Bende seni çok seviyorum güzelim. Beni hiç bir zaman bırakma."

   Nil "Söz veriyorum Eymen. Söz veriyorum...


   Nasıldı?

   Gecenin on ikisinde bölüm yazıyorum çünkü sabaha bırakırsam ilham perileri bir daha bana uğramazlarmış...

   Her neyse bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayım bakalım.

   Bence bu bölümde yok yoktu cidden. Aksiyon mu dersin, gizem mi dersin yoksa aşk mı... Bu bölümde hepsi vardı diyebilirim.

   Benim beklentilerimi karşıladığını söyleyebilirim ama sizin düşünceleriniz daha önemli tabii.

   Eymen'in yaşadıkları hakkında ne düşünüyorsunuz?

   Bölümü beğendiyseniz yıldızı parlatmayı unutmayın.

   Kendinize çok iyi bakın.

   Hepinizi çok seviyorum ❤️





Continue Reading

You'll Also Like

2.8M 214K 38
*14 Kasım 2023 güncellemesi* İlerleyen bölümlerde yorumlarda birçok spoi ile karşılaşabilirsiniz. Her ne kadar uyarı geçsem, o yorumları silsem de ma...
İHTİLAL By Fatma Demir

Mystery / Thriller

811K 28.5K 63
"Benimle oynarken iyi düşün." diye hırladı. Sesi karnımı burkarken dudaklarıma kilitlenmiş bakışlarını görünce karanlığın verdiği cesaretle güldüm. "...
13.2K 656 22
Bahar en yakın arkadaşının düğününe mardine gider ve oraya damadın en yakin arkadaşı olan ateş'i görür ve o yüz bir daha aklından çıkmazsa ve bir ka...
287K 9.8K 34
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...