DİP: ACININ KRALLIĞI

Elyios

14.7K 1.7K 3.3K

*Fantastik değildir.* Her hikaye bir kahramanla, birçok hikaye ise budala bir kahramanla başlardı. Herkesin... Еще

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20/1
20/2
21/1
21/2
21/3
22/1
22/2
23/2

23/1

256 37 63
Elyios

Keyifli okumalar 🫶🏻

'Vücudu, sonu uçurum olan bir yoldu;
yine de kadın adamı korkmadan öpmek istiyordu.'

Göğsümün üst kısmındaki ağırlık, bacağımdaki belirgin uyuşma ve boynumda hissettiğim sıcak bir nefes. Evet, güne tam olarak bu şekilde gözlerimi araladım. Tuğrul tarafından uykusunda sarmalanmış bir Aylin'dim bugün.

Uykusuzluktan kurtulmak, iştahıma kavuşmak ve huzurum için bastığım bu odada hala düşünmeye devam ediyordum. Dün geceden beri hayatımda değişen tek şey; düşünürken nefes alışverişleriyle bana eşlik eden Tuğrul olmuştu.

İtiraf edeyim uykuya geçmem uzun sürse de sonunda bilincimi kaybetmiştim, hatta bebekler gibi uyumuştum. Bir ara rüyama dünya yakışıklısı bir zenci bile girmişti. Islak bir rüya değildi tabi, Tuğrul ile öpüşme maceralarımız yüzünden aldatılmış hissediyor olmalılardı.

Ve ben böyleydim işte.

Beynimin içindeki düşünceler sürekli birbiriyle yarışıyordu ve ne kadar Tuğrul'u düşünmek istemesem bile en sonunda vardığım yer; dün onu öpmeme niye karşılık verdiği ve neden burada uyumama izin verdiği oluyordu.

Kafamı hafifçe Tuğrul'un nefeslerini hissettiğim sol tarafıma çevirdim, direkt olarak saçları burnuma değmişti. Boyun girintime gömmüş olduğu yüzünden dolayı ifadesini göremiyordum, tek görebildiğim suratımı gıdıklamakla meşgul olan siyah saçlarıydı.

Benim bu odada tam olarak ne işim vardı?

Hiç seslerini duyamadığıma göre beynimin içindeki evcil hayvanlarım, yani tilkilerim, muhtemelen yazlık bir yerlere göç etmiş olmalıydılar. Ya da belki beynimin içi buz kestiğinden kış uykusuna yatmışlardı, bilmiyorum. Onların yokluğunda yalnızdım, bir an önce beynime baharın gelmesi gerekiyordu. Gelmiyorsa da beyninin içi yaz olan bir komşuya gitmenin zamanı gelmişti artık. Yani Yeşim'e. Belki sorularımın cevabını bana o söylerdi.

Sol bacağım sakat kalmanın eşiğindeyken, Tuğrul'u rahatsız etmeyecek şekilde kıpırdandım ve en azından göğsümün üstündeki kolundan kurtulabildim. Nasıl başarmıştı bilmiyorum ama beni tam bir yastık görevi görebileceğim şekilde kullanmıştı. 'Gel burada uyu' derken asıl niyeti yastık olmamdı herhalde.

Bacağımı da kendime çekerek bedeninden uzaklaşabildiğimde uyanmamış, aksine arkasını dönüp kafasının altındaki yastığı kucaklayarak öylece uyumaya devam etmişti. Yataktan kalktım ve bir iki adım attığımda aksamanın vermiş olduğu şokla duraksadım. Hacker olarak girdiğim evden sakat bir yastık olarak çıkmak umarım kaderimin bir parçası değildir diye düşünmeden edemiyordum. Çünkü karıncalanan bacağım beni korkutmuştu!

Aksayarak, sekerek, topallayarak, ilginç akrobasi hareketleri yaparak odadan çıkmış; şaşırtıcı bir şekilde beynine yaz geldiğini düşündüğüm Yeşim'in odasına varmıştım. Benim de beynimin güneş görmeye ihtiyacı vardı, buz kesen düşüncelerimin sıcaktan nasibini alabilmesini umuyordum. Umarım evim güneş görürdü.

Ölü misali uyuyan arkadaşımın yatağına uzandım ve ağzı açıkken oluşan komik görüntüsüne sırıttım. Harbiden Cihangir onun bu halini görse kesin düşerdi çünkü kendisi de aynı bu şekilde uyuyordu. Onu gizli gizli izlediğimden falan değildi ama biliyordum işte, utanmasa mutfak tezgahında bile uyuyacaktı çocuk. Evdeki nesneler canlı olsaydı eğer tuvalet kağıdı bile onu uyurken gördüğünü söylerdi, emindim buna.

Düz bir şekilde uzanmak ve Yeşim'in kafasını görmek doğru düşünmeme engel olduğundan yatakta ters döndüm. "Böyle daha iyi," diyerek Yeşim'in ayaklarına baktım. Gerçekten boyuna göre ayakları küçücüktü, her seferinde şaşırıyordum.

Regl olmama rağmen ayaklarımı yatak başlığına çıkardım ve hafifçe karnımı ovalayarak yaşananları gözden geçirdim. "Beni asla umursamadığı açık, evdeki halıya nasıl davranıyorsa bana da aynı şekilde davranıyor. Tamam, abarttım televizyon demek daha mantıklı olur. Belki de bir buzdolabı?" Evet, kesinlikle buzdolabı daha mantıklıydı. Yardımlarımla bir şekilde doyuyordu, asla inkar edemezdi bunu.

"Ama işte bir insan buzdolabı olmadan yaşayabilir mi? Bence yaşayamaz, karnının doyması gerek. Hayati fonksiyonlar için çok gerekli." Ben konuşurken Yeşim ayağını kafama yapıştırdı, hiç acıması yoktu bu evdeki insanların. Ahlayarak "Güneşleniyorum yapma!" diye söylendim, iki dakika rahat vermiyorlardı insana.

Yeşim şokla kafasını kaldırdı ve yüzümü görebilmek için bir tık doğruldu. "Aylin pardon da sen aptal mısın?"

Ondan daha da şok olmuş ifadeyle ben de bir tık doğruldum ve "Anlamadım, neden aptal muamelesi gördüm ben şimdi?" diyerek sitemimi belli ettim. "Sabahın köründe düşünmek için beni mi buldun, dikmişsin yine ayaklarını tepeme. Sana kaç kere demedim mi benim aklım sabahları çalışmıyor, fikir almak için gece gel diye."

"Sen çok kötü bir kız oldun, ciddiyim. Nankörsün, ne var iki dakika güneşlenip çıksam. Kızım evcil hayvanlarım üşüdü hiç mi acımıyorsun ya? Evimiz buz tuttu buz." Yeşim ciddi bir moda bürünerek tamamen oturur vaziyete geçti ve elini endişeyle alnıma götürdü. "Tilkiler kayıp mı?" dediğinde hafifçe kafamı salladım, boynu bükük bir anneydim şu an. "Vaziyet ciddi desene, dökül bakalım."

Yeşim benim gibi yatağa tersten uzanarak, ayaklarını yatağın başlığına yerleştirdi ve gözlerini ovuşturduktan sonra bana döndü. "Dün gece Tuğrul beni yanındaki yastıklardan biri yaptı." Yeşim söylediğime karşılık şaşkınca baktı ve "Biraz daha başa al Aylin," diye uyarıda bulundu.

"Dün gece Tuğrul'un odasını bastım ve onu öpmek istediğimi söyledim." En yakın arkadaşım biraz doğrulur gibi oldu, ağzı da beş karış açılmıştı. "Ne ne ne ne?" Art arda söylediği kelimeler zihnime bozuk para gibi düşüp, çat pat ses çıkartıyordu. Haberi var mıydı acaba? "Sende ona karşı tuhaf hisler olduğunu sezmiştim ama bu kadar yol aldığınız hiç aklıma gelmedi. Ayrıca baştan anlat diyorum şunu, neden odayı bastın? Azdın mı gerizekalı?"

"Hı hı, azdım Yeşim," Göz devirdim ve sinirle konuştum, hiç yardımcı olmuyordu. "Zihnimin kuzey cepheye düşen yerlerini güneşlendireyim dedim ama senin zihninin altı boşmuş. Evin çıkıntıda kalıyor herhalde."

"Ya fakir fakir konuşma," dedi Yeşim, biraz da gülüyordu. "Şu saatten sonra benim zihnimin bulunduğu tek yer villa olabilir, apartman dairesini geride bırakalı iki hafta oluyor."

"Aman her neyse," dedim, sonra da derin bir iç çekmiştim. "Baştan anlatacak mısın yoksa uyumaya devam mı edeyim?"

"Seninle film gecesi yaptığımız günü hatırlıyor musun? Tam beş gün önce, Poyraz'ı kafaladığımız zamanı hani?" Yeşim kafasını onaylar anlamda salladı, ona bakmadığımdan görmüyordum, sadece yastığın hareketlerini yorumluyordum. "Sabahında belanı bulduğuna göre o gece ben yattıktan sonra bir haltlar yemişsin?"

"Gözünden hiçbir detay kaçmaz mı senin?" diye söylendim, arkadaşım ise hiç düşünmeden "Kaçmaz," dedi. "Mesleki deformasyon."

Bu kız harbiden mesleğinde bir numara olacaktı, Nizamettin Güvenç elini öpse neden demezdim. "Tuğrul eve çok geç bir saatte geldi, Cihangirle de kapının önünde tartıştılar." Konu Yeşim'in ilgisini daha da çok çekmiş gibi dirseğinden destek alarak kafasını eline yasladı ve yukarıdan bana baktı. "Allah Allah, dertleri neymiş?"

"Bu Tuğrul'un eski bir sevgilisi varmış sanırım, Cihangir o kız sana neler yaptı, hala daha yasını mı tutuyorsun diye sinirlendi." Yeşim anladığını belli edecek sesler çıkarttı, "Tam tahmin ettiğim gibi," dediğinde ben de kafamın yönünü tavandan arkadaşıma doğru çevirmiştim. "Eski sevgilisine takık olması mı tahmin ettiğin gibi?"

Arkadaşım boşta duran eliyle alnıma hafifçe vurdu, "Saçmalama," dedi. "Kendi kendime düşünüyordum, yakışıklı ve zengin biri. Buna rağmen çevresinde birini görmedik, aşk işlerinden elini eteğini çekmesindenmiş demek ki."

"Ee neden alnıma vurdun o zaman? Eski sevgilisine takık diye bulaşmıyor." Yeşim sakin kalmaya çalışarak nefes aldı. "Tuğrul'a on metre uzaktan bakan biri bile onun derdinin çok daha büyük bir meseleye dayandığını görebilir Aylin. Sence bu çocuğun tek sorunu eski sevgili meselesi mi? Adam hayatın onca nimetine sahip, buna rağmen ot gibi yaşıyor. Ayrıca eski sevgilisine takıkmış madem, sen üstüne atladığında neden izin versin?"

"Hah," dedim ben de heyecanla, ayaklarımı uzattığım yerden çekmiş ve bağdaş kurarak oturmuştum. "Ben de tam olarak bunu anlayamadım işte. Dün odasını bastığımda eski sevgilisiyle alakalı bir problemi olmadığını üstü kapalı dile getirdi. E madem gönül işlerinde bir sıkıntısı yok, neden bu adamın yanında birini görmedik? Hiçkimseyle takılmıyorsa neden benim onu öpmeme izin verdi?"

"Bak bak, neler de düşünmüş," dedi arkadaşım keyifle, sonra da "Sormaya korkuyorum ama sen bu sorulara cevap bulmuş gibisin," dedi. "Nereye vardın?"

Bir yerlere varmıştım ama söylemeli miydim kestiremiyordum. "Bilirsin ben aşk meşk işlerinden pek anlamam," tek gözümü kıstım, arkadaşımın tepkisini kontrol ediyordum. Öyle şeytan biriydi ki saç teli bile ondan habersiz oynamıyordu. "Tuğrul da baya meymenetsiz biri, biliyorsun zaten. Odasına geçiyor, günlerce çıkmıyor. İstemediğini ifade edemeyecek biri değil, onun bir şeyi yapması için istemesi lazım. E istemesi için de hissetmesi lazım, yani bana aşık-"

"Höhh, tamam," Yeşim uzanmayı tamamen kesti ve elini susmam için kaldırıp oturur pozisyona geçti. "Tamam daha fazla devam etme çünkü çok yanlış yerlerdesin."

Çok mu yanlış bir yerdeydim?

"Gerçekten mi?"

Ne hissettiğimi bilemeden sorduğum soru üzerine Yeşim soluklandı, sonra da "Senin kafan karıştı farkındayım," dedi. "Erkekler biraz böyledir Aylin."

"Nasıldır?" diye sordum, aklım iyice karışmıştı. "Tuğrul nihayetinde sevgilisi olmayan bekar bir erkek, gecenin köründe kapısına dayanıp onu öpmek isteyen bir kıza pek tabi tamam demiş olabilir. Olayı basit düşün, detaylandırma."

"Basit mi düşüneyim?" diye sordum, düşünmeyi ise tamamen bırakmıştım. "Aynen, sen neden onu öpmek istedin? Eğer onun karşılık vermesi aşk diye yorumlanıyorsa senin öpmek istemen de aşkın göstergesi olmaz mı?"

Arkadaşımın sorduğu soru çenemin üç beş milim aşağı sarkmasına, dudaklarımın da birbirinden ayrılmasına neden oldu. Hiç bu yönden düşünmemiştim ama aşırı derecede hatalı bir yaklaşımdı. "Saçmalama," dedim hemen, "Keyfi bir istekti, reglim biliyorsun. Arada erkeklere yükseliyorum öyle."

"Gönül eğlendirmek istedin yani?" Anında kafamı aşağı yukarı salladım, o kadar hızlı yapmıştım ki beynim neredeyse yerinden oynayacaktı. "O zaman Tuğrul neden eğlenmek istemiş olmasın?"

Olabilir miydi?

"İyi de benimle o bir mi? Ben terellli biriyim, sağım solum belli değil. Bugün öpmek isterim, yarın dövmek. Tuğrul da mı aynı yani?" Gerçekten kadın erkek ilişkilerine kafam basmıyordu.

"Valla Aylin, hayatıma giren erkek sayısını benden çok daha iyi biliyorsun. Şimdiye kadar öpmek isteyip de öpemediğim kimse olmadı, erkekler hayır demeyi bilmiyor. Yaradılışları böyle."

Arkadaşımın söylediğine güldüm, bir taraftan da hafiflediğim için laf sokmak isteyen yanım kıpraşmaya başlamıştı. "Ohooo, o dediklerin bu eve girmeden önceydi." dediğimde Cihangir'i kastettiğimi anlamıştı, suratında da insana buz kestiren o katil gülüşü oluşmuştu. "Çık git odadan, benim asabımı bozma."

"Bozulsun asabın, ayaküstü beni Tuğrul'un cinselliği arttıran macunu ilan ettin," Yeşim söylediğime sesli bir şekilde güldü, sonra da yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. "Ohh, macun da macun he. Tam kıvamında."

Harbiden, Tuğrul'un zihninde cinselliğe giden kapıları falan mı aralamıştım? Ne yapmıştım ben şimdi?

"Çok mantıklı," diye mırıldandığımda düşüncelerim kendi kendine derinleşmeye başlamıştı, yaşananlar resmen gözümün önünden geçiyordu. "İnanılmaz mantıklı," adam karşı cinsle muhatap olmuyordu ki üstüne atlayana evet desin. Bir ben vardım çevresinde.

"Nasıl bu kadar basit ve mantıklı olan bir şey benim aklıma gelmedi de senin aklına geldi?" Yeşim'in  kahkahası odayı sardığında uyuşmuş olan bacağımı tekrar ovaladım. "Arkadaşlar birbirlerini zeka olarak da tamamlar güzelim, unutma bunu."

"Felaket haklısın bebeğim," dedim ve minik adımlarla odadan çıkmadan önce "Bu kadar mantıklı çok az şey duydum, tebrikler," diye son sözümü ettim. Zekama darbe yemiş gibi hissediyordum ama bir tık da üstümden yük kalkmıştı. Tuğrul gibi birinin aşkı insana iyi gelmezdi, saçma sapan düşünüp kendimi düşüncelere boğmuştum bir de. Aptal kafam.

Bir kere onun duyguları yoktu, yaşanmışlıkları olduğu belliydi ve ruhsuz birinin canlanacağını düşünmek çölde adım başı su bulmak kadar imkansıza yakın bir olaydı. Hem onun aşkı insanı kanser ederdi, ayrıca o bir kadını mutlu da edemezdi. Sürekli somurtan birinin aşkını şahsen hiç istemezdim, neyse ki öyle bir durum yoktu.

Evet, rahatlamıştım. Bu konuyu düşünerek kendime eziyet çektirmeme gerek kalmamıştı artık. Keyfime bakmam en iyisiydi, hani şu canı istediğinde öpen canı istediğinde döven imajımdan bahsediyorum. Bence bana çok yakışıyordu.

"Üstelik sen bu evde bir buzdolabıyken düşündüklerine bak, salaksın Aylin." odama giderken söylenmekle meşguldüm, yüzüme avel avel bakan Cihangir'e "Günaydın," bile demiştim hatta. "Sen bu evde hangi eşyasın?" diye sorduğumda kaşlarını çatmış ve yüzünü buruşturarak mutfağa doğru ilerlemişti.

Ondan olsa olsa anca mikrodalga olurdu, işe yaradığında on dakika çalışıp geri kalan zamanda sürekli olan yatan birinden bahsediyorduk. En azından ben sürekli fişe takılıydım ve devamlı çalışıyordum, bir de Cihangir'e bak. "Yazık." Kafamı iki yana salladım ve Tuğrul kısılmış gözleriyle odasından çıkarken ben de kendi odama girdim.

Madem devamlı çalışıyordum ve bu evdeki konumum buzdolabıydı, o zaman sarı civcivime mesaj atsam iyi olabilirdi. Onu görmeyeli iki gün olmuştu, konserde erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır felsefesine uyarak adam dövme işine girişmese de kendince haklıydı. Beni yara bandı olarak görüyordu ve kullanıyordu, yaralarına iyi gelebiliyorsam sevinecektim çünkü ben de onu kullanıyordum.

Telefonumu çıkardım ve mesajlara girerek 'Bugün seni göreceğim diye heyecandan uyuyamadım,' yazdım. Mışıl mışıl uyumuştum ama bunu ona söyleyecek halim yoktu. Gerçi tam da mışıl mışıl uyuduğum söylenemezdi, sabah uyandığımda topallayan bacağımı unutmamıştım, Tanrı'nın sopası yoktu işte. 'Hasta olduğum için leş bir haldeyim, boşuna heyecanlanmışsın.'

Hasta olması beynimde bir ampül yaktığında, çoktan ona gitmeye karar vermiştim. İmkanım olsa her saniye yanında kalırdım çünkü o benim piyango biletimdi, bulduğum her fırsatta yanına damlamalıydım. 'O zaman seni yine şaşırtmam gerekecek.' Yazdım ve mesajı yolladım.

Hızla üstüme güzel bir şeyler geçirdim ve saçlarımı açarak yukarıdan ufak bir topuz yaptım. Ufak topuz ve açık saçı kendimde sevdiğimden hasta ziyaretine de uygun bulmuştum. Şimdi güzelce kahvaltımı yapıp, görev adamı olmanın zamanıydı. Beynimde beni oyalayacak düşünceler yokken kendimi daha zinde ve daha odaklı hissedebiliyordum.

Öyle ya da böyle ben istediğim sonucu elde etmiştim, Tuğrul bana aşık değildi, ikimiz de gönül eğlendirmiştik ve eski sevgilisine kafasını takmış bir ortağım da yoktu.

Yüzüme yerleşen gülümsemeyle odadan dışarı çıktım ve mutfakta konuşan üçlüye "Günaydınlar," diyerek yerime oturdum, bir taraftan da doğranmış olan salatalıklardan birini ağzıma atmakla meşguldüm. "Günaydın buzdolabı."

Cihangir bu sabah kendime takmış olduğum lakabı bir anda bana söyleyince aralanmış dudaklarımla yüzüne bakmaya başladım. "Sen benim buzdolabı olduğumu nereden biliyorsun?!" diye bağırdığımda göz devirmiş ve karşıma oturmuştu. "Evin içinde ben bir buzdolabıyım diye geziyordun Aylin."

Yeşim kahkaha atarak pişirmiş olduğu omleti sofraya bırakırken Tuğrul hala uyukluyordu, sohbeti dinlese de anlıyor gibi gözükmüyordu gözüme. "Sen iç sesimi mi duydun Cihangir?" diyerek kaşlarımı çattığımda "Keşke sadece içinden konuşuyor olsan," diyen Tuğrul sohbete dahil olmuştu. Üstelik Cihangir de "Katılıyorum," diyerek onu onaylamıştı!

"Mikrodalga olduğuna mı bozuldun anlamadım ki? Nedir yani bu kin?" Bir taraftan konuşup diğer taraftan günlerdir açmışım gibi kahvaltımı ediyordum. "Mikrodalga mı?" diye boş bakışlarla bakan Cihangir'e Yeşim yardımcı olmak istercesine cevap verdi. "Nadir işe yarıyorsun diyedir," dediğinde güldüm, harbiden beni çok iyi tanıyordu.

"Ha tabi, bana sorarsan Aylin saçmalıyor. Ben seni daha çok ocağa benzetiyorum, ateşlisin falan ya."

Edeceğin iltifatı si- neyse. İçimden de olsa Yeşim bugün küfürü asla hak etmiyordu. Üstelik Tuğrul'u birazcık güldürmüştü bu sohbet, Cihangir'e yavşandığında bir haller oluyordu ona da. "Hiç vazgeçmeyecek misin? Seninle ilgilenmiyorum, her gün konuşacak mısın böyle?"

"Vazgeçmeye hiç niyetim yok, bir kere beni ağına düşüren sensin. Sorumluluk alman lazım." Kafamı sinsice kaldırdım ve Tuğrul'a baktım, bakışlarımı hissetmiş olacak ki o da bana dönmüştü. 'Yakışmıyorlar mı?' diye dudaklarımı oynattığımda "Ne?" demiş ve bunu yüksek sesle söylemişti. Erkekleri anlamak zordu gerçekten, sessiz konuşuyorsam cevap verirken bağırmazdın herhalde.

"Salak mıdır nedir?" diye sessizce söylenerek göz devirdim, millet deliye biz akıllıya hasrettik bu evde.

"Sürekli seni reddetmemden nasıl memnun olabilirsin, hiç mi zoruna gitmiyor?" Cihangir çok normal bir açıklama yapar gibi tane tane anlatıyordu, Yeşim ise keyifle onu dinliyordu. "Herkesin tarzı farklıdır, sen de böylesinden hoşlanıyorsun inkar etme boşuna."

Yeşim yine haklıydı, Cihangir ne kadar gizlemeye çalışsa da yüzündeki o memnuniyeti görebiliyordum. Üstelik bunu ben bile görüyordum, ilişki IQsu parmak sayısıyla denk olan Aylin. Bana kalırsa Tuğrul bile farkındaydı, bu yüzden Cihangir'e yavşandığında sırıtıyordu. "Bu hareketlerden hoşlandığımı mı düşünüyorsun?" dedi ve kendi kendine güldü. "Komikmiş."

"Eğleniyorsan bana hava hoş," Yeşim ve Cihangir atışmasını sonlandırmak için yalandan öksürdüm ve dikkatleri üzerine topladığıma emin olduğumda konuştum. "Tatlı atışmanızı bölüyorum ama bu sabah Poyraz'a mesaj attım. Hasta olduğunu söyledi. Bence hasta ziyaretine gitmeliyim, seni şaşırtacağım gibisinden bir mesaj attım."

Tuğrul kısa bir süre düşündü, ekip reisimiz olduğu için ona odaklanarak konuşmayı engelleyemiyordum. "Telefonunu ver," mesajları okuyacağını tahmin ettiğimden beklemeden ona uzattım. Uzun denemeyecek bir zamandan sonra telefonu bana geri vermiş ve "Evine gidebilirsin, garipsemeyecektir," dedi.

"Eli boş gitme bari, bir çorba falan yapalım da öyle götür. Hem erkekler böyle hareketlere düşüyor, baksana Cihangir'e yaptığım omleti yerken gözlerinden kalp çıkıyordu." Kafasını hafifçe sağa yatırarak şirin şirin Cihangir'e gülümseyen Yeşim'in bu hareketlerini beynime not alıyordum. Cihangir gibi biri bile böyle hareketlere tav oluyorsa ilerde işime yarardı. "Ben de Tuğrul'a kahvaltı hazırlamıştım, hiç öyle gözlerinden kalp falan çıkmadı."

Tuğrul ağzına attığı lokmayı yutmadan önce suratını buruşturdu, ben de elimle yüzünü işaret ettim. "Baksana, hatırlayınca bile kötü oluyor. İnşallah Poyraz da böyle yapmaz."

"Allah Allah, sen Tuğrul'a kahvaltı mı hazırladın?" Yeşim benim çok fazla yemek yapmadığımı bildiğinden, garipsemişti. "Evet, Halil'i öldüren Gökalp temalı bir konsept ayarlamıştım. Salça bile yaptım kanları anlasın diye ama sanatçıya saygı duymayan sanattan ne anlar?"

Cihangir elindeki çatal bıçağı masanın üstüne bıraktı, yüzündeki ifade de Tuğrul'un az önce takındığı mimiklerle hemen hemen aynıydı. "Yedin mi?" diye direkt arkadaşını muhatap aldığında Tuğrul önce bana bakmış, sonra da bakışlarını tabağına çevirip kafasını sallamıştı.

"Yemekleri Yeşim yapsın," diyen Cihangir'e Tuğrul hemen onay verdiğinde 'Nankör' diye bağırmamak için kendimi zor tuttum. "Surat murat buruşturmuştun ama katil Gökalp'i tabaktan silip süpürdüğünü unutmadım. En son kanlara ekmek banıyordun." Arkama yaslandım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Bu evde emeğe saygı sıfırdı.

"Uzatma Aylin," dedi Tuğrul, sonra da arkadaşıma döndü. "Uğraşmak istemezsen dışarıdan söyleriz, problem değil."

Doğru ya para boldu tabi, dışarıdan alırdık. Tuğrul ağzını silip masadan kalktığında kahvaltıyı hazırlamaya yardım etmediğim için en azından bulaşıkları yıkama girişiminde bulundum. Hayır madem paramız boldu, Tuğrul keşke bu eve bir hizmetçi alsaydı, alışmıştı evini temizlememe beleşten bize yaptırıyordu. Cimri.

İçimden söverek masayı topladım, ayrıca uykusundan uyanan tilkilerimle biraz konuşmam gerekiyordu. Hepsini çok özlemiştim. "Ben odama geçiyorum, biraz düşüneceğim." dedim ve ortamı terk ettim.

Sona yaklaşıyorduk ve benim hiçbir hata yapmamam gerekiyordu.

Продолжить чтение

Вам также понравится

SON AN | Texting ✓ M. Eslem Erva

Художественная проза

341K 12.8K 62
Bir hastasına iyilik yapmak isteyen Ahu, hastane kayıtlarından aldığı numarayı yanlış girip bir komutana yazarsa ne olur? Nerden bilebilirdi ki bu ka...
GELECEK VeraHare

Художественная проза

142K 7.3K 17
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
Aşk'a Direniş Jutenya_

Художественная проза

3M 162K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
SERÇEYİ ÖLDÜRMEK Dilan

Художественная проза

6.8M 453K 81
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, hen...