Sirena| Texting

By Irmakbensol2

249K 24.1K 18.1K

054***: "Herkes birbiri için ölür olmuş." 054***: "Sen benim için yaşar mısın?" "Kendi sonumu getirmem için... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20- (GİZEMLİ)
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-

-26-

4.2K 591 817
By Irmakbensol2


Selam askimmm
Nasılsın???? Umarım coook iyisindir🫶

Yıldıza basarak bölüme oy vermeyi, satır aralarına yorumlar bırakmayı unutma!✨

Eğer yeni bölüm günlerini öğrenmek istiyorsan beni hem buradan hem de
İnstagram hesabım; irmakbensol, irmakbkitapları'dan takip edebilirsin.

Oy ve yorum ormanlarımız çok düşük, mutlaka yorum yap lütfen🥹

Keyifli okumalar!
❤️

&&&

Amacım onu bıçaklamak değildi! Gerçekten değildi!

Elimde tuttuğum bıçakla az önce Gizemli'nin karnını yanlışlıkla boydan boya kestiğimde yemin ederim ki amacım bu değildi!

Allah beni kahretmesin!

Yanlışlıkla insan bıçaklayan ilk gerizakalıydım galiba.

"Gizemli!"

Elim ayağım Gizemli'nin karnına gittiğinde titremeye başlarken içimi saran korku gördüğüm kanlar ile daha da büyüdü.

Elimdeki bıçağı telaşla tezgaha fırlattım ve hızlıca konuşmaya başladım.

"Yemin ederim yanlışlıkla oldu! Bir an da seni iteklemek isterken oldu! İyi misin?" Sesimdeki korku ve telaşla Gizemli'nin gözlerinin içine baktım.

Göz göze geldiğimizde onunda en az benim kadar telaşlanmış ve korkmuş olmasını bekledim.

Ama yüzü ifadesiz ve oldukça sakindi.

Hatta canı bile acımamış gibi gözüküyordu. Sanki ben bıçaklanmış o bıçaklanmamıştı.

Tekrardan boydan boya çizdiğim karnına baktığımda kanamanın arttığını gördüm, kandan karnı gözükmüyordu. Eşofmanının lastikleri çoktan kana bulaşmıştı.

"Allah'ım!" Kanların hızla akışını görünce dehşete kapılarak neredeyse çığlık atar gibi olduğumda ellerim hemen Gizemli'nin karnına gitti.

Karnına sıkıca bastırıp kafamı kaldırarak korku ile nefes almadan endişeyle konuştum.

"Kanıyor, çok kanıyor! Çok özür dilerim! Çok üzgünüm, gerçekten yanlışlıkla oldu!"

Ellerim anında sıcak tenin üzerindeki sıcak ve yoğun kana bulaşırken kendimi biraz daha kötü hissettim.

Aptaldım!
Resmen aptaldım!
Nasıl berecebilmiştim bunu?

Sanırım onu bıçaklamaya kalksam beceremezdim ama şimdi istemeden sanırım böbreğini falan delmiştim.

Benim bu delicesine endişemin onda en ufak kırıntısı bile olmayan Gizemli üstten bana bakarak yutkunduğunda benim bu tavırlarıma ve bıçaklanışına karşı hâlâ sessiz ve tepkisizdi.

Onun normal olmayan bu tepkisizliği beni daha da korkuya düşürdü.

Adamın karnını yarmıştım!
Niye tepki vermiyordu bu adam?

"Gizemli! Bir şey de, konuşsana! İyi misin, korkuyorum. Çok mu acıyor ondan mı konuşmuyorsun?"

Sırtımdan soğuk terler akmaya başlamıştı.

Gizemli'nin yüzünü incelediğimde asla acıya dair bir yüz ifadesi bulamadım.

Canımı acımamıştı yoksa?
Ben mi abartıyordum bu kesiği?

Bakışlarımı Gizemli'den alıp karnına çevirdiğimde kana bulanmış ellerimi çekip kanın altındaki boydan boya uzanan kesiğe baktım.

Tam kesik gözüme aslında benim böyle korkudan ölüp bitmeyeceğim kadar derin ve büyük gözüktüğünde sesi az önce çıkmayan Gizemli iki büklüm olup acıyla inledi.

"Ah! Karnım!"

Ellerimi kesikten iyice uzaklaşıp acıyla inleyen Gizemli'ye baktığımda yüzünü acıyla buruşturduğunu gördüm.

Sanırım kendine yeni gelmiş, acıyı yeni fark ediyordu.

Onu acı dolu halini görünce az önce olan endişem ikiye katlandığında içimi pişmanlık ve suçluluk duygusu doldurdu.

"Beni bıçakladın mı sen?" Diye sordu Gizemli gözlerimin içine acı çeker bi tavırla bakarak.

Endişeyle titreyen ellerimle mahcupca yutkundum.

"Yanlışlıkla oldu yemin ederim ki! Benden uzak dur demiştim sana!"

Ona iyice yaklaştım. Yüzünü buruşturdu.

"Yani senden uzaklaşmadığım için mi bıçakladın beni?" Diye sordu yutkunarak.

"İstemeden oldu!" Diye bağırdım gergince.

Bağırdığını görünce sanki benden kaçar gibi uzaklaştı, bana kınar gibi baktı.

"Ve sen bana hâlâ bağırıyor musun, güneş saçlı?" Diye sordu.

Onun bu tavrı ile duraksadım.
Ona bağırıyordum hem de bu haldeyken? Aptal kafam!

Hem adamın karnını yarıyor hem de fırça çekiyordum.

Kendimi ona bağırdığım için kötü hissettim ve yutkunarak ona birkaç adım attım.

"Bağırmıyordum, üzgünüm."

Ona birkaç adım atmamla Gizemli birkaç adım gerilediğinde kaşlarımı çatarak duraksadım.

O benden mi uzaklaşıyordu?

Muhtemelen onu bıçakladığım için?

"Sen benden mi kaçıyorsun?" Diye sordum onu süzerek.

Yoksa bana mı öyle geliyordu?

Yutkundu ve canı çok açıyormuş gibi biraz daha iki büklüm oldu.

"Yok, bebeğim. Neden kaçayım?" Dedi.

Ama arkasını dönerek benden biraz daha uzaklaştı.

Basbaya kaçıyordu!
Arkasını dönüp hem de!

Benden mi korkuyordu? Belki de onu bir daha bıçaklamamdan? Hayır! Ben öyle bir şey yapmazdım.

Ya da belki de onu bıçaklayıp bir de azarlamamdan ötürü kaçıyordu?

Arkadan ona birkaç saniye baktım.
Çok yavaş ilerliyordu ama.

Sanki onun peşinden gitmemi, biraz peşinden koşmamı ister gibi?

Aptal kafam! Hayır! Adam yaralı ondan böyle yürüyor!

"Gizemli, dur! Nereye?"

Hızlıca kenardaki peçete rulosunu alarak peşinden gittiğimde hızlıca önüne geçerek onu durdurdum.

Kanayan yarasını biraz daha sıkı tutarak yüzüme baktı.

Hemen elimdeki peçete rulosundan bir sürü peçete kopardım ve onu elinden tuttuğum gibi mutfağın biraz ilerisinde ki geniş koltuğa çekiştirdim.

"Çabuk otur şuraya! Kanamayı durdurmamız gerek!" Diye nefes nefese endişeyle konuştum.

Ona bir şey olmasından elbette ki çok korkuyordum.

Ona bir şey olmasını, zarar gelmesini istemiyordum.

Ama şimdi istemeden de ona zarar vermiştim, kendimi çok kötü hissediyordum. Onun iyi olmasını sağlamalıydım.

Bir an önce kanamasının durması gerekiyordu.

"Ah, sanırım ağrıdan öleceğim!" Gizemli ağrı dolu sesi ile böyle söylediğinde koltuğa yavaşça oturdu.

"Çok özür dilerim! Allah beni kahretmesin!" Diye ağlar gibi konuştum.

Onun acı çekmesi canımı yakıyordu.

Gizemli yutkundu ve bakışlarını kaçırdı.

"Kendine öyle şeyler söyleme, özür dilemeyi de kes lütfen. Sorun yok, bir şey olmaz." Dedi beni sakinleştirmek ister gibi.

Kendisi bu haldeyken bir de beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Daha çok vicdan azabı çekmeye başladım.

"Sorun var!" Dedim kendime olan öfkemle. "Hepsi benim suçum! Ama söz veriyorum iyi olacaksın."

Gizemli gözlerini bana çevirdiğinde yutkunarak ayakta durmayı bıraktım ve harekete geçtim.

Hemen Gizemli'nin önünde eğilerek, önüne, yere oturarak bacaklarını araladım ve bacaklarının arasına girdim.

Gizemli bu hareketimle dona kalarak yüzüme baktı ve göğsü sertçe inip kalktı.

Sanırım kalkan şey de sadece göğsü değildi.

Yerinde rahatsizca dikleşti, gözlerinin koyulaştığını gördüm.  Yutkundu ve derin bir nefes aldı.

Elimdeki peçeteleri kaldırarak ona gösterdim.

"Ellerini çek bununla hemen karnını silip, sertçe bastırarak kanamasının durmasını sağlayalım." Dedim ve vakit kaybetmek istemediğimden ellerini karnından itekleyerek peçeteyle karnını silmeye başladım.

Gizemli beni izlerken elimdeki peçeteler anında kanı çekerek kıpkırmızıya bulandı.

"Of." Yüzümü buruşturdum.

Kandan midem bulanırdı ama şimdi içimi acıtıyordu sadece.

"İyi misin?" Diye sordu Gizemli.

Kafamı kaldırıp yüzüne baktım, dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi.

"Kandan miden bulanır. Bunu yapmak zorunda değilsin. Bırak, güzelim."

Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Beni düşüneceğine kendini düşün. Yaralısın hâlâ önce beni düşünüyorsun." Dedim gözlerim dolu dolu.

"Benim canım sensin." Dedi hafifçe gülümseyerek.

Bakışlarım gülümsemesine gittiğinde neredeyse ağlayacaktım.

"Yemin ederim yanlışlıkla oldu." Dedim bir kez daha.

"Biliyorum." Dedi. "Biliyorum güzelim. Kendini kötü hissetme."

"Nasıl hissetmeyeyim!" Yarasına baktım. "Bak ne hale getirdim seni!"
Başımı kaldırıp tekrardan gözlerine baktığımda sordum. "Doğruyu söyle çok acıyor mu?"

Yutkundu, ilk başta sustu ama ben üsteledim.

"Söylesene, lütfen. Çok acıyor değil mi?"

Çenesini gerildi ve dudaklarını araladı.

"Yani, evet." Duraksadı ama sonra nabzı biraz fazla atar gibi oldu. "Tamam. Çok acıyor!"

Elini yüzüne atarak görmemi engelledi.

Pişmanlıkla boynumu büktüm ve peçeteleri sertçe yarasına bastırdım.

"Acır tabii! Deldim resmen karnını! Of, Allahım! Acaba böbreğin falan delinmiş midir?" Diye sordum telaşla.

Gizemli boğazını temizleyerek elini yüzünden çekti ve bacaklarının arasındaki bana baktı.

"Galiba olabilir. Çünkü çok acıyor." Dedi.

Onun böyle deyişiyle korkuyla yerimde dikleştim, gözlerim korkudan kocaman oldu.

"Ya ölürsen? Ya ölürsen ne olacak? Bak!" Hâlâ kanaması durmayan kesiği işaret ettim. "Hâlâ kanaman durmuyor. Ne yapacağız? Burada doktor moktor yok! Hastaneye de gidemeyiz? Şey var mı? Şey! Hah, ilkyardım çantası? Var mı?"

Korkudan dilim öyle bir çözüldü ki beş saniyede hıphızlı konuştum.

Ölebilir miydi? Yani böyle bir kesikten insan ölebilir miydi ki?

Onun ölümünün beni ne kadar sarsacağını düşündüm. Eğer ki o ölürse onunla birlikte bende burada kalır, sonunda ölürdüm.

"Var. Banyoda." Dedi, Gizemli. Ardından beni süzerek dudaklarını yaladı. "Ölsem ne yaparsın? Ölürsem çok üzülür müsün? " Diye sordu bu seferde yüzümü izleyerek.

"Bu nasıl soru!" Diye sordum Şaşkınlıkla. "Tabii ki üzülürüm. Hatta büyük ihtimalle kendimi seni yanlışlıkla bıçakladığım bıçakla öldürürüm. Dayanamam."

Bunu yapardım.

Gerçekten yapardım.

Gizemli yutkundu ve biraz dikleşerek elini karnındaki peçetelerin üzerindeki elime attı.

"Neye dayanamazsın peki? Katil olmaya mı yoksa benim ölümüme mi? Daha çok katil olmaktan korkuyormuş gibi duruyorsun." Dedi.

İthamı aslında ağzımı arar gibiydi. Aslında katil olmamın umrumda olmadığını tek önemsediğim şeyin o olduğunu ve ona bir şey olmasından korktuğumu biliyordu ama bunu ağzımla itiraf etmemi bekliyordu.

Duraksayarak yüzüne baktım ve gözlerimi kıstım.

Bu durumdayken bana laf mı sokuyordu o?

Dişlerimi birbirine sürttüm ve yarasına biraz daha sert bastırdım.

"Doğru anlamışsın! Katil olmaktan korkuyorum zaten! Yoksa niye bu kadar korkayım ki!"

Gizemli yarasına bastırmamla ilk başta hiç tepki vermedi, söylediklerime karşı gözlerini kıstı ama sonra bir an da yüzünü buruşturdu.

"Ah! Karnım!" Diye inledi ve elimi tutarak biraz bastırmamın şiddetini azaltmaya çalıştı.

Ne yaptığımı fark ederek hızlıca bastırmamın yükünü azalttım.

Aptal kafam bir de inat yapıp canını yakıyordum.

"Ben.." Pişmanlıkla yutkundum ve "İyi misin, biraz sert bastırdım sanırım." Diye mırıldandım.

"Sanırım yaranın büyüdüğünü hissediyorum." Dedi Gizemli gözlerime acı içinde bakarak. "Kanamam durmazsa bayılabilirim."

"NE!" Dehşetle ayaklandım ve ellerimi karnından çektim.

Gizemli peçeteyle karnına baskı uygulayarak dudaklarını büzdü.

"Doğru duydun. Önce bayılırım..." Duraksadı ve gözlerimin içine baktı.

Korkuyla titrek nefesler aldım.

"Sonra?" Diye sordum korka korka.

Umursamazca omuzunu silkti ve sakince "Ölürüm." Dedi.

"NE!"

Bir kere daha dehşete kapılarak bağırdım ve hızlıca yanına oturarak omuzuna vurdum endişeyle.

"Ne demek ölürüm? Ölemezsin!"

Gizemli onu sarsmamla öne eğildi ve iki büklüm oldu.

"Ah, vurmasana. Vurdukça daha kötü oluyorum. Sanki böyle sen kötü davranınca daha çok bayılasım geliyor. Sanırım gözlerim kapanıyor." Dedi ve gözlerini kapattı.

"Hayır, hayır!"

Hızlıca neredeyse üzerine çıkarak yüzünü tuttuğumda gözlerini zorla açtığımda çok yakındık, endişeli nefesim dudaklarına çarptı.

"Sakın bayılma! Sakın ölme de!"

Bakışları dudaklarıma gittiğinde hafifçe sırıtır gibi oldu ama bunu çabucak toparladı ve yüzünü buruşturdu.

"Neden?" Diye sordu. "Hani ölmem umrunda değildi?"

Sertçe yutkundum.

"Değil," Diye fısıldadım bakışlarım dudaklarına kayarken. "Ama yine de ölmeni istemiyorum."

Kendine gelmek ister gibi boğazını temizledi ve geri çekilerek yarasına baktı.

"Ama gidişatım onu gösteriyor. Sanırım terliyorum, bayılacağım galiba..." Diye mırıldandı.

"Bayılamazsın ya!" Omuzuna yine sertçe geçirdiğimde bu yemin ederim refleksle olan bir şeydi.

"Ah!"

Gizemli yine acıyla inlediğinde gözlerimi büyüttüm.

"Çok özür dilerim çok! Refleksle oldu."

Hızlıca vurduğum kolunu okşadığımda Gizemli'nin kaslı kolu gerildi, damarlarının büyüklüğünü hissettim.

"Bana kötü davrandıkça gözlerim kararıyor sanki..." Diye mırıldandı. "Of, karnım!" Diyerek elini karnına götürdü ama tuttuğu yer çiziğin hemen üstüydü.

"Orasıda mı ağrıyor?" Diye sordum şaşkınca elini koyduğu yere bakarak.

Gizemli hemen karnına baktığında elini hemen yarasına indirdi.

"Galiba, bilmiyorum. Sanırım canım o kadar çok acıyor ki artık neremin acıdığını anlamıyorum." Dedi.

Stresle dudaklarımı ısırdım ve ellerimi yine yarasının üzerindeki peçetelere attım ve artık kandan kopmaya başlayan peçeteleri kaldırdım.

Hâlâ kanıyordu, çok yoğun değildi ama akışını görebiliyordum.

"Böyle olmayacak! Kan kaybından öleceksin galiba! Allahım! Durmuyor da bu kan! Ne çok kanın varmış be senin de!" Diye ters ters Gizemli'ye baktım.

Gözlerini kıstı ama sonra "Sesini boğuk duymaya başlıyorum, bu da bayılmanın bi adımı galiba." Diye mırıldandı.

Hayır eğer ki gözlerimle görmezsem ona kötü davranıyorum diye beni bayılmasıyla tehdit ediyor zannedeceğim.

"Bayılmak falan yok! Ne bu iki lafından biri bayılmak! Seni bıçakladım diye ölmeyeceksin ya!"

"Sen yine bana bağırıyor musun? Hayır ben bayılmak üzereyim diye boğuk boğuk duyuyorum ya hani?"
Dedi gözlerimin içine bakarak.

Oturduğum yerden kalkarak "Hayır, hayır!" Dedim. "Sana bağırdığım falan yok benim."

Yutkundum ve yarasına bakarak düşündüm.

"Bir şekilde kanamanın nasıl duracağını bulmamız lazım. Aksi takdirde pansuman yapamayız. Yani ben öyle biliyorum." Dedim hızlı hızlı.

"Aslında... ben kanamanın nasıl duracağını biliyorum." Dedi Gizemli.

Kaşlarımı havalandırdım ve saf bir heyecanla "Neymiş o?" Diye sordum.

Dudaklarını ısırdı.

"Duş." Dedi bir an da. "Eğer duş alırsam yara suyun altında kalırsa hemen kanama durur."

Kirpiklerimi kırptım.
Suyun kanın akışını durdurduğunu biliyordum.

Ama duraksadığım şey farklıydı.

"Eğer bana duş aldırırsan kanamam durur." Dedi Gizemli gözlerimin içine bakarak.

Yutkundum.
Evet bu yüzden duraksamıştım.

Ona duş mu aldıracaktım? Düşüncesi bile bedenimi yakmaya yetmişti.

"Ben sana duş aldıracağım?" Diye mırıldandım yanaklarım şimdiden kızarırken.

"Ne o utanıyor musun?" Diye sordu Gizemli gözleri sinsi bir şekilde ışıldarken.

Boğazımı hafifçe temizledim.

"Ne utanması?" Diye çıkıştım. "Neyden utanacakmışım?"

"Beni çıplak görmekten." Dedi Gizemli bir an da pat diye.

Kıpkırmızı kesildim. Gerçek anlamda kıpkırmızı hem de.

Düşüncesi bile beni utançtan bu hale çevirmişti gerçeğini görsem ne hale gelirdim Allah bilirdi.

"Su ve biz getirip öyle kanamayı durduracağım." Diyerek hızlıca arkamı döndüm ve kaçar gibi ilerlemek için hazırlandım ama buna engel oldu.

"Sen suyu getirene kadar ben nalları dikersem vicdan azabından ölürsün." Dedi arkamdan.

Duraksadım.

Yüzüm yanıyordu.

Arkamı dönerek önce yüzüne sonra yarasına baktım.

"Korkması gerektirecek bir şey yok, ben çıplak olacağım, sen değil." Dedi dalga geçercesine.

Sesindeki o alay beni aşırı sinirlendirdi, dişlerimi birbirine sürterek ona yaklaştım.

"Korkum falan yok benim, vazgeçtim sana duş aldıracağız. Şu an sağlığın söz konusu."

Olayı alaya almak istemiyordum çünkü ona bir şey olmasından korkuyordum.

Sürekli inlemesi, kanamasının durmaması çok ciddi bir durumdu.

"Kararını değiştiren şey ne oldu?" Diye sordu Gizemli.

Ona elimi uzatarak çenemi dikleştirdim.

"Çünkü benim yüzümden bu haldesin ve iyi olmanı sağlayacağım. Ben vicdansız biri değilim ve sana bir şey olmasını da istemiyorum."

Bakışları yüzümde dolaştı, yanaklarımın hala kızarık oluşu gözünden kaçmadı ve gülümser gibi olarak elimi tuttu.

Ona destek vererek koltuktan dikkatlice kalkmasını sağladım.

"Güzel bir karar." Dedi Gizemli, ben ona destek vermek için kolunun altına girerken "Duş hemen kanamayı durduracak."

"Ve sadece eşofmanını çıkaracaksın haberin olsun." Dedim sakin çıkarmaya çalıştığım sesimle.

Boxerı üzerinde kalacaktı.
Onun... küçük canavarını falan görmek istemiyordum.

"Pekala." Dedi Gizemli itiraz etmeyerek.

Zaten başka da şansı yoktu ya.

İkimizin arasında bir sessizlik oluşurken susmayı tercih ederek yavaş yavaş yürüdük.

Ben biraz sonra onu çıplak görüp ona duş aldıracağım gerçeğiyle yüzleşmeye çalıştığım için suskundum.

Sanırım şimdiden nefessiz kalmıştım.

En sonunda evin en büyük banyosuna geldiğimizde bu odayı ilk defa görüyordum. Siyahlarla döşenmiş bir yatak odasındaydı.

Burası Gizemli'nin odası olmalıydı.

Geniş banyoya geçtiğimiz an Gizemli'nin kolunun altından çıkarak ona doğru döndüm ve stresten ensemi kaşıdım.

"Sıcak su mu yoksa soğuk su mu tutmalıyız?" Diye sordum.

"Soğuk." Dedi Gizemli.

"Tamam..." Diye sessizce mırıldanarak arkamı döndüm ve duşakabinin içine ilerledim.

Hem küvet hem de duşa kabin şeklindeydi.

"Küvetin içinde soğuk su da durman daha iyi olur. Ben şimdi ayarlayacağım." Dedim.

"Tamam." Dedi o da.

Aramızda inanılmaz bir gerilim vardı. Bizi birbirimize çeken bir gerilim hem de.

Kalbim küt küt atıyordu.
Bu heyecan neyin nesiydi?

Suyu açarak küvete akmasını sağladığımda banyoyu su sesi ele geçirdi. Eğilerek suyun soğukluğunu kontrol ettim.

Ilık bile değildi, buz gibiydi.

Bu kış ayında böyle bir suyla yıkanmak cidden cesaret isterdi çünkü bu soğukta bu su insanı zatürre bile ederdi.

"Bu su çok soğuk ama emin misin?" Diye sordum küvetin doluşunu izlerken.

"Soğuk su kanı durdurur. Daha önce de denemiştim." Dedi Gizemli arkamdan.

Egildiğim yerden kalkarak arkamı döndüm ama dönmemle şaşkınlıkla donakalmam bir oldu.

Çünkü Gizemli karşımda çırılçıplaktı.

Onu taşımak zor olmuyor mu?

Gizemli'yi çıplak görmeyi beklemiyordum.

Özellikle de onun... erkekliğini görmeyi falan beklemiyordum.

Birkaç saniye şoka girmemiş ardından utançla çığlık atarak ellerimi sertçe yüzüme attığımda arkamı döndüm.

"NE ARA SOYUNDUN SEN YA! ÇIRILPILAK MI KALDIN! SANA SADECE EŞOFMANINI ÇIKAR DEMİŞTİM SADECE!" Diye bağırdım utançla.

Yerin dibine girmek istiyordum utançtan.

Resmen onu çırılçıplak görmüştüm. Şu an gözüm kapalıydı ama hâlâ o görüntüsü gözümün önündeydi.

"Bende öyle yaptım." Dedi Gizemli, adım seslerini işittim küvete yaklaştı.

Onun varlığını hemen arkamda hissettiğimde hızlıca nefeslerimin eşliğinde yutkundum.

"Öyle falan yapmadın! İç çamaşırınla kalmanı söylemiştim eşofmanını çıkararak."

"Söylemeyi unutmuşum güzelim, Ben çamaşırı giymem."

Siktir ya!
Cidden güzel bir siktir!

Sakinleşmeye çalıştım ama az önceden sonra ne mümkündü bu?

"Öyle kalmaya devam edecek misin? Yoksa..."

Ellerimi yüzümden çekerek gözlerimi açtığımda "Bir insan neden eşofman giymez, neden? Ruh hastası mısın sen?" Diye söylendim öfkeyle.

"İç çamaşırına karşıyım." Dedi tam arkamdayken.

Arkamda çırılçıplak oluşu onu dinlerken bile ateşimin çıkmasını sağlıyordu.

"Ne demek karşıyım!" Diye bağırdım ona arkamı asla dönmeyerek.

"Böyle konuşmaya devam mı edeceğiz yoksa ben kanamadan ölecek miyim?" Diye sordu Gizemli.

Yanağımın içini dişledim.
Ne yapacaktım ben şimdi?

Onu bir kez daha çıplak görmeye kalbim dayanamayabilirdi.

"Nalan..." Gizemli'nin nefesini ensemde hissettim. "Vaz mı geçtin yoksa? Beni çıplak görmek seni korkuttu mu?"

Korkutan şey belliydi aslında.

Yutkundum.

Sakinleşmem gerekiyordu. Üstelik zaman da geçiyordu. Benim sadece onun benim yüzümden olan yarasına odaklanmam gerekiyordu.

Bir şey yokmuş gibi davranacaktım. O çıplak değilmiş gibi davranacaktım.

Dudaklarımı hafifçe yaladım ve birkaç saniye süren sessizliğimin ardından yavaşça arkama döndüm.

Arkama dönmem ile Gizemli ile yüz yüze geldiğimizde teninin sıcaklığını bedeni benden birkaç santim uzakta bile olsa hissettim.

Göz göze geldiğimizde başımı dikleştirerek dudaklarımı araladım.

"Suya gir."

Gizemli'nin bakışları dudaklarıma gittiğinde "Tamam." Dedi. "Ama bana yardım et."

Bakışlarımı gözlerinden ayırmamaya çalışarak "Hıhım." Dedim ve ondan biraz uzaklaştım.

"Hadi," küveti işaret ettim.

Bakışlarını benden ayırmayarak küvete ilerledi. Küvetin dibinde durduğunda onu kolundan tuttum. Önce sağ sonra sol ayağını suya soktuktan sonra küvete geçti.

"Yavaş eğil." Dedim asla bedenine bakmayarak.

Gözlerim her an aşağı taraflara kayacak gibiydi. Kendime asla güvenmiyordum.

Belki de bu içimde ki ahlaksız tarafın ona bakmak istediğini bildiğimdendi.

Gizemli soğuk suyla dolu küvete yüzünü buruşturarak oturduğu an karnında ki kanlar suya karıştı ve su toz pembe bir hal almaya başladı.

Gizemli'nin kolunu bıraktığımda hafifçe geri çekildim ve önüme gelen saçları arkaya atarak Gizemli'nin gözlerine odaklandım.

"İyi misin? Su çok soğuk mu?"

Kollarını ve ellerini de suyun içine soktuğun da "Soğuk olması kanamamı daha çabuk kesecek." Dedi.

Onun bedenine bakmamaya özen göstererek suyun rengine baktığımda pembe rengin biraz daha koyulaştığını gördüm. Tekrardan bakışlarımı Gizemli'nin yüzüne çıkardım.

"Yaran acıyor mu şu an?"

İyi olmasını istiyordum. Bu kadar çırpınmama karşı artık iyi olmamalıydı.

"Acımıyor, yanımda sen varsın." Dedi Gizemli bana tebessüm ederek.

Söylediği şey karşısında yutkundum ve kafamı iki yana salladım.

"Şu an bana böyle şeyler söyleme çünkü çıplaksın." Bakışlarımı kaçırdım.

"Kıpkırmızısın. Utanıyor musun?" Diye sordu bakışları ile beni süzerek.

Daha çok onun yanında Küvetin içinde olmamı istiyormuş gibi bakıyordu bana.

"Bana böyle sorular soracağına yaranla ilgilensene sen!" Diye çıkıştım stresle.

Zaten kalbimin hızından, ateş basmasından soğuk soğuk terliyordum.

"Sen yine bana kötü davranıyorsun? Ben bu soğuk içinde acı çekerken hem de?" Diye sordu Gizemli yüzünü acıyla buruşturarak.

"Hayır! Kötü davranmıyorum. Kötü davranmıyorum." Dedim hızlıca. "Yeter ki iyi ol."

Acı çekiyormuş gibi yutkundu.

"Su çok soğuk üşüyorum ama sanki ateşim çıktı."

Telaşlanarak ona iyice yaklaştım.
"Ne ateşi, buz gibi sudayken nasıl ateşin çıkabilir?"

Elimi alnına uzatarak ateşine baktım.

Teni buz gibiydi.

Kaşlarımı çattım, yeşillerine bakarak "Ateşin falan yok." Dedim.

Beni süzerek "Ama yanıyorum." Dedi.

Yanağımın içini ısırdım.

"Sana öyle geliyor. Ateşin falan yok. Beni strese sokma." Dedim.

"Elinle kontrol ettiğin için sana öyle geliyor asıl. Dudaklarınla kontrol et. Bak nasıl anlayacaksın ateşim olduğunu." Dedi ve hafifçe öksürerek su da hareketlendi.

Riske atamazdım. Küvette üzerine eğilerek dudaklarımı alnına bastırdım. Dudaklarımın altındaki ten hâlâ soğuktu.

Dudaklarımı yavaşça alnından ayırdığımda geri çekilerek yüzüne baktım.

"Ateşin falan yok." Dedim.

Gözleri garip bir heyecanla ışıldarken "Bana öyle geldi sanırım." Dedi.

Yutkundum.
"Kanaman durdu mu?" Diye sordum.
"Kanaman hemen durduğunda küvetten çıkmalısın. Hemen yarana pansuman yapmalıyız."

"Belki sadece pansuman yapmayız." Dedi karnını suyun içinde iyice tutarak.

"Nasıl?" Diye sordum anlamayarak.
"Nasıl yani neden?"

"Sanırım dikiş atmamız gerekecek."  Dedi Gizemli.

"Ne?" Dedim korkuyla. "Nasıl yani? Yani dikiş derken böyle karnını falan dikmemiz gerek?"

Nasıl ya?
O kadar kötüydü karnı?

"Yara açılıyor." Dedi Gizemli. "Bak."

Elini suyun içinden çekerek elimi tuttuğunda suyun içine soktu.

Soğuk su tüylerimi diken diken ederken Gizemli elimi karnının hemen üzerine yaranın üzerine yerleştirdi.

Elimin altındaki yapılı ve kaslı Karnın üzerindeki yara elimin altındayken tüylerim diken diken oldu.

Gözlerim gözlerindeyken Gizemli yutkundu ve "Bak," dedi. "Yara ellerinin altında."

Benim ellerimin altındaydı benim yarattığım yara.

Hafifçe okşadığımda karnımın kasıldığını hissettim.

Gerçekten de yara çok derin duruyordu.

"Niye gözlerini gözlerimden çekmiyorsun. Bana bakmaya çekiniyor musun?"

Hareketlenerek yüzünü yüzüme yaklaştırdığında "Cesaretin yok mu bakmaya?" Diye sordu.

Sustum.

Elimi suyun içinde hareketlendirdirerek yarasını okşamamı sağladı ve fısıldadı.

"Güneş saçlı. Söyle bana cesaretin yok mu? Çok ağrım var... Canımı yakman bile hoşuma gidiyor."

Beni baştan çıkarmaya çalışıyordu.
Damarıma basıyordu ama oyunlarına düşmeyecektim.

Bu adam benimle oyun mu oynuyordu sabahtan beri?

Elimi hızlıca yaradan çektiğimde ondan uzaklaşarak dudaklarımı araladım.

"Yaraya bakmak istiyorum. Şimdi. Çabuk sudan çık." Dedim hızlıca.

Bu tavrıma şaşırarak yutkunarak geri çekildiğinde "Ne?" Diye sordu.

"Ne, ne? Yaraya bakacağım. Görmek istiyorum." Dedim hızlıca. "Kaç saattir beni stresten öldürüyorsun, mızmızlanıyorsun. Bak ölmedin de. Yarayı görmek istiyorum." Dedim.

"Olmaz."Dedi küvette dikleşerek. "Miden bulanır."

"Bulanmaz! Bakacağım! Göster bana şu yarayı!" Diyerek onu kolundan çekiştirdim.

"Çıplağım, beni görürsün."Dedi itiraz ederek.

"Göreceğimi gördüm zaten!" Diyerek itiraf ettim. "Çabuk bana göster şu yaranı."

"Nalan." Diyerek itiraz ettiğinde onu çekiştirdim.

"Çık şu sudan!"

"Çıkmayacağım." Dedi.

"Tamam o zaman." Diyerek karnındaki elini zorla iterek üzerine eğildim ve pembelesmis buğulu su da karnına baktım.

Karnında neredeyse orta boyutta küçük bir kesik olduğunu gördüm.
Bu kesik büyük falan değildi.
Bana sabahtan beri numara yapıyordu bu herif!

"Pislik! Sabahtan beri öleceğim diye beni korkuttuğun kesik bu muydu! Bana yalan söyledin!"

Öfkeyle Gizemli'nin koluna tokatlar attım hıncımı almak için.

"Canın bilr acımadı dimi! Kandırdın beni! Benden saf gibi başında pervane gibi dönüyorum! Vicdan azabından ölüyorum."

"Dur, dur be bebeğim!" Gizemli elimi tutmaya çalıştı ama öfkeyle elini itekledim.

"Dur mu?! Sabahtan beri ne kadar korktuğumu biliyor musun sen? Benimle dalga geçer gibi oyun oynadın!"

"Dur!"

"Duramam!"

Ondan öfkeyle uzaklaşarak kenardaki tüm şampuan şişelerini sabunları ona doğru fırlattım. Bazılarını yakalamayı becerse bile bazıları ona çarpıp küvete düştü.

"Nalan! Dur be güzelim!" Diye beni durdurmaya çalıştı.

Ama çok öfkeliydim.

Elimde kalan son şampuan şişesini ona doğru fırlatmak için hazırlandım ama o bu sefer benden önce davrandı.

Beklemediğim an da bir an da küvette ayaklandı ve beni kolumdan tuttuğu gibi küvetin içine çekti.

Beraber küvetin içine düştük.

Bedenime çarpan soğuk su ile şoka uğrarken kendimi onun çıplak vücudunun üzerinde buldum.

Beni kollarıyla sardığında sırılsıklam şekilde şokla yüzüne baktım ve öfkeyle bağırdım.

"Saatlerdir kandırdığın yetmemiş gibi şimdi de beni sırılsıklam mı ettin?"

Yutkundu ve fısıldadı.

"Daha sırılsıklam etmedim."

Daha kendime bile gelememişken beni dudaklarına doğru çekti ve buz gibi Küvetin içindeyken öptü.

Islak dudaklarımız bir bütün oldu.

&&&

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere

🩷







Continue Reading

You'll Also Like

469K 21.9K 48
Hiç beklemediği bir anda baba olan Bora Bey ve hiç beklemediği bir anda iş sahibi olan Sevgili Bakıcı Yasemin.. ** Gözlerimi ağlama sesiyle açtım. G...
47.5K 2.8K 30
Aşiret Gerçek ailem serisi : İzem Güneş Ulukan 21 tanesi abisi olan izemin gerçek ailesi ortaya çıkarsa ne olur? Kaos tabi ki ! Neyseki izem kaos aş...
918K 23.8K 26
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Aşkın gerçekten yaşı yok muydu? Kırgın çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanl...
125K 6.8K 42
05**: Sen doğduğun için güzel olan bu günde, sen sevdiğin için dünyanın en güzel çiçeği olarak kabul ettiğim karanfillerden koy vazona. 05**: Bu da b...