YABANCI NEFES (2 HAFTAYA DÜZE...

By maisie_ruby

216K 21.9K 16K

İki ülke arasında aranan terörist yüzünden Azerbaycanlı özel kuvvetler askerlerinin ve genç doktorumuzun göre... More

1|Yabancı nefes
2|Güvenli kollar
3| Geçmişin sanrısı.
4| Çiller
5| Ateş çemberi
6|Bilinmeyen biri
8| Sönmüş umutlar.
9| Ölüm.
10|Acıyla harmanlanan kalpler
11|Gelecek için atılan adımlar
12|Geçmiş'in bıraktığı izler
13|Bir fotoğraf karesi
14|Terkedilmiş kız çocuğu
15|Ayrılığın serzenişi
16|Acının tarifi
17|Yalanlarla süslenmiş gerçekler
18|Muma dönmüş kalpler
19|Gözler yalan söylemez
20|Ruhu, çocukluğuna esir düşmüş adam
B̶i̶r̶ ̶k̶ü̶ç̶ü̶c̶ü̶k̶ ̶a̶s̶l̶a̶n̶c̶ı̶k̶ ̶v̶a̶r̶m̶ı̶ş̶
21|Soğuk mezar
İlk kitap finalinden spoiler
22|Gerçekler
"Turan'ın düşlerinden"
23|Küçük bir geçmiş meselesi
24|Ruhun serzenişi part 1
24|part 2
25| İʟᴋ ᴋɪᴛᴀᴘ ғɪɴᴀʟɪ ᴘᴀʀᴛ 1
25|İʟᴋ ᴋɪᴛᴀᴘ ғɪɴᴀʟɪ ᴘᴀʀᴛ 2
26| SEZON FİNALİ
𝐘𝐀𝐁𝐀𝐍𝐂𝐈 𝐍𝐄𝐅𝐄𝐒
𝐓 𝐀 𝐍 𝐈 𝐓 𝐈 𝐌

7| Karanlığa tutunan umut ışığı

7.3K 831 391
By maisie_ruby


(Shop ve edit bana aittir.)

7| Karanlığa tutunan umut ışığı.

İkimiz de sessizce otururken, içeriden gelen İnci'nin ağlama sesiyle ayağa kalktım. Turan bey bana bakarken, "Mən də gəlim?" diyerek sordu. İfadesi çok masum ve tatlı gelmişti gözüme. Baş sallarken, peşimden gelmeye başladı. Ben de geleyim mi?

Odanın kapısını yavaşca aralarken, yatakta bacaklarını yukarıya kaldırmış sağ ayağını kemirmeye çalışan İnciyle karşılaştık. Bir yandan ayağını kemiriyor bir yandan da mırıldanıyordu. Bu görüntünü aynı an da kıkırdamamıza neden olurken yanına adımladım.

"İnci?" diye seslenmemle, İnci anlık duraksadı. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Beni görmesi için üzerine hafif eğilirken, beni görür görmez çığlık atarak haraket etmeye başladı. Turan bey arkamız da durmuş bize bakarken, kız çocuğunu kucağıma aldım. Yeni çıktığı belli olan alt dişleriyle bana gülümserken, burnumu boynuna yasladım.

"Çok mu sevindin beni gördüğüne?" Aldığım cevap ağ, uğ olduğun da bir kez daha kıkırdadım. "Evet ben de seni gördüğüme sevindim." Sonra Turan beyi görsün diye yana çevirdim bedenimi. İnci, Turan beyi görürken önce duraksadı. Hatırlamaya çalışıyordu onu. Sonra yumruk yaptığı minik ellerini gözlerine kapatarak başını omzuma yasladı.

Şaskınlıkla ona bakarken, "A-ah utandı!" dedim. Turan bey yanımıza gelirken, İnci'nin yumruk yaptığı elini tuttu. İnci'nin eli Turan beyin elinin için de kaybolurken, Turan bey konuşmaya başladı.

"İnci qız? Tanıdın məni deyə utandın yoxsa yaraşıqlı oğlan gördün deyə belə elədin?" İnci kız? Beni tanıdığın için mi utandın yoksa yakışıklı erkek gördün diye mi böyle yaptın?

Aldığı cevap, "Ağğğ!" olmuştu.

Turan bey sargıda ki, minik eline öpücük kondururken, "Uşağı mənə ver istiyirsənsə?" diye sordu bana hitaben. Bebeği bana ver istiyorsan?

"Olur. Oturma odasına geçin geliyorum ben." dedim İnci'yi güvenli kollarına bırakırken. Yeni uyandığı için acıkmış olabilirdi İnci. Bu yüzden komodiye bıraktığım biberonu alarak hızla mutfağa ilerledim. Mamasını hazırlarken, sıcak mı değil mi diye bileğime bir kaç damla dökerek anlamaya çalıştım. Değildi. Mutfağın ışığını kapatırken, oturma odasına geçtim.

Turan bey koltukta otururken, İnci'yi göğsüne yatırmış ayaklarını önüne çektiği küçük koltuğa yaslamıştı. "Hmm. Başa düştüm. Sən narahat olma ama mən varam." diyerek konuşuyordu İnci'yle. Hmm. Anladım. Sen merak etme ama ben varım.

Yutkunmak isterken, boğazımdaki yumru buna izin vermedi. Bu yüzden içime derin nefes çekerek, gülümsemeye çalıştım. "Mama geldi!" İçeriye geçerek, yanlarına biraz uzak durabileceğim şekil de oturdum. İnci gördüğü mamayla yerinde tepinirken, ellerini bana gelmek için uzatıyordu.

Turan bey, onu bana uzatırken çok geçmeden göğsüme yatırdığım İnci'ye mamasını vermeye başladım. Bir kaç saat önce yaptığını yaparak minik avuç içini kalbime yasladı. Acıdığını hissettiğim kalbim, üzerine yaslanan minik elle acıtmayı bıraktı.

"Sabah istəsən, Zəhranı görmək üçün gedərik." dedi bir süre sonra. Yarın istersen, Zehra'nı görmek için gideriz. Heyecanla ona bakarken, "Gideriz değil mi?" diye sorma ihtiyacı hissettim.

Genel de babam bana şunu yaparız, buraya gideriz dediği zaman emin olmak için sorgulardım. Zaten dediğinden emin olmak için sorguladığım da hep gitmiyoruz, şaka yaptım ya da senin gibi bir kızım olduğunu kimse bilsin istemiyorum. Bu yüzden gitmiyoruz derdi. Babam benimle bir yere gidemeyecek kadar nefret ederken her defasında bana umut veriyordu. Oysa bilseydi onun bana sorduğu her soru da ne kadar korktuğumu ve ya umutlandığımı sormazdı. Gerçi canımın yandığını bildiği için tekrar sorardı... Mesela şimdi Yusufla ve diğer çocuklarıyla gitmediği yer yoktu. Babam ona yabancı olan çocuğa bile baba olurken bir bana olamamıştı.

"Gedərik." dedi Turan bey. Ona içten tebessüm ederken bir yandan da babam gibi umutlarımı soldurmağı için şükrettim.

Eğer,babam gibi yapsaydı muhtemelen içimden, Baban bile yapıyor bunu. Bir başkası mı yapmayacak? derdim.

İnci tekrardan uyumadan önce altındaki dolmuş bezini değiştirmiştim. Şimdi beraber Turan beyin yatak odasın da yatağa uzanmış, onu izliyordum. Turan beyse yan odamız da olacağını söylemiş odaya çekilmişti. Sabah ışıkları odayı doldurmadan önce sabah namazımı kılarken, çok geçmeden ben de kendimi uykunun kollarına teslim etmiştim.

●●●

"Bırakalım abla biraz daha uyusun. Şşh." diyerek biri konuşuyordu. Başımı yasladığım yastığa biraz daha bastırırken, hafiften gözlerimi araladım. Turan bey uyanan İnci'yi kucağına almış, doğrulmaya çalışıyordu. Çalışıyordu diyorum çünkü İnci, elbisemin kolunu bırakmıyordu.

"Iğğ!"

"Nə ığ? Qoy yatsın da." Ne ığ? Bırak uyusun.

Yerimden doğrulurken, "Hayırlı sabahlar." dedim.

Turan bey, bir elini ensesine götürerek okşarken, "Sənin də sabahın xeyir. Şey, dedim biraz daha yatasan amma balaca qoymadı." dedi. Sana da hayırlı sabahlar. Şey, dedim biraz daha uyuyasın ama küçük koymadı.

Sarılmaya çalışan İnci'yi kucağıma alırken, "Önemli değil. Acıkmış belli ki." dedim. Sonra ayağa kalkarak, "Acıktın mı sen? Ondan mı gitmedin abiye?" diyerek onunla konuşmaya başladım. Kendince verdiği cevaplara baş sallarken, tuvalete bile gitmeden yaptığım ilk iş ona mama hazırlamak oldu. Biberonun ucunu dudaklarına yaslarken, hızla emmeye başladı.

Emerken çıkardığı garip seslere ve durmadan gözlerini süzerek kapatmasına tebessüm ettim. Çok güzel ve anlayışlı bir bebekti İnci. Daha 6 gün oluyordu beraber zaman geçirdiğimiz ama çoktan birbirimize alışmıştık. Biten biberonu mutfak tezgahına koyarken pozisyonunu düzelttim. Etrafa meraklı bakışlar atarken mutfaktan ayrıldım.

Turan bey de odasından çıkarken, "Yavaştan hazırlaşın siz. Mən Cavanşir gilnən danışıb gələcəm." dedi. Yavaştan hazırlanın siz. Ben Cavanşirlerle konuşub geleceğim. Üzerin de sadece siyah tişört ve pantolon olurken ona bakarak, "Böyle üşümez misiniz Turan bey?" diye sordum.

Alt dudağının kenarını dişlerken, "Birincisi soyuğ olmaz. İkincisi də mənə Turan de. Turan bey yox." dedi. Birincisi üşümem. İkincisi de bana Turan de. Turan bey değil.

"Tamam Turan be- Turan." dedim.

"Afərin həkim qız. Neysə mən çıxıram." dedi. İnci'nin sargılı elini öperken, gözlerini gözlerime anlık çevirerek evden ayrıldı. Ben de vakit bu vakit diyerek, İnciyle beraber duşa girdim. İkimizin de duş alması yarım saati bulurken, banyodan ayrıldık. İlk önce onu giydirirken sonra kendim giyindim. Saçlarımı kurutmamıştım. Umarım hastalanmazdım.

Benim üzerim de koyu kahverengi boğazlı kazak ve siyah ucu dalgalı deri bol etek varken, İnci'nin üzerin de krem rengi kazağı ve siyah taytı vardı. Siyah şalımı bağlarken, kapı tıklatıldı ardından içeriden Turan be- ay Turan'ın sesi geldi.

"Hazırsız?" Hazır mısınız?

"Evet!" diyerek seslendim. Önce kendim montumu giyerken ardından İnci'nin üzerine montunu, beresini, eldivenlerini ve ayakkabılarını giydirdikten sonra Turan'a seslendim. "Çıkabiliriz." Bebek çantasını omzuma asarak odadan ayrıldım.

Baş sallarken, üzerine montunu giyiyordu. Arabanın anahtarını cebinden çıkartırken kucağımdaki İnci'yi kucağına aldı. "Başqa heçnə götürmürsən ki?" diyerek sordu. Başka hiçbir şey almıyorsun değil mi?

"Cık." diyerek mırıldandım. Omzuma astığım çantayı göstererek, "Ver mənə. Mən daşıyaram." dedi. Ver bana. Ben taşırım.

"Gerek yok. Hem için de çok bir şey yok zaten."

"Tamam." dedi sadece. Beraber evden ayrılırken, asansöre bindik. "Firengiz de gelecek mi?"

"Yox. Amma istiyirsənsə gəlsin?" dedi sorarken.

"Yok. Öylesine sormuştum sadece." Asansörden inip apartmandan ayrılırken, apartmanın bahçesine park ettiği siyah bir jeape doğru ilerledik. ( Maserati levante trofeo araba markası.) Ben arkaya geçip yerleşirken, Turan İnci'yi bana uzattı. Arabanın önünden dolanarak şoför koltuğuna geçti.

İçimi kaplayan heyecanla yolların çabucak bitmesini istedim...

●●●

"Yüzbaşı Turan Ahmedov. İki gün önce gelen Zehra Aydoğdu kaçıncı oda da kalıyor?" diyerek sordu Turan.

"6-cı kat 495 numaralı oda efendim." dedi hanımefendi. Geçmem için bana yol verirken asansöre doğru ilerlledik. Heyecanım arttıkca bunu hisseden İnci bana gülümsüyordu. Fındık burnuna öpücük kondururken, geleceğimiz katta asansör durdu. Beraber koridorları numarayı bulmak için gezerken bir yandan da İnci'yle konuşuyordum.

"Anneye mi geldik biz? Bakalım anne nerede." Odanın önün de dururken camdan Zehra'yı izledim. Ağzında hortum varken, tüm bedeni kablolarla kaplıydı. Yanın da bir doktor bir hemşire vardı. Bu görüntü, kalbimin titremesine neden olurken İnci heyecanla ellerini cama yasladı.

"Ağğ! Ağğ!" diyordu camdan annesine bakarken. Bu heyecanı, yüzümüz de gülümsemeye neden olmuştu. Çünkü annesini hatırlıyordu. Biz onu izlerken, çok geçmeden odadan ayrılan doktor ve hemşireye doğru ilerledik.

"Merhaba doktor bey. Ben yüzbaşı Turan Ahmedov. Hani size hastayla özellikle ilgilenmenizi rica eden adam." Özel bir rica mı? İşte bunu beklemiyordum.

"Hatırladım Turan bey. Hasta için mi gelmiştiniz?" diye sordu kır saçlı adam.

"Evet." dedi kısaca Turan.

Doktor bir bana bir de Turan'a gerginlikle bakarken, "Hasta yaşam için savaş vermiyor. İlaçların çoktan etkisini göstermesi gerekirken hastada hiçbir etkiye rastlamadık." dedi.

Dedikleriyle beraber yıkıldığımı hissettim. Beynimde yankılanan hasta yaşam için savaş vermiyor kelimesi an'a odaklanmamı zorlaştırıyordu. Bunu hisseden Turan, İnci'yi kucağımdan alırken bir elimi kalbime yasladım.

"Asıl önemli olan hastanın geri kalan hayatını felç olarak geçirmesi. Dediğiniz üzre patlamadan dolayı bedeni savrulmuş ve tüm bedeni hasar görmüş."

Diğer elimi cama yaslarken içime nefes çekmeyi çalıştım. Kendimi onun yaşama umuduna o kadar kaptırmıştım ki, oluşabilecek hasarları unutmuştum. Turan bir kolun da sıkıca tuttuğu İnci, bir yandanda oturmamda yardımcı olurken doktor devam etti.

"Eğer hasta yaşam savaşı vermezse kendinizi olacak ölüm ihtimaline hazırlaştırın. İyi günler." diyerek yanımızdan ayrıldı.

Dolu gözlerimle Turan'a bakarken, "Turan.." diyerek fısıldadım. Canım çok yanıyordu. En çokta Zehra'nın ölecek olması ya da yaşarsa felç olma ihtimali ve İnci'nin annesiz kalacak olması yakıyordu canımı.

"Tamam. Hələ də gec deyil." dedi bana bakarken. Sanki anlamış gibi olan İnci huzursuzlaşırken, çok geçmeden ağlamaya başladı.

Turan ağlayan bize bakarken, "Aysu ağlama. Sən ağlayan da bu uşaq da ağlayır." dedi. Aysu ağlama. Sen ağladığın da bu çocukta ağlıyor.

İç çeke çeke, "Turan ölmesin. Zehra ölmesin." dedim. Bana içi acırmış gibi bakıyordu şimdi. Omuzları çökerken, "Əlimdən gələn heç bir şey yoxdu ki Aysu. İnan mənə, olsa edərdim." dedi. Elimden gelen hiçbir şey yok ki Aysu. İnan bana, olsa yapardım.

Avuç içlerimi gözlerime yaslarken, kendimi durdurmaya çalıştım. Annesizliğin ne olduğunu bilen biri olarak İnci'nin bu durumu yaşamasını istemiyordum. Kız çocuğu zaten babasızdı bari annesiz olmasındı.

Turan'ın susturamadığı İnci'ye kollarımı uzatırken hızla kucağıma geldi. Az da olsa ağlaması dinerken geriye iç çekişleri kaldı. "Özür dilerim birtanem. Ağlamana neden olduğum için çok özür dilerim.."

İnci başını boynuma koyarken burnumu çektim. "Şimdi ne olacak?"

Turan bir elini ensesine götürüp bir yukarı bir aşağı haraket ettirirken, "Bilmirəm... Amma indi burada qalmağımızın bir mənası yoxdu. Ona görə evə gedək." dedi. Bilmiyorum... Ama şimdi burada kalmamızın bir anlamı yok. O yüzden eve gidelim.

İnci'nin başına beresinin üzerinden öpücük kondururken oturduğum yerden kalktım. "Gidelim." dedim sadece. Çünkü ne konuşacak ne de haraket edecek kadar güçlü hissetmiyordum kendimi. Oysa ben güçlü olmak için çabalıyordum.

Asansörün gelmesini beklerken, açılan kapıdan içeriye geçtik. Bu kez bindiğimiz asansörde ayna vardı. İnci kendini aynada gördüğü için komik haraketler yaparken, buruk bir tebessüm ettim.

"Səni belə görməyə öyrəşməmişəm." diyerek konuştu Turan. Seni böyle görmeye alışmamışım.

"Nasıl?"

Dudaklarını büzdü önce sonra, "Nə bilim, əvvəl çox dəli dolu idin indi kövrək. Hal hazırda ümidini itirmiş bir qadına baxıram." dedi. Ne bileyim, eskiden çok deki doluydun şimdi duygusal. Tam şimdi umudunu kaybetmiş bir kadına bakıyorum.

"Belki de umutlarım tükendiği içindir."

"Bir insan ölünün arxasından belə ümid edərək yaşayar. Ümidsiz insan yoxdu. Ümid etmədiyini fikirləşən insan var." Bir insan ölünün arkasından bile umut ederek yaşar. Umutsuz insan yoktur. Umut etmediyini düşünen inan vardır.

Bu adam çok akıllı konuşuyordu. Hayır yani tüm sözleri bile özenle seçilmiş gibiydi.

Asansörün tiz sesi ortamda yankılanırken cevap vermeden ilerledim. Bir cevabım yoktu çünkü. Onun gibi afilli cümleler kuramayacak kadar kelimelerimin tükendiğini hissediyordum. Gerçi Turan afilli değil, haklı konuşuyordu ama olsun. Beraber hastaneden ayrılmış tekrardan arabaya doğru ilerlemiştik.

Çalışan arabayla yola koyulurken, "Bir yerdə oturub yemək yeyək. Səhərdən heçnə yeməmişik." dedi. Bir yer de oturup yemek yiyelim. Sabahtan beridir hiçbir şey yemedik.

"Olur." dedim, boğazımdan iki lokmanın zar zor geçeceğini bile bile.

Sessizliğimize ortak olan İnci ara sıra kendince konuşurken, tek yaptığım baş sallamaktı. Başımı camdan dışarıya çevirmiş, şehire yağan karı izliyordum. Biz buraya geldiğimiz zaman hava buz gibiydi ama kar yoktu. Şimdiyse kar yağıyordu.

Gittiğin her yeri kışa çevireceksin!

Zihnimde yankılanan sesle yutkundum. Kimin söylediğini söylememe gerek yoktu bence.

Zihnimk istila eden sesleri umursamamaya çalışırken, İnci'nin eldivenli elleriyle oynamaya başladım. Düşünmemi engelleyen tek şey saçma şeylerle uğraşmaktı. Çok geçmeden arabanın döndüğünü ve durduğunu hissettim. Turan arkasını dönerek bana bakıyordu. "Düşməyin siz. Çöl uçulur. Mənə nə istəyirsənsə de onu alım." İnmeyin siz. Dışarıda fırtına kopuyor gibi. Bana ne istediğini söyle onu alayım.

"Özel bir isteğim yok. Ne varsa ondan alabilirsin."

"Dəqiq?" Emin misin?

"Hı hı." diyerek mırıldandım. Arabadan inerken, içeri de İnci'yle tek kalmıştık. Kız çocuğu ayaklarını sallayıp durduğu için "Rahatsız mı ediyor ayakkabı?" diye sordum.

"Iğğ!" derken ayağıyla çıkarmaya çalıştığı ayakkabılarını çıkarttım. "Oldu mu şimdi?"

"Hığğ." Kıkırdarken, "Çoraplar kalsın ama üşürsün yoksa."

"Iğğ!" Galiba ığ kendince hayır, hığğ kelimesi evet demekti.

"Yok ığ mığ. Çıkaramazsınız hanımefendi." dedim parmak sallarken. Parmağıma garip bakışlar atarken aniden gülmeye başladı. Parmağımı bir kez daha sallarken, başını geriye atarak daha çok güldü.

Bu sırada Turan elin de poşetler arabaya bindi. Gülüştüğümüzü gördüğü için yüzünde mutluluk ifadesi oluşmuştu. "Çox şükür xanımlar, gülürsüz." Çok şükür hanımlar, gülüyorsunuz.

"Ağ!" diye tepki veren İnci'ye, "Ne ağ? Kötü söz demedim ki?" dedi. İnci tekrardan, "Ağğ!" derken Turan kaş çattı.

"Görəsən həyəcandan belə diyir yoxsa hər cümləyə?" Acaba heyecandan mı böyle sesleniyor yoksa her cümleye mi?

"Cık." dedim ona bakarken. "Iğ kendince hayır demek, hığğ evet demek ama ağ kelimesini henüz çözemedim. Galiba dediğin gibi heyecandan böyle yapıyor."

"Hmm. Deməli xanım qızı həyəcanlandırıram?" diyerek baktı İnci'ye. Hmm. Demek hanım kızı heyecanlandırıyorum.

İnci ellerini yüzüne kapatırken, "Iğağ!" dedi.

"Galiba hem evet hem de hayır diyor." Turan dudak kenarında kinçizgilerini belli edecek şekilde gülümserken. "Olsun." dedi omuz silkerken. Bu sırada poşetin içinden çıkardığı sıcak böreklerden birini peçeteye sararak bana uzattı.

"Nuş olsun." Afiyet olsun.

"Sana da nuş olsun." Son sözümle beraber bana bakarken omuz silkerek böreğimden besmele çekerek ısırık almıştım. Ispanaklıydı ama çok lezzetliydi. Genelde lezettli olmayan şeyler garip bir anın içerisinde olduğum zaman lezzetli geliyordu. Gerçekten anormal bir insandım! İnci elini böreğe uzattığında Turan, "Yeyə bilər bundan?" diye sordu. Bundan yiyebilir mi?

"Yiyebilir. Al bakalım küçük hanım." Çok küçük bir dilimi dudaklarına uzatırken, iki eliyle elime tutunarak lokmayı emmeye başladı. Dişleri hafif çıktığı için ve çiğnemeye alışık olmadığı için emiyordu. Diline yayılan ıspanağı sevmezken, diliyle lokmasını çıkarmaya başladı. Elime aldığım emilmiş ıspanak midemi bulandırmazken, Turan bey boş poşeti bana uzattı.

"Pendirli də var. Onu verim?" Peynirli de var. Onu vereyim mi?

"Hı hı." dedim, uzattığı böreği alarak küçük bir parçasını tekrar dudaklarına uzattım. Yaklaşık iki dakika sonra sevdiğini belli edercesine haraketlenmeye başladı. İkinci kez peynirliden uzatırken, ona yedirmeye başladım.

Ellerini peçeteye silen Turan, "İnciyi mənə ver. Özün də yeməyini ye." dedi. İnci'yi bana ver. Kendin de yemeğini ye.

İnci, Turan'ın kucağına yerleşirken ben böreğimi yemeye başladım.

●●●

"Sen ciddi misin?" diyerek şaşkınca sordu Firengiz. Ona Zehra'nın ölmediğini ama yaşamak için çabalamadığını, yaşasa bile felç kalabilme ihtimalini anlatmıştım. Aldığım tepkiye burukca tebessüm etmekle yetindim.

İnci'yi Turan beyle yukarıya göndermiştik. Yukarı da Cavanşir abiler kalıyordu. Gerçi dün Cavanşir abi tekti ama bu gün diğerleri de gelmişti.

"Ne olacak peki? Allah korusun ölürse, İnci'yi ne yapacaksın?"

Bunu defalarca düşünmüştüm. Onu birine ve ya yetimhaneye veremezdim. Birincisi annesi bana emanet etmişti, ikincisi de bunca zaman uğramayan yakınları bebek için hiç uğramazdı. Durum böyleyken onu evlat edinecektim. Bu nasıl olacaktı bilmiyorum ama bir şekil de olmalıydı.

Tüm bunlar bir yana, Zehra yaşarsa onu tek bırakmazdım...

"Bakacağım. Onu yanıma alacağım."

Ağzı açık bir şekilde kalırken, "Bu oturup düşünülmesi gereken bir konu. Geleceğini bölüşeceğin, annelik yapacağın, yeri geldi tek anne olduğun için laf yiyeceğin bir durum. Her şeyi geçtim, gerçekten bunu yapmak istiyor musun?" diye sordu.

Düşüncelerin de samimiydi. Bir yandan bakılınca haklıydı ama ben bunları zaten düşünmüştüm.

"Ben bunlara rağmen bunu kabul ediyorum Firengiz. O çocuğun annesine Allah korusun bir şey olursa ben onu yalnız bırakamam. Babasızlığa bir yerden sonra alışabiliyorsun ama annesizliğe değil. Annesizlik çok zor..."

Bir çocuk babasını zaten belirli bir zaman da görürdü ama anneyi değil. Bazı çocuklar anneleriyle 24 saatini geçiriyordu. Aynı şekil de ben de geçiriyordum.

"Aysu...Ya biri gelir evlenelim derse sana. Ne yapacaksın? Ya aşık olursan?"

Omuzlarım çöktü, tam umrumda değil diyecektim ki, içeriye kucağın da İnci, Turan girdi. "Firəngizə qatılmaq istəməzdim ama bunu da fikirləşməlisən." Firengiz'e katılmak istemezdim ama bunu düşünmelisin.

"Ben bunları zaten düşündüm. Ve böyle bir karar verdim." diyerek ikisine de baktım.

Turan koltuğa otururken, "Hmm. Yəni diyirsən ki, aşk meşk vecimə deyil?" diye sordu. Hmm. Yani diyorsun ki, aşk meşk umrumda değil?

"Umrumda değil demedim sadece kabul eden böyle kabul etsin."

İnci, başını Turan'ın sinesine yaslayarak gözlerini kapatmıştı. Yorulmuş olmalıydı. Turan, beni göz ucuyla süzerken, "Hmm." diye mırıldandı. Ardından kendince, İnci'ye bakarak bir şeyler fısıldamaya başladı. İnci ona gülümserken, Firengizle ben ona merakla bakıyorduk.

"Nə dedin?" diye sordu Firengiz. Turan cevap vermezken, içeriye Cavanşir abi girdi.

"Sənənə vızbaş." Sanane dağınık saç.

"İndi sənə əlimin tərsiynən qapaz qoyacam, olacağsan qapazbaş!" dedi sinirle Firengiz. Cavanşir abi karnını tutarak gülerken, "Sən mənə vurana qədər, bayır axşam olar." dedi.

Turan İnci'nin ayaklarını dizlerine yaslarken,  Firengiz göz devirerek, "Allahım sən səbr ver." dedi.

İnci bir ona bir de Cavanşir abiye bakarken, Cavanşir abi, "Uş balaca qız. Gəlirsən qucağıma?" diye sordu. Uy küçük kız. Geliyor musun kucağıma?

İnci utanarak başını Turan'a yasladı. Dolmuş bezini ısırdığım! Çok tatlıydı.

Cavanşir abi bu tepki karşısın da elini kalbine koyarak, "Getdi ürəyim!" dedi. İnci ona bakarak gülmeye başladı. O gülerken ben de gülmeye başlamıştım.

Umarım her şey Allahın izniyle hayırlısı olurdu..

●●●

Bölüm sonuuu.

Fikirleriniz nelerdir?

Sizce Zehra ölecek mi?

İnci, Turan ve Aysu üçlüsünü nasıl buldunuz?

Rica etsem kitabı birilerine önerir misiniz?

Allaha emanetsinizzzz.

İletişim için;

instagram; maisie_ruby_

yabancinefesofficial

Tik tok; maisie_rubys

Buradan da; maisie_ruby  takip edebilirsinizz.

Continue Reading

You'll Also Like

29.1K 2K 39
"Alışkınız oysaki ikimizde kan kokusuna." Bir şey farketmiyordu artık o ölüyordu ben ise iyileştiriyordum. Tek bir istek vardı içimde onun kendine...
1.2M 74.7K 76
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
569 134 48
O adamın rutubet kokusunu alamayınce kafamı uzatıp baktım. Siyah saçlı yeşil gözlü bir erkek çocuğuydu. Yaklaşık 13-14 yaşlarındaydı.  Çekine çekin...
2.4M 45K 19
Ben onyedi yaşında Nalin Çavdar. Bu konakta beş yıldır kalıyordum ancak hiçbir aile ferdi beni kendinden bilmezdi. Ben hep ötekileştirdikleri, bir gü...