ASTROPHE (NonbinaryxTrans)

By mizuslovestories

32.4K 3.4K 2.1K

♡┏━♡━━━━♡━┓🐇 Asırlar önce binalara, saraylara yapılan o koca heykeller oldukları yerde sabit bir halde duruy... More

1-Sıradan Bir Günün Getirdiği 'Büyük ve İnanılmaz ' Değişim
2-Yeni Bir Dünya'nın Canavarını Tanımak
3-İnsanlardan Korkup, Canavara Sığınmak
4-Seninle Olduğum Sürece
5-Bazen Bazı Kararları Almak Zordur
7-Evimize Hoşgeldin
8-Romantik Bir Akşam Yemeği
9-Hiçbir Şey.. Hem de Hiçbir Şey Sonsuza Kadar Sürmez
10-Mülakatın Soso İle İmtihanı
11-Eve Gelen Yorgun Adamı Güzel Süprizlerle Karşılamak
12-Yeni yılın Getirdiği Aşk,Hanımdan İzinsiz Yapılan İş ve Karla Oynayan Piggy
13-Seçilmiş Kişiler ve Bebek
14-Sevgililer Gününde Gerçekleştirilecek Fanteziler~
15-Akan Burun ve Kırık Kemiklerle İmtihan
16-İş Yemeği ve Bazı Haberler
17-Aradaki Mesafelerin Kapanmasını Beklerken..
18-Pembiş Tavşan Kadın ve Takım Elbiseli Yakışıklı
19-Bizim Yeni Evimiz
20-Piknik Randevusu
21-Pembeleri Giyinelim, Sinemaya Gidelim!
22- Yakışıklı Şefi Yoldan Çıkarmak Yemek Yapmaya Benzer

6-Ansızın Gelen Düğün Davetiyesi

2.5K 242 209
By mizuslovestories

🐇


🦝

🌸🏛


♡┏━♡━━━━♡━┓🐇

Sidelya'nın doğumu bir felaketti, yıkıntı ve kaostu..

O, yağmurlu kapkaranlık bir günde açan pembe bir çiçekti. Kimselerin kabullenmeyeceği ve köküyle birlikte yok etmek isteyeceği bir çiçek.

Küçük ve zar zor geçinen bir evin üçüncü, en küçük, çocuğuydu. İki erkek çocuktan sonra mahallenin kahvesindeki bir dayının babasına 'İki erkek çocuktan sonra üçüncü kesin kız olur. ' demesiyle birlikte başlayan mahpus talihi babasının benim kız çocuğum olmaz erkek adamın kız çocuğu olmaz, diyerek kafayı yemesiyle devam etmişti.

Sidelya'nın annesi, üçüncü çocuğuna istemeyerek hamile kaldı bu hem kadın hem de adam için felaketti ama zavallı kadın tek başına yaptığı (!) bu çocuğun getireceği her şey üzerine vazife kaldığı için söylenmedi lakin kendi kendine hamile kalmış (!) olan kadına sinirlenip duran ve mahalledeki bilirkişi olarak bellenen dayının dediklerini kafa takmış adam 'Eğer kız çocuk doğurursan üzerine kuma getiririm. ' diyerek tehdit etmeye başlamısı zavallı kadını da delirtme yoluna sokmuştu.

Keşke bir kere söylemekle kalmış olsaydı.

Sürekli başka bir kadın gösterip Eğer kız çocuk doğurursan üzerine bu kadını kuma getiririm. ' diyip kadına, her an benden vazgeçebilir düşüncesi oluştururken yaşattığı travma elbette hamileliğe de yansıyordu.

Evin en büyük okumuş ve öğrenmiş abisi , eve doğru düzgün gelmeyen geldiğinde ise etrafı enkaza çeviren babasının bu tavırlarından nefret ediyordu. Bir süre sonra abilik vazifesi koruyup kollayan, ailesini her türlü sevip kabullenen bir baba figürü olmaya itmişti onu.

Annesinin hamileliğinde onunla ilgilenmiş, canı çeken şeyleri saate bakmadan gidip almış, daha doğmamış kardeşini her geçen gün büyüyen göbeğin üstünden sevmişti.. Annesiyle de bu dönemle tanışmıştı!

Kadının sesi soluğu çıkmaz, yemeğini temizliğini yapar bir köşede örgü ördükten sonra eşinin ihtiyaçlarını karşılar ya da dayak yer uyumaya giderdi. Onun hangi yemeği sevdiğini, hangi müzikleri dinlediğini, hangi rengi daha çok sevdiğini kimse bilmezdi.. Büyük abi hariç. O, öğrenmişti.

Doğuma bir ay kala adamın baskıları artarken kadının erken doğum yapmasıyla çok kötü (!) bir şey oldu. Babanın 'Keşke kız olsaydı da böyle olmasını. ' diyeceği bir şey.. Erkek bedenine hapsolmuş bir kız doğdu.

Bir şeyi çok istememek ve bu istenen şeyde ısrarcı olmamak lazımdı.

Bencil ve istekleri yarım yamalak dinleyen kader, bir yerden sonra senin sürekli ona seslenmenden yılıp 'Al. ' diyerek kucağına bıraktığı şey felaketin olabilirdi.. Yani hangi pencereden baktığına ve yüreğinde taşıdığın sevgiye göre külfet de olabilir lütuf da olabilirdi.

Sisi, babası için külfetti. Zorluk ve sıkıntıdan başka bir şey değildi. Annesi için ilk lütuftu çünkü bir 'erkekti' ama zamanla kadın, oğlunun 'kız' gibi davrandığını fark edince lütuf, külfet olmuştu.

Kız ve erkek olmak neydi, bunları kim belirlemişti?

Kız olmak elbise giymek, pembe rengini sevmek, yemek temizlik çocuk yapmak, erkeklerle aynı yerde bulunmamak, namuslu(!) olmak , eşinden başkasına soyunmamak, güler yüzlü olmak ,her türlü suçun asıl nedeni ilan edilip bunu kabullenmek, çocuk bakmak için bütün hayatından vazgeçmek, çalışmamak,çiçek sevmek, şarkı söylememek, hizmet etmek miydi?

Erkek olmak mavi rengini sevip pantolon giymek,yakıp yıkmak, taciz ve tacavüz edip bununla gurur duymak, öldürmek, silahları sevmek, savaşları başlatan olmak, ağır işlerde çalışmak, çocuğu yaptıktan sonra yüzüne bakmamak, dövmek, araba ve futbol sevmek, tehlikeli işlerde çalışırken ihmalsizlikten ölmek, kısa boylu erkek olmaz /zayıf erkek olmaz şeklinde dış görünüşünden dolayı baskı yemek , erkekler ağlamaz gibi onları güçlü veya acımasız görünmeye iten şeylere maruz kalmak mıydı?

Bunları kim belirlemişti? Kimler memnundu? Bu sistem nasıl böyle kurulmuş ve böyle devam ediyordu.. Eh, sonunda insanlar biraz biraz bu kalıpların saçmalığını fark etmiş bir şeyleri değiştirmeye çalışmaya başlamıştı bu yüzden de bu kafada kalan insanlarla değişim için ilerleyen insanlar arasında dünyanın her dönemi gibi ayrışma yaşanmıştı, yaşanıyordu.

Öncesi vardı ama her şey elinden alınan Piggy'i geri almak için çağırmalarıyla başlamıştı her şey. Abisinin yardıma koşması, babasının 'Erkeksin sen, erkek adam oyuncaklarla oynamaz! Hele pembe oyuncaklarla hiç oynamaz. ' deyişlerini ertesi gün eve ekmek yerine onu adam etmek için oyuncak araba alışını ve zorla arabayla oynatma çalışını hatırlıyordu.

Piggy'i arabaya bindirip halıda gezdirdiğini hatırlıyordu sonra babasının 'Hâlâ pembe şeyle oynuyor! ' diye bağırıp arabayı kırışını ve o gün ekmek yerine arabaya gitmiş para yüzünden aç kaldıklarını.

Arabalar neden erkekler için var gözüyle bakılıyordu ki?

Sisi hayatı boyunca arabaları çok sevmişti.. Özellikle küçük ve pembe olanları. Çocukken de gelecekte küçük ve pembe bir arabam olacak onunla Dünya'yı gezeceğim, derdi.

Annesi o zaman onun farklı (!) olduğunu anlayarak üzerine iyice düşerken yaptığı her hareketi izlemeye başlamıştı.

Hatırlıyordu, programda pembe dizi izlerken çok hoşuna giden bir kadını rol model alarak onun gibi davrandığını. Dizide kırıp döken, öldüren, döven adamlar varken o, naif bir kadını beğenmiş onun gibi davranmaya çalışmıştı.. Annesi onu görmüştü, bir güzel dayak yerken yine büyük abisi imdadına koşmuştu.

Abisi onu biliyordu. Doğuştan gelen 'şeyi' biliyordu ve onu kimsenin aksine dışlamıyordu.

Sokakta oyun oynarken çocuklar ona alayla 'Kız gibisin! ' dediğinde mutlu oluyordu ama bu durum çocuklardan birinin babasına 'Bilmem kimin oğlu var ya! O kız gibi. ' demesiyle adamın doğrudan babasına şikayet etmesiyle yediği dayak, dışarıya çıkmasının yasaklanmasında da imdadına abisi koşmuştu.

Ergenliğe girdikçe yabancı olduğu vücudunu tanımak için uğraşırken annesinden yediği dayaklar, ortanca abisinin ve diğer insanların aşağılamalarıyla kendisine küserken onunla konuşmaya gelen yine büyük abisiydi.

Annesi, onun kız gibi olmasını istemediği için sürekli şiddete başvururken beş parasız eşinin üstüne kuma getirmesinden veya onu ,yavrularını öldürmesinden o kader korkuyordu ki yumurtalıklarında hastalıklar yaşamış ve bir daha çocuk sahibi olmayacağını öğrenmişti bu yüzden 'Sen eksik bir kadınsın' hakaretleriyle eşinin dayağını yemiş ama içten içe çok rahatlamıştı çünkü bu kadın düşmanı herife bir kız çocuk vermek felaket olurdu.. Farkındaydı ama eşinin halini de çocuğunun halini de kabul etmiyordu lakin çoktan bir kız çocuk vermişti ne olduğu kırk köy uzaktan belli olan adama.

En sonunda babası iş bulmayı başarmıştı. Sabahtan gece yarısına kadar işte veya kahvede olan adamın onu görmeyecek olması şanstı Sisi için. Tek sıkıntı annesiydi bu yüzden kadın uyurken uyanıyor, annesinin babasından sakladığı birkaç makyaj malzemesiyle oynayıp, saçlarını yapıyor, o çok hoşuna giden topuklu ayakkabıları giyiyor ve annesine yakalanıp dayak yiyordu.. Yine de kim olduğundan vazgeçmiyordu.

Bazı şeyler doğuştan gelirdi ve bunları saklamak, bastırmak çok ama çok zordu.

Ortanca abisi babasına yaranmak için babasından beter olan bir adamdı. Serseri, terbiyesiz, kendisinden başkasına saygısı olmayan bir egoist.. Adam öldürüp hapse düşecek kadar şuursuz ve bu yaptığıyla gurur duyacak kadar burnu büyük.

Bu yüzden ortanca abisini, vukuatları dışında tanımıyordu.

Ona anne, baba, abi, kardeş, arkadaş olan hep büyük abisiydi..Büyük abi diyorduk ama o da küçücüktü aslında! Maalesef erken büyümesi gerekmişti.

Aralarında sadece dört yaş vardı. Abisi kendi çabalarıyla üniversite okumuştu ama babasının 'Benim oğlum karı gibi okudu! ' dedirtmeyecek, ki kadınların okumasına karşı olan bir adamdı, okuduğu mesleği yaptırtmayacağını da bildiğinden askerliğe gitmişti.

Gitmişti.

Ve Sisi, yalnız kalmıştı.

İçinde oluşan kırgınlık adamı hergün gelmesi için kapıda beklemesi babasının 'Paspas mısın lan sen? ' diyerek onu tekmeleyerek yerden kaldırması ve bunca acıya rağmen abisinin dönmemesiyle 'Beni en çok seven kişi bile beni terk etti. ' düşüncesinin küçük yüreğinde yıllarca yer edinmesine sebep olmuştu.

O günü hatırlıyordu..

Abisinin gittiği günü.

Alt dudağı titrerken babasından gizli getirdiği Piggy'i sıkı sıkı avuç içinde tutuyor arada gizlice koklayıp kendisini rahatlatmaya çalışırken ailesiyle vedalaşan gözünde kahraman gibi parlayan bedenin önünde çömelip 'Seni seviyorum. ' demesini hatırlıyordu.

Sımsıkı sarılıp 'Seni bırakmıyorum, her zaman yanında olacağım. Sen kim olursan ol, adın ne olursa olsun, saçın ne şekil olursa olsun, elbise de giysen, dalgıç kıyafeti de giysen sen benim kardeşim en sevdiğimsin. ' diyip hem onu güldürüp hem de mutlu edişini hatırlıyordu..

Zaten ondan sonra adamı bir daha hiç görmemişti.

Abisi gittikten birkaç ay sonra gizli gizli girdiği üniversite sınavını kazanmış ve evden kaçıp gitmişti.

Çalışmıştı, para kazanmış dişini tırnağına takmış halde tedavisini de olmuş, okulunu da okumuştu. Çok zor olmuştu ama başarmıştı...

"Ben sana normal şartlarda iki hafta orada kalmana izin verdim ama sen gittiğin gibi tatil yaptığın için bu hakkı geri aldım. Madem yazı işlerin bitti iki güne geri dön. "

'Kadın iki rakamına takıntılı. İkinci evliliğini yaptı, iki çocuğu var.. ' diye düşünürken Sisi "Peki." dedi sadece. Yaklaşık yirmi dakikadır ihmalkarlığı yüzünden azar yiyordu bu gidişle kovulacaktı.

"Şey efendim. " diye mırıldandı. Tam kadına evleneceğini söyleyecekti ki dalgın gözleri kafenin camanın önünden geçip giden insanlarda gezerken bir anda kalbi de nefesleri gibi hızlanınca bunu yapamadı.

Abisini gördüğünü sanmıştı.

'Sakin ol. ' diye geçirdi içinden, kıyafeti üstünden kalbini tutarken birkaç kez derin nefesler aldı..Adamın yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu hem ayrıca insanlar birbirine benzerdi ,değil mi? O çok değişmişti abisi de üniversiteden herhangi birisi de tanımazdı onu. Geçmişini tamamen silmiş, değiştirmişti.

İnsan içinde kendisini güvende hissetmiyordu.

Ama bir canavarın kucağında kendisini güvende hissediyordu.

Garip bir durumdu.

Ayrıca bugün evlenecek olması da çok garip bir durumdu!

Ah, yüzükler!!

"..Anladın mı Sidelya!? "

"Anladım efendim. " hayır, hiçbir şey anlamamıştı ama kadının huyu onca azar sonunda kısa bir özet çekmekti. "Bir daha bu kadar tembellik istemiyorum, iki güne geri dön. " emrine "Tamam." dedi. "Özür dilerim. " demeye kalmadı telefon kapandı.

Evleneceğini söylemeyi unutmuştu.

Bir şey yaparken aynı anda beş işe yetişmeye çalışıyor ya da bir şey düşünürken aynı anda yirmi şey düşünmeye çalışıyordu bu yüzden her şey bir birine giriyor elinde yarım kalmış, unutulmuş bir avuç iş ordusuyla kalakalıyordu.

Hele bu son zamanlarda kafası hepten uçmuş haldeydi!

Eşyalarını toplayıp 'Wabasso da bundan içse beğenir mi acaba? ' demekten tadını alamadığı içeceğinin parasını ödeyip yüzük alabileceği bütün kuyumcuları gezdi ama eşinin yaptığı tasarımların yanında zortingen duran yüzüklerin hiçbirini beğenemedi.

Sonunda gitti hediyelik dükkandan onları anımsattığını düşünen iki yüzük aldı hem içine de sinmişti ya da kendisini kandırıyordu malum dün 'Her şeyi sen üstlenme,yüzükler benden beaa! ' dediği adama eli boş dönmenin düşüncesi bile utanmasına sebep oluyordu.

Eşi en sonunda onun hakkında 'Sen de ne iki yüzlü bir kadınsın ya! Zaten kadınlığın bile sahte! ' diyecek diye ödü kopuyordu.

Geçmişin travmaları ,çok ama çok sevildiğiniz harika bir ilişkide veya yeni hayatınızda bile kolay kolay geçmiyordu işte!

Bu sabah eşi ondan önce uyanmış düğün için hazırlıklara başlamıştı lakin yüzü sürekli acıyla kasılıyor ,bazen vücudunda bir yerlerini tutup zorlukla kenara oturuyordu. Biraz durup ayağa kalkıyordu..

Çatlaklar mı acıyordu acaba? Ama çok acımadığını söylemişti ya da daha önce bu kadar acı çektiğini görmemişti. Sormaya çalışmıştı ama Wabasso öperek, sarılarak veya düğünle ilgili başka sorular sorarak oyalamıştı onu.

Yüzükler için aldığı kalpli kutudaki yüzüklere bir kere daha bakıp gülümseyerek kapattı.

Yoluna devam ederken kafenin birinde garsonluk yapan Şiyar sapığını gördüğünde ayakları birbirine dolandı.

E bu adam, hiçbir şey olmamış gibi işini yapıyor hâlâ kadınların omzuna veya koluna dokunup gülüşebiliyordu!

'Sikmişim insanları ya en iyisi canavarlar.' diye geçirdi içinden hiddetle. Adam başını kaldırdığı an hızla geriye doğru koşup başka sokağa girdikten sonra 'Şehri gezmeyi de sikmişim..Evlenip gidelim buradan. ' diye düşündü.

'Ülkede başka şehir mi kalmadı gezecek. Ben götürürüm Wabasso'mu en güzel yerlere. '

'Wabasso'm.. ' gülümserken pembe arabasına binerek kemerini taktı ve direksiyonu tuttu bir süre öylece karşıya gülümseyerek taktı sonra başını birden direksiyonun ortasına vurarak kornayı öttürdü.

Evlenecekti.

Hem de bugün.

Ayrıca.. Benim dokunuşum seni ikiye böler adamla sevişecekti.

Tünele girmeye çalışan tren gifi ve muz yemeye çalışan hamster fotoğrafı aklına gelirken gülmek ve ağlamak arasında gidip geldi.

Yan koltuktaki poşete baktı.

Üç tane kayganlaştırıcı almıştı.

Sevişecekleri ve evlenecekleri için mutluydu. Zorla evlenmiyor veya ilişkiye girmiyordu.. Tek sorun gelecekte onun ya da Soso'nun pişman kalma ihtimaliydi çünkü evlilik bambaşka bir durumdu. Kitaplar veya filmlerdeki kader toz pembe şeyler değildi.

Evli olan bütün insanlar pişmandı, kimse o çok severek evlendiği eşini sevmiyor hatta yok olsa da kurtulsam ,diye can atıyordu.

Evli insanlar sakın evlenme, pişman olursun diye öğütler veriyordu. Görmüş geçirmiş kişiler olduklarından bu tavsiyelerin öylesine verilen şeyler olduğunu düşünmüyordu ki evli kiminle tanışsa mutsuzdu.

İlk zamanlar yanlış kişi zart zurt dese de birbirilerini çok severek evlenen insanların da pişman olduğunu görmüştü.

Özellikle kadınlar evlilik işinde çok sıkıntı yaşıyordu. Eşi başta olmak üzere kendi ailesi, eşinin ailesi, çocuklarla ve ev ile çalışıyorsa iş ile ilgilenmek zorunda olduğundan kendiyle ilgilenemiyor ve eşinin 'Sen çok çirkinsin,göbeğin çıktı, çocuktan sonra iyice çirkinleştin..' şeklinde türeyio giden hakaretleri veya aldatmaları eşliğinde hayatını geçiriyordu.

Eh, çok çabalayan ve elinde bir avuç bok kalan adamlar da doluydu tabii ama Sisi bir kadın olarak kadınların çektikleri problemleri düşünüyordu bu yüzden ilişkisinin alışılmışın dışında olmasını istemişti hep.

O çalışacak, evi geçindirirken eşi de ev işleriyle ilgilenecekti. Elbette bütün ev işlerini adama yıkmayacaktı, o da olması gerektiği gibi yardımcı olacaktı.. Toplumun adam işte çalışır, kadın evde çalışır kısıtlamasını değiştirmek istiyordu. Kadın çalışsa, adam evdeki işleri yapsa ya da ikisi de çalışıp ev işlerini ortak yapsa ya da adam çalışıp kadın çalışmasa yine de adam eve geldiğinde kadına az buçuk yardım etse bok mu bulaşırdı ellerimize? Hayatımız mı biterdi? Rütbemiz düşer millete maskara mı olurduk?

Maskara alacaktı ya!

Yine kafası dolu olduğu için alacağı birkaç şeyi unutmuştu.

'Ulan salak.. ' derin kendi kendisine. 'Adamın da senin de ailen yok. Adamın ailesinin de bakımını üstlenmeyeceksin ki! Soso ile de ilgilen bir zahmet sevmiyor musun onu? O da seni seviyor, seninle ilgileniyor bu acizlik değil ki.. Soso diğerleri gibi değil. ' alakasız bir konuya atladı yine.

Ya Efendi de Soso da insan olmak için onu kandırıyorsa? Ya bir canavarın tekrar insan olması büyük bir fırsatsa?İstediği cinselliği alıp insan olduktan sonra onu yer veya daha beteri 'o kişi' gibi ortada bırak giderse ne olacaktı?

Daha tam anlamıyla güvenmediği biriyle evleniyor olması da garipti ama o, herkesten her şeyi beklerdi. Muhtemelen hayatının sonuna kadar Soso'ya ya da bir başkasına tam anlamıyla güvenmeyecekti.

Soso'yu bulduğundan beri içindeki o boşluk ve anlamsızlık hissi azalmıştı.

Büyük bir sorumluluk alacaktı, umuyordu ki paranoyak kafasında kurduğu bütün korkunç senaryolar gerçek olmasındı ama burası Dünya'ydı, hayaller diyarı değil bu yüzden muhtemelen kafasında kurduğu en korkunç şeyler başına gelecekti.

Arabayı çalıştırdı. 'Maskara ve fondöten alacağım. ' diye diye kozmetik mağazası aradı.

Maskara ve fondötenin yanında allık ile yeni far paleti.. Tamam, ruj da alıp mutlu mutlu malikaneye döndüğünde kimsecikler yoktu etrafta.

Poşetleri alıp "Soso! " diye seslenirken sağa sola bakındı ve kapıyı kapattı. Arabasını şöyle bir sevip malikaneye ilerlerken "Wabassooo! " diye bağırdı.

Daha evlenmeden mı terk edilmişti, yuh!

Ağır kapıyı açtığı anda "Neredesin? " diye cırlayacaktı ki karşısında gördüğü bedenlerle irkildi.

"Merhaba! " dedi hepsi aynı anda.

"Ben Yuşa. " dedi süt kahve saçları, yemyeşil gözleri olan beden.

"Ben de Ege. " tombik, kıvırcık saçlı yanaklarını al al olmuş utangaç beden elini uzattığında tombik parmakları tutup "Sidelya." dedi.

"Göksel."

Kıvırcık beyaz saçlı bedenle "Saçların bulutlara benziyor. " dedi Sisi kendisini tutamayarak.

Güldürdü Göksel'i.

"Teşekkür ederim. Senin de saçların Uyuyan Güzel'e benziyor. "

Utandı Sisi. "Teşekkür ederim. "

"Kayra ben. " bir gözü yeşil bir gözü kahve bedenin ardından sarışın bir adam "Abel." dedi bir başka ve zorla gelmiş gidi duran sarışın ise "Karan." derken kahve saçlı bir beden "Yaser." dediğinde "Tanıştığımıza memnun oldum. " diye mırıldandı.

Sanırım hepsi onun gibi insandı.

"Ben Mavera'yı çağırayım. " dedi sarışın nazik bir adam ceketini saygıyla düzeltip üst kata ilerlerken kehribar gözlü sarışın ise "Abel, bekle. " diye seslenip uğraştığı telefonu cebine sokmuş adamın arkasından ilerlemişti.

"Onlar bize biraz erkeksi geldi. " diyerek gülüştü minyon bedenler. "Ortam sarmadı herhalde. "

Sisi de gülerken omzuna dokunan Yuşa "Onlar da Mavera ve Marceline. Mavera öcü, Marceline ise vampir. " dediğinde Sisi "Edward da gerçek mi? " diye sordu.

"Edward gerçek değil maalesef. " dedi havada uçan Marceline. "Ama Edward adında çok vampir var. Film çıktığı dönem vampirler çocuklarına Edward ismini verip durdu. "

Gülüşler tekrar yükselirken Yuşa heyecanla "Seni hazırlama vakti. " dediğinde Yaser "Kendisi kuaför, eli de çok yetenekli. Güvenebilirsin. " dedi emin bir sesle.

"Oh, peki.. " Sisi, onu heyecanla itekleyip bir odaya sokan bedenlere ayak uydururken bir yandan muhabbete katılmaya çalıştı.

Hepsi çok anlayışlı, bıcır bıcır insanlar.. Ve canavarlardı!

"Sen şimdi Efendi'nin eşi misin? " diye sordu Sisi şaşkınca Yaser'e bakarken aldığı olumlu baş sallamasıyla "İlk canavar eşi? " diye mırıldandı.

"Hmhm. " gülümsedi Yaser. "Sen de bir canavar eşi olacaksın. "

"Evet.. "

"İstemiyor musun? " merakla sordu Ege sonra utanarak "Özür dilerim sadece üzgün gibi geldin gözüme. " diye hızlı hızlı mırıldandı.

"Hayır, hayır üzgün değilim sadece..Şey gibi hissediyorum.." Parmaklarını birleştirip utanarak " Beynindeki koyunların hepsi ayrı bir şey diyor ve asıl ben onları bir ara toplamaya çalışırken kafayı yemiş gibi. " dediğinde kimsenin bir şey anlamadığından emin olarak başını kaldırdı ki hepsinden olumlu baş sallamaları aldı.

"Karan'a aşık olduğum zaman ona duygularımı itiraf edip etmeme konusunda çok arada kalmıştım. Benim bir vampir olduğumu öğrenirse benden kaçar veya korkar mı ya da kuyumu kaçıp bütün vampirleri ifşalar da mahvolur muyuz, diye çok korkmuştum ama korkaklık yapmamaya karar verdim, eğer beni istemezse giderdim. Şansımı denedim. "

"Abel, kötü bir ilişkiden çıkmıştı ve işleri çok kötüye gidiyordu. Bu karmaşa içinde benimle olmak ister mi bilmiyordum.. Yine de belki bana bir şans verir diye düşündüm."

"Ben, Odysseus'tan önce korumamın saldırısına uğramıştım. " diye mırıldandı Ege. "Odysseus çok havalı duruyordu ama çok da korkutuyordu beni.. Akşamları odama geliyordu öylece oturup gidiyordu meğer canavarlar eşlerinin kokusundan çok etkileniyormuş."

Bu durumu bilenler kıkır kıkır gülüşürken Sisi, her birinden ayrı ayrı ilan hikayeleri dinliyordu..Hem canavarların ağzından ilişki konusunu duymak da hoştu.

"Evet." dedi Mavera da Marceline de aynı anda. "Canavarların birçoğu insan konularından hoşlanmaz. "

"Odysseus da öyleydi. Gaz maskesi takıyordu. "

"Ama bir koku çok keskin ve hoşlarına gider. O da eşlerinin kokusudur. "

Wabasso onu her kokladığında çok etkileniyordu. Hareketleri ve bakışları değişiyordu.. Koku konusu yalan değildi yani.

"Odysseus ilk başlarda benden uzak kalmaya çalıştı ama dayanamadı. Şimdi kedi gibi hep yanında, hiç ayrılmıyor benden. "

"Benim şerefli yavuklum! " diye bağırdı birden Yaser. "Beni bir süreliğine terk etmişti. Meğer şeklini geri kazanmış ,insan olmayı falan hatırlamış o zamanlar çektiği acıları benden saklamak için kaçmış. Ağzını burnunu öptüğümün eşşeği. "

Çocuğun hep sevip hem döven cazgır azgın tiplerden olduğunu anında anlarken Sisi, kıkır kıkır güldü.

"Beni ormanda iskelet yemi olmaktan kurtardı Ezrif. " dedi saçları bulutlara benzeyen beden.

"Beni de Soso kurtardı. "

"Aaa aynı tanışma şekli tutulması. " işaret parmağını öne uzattığında Göksel, sarışın beden de parmağını uzatıp birleştiğince "Uuu, tısss. " dedi.

Sisi önce afalladı sonra güldü.

"O iskeletler çok bela. " dedi Yaser. "Evimin içine bile gitmişti. Üzerime atlayacaktı da eşim kurtardı. "

"İskeletlerle ilgilenen kimse yok mu? " diye sordu Sisi.

"Zaman zaman ilgilenen değişiyor. Şu an benim eşimde. " dedi Yaser, pembe fara fırçasını ustaca daldıran Yuşa'yı izlerken. "Yeni bir lider arıyor onlara. İskeletler, kimseyi dinlemiyor veya kurallara uymuyor ama son zamanlarda iskeletlerle iletişim kurabilen birisini bulduğunu söylüyordu. Belki bir liderleri olur. "

"Bir ara Javier de ilgilenmiş. "

"Odysseus da. " dedi Ege, yeni arkadaşının sarı yumuşak saçlarıyla ilgilenirken "Bir anda muhabbetlerin, dünyan değişti değil mi? " diye sordu anlayışlı bir şekilde.

"Evet.. " diye mırıldandı Sisi. Bir yandan havada uçan vampire bir yandan gözleri aynada gözükmeyen öcüye bakıyordu. "Her şey değişti. "

"Alışırsın hatta bir yerden sonra çok daha eğlenceli geliyor canavar hayatı. " dedi Göksel.

"Bir şey soracağım.. " diye geveledi Sisi, herkes ilgiyle ona baktığında "Bizi bırakıp gidebilirler mi? " diye sordu.

"Hayır." ilk cevap öcü Mavera'dan geldi. "Eşimizi bırakıp gidemeyiz. "

"Odysseus ceza olarak benim yanıma gelmişti. Uzun bir süre zaten gideceğim, kafasıyla hareket ediyordu ama benden etkilendiği için ve beni zamanla sevdiği için gitmedi. Şimdi hatta gidemez. "

Hepsi eşlerinin kalıcılığı, bağlılığı ve sadakati konusunda çok emin konuşurken hepsini dinledi. Kafasındaki soru işaretlerini gidermeye çalışırken "Sizce evlilik için acele mi ettik? " diye sordu.

"Sidelya, Javier ile ben de üçüncü ya da dördüncü günden birlikte oldum ki o zamanlar Javier tam bir serseriydi. " dedi Yuşa gülümseyerek yanaklara allık sürerken. "Yaptığı şeylerden dolayı zincirlere vurulmuştu, lanetliydi. Ben ona güvenip eşim olarak kabul ettiysem hayatı boyunca merakla seni beklemiş ve muhtemelen yukarıda heyecandan ağlayan adama sen gözün kapalı güvenebilirsin. "

"Son dakika bile evliliği iptal etsen anlayışla karşılar. " dedi Ege. "Odysseus'u kaç kere azdırıp 'Ben hazır değilim. ' diyerek işin içinden kaçtım bilemezsin. "

"Ben direkt Zamir'in kucağına attım kendimi.. Benim yokluk seviyesi halis mi? " dediğinde Yaser, kahkahalar koptu.

Sisi kendisini başka insanlarla birlikte olduğunun aksine şu an çok rahat hissederken gülmekten çekinmedi.

"Bizim Karan ile daha ilk günden yaptığınız anlaşmamız var.. Bir nevi sevişme anlaşması. " dediğinde Marceline, Göksel "Bundan üstü gelmez. " diyerek açık arttırmayı kapattı.

"Zamir sudan korkuyordu. " dedi Yaser. "Duş almamız gerekiyordu ve o suyu gördüğü an çıldırdı. "

"Ezrif Gece Bahçesi'nin müziğiyle uyuyor. " dedi Göksel.

'Kirli çamaşırlar ortaya dökülüyor. ' diye düşündü Sisi kocaman gülümseyerek.

"Karan, yarasaya dönüşmüş babamı ben sanıp 'Gül yüzünü ne zaman göreceğim? ' diye sorup adamı öpmüş. "

Kahkahalar yükselirken üst kattaki bir başka odada koca,iri cüsseli adamlar arasında hazırlanan adam heyecandan ellerinin titrediğini hissediyordu.

"Bunlar neye gülüyor bu kadar? " kulağını kapıya yaslamış karşı odadan yükselen kahkahaların nedenini çözmeye çalışan Javier, Odysseus'un "Rahat bırak eşini, iki dakika başka yüz görsün. " demesiyle "Ben kısıtlayıcı bir adam değilim! " dedi hiddetle. "Eşim isterse istediği kişiyle görüşürüz. "

"Görüşürüz." alayla mırıldandı Odysseus yandan yandan gülerken "Nasıl gözüküyorum? " diyen Wabasso'ya "Seks partisine gidecek gibi. " dediğinde anında dolan siyah gözlerle panikledi.

"Çok yakışıklı ve alışılmadık gözüküyorsun kardeşim. Harikasın. " dedi Zamir hızlıca, Odysseus'a ters bakışlar attı.

"Kardeşim miiii? " Soso'nun dolu gözleri parladı. "Teşekkür ederim. " hayran olduğu adamın iltifatı ve kardeşim hitabı çok mutlu ederken onu kocaman gülümsedi.

Zamir ise kahkahalar atarak adamın omzunu sıvazladı.

"Bunlar hâlâ gülüyor.. Zamir, gölgelere sorsana ne diyorlar? "

"Javier bir git ya. " dedi Zamir en sonunda. "Rahat bırak eşini, zaten yaptığınız muhabbetleri eve giderken anlatmayacak mısınız birbirinize? " derken sona doğru kaynar sular inmişti.. Onun sudan korktuğunu Javier öğrenecek miydi şimdi? Olsun Ezrif'in de Gece Bahçesi müziğiyle uyuduğunu öğrenecekti.

Köşede oturmuş olan biteni esneyerek izleyen Ezrif "Harikasın." derken Wabasso'ya baş parmağını kaldırıp öne geriye doğru hareket ettirdi kolunu.

"Gelinden daha dikkat çekicisin. " diyerek yan yan güldü Karan ama Wabasso ciddiye alarak "O zaman üstümü değiştireyim. " dediğinde "Şaka lan şaka. " demek zorunda kaldı.

"Sisi'm ne yaptı acaba? "

Javier gibi kulağını kapıya yaslarken "Eşinize bu kadar bağımlı mısınız ya? " diyen Odysseus , sevgilisine 'Seni özledim, öpmek istiyorum seni, poponu yerim, göbeğini sevdiğim... ' şeklinde mesajlar ve bir sürü emoji yolluyor bir yandan da galerisini oluşturan Ege fotoğraflarında geziniyordu.

"Diyene bak. " dedi Javier ters ters. "Bilmiyoruz sanki eşinin dibinden ayrılmadığını. "

Güldü Odysseus. "Ne varmış yani? Kıskandın mı? "

"Oğlum, ben de eşimin dibinden ayrılmıyorum ki neyini kıskanıyım? "

"Ben ölçülüyüm. " dedi Ezrif. "Yanında olmam gereken zaman yanındayım, yalnız kalmak istediği zaman da yanındayım ama bi tık uzağında. "

Zamir gülmeye başlarken yeni canavar düzeninin güzelliğiyle derin bir nefes de vermeyi ihmal etmedi. Onun izinden gelenler ne kadar da mutluydu, seviliyorlardı ve seviyorlardı. Ona karşı olan canavarların gereksiz intikam, hüküm sürme ve öldürme sevdasını anlamıyordu bir türlü.

"Yanlış anlamayın ama insanların bazen yalnız kalması gerekiyor. " dedi Karan. "Marceline'e gelme tehlikeli bir yere gideceğim, dediğim halde yanıma geldiğinde çok kızıyorum. Kendisini tehlikeye atmaktan başka bir şey yapmıyor ya da bazen sadece yalnız kalıp kafayı toplamamız gerekiyor. "

Karan biraz çirkef bir adamdı bu yüzden gözler daha ılımlı olan Kayra ve Abel'e döndü.

"Patronum, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? " diye sorduğunda gölgelerin ve canavarların efendisi Zamir, şirketinde çalıştığı Abel'e baktı.

Abel boğazını temizleyip "Evet, bazen yalnız kalmaya ihtiyacımız oluyor ya da işte gergin anlar yaşadıktan sonra acısını nazımızın geçtiği birisinden çıkartabiliyoruz. Bu yüzden yalnız kalmak istendiği zaman saygı gösterilebilir. "

Canavarlar tarafından bir sessizlik oldu.

Odysseus elindeki telefonla Abel'e bakarken "Ne kadar süreliğine? " diye mırıldandı.

"Onu eşiniz belirlesin. Ben bilemem. "

Bir süre daha sessizlik olurken karşı odadan kahkahalar koptuğunda bu sefer bütün adamlar kapıya yapışıp "Ne konuşuyor ki bunlar? " diye kendi aralarında konuşmaya başlamıştı..

Adamların işleri güçleri eşleri olmuştu yahu!

Pek de güzel olmuştu!

Wabasso ise hem insan hem de canavar kankalarından birçok şey kapmıştı.

Bir süre sonra kapı koskaca canavarın ve gölgelerin efendisine "Zamiiiiirişkooo! " diye seslenen Yaser'in tıklatmasıyla açılırken "Hadi hepiniz dışarıya. Wabasso ve Sidelya konuşacak. " diyerek herkesi dışarıya kovdu cazgır beden.

"Ama gelini sonra görmez mi damat? " diye soran Kayra'ya "Bunlar geleneklerin dışına çıkmayı seven çift, de hadi! " diye cevap verip onu da kışkışlayıp en sona kalan kendisini de kışkışladı.

Ortam sessizleşince Wabasso içeriye giren bedene baktı.

"Nasılım? " diye sordu Sisi, boşuna gizem yaratmak yerine odada buluşup birlikte dışarıya çıkmaya karar vermişlerdi.. Yani o vermişti.

Wabasso elini göğsüne götürdü aşkla parlayan gözlerle "Çok ama çok güzel.. " diye fısıldadı. Kalbi bir hoş olmuştu, düşüp bayılacak gibi hissediyordu doğrusu!

Sisi utanarak yanaklarını tutu ardından romantik olmaya çalışan ama utandığı için odun gibi olan ama etkilendiği çok belli olan ama duygusuz gibi çıkarmaya çalışırken ortaya çıkan garip bir yüz ifadesiyle "Sen de çok seksi olmuşsun." dedi.

Wabasso "Teşekkür ederim. " diye fısıldarken ayağa kalktı. Kadının belinden tutup diğer eliyle küçük çeneyi nazikçe kavrayıp eğildi ve dudakları öptü. "Güzel Sidelya'm, çok güzelsin. "

Sisi adamın omuzlarını tutarken hızla atan kalbini sakinleştirmeye çalıştı ama ondan bağımsız hareket ettiği için yapamadı maalesef. "Şey.. Sen de çok.. Yakışıklı seksisin. Seksi yakışıklı.. Öyle işte. " diye geveledi de durdu.

Wabasso, Odysseus'tan öğrendiği gibi kadının kulağına eğilip sıcak nefesini verirken "Akşam için sabırsızlanıyorum. " diye fısıldadı.. Bayılacaktı şimdi utancından!! Odysseus ,bunları nasıl utanmadan yapıyordu???

Sisi'nin de eli ayağına dolaşırken "Ben de.. " diye mırıldandı.

"Sen de mi? " birden bağırdı Soso sonra çapkın bir ifade kondurmaya çalışırken suratına Karan'dan aldığı taktikle "Tabii heyecanlanacaksın.. Gülüm. " dedi.

Sisi'nin bütün şeyi kaçarken "Bulldog köpekleri gibi kasılma, ayrıca gülüm ne öyle keko gibi. Kendin ol Soso. " dediği anda eşinin yüzü düzeldi.

"Tamam güzel kadınım, biricik eşim, küçük tavşanım. "

"Heh, şöyle! " keyfi yerine gelirken adamın göğsünden karnına doğru elini indirip "Hadi." dedi. "Gidelim."

"Gidelim.. "

Slini uzattı Wabasso, Sisi de sıkıca tuttu.

Birlikte, konuşmadan dışarıya çıktıkları zaman alkışlar ve ıslıklar koparken ikisi de çok utandı.

Sisi, evleniyordu ve ailesinden kimse burada değildi. Onun yerine hiç tanımadığı insanlar vardı.. Abisi bile burada değildi.

Bu üzücü gerçek yüzüne tokat gibi çarparken yanındaki adamın gülüşünü duyduğunda mavi gözlerini kızarmış yanaklara ve yakışıklı yüze çevirdi.. Bu adam ne yapsındı? Onun da ailesi yoktu.

Kaslı kola sarılıp pembe halının üzerinden çardağa doğru ilerlemeye devam ederken bütün sorunları siktir etti.. İçinde bulunduğu ana odaklanırken yer yer çatlamış merdivenlerden çıkıp birbirlerine dönüp gözlerine baktılar.

Gülümsedi Sisi.

Wabasso da gülümsedi.

Minik elleri tutmaya devam ederken "Yüzükler? " diye sordu masum bir sesle.

"Aaa yukarıda unuttum. " dedi Sisi, kendisine kızan bir sesle.

"Ben gidip alayım. " dediğinde Wabasso boğaz temizleme sesiyle yanlarında duran Zamir'in elinde dumanlar ve gölgeler arasından çıkmış gibi duran kutuyla gülümsedi.

"Teşekkürler.. " diye mırıldandılar aynı anda.

Wabasso kutuyu Sisi'ye verdi.

Sisi de kutuyu açıp bir yüzüğü eşine taktı ve kutuyu verdi.

Soso, diğer yüzüğü tombik parmağa takarken ağlamamak için kendisini zor tuttu.. Senelerce yalnız başına durduğu bu malikane hâlâ aynıydı hatta her geçen gün bir parçası daha kırılıyordu ama eşi geldiğinden beri ev gibi hissettiriyordu. Hayatına anlam ve mutlulukla birlikte bir sürü aşk da gelmiş gibiydi.

"Beğendin mi yoksa çok mu ucuz duyuyor?" diye fısıldadı Sisi, biraz mahcup olmuştu malum adam senelerdir yüzük üzerinde çalışıp hiçbirini beğenmediği için hayata geçirmezken o ilk girdiği hediyelik eşya dükkanından almıştı yüzükleri.

"Çok güzel.. " diye fısıldadı Wabasso, gözleri dolu dolu. Eşinin yanağına uzun soluklu bir öpücük bıraktı ve minik bedene sarıldı. "Bize benziyorlar sanki. "

"Evet! O yüzden aldım. " Sisi ,adamın onu anlamasıyla sıkı sıkı sarılırken mis kokan bedene, yanağını geniş omuza yaslayıp diğer eliyle de omuzu okşadı. "Sen benim deliliğimi anlıyorsun sanırım. "

"Anlıyorum Sisi'm.. Anlamaya da çalışıyorum. Çünkü seni seviyorum, seni tanımak istiyorum. Hayatının bir parçası olmak istiyorum. " dedi Wabasso. Aslında kadının hayatı olmak istiyordu ama biliyordu ki geri kalan hayat telaşından dolayı ona küçük bir yer ayrılmıştı bu yüzden fazlasını istemeyecekti en azından bir yeri vardı ama güzel kadın, onun bütün hayatı olabilirdi çünkü onda çok yer vardı lakin gözleri dolmuş kadının "Wabasso, seni tanıyalı daha üç gün oldu ama evlenmeye karar verecek kadar sevdim seni.. Kimse bana bu kadar doğru ve aşk dolu hissettirmedi. Seninle bir ömür geçirmeye hazırım. " demesiyle "Sisi'm." diye mırıldandı titreyen sesiyle.. Aslında ona ayrılan yerin çok daha fazla olduğunu böylece anlamış oldu.

"Wabasso, Sidelya'yı-"

"Evet."

"Peki.. Sidelya-"

"Evet."

Zamir ağzına tıkılan cümlelerle birkaç saniye duraklayıp ardından tekrar dudaklarını araladı ki Sisi, şapşal şapşal bakan Soso'yla gülerken ellerini büyük eller arasından usulca çekip öne uzatmış belinden tutan ellerle adamın omzu tutup dudakları öptüğü sırada gülerek "Damadı öpebilirsin." dedi ve ikilinin yanından çekilip eşinin yanına gitti.

Sisi tekrar başını geniş omuza yasladı. Parmak uçlarında doğrulmuştu ama yeterli olmadığı için eşi de eğilmişti. Bir elini adamın beline koyarken büyük eli tuttu. Wabasso da onun omzunu tutmuştu..

Yavaş yavaş dans ederken arkada çalan Uyuyan Güzel'in şarkısıyla güldü Sisi. "Bilerek mi seçtin? "

"Evet." dedi Wabasso.

"Beni herkes Uyuyan Güzel'e benzetiyor. "

"Benziyorsun ama sen daha güzelsin.
Seni tanıyorum..
Seninle bir rüyada karşılaşmıştık..
Gözlerindeki parıltı bana tanıdık geldi.."

Adamın ninni gibi olan güzel sesiyle gülümserken içi huzurla doldu. Beldeki elini geniş omuza oradan enseye çıkardı.

"Bilirim hisler her zaman gerçekleşmezler ki..
Eğer haklıysam,sen birden bire aşık olursun..
O eski rüyadaki gibi.."

Wabasso hızlanan şarkıyla eşinin de adımlarını hızlandırırken "Sen bu şarkıyı nereden biliyorsun? " sorusuyla "Bu sabah Göksel söyledi. Seni tarif ettiğimde 'Uyuyan Güzel'e benziyor, bak. ' diyip telefonundan karakterin resimlerini gösterdi sonra şarkıyı dinleyince düğün şarkısına ekledim. " dediğinde kadından kocaman ve duygusal bir gülümseme aldı.

"Bizim şarkımız olsun o zaman. " dedi Sisi. "Hem bizi anlatıyor gibi. "

Kocaman gülümsedi Wabasso,minik ellerin avuç uçlarından parmaklarını sürtüp dansa ayak uydurmasını yardım etti. "Eğer haklıysam, sen birden bire aşık olursun..
O eski rüyadaki gibi..."

Sisi de mırıldandı şarkıyı. Eşinin gözleri parladı.

"Söyle.. Sen de söyle. "

"Sesim güzel değil Soso'm."

"Çok güzel, kelebeğin ömrünü uzatır.. Çiçekleri açtırır. Çok güzel sesin. "

Utandı minik beden ve sessizce eşlik etti eşine.

"Seni tanıyorum..
Seninle bir rüyada karşılaşmıştık..
Gözlerindeki parıltı bana tanıdık geldi..
Bilirim hisler her zaman gerçekleşmezler ki..
Eğer haklıysam,sen birden bire aşık olursun..
O eski rüyadaki gibi."

Kalın beli tutup sevdiğini havaya kaldırırken Sisi'nin neşeli kahkahalarıyla kocaman gülümsedi kendi etrafında dönmeye başlarken..

Şarkılar, danslar, kahkahalar, pasta ve tebriklerle geçen düğünün sonunda canavarlar ve eşleri malikaneden ayrılırken Sisi de Soso da el salladı onlara ardında Soso, güzel kadını gelin tarzı kucaklayıp kapısı sonuna kadar açık olan binaya girip ayaklarıyla kapattı kapıları..

Her şey çok huzurlu ve güzeldi.

Mükemmel hissediyorlardı.

Kadını yatağın ucuna oturtup dizleri üzerine çömeldi.

"Herkesin bizim şimdi ne yapacağımızı bilmesi çok garip hissettiriyor. " diye mırıldandı Sisi, yeni arkadaşları resmen 'Kolay gelsin, geçmiş olsun. ' dercesine bakmıştı ona ya da o kafadan kuruyordu.. Emin değildi.

Eteğini yukarıya sıyırıp ayağını öne uzattı.

Soso topuklu ayakkabıyı çıkartırken "Utanma, sen de onların yaptığını biliyorsun. " dediğinde eşini güldürdü. Göğsüne yaslanan ayağı elleriyle okşarken üstüne öpücük bırakıp diğer ayakkabıyı da çıkardı.

Sırt üstü yatan bedenin belini okşarken düğünde canavar arkadaşlarının bazıları onu kenara çekip "Lütfen kendini kaybetme, sevişirken ölen ilk insan, eşin olmasın. " uyarısı çekmişti ama bunu eşine söylemedi çünkü kendisi bile utandığı için oradan kaçıp Yuşa ile muhabbet eden eşinin arkasına koşmuştu!

Sisi omzu üzerinden arkasına bakarken aşık aşık ona bakan adamın siyahlarıyla buluşturdu gözlerini. "Hadi, aç fermuarı. "

Wabasso elbisesinin fermuarını heyecanla açarken elleri titredi.

Elbisenin üstü kısmı ayağına düşerken eşi yattığı yerden doğrulup kotuna getirdi ellerini ardından gömleğine..

Sisi saçlarını açıp ellerini onun gibi yarı çıplak haldeki adamın göğüsleri üstüne koydu..Sütyenimi askısını kavrayan elle öne uzanıp dudakları öpmeye başladı.

Utandıkları ve heyecanlı oldukları için aralarında hiç muhabbet geçmiyordu ama dudaklarını ayırdıkları zaman Sisi "Yatagı süslemişsin. " diye mırıldandı.

Yanağına ve boynuna bırakılan öpücükler eşliğinde toz pembe çarşaf örtülmüş büyük yatağın etrafını saran tül perdeye ve çiçeklere bakarken boynuna bırakılan öpücükler sertleşince gri saçları kavrarken başını geriye atarak nefes verdi..

İkisinin de vücudu bir hoş okurken Soso, mayışmış haldeki kadının yanağını kavradı o anda küçük el de kalın bileğini tuttu.

Yutkundu.

Sisi ona utanarak bakan adamın dudağını öptükten sonra 'İş başa düştü. ' diyerek hareketlendi.

Wabasso bacakları arasına giren kadın kucağına çıktığı zaman geriye doğru yattı..Güzel kadının minik eli göğsünde dururken dolgun kalçayı okşayıp başlayan öpücüğe karşılık vermeye çalıştı.

O kadar fena hissediyordu ki demir gibi eriyecek gibiydi! Eğer erirse vasiyeti olsundu, herhangi bir ustaya verilip insan biçiminde dövülsündü.

"Wabasso." diye fısıldadı Sisi. "Beni altına al. "

Wabasso, kadını altına alıp kalın bacakların arasına girdiğinde elbiseyi tamamen çıkardı tombik vücuttan ardından kendi üstündekileri çıkarıp ikisinin de çamaşırlar ile kalmasını sağladı.

Kollarını ona doğru uzatan kadının üzerine eğilip çamaşırın üzerinden kendisini kadına sürterken yanağını kavrayan minik elle birlikte bir yandan sarı saçları okşayıp bir yandan dolgun dudakları öpmeye başladı.

Sisi, ona sürtüncükçe sertleşen adamın aletini hissederken 'Daha şimdiden demir gibi oldu anasını satayım! ' diye çığırdı içinden diğer benliği de 'Sen de göl oldun, göl! ' diye cırladığında ikisini de kovmak adına başını hafifçe iki yana salladı böylece unuttuğu öpüşmeleri kesildi.

"İstemiyor musun? "

"Hayır, istiyorum.. Sadece ... Devam et. " diye fısıldadı Sisi, dudaklarına eğilen dudakları adamın ensesini kavrayarak öpmeye başladı.

Yavaş ve tutkulu öpücük ıslak bir sesle bittiğinde birbirlerine nefes nefese baktılar.

"Çok sıcak oldu sanki. " diye fısıldadı Soso.

"Erimezsin değil mi? Demir adam. " diyerek güldüğünde Sisi, eşi de gülerken başını olumsuz anlamda salladı ve "Ama eriyecek gibi hissediyorum. " diye ekleyince gülerek parmaklarını kemikli çenede gezdirdi o sırada gözüne çarpan çatlak izleriyle "Sen nasıl hâlâ insansın ve bugün acıyla inledin durdun? " diye sordu.

"Hadi, devam edelim. "

"Aşkım." diye fısıldadı Sisi, saniyeler önce kaçırılan gözler parlayarak ona baktı.

"Benden bir şeyler saklama. Lütfen. "

"Dolunay'ın etkisi birkaç gün sürüyor.. O yüzden insanım, biraz da canavar olmamak için direndim. "

"Bu yüzden mi canın acıyor? "

"Evet.. " diye fısıldadı Wabasso. "Canavar olurken.. Çatlaklar tekrar çatlıyor ve canım acıyor. "

"Soso.. " Sisi dehşetle mırıldandı adamın ismini. Yanakları kavrayıp dudakları ve çatlakları öperken Wabasso göğsüne kadar inen dudaklarla derin nefesler verdi.

"Dolunay'da insan olman lütuf değil külfet o zaman. "

"Bugün lütuf. " diyerek gülümsedi Soso. "Şu an canım yanmıyor. "

"Benim için mi canavar olmaya direndin? " diye sordu Sisi, dünkü büyük mu bilader muhabbetleri aklına gelince utandı.

"Evet, canını yakmak istemiyorum. Ayrıca sana daha iyi dokunup, öpmek istiyorum. " dedi Soso, yanakları biraz daha kızarmıştı.

"Soso~" Sisi adamın dudaklarını ve çenesini öptüğünde iri beden yavaş yavaş aşağıya kaymaya başladığı için elleri boş kaldı. Sütyeni üzerinden göğüslerine, göbeğine ,kasıklarına bırakılan öpücükler bacaklarına da bolca bırakılırken derin derince soluklandı.

Wabasso kalın bacakların her yerini öperken sevgilisinin hızlanan nefesleri odadaki sessizliği süslerken pastel pembe olan kilodun kenarlarında parmağını gezdirirken huylanarak titreyen kadına "Çok güzelsin. " dedi.

Sisi titrek nefesler verirken kilodu üstünde yavaşça gezinen parmaklarla titredi. "Soso.." üstüne doğru eğilen eşi kasıklarını,bacakları arasına yaslayarak kendisini ittirirken derin bir nefes aldı.

Sanki içindeymiş gibi hafif hafif vuruşlar yapan adamla inlerken tekrardan kıyafetleri üzerinden birbirlerine sürtündüler bir yandan da öpüştüler.

Sisi, adamın kasıklarını okşarken siyah gözlere bakarak dudakları ıslak bir sesle öpüp geriye çekildi. "Aşkım.. " küçük göğüslerini okşayan elleri tutarak istekle bastırırken boynuna bırakılan öpücüklerle yanağını gri saçlara sürttü.

Soso mis kokan göğüslerin üstünü öperek göğüsleri okşarken bir yandan da sıcak tene öpücükler bıraktı. "Çok güzel kokuyorsun. "

"Nasıl kokuyorum? "

"Aşk , pembe gül, çilek.. "

Kıkır kıkır güldü Sidelya. Sütyenini yukarıya doğru çekip göğüslerini serbest bırakırken diğer eliyle küçük göğüslerini sanki adam daha önce görmemiş gibi örttü. Adamın sertçe yutkunmasıyla elini yavaşça uzatarak adamın başını göğüslerinin arasına bastırdı.

Gürültülü nefes alma sesiyle iyice utanırken tenine bırakılan öpücüklerle gri saçları okşadı.

Wabasso dudaklarını şiş göğüs ucuna sürttükten sonra ağzına alarak emmeye başladı.. Ara ara sertçe emip dişleriyle uyarırken aletine sürtünen kasıklarla kalın beli tutarken göğüs ucunu sesli bir şekilde bıraktı sonra dikleşmiş ucu tekrar ağzına alarak sertçe emdi.

Kısık inlemelerle beraber göz ucuyla kasılmış yüze bakarken diğer göğüs ucunu uyarmaya geçti.

Saçları arasında gezinen parmaklarla küçük göğüsleri altlarından tutup uçları emerek çekiştirsi.

Sisi çok fazla etkilendiği göğüs uçlarıyla inlemesine engel olamazken bacaklarını oynatıp durdu. "Soso.. " diye fısıldadı göğüs ucunun etrafında gezen dil sızlayan tepeciğe değdiği zaman titrerken adam yüzünü göğüslerine sürtüp bir güzel sırnaşınca gülümseyerek kızarmış yanaklarını okşadı.

Soso, yanaklarındaki ellerin aşağıya inerek çatlak izleriyle dolu çıplak vücudunu okşamaya başlamasıyla uzanarak dolgun dudakları öptü..

Sisi eşinin öpüşüne karşılık vererek ellerini kaslı gövdede gezdirirken kalın bacaklarından sıyrılan kiloduyla beraber dudakları da ayrıldı. Siyah gözlere istekle bakamaya devam ederken aşağıya kayan adamla heyecanla bir nefes verdi..

Mükemmel hissediyordu ve daha fazlasını arzuluyordu ki muhtemelen eşi de aynı haldeydi.. Muhtemelen değil zaten öyleydi!

Bacakları arasına inen baş, bacaklarını sıkıca kavrayan kaslı kollar ve sonunda ıslak dudaklarına çarpan sıcak nefesle gözlerini tavada gezdirdi sonra eliyle dudaklarını örttü.

"Ne oldu? " diye mırıldandı Soso, zorlukla. "Elini çeker misin güzelim, sana ihtiyacım var. "

"Soso.. " diye fısıldadı Sisi. "İğrenmedin mi?" azgınlıktan patlamak üzere olan adamın "Elini çek. " demesiyle irkildi tabii hemen ardından nazik bir "Lütfen." fısıltısıyla elini yavaşça çektiği anda sızlayan büyük klitlorisine bastıralan dudaklarla seslice inleyerek başını geriye atarken çarşafı sıktı. "Wabasso! "

Wabasso dudakları arasındaki tepeciği emerek ıslak dudakları yalarken saçları arasına dalan parmaklarla daha sıkı sardı bacakları.. Etkilendiği güzel koku yoğun bir şekilde ciğerlerine dolarken bir canavar gibi hırlarcasına inledi..

Sisi kalçasını kaldırıp indirirken "Kıpırdama." cümlesiyle şaşkınca bacaklarını arasıyla aşk yaşayan eşine bakarken adamın her hareketinde zevkten kıvranıyordu elinde değildi! Sızlayan göğüs uçları ve bacakları arasındaki tepecikle sızlayarak geriye çekilmeye çalıştı istemsizce ama bacakları saran kollar izin vermedi iyi ki de izin vermedi çünkü bu zevkin devam etmesini çok istiyordu.

Wabasso, ıslak dudakların her yerini yalayıp öperken kasıklarda duran elini klitorise kaydırdı. Deliği öpüp, diliyle uyarmaya başladığı zaman klitorisi de baş parmağıyla yavaş yavaş okşuyordu. Eşinin titreyen bacaklarını ara ara ona çarparken kaçamak bakışlar attı zevkten kasılmış güzel yüze.

Birkaç saniye içinde boşalan kadının minik elleriyle istemeyerek geriye çekilirken titreyen bedene bakıp göğüslere eğildi.. Parmaklarını dudakalrda gezdirip deliğe getirdiği zaman göz ucuyla göğsünü emdiği kadına baktı.

Sisi başını olumlu anlamda salladığı anda içine giren iki parmakla inlerken gittikçe derine ilerleyen parmaklarla siyah gözlere baktı. "Soso.. "

Soso ,kemikli parmaklarını dibine kadar ittirip sıcak duvarları titretmeye başladığı an eşinin zevkli çığlıklarıyla üstten üstten kıvranan kadını demir gibi olmuş aletiyle izlemeye başladı.

"Soso! " Sisi kalın bileği iki eliyle sıkarken bacaklarını kaldırıp indirirken hiç durmayan titretmeyle çığlık atarak biraz doğruldu. Nefes nefese çarşafı tutarken "Dur! " diye çığırdı ama istemiyordu, adam durursa çok kötü olurdu şu an zevk alıyordu bu yüzden bağırdıktan hemen sonra durmak üzere olan adama "Hayır, durma! " diye bağırdı.

Wabasso elini biraz daha hızlandırdı. Dirsekleri üzerinde doğrultmuş çarşafı sıkıca tutarken arka arkaya inleyen kadın bacaklarını iki yana açmış haldeyken harika bir görüntü sunuyordu ona.

"Geleceğim.. " diye fısıldadı Sisi, gözleri zevkten kayarken başını geriye atarak vücudunun aldığı zevkle titremesine ve inlemelerine engel olmadı..

Wabasso boşalmış kadınla ıslak parmaklarını delikten çıkardı ve mavi gözlere bakarak ağzına götürdü.

Sisi nefesini tuttu.

"Harikasın." diye fısıldadı Wabasso, dolgun dudakları öptü.

"Wabasso.. Otur. " dedi Sisi, yattığı yerden doğrulurken yoksa türbülansa girmiş gibi titremeye devam edecekti. Heyecanla soluk veren adamı yatağa oturturup sırtını başlığa yaslamasını sağladıktan sonra çamaşırı bacaklardan sıyırdı. Kendi üzerinde kalmış sütyenini de çıkarıp attı.

İkisi de çıplak kaldı böylece.

Dudaklarını kaslı ve çatlak gövdede gezdirip bacağa doğru göğüslerini yaslayarak diğer bacağını adamin bacağına sardı. Klitorisi adamın bacağına hafif hafif sürtünürken kalın ve büyük aleti parmaklarıyla saldı.

Muhtemelen üç gün kadar yürüyemeyecekti.

"Sisi.. " diye fısıldadı Soso zorlukla. Sarı saçları yavaşça geriye iterken aletinin ucuna bastırılan dudaklarla inledi.. Islak dil, dolgun dudaklar erekte haldeki aletinin her yerinde gezerken çarşafı kavradı sıkı sıkı.

Sisi ağzını aralayıp aleti ağzına alabildiği kadar aldı. Kalan kısmı parmaklarıyla okşarken başını yavaş yavaş ileri geri yapmaya başladığı zaman adamın inlemeleriyle saçlarının arasına giren parmaklar çok hoşuna gitti.

Bir süre böyle devam etti ama Wabasso daha fazla dayanamayarak "Sisi." diye fısıldadı ve kadını altına aldığında "Ama..boşalmadın. " fısıltısına karşılık aletinin ucunu ıslak dudakları bastırarak sürterek cevap verdiğinde ikisi de derince inledi.

Sisi gelmekte olanı anlayarak sertçe yutkunurken dudaklarına sürtünerek kendisini tatmin eden adamın aletini tutup bastırdı. İki yandan çarşafa tutanan büyük ellere bakarken sürtünmesini hızlandıran beden ikisinin de zevkle inlemesine sebep olurken aletin ucunu deliğine çarptığında acıyla inledi.

Wabasso endişeyle durdu. "İyi misin? "

"Evet, sadece hazırlıksız yakalandım.. Hazırlık. Evet. " uzanarak dolabın üstünden poşeti altı ve ters tutup yanlarına salladı. İçinden düşen kayganlaştırıcıyı titreyen elleriyle açıp büyük alete ve dudaklarına bolca sıkıp ateşli ortamı iyice kudurturken aleti tutarak sıvıyı dağıtmak için sıvazlamaya başladı. Eşi de onun dudaklarını ve deliğini okşadı kayganlaştırıcıyı yaymak için.

"Tamam.. " diye mırıldandı Sisi. Derin nefesler vererek geriye yatacakken boynunun altına koyulan yastıkla bacaklarının arasını daha net görebildi. Aleti aşağıya ittirip deliğine getirirken "Yavaş ve nazik ol. " dedi.

"Öyle olacağım.. " Wabasso kalın beli sıkıca tutarken "Gel." diyen kadınla kendisini yavaşça ittirip kasılan yüze sonra dar deliği zorlayan aletine baktı.

"Devam.. " dedi Sisi, aleti tutmaya devam ederken eşi biraz daha kendisini ittirince ucu içine girmiş oldu. Bacaklarını biraz daha açtı. "Hadi.. " dediğinde biraz daha ittirdi adam kendisini.. Böyle böyle yol gösterdi sevgilisine,aleti tamamen içine aldığında biraz ağlamıştı.

Soso yanakları kurularken omuzlarını sıkan ellerin sahibi "Acıyor.. " diye fısıldadı. Kendisini geri çekmek istedi ama minik eller izin vermedi.

"Hareket etme. " dedi Sisi, ortadan ikiye yarılacak gibi hissediyordu! Belini tutan elleri bileklerinden kavrayıp dikleşmiş ve sızlayan göğüs uçlarına doğru getirerek yavaş yavaş okşamasını sağlarken dudaklarına eğilen dudaklarına öpüşüne karşılık verdi. "Yavaş yavaş.. "

"Tamam.. " diye fısıldadı Wabasso, çok ama çok yavaş bir şekilde ileri geri yapmaya başladığı zaman eşinden aldığı acı inlemeler aynı hareketleri gibi değişmişti..

O hızlandıkça inlemeler de zevk dolu bir hal aldı.

Sisi göğüslerinin altını tutan ellerin kollarını sıkıca tutarken her vuruşta zevkle inlerken gözleri bu sefer zevkten doluydu.. İşin şirin tarafı eşinin de gözleri zevkten doluydu ve bazen yaşlar usulca kayıp göbeğine düşüyordu.

"Sisi, Sisi'm, çok güzelsin.. Harikasın. " diye fısıldadı Soso arka arkaya. Aletini sıkı sıkı sarmış sıcak duvarlar öyle zevk veriyordu ki kadının boynuna başını gömüp derin nefesler alırken kendisinini en derine bastırdı.

Sisi boşalarak titrerken dudaklarını öpen adamın eli göğsüne çıkıp avuçladığı zaman seslice inledi. "Acıyor.. "

"Göğsün mü? " diye sordu Soso, aldığı olumlu baş sallamasıyla parmaklarını çok hasasslaşmış göğüste nazikçe gezdirip küçük öpücükler bıraktı. Saçlarını okşayan ellerle dağılmış haldeki kadına bakarken ellerini yatağa yaslayıp vuruşlarına devam etti.

Sisi yeni boşaldığı ayrıca çok fazla uyarıldığı için zaten yeterince hassas haldeyken duvarlarını zorlayarak sürtünen adamla gözleri kayarken çok garip bir sızı hissetti. "Soso.. Çekil. " diye geveledi. "Soso.. "

Soso, inlemeleri arasında bir şeyler geveleyen kadının dediğinden hiçbir şey anlamadığı için "Ne oldu? " demeye kalmadan klitorisini eliyle örtüp çığlık atarak dogrulan kadının şu gibi boşalmaya başlamasıyla kalakaldı.. Karnı, aleti, yatak ıpıslak olurken adını zevkle çığırarak boşalan kadının vücudundaki hareketlerle kendisini toparlayıp vuruşlarına devam ederken kesik kesik fışkıran suyla boşalırksn zevkten ağlayan bedenin içine boşaldı.

Sisi titreyerek adamın omuzlarını tutarken kulağının dibinde çınlayan inlemeler gözlerini açmasına engel oluyordu.

Soso altındaki bedene bakarak "İyi misin? " diye sordu aldığı olumlu baş sallamasıyla Kızarmış yanağı öpüp kokladı. "Neden öyle oldu? "

Sisi'nin yanakları mümkünmüş gibi daha çok kızarırken "Çok.. Zevk aldım. " diye fısıldadı. Siyah gözlere kaçamak bir bakış attığı anda adamın hayran kalmış yüz ifadesiyle "Bakma şöyle. " diye mırıldandı.

"Çok güzelsin. İçinden..Çıkacağım." dedi Soso, yavaşça geriye çekilip delikten ıslak bir sesle çıktığında birkaç saniye sonra akan sıvıyı izliyordu ikisinin de çok ama çok etkilenmiş gözleri.

Tabii birbirlerine kaydığı zaman gözleri utanarak sağa sola baktılar.

Soso daha fazlasını istiyordu ama eşini daha fazla zorlamak istemediği için usulca yatağa yattı, minik beden de göğsüne yattığında sarhoş gülümsemesiyle sıkıca sardı kocaman gülümseyen kadını.

Ama sonra acıyla yüzü kasıldı.

Daha fazla canavar olmayı erteleyemezdi.

"Sisi.. " diye fısıldadı başka da bir şey demeden kendisini yataktan attığında Sisi kalakaldı ama bir yere gidemeden dizleri üzerine çöktüğü anda adını bağıran kadına "Bakma! Bakma sevgilim! " diye bağırdı acıyla.

Sisi birden değişen ortam ve yaşanan olayla şok geçirirken eşinin acı dolu çığlıklarıyla ağlayacak gibi oldu. Gittikçe büyüyen ve grileşen vücut gözlerinin önünde çatlarken hayal mayal duyduğu kırılma seslerini çığlıklar engelliyordu.. Özellikle kalp kısmını tutarak bağıran adamı izlerken eli ayağı titredi. Onun yüzünden kırılan şey çok acıyordu.

"Wabasso.. " diye fısıldarken çıplak oluşunu umursamadan yataktan indi.

Birkaç kez bacakları yüzünden sendeledi ama kaçarcasına gitmeye çalışırken kapı önünde çakılı kalmış adamın yanına gitmeyi başardı.

Bu sefer korku ve endişeden titreyen eleriyle çatlamış iri vücuda hafif hafif dokunurken gözyaşları ve derin sokuklar içinde kalmış adamın "Böyle olmaması gerekiyordu. " diye fısıldamasını duymuş soğumuş yanaklarını kavramıştı hızlıca."Soso.. Neden canavar dönüştün? Vücudun niye tekrar çatladı? Soso, seviştik. Neden insan olmadın? " diye sordu endişeli bir şekilde.

Adamın vücudum tekrar çatlıyor ,demesiyle bu kadar acı çekmesini beklememişti. Kendiliğinden çıkıp acı yapan sivilce gibi düşünmüştü ama bu bambaşka bir dehşetti. Resmen büyüdükçe çatlayan vücut görmüştü!

Bir şey demedi Soso, şu an harika bir andan sonra eşine izlettiği manzaradan utanç duyuyordu.

"İnsan olduğun için mi olmadı. Gel, bir daha yapalım. "

"Olmaz! Zaten canın acıdı. " diye çıkıştı Soso ama sevgilisi anlayışla gülümseyip "Sence ben tek turla doyacak kadın mıyım? " diye sorduğunda "Sisi, yapma.. " diye fısıldadı.

"Hadi, gel hadi. " Sisi adamın kolunu tutup büyük bir güçle çekti neyse ki eşi ona ayak uydurup kalktı. "Farklı bir pozisyon denemek ister misin? "

"Sisi.. Zorunda değilsin, canın daha çok yanacak. "

"Wabasso, istiyorum. " dedi Sisi. Evet, istiyordu ama daha çok eşinin bir daha o acıyı çekmemesini istiyordu. "Seni istiyorum, insan olmanı istiyorum, benimle gelmeni istiyorum, seninle yaşamak istiyorum. Artık iki haftam değil iki günüm var, sana söylemeyi unuttum ama iki gün sonra evime dönmem gerek. Seni de yanımda götürmek istiyorum. " büzülen dudakları arka arkaya öpüp akan yaşları kuruladı. "Ağlama sevgilim. "

"Özür dilerim sana korkunç bir şey izlettim."

"İsteyerek yapmadın ve özür dileme. Bu senin elinde olan bir şey değil. " dedi Sisi, adamın saçlarını okşayıp bocla öptü sonra yavaşça geriye çekildi ve sırt üstü yattı. Kasıkları altına koyduğu yastıkla kalçaları havalanırken bacaklarını iki yana açtı. Eşini de hareketlendirmek için eliyle kalçasını tutup yana açarken ıslak ve usulca sıvının aktığı dudaklarını gösterirken "Hadi~" dedi cilveli çıkardığı sesiyle.

Wabasso yutkundu. Birkaç saniye öylece durup kenarda duran üç kutu kayganlaştırıcıyı aletine bir güzel bocaladı.

Sisi, ağladı ağlayacak haldeki adama bakarken "Utanıyorum ,beni daha fazla bu pozisyonda tutma. " diye mırıldandı. Resmen kalçalarını adama 'Al senin olsun. ' der gibi uzatmıştı çünkü!

"Tamam! " dedi hızlıca Soso ardından aletini deliğe getirdi ama önce dudaklara ve klitorise sürtüp sonra tekrar deliğe getirip bastırdı.

Sisi başını önüne çevirip çarşafı ısırırken içine girmeye başlayan koca şeyle ayak parmaklarına kadar kasıldı.. Gözleri dolarken içinden çıkan aletle afalladı ki sırt üstü yatırıldı.

Soso aletini tekrar deliğe getirip ucunu yavaşça soktu. Utanarak titreyen eli tuttu ve aletinin geri kalan kısmına koydu ardından büyük parmaklarıyla büyük klitorisi okşamaya başladığı zaman mesajı almış eşi aletini çekmeye başladı.

"Göğsümü okşamak ister misin? " diye sordu Sisi, istemsizce ıkınırken diğer el göğsüne çıkıp küçük tepeciğini nazikçe okşarken "Benimle konuşsana. " diye mırıldandı.. Üzgün sevişme yapmak istemiyordu!

"N-ne? " afalladı Soso sonra "Çok güzelsin. " dedi. Aletinin ucunu sarmış duvarlar kasılıp gevşerken inledi. "Ve çok güzel hissettiriyorsun. "

"Sen de öyle.. " diye fısıldadı Sisi. Onu ve vücudunu yargılamadan öpüp koklayan, sevişmek isteyen bu adam çok güzel hissettiriyordu. Kayganlaştırıcıdan ötürü aleti daha kolay çekerken "O.. Boşalman çok güzeldi. " fısıltısıyla utandı. "İlk defa oldu.. "

Gözleri parladı Soso'nun..Kadının üzerine eğilip dudakları öpmeye başladı. Çok geçmeden eşi titreyerek ve inleyerek boşaldı minik el onu biraz daha hızlıca çekmeye başladığında bir süre sonra o da tekrar boşaldı sıcak duvarların içine.

Nefes nefese birbirlerine bakarken öpüşüp koklaştılar.

"Ne zaman insan olacaksın? " diye sordu deliğinden çıkan aleti tutmaya devam ederken diğer eliyle acıyan dudaklarını okşayıp deliğine baskı uyguladı.

"Yarın sabah.. Muhtemelen. " dedi Soso. Eşinin elini izlerken delikten akan sıvılarla utanarak küçük göbeğe sonra minik göğüslerin dik uçlarına bakıp dolgun dudakları öptü.

Eşinin yanına uzanıp "Teşekkür ederim. " diye fısıldadığı zaman gülümseme aldı.

"Ben de. " dedi Sisi, adamın yanaklarını okşarken örtünün temiz kısmı üstüne örtüldü. Göğüs uçlarına değen kumaş huylanmasına sebep olurken "Bugünlük ilk sevişmemiz böyle olsun. Diğer sevişmelerimizde iki turla bırakmam haberin olsun. " dediğinde adamdan aldığı utangaç gülüşle kıkırdadı. "Bana azgın tavşan diyeceksin. "

"Tamam, azgın tavşanım. "

"İnsan içinde dene sakın. " dedi hızlıca Sisi.

Wabasso kıkır kıkır gülerken yastıklara sarıldı. "Boynuzuma dikkat et, çarpma"

"Tamam.. " dedi Sisi, deliği çok acıyordu ama çaktırmamaya çalıştığı için çenesi düşmüştü. "Mememi ısırsaydın keşke. "

"Ne? "

"İyi geceler. "

"Oh.. Peki. İyi geceler. " utanarak arkasını dönen kadının çıplak sırtını izlerken güldü. "Seni seviyorum. "

"Ben de seni. " diye fısıldadı Sisi, o anda omzuna bırakılan öpücükler ve koluna sıkıştırılan Piggy ile kocaman gülümserken gözlerini kapattı...

🦝┗━♡━━━━♡━┛♡

Umarım resimler uyarı yemez diye düşünürken riske atmak istemedim çünkü boş kağıt koysam uyarı yiyor bu yüzden birkaç resmi yine sürekli uyarı yediğim instagram'da paylaşacağım (buradaki ismimle aynı) yedek hesaba da ne olur ne olmaz alalım sizi Mizuslovestories2

Kitaplarımda kader olarak bahsettiğim şey dini bir inanış veya tanrı kavramlarını karşılayan bir şey değil. Bir nevi benim, yazar.. Karakterlerin hikayalerini yazan yazar ama bu yazar dini bir figür değil ki bildiğiniz üzere kitaplarımda din olgusu yok. İnsanların/karakterlerin inandığı kader , onlar için hayat hikayesini yazarken düzenleyen kişi.. Üst seviyede/rütbede olan ölüm meleklerinin doğrudan iletişime geçebildiği birisi Kader (Dilem'de Vivi için tavsiye almak adına ekip lideri olan kadının görüşmeye gittiği kişi, yani ben) Eski, ilk kitaplarımda, kendimi ara ara bölümlere dahil ediyordum ama bundan vazgeçerek kendimi görünmez ama bahsedilen bir kişi olarak tutma kararı aldım.

Ayrıca askerlik mevzusu şöyle meslek olarak yapmak isteyen gidiyor sadece. Erkekler için çizilmiş o askerlik sürecinde eğitim görüyorlar ve meslek olarak yapmaya devam edebiliyorlar. Bana zor geldi, diyen olursa başka meslek yapabiliyor.

Benim kitaplarımın dünyası ,bazı konularda bildiğimiz dünyadan biraz daha farklı 😌

SİZLERİ SEVİYORUM.

Continue Reading

You'll Also Like

41.6K 2.6K 26
Opia ~ Bir insanla göz göze bakışmanın verdiği yoğun his. Eşcinsel bir hikayedir. İnterex birey içerir. Eski zamanlardan geçer (tarihi olayları içerm...
33.1K 3.1K 28
[TAMAMLANDI] ┏━❁❘༻༺❘❁━━┓ Bir adaya-Bakın, ıssız bir adaya düşerseniz yanınıza alacağınız üç şey nedir? Ya üç şeyi boşverin şimdi!Adanın kalbinin ge...
219K 7.4K 65
Bu hikaye gerçek bir aşk ve dram hikayesidir. Hikayede geçen aşk'ın eşcinsel hislerle duyulduğunu, ilk baştan belirtelim. Hikayede kurguda olacak...
110K 7.1K 28
-Tamamlandı-, DÜZENLENECEK! "Yaklaşma!!" diye bağırdım, üzerime gelmeye devam eden kızıl gözlü kurda doğru. Ayaklarımı karın üzerinde sürüye sürüye g...