Efeslilerin Byzantium Masalı

By EmreAkpek

1.1K 46 8

Efes, Roma İmparatorluğu M.S. 262 yılı Efes'in en parlak altın günlerinde Roma İmparatorluğu krizlerle boğuşu... More

I
II
III
IV
Efes'in Kadınlarına
VI
VII
VIII
IX
X
XI
XII
XIV
XV İsis Tapınağı- Garip Ayin
Uğursuz Pan, Bilge Medusa... Kaderim Rüyalar...
Hayat, Sen de Alçak bir Rüyasın...
İki Diri Kaç Ölüm Eder?
Pergamon Vakti
Geçmişin İzleri, Zeugma'nın Düşüşü ve Bir Kitap
...XXI...
Mağlubiyet. Zeugma'da Son Gün
XXIII
XXIV
Pergamon'a Ayak Bastık: İki Hasta bir Leydi...
XXVI

Prometheus'un Mahkemesi ve Rüya

35 1 0
By EmreAkpek

İnlemeleri zincirlerin sesine karışan Prometheus, "Ama ben biliyordum başıma gelecek olanı: Bile bile, isteye isteye suç işledim. Ben bu çileme katlanacağım." deyip yüksek sesle haykırmaya başladı, "Sen, evet sen Tanrıça," dedi. Cübbeliler kim bu Tanrıça diye birbirine bakınıyorken bir kadın ayağa kalkıp yüzünü açtı. Yüzü ağlamaktan morarmıştı. Prometheus, "Demek ki sen benim acılarıma hiç katlanamazdın! Daha önce de ceza aldım. Bu ilk değil. Kader ölmeme de izin vermiyor: Yalnız ölüm kurtarabilirdi beni, oysa benim uğrayacağım işkencelerin sonu yok... Zeus tahtından düşmedikçe," diye öfkeyle bağırdı (1). Son sözleri biter bitmez muhafız elinde mızrakla Prometheus'u karnından yaraladı. Kan kokusu o kadar keskin hissedildi ki midem alt üst oldu. Ayağa kalkıp karnımı sıvazlarken bayıldım.

İrkilerek gözlerimi açtım.Sıçramış yatağın kenarına gelmişim. Misafir kaldığım Attalosus Evi'nde gözlerimiaçtım. Meğer gördüklerim sadece rüyaymış. Dehşetiçinde yatağımda doğruldum. Ter içindeydim. Yatağın içinde oturdum. Uzunca birsüre kafamı ellerimin arasında tutup rüyamı düşündüm. Kendime gelir gibihissettiğimde derin bir nefes çekip gözlerimi tekrar açtım. Tam olarak rüyayıhatırlayamıyor gibi hissettim. Her şey bulanıktı. Birden üşüyüp birden midembulanmaya başladı. Bazı yerler ansızın kopuk kopuk aklıma geliyordu. İnsan bileisteye nasıl olur da insanların çıkarı adına tanrılara başkaldırabilirdi ki? Başkaldırmadan,mutluluk mümkün değil miydi? Dehşet içinde titreyerek tekrar uzandım. İyi hissedene kadar kıpırdamadım.

Kısa süre de olsa yine uykuya dalmışım. Yeterince iyi hissetmeye başlayınca yataktan kalktım. Yanı başımda duran Sokrates büstü ile göz göze geldik. Raflarında daha önce hiç görmediğim halde istiflenmiş özel bir kütüphane hazırlanmış. Ruloları ve kitapları acele etmeden inceliyorum. Kafamı dağıtmak için başka şeylerle ilgilenmek iyi gelecektir. Nerdeyse çağımıza ait tüm seçkin eserler buradaydı. Heyecanlandım. Parşömenler özenle birbirine dikilmiş kalın deri kapaklarla kaplanmış duruyordu. Nazikçe birini yerinden aldım ve açtım. Ruloyu bilek hareketleri ile açmak gibi değildi. Derinin ve parşömenin kokusu odaya yayıldı. Özenle parşömenleri dikmişler. Dikim tekniğini anlamaya çalışıyorum. Üst üste koydukları dikdörtgen parşömenleri ortadan büküp iç içe koyup katlamışlar. Tam ortalarından dikiş atılmış sonra bunlar da yan yana konup yapıştırılarak sırt kısmı oluşturulmuş. Yapraklar özenle simetrikler ve kullanılan ipler oldukça ince. Pahalıya mal olduğu kesindi. Bu kadar zahmete değer ne yazmışlardı ki. İlk sayfayı çevirdim. Homeros'un Odysseus XII (2) bölümü metnini elimde tutuyordum. Tanrıların ölesiye taraf tuttukları efsanevi dizeler ellerimdeydi. Birden çocukluğuma döndüm. O zamanlar İlias rulo halinde yastığımın altında dururdu. Yıpranıp okunmaz hale gelinceye kadar elimden düşürmezdim. Eskiyince mutlaka yenisi alınır hediye olarak yastığımın altına konurdu. Dehşet içinde uyanmıştım ama bu birbirine dikilmiş dikdörtgen parşömenleri tutmakla içimi bir huzur kapladı. İşçiliğe verilen emeği düşününce bu sadece kaydedilmiş metin değildi artık. Yazıyı okuyabilmek için kitabı elimde çevirerek kapağını araladım. Şansıma ne çıkarsa diye gözümün değdiği ilk harfi okumaya başladım.

"İnsanı gördüm, korkunç işkenceler çekerken;

Yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve kollarıyla, bacaklarıyla dayanmıştı kayaya,

Habire itiyordu onu tepeye doğru,

İşte kaya tepeye vardı, varacak, işte tamam,

Ama tepeye varmasına tam bir parmak kala,

Bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri,

Aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden itiyordu kayayı tekmil kaslarını gere gere,

Kopan toz toprak habire aşarken başının üstünden,

O da habire itiyordu kayayı, kan ter içinde."

Gerçekten lanetlenmiş olmalıyım. Aklımı kurcalayan en salak şey tekrar hem de bu iğrenç kabuslarla uyandığım sabah gelip beni tekrar buldu. Sisyphos'un laneti. Kayalar aşınırdı. Zavallı hep aynı kayayı tepeye itemeyeceği için o kayalara ne oluyordu. Zeus'un buradaki hin planı aslında tam olarak neydi? Bu sorunu ilk fark edip Akimos Hoca'ya koşarak anlattığımda daha sakallarım bile çıkmamıştı. "Sisyphos'un kayaları her defasında birike birike ne oluyordu?" diye iç geçirmişimdir. 

Gidip gelip bu hikâyeyi bulduğuma önce öfkelensem de şimdi içim gerçekten rahatladı. Kapıyı aralayıp dışarı bakınca şafağın henüz sökmekte olduğunu fark ettim. Kuş sesleri hizmetlilerin seslerine karışıyordu. Erken uyanan Efeslilerin sesi bile duyuluyordu. Odadan çıktığımı gören genç köle hızla yanıma geldi. Yüzümü yıkamam için ibrik ve tas taşıyordu. Yüzüme suyu çarpa çarpa yıkadım. Yumuşacık havluyla kurulanıyorken bir elinde ibrik diğerinde tas olan genç, "İonnia hanımım az önce tapınağa gitti," dedi ve ona, "Ya Decimus uyandı mı?" diye sorduğumda eliyle terası işaret etti. Havluyu omzuna bırakıp terasa yürümeye başladım. Doğan güneş her an evi daha da aydınlatıyordu. Yenilenmiş mozaikler dikkatimi çekti. Dikkatle bakarak yürüyordum. Evin beyi ve hanımı henüz ortalıkta yoktu. İonnia'nın babası Marcus Attalosus, gün ışımadan muhtemelen çalışma odasındadır. Çoktan çalışmaya başlamıştır. Annesi bu saatlerde henüz uyuyor olmalıydı.

Terasa inen iki basamaklı merdivenin başına gelirken Medusa mozaiğini gördüm. Taşları parlıyordu. Çoktan masaya gelmiş olan Decimus, "Dostum acele et." dedi ve koca bir lokma peynirli ekmeği ağzına atıp çiğnemeye başladı. Bakışırken bir şeyler ye de yola koyulalım gibisinden el hareketleri yapıyordu.

Gülümseyerek koltuğa oturdum, minderlere gömülürken ayağımı uzattım. Aceleiçinde koşuşturmayı sevmem. Üstelik böyle tuhaf bir rüyanın sabahında günlükhayat hiç umurumda değildi. Masa başında duran köle meyve dolu küçük tepsiyibana uzattı. Tepsiyi kucağıma koydum. İncirler müthiş görünüyordu. Karnımızıdoyurduk. Decimus ayağa kalkıp manzarayı izlemek için kenara yürüyorken banadönüp, "Unutmadan, Hoca Akimos'u çağırttım. Bugün Artemis Tapınağı'nın hesapkayıtları gelecek. İonnia ve Akimos Hoca'yla kayıtları tasnifleyip kütüphaneninarşivine ekleyeceğiz," dedi.

Kalkıp yanına gittim, "Bu pek sıkıcı işiniz aslında boşa harcanan vakit gibi görünse de bugünlerde zenginlerin paralarının kaydını dikkatle incelesek iyi olur. Öğleden sonra vakit ayır, hamamda buluşalım, kayıtları konuşuruz," dedim. Çok vakit geçmeden evden iki kişilik büyük tahtırevana binip ayrıldık.

Ev Celsus Kütüphanesi'ne yakındı. Decimuslar köşeyi dönünce kölelere durmasını söyledim. Oradan sonra Mermer Cadde'den yürüyerek Vedius Gymnasiumu'na kadar yürümeye karar verdim. Rüyamdan Decimus'a bahsetmemiştim ama sanırım gördüğüm kadın bir tanrıçaydı. Bu önemli bir şey mi onu da bilemedim. Bir bilene sormak lazım diye düşününce bu işleri iyi bilen İonnia ve ondan geri kalmaz Akimos Hoca aklıma geldi. Bazen gerçeğin nerede bitip mistiğin nerede başladığını ayırt edemezdim ya da ayırt ettiğimi sanırdım. Karışıyorum. İçime atmamak en iyisi olur. Pek samimi olmadığım birine açılmak beni daha rahat hissettirecek gibi geldi. Decimus'a tek bir kelime bile etmek istemedim. İşi gücü bırakıp Akimos Hoca'ya gidecek olsam İonnia'ya ile buluşacağından yine hepsi bir şekilde duymuş olacaktı.

Zihnim boşalana kadar yürüdüm. Kafamı kaldırdığımda kendimi Hadrianus Tapınağı'nın dört sütunlu kavisli giriş kapısına bakıyor buldum. Yanlış yöne yürüdüğümü fark etmemişim bile. Kuretler Caddesi'ni tekrar tırmanmaya koyulmuşum. Dış kapı kavisinin tam ortasında duran Tanrıça Tykhe'yle ve sonra yani iç kapı kavsindeki Medusa 'yla selamlaştık. Tykhe bereket ve kaderdi. Nasıl olur da yanlışlıkla buraya geldim ki. Belki bunun bir anlamı vardır.

[1] Azra Erhat'ın Mitoloji Sözlüğü, Remzi Yayınları eserindeki yorumlarından esinlenerek kurgulanmıştır. 

(2) Homeros,Odysseus eseri, sy 593 (Azra Erhat çevirisi), Sisyphos'un Hikayesi

Continue Reading

You'll Also Like

850K 46.4K 40
HİKAYE TAMAMLANMIŞTIR - Genç kız ağlamaktan kızarmış gözlerle adamın koluna tutunarak hayatı için yalvardı.. - Sizi asla sevmeyeceğimi biliyorsunuz...
24.8K 2.5K 20
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
145K 6.1K 40
Sesiz bir ağıt yaktı genç kız yaşamına ve yaşayacaklarına. Onun adı olmuştu zaten uğursuz ama kızın bir suçu yoktu ki onun kaderi böyleydi. Adam içi...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

86.7K 3.5K 35
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...