Manolya'm -𝓽𝓮𝔁𝓽𝓲𝓷𝓰-

Par GeceninSesi_10

28.3K 2.2K 1K

_𝚃𝙰𝙼𝙰𝙼𝙻𝙰𝙽𝙳𝙸_ Bilinmeyen Numara: Eski evimin bahçesinde vardı Bilinmeyen Numara: Çok narin bi' çiçek... Plus

🌺 1 'Manolya'm' 🌺
🌺 2 'Manolya Sevdalısı' 🌺
🌺 3 'Osman' 🌺
🌺 4 'Yeni Gelen' 🌺
🌺 5 'Hayırdır?' 🌺
🌺 6 'Kuru Soğuk' 🌺
🌺 7 'Oklava Olayı' 🌺
🌺 8 'Abi Dayağı' 🌺
🌺 9 'Ayda'nın Nişanlısı' 🌺
🌺 10 'Düğün Hediyesi' 🌺
🌺 11 'Kâbus' 🌺
🌺 12 'Affet Beni' 🌺
🌺 13 'Beraber' 🌺
🌺 14 'Hayal Kırıklığı' 🌺
🌺 15 'Sen İlksin...' 🌺
🌺 17 'Pelerinsiz Kahramanım' 🌺
🌺 18 '2. Manolya'm Vakası' 🌺
🌺 19 'Evet!' 🌺
🌺 20 'Tuzlu Kahve' 🌺
🌺 21 'Daha Fazla Seveyim' 🌺
🌺 22 'Koca Nine' 🌺
🌺 23 'Evleneceğiz!' 🌺
🌺 24 'Bebek (FİNAL)' 🌺

🌺 16 'Gitme!' 🌺

756 74 71
Par GeceninSesi_10

🎉Selamın aleyküm mümin kardeşlerim!🎉

⭐Aşağıda da küçük, minik, mini minnacık bir yıldız var. Onu da parlatırsanız mutlu olur.🌟

Medyadaki şarkıyı açıp okumazsanız çok küserim! (Ağlama garantili!)

••••••••••••••••••••••

Gittiğinden iki saat ya geçmiş ya geçmemişti. Abimin tüm aramalarını reddetmiş en sonda da telefonunu tamamen kapatmıştı.

Dün başımıza gelen şeyden sonra nasıl o kızı dinlerdi!? Hâlâ aklım almıyordu!? Bu erkeklerin çoğunluğu gerçekten fazla aptaldı.

Aa birde karakolluk olmuştum!

Yine onu dövmüştüm ve annesi babası bu sefer polisi aramıştı. Ama nasıl güzel dövdün!

Mahallemizdekiler biraz yalancı şahitlik yaptığından dolayı kurtulmuştum ama herkesi böyle bir duruma soktuğum için fazla pişmandım. Allah'ımdan tek dileğim onları affetmesiydi. Ve tabii onun en kısa sürede geri dönmesi.

Burhan, "Galiba her şey benim yüzümden oldu. Çok çok özür dilerim." deyince hızla başımı sağa sola salladım.

"Senin hiçbir suçun yok. Her şey o Sude'nin suçu... Birazda Ayaz'ın."

Gülümsemesiyle, "Çok seviyorsun he onu? O kurtarmış seni." dedi.

"Beni o hâle o getirdi ve o kurtardı... Ben onu önceden tanımıyordum. Ama gördüğüm rüyada ona âşık oldum. Sonra uyandım ve ona karşı hiç yabancılık hissetmedim. O da bana karşı hiç yabancı gibi davranmadı. Ben onu çok sevdim."

Elini omzuma koyup hafifçe sıktı. "Eminim o da seni seviyorsa geri gelir. Bir yanlış anlaşılma olmuş belki ama... Gelir. İstersen-istersen bir de ben arayayım he?"

Gülümseyip, "Burhan telefonu kapalı. Arayamazsın." deyince şaşırdı.

"Aranmaz mı öyle?"

Masumca gülümseyip başımı salladım. "Aranmaz."

Üzülerek başını salladı. "Peki... Arayabilseydim, senin ne kadar üzgün olduğunu ona anlatacaktım!"

Gözlerim dolarken gülümseyerek ayağa kalktım. "Burhan benim biraz dinlenmem gerek."

"Tamam Ayda. Yemekte görüşürüz."

"Görüşürüz." diyerek içeri girip yavaşça yukarı çıktım. Dizlerimin beni taşıyamadığını bildiğim hâlde devam ettim ve merdivenlerin yarısında yere düşerek ağlamaya başladım.

Sessiz ağlamam birden hıçkırıklara dönüştü ve kendi kendime fısıldadım. "Neden dinlemedin ki beni? Neden ona inandın? Neden inandınız!? O kadar mı güvenilmez bir insanım ben!?"

Abim beni görünce koşarak yanıma geldi ve dizlerinin üzerine çöktü. "Abim neden ağlıyorsun!? N'oldu?"

Yanaklarımı okşayıp, "Ayaz'a mı bir şey oldu?" diye sordu endişeyle.

Daha çok ağlayarak, "Neden beni dinlemedi abi!?" diye bağırdığımda beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

Güçsüz kollarım bir türlü abime sarılmak için kalkmıyordu. Kendimi çok kötü hissediyordum. Keşke şimdi gelip beni iğneyle tehdit etseydi. Keşke ilaçlarını yine almamışsın diye beni azarlasaydı.

Neden gittin? Nereye gittin?

°
°
°

Gittiğinden iki ggeçmişti. İki gün boyunca hiç uyumadan, yemeden, içmeden pencerenin önünde onu beklemiştim... Gelmemişti.

Prenses ne yapıyordu? Aç ya da susuz değil miydi? Beni düşünmüyorsa, onu da mı düşünmüyordu?

Telefonunu açmamıştı. Belki de numarasını değiştirmiştir?

Ona ne yapmıştım da bana bunları yaşatıyordu? Tanımadığı birini dinlerken neden beni bir kere bile dinlemeye tenezzül etmemişti?

Birkaç gün sonra karşıma geldiğinde ona öyle bir trip atacaktım ki, çok pişman olacaktı!

Gün ayarken kapı tıklatıldı. "Abiciğim artık uyu."

Donuk gözlerimle başımı sağa sola salladım. "O gelmeden uyumayacağım."

"Abim bir şey olacak sana! Lütfen böyle yapma. Ne bir şeyler yiyip içiyorsun ne uyuyorsun. Kendini çok yoruyorsun!"

Kapıda içeri giren dedeme gözüm kaydı. Dolu gözleriyle yanıma gelip saçlarımı okşadı. "Yapma be güzel kızım kendine bunu. Sana bir şey olursa biz ne yaparız?" diye ağlamaya başladı.

Beni kendine çekerek sarılınca göz yaşlarımı tutamadım. "Dede, bana böyle yapmaya hakkı yok! Kendini sevdirdi, şimdi defolup gitti! Gidemez!"

Saçlarımı hızlı hızlı, nazikçe okşadı. "O bir gelsin, bak ben ne yapıyorum ona!"

Biraz sonra, "Hadi bir şeyler yiyelim?" dedi sorarcasına.

Başımı sağa sola salladım. "O gelmeden yemem."

Abimin yumruğunu gördüğümde anladım ki, Ayaz geldiğinde onu çok kötü yapacaktı.

Beni ikna edemediklerinde pes edip gittiler. Bense gözlerimi onun kapısından ve pencerelerinden ayırmadım.

Üstüme sabahın serinliğiyle bir üşüme gelmişti. Hızla, battaniyemi almak için oturduğum sandalyeden kalkıyordum ki başım döndü.

Ağlayarak, "Hayır hayır! O gelmeden olmaz! O gelmezse kim bakar bana!?" diye fısıldadım.

Tutunarak yatağıma gidip battaniyeme uzandım ve yatağa oturdum. Bayılmamak için gözlerimi kapattım ve derin nefes aldım. "Yapma bunu bana. O gelsin ondan sonra!"

Kendime geldiğimi zannettiğimde ayaklandım ve gözlerimin önü gittikçe bulanıklaşmaya başladı.

Sandalyeye tutunmak isterken elimi boşluğa bırakmış ve yere düşüvermiştim.

°
°
°

Gözlerimi yavaşça araladığımda onun beni yatırmak istemediği hastanedeydim. Beni zar zor çıkardığı hastanede.

Abim telefonuyla ilgilenirken başını bana doğru kaldırdı ve gülümsedi. "Günaydın güzelim. Sonunda uzunca bir uyku çektin."

Çatallaşmış sesimle, "Ne zamandan beri uyuyorum ki?" diye sordum.

"İki günden beri uyuyorsun... Ve üzgünüm ki bir ay kadar burada kalacaksın. Kan değerlerin çok düşmüş."

İki gün geçmişti. "O geldi mi?"

Gülümseyen dudağı düz bir hâl alınca anlamıştım gelmediğini. Gözlerim dolarken gülümsedim. "Belki de onun yanına gitmiştir he?"

Gözlerini kaçırıp derin nefes aldı. "Telefon numarasını değiştirmiş." dedi birden.

"Abi... Evine de hiç gelmedi mi?"

Başını sağa sola salladı. "Gelmemiş."

Başımı diğer tarafa çevirerek göz yaşlarımı serbest bıraktım ve gökyüzündeki kuşları izlemeye başladım.

Ben... Etrafıma neşe saçan bir insandım. Güler yüzüm hiç solmazdı. Onunla tanıştıktan sonra bana ne olmuştu?

Ağzımdan, "Keşke onunla hiç karşılaşmasaydım." diye bir cümle çıkmıştı. Ben söylemek istememiştim ama çıkmıştı işte.

"Keşke." dedi.

"Abi, ben bunları hak edecek bir şey mi yaptım? Benim kime ne zararım oldu bugüne kadar? Bu kadar acıyı çekmek için benim gücüm var mı?.. Dayanamam abi. Kendine o kadar alıştırdı ki. Alışamam onsuzluğa."

Sandalyeden kalıp yanıma oturdu ve göz yaşlarımı sildi. "Alışacaksın bir tanem. Onunla olmadan önce, ondan öncesi vardı ve o zaman onsuzdun. Ben sana inanıyorum."

Başımı sağa sola salladım. "Ben kendime inanmıyorum. Kendimi çok güçsüz hissediyorum. Sanki ölecekmişim gibi. Bazen nefes alamıyorum. Kolumu kaldırmak bile çok zor geliyor. Ayakta duramıyorum ben! Beni bu hâlde nasıl bırakıp gider!? Benim böyle olduğumu bilmiyor muydu!? Neden gitti!?"

Göz yaşlarımı görünce o da ağlamaya başladı. "Söyleme böyle. Ben sensiz ne yaparım!? Lütfen bizim için kendine gel. Unut onu artık."

"Çok... Çok zor. Ne yaptı, nasıl oldu bilmiyorum ama kendine bağladı beni. Rüyalarıma girdi abi. Ben onu orada sevdim. Çok sevdim."

Başını sallayarak, "Biliyorum çok sevdiğini." derken kapı hızla açılmış ve içeri Bahar girmişti.

Koşarak diğer tarafıma gelip abimi ittirdi ve bana sıkıca sarıldı. "Allah onun belasını versin!"

"Bahar, söyleme öyle!"

Benden ayrılıp, "Hâlâ onu mu düşünüyorsun!? Peki o seni düşünüyor mu!? Delirtme beni!" diye bağırınca abim şaşkınlıkla onu izlemeye başladı.

Ağlarken güldüğümde abimin dudakları da yukarı kıvrılmıştı. "Heh şöyle! Gülmezsen çok garip hissediyordum. Eskisi gibi ol artık."

Kararla başımı salladım. "Olacağım... Ama biraz zamana ihtiyacım var."

°
°
°

Abimler kantine giderken kapıyı biraz aralamışlardı ve hemen geleceklerini söylemişlerdi. Bense uzun bir süreden beri onları bekliyordum.

Kapının aralığından bakarken biri buraya bakarak geçmiş ve kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.

Hızla ayağa kalkarak bana engel olan, elimin üzerindeki, iğneyi çıkarıp onu takip etmeye başladım.

"Ayaz?" diye fısıldadım. Ama dönmemişti.

Bacaklarım güçsüz olduğu için zar zor gidiyordum. Sanki o da bunu bildiği için yavaşça gidiyormuş gibiydi.

Çıkışa geldiğimizde sağa doğru park edilen arabanın yanındaki kadın ve çocukların yanına gidip onlara sarıldı.

O... Ayaz değildi.

Ağlayarak sırtımı kapıya yaslayıp yavaşça sürtünerek yere düştüm. Genç bir adam yanıma koşarak, "Ayda Hanım ne yapıyorsunuz burada!?" diye endişeyle bağırmıştı.

"Kalkın lütfen! Odanıza gitmelisiniz! Elinizin üzeri de kanıyor! Lütfen kalkın!"

Kolumdan beni tutup zar zor kaldırdı ve yavaşça odaya geri götürdü. "Sakın bir daha böyle bir şey yapmayın!"

Abimler koşarak, "Nereye gittin sen iki dakikada!?" diye yanıma gelmişlerdi.

Belli ki her yerde beni arıyorlardı.

"Onu gördüm sandım. Peşinden gittim... Ama o değilmiş."

Abim sinirle, "Yetti artık! Ayaz Ayaz Ayaz! Gidip bana onu buldurtma Ayda! Bulursam gerçekten çok fena yapacağım!" diye bağırdığında irkilerek daha çok ağladım.

Beni getiren doktor, "Lütfen Ayda Hanıma bu şekilde bağırmayın. Oldukça yıpranmış zaten. Şimdi tekrar damar yolu açılacak." diyerek gitti ve onun ardından hemşire gelmişti.

Bana hiç, 'Gözlerini kapat.' dememişti.

İğneyi birden sokmuştu. Bazı hemşirelerin eli o kadar hafifti, acıtmıyordu. Bazıları da sanki hayvanmışız gibi sokuyordu iğneyi.

Ağlayarak, "O olsaydı hiç acıtmazdı!" dediğimde abim derin nefes aldı.

"Bak ne diyorum, ben gidip Ayaz'ı bulayım he!?"

Başımı sağa sola salladım. Biliyordum ki ona o kadar çok sinirliydi ve gördüğü yerde onu dövecekti. Onlar kavga etsin istemiyordum. Elbet bir gün kendi gelecekti.

°
°
°

Burada kalalı tam üç gün olmuştu. Sadece üç gün. Ve ben burada bir ay kalmak zorundaydım.

Önceki hayatımda... Evet hayatımı ikiye ayırdım. İlk hayatım Ayaz bana çarpmadan, mutlu, neşeli, hedefleri olan bir insan olduğum zamanlar. İkinci hayatım ise Ayaz bana çarpıp onu rüyamda gördükten sonra başlayan hayatım. Mutsuz, duygusuz ve sadece onu beklemeye odaklandığım hayatım.

Önceki hayatımda olsaydım şu an odamda bir tuval bitiriyor veya o çok istediğim resim kursunu açıyor olabilirdim.

Şu an ise sadece o gelsin diye bekliyordum.

Tabii artık uyuyordum ve yemeklerimi güzelce yiyiyordum. Bu beni çok suçlu hissettiriyor.

Doktor Berk Bey sürekli gelip bana bunları tembihliyor, ilaçlarımı aldığımdan emin oluyordu.

Berk Bey, "Ayda Hanım, eğer böyle devam ederseniz... Sizi daha erken taburcu edebiliriz." dedi gülümseyerek.

"Teşekkür ederim her şey için. Benimle çok iyi ilgileniyorsunuz."

"Bu benim görevim. İstediğiniz bir şeyler var mı?"

Yanımda kalan babaannemin odada olmayışıyla biraz ona doğru gidip, "Size birini soracağım." dediğimde kaşlarını çatıp bana doğru yaklaştı.

"Buyurun?"

"Ayaz... Yani Muhammed. Muhammed Demir'i tanıyor musunuz? Bu hastanenin yoğun bakımında doktor."

Biraz düşündükten sonra başını olumsuz bir şekilde salladı. "Maalesef... Demek o doktor sizi bu hâle getirdi he? Eğer yaka kartlarından o ismi görürsem, kesinlikle ona haber vereceğim."

Birkaç uyarı daha yaptıktan sonra gitmişti.

Artık kimsenin yanında Ayaz'dan bahsetmiyordum. Çünkü böyle yaptıkça Ayaz'a sinirleniyorlar ve ondan nefret ediyorlardı.

Keşke bende onlar gibi olabilseydim. Ama içimde öyle bir sevgi vardı ki ona karşı, ne onu unutturuyordu ne ondan nefret ettiriyordu.

°
°
°

Hastanede oluşumun on dördüncü günü. Gittikçe kilo alıyordum. Kaza sonrası kaybettiğim kiloları fazlasıyla geri almak beni çok korkutuyordu.

Ayağa kalkınca uzun süre ayakta durmama kimse izin vermiyordu. Arada bir bahçeye, hava almam için çıkarıyorlar, beş dakika bile geçmeden içeri getiriyorlardı.

Gerçekten bu durumdan fazla sıkılmıştım.

Anneme dönerek, "Anne bir dahaki gelişinde bana boya kalemlerimi ve çizim defterimi getirir misin?" dediğimde annem hızla başını salladı.

Yanağımı okşayarak, "Başka istediğin bir şeyler var mı?" diye sordu. Anneciğim, Ayaz'ı da getirir misiniz lütfen!? Onsuz ben bile dayanamıyorum!

Başımı sağa sola sallayıp yanağını öptüm. "Evdekilere selam söyle!"

Artık geceleri burada tek başıma kalıyordum. Berk Bey birinin burada kalmasının gereksiz olduğunu söylemiş, dışarıdaki hemşire ve hasta bakıcıların yardım edeceğini de eklemişti.

Bende bizimkiler yorulsun istemiyordum. Burada kaldıklarında bana bir şey olur diye hiç uyumuyorlardı.

Yerleri silerek ve şarkı mırıldanarak odaya giren temizlikçi Nuran ablayı görünce gülümsedim. "Kolay gelsin Nuran ablacığım!"

O da bana kocaman gülümsemesiyle, "Sağ ol canım!" demiş ve yerleri silmeye devam etmişti.

"Yok mu senin şu hayırsızdan bir haber?" diye sorunca yüzümdeki gülümseme soldu.

Serumu değiştiren Yeliz hemşire, "Nuran abla! Ayda'ya hatırlatıp durma şunu! Berk Bey duymasın vallaha çok kızar!" diyerek odadan çıktı.

Nuran abla elini ağzıyla kapattı. "Kusura bakma kızım. Merak ettim sadece. Baksana perişan olmuşsun!"

"Önemli değil. İçimdeki tutmaktansa sana anlatırım."

Bana biraz yaklaşıp durdu. "Benim kocam da beni terk edip payvonda çalışan bir kadının yanına gitti. Ama senin durumun gibi değil benimki... Çirkinleşmişim, öyle dedi."

Yüzündeki gülüşten üzüntülerini saklamaya çalıştığı çok belli oluyordu.

"Sen hayatımda gördüğüm en güzel kadınlardan birisin."

Yaşı ilerlediğinden dolayı yüzündeki kırışıklıklar fazlaydı. Ama yüzündenki kırışıklıklara rağmen Nuran ablanın doğal bir güzelliği vardı.

Çoğu erkeğin istediği götü iki metre geriden, göğüsleri de aynı şekilde iki metre önden giden, ördek dudaklı kadınlardı. Elindeki güzelliğin kıymetini bilmeyen tabii ki de defolup gidebilirdi. Sonuçta onlara benzeyen ahlaksızlarla daha çok yakışırlardı...

Söylediğime karşılık, "Bunu bildiğim için çok üzülmüyorum ya. O yüzden sende üzülme. Gitmişse o kaybetmiştir." deyince kıkırdadım.

O gidince kesinlikle ağlayacaktım!

°
°
°

Annemin getirdiği çizim defterine gizlice Ayaz'ın portresini çiziyordum. Berk Bey bile ondan bahsetmeme çok kızıyordu artık.

En çok gülüşünü sevdiğim için onu gülerken çiziyordum. Karakalem yapacaktım ama onunda hayatım gibi renksiz olması hoşuma gitmezdi.

Dudağının üzerinden son kez geçerken arkadaki çalan şarkısı mırıldandım.

'Bana düşlerimi geri ver
Gerisi hep sende kalsın
Bana son kez öyle gülüver
Yüreğim de sende kalsın

Bana hatıradır ateşin
Yanarım, yanarım
Seni başka kimse bulamaz, kayıbım'

Dudaklarını çizdikten sonra gülümseyerek dokundum. Helal olup gerçeklerine dokunmak varken, ben burada çizdiğim dudaklarına dokunuyordum!

Allah'ta seni bildiği gibi yapar inşAllah Muhammed!

Gözümden akan yaş, çizdiğim gözünün altına düştü ve kayarken yavaşça yok oldu.

"Sende ağlıyor musun ki? Ya da beni düşünüyor musun?"

Birkaç dakika sonra camdan batmakta olan güneşi gördüm ve pembe, turuncu, biraz da kızıl olan gökyüzü çok hoşuma gitmişti.

Gülümseyerek sayfayı çevirip birkaç çizik atmıştım. Ta ki kapı hızla açılmıştı. İrkilerek gözlerimi oraya çevirdim.

"Berk Bey?"

"Ayda Hanım!.. Geceleri uyumadığınızı duydum?"

Gözlerimi kaçırarak yere baktığımda derin nefes almıştı. "Hep böyle inatçı mısın? İnsanı dinlemez misin? İşimizi zorlaştırıyorsun farkında mısın?"

Cebinden çıkardığı hap kutusunu gösterek, "Bu uyku ilacını almanı istiyorum. Her gün gelip içtiğinden emin olacağım." deyince kaşlarımı çattım.

"Belki ben uyumak istemiyorumdur!"

Gülerek, "O gelir diye bekliyorsun değil mi!? Gelmeyecek!" dedi ve kutudan tableti çıkarıp bana uzattı. "İç şunu! Onu da unutacak mısın, ne yapacaksan yap!"

"Size ne!? Size ne oluyor!?"

"Sen benim hastamsın Ayda! Ben senden sorumluyum! Eğer istersen senin için bir psikologla konuşabilirim?" dediğinde kahkaha attım.

"Ben unutmak istesem zaten unuturum tamam mı!? Unutmak istemiyorum, çünkü biliyorum pişman olduğunda beni dinlemek için gelecek! Siz de sadece işinizi yaparsanız sevinirim!" diyerek hapı ağzıma attım ve yanımdaki şişeyi bitene kadar kafama diktim.

Dudaklarımdaki su damlalarını elimin tersiyle silip serumu gösterdim. "Ben niye sürekli bunlarla durmak zorundayım!? Acıyor!"

İşaret parmağını bana doğru uzattı. "Böyle devam edersen sürekli bunlarla duracaksın! Şimdi eve gidiyorum, yarın sabah geldiğimde uyuyor olursan çok sevinirim!" diyerek sinirle kapıyı çarpıp çıktı.

"Sana n'oluyor be!? Allah'ın delisi!"

Kapı hızla açıldığında gözlerimi kocaman açarak içeri giren doktora baktım. "Ayda! Kim deli hepimiz biliyoruz!" diye bağırdıktan sonra odadan tekrar çıktı.

Fısıldayarak, "Evet biliyoruz! Ben dışında buradakilerin hepsi deli!" dedikten sonra resmime geri dönmüştüm ki güneşin çoktan battığıyla hayal kırıklığına uğradım.

"Ama ya!"

Çizim defterimi bi' kenera bıraktıktan sonra telefonu elime aldım. Ayaz'ın profiline girdim. Gittiğinden beri burada da aktifliği yoktu. O yeşil noktaya o kadar ihtiyacım vardı ki anlatamam.
Başına bir şeyler gelmesinden çok korkuyordum.

Yarım saati telefonda boş boş geçirirken gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladı. Elimdeki telefonu bırakıp sağa, kapıya, dönerek uzandım.

Ayaz'ın portresini de yastığın diğer köşesine koyarak yanaklarını okşadım. Ona bakarken gözlerim daha hızla açılıp kapanmaya başladı. Uyu artık! Diretme!

Onu istiyorum.

Gelmeyecek.

"Gelecek!" diye fısıldadım.

Gözümden akan son yaştan sonra gözlerimi bir daha açamadım...

°
°
°

Gecenin karanlığında, başımda bir ağırlıkla gözlerimi zar zor araladım. İlacın etkisiyle fazla ayılamıyordum ama birinin başımı okşadığının farkındaydım.

"Ayaz?" diye fısıldadığımda başımdaki el durmuştu.

Hıçkırıp, "Neden beni dinlemedin?" dedim fısıldayarak.

"Dinleyecek bir şey yok. Artık ben yokum Ayda. Gittim buralardan. Bir daha dönmeyeceğim. Sana yeni hayatında mutluluklar." diyerek sandalyeden kalkıp kapıya doğru ilerledi ve açtı.

"Ne mutluluğu!? Benim tek mutluluğum sensin! Gidemezsin!" diye çığlık atsamda bir dakika bile beklemeden kaybolmuştu.

Ellerimi yatağa koyup kalkmaya çalıştığımda geri düşüp gözlerimi açık tutmaya çalıştım. "Gitme!" diye seslendim ardından.

"Gitme! Ben sensiz yapamıyorum! Sensizlik çok zor Muhammed! Bırakma beni! Ne öğrenmek istiyorsan sor bana! Ben senin gibi yapmam, anlatırım her şeyi! Lütfen! LÜTFEN!.. Bana bu kadar ümit verdikten sonra gidemezsin! İzin vermem!" diye bağırırken sesim gittikçe güçsüzleşiyordu.

Fısıldayarak, "Gitme!" dedim.

Sanki gözlerime taş bağlamışlardı ve gözlerimi açamayacak kadar ağırdılar. Daha fazla dayanamıyordum. Gözlerimi kapattım ve kapatmadan önce son kez kapıdaki kişiye baktım...

••••••••••••••••••••

Kısa oldu ama uzun olsaydı kimbilir ne kadar ağlardım. Bu kadar ağlamak yeter!

Siz ağladınız mı bilmiyorum ama yazarken hıçkıra hıçkıra ağladım. (Üçüncü okuyuşumda ağlayamadım.)

Ulan Ayaz sana burada çok pis söverim de neden böyle davrandığını biliyorum dua et!

Allah'a emanet olun görüşürüzzz!

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

1.3M 92.6K 51
0526******: Hocam inşAllah bu evde kalma sorunsalım biterse nikahımı kıyar mısınız? Hoca Efendi: Ne? 0526******: Nikah diyorum hocam, kıyar mısınız? ...
1.1K 136 9
"Nasıl koyduk ama?" Buna bende gülmeden edememiştim. Evet, nasıl koymuştuk ama. Gururla göğsüm kabardı fakat çıkan kıyamet bu sevincimi kursağımda bı...
452K 28K 64
Siz| Merhaba Siz| Ben Gülnur Ören Siz| Makine mühendisliği 1. Sınıf öğrencisiyim Siz| Numaranızı üst sınıflardan bir kızdan aldım. Bölüm birincisiymi...
91.6K 6.5K 33
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...