Hikayeme oy vererek destek olmayı unutmayın ✨
Keyifli okumalar 🦋
Bol bol yorum yapmayı ihmal etmeyelim.
🫶🏻
Hala inanamıyordum ama Dağhan bunu gerçekten yapıyordu. Benim için, kardeşim için binlerce insana ulaşacaktı. Belki aralarından biri uyumlu olacaktı ve kardeşim Dağhan sayesinde iyi olcaktı.
Dağhan ilk bunu söylediğinde şaşkınlıktan tepki bile verememiştim ama sonra Dağhan bir bir anlatmıştı bana. Ardından hiç vakit kaybetmeden yayın yapmak için eve gitmişti. O gittiği gibi bende annemlerin yanında soluğu alıp olanı onlara anlatmıştım. Annem binlerce kişiyi duyduğu an havalara uçmuştu. Binlerce kişi bizim için çok büyüktü.
10 gündür bizim yaptırılabildiğimiz test sayısı 500'ü geçmezdi ama şimdi on binlerce insan söz konusuydu. Elbette tüm takipçilerinin gidip test yaptırmasını beklemiyordum ama ufacık bir kısmı bile yaptırsa yeterdi bize.
Kafamda umut dolu düşünceler dönerken telefonumdan gelen sesle cebimden çıkardım. İnstagram'dan gelen bildirime baktım hemen. Dağhan hikayesine bir ekleme yapmıştı. Bildirime tıklayıp paylaştığı hikayeye gittiğimde 10 dakika sonra yayın yapacağına dair bir duyuru paylaştığını gördüm. Yüzümde bir tebessüm oluştu hemen. Güneş için bu yaptığını asla unutmayacaktım.
Ekrana boş boş bakarken yukarıdan whatsapp bildirimi gelmişti. Dağhan'ın henüz kaydetmediğim numarasındandı. Önce numarasını rehberime ekledim ardından hemen sohbete girdim.
Dağhan: Birazdan yayına gireceğim. Dikkat etmem gerekenleri bana tekrar hatırlatman lazım, yanlış bir şey yapmak istemiyorum.
İzem: Önce sana Güneş'in ilik beklediğine dair belgeyi göndereyim, yayında mutlaka göstermem gerekiyor. Yoksa başına bela alabilirsin.
Dağhan: Tamam, başka?
İzem: Dosya*
İzem: Ayrıca donör olmak için gerekli olan listeyi sana gönderiyorum, onları da okuyabilirsin.
İzem: 1- 18-50 yaş aralığında olmalıdır.
2- En az 50 kilo ağırlamda olmalıdır.
3- Sağlıklı bir kişi olmalıdır. (Hepatit B, Hepatit C ve Sifiliz hastalığı geçirmemiş olan, kronik hastalığı bulunmayan, kanser, HIV ( AIDS ) tanısı almamış olan kişiler.)
İzem: Ayrıca ilik uyumlu olursa ameliyatın tamamen güvenli ve risksiz olduğunu, tüm masrafların bizim tarafımızdan karşılanacağını söylemeyi unutma.
İzem: Tek yapmaları gereken en yakın hastane gidip ilik için kan testi yaptırmak istediklerini söylemek.
İzem: İlik hastasının ismini zaten soracaklar. Bunun için Güneş'in hasta kimliğini göndereceğim sana, onu göstererek kan verebilirler.
İzem: Fotoğraf*
Dağhan: Başka bir şey var mı?
İzem: Hayır, bu kadar.
İzem: Teşekkür ederim Dağhan.
Dağhan: İlik bulunduğu zaman teşekkür et bana İzem.
Dağhan: Şimdi değil.
Dağhan: Yayına geçiyorum ben.
İzem: Tamam.
İzem: Yine de teşekkür ederim Dağhan.
Dağhan: Rica ederim İzem.
Dağhan: Şimdi yayınımı izle. 10 gündür izlemiyorsun zaten.
İzem: Hemen izliyorum.
Görüldü.
İzem Çevrimdışı.
Dağhan Çevrimdışı.
Whatsapp'tan çıkıp Twitch'e girerken çantamdan kulaklığımı çıkarıp taktım. Dağhan'ın profilini birkaç kez yenilediğimde yayın ekrana gelmişti. Hemen tam ekrana alarak telefonumu çevirdim. Birkaç dakika süren giriş ekranından sonra Dağhan belirdi.
Merakla izleyen sayısına baktım. 14 bin kişi izliyordu. Çok güzel bir rakamdı benim için. Üstelik açalı birkaç saniye olmuştu, muhtemelen az sonra iki katına çıkardı.
"Hoş geldiniz." Dediğinde sesi fazlasıyla sakindi. Merakla sohbeti açıp okumaya başladım.
Chat;
78: Abi hayırdır aniden gündüz vakti yayın falan
52: Aaa dünden sonra yaşıyormuş Dağhan
63: Abi dün niye aniden kapattın yayını?
187: Aaa naber lan sokuklar demedi
108: Neye borçluyuz bu yayını
372: İç çamaşırı yenge günler sonra sahalara mı dönmüş ben mi yanlış gördüm
726: lan gerçekten izleyici listesinde iç çamaşırı abla
367: Hoş bulduk abim
Sohbeti okurken Dağhan'ın dün benim için apar topar yayını kapatıp yanıma gelmesini tekrar hatırlamıştım. Benim için endişelenmiş ve anında hiç düşünmeden yayını kapatmıştı. Instagram'da defalarca etiklendiğim kesitlerde bunun kanıtıydı.
"Kaan, sohbeti kapatalım şimdilik." Yüzünü sıvazladıktan sonra gergince bir nefes verdi. O da bilmiyordu nasıl başlayacağını.
"Bugün eğlenip, makara yapacağımız bir yayın değil gençler. Sizden bir ricam olacak." Pür dikkat onu dinliyordum.
"Benim için çok değerli biri için buradayım şu an. Kendisinin size ihtiyacı var." Suratında hafif bir tebessüm vardı.
"Güneş, hepinizin artık tanıdığı İzem'in kız kardeşi." Birkaç saniye sesizleştikten sonra devam etti. "Benimde öyle."
Vakti gelmişti. Konuya girmeye hazırlanıyordu.
"Güneş'e kısa bir süre önce lösemi tanısı kondu ve tedavi olacak vakti yok. İlik nakline ihtiyacı var ve bunun içinde maalesef bekleyecek vakti yok." Kendisini küçük ekrana alıp bilgisayarından Güneş'in hasta kimliğini açmıştı arka planda. "Gördüğünüz gibi kendisi henüz 4 yaşında, yaşamak için uzun vakti olması gereken bir çocuk." Öyleydi. Önünde uzun yıllar olması gerekiyordu.
"Maalesef ne benim, ne ailesinin, ne de test yaptıran yakınlarının iliği Güneş'le uyumlu değil."
Bu kez internet tarayıcısını açıp Löseminin ne olduğunu anlatan bir yazı açtı. "Önce size bu hastalığın ne olduğundan bahsetmek istiyorum." Ardından yazılanları tek tek okudu. Kendi yorumlarını ekledi, neler yapılması gerektiğinden bahsetti.
"Sizden çok büyük bir şey istemiyorum. Tek yapmanız gereken en yakın hastaneye gidip kan vermek. Başka hiçbir şey yapmanıza gerek yok. Küçük bir çocuğun yaşamasına umut olabilirsiniz ve bunun için tek yapmanız gereken kan vermek." Bu kadar basitti.
Bugüne kadar bu cümleyi başkaları için çok duymuştum. Kimi zaman yardım etmiş kimi zaman edememiştim ama şimdi anlıyordum söyleyenin neler hissettiğini. Canının nasıl yandığını.
Dağhan devam etti. "Yıllardır bu koltukta oturuyorum ve sizi güldürüyorum. Şimdi sizden de Güneş'i güldürmenizi istiyorum."
Ne güzel söylemişti Güneş'i güldürmek istiyorum diye.
Bu kez ekranına donör şartlarını getirdi. "Gördüğünüz bu koşullara uyum sağlıyorsunuz tek yapmanız gereken kan vermek. İliğinizin uyumlu olması da gözünüzü korkutmasın. Sadece 1-2 saat süren bir ameliyatla kemiğinizden iğne ile kök hücre toplanacak. Çok basit bir operasyon ve herhangi bir riski yok. Ameliyat olduktan sonra normal hayatınıza bir iki saat içinde dönebilirsiniz."
"Ayrıca tüm bu süreç ve sonrasında yanınızda olacağımı size garanti ederim." Diye eklemeyi de ihmal etmemişti.
"Ben birazdan bu yayını kapatacağım. Sizden istediğim de en yakın hastaneye gidip Güneş'in hasta kimliğini göstererek kan vermeniz. En fazla bir saatinizi alacak, Güneş için bir saatinizi ayıracağınızı biliyorum. Yarın giderim, sonra giderim demeyin. Zamanın çok kısıtlı olduğunu bilerek en kısa sürede gidin lütfen."
Ekranda açık olan her şeyi kapatıp kendisini tam ekrana aldı. "Instagram hesabımdan paylaşacağım hasta kimliğini. Sizde yayına katılamayan, tanıdığınız kişilere, ailenize yayın. Bir kişinin kıymeti çok fazla." Hemde çok fazlaydı.
"Şimdiden teşekkür ederim hepinize. Şartlara uymayan, kan vermek isteyip veremeyenlere de teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın"
Ve ardından yayın kapandı. Dolan gözlerimi sildim elimin tersiyle. Şimdi tek yapmamız gereken test yaptıranları beklemekti. Kişi sayısı fazlaydı, umut çok fazlaydı.
Arka arkaya Dağhan'ın hikaye paylaştığına dair bildirim aldığımda girip paylaştıklarını baktım. Uzunca Güneş'ten bahsettiği bir video eklemişti hikayesine. Ayrıca gönderi olarakta paylaşmıştı. Hemen arkasından da Güneş'in hasta kimliğini paylaşmıştı. Umutla tebessüm ettim. Bu kez gerçekten umutluydum. Birinin iliği mutlaka uymalıydı.
Dağhan'ın yayınından sonra Güneş'i biraz bahçede dolaştırmıştım. Yarım saat yürümenin ardından yorulduğunu söylediğinde onu odasına çıkarıp yemek yemek için restorana inmiştim. Zorla yediğim birkaç lokma midemi doyurmaya yetmişti.
"Güzelim." Duyduğum sesle arkama döndüm.
Güney'i gördüğümde oturduğum yerden kalkıp sarıldım ona. "Hoş geldin." Dedim. Bütün yakın arkadaşlarım fırsat buldukça ziyarete geliyordu. Hepsi yanımda olduğunu yeterince hissettiriyordu, bu konuda şanslıydım.
"Hoş buldum. Sonunda iki lokma yemişsin." Dediğinde güldüm. Açlıktan bayılmamak için yemek zorunda kalmıştım daha çok.
Karşıma geçip oturduğunda bitirdiğim yemek tabağını biraz uzağa ittirdim.
"Bir şeyler gördüm gelirken. Şu yayıncı Dağhan Dinçer, Güneş için yayın yapmış." Dağhan yayın yaptığından beri sürekli bir şeylere etiketlenip duruyordum ve birkaç magazin sayfasında da Dağhan Dinçer sevgilisinin kardeşi için yardım istedi diye haber yapıldığı için görmüş olması normaldi. Fakat Aslı dışında hiçbiri Dağhan'la konuştuğumu bilmiyordu.
"Evet, Güneş için yayın yaptı." Diyerek onayladım onu.
Güney gülümsedi. "Çok sevindim Güneş için." Dedi. Tam o an hissetmiş gibi sanki Dağhan aradı. Güney'e pardon diyerek cevapladım aramayı.
"Efendim."
"İzem, hastanede misin?" Diye sordu.
İstemsizce panik olmuştum. Bu aralar en ufak şey beni geriyordu. "Evet, neden? Bir şey mi oldu?"
"Güneş'i görmek için geleceğim, dün ona bir söz vermiştim." Dediğinde kaşlarım çatıldı.
Ne ara sözleşmişti bunlar gizli gizli?
"Sen kardeşimle gizli gizli sözleşiyor musun Dağhan?"
Sorduğum soruya güldüğünü duymak benimde yüzümde tebessüm oluşturdu. "Benden bir şey istedi, onu getireceğim." Diyerek açıkladı.
Merak etsemde uzatmadan cevap verdim. "Hastanedeyiz, gelebilirsin." Dedim.
Bir saate geleceğini söylediğinde vedalaşarak kapattık telefonu. Tekrardan Güney'e döndüm. "Sen uğradın mı Güneş'in yanına?" Diye sordum.
"Evet, çiçeğini verdim küçük hanımın." Güldüm. Kardeşimin herkesi kendine hayran bırakmak gibi bir huyu vardı.
"Siz bu Dağhan'la ne zamandır tanışıyorsunuz?" Diyerek beklenen soruyu sordu Güney.
Kafamda hızlı bir hesap yaptım. "Bir süredir diyelim."
"Güneş için yayın yapacak kadar yeterli bir süre sanırım."
Kafamı salladım. "Güneş'i biliyorsun, herkesi kendine hayran bırakıyor. Dağhan'da hayranlarından biri." Dediğimde o da güldü.
"Bu konuda ablasına çekmiş."
"Ben eğitiyorum onu, tabii bana çekecek."
Onu bütün erkekleri dize getirecek şekilde, bir ikon olarak büyütüyordum ben. Şimdiden başarılı gibiydi ki yaş farketmesizin bütün erkekleri aşık ediyordu kendisine.
"İyi gördüm bugün seni. Güneş'te iyi görünüyordu." Kafamı salladım. "Öğle aramda uğradım ben, fazla kalamayacağım. Bir şey olursa haber ver mutlaka."
"Veririm merak etme. Geldiğin içinde teşekkür ederim. Ayrıca diğerlerine de söyle, her gün gelmek için zorlamasınlar." Uyarırcasına söylenmemin bir işe yaramayacağını biliyordum ama bir umut deniyordum.
"Geleceklerini biliyorsun." Kabullenerek salladım kafamı. Yorulsunlar istemiyordum ama onlarda her fırsatta yanımda olmak istiyordu.
"Hadi sen geç kalma işine." Dedim onu oyalamadan.
Sandalyeden kalktığında ona sıkı sıkı sarıldım. O da saçlarımdan öperek karşılık verdi. "Kendini yorma, yemeğini ye. Antlaştık mı?" Diye sorduğunda kafamı salladım tamam dercesine.
Sonrasında o da işine gitmek üzere ayrılmıştı hastaneden. Bende restoranda biraz daha oyalandıktan sonra Dağhan'ın gelmesine az bir vakit kala, hastanenin otopark girişine çıktım. Etrafa bakındığımda henüz arabasının gelmediğini gördüm.
Boş banklardan birine oturduğumda vakit geçirmek için telefonumla ilgilenmeye başladım. Etkilendiğim gönderilere bir süre baktıktan sonra aynı şeyleri görmekten sıkılıp kapattım uygulamayı.
Saate baktığımda Dağhan'ın yayın yapmasının üzerinden 4 saat geçtiğini gördüm. Bu sürede birileri test yaptırmış olmalıydı artık. Doktorun söylediği sistemden Güneş'in hasta kimliğine girip test yaptıranların sayısına baktım.
Gördüğüm rakamla heyecanla yerimden kalktım. Bizim sadece 512 kişiye yaptırabildiğimiz testi şu an tam 1200 kişi yaptırmış görünüyordu. Bu da Dağhan sayesinde yaklaşık 700 kişinin test yaptırdığı anlamına geliyordu. Evet çok büyük bir rakam değildi ama başlangıç için çok iyiydi. İnsanlar bunu önemseyip hasteneye gitmişti.
Elimde telefonumla test yaptıranlardan birinin olumlu sonuç vermesi için dua etmeye başladım.
"İzem? Ne yapıyorsun sen öyle?" Arkamdan Dağhan'ın sesini duyduğumda heyecanla döndüm ona.
Gözlerine gülerek bakarken o bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Dağhan! Tam 700 kişi test yaptırmış yayından sonra!" Umutla konuştuğumda ondan bir tepki bekliyordum.
"700 kişi mi? İyi bir şey mi yani?" Diye sorarken emin olamıyor gibiydi.
"İyi mi? Çok güzel bir şey bu Dağhan. Biz 10 gündür sadece 500 kişiye ulaşmıştık ve sen 4 saatte 700 kişiye ulaştın." Dedim heyecanla.
Dağhan söylediklerimden sonra gülmeye başladı. Sonrasında bana doğru birkaç adım atıp tam karşıma geldi. Hiç beklemden kollarımı ona sardım. "Teşekkür ederim Dağhan, çok teşekkür ederim." Diye mırıldandım ona sarılırken.
O da kolarını belime sardığında bu anın keyfini çıkardım. "Dua edelim o testlerden biri olumlu sonuçlansın." Dediğinde içimden defalarca kez bunun olması için dua ettim.
Kafamı göğsünden ayırıp geriye doğru eğdim ve yüzüne baktım gülerek. "Sen gelmeden önce tam olarak onu yapıyordum." Dediğimde o da güldü.
"İlk günden biliyordum başıma bela olacağını ama böyle tatlı bir bela olacağını tahmin edemedim."
"Tahmin edilemez bir kişiliğim var demiştim sana."
"Evet, söylemiştin." Diyerek onayladı beni.
Ellerimi yanaklarına yaslarken alnımı da çenesine yasladım. "İyi ki geldin Dağhan." Geldiği gibi bir sürü umut getirmişti peşinde. Şimdi düşünüyordumda sanki her şey birbirine bağlı gibiydi.
Dağhan'ın birine dava açması, o kişinin avukat olarak beni tutması. Benim o sayede Dağhan'ı tanıyıp onu izlemeye başlamam ve sonunda Dağhan'ın beni fark etmesi. Şimdi ise Güneş için yaptıkları. Hepsi birbirine bağlıydı.
Hiçbir zaman Dağhan'ın beni fark edeceğini düşünmemiştim. Ona her gün binlerce insan mesaj atıyordu ve görmesi imkansızdı ama görmüştü. Şimdi onun sıcak kolları arasında umut buluyordum. Hayal gibiydi ama gerçekti.
Kafamı yeniden geriye doğru yatırdım ve gözlerine baktım. "Sen ne getirdin Güneş'e?" Diye sordum.
"Onu söyleyemem, Güneş isterse sana gösterir. Bu ikimizin arasında." Dediğinde kaşlarımı çatarak baktım ona.
"Sana aylarca mesaj atıp izleyen benim, hazıra konan Güneş hanım. Oh ne güzel ya! Ben neyim, eşek başı mı?" Dedim kızarcasına.
Dağhan güldüğünde omzuna vurdum sinirle. "Ne gülüyorsun ya? Sen benim hakkımsın, vermem kimseye." Kesin bir şekilde konuştum. O kadardı yani, Dağhan'ı benden kimse alamazdı.
"Senin hakkınım, öyle mi?" Kafamı salladım hemen.
"Öylesin." Dedim. "Hem bütün magazinlerde sevgilin olarak tanınıyorum, zaten hukuken nişanlıydık yani." Kısacık bir an bile tüm olanlardan uzaklaşmak o kadar iyi gelmişti ki. Yine buna sebep olan da Dağhan'ın kendisiydi. Sanki elinde bir sihirli değnek var gibiydi adamın. Dokunduruyor ve hemen güzelleştiriyordu her şeyi.
"Artık ya seninim ya kara toprağım yani?" Diye sormuştu tek kaşı havadayken.
Kafamı iki yana salladım. "Hayır, sadece benimsin." Devam ettim. "Kara toprak artık hoşuma gitmiyor."
Neyden bahsettiğimi anında anlamıştı. Anlamamasına imkan yoktu. "O toprakla işin olmayacak, inan bana." Dedi güven verircesine. Kafamı salladım.
"Bak bakalım kaç kişi olmuş." Dediğinde hemen bir elimi boynundan ayırıp telefonumda açık olan sayfayı yeniledim. Sayıdaki artışı görünce Dağhan'a baktım. "12 kişi daha test yaptırmış."
"Akşama doğru çıkmaya başlar sonuçlar değil mi?" Diye sorduğunda kafamı sallayarak onayladım.
Belki bu akşam Güneş'im kurtulacaktı.
Elindeki poşeti yukarı kaldırıp bana gösterdi. "Önce Güneş'e hediyesini vereyim, sonra yakınlarda bir kafeye gidelim seninle. Olur mu?" Bir poşete bir ona bakarken devam etti. "Biraz konuşuruz."
Heyecanla yutkundum. Dağhan benimle konuşmak istiyordu? Neden istiyordu? Ne konuşacaktı benimle?
"Olur, gidelim."
•
Umarım beğenmişsinizdir, diğer bölümde görüşmek üzere öpüldünüz 🦋
Ve lütfen yorum yapmayı unutmayın 🫶🏻
Dağhan'ın fark etmeden İzem'e bağlanması enayiliği dldldldlkdsk <3