"Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor,
Bu nedenle beynimin her hareketinde
Düşüncelerim acıyor."
- Oğuz Atay -
...
Seni sevmek, seni görmek, gözlerinin içinde kaybolmak iyileştirdi beni sevgilim.
Ellerimin en çokta kalbimin ihtiyacısın..
Ve bir bilgi daha
Eğer acıtmıyorsa o zaten aşk değildir.
Çok şey istemiyorum sadece gör isterdim, sana hayatımın tek anlamıymışsın gibi baktığımı...
...
Kollarım bağlı bir şekilde Çağana ölümcül bakışlar atıyordum.
Çağan kafasını bana çevirerek çenemden tutarak havaya kaldırdı "Niye öyle bakıyorsun ki şimdi sen?" Diye sordu mahçupça.
"Sence Çağan?" Diye sordum öfkeli sesim ile
Adımlarını bana doğru çevirerek biraz yaklaştı "Siz kadınlar çok nazlısınız" dedi gözlerime odaklanarak "Ama senden başka sebebim de yok Naz."
Gülümseyerek elini tuttum "Bir şey itiraf edeceğim" diyerek kafamı yere eğdim "Hayatım hep yaşamak istediğim şeyler mümkünken, yaşamak istemediğim şeyleri yaşamaya mahkum geçti" dedim gözlerine bakarak "He olurda beni üzecek bir şey olursa, ben alışkınım dayanırım."
Çağan tebessüm ederek "Biliyor musun?" Diye sordu burnumu sıkarak "Her defasında yaşamaya ikna ederler insanı ama beni ölmeye yemin ettirdiler bu zamana kadar"
Şaşkınlıkla "Neden" diye sordum.
"Seni bulmaya çalışırken bir çok kişi zarar gördü benim yüzümden." Diyerek gülümsedi.
"Özür dilerim o zaman" dedim koluna vurarak
"Dileme boşver" yüzüme yaklaşarak yanağıma bir öpücük kondurdu "Zor oldu ama aldım seni." Dedi gülerek.
"Sipariş mi verdin Çağan" dedim gözlerimi devirerek
"Sipariş bile olsa geldin bak." Dedi dalga geçer gibi.
"Çağan bazen dövülmeyi hak ediyorsun." Dedim sinirle
"Sen döv yeter ki." Omzuna vurdum gülerek "Tamam kızım karizma mı çizme iki dakikada." Dedi gülmeme karşılık vererek.
Kollarımı bağlayarak yüzünü incelemeye başladım, sanki bu zamana kadar hiç fırsatım olmamış gibi
Yanındayken bile özlediği mi ona söylesem kahkaha atardı herhalde.
Ama ben onu yanımda bana sarılırken bile özlüyordum.
Bakışlarını bana çevirerek ona baktığım gibi bana bakarak taklidimi yapmaya başladı.
"Azıcık daha baksana bana öyle, biraz daha evde gibi hissedeyim." Dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan.
Gözlerimi kocaman açarak gözlerine yaklaştırdım "Al bak ama o evi bende görmek istiyorum artık." Dedim merakla
"Sen evin yolunu bul he olurda beni o evde bulamazsan göğsünün sol tarafına bir göz at orada bekliyor olurum belki seni." Dedi gülümseyerek
"He eminsin yani kalbimdekinin sen olduğuna." Dedim burnunu sıkarak.
"Açıp bakalım istersen" dediği an eline vurdum gülerek
"Çağan yemin ediyorum döveceğim." Dedim
Ardından elimi tekrar göğsümün sol tarafına doğru götürdüm "Sen eminsen orada olduğundan ben emin olurum zaten." Dedim gülümseyerek.
"Umarım bulursun bir zaman sonra beni orada." Dedi düz bir sesle
"Bulamazsam grev yaparım sevgilimi arıyorum diye." Çağan gülerek alnımdan öptü.
Bora ve Murat koşarak yanımıza doğru geldiler.
Bora gülmeye başladı "Ulan varya" diyerek Murat'a döndü "Biz hep böyle rahatsız ediyoruz bunları he." Dedi gülmeye devam ederek
Murat gözlerini bize dikerek "Ben bir kaç gündür sahalarda yoktum ama Boranın sırasını alma işi bana düştü galiba." Dedi Boraya dönerek
Bora elini Murat'ın omzuna attı "Gece ve damlayı da burada sayarsak" dedi buruk bir gülümsemeyle "Eksilmesin buradan kimse." Diyerek parmağını bize doğrulttu "Hasretinize bu yürek dayanmaz."
Çağan gülerek "Olum ucunda ölüm yok ya Allah'ın izniyle bir şey olmaz." Kafasını yere eğerek "Ben daha minik Boracıkları minik Muratcıkları göreceğim." Dedi kahkaha atarak.
Bora parmağını Çağana çevirerek "Jüniorlar doğuracağım olum ben daha." Dediği an murat anlamsız gözlerle boraya döndü
"Doğuracaksın?" Bedenini ona çevirerek "Benim yerime de doğur o zaman Bora." Dedi gülerek.
"Hayır olum doğuracak yani" gözlerini devirerek "Sizede varya bir şey denmiyor" dedi sanki biz suçluymuşuz gibi.
Çağan elini omzuma attı "Ben minik Nazcıklar göreceğim olum bir yere gitmek yok." Kasığına doğru vurdum utanarak
"Sende Çağancıklar doğur o zaman Çağan" dedim gülerek
Olur der gibi kafasını sallamaya başladı.
Damla ve gece bir şey konuşarak bize doğru geliyorlardı.
Gece Boraya dönerek "Sevgili bozuntusu hadi operasyon varmış" elini havaya doğru kaldırarak "Savaşmaya gidelim hadi." Dedi gülerek
Bora kaslarıyla geceye doğru bakarak "Görüyorsunuz demi aynı ben." Damla pis pis Boraya baktıktan sonra Murat'a döndü
"Saçma sapan konuşmayın ve cıvımayın" Murat'ın kolundan tutarak "Dikkatli olun."
Çağan elini omzumdan çekerek dik duruşa geçti bir anda
Üstündeki asker kıyafetiyle o kadar çekici görünüyordu ki her neyse.
Bakışlarını bana çevirerek "Yorulmamaya çalış güzelim." Dedi elini yanağıma koyarak öpücük kondurdu.
Gülümseyerek kafamı salladım.
Bora, Murat, Gece ve Çağan önümüzden yürüyerek arabaya bindiler.
Damla bana doğru gelerek "Gene kaldık ya baş başa" dedi yorgun bir sesle
"Vallahi, ama nedensizce şuradan şuraya gidecek halim yok." Derken çantamdaki telefon çaldı.
Çantamı telefonu çıkarttığında arayanın hastanenin müdürü olduğunu gördüm.
Telefonu damlaya doğru çevirerek kim olduğunu gösterdim sonra telefonu açarak hoparlöre aldım.
"Alo" dedim düz bir sesle
"Nasılsınız çocuklar nasıl gidiyor?" Diye sordu.
Damla elini azına götürerek gülmeye başladı.
"Hiç öyle, bir şey olmadı." Dedim sakin bir sesle
"Bir sıkıntı falan ne bileyim bı yerinizde bir şey yok demi" zengin gülüşü yaptım o an
"Ahahaha ne olabilir müdürüm turp gibiyiz turp, hatta turp bile bizim yanımızda bir hiç." Dedim gaza gelerek
Adam bilmiyor ki beni bıçakladılar, darp ettiler yazık vallahi yazık adama.
"Heh iyi iyi çocuklar benim şimdi kapatmam lazım kolay gelsin size." Diyerek telefonu kapattı.
Damla kendini salarak gülmeye başladı "Adama yazık ya." Dedi gülmeye devam ederek
"Yapacak bir şey yok söyleyelim de adamın kalbine mi insin şey der sonra" taklit yaparak "Ben sizi niye gönderdim siz nasıl geliyorsunuz." Vallahi çenesinden geçilmezdi.
Damla ellerini beline koyarak "Çağan'da derdi artık" elini azına götürerek boğazını temizledi "Karım isterse parampirçik döner sanane piç keli." Şaşkın gözlerle yüzüne baktım
"Piç keli?" Dedim gülerek
"Tuana adam kel net derdi." Gülmemeye çalışsamda imkansızdı.
Gülmek kolaydı mevzu anın olsun, anısı olmayanın anlatacak şeyi de yoktur.
Ben ve edebiyatım işte.
Damla kolumdan tutarak "Hadi gidelim sıkıldık burada deli gibi." Sandalyenin üstünden çantamı alarak hastaların olduğu hastaların doğru gittik.
Bur tane asker hızlı adımlarla yanımıza doğru geldi.
"Yenge, aman doktor hanım biri sizi çağırıyor." Anlamayarak yüzüne doğru baktım
"Kim?" Diye sordum merakla
"Bilmiyorum ama biraz yaşı vardı sarı saçlı uzun boylu bir kadın." Dediği an durduğum yerde sendelenmiştim geriye doğru.
Damla kolumdan tuttu "Ne oldu Tuana?" Dedi telaşla.
Hızla kolunu ittirdim "Nerede!" Cevap gecikince biraz sesim yükselmişti "Nerede dedim!!"
Asker hızla parmağıyla olduğu tarafı gösterdi, bizim evin arka tarafiydı.
O tarafa doğru gittiğimde damla tekrar kolumdan tuttu "Tuana ne olduğunu söyler misin?"
Aklım durmuştu sanki hızla elini ittirdim tekrardan.
Askerin dediği tarafa doğru hızla koşmaya başlamıştım yaklaştıkça adımlarım yavaşlıyordu.
İstemsizce gözlerim dolmuştu ve adımlarım tamamen kesildi.
Hiç değişmemişti yine aynı güzelliğiyle karşımda duruyordu.
Elinde sevdiğim çikolatadan vardı yüzüme doğru gülümsemeye başlamıştı.
O an hasret dolu çıkmıştı sesim "Annem." Dedim buruk ve ağlak bir sesle.
Koşarak boynuna sarıldım "Annem" dedi buruk bir gülümsemeyle "Çok özledim seni annecim." Diyerek saçlarımı kokladı sarıldığı yerden.
Yıllar olmuştu ben hayalimin ve sözümün peşinden gideceğim diye 4 yıl boyunca hiç yüz yüze görememiştim
En acı olanda gerçeklerdi
Olanlardan sonra gelmesi bile bir işaretti.
Öğrenmeye onunda hakkı vardı...
Umarım bölümü beğenmişsinizdir yorum yapıp oy verirseniz çok sevinirim<3