ARKADASLAR SUPER BOWL MV NEYDİ YA BAYİLDİMM
looklar mukemmeldiii
oylamayi unutma canim<33
(Her yorum 1 sevap point)
✧✧✧
"Ya Minho?"
"Efendim kocişkom?"
"Ben böyle 200 kilo falan olsam, ağır yaşamlara filan katılsam beni yine sever misin?"
Hiç düşünmeden ve gözlerimi oyundan ayırmadan "Severim tâbi ki" diye cevapladığımda "Yaaa" diye cevap vermişti.
"Peki ya böyle kuş, papağan falan olsam?"
Bakışlarımı yine ona çıkarmadan "Yine severim" dediğimde bi süre sessiz kalmış ardından tekrar farklı bir soru sormuştu.
"Aslan?"
"Severim."
"Kertenkele?"
"Severim."
"Hamam böceği?"
Iyy böcek. "Severim."
"Karınca?"
"Severim."
"Dinazor olsam?"
"YA NE OLSUN İSTİYORSUN?" En sonunda dayanamayıp oyunu bıraktığımda ani yükselişimle dudaklarını büzmüştü.
"Yani beni her halimle kabul etmeyeceksin?"
"Ya olur mu öyle şey evimin dinazoru? Ben seni her halinle çok severim. Ama hamam böceği falan olma ihtimalin de yok yani." Yanaklarını tutup söylediğim şeyle cevaptan memnun olmuş olacak ki tekrar gülümseyip dudaklarıma minik bir öpücük bırakmıştı.
"Hadi dışarı çıkalım!"
"Nereye gidelim istersin?" Sorduğum soruyla bir süre düşünmüş sonra "Acıktım ya zurna dürüm yemeye gidelim" diye cevaplamıştı. Oha evlilik teklifi mi aldım az önce ben?
"EVET!"
Şaşkınlıkla "Bu kadar heyecanlanacağını bilseydim önceden derdim" diyince çoktan boynuna sarılmıştım bile.
"Yaaa şapalaksın sen! Parlak bi tektaş falan beklerdim ama olsun, seninle kağıt yüzükle de evlenirim."
şapalak= şapşik+salak
"Evlilik mi?"
Kafamı hızlıca sallayınca şaşkınlıkla konuşmaya devam etmişti.
"Minho, 'Zurna dürüm yemeye gidelim' dedim sana."
"AYNI ŞEY!"
"Açlık kafana vurdu bence hadi gidelim" derken bir yandan da beni sürükleyerek evden çıkarmaya başlamıştı bile.
"Üstümü değiştireydim bari-"
"Gerek yok biraz bakımsız gözük zaten, her dışarı çıktığımızda milletin saçına yapışmaktan yoruldum."
"Sen ne dersen aşkım."
✧✧✧
Jisung'un neredeyse boyu kadar olan dürümü afiyetle yemesini izlerken gülümseyip "Beğendin sanırım?" diye sormuştum.
"Ne o? Lokmalarımı mı sayıyorsun? Hani beni 200 kilo olsam da severdin? O da mı yalandı? Yazıklar olsun ya!" Daha ağzındaki lokmayı bitirmeden cümlelerini sıraladığında ağzım şaşkınlıkla açık kalmıştı.
"Beğendiysen ikinciyi söyleyeyim mi diyecektim sadece..."
"Oradan Tuna Tavus'a mı benzer bir hâlim mi var Minho?"
"Yok aşkım estağfurullah."
"Onun kadar fit değilim yani?"
"Öyle mi dedim ben şimdi?" Derin bir nefes alıp "Jisung sen iyi misin? Sabahtandır böyle sorular soruyorsun bi sorunun mu var?" diye sorduğumda bakışlarını kaçırmıştı.
Yüzüne bir süre kitlenip aklıma gelen şeyle "Lan! Hamile misin yoksa?" dediğimde bakışlarını bana çevirmiş ve kaşlarını çatmıştı.
"Mal mısın Minho? Nasıl hamile olabilirim ben?"
"Ne bileyim ya sen cevap vermeyince aklıma ilk o geldi."
"Hay senin aklına- Ondan değil bu tavırlarım. Sadece... Babanın beni sevmemesinin sebebi sana layık görmeyecek kadar iyi olmadığımdır diye düşündüm. O yüzden-"
Ellerini tutup lafını böldüğümde "Jisung, babam gibi bir adam yüzünden sakın kendini yetersiz görme. Onun İlk Çağ'dan kalma fikirlerinin de hiç bir şekilde önemi yok. Sen olduğun gibi mükemmelsin zaten. Ve her ne olursa olsun benim gözümde bu değişmeyecek. Keşke böyle düşünüp karar vermeden önce benimle konuşsaydın" demiştim.
Gülümsemiş ve ardından "Lahmacun mu dürüm mü?" diye sormuştu.
"Ne lahmacun ne dürüm, benim için bi sen varsın gülüm."
Sorusuna hiç tereddüt etmeden verdiğim cevapla kahkaha atmaya başlamıştı.
Kahkasına gülümseyerek karşılık verdiğimde dışarıdan gelen sesle birlikte aynı anda kafamızı o tarafa doğru çevirmiştik.
Dışarıda bir grup insan Onur Haftası için yürüyüş yapıyordu. Kafamı geri çevirip Jisung'a baktığımda o da anlamış olacaktı ki ikimiz de aynı anda ayaklanıp lokantadan çıkmıştık. Elimi tutması için uzattığım gibi tutmuştu. Yürüyüşe katıldığımızda arkamızdan gelen ses ile o tarafa dönmüştük.
"GAYLAR DA VARDIR! GAYLAR DA VARDIR."
Jisung'a dönüp baktığımda o da duyduğu slogan ile kahkaha atmaya başlamıştı. Söyleyen kişi muhtemelen farkında değildi. Tekrar dönüp baktığımda gördüğüm kişi ile nedense hiç şaşırmamıştım. Evet tahmin ettiğiniz kişi.
"LAN HYUNJİN!" ona seslenmem ile etrafa kısa süre göz gezdirmiş ardından bizi fark etmişti. Hızlı adımlarla yanımıza yaklaşıp gülümseyerek "Siz de mi katıldınız?" demişti. Kafamla onu onayladıktan sonra Jisung "Felix'le beraber değil misin?" diye sormuştu. Hyunjin iç çekip "Ya onunla geldim de kaybettim galiba onu" demişti.
"Koskoca çocuğu kaybetmeyi nasıl becerdin?"
"Bilmiyorum ki-" biraz ileriden gelen ses ile bakışlarımı oraya çevirmiştik. Ve aradığımız kişi orada, elinde megafon ile konuşma yapıyordu.
"Biz orospular yanarken mahallelinin onun ateşine odun attığını çok iyi biliyoruz. Bizleri yok sayıp hedef gösteremezsiniz! Biz orospular, seks işçileri varız, var olacağız! Götümüz, başımız ayrı oynuyor!"
Son cümlesi ile birlikte herkes ona katılırken biz ağzımız sonuna kadar açık ona şaşkınlıkla bakıyorduk. "Hyunjin, Felix galiba şey-" diye başlayan Jisung'u "Sus, tek kelime daha etme" diyerek bölmüştü. Kısa bi süre sonra Felix bizi fark edince hızlıca yanımıza adımlamıştı.
"Gördünüz mü beni?" Kocaman gülümseyerek sorduğu soruyla hepimiz sırayla birbirimize bakmış ve hızlıca kafamızı sallamıştı.
"Sanki biraz şeydi ya-" diye başlamamla Hyunjin beni dürterek bölüp Felix'in omuzlarından tutmuş ve o soruyu sormuştu.
"Aşkım sen orospu musun?"
Felix anında kaşlarını çatıp Hyunjin'in göğsüne sert sayılmayacak bir şekilde vurmuştu. "Mal mısın Hyunjin ya? Değilim tabi ki." Aldığı cevap ile Hyunjin derin bir iç çekmişti. "Oh rahatladım."
Felix ona göz devirip bize dönmüş ve "Siz de mi yürüyüş için geldiniz?" diye sormuştu. Jisung "Dürüm yemeye gelmiştik, denk gelince katılalım dedik" diyince kafasını anladığını belirtircesine sallamıştı.
Kısa bi süre hepimiz sessiz kaldıktan sonra konuşan kişi Felix olmuştu. "Kanziler sizinle burada durup birbirimize bakmaya devam etmek isterdim ama yürüyüşü ben yönetiyorum ya, gitsem iyi olacak. Hadi sonra görüşürüz" diyip arkasını döndüğünde Hyunjin de "Benimde kocama sahip çıkmam lazım" dedikten sonra hızlıca Felix'in peşinden gitmişti. Tekrar Jisung ile yalnız kalınca ona dönüp bakmış ve "Biz iyi ki bunlar gibi değiliz ya" demiştim. Jisung kafasını sallayıp bana katıldığını belli ettikten sonra koluma girmişti.
"Minho?"
"Efendim?
"Biz ne yapacağız peki?"
"Nasıl yani?"
"Bu yazdan sonra son senemiz. Mezun olduktan sonra ne yapacağız yani? Üniversite falan... Hiç konuşmadık bunları."
Doğru söylüyordu, hiç konuşmamıştık bu konuları. Ama ben çoktan planlamıştım bile. "Mezun olduktan sonra... Aynı üniversiteye gideceğiz, hangi şehir veya ülke olduğu fark etmez. Sen nereye, ben oraya. Üniversiteden de mezun olunca evleniriz artık. Sonrası zaten muhtemelen aile şirketlerimizin başına geçirirler bizi-"
"Bi dakika bi dakika- Öyle olmaz ki ama. Ne demek sen oraya, ben oraya? Seninde hedefinde istediğin bir okul vardır illaki. Benim için kendi hayallerinden vazgeçemezsin."
Dediğiyle beraber omuz silkip "Hedefimde bir okul falan yok. Tüm hayallerimde sen varsın, eğer senin yanında olmazsam o zaman hayallerimden vazgeçmiş olurum işte" demiştim.
Gülümseyip "Ama-" dediğinde onu bölüp kaşlarım sahteden çatık bir şekilde "Beni istemiyor musun yoksa?" diye sormuştum.
"Ya gerizekalı, olur mu hiç öyle şey? Tabii ben de seni istiyorum ama benim için hedeflerinden vazgeçmeni istemem."
"İkimizin de ortalaması neredeyse aynı. Ülkedeki en iyi okullara rahatça girebiliriz. Ve sana dürüst olayım, benim için diplomaya sahip olmak yeterli. Bu yüzden hangi üniversiteye gittiğim pek umrumda değil açıkçası. Ama umrumda olan bir şey var... O da senin yanında, seninle olmak." Son cümlemle beraber işaret parmağımla burnuna dokunduğumda gülümsemişti.
"Emin misin?"
"Göbek adım neydi benim?"
"Çok varya, hangisini soruyorsun? Şerefsiz? Salak? Şapşik? Ya da-"
"Ayıp ama ya!"
✧✧✧
ARKADASLAR FİKİRLERİM BİTİYO İMDAT
finale az bisey kaldı...
ufak şeyleri de halletsek daha fazla uzatmanin manasi yok gibi
UZUN Bİ SURE SONEA YAZDİGİM Bİ BOLUMU BU KADAR BEGENDİM YA KONTROL EDERKEN FENA EGLENDİM UMARİM SİZDE BEGENMİSSİNİZDİR SAPALAKLAR
NEYSE YA GOTUMUZ BASİMİZ AYRİ OYNUYOR