ASTROPHE (NonbinaryxTrans)

By mizuslovestories

39.8K 3.9K 2.3K

[TAMAMLANDI] ♡┏━♡━━━━♡━┓🐇 Asırlar önce binalara, saraylara yapılan o koca heykeller oldukları yerde sabit bi... More

1-Sıradan Bir Günün Getirdiği 'Büyük ve İnanılmaz ' Değişim
2-Yeni Bir Dünya'nın Canavarını Tanımak
3-İnsanlardan Korkup, Canavara Sığınmak
5-Bazen Bazı Kararları Almak Zordur
6-Ansızın Gelen Düğün Davetiyesi
7-Evimize Hoşgeldin
8-Romantik Bir Akşam Yemeği
9-Hiçbir Şey.. Hem de Hiçbir Şey Sonsuza Kadar Sürmez
10-Mülakatın Soso İle İmtihanı
11-Eve Gelen Yorgun Adamı Güzel Süprizlerle Karşılamak
12-Yeni yılın Getirdiği Aşk,Hanımdan İzinsiz Yapılan İş ve Karla Oynayan Piggy
13-Seçilmiş Kişiler ve Bebek
14-Sevgililer Gününde Gerçekleştirilecek Fanteziler~
15-Akan Burun ve Kırık Kemiklerle İmtihan
16-İş Yemeği ve Bazı Haberler
17-Aradaki Mesafelerin Kapanmasını Beklerken..
18-Pembiş Tavşan Kadın ve Takım Elbiseli Yakışıklı
19-Bizim Yeni Evimiz
20-Piknik Randevusu
21-Pembeleri Giyinelim, Sinemaya Gidelim!
22- Yakışıklı Şefi Yoldan Çıkarmak Yemek Yapmaya Benzer
23-Tatilin İlk Günü Kesinlikle Havuzda (Ve Yatakta) Geçmeli!
24-Geçmişte Saklanan Şeyler Elbet Bir Gün Ortaya Çıkar
25-Hepimize Lazım Olan Şeyler.. Deniz, Kum, Tatil ve Hiç Bitmeyen Aşk!
26-Soso'nun Araba İle İmtihanı
FİNAL

4-Seninle Olduğum Sürece

3.1K 316 197
By mizuslovestories

🐇

🦝


Mickey Mouse - As Long As I'm With You

♡┏━♡━━━━♡━┓🐇

Sabah uyandığında büyük yatakta yalnızdı. Önce somurttu ama dün akşam canavarın 'Sana sabah olunca çok güzel kahvaltı hazırlayacağım. ' demedi aklına gelince şımararak güldü.

Bir güzel gerinip elleriyle küçük göğüslerini okşadıktan sonra bacaklarını öne uzatıp döne döne yatağın ucuna geldi.

Ayaklarına terliklerini giyip hoplaya zıplaya odadan çıktıktan sonra mutfağa ilerleyecekti ama aklını kapısı biraz açık oda çekince sağa sola bakıp poposunu sola kaydıra kaydıra odaya girdi.

"Hmmm~" odada küçük bir kütüphane vardı, ayrıca insan boyutunda bir yatak,koltuk ve çalışma masası. Burası canavarın çok da takılabileceği bir yer gibi değildi, insan olduğu dolunay zamanları dışında.

Parmak uçlarında çalışma masasının sandalyesine otururken masa üzerindeki düzenli kağıtlar ilgisini çekince parmaklarını uzatarak kağıdı tuttu.

Üstünde dünün tarihi yamuk yılık yazıyordu lakin daha giriş yapılamadan vazgeçilmiş gibiydi ,ondan önceki günün kağıdı da öyleydi ama bir önceki gün güzel bir el yazısıyla süslüydü.

12.02
Sevgili eşimin okuyacağı günlüğüm..
Günler aynı geçiyor, bugün insan olmanın şerefiyle yazamadığım günleri hızlı hızlı yazmaya çalışacağım lakin üzülerek belirtmek isterim ki yazacak çok da bir şey yok..
Yalnız geçirdiğim her günün hayalini eşimle süslerken onu en azından rüyamda bir kez daha görmeyi umut ediyorum lakin o, ne yanıma ne de rüyalarıma geliyor.. Sanırım bana dargın.
Birkaç gündür ineğim, Betty, kayboluyor sanırım yakınlardaki çiftliğe gidip aile kurmaya hazırlanıyor. Umarım beni unutmaz ve sütünü paylaşmaya devam eder..
Sana sürekli eşimden bahsediyorum, onu beklediğimi söylüyorum. Umarım seni sıkmıyorumdur, beni dinleyen tek kişi sensin. Gölgelere anlatsam bütün canavarlara söylerler, Efendi Zamir çok meşgul bir adam,Javier'den son zamanlarda heber alamıyorum sanırım eşiyle balayına gitti..
Ah, benim güzel eşim de gelse ona yemekler yapıp, şarkılar söylerken ellerini öpsem! Birlikte balayına gidip, öpüşsek.. Bunun yazarken utandım ama yazmak istedim...

"Bebek.. " diye fısıldadı Sisi, diğer günlere de göz gezdirdi genel olarak ona olan özlemi, kavuştukları zaman yapacakları şeylerle birlikte günlük rutinler ve okuduğu kitaplardaki eleştiri veya beğendiği şeyler yazıyordu ama ilk günlük tamamen onunla ilgiliydi.

Sevgili eşim..
Seni düşümde göreli sadece bir gün bile olma ama sana çok aşık oldum.
Neredesin, ne yapıyorsun, şu an ne söylüyor ve neye gülüyorsun bilmiyorum.
Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum aslında ama eminim gülüşün kadar güzelsindir.
Seni çok merak ediyorum. Giydiğin kıyafetleri, her duyguda değişen yüzünü, el yazını, kokunu, öpüşünü, dokunuşunun verdiği hissi, ilgilendiğin şeyleri , okuduğun kitaptaki en sevdiğin karakteri neden sevdiğini ve daha birçok şeyi merak ediyorum.
Umarım en yakın zamanda bana göğsünde bir yer verir, kollarına beni sıkı sıkı sararsın.
16.05.1956

"En yakın zaman eşittir atmış yedi sene. " diye mırıldandı üzgünce ardından kağıdı yüzüne bastırıp kıkır kıkır güldü. "Şapşal adam, ben daha portakalda vitamin bile değildim o zamanlar. " biraz daha güldü.. Çekmecede ona yazılmış bir sürü şiir, aşk mektubunu da bulmuştu ayrıca.

Sadece bir kereliğine rüyasında gördüğü, hakkında hiçbir şey bilmediği bir insana nasıl bu kadar aşık olup kocaman bir ansiklopedi hatta iki ansiklopedi edecek kadar tonla şey yazabilmişti?

Bir çekmecede üç defter vardı,iki defterden biri Türkçe birisi ise İngilizceydi. Türkçe olan defter savaş hakkında yazılarla doluydu, İngilizce olan defter ise günlük gibiydi muhtemelen kimse okumasın diye yazılmıştı ama bu defterler Wabasso'ya ait değil gibi duruyordu.

İngilizce defterin içinden bayan kenarı yanmış küçük eskimiş bir İngilizce el yazısıyla süslü kağıt kucağına düştüğünde merakına bir kere daha yenik düştü zaten başına be geldiyse meraktan gelmişti!

Sevgili Aspar Efendi'ye..
İstediğiniz gibi basit bir heykel yapmak istemedim. Bunun için kusuruma bakmayın, bazen ustalar ve sanatçılar istenilen dışına çıkabiliyor. Kabalığımı maruz görerek beni affeder ve sanatımı kabul edersiniz diye umuyorum.
Size Kızılderili inancına ait koruyucu bir ruhu temsil eden bu heykeli yaptım çünkü ülkenizdeki karışıklıkta zarar görmenizi bir dost olarak istemem.
Japonya'ya ilk karşılaşmamızı hatırlıyorum, doğrusu sizi özlüyorum. Bana, bir daha beni görmek istemediğinizi ve aramızdaki şeylerin yanlış olduğunu söylediniz. Biliyorum yanlış ama hayatımda yaptığım en doğru karar sizi sevmekti.
Benden küçük bir hatıra istemiştiniz ama ben size olan sevgim kadar büyük bir heykel gönderdim..
Siz ne kadar istemeseniz de özür diliyor ,sizi özlemeye ve sevmeye devam ediyorum...
12.05.1919
Heykel Ustası Ryu Kajiya

"Amanııın." diye fısıldadı Sisi, Wabasso'yu yapan usta bu evde yaşayan adama mı aşıktı? Wabasso da ustası kadar romantik ve naif birisiydi.. Eh, genelde (her zaman için geçerli değildi) eserler elinden çıktıkları sanatçılara benzerlerdi.. Dış görünüş olarak, düşünceler olarak, istekler olarak benziyorlardı Sisi'ye göre.

Kağıtları eski yerlerine güzelce koyup oturduğu yerden kalktı ve odadan çıktı,merdivenlerden indi ve Mutfağa indi ama eşi olacak canavari göremedi ta kii duvarı kaplayan camdan dışarıya bakana kadar.

Tavuk peşinde koşan adamla kahkaha atarken siyah gözler onu bulduğu anda kocaman bir gülümseme aldı.

Wabasso ise ona aşkından naz yaparak kaçan tavuğu kaptığı gibi diğer elinde tuttuğu beyaz yumurtayı gösterirken onun izleyen bedenin gülüşüyle kocaman gülümsedi.

Sisi, hemen geliyorum hareketleri yaparak gözden kaybolduktan sonra içeriye kucağında tavuk olmadan döndüğünde "Davuk." dedi masum mu masum bir ses tonuyla.

"Efendim? "

Güldü Sisi. "Sen şimdi popüler videoları da bilmiyorsun. "

"Popüler videolar mı? Canavarlar insanlar hakkında bazı şeyler anlatıyor ama bilmiyorum. " masum masum mırıldanan canavari tuttuğu gibi öpüp döve döve severken her yerini ısırmak isterken kendisini tuttu.

"Günaydın." dedi Wabasso aslında başta söyleme hazırlandığı cümleyi şimdi söylerken.

"Günaydın~"

Eşine doğru yaklaşıp eğildi. Büyük dudaklarıyla kadının suratını öpüp olduğu yerde sendelemesine ve sersemlemesine sebep olurken tezgaha ilerleyip yumurtaları kırdı.

"Ben bir şeyler yaptım. " diye mırıldandı saçlarını düzelten Sisi. "Çalışma odasını kurcaladım. " canavar güldüğü zaman endişesini atmayı başardı. Öne uzattığı ellerinin parmaklarıyla oynarken bir terliği ayağından çıkmış, altını diğer terliğin tüyüne sürtüyordu. "Günlüğünü ve bana yazdığın şeyleri okudum. "

"Zaten okuman için verecektim ama sen benden önce davranmışsın.. İlk günlük sayfasını okudun mu? "

"Evet, beni rüyanda gördüğünü yazdığın? "

"On altı mayıs.. "

Ezberden söylediği tarihle utanırken minik beden "Evet." diye fısıldadı. "O gün benim doğum günüm. "

Wabasso hızlıca eşine baktı. "Gerçekten mi? "

"Evet ama senin gördüğün yılda doğmadım elbette. " diyerek güldüğünde eşi hâlâ parlayan gözlerle ona bakıyordu. "Hmm.. " diye mırıldandı cilveli cilveli adama bakarken "Biraz(!) geç oldu ama geldim. " dediğinde "Sorun yok, geldin ya.. " diye fısıldadı eşi.

Güldü.

Dudaklarını birbirine bastırıp pop sesiyle dışarıya bıraktığında eşinin yanakları kıpkırmızı olmuş önüne dönmüştü. "Ayrıca iki günlük ve kenarı yanmış küçük bir kağıt buldum ama onları okumadım, bir zahmet."

"Bu malikanenin sahibi Aspar Efendi'nin üç karısı vardı. "

"Oha! "

"Sevdiğinden evlenmemişti hiçbiriyle. İlk karısı evin en büyük hanımıydı ama kısırdı bu yüzden ailesi kadını 'eskik' diyerek öldürmeye çalıştığında Aspar efendi kendi himayesi altına aldı kadını. Sonra çocuk için bir kadınla daha evlendi. Üçüncü eşi ise dul bir kadındı, çocukla bir başına kaldığı için evlendi kadınla. Ama adamın büyük bir sırrı vardı, üç kadının da üçü hatta tanıştığı hiçbir kadın ilgisini hiç çekmiyordu hatta evin hanımları da adamın onlarla birlikte olmamasından dolayı üzülüyorlardı en çok da ilk karısı çünkü o Aspar Efendi'yi çok seviyordu. "

Sisi birden anlatılmaya başlayan hikayeyi pür dikkat dinlerken yumurtalarla ilgilenen canavarın kaslı sırtını izliyordu.

"Aspar efendi iş için Japonya'ya gitti. Orada kısa bir süre kalmak için gitti ama orada tanıştığı heykel ustası Ryu'dan çok etkilendi. "

'Aynı bizim gibi.. ' diye düşündü Sisi. O da buraya kısa bir süreliğine iş için gelmişti ama eşi olduğu adana hayran kaldığından bu kalışı uzayacak gibi duruyordu.

"Usta Ryu da ona karşı boş değildi.. Günler geçti, gitti. İkisi yakınlaştı, aralarındaki hayranlık gittikçe büyürken sonunda aşka dönüştü ama tabular daha ağır bastı. Usta Ryu hislerini açıkladığı zaman Aspar Efendi ülkesine geri döndü.. Hasta ve hatalı hissetmemek için yıllardır dokunmadığı kadınlarla birlikte oldu ve üçüncü hanımı hamile kaldı. İki hanım da 'Bizi özledi herhalde.' diye düşünürken bir anda değişen adamdan şüphelenen tek kişi büyük hanımdı. İki yıl geçti.. Evlerine kocaman bir hediye geldi. "

"Sen."

"Evet. Usta Ryu, aşık olduğu adamın istediği hediyeyi kaçarcasına gitmesinden dolayı yapamadığından daha büyük bir şeyler yaptı. "

Alt dudağını dişlendi Sisi. 'Fazla büyük yapmış sanki.. Adamın aşkı fenaymış. ' derken birden 'Ayıp! ' diye cırladı kendisine.

"Gelen hediye büyük hanımı iyice işkillendirirken bir de eşinin gelen notu telaşla saklamasıyla şüphelerine ve merakına yenik düşerek bir gece apar topar toplantıya giden, Aspar Efendi o zamanlar direniş için hazırlıklara yardım ediyordu. " diyerek ara bilgiyi verirken eşinin olumlu bir mırıltı aldı. ".. Merakına yenik düşen kadın adamın çalışma odasına girerek notlarını kurcalamaya başlarken günlüğü buldu sonra günlüğün içinden düşen notu. İngilizce bilmiyordu ama evin yabancı hizmetlisi haliyle biliyordu.. O gece kadın; eşinin bir adama karşı güçlü duygular hissettiğini , evdeki kadınlardan da başka kadınlardan da hoşlanamadığını ve hoşlandığı adamın aklından çıkmadığını öğrendi. "

"Delirdi muhtemelen? "

"Evet, hem de öyle delirdi ki adam eve gelir gelmez ortalığı dağıttı. Mumlardan biri savrulmanın etkisiyle perdeleri tutuştururken çoğunluğu tahtadan olan ev anında yanmaya başladı. "

Sisi'nin aklına adamın 'Gözlerimi hayata açtım, bir yangının içine. ' dediğini hatırlarken 'Adam yangın derken aşktan yanmak anlamında değil gerçekten yangına açmış gözlerini. ' diye düşündü.

"Bundan öncesini yazılan notlar ve canavarların dedikodularından biliyorum geri kalanına şahit oldum. O gece, seni düşümde gördüğüm zaman canavar olarak değil insan olarak uyandım çünkü dolunay vardı. Evdekileri bu yüzden kurtaramadım. " diye mırıldandı Wabasso, anlattığı şeye zıt olarak gülümseyen yüz yaptığı yumurta tabağını eşinin önüne bırakıp yanına bağdaş kurarak oturdu.

"Senin suçun değildi. Daha dur ne olduğunu anlayamadan alevlerin içine uyanmışsın, evde insan olduğunu biliyor muydun da? "

"Hayır. Tamemen cansız bir varlıktım. "

"İşte gördün mü? Cansızdın. Bir anda canlandın, ne olduğunu anlayamadın ki bir baktın yangın. Sonra muhtelemenen bağırış sesleri duydun ama o sis ve alevler içinde birilerini insan halde kurtarmak çok zor. Sakın kendini suçlama. "

"Nasıl her şeyi oradaymış gibi anlatabiliyorsun? Beni, eşim olduğun için mi bu kadar iyi anlıyorsun?" Wabasso'nun gözleri parlarken kadının küçük elini tuttuğu gibi bir sürü öpücük bıraktı.

"Biraz ondan, biraz da temel düzeyde empati kurmayı biliyorum. " diyerek gülümsedi Sisi sonra durakladı. "Ben.. Özür dilerim. " diye fısıldadığında kendi yaptığı ekmeğe bal süren canavar durakladı.

"Neden? "

"İlk gece için. Ben sürekli birisinin beni kullanıp gideceğini düşünüyorum. Yaşadıklarımı anlatmaya hazır değilim, özür dilerim. "

"Sorun değil. "

"Ve ayrıca internette, çevremde gördüğüm şeyler o kadar korkutucu ki ben onları yaşamak istemiyorum bir kere yaşadım zaten.. Özellikle cinsellik konusunda yaşadığım çok fazla sıkıntı var. O gece bana ne oldu bilmiyorum, kendimi genelde kaybetmem ama senden.. Senden çok etkilendim. Yine de sabah uyandığımda kendimi o kadar suçlu ve hatalı hissettim ki o an ölmek istedim. Sana unut,diyip kaçarsam bu hislerden de biraz olsun kurtulurum sandım. Bana yaklaşan bütün adamlar şerefsizin teki çıkıyor, tek amaçları beni cinsellik için kullanıp bir köşeye atmak oluyor. "

Wabasso içini döken kadının tabağına bıraktı ekmeği.

"İnsanlara güvenemiyorum, onlarla arkadaşlık kurarken bile sıkıntı yaşıyorum ama senin insan olmaman,bana anlattığın şeyler ve birden sana karşı hissettiğim çekimle kendime engel olamadım işte.. Sonrası büyük bir utanç, pişmanlık.Bu hisler seninle bir şeyler yaptığım için değildi geçmişteki olaylar ve kendime karşı yaşadığım utançtı. Sen beni insan olmak için kullanacaksın ,diye düşünüp sana kötü davrandım ama farkında olmadan ben seni kullanıp kaçmış oldum.. Özür dilerim. "

Wabasso minik eli öperken aralara "Sisi, küçük tavşanım, güzel kadınım, biricik eşim. " şeklindeki sevgi övgülerini sıkıştırdı. "Sorun değil. "

"Ben daha önce bir canavarla özellikle de eşim olduğunu iddia eden bir canavarla tanışmadım. Kafam çok yoğun, aynı anda tonlarca şey düşünüyorum ve birden çıkan iş yüzünden kendimi burada buldum ,derken otelde adamın biri taktı bana sonra canavarlar kovaladı sonra sen.. Her şey üst üste geldi, ben kendimi kaybettim ve ne yapacağımı bilemedim."

Güzel eşine birileri mi dandanmıştı?

Kanındaki demirlerin kaynadığını hissederken dolu mavi gözlerle kendisini toparladı. O, konuşmasını daha sonra yapacaktı önce güzel kadını dertlerini anlatsındı.

"Başa çıkamadığım için hırçınlaşmaya başladım. Bazen hatta çoğu zaman bunu yapıyorum belki de bu yüzden çok yalnızımdır. Hem güvenemiyorum.. Çok fazla bunaldım, kaçmak istedim ama kaçamadım. Sen bana ilgi gösterip, iyi davranınca tepene çıkmış oldum. Sevmediğim insanlar gibi davrandım. Özür dilerim. "

Sisi biraz duraklayıp el yapımı meyve suyundan bir yudum aldı ardından "Benim tek hayatım iş oldu Wabasso. Ben sadece kaçtım ve çokça çalıştım. İnsanlar benim Trans olduğumu öğrenirse en azından işinde iyi, diyip beni olduğum yerde tutmaya devam etsin istedim bu yüzden canavarların varlığı benim için büyük bir haber kaynağı gibi göründü. Daha fazla para değildi derdim veya dünyayı birbirine sokmak. O an sadece önemli olmak istedim, Trans bu diyip işimden olma korkusunu terk etmek ve birçok trans kadın gibi hayat kadınlığı yapmak zorunda kalmak istemedim. Efendi Zamir benimle konuşmaya geldiğinde bile haberden vazgeçmedim çünkü yarın öbür gün sen de bana sırt çevirirsen sevgiye yenik düşüp vazgeçtiğim bu büyük haber, benim kariyerimi magazin sayfasında çakılı bırakmaktan başka bir şey yapmayacaktı. "

"Sisi.."

"Wabasso." adamın ellerini tuttu sıkı sıkı. Derdini dinleyen bir insan(!) bulmuştu sonunda. "Bu dünya bize çok fazla imkân vermiyor. Kadın olduğumuz zaman başımıza gelmeyen kalmıyor..Trans kadın olunca daha da zorlaşıyor..İş bulamıyoruz, ev bulamıyoruz, bizi hayat kadınlığına zorlayıp üstüne bizi böyle olmasaydın o zaman ,diye suçluyorlar.. Özür dilerim. Sana yaptığım şeylerden gurur duymuyorum. " dolan gözlerini hızlıca silerken titreyen alt dudağına kızdı.

"Hayatın boyunca güçlü olmak zorundayım. Kimseye güvenemem çünkü başıma gelecekleri biliyorum. Sana güvenmek benim için çok zor. Eminim sana yaptığım davranışlar sonra senin için de zorlaşmıştır.. Güvendiğim herkes, hem de herkes annem de abim de dahil bana sırtını çevirdi. Daha kendi ailem beni istemezken ben dışarıdaki insanlara güvenmeye çalıştım ve.. " bu kısmı anlatmak gerçekten çok zordu bu yüzden "Daha sonra anlatacağım şeyler var.. " diyerek atladı. "Güvenemiyorum. Elimde değil.. Ama sana güvenmek istiyorum çünkü beni sadece bir kere rüyanda görmene rağmen kağıt dolusu şiirler, hikayeler yazmışsın. Benim gerçekten eşim olduğuna inanmak, beni sevebileceğine ve ölümde bile benimle olacağına inanmak istiyorum. Bu yolda kalbini kırarsam özür dilerim. "

Wabasso, ağlamamak için direnen kadına sıkı sıkı sarıldı. Sıcak boyuna öpücükler bırakırken "Güzel kadınım. " diye fısıldadı. "Üzüldüm ama sen geri gelip bana 'Piggy' diyerek oyuncağını uzattığın an geçti çünkü gelmen ve en yakın dostunu benimle tanıştırman üzgün olduğunu gösteriyordu. O an sen unutalım, dediğinde utanarak söylüyorum ki kendi hayallerimin peşine daldım. Senin geçmişinde yaşamış olabilecegin sıkıntılar ya da akşam sana yanlış bir şey yapmış olabileceğim ihtimalini düşünemedim. Ben de ilk defa bir insanla konuşuyorum, tanışıyorum. "

İşte o an Sisi ,yalnız olmadığını hissetti çünkü Wabasso da bambaşka bir Dünya'yı öğreniyordu.

"Senin paniklemen, aynı şu an olduğun gibi ağlamamaya çalışırken öylece boşluğa bakmanın nedenini soramadım sonra araştırdım ve kitaplardan öğrendiğim kadarıyla geçmişte sıkıntılar yaşadığını anladım. Bir anda hayatına girmiş bir canavarın 'Ben senin eşinim. ' demesine ve sonrasında insan olmak niçin sana ihtiyacım var demesiyle ona güvenmemen çok normal geldi gözüme. " avuç içlerini öptü.

"Dediğin gibi trans kadınlara kötü davranılıyorsa ve sen buna rağmen hayatını sadece işe adayıp bir yerlere gelmek için çırpınıyorsan bana desteklemek düşer. Bir anlık canavar haberi yapmak istemen ve bunun altındaki nedenler normal bebeğim. Kim olsa düşünürdü ama yapıp yapmamak kişiye göre değişirdi. "

"Yapmadım."

"Biliyorum. Yapmış olsaydın bu halde olmazdık. " güldü Wabasso. "Seninle gurur duyuyorum. " dediği anda mavi gözlerdr daha yeni girmiş olan yaşlar aynı yerlere toplanıverdi ama bu sefer birkaçı yanaklara kaçmayı başardı. Usulca sildi gözyaşlarını. "Ayrıca başına musallat olmuş adam kim? "

Güldü Sisi. "Otel çalışanı. Boşver, yanına geleceğim zaten. Daha ne kadar çekilmez biri olduğunu öğren de kaçarak uzaklaş benden. "

"Hayır, hayır. " diye fısıldadı Wabasso, eşi yanına geleceği için rahatlamıştı yoksa oteldeki sapık adam konusu üzerine daha çok düşerdi. "Senden kaçmayacağım. Seni sadece güzel özelliklerin yüzünden sevmeyeceğim, herkeste olduğu gibi kötü özelliklerinle de seveceğim. Zorlukların üstünden beraber gelip, güzel zamanlarda el ele olacağız. "

Sisi ,utangaç bir şekilde alt dudağını dişlerken küçük bir tebessüm etti. "Teşekkür ederim, bana kızmadığın için. "

Wabasso gülümseyerek parmaklarının tersini sarı saçlarda gezdirdi ardından "Bana anlatmak istediğin başka bir şeyler var mı? " diye sordu, olumsuz bir baş sallaması alınca "Hadi o zaman kahvaltımızı edelim. " dedi.

"Bu kadar az şey seni nasıl doyuruyor? "

"Bunlar tatlı, asıl menü burada. " diyerek eşinin göbeğine bastırdığı parmağını.

Sisi ise gıdıklanarak kahkahalar atarken eşini de güldürdü...

Enfes bir kahvaltıdan sonra Sisi "Ben eşyalarımı alıp buraya geleceğim. " dedi. Eşinin tereddüte düşmemesi için de çantasından oyuncağını çıkartıp büyük elin avuç içine bıraktı. "Piggy sana emanet. "

Wabasso,gözü gibi bakacaktı oyuncağa.

Gülümsedi minik beden, dudaklarını yanağa sonra dudağa bastırıp utanarak kaçtı.

Pembe çiçeklerle dolu bahçeye bu sefer çok daha dikkatli bakarak gülümserken arabasına ilerleyip birden içini sıkmaya başlayan rahatsız edici histen şarkı söyleyerek kaçmaya çalıştı.

Otele geldiği an içindeki sıkıntı daha çok artarken canavarlardan herhangi bir uyarı almayınca ve birkaç görevli de asansöre binince o da asansöre binmekte bir sıkıntı görmedi.

" Üçüncü katın kamerası bozulmuş."

Çalışanların dedikleriyle vücudu kaskatı kesildi.

Üçüncü katta kalıyordu.

Nefesleri hızlanırken asansör durduğu anda koridora fırlayarak odasına koşturdu. Sağa sola bakarken kapıyı açmaya çalışırken elleri titriyordu.

Bir an önce buradan eşyalarını da alıp gitmesi gerekiyordu.

Eğer Şiyar burada olsaydı canavarlar onu uyarırdı değil mi?

Biri yardım ederdi..

Değil mi?

Eşinin ismini içinden fısıldarken kapıyı açtığı gibi içeriye girip hemen kapattı ve kitledi. Çantasını masanın üstüne bırakıp odada bulunan eşyalarını hızlıca toplarken telefonu çalmaya başlayınca çantasını açıp aramayı yanıtladı.

"Kovulmak mı istiyorsun!? " bağırışıyla o hiç koyamadığı iş hayatını hatırlarken irkildi.

"Sen oraya tatil yapmaya mı gittin? Beni seni oraya yat dinlen diye mi gönderdim? Üç hatta dört gün oldu hâlâ ne bir taslak ne bir bir şeyler yazıyorum haberi var Sidelya!? Bana gece yarısına kadar bir şeyler yazıp göndermezsen kovarım seni! Duydun mu? "

"Efendim ben bilgiler topluyorum. Hepsini yakın zamanda yazıp size atacağım ama son zamanlarda başıma gelmeyen kalmadı. "

"Ne geldi başına Sidelya? En fazla setten kovmuşlardı Sidelya! Bu gece yarısına kadar yazdın yazamadın! "

Yüzüne kapanan telefonla hiçbir açıklama yapamazken saate baktı.

Beş saati vardı.

Topladığı eşyalarına bakıp telefonunu yatağa atarak çantasından bilgisayarını alıp masa başına oturdu.

Hemen bir şeyler yazıp daha da geç olmadan otelden ayrılacaktı. Geç kalkmıştı, sofrada çok oyalanmışlardı, kahvaltıdan sonra hemen buraya gelmek yerine adamın ona yazdığı şiirleri okumak istediği için de vakit kaybetmişti.

Oflayarak titreyen ellerini klavyede gezdirirken sürekli saate bakıp biraz daha hızlanmaya çalışıyor bir şeyleri yanlış yazıp sildikçe iyice geriliyordu..

Wabasso'nun yanında kalacaktı ama yarın ya da öbür gün bir kafeye gidip orada bütün haberi tamamladıktan sonra birkaç gün tatil yapacak ardından bir haber daha yazıp elinde olmayan tembelliğini telafi etmeye çalışacaktı ama bir kere gözden düşmüştü.

Kovulmak.

Hayatı boyunca herkesten ve her şeyden saklanıp çok çalıştığı, dişini tırnağına takarak kırdığı, bazı geceler hiç uyumadan saatlerce bir şeyler yazdığı ve bütün hayatı yaptığı o güzel işini kaybetmek büyük bir son demekti.

Nasıl geçinecekti?

Evden de atılırdı.

Küçücük arabasında nasıl yaşayacaktı?

Hızlı hızlı yazdığı onca kelime beyninde bulamaç olurken artık ne yazdığını bilmiyordu. Aklına gelen, gelemeyen her şeyi yazıyor 'Zaten taslak, sonra toparlarım. ' diyerek kendisini avutmaya çalışırken bir ses duydu.

Dondu kaldı.

Saate baktı.

Ne ara üç saat geçmişti?

Kapının geçen akşam olduğu gibi zorlanmasıyla kaşlarını çatarken kapı sertçe ittirildiği an oturduğu yerden kalktı.

Ne oluyordu anasını satayım?!

Adımları kapının her çarpışında geriye doğru giderken ayağa bavuluna takılınca sertçe yere düştü.

Dudaklarından kaçan acı inlemeyle kapı bir süre durdu ardından kağıt gibi bir parçanın kapının kenarına geçirildiğini duyarken kilit yerinin oraya doğru kaydığını anladı.

Şiyar denilen herif, gerçekten hasta manyağın tekiydi!

Ulan, bir kapıyı açmak için bu kadar gürültülü bir şekilde uğraşılır mıydı? Muhtemelen içeride olduğunu bilmiyordu, bilseydi eğer onun polisi arama ihtimalini düşünürdü herhalde?

Kapı açılacak gibi tık diye bir ses çıkardığı anda vücudu titrerken yatağın üzerinde kalmış telefonuna uzanmak istedi, avazı çıktığı kadar bağırmak istedi ama ne hareket edebildi ne de dudaklarından, ağlamayı başlayacak bir hıçkırık dışında, hiçbir nida dökülmedi.

Bu kadar güçsüz değildi.

Ayağa kalkıp, kapıyı açıp ,gebertmeliydi bu herifi.

Neden olduğu yere çivilenmiş halde ağlamamak için kendisini tutuyordu sadece?

'Wabasso.. ' diye geçirdi içinden. "Sana çok ihtiyacım var. '

Arkasındaki gölgenin büyüdüğünü hissederken öne doğru uzanıp insan silüetini alan siyahlığın gittikçe canlı kanlı bir insana dönüşmesini anlamsızca izledi ki insanın Wabasso olduğunu anladığı an "Wabasso.." diye fısıldadı.

Kaşlarını çatmış,sinirden çenesi nasılmış adam sinirlere birkaç adım atıp kapının kolunu tutup kilidi kırarak birden açtığında öne doğru düşüşe geçen afallamış Şiyar'ın boğazını tuttuğu gibi havaya kaldırıp yüzünün tam ortasına okkalı bir yumruk yapıştırdı.

Önden bir diş kırıldı, dudak patlarken burun kanaması başladı.

"Ne yapıyosun lan sen!? " diye gürledi Wabasso.

Çok öfkeliydi.

Öfkesi damarlarındaki bütün demiri eritiyordu.

Gözleri sadece Şiyar'ın yüzüne odaklandığından etraftaki hiçbir şeyi görmüyordu.

Sisi oturduğu yerden titreyen bacaklarının el verdiği kadar hızlıca kalkarken Wabasso'nun adamı belli belirsiz ileriye fırlattığını gördü.. Onu ilk defa böyle görüyordu ve doğrusu bir daha da görmek istemiyordu. O naif, yumuşak, ona bakarken gözleri utangaçlıkla titreyen adamın yerini gerçekten bir canavar almıştı hem de çok öfkeli bir canavar.

Seslere çıkan insanlar ve yanlış olan alt katta şans eseri bozuk kamera için bulunan müdür ve güvenlik yukarıya çıkarken Wabasso havaya kaldırdığı elinin tutulmasıyla arkasına dönüp, ağladı ağlayacak halde duran eşinin mavilerine baktı.

Alev alev yanan sinirine su hatta okyanus dökülmüş gibi hissederken acı inleme duyduğunda yerdeki adamı hatırlayıverdi. Hemen minik bedeni sıkı sıkı kavrayıp "Sen benim eşime hangi cürretle yanaşmaya kalkarsın? ! " diye gürledi.

"Ne yapayım ben senin yağ tulumu eşini? " diye bağırdı Şiyar ,yağ gibi üste çıkmaya çalışırken klasik bir argüman atmıştı öne.. Sapıklık yapan insanların birçoğu yakalandığı zaman rahatsız ettiği insanın dış görünüşüne hakaretler ederek işin içinden sıyrılmaya çalışırdı.

Wabasso'nun öfkeden gözleri dönerken nefesleri o kadar hızlanmıştı ki az sonra ateş püskürtüp bütün oteli yakacak gibiydi.

"Ne dedin sen? " diye fısıldadı korkunç bir tonla. "NE DEDİN!? " minik bedeni kucağından indirip adamın üstüne atladığı anda güvenlikler ve diğer insanlar onu zar zor tutarken "Benim güzel, biricik eşime ne dedin sen? Gözlerini oyar yediririm sana. " gerçekten yapacaktı ama insan vücuduyla her ne kadar iri yarı da olsa bile bir sürü kişi onu tutmaya çalışıp her hamlesine engel olunca yapamıyordu ki en sonunda "Bırak! " diye gürledi rastgele birine.

"Wabasso." Sisi öne geçerek adamın yanaklarını kavradı.

Bağırışlar durdu.

Eğer eşi Şiyar'ı biraz daha dövüp pataklarsa muhtemelen, maalesef, haklıyken haksız konuma düşerlerdi. "Sakin ol. Burada işler farklı ilerliyor. Lütfen. "

Wabasso eşini sıkıca kavrayıp tek koluna oturtacak şekilde kucağına aldı. Birkaç adım geriye giderken "Bu piç kurusu birkaç gündür eşimi takip ediyormuş, odasına girmeye çalışıp kapıyı dinliyormuş. " dediğinde Sisi 'Kapımı da mı dinliyordu? ' diye düşündü.. Sanırım eşine de gölgeler anlatmıştı bunları.

"Birkaç kadının odasına girmeyi başarmış. Çamaşır çalıp, koridor ve asansörde kadınları sıkıştırıyormuş. " öfkeyle söyledi her cümleyi Wabasso, kendisini çok zor tutuyordu.

Eşini daha fazla korkutmak istemiyordu yoksa adamı duvardan duvarlara vurarak öldürürdü.. Yapardı.

Kucağındaki kadının vücudunu biraz daha sıktığı sırada bir kadın utanarak "Ben.. " diye mırıldandı. "Beni de rahatsız etti. Çamaşırlarımı.. Çaldı. Temizlemede kaybettim sandım o yüzden şikayet etmedim ama bu sabah sormaya gittiğimde orada değillerdi. Onunla konuşmaya başladığım andan beri.. Eksildiler. "

Alt kattan başka bir kadın "Beni de asansörde rahatsız etti neyse ki diğer katta başka görevliler bindi de bir şeyler yapamadı. " dediğinde otel müdürü, sinir ve şaşkınlıkla bu sefer kolay kolay işin içinden çıkamayacağını anladığı için paniklemiş Şiyar'a baktı.

"Çalışanları hiç mi denetlemiyorsunuz? " diye sordu Sisi. "Eşim olmasaydı, bu adam içeriye girmeyi başarsaydı bana neler olabilirdi farkında mısınız? Bu sabah, bu katın kamerasının bozulduğu söylendi neden bunun tedbiri hemen alınmıyor? "

Wabasso ,kadına baktı..Eşim demişti.

"Bunun özrü yok. " dedi otel müdürü sinirinden ve utancından kıpkırmızı kesilmişti.

"Bir sürü kadına bulaşmış bu adam. Kadınlar toplumun baskısı, insanların torba ağzı yüzünden korkup veya suçlu kendileriymiş gibi utanıp susabiliyor. Hoş, susmayıp konuştukları zaman da kadınları suçluyorsunuz. Kendinizi eğitin, eğitin! Bir kadın otelde rahat rahat kalamayacak mı? İstediği yere gidemeyecek mı? Otobüse , taksiye binip okuluna veya işine gidemeyecek mi? Bir kadının özgür ve huzurlu olması için neden yanında bir adamın olması gerekiyor? Neden hayır ve istemiyorum kelimelerini naz olarak degerlendirip taciz etmeye devam ediyorsunuz? Kadının yanına başka bir adam gelince neden kadını dikkate almak yerine yanındaki adamı dinliyorsunuz? Eğer eşim bağırıp çağırmasaydı, ben bağırsaydım dikkate alınacak mıydım yoksa neden böyle giyindin, kuyruk sallamışsındır , sen de yalnız başına buraya geldiğine göre aranıyor olmalıydın şeklinde cevaplar mı alacaktım? "

Sisi'nin bağırışına ,suçlu ve masumu cinsiyete veya kıyafete bağlamayan kişiler destek verirken Wabasso hayran hayran eşine bakıyordu tabii sonra tekrar delirip ayağa kalkmış bedenin üstüne uçmaya çalışmıştı ve birkaç yumrukla daha süslemişti güzel (!) yüzü...

Karakolda geçen birkaç saatin sonunda bir sürü kadın Şiyar için suç duyurusunda bulunmuştu, ayrıca işinden de kovulmuştu.. Gariptir ki adamı dövdüğü için Wabasso'ya herhangi bir ceza verilmemişti sanırsa bu canavar etkisi gibi bir şeydi ya da tamamen şanstı.

Sisi başına gelenleri ekip liderine anlatmış birkaç gün olmayacağım ama üç haber yazıp hafta sonu size göndereceğim, demişti. Biraz kendisini zorlayıp ünlünün haberini, oteldeki olayı (anonim bir şekilde) bir de Wabasso'nun efsanesini (inanışlara göre) anlattığı bir haber yapacaktı ama bu son fikri haberden ziyade mitolojik bir yazı olacaktı ayrıca eşinden de izin almıştı bunun için ki zaten, çok ama çok büyük bir ihtimalle, yazdığı son şey 'Ben senden bunu mu istedim? ' sorusuyla çöpe gidecekti.

"Daha fazla kurulmaz dimi bana bu? " diye sordu, omuzlarındaki ceketi tutarken eşine baktı. "Ama bence onda o kadar cesaret yok. Seni gördü ve dayağını yedi ya, ülkeyi geç gezegen bile değiştirir korkudan! "

Wabasso sessiz kaldı, eşinin belini tutup kendisine çekti. "Eşyalarını toplayalım. " mis kokan saçların arasına öpücük bırakırken "Saçlarımı hep dağınık gördün, makyajsız bakımsız gördün beni. " cümlesiye "Çok güzelsin. " diye fısıldadı. "Her halin çok güzel. "

"Küfür ettin.. " diyerek güldü Sisi, ağlamamak için alakasız şeyler söylüyordu.

"Özür dilerim. "

"Dileme. Hak etmişti, kaç gündür ne sövüyorum bir bilsen. " ayaklarının uçlarını yere vurarak kendisini oyalarken şakağına bırakılan öpücük ve "Eşim, dedin. " fısıltısıyla "Sen de öyle diyorsun. " diye cevap verdi.

"İnanıyor musun artık bana? "

"Evet, sen.. Nasıl geldin? Oradan ayrılman yasak değil miydi? " eşine baktı. Büyük burnu, dolgun dudakları, kemikli çenesi aynı duruyordu. Boynuzları yerine kepçe kulakları vardı, çatlaklar daha çok damar ve iz gibi duruyordu, boyu elbette kısalmıştı ama hâlâ uzun ve iriydi. İnsan gibi giyinmişti ve çok yakışmıştı doğrusu muhtemelen kendisi dikmişti bunları. Ceketi de onun omuzlarındaydı zaten. Gözleri hâlâ aynı bakıyordu, siması falan hiç değişmemişti. Ten rengi de gri değil ama soluktu.

"Dolunay var. " dedi Wabasso. "Wendigolar'ın delirdiği, Golem'lerin insan olup kalmak zorunda oldukları yerden ayrıldığı zaman. "

"Wendigolar da mı var anasını satayım? "

Önce şaşırdı Wabasso, eşinin birden çıkışmasıyla ardından güldü. "Evet."

Biraz daha orada sessizce oturdular. Sisi ara ara akan gözyaşlarını çaktırmadan silmeye çalıştı ve alakasız şeyler söyleyip kendi kendisine güldü ama eşi, onun üzgün ve korkmuş olduğunun gayet farkındaydı.

"İstersen ben gidip eşyalarını toplayayım, sen güvenliğin yanında otur. " diyerek ayağa kalktığı sırada Wabasso, minik el hızlıca elini tuttu.

"Ben de geliyorum. "

"Tamam, gel. " minik bedeni sıkıca sarıp kötü anılarla dolmuş otele girdi.. Sevgilisini kucağına alıp mavi gözler etrafı görmesin diye başına bastırarak göğsüne yasladı.

İnsanlar yaşananları öğrenince ilk katlara toplanmıştı bu yüzden etraf biraz kalabalıktı..

Zaten hazır olan bavulu, çantayı alırken "Telefonun." diyerek yatağın üzerinde kalmış telefonu gösterdiğinde minik beden omzundan kayan ceketi düzeltip telefonunu aldıktan sonra etrafa bir daha bakıp hiçbir şeyini bırakmadığına emin oldu. "Gidelim."

"Gidelim." diye fısıldayarak eşini onayladı Wabasso, sarı saçları öpüp "Ben yanındayım, korkma artık. Kimse sana zarar veremez. " dediğinde gülümseme aldı güzel yüzden. "Yanaklarını yerim. "

Kıkırdadı Sisi, adamın koluna sarıldı.

Otelden ayrılırken otel yönetimi, müdür bir ton özürle uğurlamıştı onları ama Sisi, kolay affeden biri değildi bu yüzden sessiz kalmıştı Wabasso da eşinin başına gelmiş bu olaylar yüzünden sinirli olduğundan ve her ne kadar yumuşak olsa da böyle bir durumu asla affetmeyeceğinden sessiz kalmıştı.

İkili küçük arabaya bindiği zaman Soso iki büklüm olmuş halde kalakalmıştı. Sertçe parmağını bile oynayacak yeri yokken yamuk kalmış kalçasını oynatarak yerine yerleşmeye çalıştı ama araba iki yana sallanınca panik olarak durakladı.

Devrileceklerdi şimdi!

Hıçkırık sesi duyduğu anda daha fazla panik olurken "Sorun yok, sorun yok! Araban hâlâ sağlam. Biliyor musun araban da sana benziyor. " diye bir şeyler gevelerken direksiyon başındaki bedenin titreyen ellerini gördü.

Bir hıçkırık daha duyduğunda hızlıca başını eğip eşine baktı. "Sisi.. Eşim. Güzelim. "

"Çok korktum. " diye fısıldadı Sisi. "Sen gelmeseydin.. Bilmiyorum. Ağlamak istemiyorum, zayıf ve dayanıksız birisi gibi hissediyorum. "

"Sana yaşananları hatırlatıp aynı şeyleri yaşatmak istemiyorum bebeğim ama kendine haksızlık ediyorsun. Birden çıkan işle hiç bilmediğin bir şehire geldin. Kaldığın oteldeki sapık herif sen istemeden koluna dokundu, odana kaç kez girmeye çalıştı, kameraları bozdu, kapını dinledi. Odana girmeyi başarsaydı, kamera koyacaktı. Asansörde sıkıştırmaya çalıştı. Bunlarla uğraşırken işini yetiştirmeye çalışıyordun yetmedi iskeletler tarafından kovalandın bunlar yetmedi canavar bir eşin olduğunu öğrendin.. Dayanıksız birisi olsaydın çok kafayı yerdin. "

Sisi başını adamın göğsüne gömdü.. Onu anlayan tek kişiydi bu adam.

Wabasso titreyen vücudu sıkı sıkı sardı.

Ne yapacağını bilemez haldeyken okuduğu kitaplardaki gibi acil durumlarda sakin kalmaya çalışıp gözü gibi baktığı küçük oyuncağı cebinden çıkartı ve eşinin ıslak yanağına sürttü. "Piggy."

Gülümseyerek gözyaşlarını sildi Sisi. Yanağını ve dudaklarını öpen oyuncağını alıp kokladıktan sonra eşine sarılarak onu da öpüp kokladı.

"Korkma." diye fısıldadı Wabasso, kadının sırtını ve saçlarını okşarken "Ben buradayım ne bir insan ne bir canavar.. Kimse zarar veremez sana. " diye fısıldadı güven veren ve sakinleştiren bir sesle. Keşke sabah eşi bu adamdan ucundan bahsedince hiç gitmesine izin vermeseydi. Nefret meleği Odysseus, eşine portakallı Eticin alması için hırsızlık yaptırırken o kadının kendi eşyalarını getirmesi için baskı kuramaz mıydı? İşte onun da bir sorunu buydu. Canavarlara göre fazla nazik kaldığından pek ciddiye alınmıyordu. Özellikle dedikoducu, dalga geçmeyin seven gölgeler tarafından. "Özür dilerim. "

"Senin hiçbir suçun yok. " dedi hızlıca Sisi. "Asıl özür dilemesi gereken mahlukat belli. "

Doğru, özür bile dilememişti sapık herif. Yine kadınların suçlamış 'Bana yüz verdiler, beni tahrik ettiler.. ' diyip durmuştu ama alacağı cezalardan neyse ki kurtulamamıştı.

"Araba kullanmayı bilmiyorum bu yüzden sen dinlen ben sürerim, diyemiyorum. " dediğinde Wabasso, dudağına sürtünen oyuncağı alarak küçük bir tebessüm eden eşine baktı.

"Sorun değil, artık kendimi toplamalıyım. " dedi Sisi, o sırada otele yürüyen adamı gördüğü an arabadan indi.

Wabasso da eşinin arkasından arabadan inerken minik beden adamın bacakları arasına tekme atıp "GİT KENDİNİ BECER YAVŞAK SAPIK TUVALET TERLİĞİ! " diye bağırdığında şaşkınca durakladı bu sırada minik beden, zaten bir güzel dayak yemiş adamın saçlarına asılmış halde yüzüne şlak şlak tokatlar atıyordu.

"Anneyi gördün mü Piggy? " diye fısıldadı oyuncağa. "Anneyi kızdırmak yok. " bebeğin başını olumlu anlamda sallatırken kendi başını da olumlu anlamda salladı.

Doğrusu Wabasso, o bağırış ve dayaklardan sonra cazgır Sidelya'nın enerjisiyle geri döndüğünü düşünmüştü çünkü düşünde gördüğü kadın kocaman gülümsüyor, mavi gözlerinin içi gülüyordu lakin tanıştıkları andan beri maviler yorgun bakıyordu, kadının bütün hayat enerjisi yerini sinir ve strese bırakmış gibiydi.

Yine de eşinin son üç günde yaşadığı şeyleri düşününce hemen kendisini toparlamasını beklemek saçmaydı.

Yatağa kıvrılmış bedenin minik eline nazikçe dokunduğunda mavi gözler açıldı. "Sana bir şeyler getirdim. Kendim yaptım, umarım seversin. " derken yattığı yerden doğrulan kadının kucağına içinde donalt olan bir tabak bıraktı.

"Teşekkür ederim. " diye mırıldandı Sidelya, küçük oyuncağını eşine uzattı. Büyük el hızlıca tuttu bebeği. "Dolunay zamanı insan olduğun için daha fazla şey yapabiliriz diye düşünmüştüm ama olmadı. "

"Sorun değil, sen iyi ol. Geçirecek vaktimiz çok sonuçta. "

Sisi sessiz kaldı ama tebessüm etmeyi de eksik etmedi. Tatlıdan küçük bir ısırık aldığı zaman gözleri parlarken "Harika olmuş bu. Sen gerçekten harika bir açısın. " dedi.

Wabasso kocaman gülümserken biraz daha güldürmek için eşinin elindeki tatlıyı alıp "Tatma işi bittiğine göre yiyebilirim. " diyip dişleri ardına aldığında "O benim! " diyerek üzerine atlayan bedenin vücudunu sardı gülerek..

Tabii en sonunda tatlıyı verdi eşine ama eşi de ikiye böldü ve bir parçayı, daha fazla olan parçayı, ona uzattı. Kabul etmedi, az olanı alıp çok alını eşine verdi. Bu sefer de Sisi kabul etmedi bu küçük tartışma Wabasso'nun ağzına tepkilen büyük tatlı parçasıyla son buldu.

Tabağı mutfağa götürdüğünde Wabasso, Sisi yataktan kalkıp büyük balkona çıkmıştı.

Uzaktaki şehirlerin ışıklarını izlerken gözleri yakına doğru geldikçe karanlıklaşıp sessizleşiyordu..Acaba Wabasso ile her şeyi boşverip bu evde mi yaşasaydı da bir yerden sonra modern dünyaya alışmış vücudu sıkıntı çıkarırdı muhtemelen. Malum artık tuvalete bile telefonla gidiliyordu. Ayrıca canı çikolata falan isterse nereden hangi parayla alacaktı?

Wabasso boş yatakla önce korktu ama Piggy'nin hâlâ yerinde olduğunu görünce siyah gözlerini etrafta gezdirip balkona çıkmış kadını gördü.

Yanına giderek "Eşim." diye fısıldadı. Kadın ona doğru döndüğü zaman başını eğerek "Nasıl hissediyorsun? " diye sordu.

"Güvende, huzurlu. " dediğinde Sisi minik elleri tutuldu, üstlerine bırakılan öpücüklerle adamın dudağını öpüp yanağını kavrayan büyük eli tuttu. "Teşekkür ederim. Ben'in kurtardığın ve tatlı yaptığın için. "

"Teşekkür etmene gerek yok, seni sevdiğim için yaptım. "

"Benim gibi huysuz bir kadını sevdiğin için teşekkür ederim. " diyerek güldüğünde Sisi "Sen huysuz değil, sadece biraz yorgunsun. " cevabını "Çok. Çok yorgun. " diye düzeltti.

Wabasso gözlerini ona çevirmeyen bedenin omzuna dokundu çekingen bir şekilde sonra omuzlara sardı kolunu. Minik eller kolunu kavrarken tombik parmaklar teninde tüy gibi hafif yollar çizdi.

Sisi kaslı kola biraz daha yumulurken gülümsedi ve "Ama senin kollarında dinlenmek istiyorum. " diye fısıldadı. Aslında eşi de bunu demek istiyordu ondan cesaret alarak başını öptü. "Bahçedeki çiçekler gibi kokuyorsun. Meğer kokun hep yanımdaymış. "

Gülümsedi Sisi.

Bir süre sessizce dışarıyı izlediler ama bu sessizlik ve karamsar hava, romantik romantik takılan adamı bir yerden sonra bunaltmış olacak ki hareketlendi.

Wabasso minik bedenin arkasına geçip minik elleri tutarak "Buradan Timbuktu'ya bir tekneyle yelken açabiliriz..
Ya da karada kalır ve manzaraya hayran kalırız..
Ama gerçekten ne yaptığım seninle olduğum sürece önemli değil.. " diyerek neşeli bir şarkı söylemeye başlarken bir güçle havaya kaldırdığında eşini şaşkın kahkahalar aldı.

"Everest Dağı'na tırmanıyoruz ve aşağı kayıyoruz..
Veya karlı bir kasabada sıcak kakao yudumluyoruz..
Ama ancak seninle olduğum sürece sadece gülümser asla kaşlarımı asla çatmam..
Seninleyken kalbim çarpıyor.. "

Sisi yere inen vücuduyla neşeli şarkısını söyleyen adamın siyahlarına bakmaya devam etti.

"Sen benim reçelimsin, ben senin fıstık ezmenim..
Her zaman birlikte olacağımıza söz ver!.. " derken minik bedeni kendisine çekip vücutlarını birbirlerine yapıştırdı ama sonra tuttuğu eli bırakmadan bir adım geriye gitti.

Üzgün bir sesle "Ve eğer ayrılırsak kalbim kırılır, biliyorsun.. " diye mırıldandı.

"Sonsuza kadar mırıldanacağım şarkı sensin!.
Zengin olabilirim, milyoner olabilirim!.
Ya da bu şarkıyı tek kuruşsuz söyleyebilirim..
Ama tüm hayallerimin gerçekleşmesi için tek biri umrumda bile olmazdı..
Seninle olduğum sürece! " sonda dudaklarının uzattığında sıkı bir öpücük aldı.

"Zengin olabilirim, milyoner olabilirim...
Ya da bu şarkıyı tek kuruşum olmadan söylerim..
Ama gerçekleşen tüm düşlerim için hiçbiri umrumda olmazdı..
Bana asla veda etmeyeceğini söyle..
Gerçekleşen tüm hayallerim için..
SENİNLE OLDUĞUM SÜRECE!!! "

Sisi sonda avazı çıktığı kadar bağıran adamla kahkahalar atarken alkış tuttu. "Harikasın! "

"Harikalığımı senin gözlerindeki bakıştan alıyorum. " diyerek kalın beli tutup minik bedeni hava kaldırdı ve kendi etrafında dönerek biraz daha güldürdü minik bedeni.

İşte buydu ya!

İşte hayat da yaşamak da buydu!

Eşinin gülüşünü duymak kalbinin attığını hissettiriyordu.

Sisi dönen başıyla beraber yere indirildiğinde önce sendeledi ama iki kaslı kol birden etrafını sarıp başının üstüne öpücük bırakınca alt dudağını dişleyerek güldü..

Az önceki neşenin ve romantik anın getirdiği tatlı havayla Wabasso kollarını korkuluklara yaslarken "Keşke yarın da insan olarak kalsaydım. " diye fısıldadı.

Koluna sarılan minik eller ve tenine sürtünen başın sahibi "Üzgünüm ama hemen birlikte olabileceğimizi sanmıyorum. " diyene kadar gülümsedi sonra "Sorun değil, çok zor bir durum atlattın. " diye fısıldadı anlayışla.

"Daha.. Daha zorunu atlattım. " diye geveledi Sisi. "Ama şimdi bunun önemi yok, zamanı gelince anlatacağım..Yanımda şimdi sen varsın. Ve bana şirin mi şirin bir şarkı söyledin! "

Wabasso'nun yanakları al al olurken bir elini başının arkasına götürerek koyu gri saçlarını okşadı bu sırada güzel eşi onu utandırmak için biraz daha sırnaşıp şarkının sözlerini karıştırıp yanlış mırıldanırken ne yazık ki utandırmak yerine güldürmeyi başarmıştı onu...

🦝┗━♡━━━━♡━┛♡

Son kitaplarda karakteri daha hayattan yazmaya başladığım için geçmiş kitaplardan alışık olduğunuz karakter tiplemelerini görememek sizi şaşırtıyor olabilir elbette ama yeni karakterlerim daha psikolojik sorunları olan, hayatın zorluklarını görmüş /görmeye devam eden, geçmiş travmalarından iki güzel sözle vazgeçemeyen karakterler olduğu gibi kitaplarımdaki ilişkilerin toz pembe olmadığı kavgalar ve yanlışların da olduğu yazılar olacak artık.

Çok fazla gerçeklikten kopmadan bir şeyler yazmak istiyorum( ama bu tamamen gerçekliğin acımasızlığını yazacağım anlamına gelmiyor,ucundan değineceğim.) çünkü kitaplarda okuduğumuz karakter ve olayları gerçek hayatta göremedikçe psikolojik olarak yıpranıyor ve daha fazla beklentiler içine giriyoruz (en azından benim için öyle)

Sisi, geçmişte travmalar yaşamış bir karakter. İnsanlara kolay kolay güvenmiyor.İnternette ilgi çekmek için kimseye güvenmiyorum ya, diyip öbür gün sevgilisinin/arkadaşlarının resimlerini paylaşan birisi değil.

Hayatı boyunca yalnız kalmış ,tek dostunu peluş oyuncağı olarak gören, ev sınırları güvenli alanı olan ,fazla sosyalleşince aylarca depresyona giren , cinsellikle ilgili ne kadar arzuları olsa da bir o kadar tabuları (travmaları yüzünden) olan bir karakter.

Canavar kurallarını az buçuk biliyorsunuz, Sisi de canavar eşinden etkilendi bu yüzden bir anlık yaşadığı sıkıntı ve bunalımlardan kaçmak için rahatlama ihtiyacıyla birlikte içine arzu da doğdu ama sabah olduğunda pişman, suçlu ve kirli hissetti yine de aynı günün akşamı kendisine yapmaması gerektiğini söylese bile engel olamadı.

Sisi, geçmiş canavar kurgularımdaki kadar saf ve masum bir karakter değil. Ege'nin Odysseus'un veya Yuşa'nın Javier'in ne olduğu kabullenmesi kadar kolay bir şekilde adamı kabullenemez. Dediğim gibi bu kısımları daha gerçekçi ele almak istiyorum artık.. Aa canavar eşimmiş hemen birlikte olalım mutluluğa koşalımdan ziyade sorgulamalı ve travmaları yenerek ilerlemeyi istiyorum.

Canavarla sikişen insanla da sorun yaşamadan sikişir, şeklinde bir şey yok..Bu kadın insanlara güvenmiyor, doğru düzgün arkadaş bile olamıyor, insanların dedikleri hoşuna gitmiyor ama bunları yapabilme imkânını sağlayan gerçek eşi olan adam da bir canavar. Yaşadığı şaşkınlığı daha düne kadar sıradan ,Kore dizisi izleyen ,iş hayatından başka bir hayatı olmayan doğru düzgün evden çıkmayan birisiyken birden canavarların varlığını öğrendi şeklinde yazdım.

Evet, o gece ön sevişme yaşayıp sabaha kaçması çok ayıp ve üzücü bir davranış ,orayı yazarken ben de çok üzüldüm ama pişmanlığını ,kendisini nasıl hissettiğini de elimden geldiğince açıklamaya çalıştım. Daha üçüncü bölümden karaktere daha kötülerini hak ediyorsun, e senin insanlara olmayan güvenin sahte o zaman şeklindeki yorumların çok hayalperest yorumlar olduğunu düşünüyorum..

Bir anlık gaflete kapılıp birçok şey yapıyor insanlar ve sabahına hatta saniyeler sonra (özellikle cinsellik gibi konularda) pişmanlığın ağasını yaşayabiliyorlar ya da anlık güvenip bir şeyler konuştuğumuz insanla vedaşıp evin yolunu tutarken ulan ben buna bunları şunları anlattım ama şimdi kuyumu kazmasın, diye düşünebiliyoruz.

Sizden karakterlerim veya kitaplarımla olağanüstü bir empati kurmanızı beklemiyorum ama karakterlerin pişmanlıklarını, geçmiş travlamalarını da aklınızda bulundurarak okumanızı biraz da yorum yapmanızı öneririm..Elbette eleştiri yapacak, karakterlerin davranışlarını uygun veya uygunsuz bulacaksınız buna hiçbir lafım yok benim takıldığım konu karakteri komple silip 'Bu niye masum değil, bu niye böyle davrandı, daha yumuşak olsaydı ya! ' diyerek 'Daha kötüsünü hak ediyor.. ' gibi giden ağır düşünceleriniz.

İnanın bir şeyleri yazarken yedi kere düşünüyor silip silip yazıyorum yanlış anlaşılma olmasın diye açıklaya açıklaya gidiyorum ama bir kitabın da gizemi çözünmeyen yerleri olmazsa kitap ilerlemiyor daha ilk bölümden karaktere şunları şunları yaşadı, diyip konuya devam etsem bir eğlencesi kalmaz ama bu şekilde karakterlerle empati kurup onları anlama yolunda okumak daha sürükleyici olur.

Yazdıkça, seneler geçtikçe, Zamir gibi olgunlaşıp hayatı daha çok gördükçe benim de yazım tarzım, çizim tarzım, karakterlerim illaki değişecek. Bu, hep karamsar şeyler okuyacağız demek değil.. İlk kitaplarımda duyguları ,anlık sahneleri bu kadar yazamıyordum sonra birisi bana 'Sürekli dı-lı geçmiş zaman kullanımı çok rahatsız ediyor. ' dediğinde bir paragrafı anlatırken daha fazla zaman ekin kullanmaya başladım. Karakterler çok yüzeysel geldiği için duyguları ve empatiyi anlatmak adına daha da detaylandırdım yazdıklarımı..

O an doğru gelen şey sadece birkaç saniye sonra büyük pişmanlığa dönüşebilir ya da o an yok olmaz, diyip korktuğumuz şey önümüze çıkmış harika bir fırsat olabilir.. Bilemeyiz.

Kitaplarda bu kadar spesifik şeyleri ele almak zor ama ele almazsak toz pembe hikayeler çıkıyor ortaya sonra gerçeklikten de harika şeyler bekliyor hayatın sillesini okkasıyla yiyoruz.

Diyorsanız ben bu kadar gerçek hayatın sorunlarını senin yazı ordunda okumak zorunda mıyım?

Cevap hayır, daha toz pembe yazdığım kitaplarım var. Başka yazarların kitapları var..

Daha ilk girişten bütün psikolojik sorunların iki güzel sözle bitip hemen kırk gece kırk gün sevişme, gökkuşağı üzerinde el ele koşma yazmayacağım bu kitaba ki duruma göre gidişatı yumuşattım ama Sisi'nin sorunları bitmedi, ayrıca Wabasso da sütten çıkma ak kaşık değil aslında. O karkarakter de bazen kendi hayallerini öncelikte tutabilir ki o da kendince haklı çünkü atmış yedi sene rüyasında beş saniye kadar gördüğü eşini bekleyerek geçirmiş.

Özetle Wabasso ve Sisi'nin canavar kurgusu, alışık olduğumuz canavar kurgularımdaki gibi değil.


Sisi'nin benini, Wabasso'nun çatlaklarını yer yer çizmeyi unuttuğum resimler nasıl olmuş? Daha kolay çizip, bölümleri çok bekletmeden atayım diye bu kitabın çizimlerini farklı yapmaya karar verdim ama çizimler bir günümü aldı.. 😌🤭

SİZLERİ SEVİYORUM.

Continue Reading

You'll Also Like

4M 150K 85
Savaş ağa adlı hikayem ÇİLEM olarak değiştirilmiştir haberiniz olsun. Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyo...
160K 6.8K 20
"Senin bedeninde hissetiğin acıyı ben kalbimde hissediyorum"
169K 13.3K 23
[TAMAMLANDI] ┏ • - • - • - • - • - • - ┓ ... Sonunda cellat,ayaklarını kesmek zorunda kaldı. Ama kesilen iki ayak,kırmızı ayakkabılar ile dans etme...
299K 16.4K 38
Caballero España 🌚🌝 Siz: Ben ağlamayayımda kim ağlasın. CRY MOMENT... Görüldü... +34-910-827***: ¿Quién eres? (Kimsiniz?) Siz: ¿? Siz: Derya biliyo...