YABANCI NEFES (3 HAFTAYA DÜZE...

By maisie_ruby

190K 19.8K 14.9K

İki ülke arasında aranan terörist yüzünden Azerbaycanlı özel kuvvetler askerlerinin ve genç doktorumuzun göre... More

1|Yabancı nefes
2|Güvenli kollar
3| Geçmişin sanrısı.
5| Ateş çemberi
6|Bilinmeyen biri
7| Karanlığa tutunan umut ışığı
8| Sönmüş umutlar.
9| Ölüm.
10|Acıyla harmanlanan kalpler
11|Gelecek için atılan adımlar
12|Geçmiş'in bıraktığı izler
13|Bir fotoğraf karesi
14|Terkedilmiş kız çocuğu
15|Ayrılığın serzenişi
16|Acının tarifi
17|Yalanlarla süslenmiş gerçekler
18|Muma dönmüş kalpler
19|Gözler yalan söylemez
20|Ruhu, çocukluğuna esir düşmüş adam
B̶i̶r̶ ̶k̶ü̶ç̶ü̶c̶ü̶k̶ ̶a̶s̶l̶a̶n̶c̶ı̶k̶ ̶v̶a̶r̶m̶ı̶ş̶
21|Soğuk mezar
İlk kitap finalinden spoiler
22|Gerçekler
"Turan'ın düşlerinden"
23|Küçük bir geçmiş meselesi
24|Ruhun serzenişi part 1
24|part 2
25| İʟᴋ ᴋɪᴛᴀᴘ ғɪɴᴀʟɪ ᴘᴀʀᴛ 1
25|İʟᴋ ᴋɪᴛᴀᴘ ғɪɴᴀʟɪ ᴘᴀʀᴛ 2

4| Çiller

8.1K 874 773
By maisie_ruby

Hikayeye geçmeden önce bu yazıları okursanız sevinirim. Kurguda bizim dilin bazı tercümeleri Türk diline uymuyor ve bu yüzden bazı tercümeler doğru olmayabilir. Bu yüzden tercüme farklılığına değil cümle anlamının birbirine uymasına odaklanın. Aynı anda iki dilide yazmak zorlayıcı olduğu kadar güzelde. Bazen hata yapabilirim ve ya tercümesini yazmayı unutabilirim.

Ha bir de rica etsem küfür etmez misiniz? Gerçekten samimi bir anlamla bunu söylüyorum. Küfür günah ve benim yüzümden sinirlenip küfür etmeniz beni üzüyor. Günaha batmanızı asla istemem. Umarım yanlış anlaşılmaz🙈🤍

4| Çiller


"Məni axtarırsan həkim qız?" Beni mi arıyorsun doktor kız?

Onu mu arıyordum?

Kalbim, serzeniş eder gibi hızla atarken, ne yaacağımı düşündüm. Arkamı mı dönseydim acaba? Ya çarpışsaydık? Gerçi sesi azıcık uzaktı ama nefesini hissediyordum. Akıl sağlım hasar görmüş gibi.

Kendi kendime saçmaladığımı anlarken, yavaşca arkamı döndüm. Turan bey gözlerime çok bakmazken, aynı şekilde ben de ona çok bakmıyordum.

Helalim değildi sonuçta.

"Sizi aramıyordum ben Turan bey. Ne münasebet!" Gayette onu arıyordum aslında. Gelir gelmez nereye gittiğini merak etmiştim.

Turan bey gülerken, gözleri kısıldı. Dudak kenarlarında beliren gülüş çizgileri ona pek bir yakışmıştı. "Yaxşı həkim qız, sən deyən olsun." Tamam doktor kız, senin söylediğin olsun.

O bunları söylerken ben sol kolundaki kırmızılığa bakıyordum. Bir kaç adımda önünde dikilirken, elimi yavaşca koluna sardım. "Turan bey, yaralanmışsınız!" Telaşlı çıkan sesimi biraz azaltarak alttan ona baktım. "Yaranızı sarayım mı?"

Turan beyin açık kahverengi gözleri gözlerimde mekik dokurken, "Sar." dedi sadece. Ben önde koşar adımlarla giderken, o sakin adımlarla peşimden geliyordu. Sağlık ocağından hızla içeriye girer girmez acile doğru adımladım. Turan bey sedyede otururken, ben ellerimi yıkayarak kuruladım.

"Soyunur musunuz Turan bey." dedim ona bakarken.

Gözleri şaşkınlıkla belerirken, "Nə?" diyerek bana baktı. Tepkisi çok tatlıydı ama şuan ciddiydim.

"Üzerinizi diyorum, soyunur musunuz? Kolunuza bakacağımda."

Anlarken, "Həəə." diyerek bir tepki verdi. Ardından üzerini soyunmak için bedenini öne verdi.  Önce palaskasını çıkarıp kenara koydu. Sonra ceketini çıkarmak için fermuarı açtı. Ceketini sıyırmak isterken dişlerini sıkmıştı. Canının yandığını görürken, sessizce yanına yaklaştım. Allahım sen affet!

Ellerim geniş omuzlarını bulurken, önce ceketinin sağ kolunu çıkarmasında yardımcı oldum. Sonra diğer kolunuda çıkararak ceketini yana koydum. Bu sırada burnuma yoğun bir barut kokusu dolmuştu. Bir barut kokusu insana güven verebilir miydi? Verirdi.

Askeri uzun kollu fanilasını çıkarmak için ellerim kıyafetin ucunu buldu. Fanilanın eteklerini burarak göğsüne kadar getirdim. Ardından ilk sağ kolunu sonra sol kolunu onun yardımıyla çıkardık. Künyesi göğsüne çarparken, elimdeki fanilayı sedyenin bir kenarına koyarak dikeldim.

Ne bir titreme ne bir heyecan. Görende kaç senelik soyundurucu olduğumu düşünürdü...

Azıcık, ucundan heyecan olabilirdi ama o kadar.  

Bakışlarım bedenine kayarken yutkundum. Yutkunma nedenim kasları için değil yaraları içindi. Yer yer kabuk bağlayan, geride emaresini bırakan bir çok yarası vardı. Gelişi güzel dikilmiş kaç yara izi vardı sayamadım. Ama en çok canımı yakan sol adonisinin üzerinde olan kocaman bir yanık iziydi.

Önü bu halde olan adamın sırtı ne haldedir şimdi?

Çok mu yakmışlardı canını? Yakmışlar. Sadece canını değil teninide yakmışlar.

Yerinde rahatsızca kıpırdanırken, gözleri gözlerimi buldu. "Niyə bələ baxırsan?" Neden böyle bakıyorsun?

Yutkundum bir kez daha. Canım yandı bakarken, sen nasıl dayandın yaşarken? diye soramayacağım için, "Sadece yaralarınız dikkatimi çekti o kadar." dedim.

"Çəkməsin." Gözleri yüzümü tararken, "Bir də mənə bələ baxma zəhmət olmasa. Bunlar hər əsgərin başına gələ bilən bir şeydi. Mənim də başıma gəldi." dedi. Çekmesin. Rica ederim bir daha bana böyle bakma. Bunlar her askerin başına gelebilecek bir şey. Benim de başıma geldi.

Rahatsız olduğu bakışlarından belliydi. Mahçup olduğum için, "Üzgünüm, rahatsız olacağınızı düşünemedim." dedi.

Gözlerimi kaçırıp, başımı farklı bir tarafa çevirdiğim için başını çevirdiğim tarafa eğerek bana çok bakmadan, "Pis ol deyə demədim ki, həkim qız. Sadəcə çox baxdın. Günah olmasın diyə şey elədim." dedi. Kötü ol diye demedim ki, doktor kız. Sadece çok baktın. Günah olmasın diye şey yaptım.

Ellerime eldiveni geçirirken, "Hı-hı." diye mırıldandım. Allahtan Firengiz bana dillerini anlamamda yardımcı oluyordu yoksa işim yaştı. Kanlanmış sargıyı açarak yarasına baktım. Çok derin değildi ama dikilmesi şarttı. Dönen ve kayan sandalyeyi önüne çekerek, gerekli eşyaları alıp yarayla ilgilenmeye başladım. Eğildiğim ve ona yakın olduğum için sıcak nefesini yüzümde hissediyordum.

Bakışlarını yüzümde hissederken, "Çillərini neynəmisən? Yoxa çıxıb hamısı." diye sordu. Çillerini ne yaptın? Hepsi yok olmuş.

İşime odaklandığım için sorusuna sadece, "Kapattım." dedim.

"Niyə?" Neden?

"Çillerimi sevmiyorum."

"Niyə?" Neden? diye sordu bir kez daha.

Bana annemi hatırlatıyor. "Özel bir nedeni yok. Sadece sevmiyorum."

"Hmm." diye mırıldanırken bakışlarını tavana dikti. Ben işimi bitirene kadar, dudaklarını büzerek etrafı inceliyordu.

"Ahenk bacı hardadı?" diye sordu bu kez. Ahenk abla nerede? Sargıyı kapattıktan sonra kirlileri yanda duran çöp kutusuna attım. Oturduğum yerden biraz geriye kayarak ona baktım.

"Bilmiyorum. Şehire inmem gerek, diyip gitti."

Ahenk abla köye gelen ilk doktordu. Herkes ondan deli diye bahsediyordu. Biraz deli dolu olması deli olduğu anlamına gelmiyordu ama.

Sır verir gibi eğilerek, "Ona qarşı diqqətli ol. Sağı solu bilinmir onun." dedi fısıldarken. Ona karşı dikkatli ol. Sağı solu bilinmiyor onun.

Ona gözlerimi kısarak ayıplar bakışlarımı yolladım. "Çok ayıp Turan bey. Öyle demeyin."

Bana bakarak ellerini iki yandan kaldırdı. "Vallah məndən deməsi. Sən yenə də diqqət elə." Vallah benden söylemesi. Sen yine de dikkat et.

Merakla ona bakarken, "Neden bu konuda diretiyorsunuz ki Turan bey?" diye sordum.

Yüzünü buruşturarak, "Qoymur ağzımı açıb bir iki söz deyim. Elə diyir ki, mən deyən olsun. Elə ki söz demək üçün ağzımı açıram, ağzımın üstündən vurur." dedi. İzin vermiyor ağzımı açarak bir kaç söz söyleyeyim. Sadece ben dediğim olsun diyor. Ağzımı söz söylemek için açtığım zaman, ağzımın ortasından vuruyor tokatı.

Gülerek ona bakan bakışlarımı çektim. Henüz kendileriyle fazla iletişimim olmamıştı. Bu yüzden çok bir şey söylemek istemiyordum.

"Yaranıza pansuman yapılması için sabah akşam buraya gelmeniz gerekli."

Baş sallayarak, "Yenə sən baxacağsan yarama həkim qız?" diye sordu. Yine sen mi bakacaksın yarama doktor kız? Bu sırada üzerine sadece ceketini giymişti. Ellerini iki yandan geriye koyarak öyle durdu. Gözlerimi yanık izinden hemen çekerek, "İsterseniz evet." dedim.

"Mənim üçün bir problem yoxdu." Benim için bir sorun yok.

Bir eliyle saçını karıştırırken, aniden ayağa kalktı. "Allah razı olsun həkim qız."

"Cümlemizden Turan bey."

Eşyalarını almadan önce önünü kapatmıştı. Tam kapıdan çıkacakken, durarak yan döndü. "Bizim dilimizi başa düşürsən artıq. Afərin sənə həkim qız." diyerek gitti. Bizim dilimizi anlıyorsun artık. Aferin sana doktor kız.

Arkasından baka kalırken, hayatımda ilk kez biri bana aferin demişti. İçimi saran çocuksu duyguyla ellerimi arkada birleştirerek, yerimde bir öne bir geriye sallandım. Biri tarafından aferin almak çok güzel bir duyguydu.

Ben 25 yaşına girmiş ama çocuk ruhu 9 yaşında takılı kalan bir kadındım...

Beyaz önlüğümü dolabıma asarak, montumu aldım. Mesai saatim bitmişti. Tek isteğim soluksuz bir uyku çekmekti. Ellerim montumun cebinde öylece yürürken burnuma dolan kokuyla karnım guruldamaya başladı. Belki yemek yedikten sonra uyku çekebilirim.

Bir adım atmıştım ki, önümde beliren postallarla  duraksadım. Başımı yerden kaldırıp kim olduğuna baktım. Bizim üniforma vardı ama kim olduğunu bilmiyorum. Gözlerindeki parıltıyla bana bakarak, "Doktor hanım, tüm köy halkı sağ sağlim gelen tim için mangal yapıyormuş. Benden sizi de davet etmemizi istediler." dedi.

Şimdi burnuma dolan et kokusu çok yoğundu. Bende et sever biri olduğum için hemen kabul ettim. "Önce üzerimi değiştirsem sonra gelsem olur mu? Malum üzerimde hâlâ hastane kokusu mevcut."

Gülerek baş salladı. "Sizi beklememi ister misiniz?"

"Gerek yok beyefendi. Ben kendim gelirim." Baş sallayarak gitdi. Köy halkı genelde sağ sağlim gelen her iki tim için paralarının yettiği kadarıyla yemek düzenlerdi. Bu günde mangal yapıyorlardı. Bu durumu geçen hafta görevlerini başarıyla tamamlayan bizim askerli kutlarken görmüştüm. Bu yüzden nerede olduklarını biliyordum.

Eve girer girmez kısa bir duş aldım. Ardından üzerime bol ama güzel duran kazak ve siyah renk düz bir etek giydim. Eteğin kemerini belime takarken, onlara uygun olarak siyah rengi şal taktım. Çillerimi kapatıcıyla kapatarak, gözlerime rimel ve eyeliner çektim. Çektiğim eyeliner ince ve açık bal rengi gözlerimi güzel gösteriyordu.

Bileklerime ve boynuma parfüm sürerek, üzerime uzun kabanımı giydim. Artık hazırdım. Çanta almama gerek olmadığı için sadece telefonumu almış evden ayrılmıştım. Küçük köyümüzün meydanına gelirken, boydan boya kurulan masaları ve tabakları gördüm. Kimileri oturarak sohbet ederken, kimileride askerlerle toplu şekilde konuşma yapıyordu.

Bakışım biraz daha etrafta gezinirken, Turan beyin bir kadınla konuştuğunu gördüm.

Kadın çok güzeldi. Üzerinde krem rengi kabanı varken, turuncu renk saçları üzerine dağılmıştı. Benim aksime çilleri daha bir belirgindi. Turan beyin üzerinde ona yakışan siyah bir kaban varken yan yana güzel duruyorlardı. Yerimde bir öne bir geri sallanırken gereksiz yere canım sıkılmıştı.

Regl olduğum içindi hepsi. Evet, kesinlikle!

Tam geri dönmek için adım atacaktım ki, ismim seslenildi. "Doktor hanım! Hoş gelmişsen." Gözlerimi yumarak açtım. Bir kaç kişinin dikkatini çekmiştim. Buna Turan beyde dahildi.

"Hoşbuldum, Adnan abi." Bir kaç sağlıksal soru sorarken, sorularını cevaplamış ardından bana gösterilen yere geçerek oturmuştum. Üzerime aniden çöken bir yorgunluk vardı. Kendime sürahiden su süzerken, yanımdaki sandalye çekildi. Göz ucu kimin geldiğine bakarken, az önceki asker olduğunu gördüm.

"Doktor hanım, hoşgeldiniz!" dedi heyecanla.

İçten dudak kenarımı kemirirken, "Hoşbuldum." dedim.

Göz ucuyla Turan beye bakarken, kaşları çatılmış yanımda oturan adama bakıyordu. Asker biraz yaklaşarak, "Size bir şey göstermek istiyorum, doktor hanım." dedi.

Kaşlarım kalkarken, adamın yanına kucağında bebek bir kadın geldi. Her ikiside gülerek bana bakarken, "Bakın, bu benim kızım. Bu da benim hatunum." dedi.

Ha, sevincinin sebebi buydu! Allahım çok şükür, ben de yanlış anlamıştım.

Genç kadın bana bakarak, "Doktor abla nasılsın?" diye sordu.

Yerimden kalkarak, "İyiyim Zehracığım, sen nasılsın?" diye sordum. Sonra kundakdaki bebeğe bakarak, iç çektim. MaşAllah çok güzeldi. "Minik nasıl?"

"Elhamdulillah iyi abla. Senin dediklerini harfi harfine yerine getirdim. İyileşti kızım."

Geçen gün köy halkını ziyaret ederken, bu minik yoğun ateşten dolayı acı çekiyordu. Ateşinin çıkma sebebi hem hastalanması hem de diş çıkarmasıydı.

Kadın bebeği direkt kucağıma verirken, onu sıkıca tuttum. Küçük kız çocuğu gözlerini açarak bana bakarken, ben de ona bakıyordum. Minik fındık burnunu çekerek, küçük eliyle burnunu kaşıdı. Yutkunarak bu görüntüye baktım.

"Mən də baxa bilərəm?" Ben de bakabilir miyim? Turan beyin sesiyle bakışım ona döndü. İsmini henüz bilmediğim adamla sarılan Turan bey göz ucuyla bana ve kucağımdaki kız çocuğuna bakıyordu.

"Tabi bakarsınız komutanım. Sorusu mu olur."

Turan bey yanıma adımlarken, kız çocuğu yerinde kıpırdanmış Turan beye bakmıştı. Gülerek kız çocuğuna doğru eğilen adam, minik elinin avuç içine öpücük kondurarak ona baktı. Eğildiği için burnuma dolan yoğun şampuan kokusu saçlarından gelmişti. Saçlarını kurutmadan mı çıkmıştı bu adam?

"Saçlarınız ıslak Turan bey. Sonra başınız ağrar."

Eğildiği yerden doğrulan Turan bey, serçe parmağını sıkıca tutan kız çocuğundan bakışlarını alarak bana baktı.

"Baxarsan." Bakarsın.

"Tabi bakarım ama bu kendi canınızı hiçe alacağınız anlamına gelmiyor."

Omuz silkerek, "Öyrəşmişəm." dedi. Alışkınım.

"Bazı alışkanlıklar insanın canını çok sonradan yakabiliyor."

Tıpkı benim eskiden çok sevdiğim çillerimi kapattığım gibi.

"Bundan sonra çalışaram ki, saçlarımı qurutmadan bayıra çıxmıyım." Bundan sonra çabalarım ki, saçlarımı kurutmadan dışarıya çıkmayayım.

Baş sallayarak, "Güzel olur." dedim. Gözleri gözlerimde gezinirken, bu kez az önce Turan beyle konuşan kadın geldi.

"Ay Turan bey! Ne kadar da tatlı ama değil mi?" diyerek sordu.

Turan bey gözlerini yukarıya kaldırarak derin bir iç çekti. "Bezdim. Valla bezdim." Bıktım. Vallahi bıktım.

"Evet Ahu hanım, çok tatlı."

Kadın omuzunu Turan beyin koluna vururken, "Bizimde bundanımız olsun mu?" diye sordu.

Turan beyle beraber benimde gözlerim belerirken, "Ahu hanım! Lütfen ben kalbinizi kırmadan uzaklaşın. Kaç kez söyleyeceğim istemiyorum diye!" dedi.

Sesini sadece biz üçümüzün duyacağı şekilde kısmıştı. Bu çocuğun annesi ve babası nerede? Aşna fişne mi yapıyorlardı acaba? Cık cık cık.

Ahu hanım göz devirirken, "Üff, siz de amma uzattınız Turan bey. Alt tarafı evlenecektik işte." dedi.

Ne? Evlenmek mi?

Turan bey bir elini boğazlı kazağına getirerek çekiştirdi. Sonra, "Bak, Ahu bacım. Bak bacım diyorum. Duydun mu? Bacı! Sizinle evlenmek gibi bir niyetim yok." dedi.

"Çok nazlı bir beyefendisiniz Turan bey."

"Ahu bacım, valla gına geldi artık! Peşimi bıraksanıza."

Sinirlendiği kızaran boynundan ve beliren damarlarından belliydi. Ahu hanım ciddiyeti fark ederken, "Tamam ya. Evlenmeyiz olur biter. Hem ben elimi sallasam ellisi." diyerek saç savurup gitti.

Her güzelin bir kusuru vardır derler. Ahu hanımın da kusuru diretmekti anlaşılan.

Turan bey giden kadının ardından derin nefes alırken, arkasında duran sandalyeye oturdu. "Bir dəfədə dəli çıxmasın qabağıma. Bir dəfə!" Sonra kendi kendine düşünürmüş gibi, "Görəsən  mən dəliyəm ona görə qabağıma çıxanda bələdi?" diye sordu. Bir kez de deli biri çıkmasın karşıma. Bir kez! Acaba ben deliyim bu yüzden karşıma çıkanlar da mı böyle?

Sonra gülerek, "Yox canım. Mən ağıllı oğlanam. Dəlilik təbiətimə tərsdi." dedi. Yok canım. Ben akıllı bir erkeğim. Delilik tabiatıma ters.

Onu duyduğumu hatta anladığımı gören Turan bey, "Mən dəli deyiləm həkim qız. Mənə, dəli görmüş kimi baxma." dedi. Ben deli değilim doktor kız. Bana, deli görmüş gibi bakma.

Mırıldanan kız çocuğunun başını omzuma yaslarken, "Tamam, bakmam." dedim. Turan bey omzumdaki bebeğe bakarak, "İstiyirsən mənə ver." dedi. İstiyorsan bana ver.

"Yok, sizin kolunuz yaralı. Zarar görmesin şimdi."

"Heçnə olmaz. Sən ver mənə." Hiçbir şey olmaz. Sen ver bana.

"Tamam." diyerek yavaşca ona doğru eğildim. Çok yakın duruyorduk bu gün bu yüzden vicdanım sızlıyordu. Bebeği kucağına sağlam koluna yatacak şekilde verdim. Ardından sandalyeye oturarak, kendimi biraz geriye çektim.

"Fındığ burun? Hardadı sənin bu valideynlərin?" Baş sallayarak, "Hara getdilər səni qoyub? Hə?" diye konuşmaya başladı bebekle. Kız çocuğu sanki anlamış gibi ona cevaplar verirken, Turan bey gülerek ona bakıyordu. "Həri, həri. Mən səni başa düşürəm. Narahat olma, gələndə onlara ağlıyarsan, onlarda başa düşər və səni bir də tək qoymazlar." Fındık burun? Nerede senin bu ebeveynlerin? Nereye gittiler seni bırakıp? Hı? Evet, evet. Ben seni anlıyorum. Merak etme, geldikleri zaman onlara ağlarsın, onlarda anlar ve seni bir kez daha yalnız bırakmazlar.

"Uğ, va, ağağa." diyerek tepki veren bebekle ben de gülümsedim. Çocuklarla iletişim kurması benim aksime güzeldi. Ben genelde iletişim kuramaz bu yüzden garip haraketler yapardım. Allahtan kimse bu halimi görmemişti. Gerçi ilk karşılaşmamızda arkamda Turan bey vardı ama göreceğini zannetmiyordum.

"Komandir? Sizin qucağınızda uşağda görmək var imiş." dedi Cavanşir bey. Komutanım? Sizin kucağınız çocukta görmek varmış.

"Hə Cavanşir. Gördün indi də get." Evet Cavanşir. Gördün şimdi de git.

Dudak büzen Cavanşir, "Xətrimə dəyirsiz komandir." dedi. Kalbimi kırıyorsunuz komutanım

Turan bey iç çekerek, "Birinizində xətrinə dəyməsin Cavanşir." dedi. Birinizin kalbi de kırılmasın Cavanşir.

Cavanşir, komutanının sinirli olduğunu anlarken bana dönerek, "Həkim bacı, selamun aleykum!" dedi.

Baş sallayarak, "Aleykum selam Cavanşir bey." dedim.

Cavanşir cık cıklayarak, "Bey demeyin doktor bacım. Abi diyin." dedi.

"Tamam, Cavanşir abi."

"Hah şöyle!" dedi gülümseyerek, sonra timdeki birileri çağırdığı için gitmişti.

Dikkatle bana bakan Turan beye bakışım dönerken, "Çillərini yenə gizlətmisən həkim qız." dedi. Çillerini yine saklamışsın doktor kız.

Omuz silkerek, "Olsun. Ben böyle seviyorum." dedim. Böyle daha güzeldi hem. Yani, belki..

"Heç inanmadım həkim qız." Hiç inanmadım doktor kız.

"Olabilir." Sonuçta inansın diye çaba göstermemiştim.

"Bir insan qüsur olaraq gördüyü şeyləri gizlətməməlidir. Əksinə onları sevməlidir." Bir insan kusur olarak gördüyü şeyleri kapatmamalıdır. Aksine onları sevmelidir.

"Belki sevmemem için ya da kapatmam için bir nedenim vardır."

"Onda bu səbəblərnən mübarizə aparmalısan. Mübarizə aparasan ki, həyatta qazanasan. Yoxsa mübarizəsiz qazanmaq mümkün deyil."

Dedikleri ne kadar içime işledi anlayamadım ama çabalamak benim için özellikle de bu konu için çok zordu.

○○●●●○○

Bölüm sonu.

Spoi ve ya alıntılardan haberdar olmak için alttaki hesapları takip edebilirsiniz.

maisie_ruby

İnstagram: maisie_ruby_
yabancınefesofficial

Tik tok: maisie_rubys

Sizce Turan haklı mı?

Ya da Aysu?

Sizce acılarımızı kapatarak onları geçirebilir miyiz?

Allaha emanet olun❤️‍🩹

Hatam varsa affola.

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 106K 71
Bu imkansızdı işte ... "" Sözlüyüm ben ."" Dedi Havin . Cesur'un ise Havin'in bu tavrı hoşuna gitmişti. Her ne kadar ondan uzakta yaşamış olsa da Hav...
287K 18.3K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
1M 55.6K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...