Efeslilerin Byzantium Masalı

By EmreAkpek

1.1K 46 8

Efes, Roma İmparatorluğu M.S. 262 yılı Efes'in en parlak altın günlerinde Roma İmparatorluğu krizlerle boğuşu... More

I
II
III
IV
Efes'in Kadınlarına
VI
VIII
IX
X
XI
XII
Prometheus'un Mahkemesi ve Rüya
XIV
XV İsis Tapınağı- Garip Ayin
Uğursuz Pan, Bilge Medusa... Kaderim Rüyalar...
Hayat, Sen de Alçak bir Rüyasın...
İki Diri Kaç Ölüm Eder?
Pergamon Vakti
Geçmişin İzleri, Zeugma'nın Düşüşü ve Bir Kitap
...XXI...
Mağlubiyet. Zeugma'da Son Gün
XXIII
XXIV
Pergamon'a Ayak Bastık: İki Hasta bir Leydi...
XXVI

VII

25 1 0
By EmreAkpek


İonnia Decimus'u kolundan çekip sessizce, "Alevlenme. Dur, bak. Sahnede bir tane asker bile yok. Şovun fazlası samimiyetsizlik olur. Belli ki susmalarına neden başka şeyler var. Kes sesini otur," dedi. Seyirciler yasaklı sözlere sessiz kalan protokolden cesaret alarak alkış tuttular. Ağzından salyaları akan Decimus'a, "Öfkeni dindir, kulaklarını aç," dedi İonnia, seyircileri işaret ederek. Vali Bey, mahiyetindeki dalkavukları, senatörler ve özellikle tapınak rahipleri her an saldıracak gibi bekliyorlardı. İçlerinden birinin cesurca kalkmasını bekliyorlardı.

Korkaklıklarını perdelemem gerekiyordu, "Thrud işte! Toptan tüm tanrıları övmeye karar vermiş olmalı. Dalga geçmek işte tam budur," dedim. Öndekiler de buna alkışladılar. Haylaz bir kız çocuğunun üstüne yemek dökmesi gibi bir hava oluştu bir anda. Başkaldırıdan çok, olanları dalgaya almak maskesine sığınmayı tercih ettiler. Bugünlerde kimin kimden ne kârı varsa artık böylesine sinik oturmak işlerine geldi. Sorumluluğu üstümüzden atmak için bu ufak manevram işe yaradı. Dostlarımın sakinleşmiş yüzleri içimi rahatlattı. Müziğin oynak ritmi tiyatroda salınıyordu.

Thrud istediğini elde etmişti. Onaylanmanın rahatlığıyla,

"Sadece kadınların çilesi midir hep bunlar?" dedi. Sözleri koro tarafından üstüne basa basa tekrarlanıyorken Vali hazretleri ve akabinde bir iki değersiz yalakası daha fazla dayanamayarak ayaklandı, ya da öyle görünmek istediler. Yumruklarını masaya vurmasalar da burada daha fazla kalmak istememelerini ortaya karışık sahteliklerinin işaretiydi. Panayıra dönen sahnenin gerisinden Thrud,

"Kimi Efesliler, ne erdemli ne doğru insanlarmış.

Süslenmiş tapınaklar, yağmalanacakları korkusundan,

Kimsenin değer vermediği kadınlardan medet ummuşlar,

Kapısını süslemişler, hem de dört kadınla. Hatırlatılır hayatın aydınlığını...

Anlasınlar da bilsinler diye adları yazılıdır iki dilde (1)

Sekiz basamak attın mı bir de tam ortadaysan,

Solunda erdem sağında kader,


Onların da solunda bilgelik ve en sağında bilim," diyerek ortamı biraz yumuşattı. Celsus'un giriş cephesindeki kadın heykellerden söz ediyordu. Sahnedeki nedimeler arasından savaşçı kadınlar gibi giyinmişler zıplayarak kraliçeleri Thrud'un önünde sıra sıra saf tuttular. Tanrıçalarının önünde etten duvar olmuşlardı, hem de dünyanın sahipleri Romalı generallerin önünde. Ortalık fena karışacak gibi dururken sahnede sadece savaşçı kadınlar kalmıştı ve nereden geldikleri bilinmez mızraklarını da alıp askeri bir sıraya çoktan girmişlerdi. Müzik heyecanla çalıyor sahnedeki kimse kıpırdamadan duruyordu. Resmen savaş narası atıyorlardı. Mızraklar güçle kalkanlara vuruluyordu. Elbette asi bir başkaldırıydı bu. Bir inancın ya da bir zümrenin kadınları değil. Şehrin Kendisi Efes'in kaderine dahil tüm kadınlara bir saygı duruşuydu.

Yine zehirli sözler duymadan ön sıralardaki çoğu önemli dahası gücün efendileri bu tehditlerle dolu cüretkâr sözlere cevap vermeden sessizce Büyük Tiyatro'yu art arda terk ediyorlardı. Şaşkın şaşkın izlemekten başka bir şey elimden gelmiyordu. Her an askerler Thrud Topluluğunu sahneden indirmek için küçük bir darbeye kalkışabilirdi. Thrud'un sırtını yasladığı babalardan korktuklarına emindim. Taş gibi kasıldım. Kalbim çılgınca atıyordu. Ön sıralar boşaldıkça sıkış tepiş oturuyor olan seyirciler gidenlerin yerlerini bir bir hiç beklemeden tezahüratlar eşliğinde aldılar. Fazlalığın aradan ayrılması gibi oldu diyebilirim. Oyun bozanlar gitti sadece. Biraz kibirli ve biraz da uygunsuz davrandılar hepsi bu. Artık tepeden yuvarlanan taşlar gibi insanlar bir ön sıraya oturmaya başladılar. Yerden aldığı beyaz ipek örtüyle kendini saran Thrud var gücüyle şarkılar söylüyordu.

"Korkmayın, sesimiz barışın sesi,

Buralardan geçen savaşçı kadınlara saygıdandır mızraklarımız.

Hani bu çok sevdiğiniz Efes'in kurucu anaları!

Bir cümbüştür olanlar, gerçeği görenlere, anlayanlara armağandır," diye bitirdi.

Her durduğunda yüzlerce nedime tek koro gibi şarkıların sözlerini tekrarlıyordu. Seyirciler oldukça mutluydu. Bağırmaktan, tezahürattan insanların sesinin kısıldığına eminim. Alkışlamaktan geri durmuyorlardı. Böylesine heyecanlı bir topluluğu görmeyeli uzun yıllar olmuştu. Dizilmiş askerler artık sahneye yığılan kalabalığı dizginleyemiyordu. Efendiler gitmiş ama askerler duvar gibi sahnenin önüne dizilmişlerdi. Aradan kaçan biri sonra ikincisi derken sahne insanlarla doldu. Herkes kucaklaşıyordu. Müziğin sesi arttıkça şaraplar elden ele dolaşmaya başladı. Müzik hiç susmadı ve oyun öylece bitti. Şarap su gibi akıyordu.

Biz de daha fazla yerimizde duramayıp eğlenceye katıldık. Festival sabaha kadar devam etti. Çıkışta bizi bekleyen kölelerimiz olmasa hiçbirimiz evimize gidemeyecek hale gelene kadar içtik, eğlendik. Gece ihtişamlı Dionysos ayinleri gibiydi. O kadar içmiştim ki sahne evindeki süsleme taş kabartmalar sanki canlandılar. Oturup izlediğim o küçük eroslar gerçekten aslanları avlamaya başlamışlardı. Tam anlamıyla sarhoş olmuştum. Şenlik sanki başına o asma yapraklarından bir çelenk takan kim olursa olsun bayramlar düzenlerler ya, hani fakir, zengin, kim olursa olsun başında çelengi oldukça kucaklanan bayramlardan biri gibiydi. Dans ettikçe şarap içtik. İçtikçe dans ettik. Evin yoluna gelince ayılır gibi oldum. Yatağıma uzanır uzanmaz huzur içinde gözlerimi yumdum.

********

Kafamın güzelliğinden olsa gerek yastığıma, yatağıma demir bir gülle gibi gömülmüşüm. Gözlerimi açtığımda, "Yoksa hepsi rüya mıydı?" diye kendime sordum. İstemsizce geceye hapsolmuştum. Sarhoş sabahlar, yorgun uyandım. Gecenin müziklerini duyuyordum. Boş boş tavana bakıyordum, gözlerimi kapadım. Bir anlığına hâlâ Büyük Tiyatro'da oturuyormuşum gibi hissettim. Leydi Thrud'un sözleri, sahnedeki yüzlerce dansçı ve yarattıkları sahneler kafamın içinde yankılandı. Düşün içinde tekrar uykuya dalıverdim. Gözlerimi açınca irkilerek yatağımdan kalktım.

Büyük pencerenin kenarındaki sandalyede oturan hizmetli hocam(2) Akimos'u fark edince istemsizce titredim, irkildim. Emektar hocam başımı beklemiş. Neyse ki arkasını dönmüş dikkatle parşömeni okuyordu. Çocukluğumdaki gibi gözlerini üzerime dikip beni incelemiyordu en azından. İhtiyar delikanlı, uyandığımı nihayet fark etti. Seslendiği köle elinde su dolu ibrikle başıma dikildiler. Her adımında yere vurduğu bastonunun sesi, kafama mıhlanan bir çivi gibi acıtıyordu. Tepsiden kadehi alıp birkaç yudum su içtim. Ellerim titreyerek zar zor uzattığım boş kadehi alan genç ihtiyarın işaretiyle odadan çıktı. Uyuşuktum. Bir an önce ayılmalıydım.

Kemerine iliştirdiği ruloya bakıyordum. "Efendi Marcus," dedi, elini alnıma koydu. Gözlerini kısıp, "Nerdeyse öğle olacak. Babanız şehrin hatta eyaletin en önemli adamlarıyla bahçede büyük ziyafetteler," dedi. Efes'de gün hızlı başlamıştı.

Yüzümdeki şaşkınlığı okumuş olacak, iki eliyle omzumu sıvazladı. "Ephesos'un ileri gelenleri bahçenizde genç efendi. Eviniz, Antoninuslar hanesinde, büyük telaş var. Şöleni kaçırmasanız iyi olur. Daha yeni toplandılar diyebiliriz. Hamamı hazırlattım. Kalkın yıkanın, hazırlanın. Bir an önce kendinize gelin," dedi.

Ayağa kalkarken ihtiyarın kolundan tuttum ve kısık sesle, "Ne okuyordun öyle?" diye sordum.


Aldırış etmeden sırıtıyordu, "Bahçeye doluşan büyük büyük makamlı efendilerin telaşının kaynağını okuyordum. Sabah Thrud'un ulağı akşamki gösterinin metnini yollamış. Sağ olsun leydi bu aksak ihtiyarı unutmamış," dedi.

Kendime geldiğim pek söylenemezdi. Gözlerimi ovuşturunca, "Dün akşam gerçekti desene. Ne geceydi bilemeyeceksin, keşke görebilseydin," dedim.

İhtiyar kafasını sallayarak, "Köle köledir. Hocan bile olsam efendilerimsiniz. Sahip babanıza yardım etmek zorundaydım," dedi. Kapıya kadar birkaç adım benle beraber yürüdü. Elime verilen birkaç havluyu omzuma atıp ağır ağır hamama yürüdüm. Sıcak odaya oturur oturmaz, "Acelem var. Yağlanmayacağım," dedim, hizmetlilerime. Ellerinde pers işi sabunla, kimi kolumu kimi ayaklarımı yavaş yavaş ovuşturmaya başladı. Kendimi onların nazik ellerine bıraktım. Köpürdükçe masaj yapmaya başladılar. Kafamı biraz arkaya atıp gözlerimi kapadım. Efsane divanın şarkılarını duyabiliyordum. Bağıra çağıra geçmişin izlerini geleceğin pek önemli kadınlarına sert sözlerle haykırdı. Şöhretinin hakkını verdi. Sözlerin anlamını tarta tarta düşündükçe gece büyüdükçe büyüyordu.


(1) Latince ve Eski Yunanca.


(2) Paidogogus: Özel öğretmen-Bu kişi güvenilen bir köle olup Romalı aile için daha çok yatılı bir iş gibi yaşayanlardan sayılır.

Continue Reading

You'll Also Like

2.2M 104K 44
On dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz...
1.4M 61.1K 41
Gavina MacDougal güzelliği ve asiliği ile efsaneleşmiş asil bir İskoç leydisiydi. Tehlikeliydi, cesurdu ve en önemlisi mücadele etmekten asla vazgeçm...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

163K 6.2K 44
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
74.5K 4.1K 21
Aşk, nefret ve intikam hırsıyla dolu kalplerde yer edebilir miydi? İskoçya ve İngiltere arasında yaşanan en kanlı savaşın ardından bir anlaşma yapıld...