Manolya'm -𝓽𝓮𝔁𝓽𝓲𝓷𝓰-

By GeceninSesi_10

32.8K 2.6K 1K

_𝚃𝙰𝙼𝙰𝙼𝙻𝙰𝙽𝙳𝙸_ Bilinmeyen Numara: Eski evimin bahçesinde vardı Bilinmeyen Numara: Çok narin bi' çiçek... More

🌺 1 'Manolya'm' 🌺
🌺 2 'Manolya Sevdalısı' 🌺
🌺 3 'Osman' 🌺
🌺 4 'Yeni Gelen' 🌺
🌺 5 'Hayırdır?' 🌺
🌺 6 'Kuru Soğuk' 🌺
🌺 7 'Oklava Olayı' 🌺
🌺 8 'Abi Dayağı' 🌺
🌺 9 'Ayda'nın Nişanlısı' 🌺
🌺 10 'Düğün Hediyesi' 🌺
🌺 11 'Kâbus' 🌺
🌺 12 'Affet Beni' 🌺
🌺 13 'Beraber' 🌺
🌺 15 'Sen İlksin...' 🌺
🌺 16 'Gitme!' 🌺
🌺 17 'Pelerinsiz Kahramanım' 🌺
🌺 18 '2. Manolya'm Vakası' 🌺
🌺 19 'Evet!' 🌺
🌺 20 'Tuzlu Kahve' 🌺
🌺 21 'Daha Fazla Seveyim' 🌺
🌺 22 'Koca Nine' 🌺
🌺 23 'Evleneceğiz!' 🌺
🌺 24 'Bebek (FİNAL)' 🌺
YENİ HİKAYE

🌺 14 'Hayal Kırıklığı' 🌺

1K 103 90
By GeceninSesi_10

🎉Selamın aleyküm mümin kardeşlerim!🎉

⭐Aşağıda da küçük, minik, mini minnacık bir yıldız var. Onu da parlatırsanız mutlu olur.🌟

Medyada yeni kurgumun kapağı var! Manolya'm pek tutmadı, okunmaları ve oyları çok az o yüzden uzatmadan çabucak bitireceğim. Emeğimin karşılığını alamadığım da ya da çok okunmadığında maalesef insan böyle düşünüyor. Yani uzatmadan bitirmekten bahsediyorum. En fazla bi' 5-6 bölümde bitiririm diye düşünüyorum. Oy verenlerden gerçekten çok teşekkür ederim ve özür dilerim! (⁠⊃⁠。⁠•́⁠‿⁠•̀⁠。⁠)⁠⊃

••••••••••••••••••••••

"A-abi... Parmağımı çarptım."

Sinirle gülerek başını hızla aşağı yukarı salladı. "Umarım öyle olmuştur Ayda!"

Salona gidip kahvelerden birini alarak kafasına dikti. Ayaz yüzünü buruşturup, "Daha yeni yapmıştım!" desede abim muhtemelen çoktan yanmıştı.

Gözlerinden akan yaşları silerken yanıma oturup, "Sadece parmağını çarptın di mi canım kardeşim!?" diye sormuştu. Yani bir şeyleri imâ etmeye çalışmıştı.

Bir şey söylemek için ağzımı aralamışken, "Hayır hayır! Ben size güveniyorum! Siz... Siz öyle şeyler yapmazsınız. Ben ikinize de güveniyorum... Yapmışsanız da söyleyin lütfen!" deyince bana güvendiği için gülümsedim.

Ona sıkıca sarılarak başımı sağa sola salladım. "Yemin ederim aramızda bir şey yok. Sadece onu akşam yemeğe çağırdılar onu söylemek için geldim."

Ayrıldım ve utançla Ayaz'a baktım. "Sonra evini merak ettim. O kahve yaparken evi gezmeye başladım... İzinsiz. Özür dilerim! Yakalanınca da panik oldum, yanından geçecekken de komodine parmağımı çarptım. İşte ondan sonra da sen geldin."

"Ben zaten size güveniyordum!" dedi tekrar tekrar.

Ayaz ise, "Aramızda bir şey olsa ne olur ki?" demişti birden.

Yutkunarak yavaşça abime baktım ve Ayaz'a dik dik baktığını görünce başımı hemen yere eğdim. Bu dayak mı istiyordu!?

"İnsanlar arkadaşlarının kardeşlerini sevebilirler... Ya da tam tersi kardeşlerinin arkadaşlarını sevebilirler. Bu şeyler normaldir Barlas. Allah'ın senin gönlüne kimi koyacağına sen karar vermezsin."

Abime tekrar göz ucuyla baktım ve ona anlamlı bakışlar attığını fark ettim... Yoksa... Yoksa aklına Bahar mı gelmişti!?

Abim, "Onu unutamadığını zannediyordum?" dedi soru sorar gibi.

Ayaz gözlerini bana dikmiş ve başını sağa sola sallayarak, "Unutamadım... Kardeşinle ilgili de öyle hayallerim yok. Sadece bu sığ kafadan kurtul istiyorum!" diyerek yerden kalkıp sırıttı.

"Yapayım mı bir sıcak kahve daha!?"

"Hadi be!"

Onlar dışarı çıkıp giderken ben oturduğum yerden kalkamamıştım. İşte seni sevdiği falan yok! Birini unutamamış ve abin de o kişiyi tanıyor!

Bugün bu kadar ağlamak yeterdi!

Göz yaşlarımın geri gitmesi için derin nefes alıp başımı yukarı kaldırdım ve bütün düşünceleri kafamdan uzaklaştırdım.

Ayaz, "Ayda istiyorsan geri kalan odalara da rahatça bakabilirsin!" deyince ayaklandım ve yanlarına çıktım.

"Teşekkür ederim. Ben artık gideyim, çok bile durdum."

Ayaz bana bakışlarınla, 'Seninle sonra konuşacağız!" diyordu. Tabii ki de bir daha onunla konuşmayacaktım, soru sormayacaktım, yanıma geldiğinde göz ucuyla bile bakmayacaktım!

Canım yansın istemiyordum. Bunları eskiden fazlasıyla yaşamıştım. Benim sevdiklerim, beni hiçbir zaman sevmemişti ve bu çok canımı yakıyordu. Artık salak değildim. Bana nasip olmayacak biri için fazlaca uğraşıp kendimi yoramazdım.

"Güzelim, bekle beraber gidelim!" dese de onu beklemeden evden çıkıp gitmiştim.

Artık çarpılmamaya özen göstermeliydim. Hem arabalar tarafından hem de Ayaz tarafından... Pardon, Ayaz abi!

Aramıza öyle bir mesafe koyacaktım ki şaşıracaktı... Ya da hiç umrunda olmazdı bilemeyiz! Muhtemelen sen dayanamazsın ya da nasıl davranman gerektiğini unutursun ve senin hayaller suya düşer. En sonunda yine üzülürsün... Hatırlayım dedim. Malûm her şeyi unutuyorsun!

Bundan sonraki saatlerde bir şey yapmadan yatmıştım. Çünkü bugün gerçekten çok yorulmuştum. İki buçuk ay boyunca uyutulduktan sonra bir günde bu kadar hareket etmem bile mucizeydi bence! Bence diyorum çünkü bilmiyorum, doktor değilim! Artık doktor bir tanıdığım da yok! Kendi kendine tiriplere girip benim sinirimi bozma! Adam seni sevmek zorunda değil!

"Tamam! Beni sevmek zorunda değil, ama bana bu kadar yakın davranmak zorunda da değil! Çarptığından dolayı pişman olması, elini elime sürtünce, 'Sana dokunmaktan... Sürekli bunu yanlış olduğunu bildiğim hâlde yapıyorum... Bu ismime yakışmayacak bir şey... Ama engel olamıyorum sanırım' demesini gerektirmiyor! Sanki benden hoşlanıyormuş gibi sözler kullanması benim sinirimi bozuyor! Ve birini unutamazken böyle davranıyor... Onu unutmak için beni mi kullanacak?"

Koridordan bir şeyin düştüğünü duyunca irkildim, yavaşça ayaklandım. Zar zor odadan çıkmıştım.

Bu, yerdeki babaannemin kuru çiçek koyduğu, vazo rüzgarla düşmeyeceğine göre... "OSMAN! O benim odamdaydı!.. O zaman, nasıl düştü bu?"

"Ayda hadi gel kızım! Sofra hazır!"

Bu malûm kişinin geldiğini gösterirdi. Üzerime düzgün bir şeyler giyerek aşağı indim ve koltuğun üzerinde yalanan Osman'a baktım. "Benden önce dışarı çıkamazsın? Nasıl devirdin o vazoyu?"

Annem, "Ayda ne vazosu kızım?" diye sorunca Osman'ı gösterdim.

"Vazoyu devirmiş... Nasıl olduysa artık?" diyerek annemin yanına oturdum.

Gözlerim ona yanlışlıkla kayarken fark ettim ki kafasını kaldırıp bana bir kere bile bakmamıştı. Tam tersi olması gerekirdi!

Acaba o da mı benim gibi kararlar almıştı?

"Ayda yemeğini ye!"

"Aslında... Canım pek bir şey yemek istemiyor."

Herkes bana bakınca başımı yere eğip, "Peki!" diyerek kaşığımı aldım. "Ölmeyecek kadar yiyebilirim."

Onlar gülerken içimin istemediği çorbayı zar zor yuttum. Güzel şeyler düşünmeliydim. Ayaz'ı yani? Hayır! Onun dışında her şeyi!

Babaannem, "Ayaz oğlum, Allah senden razı olsun. Kızımızla çok iyi ilgilendin." deyince Ayaz başını sağa sola salladı.

"Benim ha-"

"Bizim hatamız!" diye böldüm.

"En çokta benim!" dedi ardından.

Bu beni sinir etmek için falan mı doğmuştu!?

"Hee aynen!"

"Bizim hatamızdı!.. Ama en çok senin canın yandığı için ben kendimi suçlu hissediyorum."

Herkes sessizce bizi izlerken dudağımı bükerek başımı salladım. "Canım o kadar çok yanmadı! Kendini suçlu hissetme! Bana da acıma artık lütfen!"

Hızla ayaklanıp arkamdaki seslenenleri duymazdan gelerek yukarı çıktım ve odaya girdiğimde kapıyı kilitledim. Sırf sana karşı suçlu hissettiği için yakın davranıyormuş...

Ağlayarak yere oturdum ve sırtımı yatağa yasladım. Aynadaki yansımama bakınca gözlerimdeki yaşlar daha da hızlandı. "Çok çirkinim... Tabii sevmez."

Gözlerimi kapatıp başımı geri doğru yasladım. Keşke ölseydin.

"Keşke."

Çok çirkinsin. Sude haklı!

"Sus artık!"

Bazen içimizdeki sesler sürekli konuşur ve bizi kötülüğe iterdi. İşte onlar şeytanın kulağımıza fısıltılarıydı. O da işini yapıyordu canım! Bu dünyada işini en iyi yapan kesinlikle şeytandır..

Gülerek başımı sağa sola salladım. "Keşke rüyada kalsaydım. Ama Ayaz'ın düzgün bi' adam olduğu zamanlarda."

Kapı iki kez tıklatılınca kafamı oraya çevirdim.
"Ayda! Aç kapıyı da biraz konuşalım."

"Ayaz! Ayaz abi! Konuşmak istemiyorum! Hatta mümkünse seni bir daha görmek bile istemiyorum!"

Birkaç dakika sessizlikten sonra, "Biz dememiş miydik, beraber ağlayacağız diye?" deyince güldüm.

"Aramızda herhangi bir şey kalmadığı için verilen sözlerde gitti... Sende git."

Dişlerini sıkarak, "Aç şunu!" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Aç Ayda!" diye devam etti.

Sinirle kalkıp kapıyı açınca içeri girdi ve arkasından kapıyı tekrar kilitledi.

Gözleri dolu dolu, "Seni kullanmıyorum!" deyince başımı sağa sola salladım.

"Anlamadım?"

"Herhangi birini unutmak için seni kullanmıyorum."

"O... O sen miydin? Bende Osman'ı suçlamıştım." Her şeyi duydu!

"Bendim... Artık bir şey için beni suçlayabilirsin."

Derin nefes alarak, "Sen manyak mısın ya!? Seni parçalarım!" diye bağırınca sırıttı.

"Sırıtacak ne var!? Söyle de, bende sırıtayım!"

"Sinirlenince çok tatlı oluyorsun."

"Bak yine aynı şeyi yapıyorsun!" dedikten sonra omuzlarından ittirip onu kapıyla arama aldım.

İşaret parmağımı yüzüne doğru tutup işlerimin arasından, "Benim sinirimi bozma! Seni gerçekten parçalarım!" deyince kaşlarını kaldırdı. Dudağının bi' kenarı tekrar havalanmıştı.

Sinirle gülüp, "Eğer birbirimize haram olmasaydık... O dudaklarını alır... Yerinden sökerdim!" dedim ve ondan uzaklaştım.

"Olmayalım."

Ne?

Ona sor! Bize ne soruyorsun!?

"Ne, olmayalım?"

"Haram."

°
°
°

Gülümseyerek sandalyeye oturup başımı öne eğdim. "Özür dilerim. Birden kalkıp gitmemem gerekiyordu."

Dedem boğazını temizleyerek, "Bizden değil, doktor oğlumdan dile özrünü." dedi sertçe. "Adamın kanını taşıyorsun bir de, onun için de teşekkür et!"

Hayretle Ayaz'a baktım. Küçük gülümsemesiyle başını biraz öne eğdi. "Önemli değil. Suçun benim olan tarafı biraz ağır bastı da."

Kıkırdayarak başımı salladım. "Evet!"

Herkes yemeğini yedikten sonra sofrayı kaldırmama izin vermemişler ama kahveleri yapmak için beni kimse durduramamıştı. Doğru hazırlık yapmak gerek!

°
°
°

"Eğer birbirimize haram olmasaydık... O dudaklarını alır... Yerinden sökerdim!"

"Olmayalım."

"Ne, olmayalım?"

"Haram."

Genç kız boğazını temizleyerek başını hızla sağa sola salladı.

"A-anlamadım?.. He şeyden, abim olduğundan haram olmuyoruz sayıyorsun! Okey! Maalesef öyle bir şey olmuyor, süt kardeş olmak için çok geç kalmışsın! Başka kapıya! Gerçi o kapılar da seni kabul etmez diye düşünüyorum."

Kısık sesiyle gülerek kıza yaklaştı ve aşağı doğru eğildi. "Süt kardeş olmak isteyen kim!?" diye fısıldadı.

Genç kız yutkunarak, "Ben değilim." deyince adam daha da gülmüştü.

Kız adamın her gülüşünde biraz daha yumuşuyordu. Aşk nedir bilmem ama sanırım birinin gülüşünü izlemek, o sesin verdiği huzura kapılıp gitmek ve o ses durmasın diye dualar etmekti. Sanırım!

Gülümseyerek başını sağa sola salladı. "Neden gülüyorsun?" diye sakince sordu.

Adam, "Anlamayacak kadar safsan, bu benim sorunum değil. Yemeğe gel!" dedi ve odadan çıkıp gitti.

°
°
°

Anlatamayacak kadar dangalak ve cesaretsizsen niye benim sorunum oluyor!? Saf değildim tabii ki de, sadece birkaç şeyi duymam gerekiyordu!

Gülerek kahve yaparken annem birden içeri girmişti.

"Hayırdır? Kahveyle mi fingirdeşiyorsun?"

Yüzümü buruşturarak, "Doktorla fingirdeşmeyi yeğlerim." diye fısıldadım.

"Anlamadım?" diye sorunca hızla başımı sağa sola salladım.

"Evet, dedim!"

"İyi, kolay gelsin!" dedi ve mutfak masasının yanındaki sandalyeye oturdu. "Muhammed, yanına gelince hemen geliverdin... Sen öyle hemen gelmezsin?"

"Çok ikna edici konuştu."

"Yemeğe gel!"

"Tabii biraz emir kipi de kullandı."

Elini savurup, "Ben anlamam emir kipi falan! Sen birinin sözünü öyle kolay dinleyecek biri değilsin!" dedi ve birden kocaman gülümsemesiyle ayağa kalkıp yanıma geldi.

"Yoksa sen doktora aşık mı oldun?" diye sordu yumuşacık sesiyle.

Abartılı hareketlerle, "Anne! O benim abim. Bunlar nasıl sözler!?" deyince annemin tokadını münasip bir taraflarımda hissetmiştim.

"Ağğ!"

"Ne abisi kız!? Abinin arkadaşı olunca, abin mi oluyor?"

"Abim öyle görüşte bir adamsa ben ne yapabilirim?"

"Başlatma abinden! Eğer seviyorsanız söyleyin... Ben abini hallederim!"

"Ay, kahve taşıyor!" diyerek ondan uzaklaşıp makinenin düğmesine bastım. Çok dikkatli basmıştım çünkü bazen küçük çaplı bir elektrik çarpıntısına uğruyordum.

Kahveyi bardaklara boşaltarak içeri doğru adımlarımı dikkatlice attım. Bir Yalı Çapkını, Suna vakası daha yaşanmamalıydı. Tabii onun yaşanması için ailesinin beni istemeye gelmesi gerekiyordu.

Kahveleri verip kenara oturarak kendiminkini içmeye başladım. Tuzlu olan bana mı gelmişti!? Şaka şaka öyle bir şey yapmadım!

Şimdi bu kahveyi höpürdeterek içmek vardı! Ama malûm nasipte varsa gelecekteki kocam buradaydı. Salak salak hareketler yapıp onu kendimden vazgeçiremezdim. Ya şimdiki rüyaysa?

Uyandığımda hiç böyle bir şey aklıma gelmemişti...

Ya beni kandırdıysa?.. AMA NASIL KANDIRSIN? O BENDEN DAHA KÖTÜ DURUMDAYDI!

"Şeytan git başımdan!" diye fısıldarken herkes bana dönmüştü.

Gülerek, "Siz sohbetinize devam edebilirsiniz, benim meselem sizinle değil!" deyince dedem cıklayarak babaanneme döndü.

"Hanım, kızımıza bir oku üfle!" deyince daha da gülmüştüm.

Ayaz okuyup üfleyen babaanneme hayretle bakmaya başlayınca kaşlarımı çatarak gülümsedim. Sanırım babaannemin hâlleri garibine gitmişti.

"İyiydim asl-" devamını getiremeden babaannem dualarını yüksek ve uyaran ses tonuyla etmeye başladı.

Başımı sallayıp sessizce kahvemi içmeye devam ettim.

Arada bir Ayaz'a bakmaktan kendimi alamıyordum ve Radar anneme yakalanıyordum. Tabii Ayaz Bey'imizin bakışlarını da yakalıyor olmam hoşuma gidiyordu.

Ayaz bileğindeki saate bakıp, "Çok geç olmuş. Ben kalkayım artık." deyince babam Ayaz'la birlikte kalktı.

Omzuna vurarak, "Muhammed oğlum, arada bir gel böyle. Biz seni çok sevdik!" deyip elini indirdi.

Ayaz gülümsedi ve kısacık bana baktı. "Bende sizleri çok sevdim. Her şey için çok teşekkür ederim!"

Onu kapıya kadar geçirdikten sonra koşar adım yukarı çıkarak pencereden ona baktım. Kapının kilidini çevirmeden önce bana bakarak el salladı ve "İyi geceler!" diye bağırdı.

Gözlerimi kocaman açarak, "Sessiz ol!" diye fısıldadım beni duyacakmış gibi. Ama tabii duymadı.

Kaşlarını çattı ve yola doğru yürüyerek başını sağa sola salladı. "Anlamadım!?" diye tekrar bağırınca elimi kolumu sallayıp susması için hareketler yaptım.

"Bağırma!" dedim biraz yüksek sesle.

"He anladım!" dedi aynı şekilde. "İyi geceler o zaman." diye tekrarladı.

"İyi geceler!" deyip el salladım ve gidene kadar bekledim.

O gittikten sonra gözüm diğer eve kaymıştı. Sude sanki biraz bozulmuştu bu hallerimize.

Parmaklarımı teker teker sallayarak, "İyi geceler, Sudeciğim!" diye bağırıp perdeyi çektim...

°
°
°

Nefes almak için bahçeye çıkınca masada tek başına oturan abimin yanağını öpüp, "Günaydın abim!" diyerek yanına oturdum.

Oysa o sessizce gözlerini bana odakladı. Gözlerinin içindeki hayal kırıklığı zannettiğim şeyle kaşlarım çatıldı. "N'oldu abi?"

Başını sağa sola sallayarak hafifçe güldü ve önüne eğdi. "Yok bir şey... Ne olsun ki?" Sesi fazla ruhsuzdu.

"Emin misin? Gözlerindeki şeyi gören herkes sende bir şeylerin ters gittiğini fark eder. Ne olduğunu söylemezsen senin kafanı şişiririm!"

Gülerek, "Özledim senin cıbır cıbır sesini! İstediğin kadar konuşabilirsin." dedikten sonra gülüşü birden solmuş, gözleri dolmuştu.

"Neden öyle yaptınız lan?"

Sorusuyla yutkunarak, "Abi seni anlamıyorum?" deyince karşı evi parmağıyla gösterdi.

"O ve sen! Neden bana söylemediniz!?" diye bağırdı.

İrkilip sandalyede aşağı doğru kaydım. "Aramızda bir şey yok!" derken sesim fısıltı gibi çıkmıştı.

"Sude öyle demedi ama!"

Bağırmaya devam edince annem dışarı çıktı. "Ne bağırıyorsun!?"

"Anne! Bunlar bayağı işi pişirmişler ya! Birisinin abisiyim, birisinin sözde yakın arkadaşı! Göz koymuş kardeşime!"

Duyduğum son şeyle sinirle gülüp ayağa kalktım. "Göz koymak ne demek be!? Bir insanı sevmenin neresi suç!? Sevmek göz koymak mı oluyor!?"

Bir an afallasada o da anında ayağa kalkmıştı. "O benim arkadaşımdı! Na-"

"Ne yani artık arkadaşın değil mi!?" diye sordum konuşmasına devam ettirmesine izin vermeden.

Biraz durduktan sonra yutkundu. "Değil! Dün sizi yakaladığımda anlamam lazımdı zaten söylediklerinden!"

Annem araya girerek, "Ne yakalaması?" diye sorunca abim güldü.

"He anne! Kızın, benim pek bir beyefendi arkadaşımla dün yatak odasındaydı! Bana yalan mı söylediler yine, ne yaptılar bilmem!?"

Dayanamayarak yanağına sertçe vurdum. "Ne diyorsun sen be!?" diyerek ağlamaya başladım.

"SEN NASIL BANA GÜVENMEZSİN YA!? BEN SENİN KARDEŞİNİM, BENİ HİÇ Mİ TANIMADIN!? O SENİN ARKADAŞIN BE HİÇ Mİ GÜVENMEDİN ONA!? SEN NE BİÇİM Bİ' İNSANSIN BE!?"

O pişmanlıkla bana bakarken arkamı döndüm ve koşarak bahçeden çıktım. Ağlarken gözlerimin önünün bulanıklaşması beni oldukça sinirlendiriyor ve daha çok ağlamama sebep oluyordu.

Küçüklüğümden beri ne zaman bir şeye üzülsem, sinirlensem hep gittiğim yere gidiyordum. O tepeye.

Yirmi dakikada mahalleden çıkıp yukarı çıkan dik yolu yavaşça tırmandım. Buraya kimse gelmezdi ve bilmezdi de. Çünkü biraz ağaçlar arasındaydı. Sanırım bir de korkuyorlardı.

Ağaca tutunarak son adımı da attıktan sonra oturduğum kocaman kayaya ilerledim.

O Sude'yi gördüğüm ilk yerde saçlarından tutup yerlerde sürükleyecektim.

Sinirle elimi yumruk yapıp kayaya ardı ardına vurdum ve duymak istemeyeceğiniz küfürler yağdırdım.

Omuzlarım sarsıla sarsıla ağlıyordum ve bir müddet buradan inmeyi düşünmüyor, güvenlik kamerası gibi mahalleyi ağaçların arasından izlemeyi tercih ediyordum.

••••••••••••••••••••••••••

Barlas çıkışa gel aslanım! (Sude sinsirellasını da yanında getir)

Bu kadar sinirden sonra görüşürüz diyor ve sizleri öpüyorum!

Allah'a emanet olun!

Continue Reading

You'll Also Like

139K 2.9K 43
Kuytularda oynaşmayı geçip artık sınıfın ortasında fingirdeşen öğrenciler, en kısa etek kimin yarışı içindeki kızlar, gömlek düğmelerinin ne işe yara...
5.7K 619 16
Hafız olan kızın aşkı
433K 16K 68
Adam kızın kokusuna, gözlerine, masumluğuna ve tatlılığına tutuldu , kız ise adamın gözlerine tutulup orada cennetini buldu ... Sonunda da birleşen...
709K 49.2K 34
"Cehennemine hoşgeldin, katilin kızı!" İtalyan ve Katolik bir adam... Türk ve Müslüman bir kız... İslâmî bir aşk romanı...🦋 →Tıp fakültesinden yeni...