𝘾𝙝𝙖𝙧𝙢𝙞𝙣𝙜 𝙎𝙞𝙧 || 𝗠...

By HiddenWriter1973

19.4K 2.4K 1.8K

+18 yaş üzeri okuyucular için yazımıştır. İyi okumalar dilerim! * Tüm hakları saklıdır! Telif yemek, para öde... More

𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟻
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟼
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟽
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟾
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟿
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟶
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟺
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟻
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟼
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟽
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟾
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟿
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟶
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟺
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟻
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟼
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟽
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟾
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟿
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟶
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟺
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟻
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟼
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟽
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟾
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟿
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟶
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟺
| 𝙻𝚊𝚜𝚝 𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛

𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟹

348 48 18
By HiddenWriter1973

~ 1 Yıl ~

Mara

"Hey hazır mısın?"
Kapıyı aralayıp kafasını içeri uzatan Jimin'e gülümsedim.

Hızlıca onu onayladım, sonra da üzerimdekileri göstererek sordum.

"Senin için önemli biriyle tanışacağım ne de olsa. Bir nevi baban sayılır. Beni böyle beğenir mi ki?"
"Şaka mı yapıyorsun?"

Ciddi sorduğu soruya karşılık afallamıştım. İyi anlamda da sormuştu yoksa kötü anlamda mı? Dudaklarımı birbirine bastırdım, elimle elbiseyi hafifçe aşağı doğru düzelttim ve yeniden sordum.

"Olmamış mı? Yani beğenmedin mi?"
"Hayır, o anlamda demedim. Yani çok güzel olmuşsun, her şekilde güzelsin zaten. Hadi gidelim artık."

Kolunu uzattığı sırada aynada kendimi son bir kez süzdüm ve gülümsedim. Yanına ulaşıp koluna girdim, ardından Jimin'in beni tanıştırmak istediği kişiyle tanışmak için yola koyulduk.

Jimin ile yetimhaneden tanıştığımı biliyorsunuz. Bu nedenle babası gibi gördüğü ve değer verdiği biriyle tanışırken, ne giydiğim elbette önemli.

Yoongi

"Hazır mısın?"
Taehyung kapıyı kapatarak odama girdi ve sorduğu soruya karşılık derin bir nefes verdim.

Bilmiyorum hazır mıyım? Bir yıldır Mara'yı görmemiştik. Taehyung haberleşiyor muydu bilmiyorum, ancak ben ondan hiç haber almamıştım.

Bu durumu Taehyung'un arada üzdüğünü görebiliyordum. Yine de hıncını benden çıkarmamaya ya da beni kırmamaya dikkat ediyordu.

"Hana'yı babamla tanıştıracağım için gerginim. Biliyorsun..."

Duraksadım, ardından gülümseyip üzerimdeki takım elbisemi düzelttim.
"Hana benim için önemli."

Tae hızlıca bakışlarını kaçırdı, aklından ne geçtiğini duyabiliyordum neredeyse. Sessizliğimi koruduğum için konuşmaya karar vermişti.

"Biliyorum. Hem böyle olmasına sevindim."
"Ben de... Her neyse olmuş muyum? Fazla mı resmi? Gri takımı mı giyseydim acaba..."

Ben kıyafetlerimi süzerken, elli tane sorduğum soruya karşılık Taehyung güldü.

"Bence gayet uygun olmuş. Uygun olmuş da..."
Merakla ona döndüm. Elini çenesine götürüp kaşıdı.

"Beni neden bu yemeğe çağırdığını anlamadım tam."

"Gergin olduğumu söyledim ya. Yanımda olursan ortam gergin olmaz diye düşündüm. Babam beni geriyor biliyorsun."

Gülümsemesi genişledi. Çenesini kaşıdığı parmağını yüzüme salladı ve dalga geçti.

"Biliyor musun şu son bir yıldır aşırı ilerleme kaydettin. İyileştin de bizi mi kandırıyorsun yoksa?"

"Biraz daha oyalanırsak-"
Eliyle geçiştirdi.
"Tamam, tamam! Hadi inelim."

Kapıya yöneldiğinde onu takip ettim ve şakasına sırtına vurdum. İkimiz de odadan çıktığımız gibi merdivenlere ulaşmış ve salona inmiştik.

Mara

"Jimin senden çok bahsederdi. Yani yetimhaneden ayrıldığı zaman bir süre yanıma yerleşmişti. Tek anlattığı sendin."

Adam beni gösterip gülümsediğinde, çatalımı bıraktım ve gülümsemesine karşılık verdim.

"Sanırım iletişiminiz kesilmiş?"
Kafamla onayladım.
"Evet öyle bir aksilik oldu ne yazık ki..."

"Kader desenize şu işe siz! Tesadüf eseri karşılaşmanız olsa olsa Tanrı'nın planıdır."

Jimin ile gülümsemiştik. Yani Tanrı'nın sevgili kulu olduğumu düşünmüyordum, ancak kim bilir? Belki bu sefer bana bir şans vermiştir.

"Tamam, fazla abartmasak mı baba?"
Jimin'in ona baba diye seslendiğini duyunca ağlayasım gelmişti resmen.

Mutluluktan tabi, yanlış anlamayın. Yetimhanede büyüyorsanız, anne ve baba kelimelerine küsüyorsunuz. Jimin'in bu kelimelerde barışması beni mutlu etmişti.

"Abartmayalım bakalım. Bu arada, ikinizin ortak arkadaşı falan var mı? Yoksa kadro bu mu?"

Adamın kibarca sorduğu soruyla birlikte yüzümdeki gülümseme solmuştu. Aklıma direkt Taehyung gelmişti ve onu uzun süre göremediğim için bu soru biraz moralimin bozulmasına neden olmuştu.

Yine de elimden geldiğince yansıtmamayı seçmiştim. Taehyung'un bir hayatı, sabit bir işi vardı. Her şeyini geride bırakması imkansızdı, ben de ondan bunu isteyemezdim zaten. Kısacası bedenen bizimle gelemezdi.

"Aslında kadro bu kadar değil. Bir üyemiz daha var, Kim Taehyung."

Babası Jimin'i kafasıyla onayladı.
"Burada değil mi?"
"Seul'de yaşıyor."

Verdiğim yanıtla gözleri büyüdü.
"Vay canına, uzakmış! Bir gün onunla da tanışmak isterim!"

Jimin ile aynı anda onaylamıştık. Çatalımı aceleyle kavrayıp peynir dolgulu makarnadan birini ağzıma attım.

Bu sırada Jimin'in bacağıma dokunan eliyle bakışlarımı ona çevirmiştim. Babasının duyamayacağı şekilde eğilip fısıldadı.

"Üzgünüm."
Ben de aynı şekilde ona dönüp fısıldadım.
"Olma."

Yoongi

"Demek Hana sensin."
Babamın gereksiz sorusuyla birlikte derin bir nefes aldım.

Seni Hana ile tanıştıracağım dedikten sonra başka birini mi getirecektim de böyle bir soru soruyordu.

Dudaklarımı aralayıp bu gereksiz soruya 'burada başka kız mı var' diye yanıt vermek istemiştim, ancak gergin olduğum için ortamı daha da germeye gerek olmadığına karar verdim.

Babam geçmişte benim için bir sürü donanımlı doktor tutmuştu. Ona o kadar sinirliydim ki onun doktorlarından hiçbirinin tedavisini kabul etmemiş, Hana'yı kendim bulmuştum.

Hana'yı rahatsız etmemesi için de söylememiştim. Bu nedenle tanışmıyorlardı ve babam Hana'nın doktor olduğundan bile bihaberdi.

"Evet, ben oluyorum."
Hana işaret parmağıyla kendini gösterip gülümsedi.

"Sizinle tanıştığıma memnun oldum."
"Ben de, ben de. Bizim Yoongi'nin değer verdiği bir kızla tanışmak beni de beni mutlu etti."

Hızlı bir uyarıda bulundum.

"Baba."
"Ne var? İyileşeceğine dair inancım sıfırdı, ancak gel gör ki..."

İki eliyle Hana'yı gösterip keyifle devam etti.
"Bir melek tarafından iyileştirilmişsin! Elbette minnettar olacağım!"

Taehyung ve ben sessizliğimizi korurken, Hana ile babam konuşuyordu. Babamın cümlesiyle Hana mutlu olmuş, tebessümle yanıt vermişti.

"Minnettar olmanızı gerektirecek bir şey yapmadım. Minnettar olmak istiyorsanız Yoongi'ye minnettar olmalısınız. İyileşen o'ydu."

Ardından omuz silkip hafifçe güldü. Babam onu kafasıyla onaylayıp yanında oturan bedenime doğru konuştu.

"Hana haklı. Bir yıl boyunca azimle tedaviye devam edip iyileştiğin ve bu günleri görmemi sağladığın içn sana minnettar olmalıyım!"

Derin bir nefes verdim.
"Bunları mı konuşacağız şu an?"

Sorumla birlikte herkes kıkırdamıştı. Utandığım için konudan kaçmaya çalıştığımı düşünüyorlardı, ancak utangacın tam tersiydim.

İyileşmiştim, bir yıl içerisinde imkansızı başaracak kadar kararlı davranmıştım. Hayattaki en büyük engelim hastalığımdı ve onu yendim.

Artık hayatım dört dörtlük, ancak neden hâlâ mutlu değilim bilmiyorum...

"Taehyung sen neler yaptın? Anlat bakayım."
"Huh?"

Babamın sorusuyla birlikte yemeğiyle oynayan Taehyung bize döndü. Ardından boğazını temizleyip ruhen aramızda olmadığı için hızlıca toparladı.

"Ha şey ben şirket işleriyle ilgilenmeye devam ediyorum. Aynı yani, değişen bir şey yok."

"Bir durgun göründün gözüme. JKL şirketiyle olan sözleşmede bir sıkıntı yoktur umarım?"

Kurcalamaya devam eden babama yanıt vermek adına dudaklarımı aralamıştım ki onu yanıtlayan Taehyung oldu.

"Şirketle ilgili bir sorun yok."
"Ee niye üzgün duruyorsun sen?"

Derin bir nefes verip araya girdim.
"Mara'yı hatırlıyor musun baba?"
"Hangi Mara? Ha! Şu kız..."

Kafamla onu onaylayınca, Taehyung devam etti.
"Aynen, yakın arkadaşım olan. Bir süredir yurtdışında olduğundan özlüyorum arada."

Babam mırıltıyla onu süzdü. Sırf beni iyileştirmesi için anlaşma yaparak işe geri aldığı kızı unutması ayrı bir ironi zaten. Babam işte, fazla bir şey beklememek gerek.

"JKL şirketin CEO'su ile yakın arkadaş olduğunuzu duydum, Bay Min."

Ortamdaki atmosferi dağıtıp konuyu değiştirmek adına atılan kişi Hana olmuştu. Ona teşekkür edercesine bakıp babamla muhabbet etmeye bıraktım ve hızlıca yanımda oturan Taehyung'a döndüm. Elimi sırtına yerleştirip eğildim ve fısıldadım.

"Babamın kusuruna bakma. Üzgünüm."
O da aynı şekilde fısıldadı.
"Üzgün olmalısın."

Mara

Yemeklerimizi yedikten sonra birkaç saat sohbet etmiştik. Jimin'in babası bize teşekkür ederek evden ayrıldı.

"Bu gece için özür dilerim. Moralini bozmak istememiştim."

Koltuktaki oturan bedenimin yanına yayılarak kurduğu cümleye karşılık gülümsedim.

"Moralim bozulmadı. Keyif aldığım bir yemekti. Sadece Taehyung'u özledim, biliyorsun."
"Yalnızca Tae'yi mi özledin? Yoksa-"

Kafamı ona çevirip cümlesini kestim.
"Yoongi'yi özlemiyorum."

Yalan söyledim. İyileşmem ve ona olan duygularımı silmem zaman alıyordu. Sadece bir yılda unuttum bile diyemezdim.

Jimin dudaklarını birbirine bastırdı. İnanmadığını bakışlarından hissedebiliyordum.

"Pekala, öyle diyorsan öyle olsun..."
Oturduğu yerden kalktı ve eliyle odasını gösterdi.

"Bu gece beni aşırı yordu. Gidip uyuyacağım. Sen de çok geç kalma tamam mı?"
"Tamam."

Odasına girişini izledim. Oturduğum koltukla bacaklarımı kendime çekerek kollarımı etrafına sardım. Sessizlikte aklıma gelen anılarla gülümsemiştim.

"Verir misin şunu? Taehyung..."
"Anaa kuşa bak..."

Kendimi tutamadan gülmeye başlamıştım. Jimin'in duymasını istemediğimden elimle dudaklarımı kapattım ve gülüşümü durdurmaya çalıştım. Ah Taehyung'u özledim ben!

"Canım acıdı."
"Üzgünüm. Şakalaşıyordum sadece. İyi misin? Dur alnına bir bakayım..."

Biraz yaklaşıp gözlerini kıstı ve kafamı tutarak alnımı inceledi. Bu sırada şirket çalışanlarından biri pervasızca onu ittirip bağırmıştı.

"Kayın gençler!"

Elimle yüzümü kapatıp kafamı iki yana salladım. Bir yandan da zihnimde canlanan anılarla gülüyordum.

"Yoongi bakıyor. Fırsat bu fırsat.
Ben öpecek gibi eğileceğim."

"Kafanı kırarım."

Taehyung ile olan anılarım dışında diğer tüm anıları silebilseler keşke zihnimden. Sadece onunlayken mutluydum. Onun haricinde hayatım bir film olsa türü kesinlikle dram olurdu. Bana neşe getiren Taehyung'tu.

Birkaç kez öksürdükten sonra panikle ıslak tişörtünü tuttum.

"Ölüyordum... Az daha..."
Kahkahasını işittim.

Ellerini yaslayıp bedenini geriye verdi ve kafasını ağaçlara doğru eğdi.

"Ama ölmedin."

Neden birden Yoongi'yi hatırlamak zorundaydım ki? Hayatımı yoluna koymaya çalışırken, olur olmaz yerlerde aklıma geliyordu.

Gülümsemelerim bile kendimi suçlu hissettiriyordu. Yaptığı onca şeyden sonra, nasıl hâlâ onu hatırlayabilirsin?

Onunla ilgili şeyleri, onun gülüşünü...
"Aptalın tekiyim..."

Bu sefer sinirle gözlerimi yumup ellerimle yüzümü kapattım. İçimdeki suçluluk duygusu geçsin diye birkaç saniye öyle bekledim.

"Yalan söyledin."
Sırıttı.

"Hep yalan söylerim. Her an, her durumda. İnsanlar fark etmez."

Göz kırpıp beni işaret etti.
"Sen de etmedin."

Birkaç saniye bekledi, ardından omuz silkip hızlıca bana döndü.

"Anlaşmayı unut gitsin. Tekrar yapalım."

Gülümesediğimi Jimin'in sesini işitmemle fark etmiştim.
"Mara?"

Anında kendime çekip düzen verip odasından tarafı döndüm. Kafasını çıkarmış bana bakıyordu.

"Yatmıyor musun?"
"Ah evet şey... Yatıyorum."

Ayaklanıp koridora ulaştım, onun odasından geçerken gülümsedim. Kendi odama ulaşır ulaşmaz kapıdan içeri girmiştim ki Jimin bedenini dışarı çıkarıp sordu.

"Neye sırıtıyordun sen?"
"Sırıtmıyordum."

Kafasını iki yana sallayıp mırıldandı.
"Yalancı."

Yoongi

Yemekler bitter bitmez önce babamı uğurlamış, ondan sonra üçümüz biralarımızı içerken keyif yapmış, en son da Hana'ya taksi çağırarak onu uğurlamıştık.

Koltukta yanımda oturan Taehyung'a dönüp derin bir nefes verdim. Sanırım sarhoş oldum.

"Bu gece için üzgünüm. Moralini bozmak istememiştim. Bize tahammül etmen-"

"Size değil, babana tahammül etmem gerekti. Sizi sevdiğimi biliyorsun."

Yanıtıyla tebessüm etmiştim. Taehyung omuz silkti ve ellerini yana açıp mırıldandı.

"Hem senin için de zor olduğunu biliyorum."
Onu kafamla onayladım.

"Aynen, zor. Mara'yı özlediğin halde konu ona gelmeseydi keşke bu gece."

"Ya sen?"
Merakla ona döndüm.
"Ne ben?"

"Sen özlemedin mi hiç Mara'yı? Evde bela yaratan kimse yok, ev gereğinden fazla huzurlu... Ne bileyim Shin hariç diğer çalışanları da çıkardın işten."

Dudaklarını büzüp devam etti.

"Koca malikanede yalnızca Shin kaldı. O da belirli günler geliyor, belirli günler gelmiyor. Eskiyi özlemiyor musun hiç? Yalnız kaldın."

Derin bir nefes verdim.

"Ben hep yalnızdım Taehyung. Bir fark hissetmiyorum."
"Neyi kastettiğimi biliyorsun sen. Kıvırma hiç."

Ayaklanıp elimle mutfağı gösterdim.
"Su alacağım, sana da getirmemi ister misin?"
"Yok..."

Onu kafamla onaylayıp mutfağa yöneldim. Oh Jin ve Bo Min ile vedalaşmış, sadece Shin ile yoluna devam etmiştim.

Zaten biri evleneceği için çalışmayacağını söylemişti, diğeri de daha iyi bir yerde iş mi ne bulmuş. Burada tutacak değilim.

Shin ise yalnızca hafta sonları ve Çarşamba günleri malikaneye geliyordu. Anlayacağınız bu koca malikanede nefes alan tek şey bendim.

"Bu gece burada kalayım mı? Eve gitmek gözümde büyüdü."

Mutfağa girmeden önce Taehyung'un sorusunu yanıtladım.

"Kal istediğin kadar."
Mutfağa girer girmez dolaplardan birinden bardak çıkarıp su koydum.

Birkaç yudum alıp bardağı tezgaha bıraktım. Ellerimle tezgaha yaslanıp gözlerimi yummuştum. Sabaha başım ağrımasa iyiydi.

"Canım acıdı."
"Üzgünüm. Şakalaşıyordum sadece. İyi misin? Dur alnına bir bakayım..."

Biraz yaklaşıp gözlerini kıstı ve kafamı tutarak alnımı inceledi. Bu sırada şirket çalışanlarından biri pervasızca onu ittirip bağırmıştı.

"Kayın gençler!"

Mara'nın o günkü yüz ifadesi yeniden gözlerimin önünde gelince kıkırdamadan edemedim. Taehyung'a belli etmek istemesem de bu evde çıkardığı sorunları özlemiştim.

Eskiden malikane yaşam belirtisi olan, anılarla dolu bir yerdi. Şimdiyse yalnızca ben kalmıştım, malikane de solmuştu.

Birkaç kez öksürdükten sonra panikle ıslak tişörtünü tuttum.

"Ölüyordum... Az daha..."

Kahkahasını işittim. Ellerini yaslayıp bedenini geriye verdi ve kafasını ağaçlara doğru eğdi.

"Ama ölmedin."
"Teşekkür ederim, yardımınız olmasa..."

"Shin'e kampa seni götürüp, kamptan sensiz gelmeyi açıklayamacağıma göre..."
"Çalışanınızı kaybetmek istemezsiniz tabi..."

Mırıldansa da duymuştum. Üzerime yapışan beyaz tişörtümü es geçip Mara'ya baktığımda, onun üzerindeki ıslak tişörtün bedenine yapışması kafamı yana çevirerek sırıttım.

"Dantel detayları güzelmiş."

Aklıma gelen anıyla yeniden sırıtmıştım. Kafamı iki yana sallarken, mırıldandım.
"Aptal kız."

"Bo Min gelme, gelme. Su döküldü, her yer sabunlu su..."

Merdivenlerde dengesini sağlamaya çalışan kızı izliyordum. Vay canına ondan iyi hip hop dansçısı olurmuş.

Bir basamak daha inmiştim ki arkası dönükken elini olduğum tarafa doğru sallamaya başladı.

"Kayarsın, dikkat et. Hatta git kuru bez getir!"
Gözlerimi kısıp kafamı yana yatırdım.

Sessizce ona izlemeye devam ettiğimde, ulaşmaya çalıştığı beze ulaşamadan yere çakılmasına şahit olmuştum. Gözlerimi büyüterek birkaç basamak daha indim.

"Hey iyi misin!"
"Bo Min-"

Sesimden Bo Min olmadığını fark eden bedeni zoraki ayaklandı ve yüzündeki şapşal ifadeyle hızlıca toparladı.

"İyiyim, efendim. Siz gelme-"

Bu sefer kendimi tutma gereği duymadan kahkaha attığımda, salondan Taehyung'un sesini işittim.

"Hey neye gülüyorsun!"
Kafamı iki yana sallayıp kahkahamı bastırmaya çalıştım.

Tanrı'm hissedemiyorken, fazla tuhaf geliyordu. Fakat artık hissedebiliyorum ve komik geliyor. Boğazımı temizleyip kendimi toparladım.

"Güldüğüm yok!"
"Kahkahanı duydum az önce!"
"Bir şeye gülmedim!"

"Yalan söyledin."
Sırıttım.

"Hep yalan söylerim. Her an, her durumda. İnsanlar fark etmez."

Göz kırparak onu işaret ettim.
"Sen de etmedin."

Birkaç saniye bekledikten sonra omuz silkip hızlıca ona döndüm.
"Anlaşmayı unut gitsin. Tekrar yapalım."

Aniden gülmeyi kestim ve ciddileştim. Onu öptüğüm geceyi durmadan hatırlayıp duruyordum.

Tezgahın üzerine koyduğum bardağı elime alıp bir yudum daha aldım. Ardından salona geri döndüm. Bedenimi koltuğa geri bırakınca, Taehyung çatık kaşlarla bana dönmüştü.

"Kendi kendine gülüp hayır gülmüyorum ben diyemezsin."
"Gülmüyordum."

Tek kaşı havaya kalktı.
"Yalancısın da."

Ona yanıt vermek yerine sırıtınca, eliyle merdivenleri gösterip devam etti.

"Mara'nın odası hâlâ duruyor mu?"
Kafamla onayladım.

"Duruyor. Dokunmadım."
"Pekala, orada yatıyorum o zaman ben bu gece?"

Ayaklanıp merdivenlere yöneldi.
"Sen de fazla geçe kalma."
"Pekala, iyi geceler."

Continue Reading

You'll Also Like

40.1K 3.3K 25
Sıradan bir okul çıkışında Lisa, karşısına çıkan pembe kedinin tüylerinde elini gezdirmişti fakat yediği küçük pençe darbesi ile yere yığılmıştı. 【li...
128K 10.1K 47
Jungkook, alkole olan bağımlılığı yüzünden günden güne eriyor ve ölüme koşuyordu. Annesi tarafından kendisine göz kulak olması için tutulan bir genç...
42.3K 3.1K 62
Ruggeronun Karolu kurtarmasıyla olan olaylar Kapak tasarımı:@ruggeritas_98
16.3K 1.3K 16
Jeongguk bir kaza sonucu geçici bir felç geçirdi. Yaşadıkları ağır geldiği için Busan'dan taşınıp başka bir okula gitti. İşte o zaman Lalisa Manoban...