YABANCI NEFES (3 HAFTAYA DÜZE...

By maisie_ruby

190K 19.8K 14.9K

İki ülke arasında aranan terörist yüzünden Azerbaycanlı özel kuvvetler askerlerinin ve genç doktorumuzun göre... More

1|Yabancı nefes
2|Güvenli kollar
4| Çiller
5| Ateş çemberi
6|Bilinmeyen biri
7| Karanlığa tutunan umut ışığı
8| Sönmüş umutlar.
9| Ölüm.
10|Acıyla harmanlanan kalpler
11|Gelecek için atılan adımlar
12|Geçmiş'in bıraktığı izler
13|Bir fotoğraf karesi
14|Terkedilmiş kız çocuğu
15|Ayrılığın serzenişi
16|Acının tarifi
17|Yalanlarla süslenmiş gerçekler
18|Muma dönmüş kalpler
19|Gözler yalan söylemez
20|Ruhu, çocukluğuna esir düşmüş adam
B̶i̶r̶ ̶k̶ü̶ç̶ü̶c̶ü̶k̶ ̶a̶s̶l̶a̶n̶c̶ı̶k̶ ̶v̶a̶r̶m̶ı̶ş̶
21|Soğuk mezar
İlk kitap finalinden spoiler
22|Gerçekler
"Turan'ın düşlerinden"
23|Küçük bir geçmiş meselesi
24|Ruhun serzenişi part 1
24|part 2
25| İʟᴋ ᴋɪᴛᴀᴘ ғɪɴᴀʟɪ ᴘᴀʀᴛ 1
25|İʟᴋ ᴋɪᴛᴀᴘ ғɪɴᴀʟɪ ᴘᴀʀᴛ 2

3| Geçmişin sanrısı.

9.5K 875 781
By maisie_ruby

(Hem bozkurt kitabıma hem de bu kitabıma yaptığım bu shopu kullandım. Çünkü neden olmasın dhjsj)

○○●●●○○


Geçmişten alıntıdır.

Elinin tersiyle burnunu sildi Aysu.

Babası durmadan kapıya vuruyor ve çıkması için diretiyordu. Çıkmayacaktı Aysu. Çıkarsa babası onu öldürürdü...Oysa Aysu ölmek istemiyordu ki! Aysu hayallerinin peşinden gitmek ve helalini bularak hayırlı bir yuva kurmak istiyordu...

"Sana çık dedim Aysu!" diye bağırdı babası Taşkın bey.

Sinirden deliye dönen Aysu, bavulunu sertçe yere bırakarak kapıya doğru ilerledi. Kapıya yaklaşmadan önce masada duran vazoyu alarak arkasına sakladı. Kapıyı açar açmaz sinirden kırmızı kesilen babasıyla karşılaştı.

"Al çıktım! Ne oldu şimdi?!"

Yumruklarını sıkan Taşkın bey, "Allahın cezası hayırsız evlat! Hiçbir yere gitmeyeceksin! Burada dizimin dibinde oturacak ve bize bakacaksın. Duydun mu beni!" dedi bağırırken.

"Ne bakması ya! Ne bakması! Neyinize yetmiyor onca para? Ne istiyorsunuz benden?!"

Üvey annesi Nesrin hanım birden ortaya çıkarak, "Kardeşlerinin okuması gerek, baban yetişemiyor." dedi yüzsüzce.

Aysu sinirden kıkırdayarak, "Yapmasaydınız çocuk o zaman! Ben mi dedim annemi aldat! Ben mi dedim annemi aldattığın kadından çocuk peydahla diyen!" diye bağırdı.

Bağırmasıyla yanağında patlayan tokat, dudak kenarının kanamasına neden oldu. Aysu ona şaşkınlıkla bakan erkek çocuğuna bakarak tebessüm etti. Küçük çocuğu korkutmak ve çocukluk travmasına neden olmak istemezdi. Bu yüzden tüm sinirini içine hapsederek babasına baktı.

Kısık sesle, "Siz istediğini söyleyebilirsiniz ama ben gideceğim! Gidip hayatımı yaşayacağım." dedi.

Babası gülerek, "Gidip annen gibi birinin eşyası olma da." dedi.

Bu kez gülümseyen Aysu, "Senin gibi ahlaksız birinin yanında durmak yerine hayatının aşkını buldu diye mi bu öfken?" diye sordu.

Taşkın bey tekrardan sinirlenerek, "Ahlaksız senin annene derler! Dul bir kadın olarak yaşayacağına, gidip hemen evlendi." dedi.

Aysu onu umursamadan içeriye geçerek bavulu eline aldı. "Ahlak anlayışın çok karışık bir durumda babacığım. Aç bir öğren bakalım ahlaksız kime derler." Belki annesi onu geride bu insafsızların elinde bırakarak gitmişti ama sonuçta mutlu ve huzurlu bir yuvası vardı.

Çantasını omzuna astıktan sonra bavulunu sıkıca tutarak, "Şimdi önümden çekil. Gidip yaşamam ve kurtarmam gereken hayatlar var." dedi.

Babası Taşkın bey geriye çekilerek, kapıyı gösterdi. "Gidersen eğer seni evlatlıktan reddederim."

Aysu yutkundu. Kalbi acıyla kasılmaya başlamıştı bile. Neden? dedi içinden. Neden, kızına saygı gösteren ve onu Allah için çok seven peygamber efendimiz s.a.s gibi değilde, insafsız bir baba gibi davranıyordu?

Hiç mi sevilmeye değecek birisi değildi Aysu?

Oysa Aysu onca hakarete ve kötü sözlere rağmen hâlâ ilk günki gibi babasına saf sevgi duyuyordu.

Babası ona bir kez kızım dese Aysu tümden gardını indirir ve baba şefkatini ilk kez tatmak için heyecanla babasına doğru koşardı.

Lakin ona bir kez bile kızım diyecek ne babası ne de annesi vardı artık.

"Bir bu kalmıştı zaten yapmadığın babam. Bunu da yap."

Bunu dedikten sonra senelerini geçirdiği evden ayrılmak için kapıya doğru ilerlemeye başladı. Tam ayakkabılarını giyerek çıkacaktı ki, bacağına sarılan dokuz yaşlı erkek kardeşi Yusuf, "Abla gitme. Lütfen." diyerek konuşmaya başladı.

Aysu yavaşca eğilerek Yusuf'un boyuna yakın durdu. Kardeşinin gözleri usulca dolmuş ve yalvararak ona bakıyordu. Koyu sarı renk saçlarında ellerini gezdirerek, "Yusuf'um, ablasının can özü...Benim şimdi gitmem gerek ama söz veriyorum geleceğim. Sırf senin için ablan gelecek." dedi.

Sonra kulağına eğilerek, "Eğer canını yakarlarsa, beni araman yeterli. Ablan ne olursa olsun gelir ve seni kurtarır." dedi.

"Söz mü?"

"Abla sözü."

Yusuf sıkıca ablasına sarılırken, çok geçmeden ikiside birbirinden ayrılmış ve Aysu evi terketmişti...

Şimdi hayallerini yaşaması gereken noktadaydı Aysu.

Dudak kenarından akan kanı silerek, "Başardım...Kurtuldum ki ben." diyerek acıyla kıkırdı.

○○●●●○○

Geçmişin sanrısı gözlerimin önüne siyah perde çeker gibi beni andan soyutlarken bir kez daha yaşanılan onca olay için iç çektim.

Ne denirdi ki, şimdi onca acıya? Ne denirdi ki, şimdi onca yaşanılan olaya?

"Həkim qız? Eşidirsən məni yoxsa eşitməməzlik edirsən?" Doktor kız? Duyuyor musun beni yoksa duymamazlıktan mı geliyorsun? dedi Turan bey. İrkilerek ona bakarken arabada sadece ikimizin olduğunu ve şöför koltuğundan bana doğru dönerek bana seslendiğini fark ettim.

"Ben, şey duyuyorum. Yani, galiba."

Baş sallayarak, "Narkoz başına vurub deyesən." dedi düşünceli şekilde.

Ne dediğini anlamazken, "Ya ama ben sizi anlayamadım ki, Turan bey." diyerek sitem ettim.

Elini ve omuzlarını ben ne yapayım der gibi haraket ettirerek, "Ama həkim qız sən dedin mənə öz dilində danış deyə." dedi bana anlık bakarak. Ama doktor kız sen dedin benimle kendi dilinde konuş diye.

Gözlerimi kısarak, "Bak bunu anladım mesela. Ama bazı kelimelerinizi anlayamıyorum." dedim.

Dudak büzerek, "E anla o zaman." dedi. Sonra aradan inerek yavaşca yürümeye başladı. Bende poşetimi elime alarak hızla aramızda mesafe koyarak ilerlemeye başladım. Turan bey bilerek yavaşca yürüyordu.

"Diğerleri nerede?"

"Evlerinde."

"Evleri nerede?"

"Toprağın üstünde."

Kaşlarımı çatarak, "Gıcık adam!" dedim. Adımlarını durdurarak benden tarafa döndü.

"Gıcık? Sən qıcıq görməmisən həkim qız." Sen gıcık görmemişsin doktor kız.

Ardından tekrar yürümeye başladı. Evim onun evinin aksi tarafında olduğu için arkasından, "Allah razı olsun. Beni iki gün boyunca beklediğiniz için." diyerek hafif bağırdım.

Arkasını çok dönmeden yandan bana baktı. "Cümləmizdən həkim qız." Cümlemizden doktor kız. Bunu dedikten sonra ilerlemeye başladı. Ben de çok durmadan evime doğru yürümeye başladım.

Buraya geleli ve çalışmaya başlayalı iki gün olurken çatışmaya gitmiş ve yaralanmıştım. Pişman mıyım peki? Yoo.

Saksının altına koyduğum anahtarımı alarak evimin kapısı araladım. İçerisi buz gibiydi. Elimdeki poşeti kirli sepetine atarak başımdaki şalı çıkardım. Üzerimdeki elbiseden omzuma dikkat ederek kurtulurken sadece Turan beyin aldığı iç çamaşırlarıyla kalmıştım. Sadece sütyenimi omzumu az da olsa incittiği için çıkarırken üzerime bol gri sweat ve eşofman altı giydim.

Burada evi soba ısıttığı için önce sobayı yaktım. Ortamda yankılanan hışırtı sesi beni huzura davet ediyordu. Yatak odamdaki sobayı yakmaya üşendiğim için şimdilik burada uyuyacaktım. Koltuğa uzanarak üzerime odamdan getirdiğim battaniyemi örttüm. Beyaz, çamaşır kokan yastığıma sıkıca sarılarak gözlerimi karanlığa yumdum.

○○●●●○○

2 hafta sonra.

"Aysu kızım?"

Gözlerimi sıkıca kapatarak sıkıntılı bir nefes bıraktım. Karşımda serumuna bakan ve durmadan sorular soran yaşlı teyze bana bakarak tekrardan soru sormaya başladı.

"Şimdi ben bu serumu sıksam. Patlar mı?"

Ona şaşkınlıkla bakarak, "Teyzecim serumu neden sıkıyorsun?" diyerek sordum.

"Meraktan."

Bir atom bombası değildi belki ama biz de serum patlatmak isterdik.

"Patlar. Serum da patlar biz de patlarız."

Elini dudaklarına yaslayarak hayret nidası çıkardı. "Patlar mıyız ki? O zaman ben bu serumu patlaymayayım."

"Evet teyzeciğim. Patlatma." Biten serumunun ardından evinden ayrılarak dışarıya çıktım. İçime soğuk nefesi çekerken, ellerimi montumun cebine soktum. Bu gün kendi köyümüzün hastalarına uğramak için dağılmıştık.

Omzum aradan geçen bir hafta sonrası iyileşmişti. İyileşir iyileşmez işimin başına geçmiştim. Koştur koştur durmadan ilerleyen Firengizle kıkırdadım. Geçen zaman dilimin de bana epey bir yardım etmişti. Mesai saatleri dışında bana Aysu diye hitap ederken yer yer kendi dilinde konuştuğu için yavaş yavaş dillerini öğrenmeye başlıyordum.

"Ay vallahi canım çıktı Aysu hanım. Koşa koşa bir hal oldum."

Gülerek, "Hemşire olmak kolay değil demiştim." dedim.

Evin kenarında duran banka uzanarak, "Valla yorulmak bahane hemşire olmak şahane!" dedi.

O uzanarak dinlenirken bakışım etrafta gezindi. Şahin timi son bir haftadır ortalıkta yoktu. Gerçi diğer günlerde de bir şekilde ortadan kayboluyorlardı ama şimdi bir haftadır yoklardı. Firengiz'i orada bırakarak sağlık ocağına doğru ilerledim. Mesai saatimiz bitmişti. Bu yüzden eve giderek dinlenmek istiyordum.

○○●●●○○

Elindeki kurumuş ot parçasını nöbet devretme sonrası uyuyan Oktayın üzerine attı Orhan. Oktay hızla gözlerini aralarken, "Beş saniyən var Orxan yox ol!" dedi. Beş saniyen var Orhan kaybol!

Orhan gülerek, "Beş saniyədə mən necə yox olum?" diye sordu. Beş saniyede ben nasıl kaybolayım?

Oktay sinirle, "Qaldı iki!" dedi. Kaldı iki!

Orhan aniden ayağa kalkarak, "Dəli oğlu dəli! Gedərsən Elçin'in yanına yer dəyişdirdi vaxtıdı." diyerek koşar adımlarla uzaklaştı. Şimdi yanlışlıkla ona vururdu falan hiiiiç gerek yoktu. Deli oğlu deli! Gidersin Elçin'in yanına nöbet sırası sende.

"Cavanşir?" diyerek seslendi Elçin.

"Eşidirəm." diyerek kısaca cevap verdi Cavanşir. Dinliyorum.

"Sənə xanımımla olan tanışmağımızı danışmışam?" diyerek ciddiyetle sordu Elçin. Sana hanımımla olan tanışmamızdan bahsettim mi?

Cavanşir göz belerterek, "İnan mənə nağılı bele bu qədər danışmırlar!" dedi. İnan bana hikayeyi bile bu kadar konuşmuyorlar.

Elçin alınganlıkla bakarak, "Qulağ assan ne olardı ki?" diyerek sordu. Dinleseydin ne olurdu ki? O sevdiği kadınla zor kavuşmuştu. Ne badireler atlatmışlardı. O yüzden unutmamak için her an birine anlatıyordu.

"Özüdə nağılı durmadan danışmamağları onların günahıdı!" Hem hikayeyi durmadan konuşmamaları onların günahı. diyerek konuştu Elçin.

Cavanşir ona bakarak, "Elçin." diyerek seslendi.

"Nə var?" diyerek ona baktı Elçin.

"Küsmədin ki?" diyerek masumca sordu Cavanşir. Küstün mü? Arkadaşının özellikle Elçinin kalbini kırmak istemezdi.

"Yoo. Küsmüşəm." diyerek etrafa göz gezdirdi Elçin. Yoo. Küstüm.

Cavanşir sırıtarak omzunu omzuna vurdu. "Küsmə mənə a ceyranım." Küsme bana a ceylanım.

Oktay silahını göğsüne yaslayarak Elçin ve Cavanşirin yanına geldi. "Elçin sen git biraz dinlen koçum."

Elçin hemen baş sallayarak, koşmaya başladı. Ayakları yara olduğu için ayakta kalmaktan yorulmuştu. Bunu kimseye söylememişti. Taşa oturarak botlarını çıkardı. Ardından ayaklarına sardığı bandajları çıkararak ayaklarını botlarının üzerine koydu. İkiside kötü haldeydi. Çatlamış ve yara oluşturmuşlardı.

Yüzü buruşurken bu haline bakan Turan, buruk bir tebessüm ederek askerinin yanına gitti. Sağlık çantasından gerekli eşyaları alarak askerinin önünde diz çöktü. Elçin kalkmak için hamle yaparken Turan, "Qalxmağa ehtiyac yoxdu oğlum." Kalkmana gerek yok oğlum. Dedi.

Buradaki askerlerin hepsi Turan'ın evladı gibiydi. Aslında gibiden fazlasıydı.

Elçin burnunu çekerek, "Mən özüm edərəm komandir." dedi. Ben kendim yaparım komutanım. Komutanının önünde diz çökmesi onu rahatsız hissettirmişti.

Turan ona alttan bakarak, "Nə vaxttan bələdi ayağların?" diye sordu. Ne zamandan beri böyle ayakların? Bu sırada elindeki kremi Elçin'in ayaklarına çekiyordu.

"İki həftədi bu gündədi ayağlarım." İki haftadır bu halde ayaklarım.

"Niyə həkimə getməmisən?" diye sordu Turan. Neden doktora gitmedin?

"Getdim. Mənə iki həftə evdə qal, ayağların sağalsın dedi. Amma bilmir ki, mən evdə qala bilmərəm." Gittim. Bana iki hafta evde kal, ayakların iyileşsin dedi. Ama bilmiyor ki, ben evde kalamam.

"Səbəb?" Turan krem sürdüğü ayaklarına yeni bandajı sararken bir yandan da soru sormuştu. Sebep?

"Buralar mənə çox yad gəlir. Əvvəlki kimi tək qalmaq istəmirəm." dedi çocuklar gibi Elçin. Buralar bana çok yabancı geliyor. Eskisi gibi yalnız kalmak istemiyorum.

Turan içten bir tebessüm ederek askerine baktı. "Allahın izni ilə tək qalmayacağsan. Tamam?" Allahın izniyle tek kalmayacaksın. Tamam mı?

Elçin çocuklar gibi baş sallayarak, "Tamam komandir." dedi. Tamam komutanım.

Turan ayağa kalkarak Elçin'in saçlarından öptü. "Biraz dincəl sən." Biraz dinlen sen. Timin en küçük üyesiydi Elçin. Bu yüzden onun yeri hepsinde çok ayrıydı.

Turan bu kez diğer askerlerinin yanına gitti. Hepsi gecenin en karanlık saatlerinde etrafı gözetiyordu. Oktay ve Orhan birbirilerinden biraz uzakta durarak etrafı gözetirken bu kez Cavanşir ve Elçin dinleniyordu. Turan hiç uyumamıştı. Uyursa askerleri zarar görecek gibi bir his dolmuştu yüreğine...

Sabah saatlerine gittikçe yaklaşırken etraf yavaş yavaş aydınlanıyordu. Biraz ileriye giderek etrafına göz gezdirdi Turan. Fazla sessizlik vardı kaldıkları yerde. Bu kadar sessizlik hiç hayra alamet gelmiyordu. Çoktan baskın yapmaları gerekiyordu. Gözünün birini kısarak silahının göz kısmıyla diğer uçta duran dağa baktı. Dağın mevzi alınacak yerleri gölgelerle doluydu. Hemen harakete geçerek, "Qarşımızdaki dağda çaqqallar gizlənib. Özünüzə gizlənəcək yer tapın. Elə gizlənin ki, kölgənizi belə görməsinlər." dedi. Karşımızdaki dağda çakallar saklanıyor. Kendinize mevzi alacak yer bulun. Öyle bir saklanın ki, gölgenizi dahi göremesinler.

"Baş üstə komandir!" dedi hepsi. Uyuyan ikili bile kulaklarına dolan sesle hemen uyanmış çok geçmeden mevzi almıştı.

"Şahin 1 görüşün necədi?" diye sordu Turan. Şahin 1 görüşün nasıl?

Orhan, gözünü kısarak nişan aldı. "Bizdəki hərəkətliliyi başa düşdülər komandir. Ortada qalanların hamısı gizlənməyə yer axtarır." Bizdeki haraketliliği anladılar komutanı. Ortalıkla kalanların hepsi saklanmaya yer arıyor.

Turan sırıtarak, "Şahin komandası. Hamı mənə diqqət kəsilsin." dedi. Şahin timi. Hepiniz bana dikkat kesilin.

"Bir və ya iki dəqiqə sonra atəş açacağlar. Başçıları Mahmudu sağlam istəyirəm." dediği iki dakika geçmediki teröristler ateş açmaya başladı. Bir ve ya iki dakika sonra ateş açacaklar. Başlarında duran Mahmudu sağlam istiyorum.

"Allah yardımçımız olsun Şahin komandosu!" Turan bunu der demez karşılıklı sıkılan kurşunlar havada uçuşmaya başladı.

Cavanşir'in kafasının tam yanından uçan mermiyle eğilerek sırtını saklandığı taşa yasladı. Sinirle kalkıp inen göğsüyle, "Orxan! Vur qurtar bu zəhrimarı!" diye bağırdı. Orhan! Vursana şu salağı!

Nişan alan Orhan, "Gözdə. Canı yanmışın doqquz canı var eləbil!" diyerek sinirle konuştu. Bekle. Canı yanmışın dokuz canı var sanki!

"İstiyir 99 canı olsun! Vur qurtar!" diyerek bağırdı Cavanşir. İster 99 canı olsun! Vur bitir!

Sıktığı kurşun adamın kafatasını delerken, "Vurdum." dedi Orhan.

Cavanşir kaldığı yerden devam ederken, Oktay, "Siçan kimi hər dələdən çıxırlar!" dedi. Fare gibi her delikten çıkıyorlar.

"Əsəbləşmə ceyranım." diyerek Oktaya sataştı Elçin. Sinirlenme ceylanım.

Oktay birinin kafasına, birinin gözüne birinin de boynuna vurarak hepsini öldürürken, "Ay bala! Bəsdi mənə heyvan adıynan çağırdız!" dedi. Vay arkadaş! Yeter artık beni hayvan ismiyle çağırdığınız!

Turan gülerek, "Əsəbləşmə Oqtayım." dedi. Sinirlenme Oktay'ım.

Oqtay, "Komandir siz eləməzdiz də heç olmasa!" diyerek mızmızlandı. Komutanım bari siz yapmasaydınız.

Turan tek kaşını kaldırırken, "Nədi xoşuna gəlmədi?" diyerek sordu. Ne o hoşuna gelmedi mi?

"Kim mənim?" diyerek soran Oktay gülerek, "Sizdən gələn hər şəyə razıyam mən komandir." dedi. Kim ben mi? Sizden gelen her şeye razıyım ben komutanım.

"Afərin əsgər. Gözümə çox girdin." Oktay gururla gülerken, Turan son noktayı koydu. "Ona görə Allahın izniyle qayıdar qayıtmaz 100 tur qaçacaqsan." Aferin asker. Gözüme çok girdin. O yüzden Allahın izniyle döner dönmez 100 tur koşacaksın.

Dudaklarını büzen Oktay, iç çekerek konuştu. "Yazığ canım qaça qaça dondurma kimi əriyir." Bedenim koşa koşa dondurma gibi eriyor.

"Yaxşıdı da Oktay. Tez qocalırsan." diyerek ona sataştı Orhan. İyi işte Orhan. Çabuk yaşlanıyorsun.

"Harası yaxşıdı Orxan? Ələ salırsan məni?" Neresi iyi Orhan? Dalga mı geçiyorsun benimle?

"Yoo, niyə ələ salım ki səni? Əksinə ağıl verirəm. Birdən biri sənə evdə niyə qalmısan diyə soruşanda, tez qocalmışam ona görə diyərsən." dedi Orhan. Yoo, neden dalga geçeyim ki seninle? Aksine akıl veriyorum. Birden birisi sana neden evde kaldın diye sorarsa, çabuk yaşlandım bu yüzden dersin.

Oktay tekrardan sinirlenirken, "Gözüm görməsin səni Orxan!" diyerek bağırdı. Gözüm görmesin seni Orhan!

Orhan gülerken, "Kölgən olub arxanca gəzəcəm. Gözlə sən." dedi. Gölgen olup arkanca geleceğim. Bekle sen.

Aradan geçen saatler sonrası savaş biterken Azərbaycan askerleri, Mahmudu almış helikopterin gelmesini bekliyorlardı. Turan askerlerine bakarak, "Yaralı var?" diyerek sordu. Yaralı var mı.

Elçin çekinerek, "Mənim sol qolum yaralandı komandir." dedi. Yaralanmış, sesini dahi çıkarmadan kolunu sarmıştı. Onun için küçük bir sıyırıktı sadece. Benim sol kolum yaralandı komutanım.

Cavanşir hızla yanına giderek yarasına baktı. Çok şükür yarası derin değildi. Kurşun sıyırmıştı sadece.

Turan diğerlerine bakarak, "Başqa yaralı yoxdu ki?" diyerek sordu. Başka yaralı var mı?

Oktay dilini dudaklarında gezdirirken, "Yoxdu komandir." demişti. Hayır komutanım.

Etrafı bu kez helikopter sesi sararken, Şahin timi helikoptere geçerek yola koyulmuştu.

○○●●●○○

Elimdeki dosyaya dikkatle bakarak bir kaç yazı daha yazdım.

Bu gün sağlık ocağı pek bir sessizti. Çok şükür eskisi kadar hasta olan insanlar yoktu. Dosyayı kapatarak geriye yaslandım. Gözlerim yazı okumaktan yorulmuştu bile. Avuç içlerimle gözlerimi ovarken, odamın kapısı tıklatıldı. "Gel." diyerek seslenmemle içeriye elinde iki tane çay tutan Firengiz girdi.

"Təzə dəmlənmiş çay içirsən?" Taze demlenmiş çay içiyor musun?

"İçerim."

Kalkıp koltukta oturdum. O da yanıma geçerken çayımızı yudumlamaya başladık.

"Saatlerdir odandasın. Biraz çıkıp hava mı alsan?"

Dudaklarımdan ayırdığım çay bardağını avuç içlerimde tutarken, "Yok ya. Bir kaç işim daha var dosyalarda. Onlar bitsin öyle çıkarım." dedim.

"Yardım edeyim mi?" diye sordu bana bakarken.

Ona tebessüm ederek, "Gerek yok birtanem. Az kaldı zaten." dedim. Sonra merak ederek, "Abinlerden bir haber var mı?" diye sordum.

Çayını yudumlarken, "I-ıh." dedi. "Bir hafta oldu gideli. Sesini duysam, iyi olduğunu bilsem rahatlayacağım ama nerden." diyerek iç çekti.

"İnşAllah iyilerdir ya. Dert etme sen."

Dalgın bir şekilde zemine bakarken, "Dert etmiyorum ki artık. Sadece korkuyorum ona bir şey olacak diye." dedi.

"Kaç sene oldu asker olarak görev yapıyor. Bir yerden sonra diyorum alıştın artık ama yoook. Ne alışması acısı ilk günkü gibi." diyerek iç çekti.

Elimi dizine koyarak okşadım. Ona ne söylersem söyleyeyim hasreti dinmezdi. Hasreti sadece abisi dönerken sönecekti. Biz sessizce dakikaları sayarken, ortamda yankılanan helikopter sesiyle yerimizde dikleştik.

Acaba onlar mı gelmişti?

Hızla yerimizden kalkarken dışarıya çıktık. Evet onlardı gelen. Çoktan inmiş onlara taraf gelen köy halkıyla konuşuyorlardı. Sayıları azdı ama. Evet, evet azdı! Turan bey yoktu.

Firengiz koşarak abisine sarılırken, ben yerimde durmuş etrafa bakıyordum. Acaba yaralanmışlar mıydı? Ben durmuş etrafa göz gezdirirken arkamda hissettiğim adım sesiyle yerimde kaskatı kesildim. Önce burnuma dolan yoğun barut kokusunu hissettim. Ardından kulağıma sesi doldu.

"Məni axtarırsan həkim qız?" Beni mi arıyorsun doktor kız?

Onu mu arıyordum ben?

○○●●●○○

Bölüm sonuuu.

Fikirlerinizi alayım.

En sevdiğiniz karakter kim?

Karakterlerimizi yayınladım. Kim olduklarını bilmiyorum ama bulan biri ve ya tanıyan biri varsa benimle iletişime geçerse çok mutlu olurum.

İletişim için; maisie_ruby

İnstagram; maisie_ruby_
yabancınefesofficial

Tik tok; maisie_rubys

Allaha emanet olun❤️

15 temmuz şehitlerimiz için birerk Fatiha okuyalım. Allah hepsine rahmet eylesin...

Continue Reading

You'll Also Like

1M 55.7K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
953K 56.5K 73
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
3.4M 168K 67
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...