ÇOCUKLUĞUM | Lise

By buketsekmenn

5.5K 641 1.8K

Son dersin son dakikalarındaydık. Sıramın üstündeki defter ve kalemimi çantama koymak için çantamın fermuarın... More

⋅Giriş⋅
•1•
•2•
•3•
•4•
5. | Part 1
5. | Part 2
•6•
7 | Part 1
7 | Part 2
•8•
9 | Part 1
9. | Part 2
•10•
•11•
•12•
13 - Kesit
•14•
-15-
16. / Kesit
•16•
17

•13•

75 2 0
By buketsekmenn

''Ya çok heyecanlı,'' dedim bir yandan kıyafet seçerken. Gizem de çok heyecanlıydı, Merve ise bir köşeye sinmiş gözlerini devirerek bize bakıyordu. Bu tarz hengamelerden hiç hoşlanmazdı ve bizimle gelmek istemediğini söylediğinde ona ısrar etmedik. 

''Ne giyeceğim Güneş? Ya ben normal gelirli bir ailenin kızıyım. Onun gibi zengin değilim ki. Kalk alışverişe gidelim desem, gidemeyiz. Giyecek hiçbir şeyim yok.'' Gizem, dudaklarını sarkıtarak elindeki askıyı bir kenara fırlattı ve yatağa oturdu. Durum, Merve'nin de dikkatini çekti ve Gizem'in yanına oturup kollarını ona sardı.

''Şaçmalamayı bıraksana sen. O kadar zengin olmak zorundamıymışsın hem?'' Kimse cevap vermedi ve bir süre sessiz kaldık.

Merve aklına bir şey gelmiş gibi yerinde zıpladı. ''Kızım bizim bedenlerimiz aynı, hadi kalk bize gidelim. Bende istediğini bir şeyler bulabilir misin onu bilemem ama bakalım en azından.'' Gizem, Merve'nin söylediğiyle yüzü tekrar gülmüş ve gözleri parlamıştı. Umut vardı. 

''Benim dolaba da bakarız güzelim, ama sana azıcık küçük olabilir.'' Gizem, aynı samimiyetle tekrar gülümsedi. İkimize de sarıldı. Bize hiç beklemeden karşılık verdik. ''Düşünmen yeter Güneşim. İyi ki sizin gibi dostlara sahibim!''

-

Semih: Güneş, selam. Kapadokya'da Gizem'e bir süprizim var. Evlenme teklifi edeceğim daha doğrusu. 

Mesajı okurken, gözlerim gittikçe büyümüştü ve tepkimi dizginlemek de hiç kolay olmamıştı. 

Güneş: Ne?! Delirdin mi sen? Ay, yanii çok sevindim. Ne diyeceğimi bilemiyorum şuan.

''Ne oluyor Güneş? Neye ağzını ayırdın öyle sen?''  Telefonu anında bıraktım ve hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek yürümeye devam ettim. İnşallah, bir şey sezmemişlerdi diye geçirdim içimden. Merve, çok uyanıktı direkt anlamıştı ama Gizem'in anlamamasını umdum. 

Sonunda giyecek bir şeyler bulup, küçük bir valiz hazırladıktan sonra aşağı indik ve iner inmez bizi bir araba bekliyordu. Kızlarla birbirimize soru işaretiyle dolu bakışlar atarken, bize seslenen Semih'in sesi bu bakışmalarımıza son verdi. 

''Kızlar, haydi gelin.'' Bir şey demeden bavulumuzu kaldırmaya yeltendik ama kaldıramadan elimizden bavullar alındı. ''Alırdık biz Semih,'' dedi Merve mahcup bir sesle. Ama sesindeki tonda bir yandan da güvensizlik sezmiştim. 

Önemli değil der gibi omuz silkti Semih ve durumu daha fazla uzatmadan, arabaya bindik. Yolculuk oldukça sessiz sürerken, saf saf etrafıma bakındım. Çünkü sormak istediğim şeyi soramıyordum. Bulut yoktu, neredeydi?

Resmen içim içimi yiyordu, resmen içimi bir kurt kemiriyordu. Neden yoktu?

''Ay çatlayacak şimdi orta yerinden.'' Merve, dobralığıyla ortama giriş yapmıştı ve benim içimi kemiren soruyu sormuştu. ''Bulut beyler neredeler?''

Gözlerimi ayırarak Merve'ye baktım. O da umursamazca omuz silkti. Semih pis pis sırıtarak, ''Onu evden alacağız yengem merak etme.''

Semih'e dik dik baktım. ''Siz iyice oyuncak ettiniz kendinize beni. Hiç de onu merak etmedim.'' Hala burnumu dik tutmaya çalışsam da, herkes bu halime gülmüştü tabiki.

Herkes biraz daha dalga geçtikten sonra benim için o ızdırap dolu yolculuk sonunda bitmişti ve havaalanına varmıştık. Etrafıma bakındığımda hala kimseyi görememiştim. Bavullarımızı aşağı indirdikten sonra bizi buraya getiren arabada gözden kaybolmuş ve sadece biz kalmıştık. 

''Ooo, kardeşim gelmiş.'' Radar gibi gözlerim onun geldiği yönü bulurken, içim kıpır kıpır olmuştu. Neden onu her gördüğümde böyle oluyordum? 

''Nerede kaldın abi?''

''İşim vardı,'' dedi bana bakmadan, sigarasını ayağının ucuyla ezerken. Sonra yanıma geldi ve tek kolunun altına beni alarak sımsıkı sardı. ''Hallettim geldim. Nasılsın güzelim?'' 

Şaşkınlıkla ona baktım. ''İyiyim Bulut, sen?'' 

''İyiyim.'' 

Sonunda uçağa bindiğimizde ben, Bulutla, Gizem Semih'le, Merve ise yabancı biriyle oturuyordu. Uçaktan çok korkmazdım ama kalkışta ve inişte biraz kötü oluyordum. Bulut'a korku dolu gözlerle baktığımda, o benden daha çok endişelendi. 

''Ne oldu güzelim?'' 

Daha fazla telaşlandırmamak adına gülümsedim. ''Kalkış ve inişte biraz etkileniyorum, ama sen yanımdasın. İyiyim.''

*

Kapadokya şehrinin büyüleyici güzelliği girer girmez, bizi etkisi altına almıştı bile. Peri bacalarının o mistik havası, ve bir yandan uçan balonların havada yarattığı ahenk resme hepimizi büyülemişti. 

''Benim ikinci gelişim, her geldiğimde etkileniyorum buradan.'' 

''Ben ilk kez geldim, şuan ağzım açık kaldı resmen.'' Gizem, Semih'e bakmadan ona cevap verirken,  Semih ise daha çok Gizem'e hayran hayran bakıyordu. 

''Neşeli Günler sahnenizi bırakıp artık otele geçebilir miyiz?'' Merve direkt Bulut'u onaylarken, omzundan düşmek üzere olan çantayı omzuna sabitledi.

''Oh be, sonunda biri şu bavullarla yolun ortasında dikilmemize tepki gösterdi.'' 

Gizem'in suratı birden düştü. ''Aman ya, iki dakika tribe girmemize de izin yok. Duygusuzlar.''

-

''Kızlar, içimde garip bir heyecan var. Semih, bir farklı davranıyor bana.'' Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranmak hiç de kolay olmayacaktı. Üstelik yalan söylemeyi de beceremezdim. Ben kızlara sabah ne yediğimi bile anlatan biriydim. Yüzüme bir maske taktım ve konuşmaya devam ettim.

''Yok ya her zamanki hali Semih bu yanii.'' Kıvırmaya devam edemeden, bana yardım eden Merve olmuştu. Onun da önceden haberi olmuştu neyseki. 

''Geldi yine Gizem hanımın kafada kurma perileri.. Hay allahım ya tam bir drama queensin.'' 

Kaldığımız otelde ben kızlarla Bulut ise Semih'le ayrı bir odada kalıyordu. Kızlarla tabii ilk defa böyle bir yere gelebildiğimiz için, şaşkınlığımızı hala atamamıştık. Hepsi Semih ve Gizem'in mutluluğu içindi. Yoksa burada kalmayı kabul etmezdik. Bizim maddi durumumuz burada kalmaya yetmezdi zaten.

''Ya bu çocuk bana gerçekten aşık yaa,'' dedi Gizem kapının önünde dikilirken. Otel görevlisine teşekkür etti ve kapıyı yavaşça kapatırken elindeki çiçeklere iyice sarıldı. Semih'in yaptığı bu jest hepimizi gülümsetmişti tabii. 

''Kızlaar, üstündeki nota bakın ya,'' dedi notu diğer eliyle açıp bize okurken. ''Benim güzelime ne gönderilir diye düşündüm. ''Sana senden daha güzel hediye edecek bir şey bulamadım. Ama en sevdiğin çiçeğin beyaz güller olduğunu biliyorum. Umarım mutlu etmiştir, seni seviyorum...''

''Adam çıtayı arşa çıkarmış resmen,'' dedi Merve bir yandan bavulunu dolaba yerleştirirken. Çok güzel bir hareketti bu, zaten Semih de çok ince bir çocuktu. O sırada kapı tekrar çaldı ama Gizem aşk sarhoşu Merve ise bavulunu yerleştirdiği için kapıya en yakın olarak bu sefer ben baktım. 

Yine bir oda görevlisi gelmişti. ''Buyurun?'' dedim soran gözlerle bakarken. ''Bu not Güneş hanıma,'' dedi görevli ve benim elime notu bırakıp anında uzaklaştı. Şaşkınlıkla olduğum yerde öylece kalakalırken, gözlerimi birkaç kez kırptım. 

''Yarın sabah 7 gibi uyan, seni kapıda bekliyor olacağım. Sadece ikimiz. Seni çok seviyorum.''

Aldığım nota gülümseyerek baktığımda kapıyı kapattım ve içeri doğru adımladım. ''Kızlar ben çok açım ya, aşağı inelim mi?''

''Neye gülüyorsun sen öyle yayık ayran gibi?'' Kızların sorduğu soruyla hızlıca kendimi toparladım ve gözlerimi kaçırarak, eşyalarımı alıp lavaboya girdim. 

''Bir şey yok, öyle ya gülmek de mi yasak?''

Evden kahvaltı etmeden çıktığımız için hızlıca kahvaltımızı edip, Güvercinlik Adasını gezecektik. Bulut, oturduğundan beri telefon görüşmeleri yapıyordu. Yüzünde bir huzursuzluk vardı ama yine de aksi gibi davranıyordu. Son zamanlarda gerçekten sıkıntılı anlar yaşamıştık. Murat hocanın ani karşıma çıkışı, Bulut'la olan kavgamız, annemin öğrenmesi...

Her neyse bugünümü güzel geçirecektim. Önümüzde iki gün vardı, sonra yine kendi hayatlarımıza geri dönecektik. Bu iki günün çok güzel geçmesi için içte içe dua ediyordum. 

Derin bir nefes verdim ve bu güzel tabloya gülümseyerek baktım. On sekiz yıllık hayatım boyunca ilk defa arkadaşlarımla evimden uzak bir yere gelmiştim. Üstelik yanımda Bulut da vardı. 

''Ama bu güzel anımızı ölümsüzleştirmeyelim mi?''Gizem'in bu heyecanlı haline hepimiz tepkisiz kalırken, ilk tepkiyi veren ben olmuştum.

''Evet ya, fotoğraf çekilelim.'' 

Merve homurdansa da, kabul etti. ''İki çiftin arasındaki tek sap olarak ben dahil olmasam mı ya?''

Ona saçmalama der gibi baktım. ''Gel buraya, benim sap yavrum. Hem en iyi teknik direktörler, sahaya girmez bilirsin ki.''

Alaylı bir şekilde güldü. ''Hıı, ne demezsin.''

Gizem, çekindiğimiz fotoğrafa hayran hayran baktı. ''Ayy, çok güzel çıkmışız.'' Gizem'in bu masum çocuksu halleri hepimizi gülümsetirken, kahvaltılarımızı bitirdik ve şehri gezmeye koyulduk. Ama aslında Semih'in bir evlilik teklifi planı vardı. Ben ondan daha heyecanlı olabilirdim. Meraktan ölecektim ama Semih'in yanına gidip çok konuşamıyordum, Gizem'in şüpheleneceğinden emindim çünkü. 

Gezdiğimiz yerlerde ara ara fotoğraf çekilirken, Bulut ara ara bizden uzaklaşıp telefon görüşmeleri yapıyordu. Bu duruma sesimi çıkarmadım işle alakalı olabilirdi. Ama ya kötü bir şey varsa? 

''Bulut, söylemezsin biliyorum ama içinden çıkamadığın bir durum varsa, bana söyleyebilirsin. En azından dinlerim.'' Bulut, bu söylediğime karşılık anlayışlı bir şekilde gülümsedi ve beni tekrar kolunun altına alarak yürümeye devam etti. 

''Bir şey yok güzelim, merak etme. İşle alakalı sadece.''

Çok içime sinmese de açıklamasını kabul ettim. 

''Nasıl yanii?'' Gizem'in gözleri iyice büyürken, bende bu ortamdan büyülenmiştim. Yerdeki kırmızı minderler, masanın üstü güllerle kaplı ve koskocaman yazılarla yazılmış ışıklı bir 'Marry Me' yazısı...

Gizem, evlilik teklifini kabul edip Semih'e sımsıkı sarıldıktan sonra, benim gözlerim istemsizce doldu. 

''Güzelim, ne oldu? Niye ağlıyorsun sen?'' Bulut'un telaşla kurduğu bu cümle, sımsıkı sıktığım musluklarımın vanasının açılmasına neden oldu ve daha çok ağlamaya başladım.

''Çok duygulandım Bulut ya,'' dedim kollarının arasına daha çok sokulurken. ''Resmen en yakın arkadaşım evleniyor.''

Yüzündeki telaş yerini samimi bir gülümsemeye bırakırken, saçlarımın arasına derin bir öpücük bıraktı.

Yüzündeki telaş yerini samimi bir gülümsemeye bırakırken, saçlarımın arasına derin bir öpücük bıraktı. Bu hareketine karşılık gülümsedim. Gecenin geri kalanı tebriklerle geçtikten sonra lüks sayılabilecek bir restaurantta oturduk ve karınlarımızı doyurduk.

Bulut, gruptan ayrılıp benimle biraz dolaşmak istediğinde, herkes sanki gitmemizi bekliyormuşçasına bizi yanlarından kovarken, istemsizce gülümsedim. Annem, aklıma gelmişti birden bugün sadece bir kez araması beni bir tık şaşırtsa da, üstünde durmadım. Ama onu bir ara arasam iyi olacaktı. 

Kapadokya'nın ışıklı sokaklarında el ele yürürken, ikimizde sus pus olurken ilk konuşan ben oldum. ''Çok güzel bir gün geçirdik. Gizem'i hayatımda ilk defa bu kadar mutlu gördüm. Sürekli hastalığıyla uğraşıyordu çünkü. Hep mutlu olsunlar ya...''

Cümlemi bitirmeden beni kendine birden çektiğinde affalasam da sarılışına karşılık verdim. Ellerim ikimizin arasında kalmıştı. ''Benim güzel güneş çiçeğim, senin o iyi kalbine kurban olurum.''

İç çekerek yüzünü avuçlarımın arasına aldım ve yanağına tüy kadar hafif bir öpücük bıraktım. Ardından Bulut'un arkasına gördüğüm pamuk şekerler tüm dikkatimi dağıtıp, beni kendilerine çekmişlerdi. Pamuk şekere bayılırdım.

''Hiii, pamuk şeker!'' Heyecanla pamuk şekerci amcanın yanına koşarken Bulut'un da arkamdan geldiğini hissetmiştim. ''Güneş!'' 

Bulut, gözlerini devirerek bana baktığında o kadar koşmasına rağmen sesi hala toktu ben ise başka yerlerimden nefes alıyordum resmen. Bunların hepsi sporsuzluktandı... Tabii Bulut bey işe gider gibi her gün saatlerini spor salonuna yatırdığı için...

''Kızım niye koşuyorsun ya, takılıp düşeceksin bir yere.'' Mahcup bir şekilde gözlerine baktığımda gözlerindeki öfke yerini sakinliğe bırakmıştı. ''Bakma şöyle Güneş.''

''Bakmıyorum tamam.'' Cebinden cüzdanını çıkarıp adama bir ellilik verdiğinde, gözlerimi ayırarak ona baktım. Hayatta bana ödetmezdi biliyordum. ''Abi bir tane alalım.'' Abi de neye uğradığını şaşırarak verdiği paraya baktı, cebinden para üstünü vermeye kalktı ama Bulut ''Üstü kalsın,'' diyerek geçiştirirken ortamdan uzaklaşmıştık. 

Gece iyice kendini gösterirken rüzgarın şiddeti biraz daha artmıştı ve ben kollarımı kendime sardım. Ben gözlerimi Kapadokya'nın güzelliğinden alamazken, ve bir yandan pamuk şekerimi ısırırken üstüme bırakılan şeyle irkildim. Bulut, ceketini vermişti tabii ki. Onun bu düşünceli halleri beni daha çok kendine bağlıyordu. 

''Geçti mi üşümen?'' diye endişeyle sorduğunda ceketi iyice üzerime sarmıştı. Ona bakıp samimi bir şekilde gülümsedim. ''Geçti, geçmemesi imkansızdı zaten. Sen benim içimi ısıtıyorsun.''

Söylediğimden utanmıştım ama onun yüzündeki endişe silindi ve yerini halinden memnun bir hal aldı. ''Benim kalbim seninle tanıştıktan sonra kutuplarını eritti de ondan güzelim.''

İltifat ve centilmenlik konusunda usta bir adamla laf yarıştıramazdım zaten. Aklıma gelen şeyle birden yüzüm ekşidi. Annemi aramayı unutmuştum. ''Annem,'' dedim bir yandan çantamı karıştırırken. Telefonumu bulup elime aldığımda, annemi rehberde buldum ve direkt arama tuşuna bastım.

Birkaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı. ''Anneciğim! Geç oldu farkındayım ama arayamadım bir türlü.''

Annem derin bir nefes verdi. ''Kızım merak ettim, birkaç kez aradım seni ama çalmadı. Sana beni merakta bırakma demedim mi?'' Annem kızgın olmakta çok haklıydı. Çünkü beni çok uyarmıştı.
Tedirgince mırıldandım. "Özür dilerim anneciğim, hiç müsait olamadım. Çok haklısın. Nasılsın, ne yapıyorsun?"
Annem kısa bir süre ses vermedi, ardından derince yutkunmasını işittim. Kesin bir şeyler olmuştu ve annem yine benden gizlemeye çalışacaktı.
"İyiyim annem, öyle uzanmışım. Yoruldum. Sen napıyorsun, nasıl geçiyor günün?"
Gülümsedim. "Gayet güzel, çok eğleniyoruz. Yarın balona bineceğiz anne!"
Neşeyle söylediğim şeye karşılık annemin sesi çok durgun gelmişti.
"Oh ne güzel annem iyi eğlenceler sana beni habersiz bırakma."
Buluta bakarak gülümsedim ve o ise elimi avucuna alarak dudaklarına götürdü ve derin bir öpücük bıraktı.
"Anneciğim arkadan bir arama var! Döneceğim sana." Telefonu hızlıca kapattım ve yabancı numarayı açtım.

Bulut'un yüzü ise hemen ciddileşmişti. "Alo buyurun?"
"Güneş Akmanla mı görüşüyorum?" Kaşlarım çatıldı. "Buyurun benim?"
"Bankada birikmiş borçlarınızdan dolayı, haciz işlemlerini başlatmak durumundayım." Şaşkınlığımı gizlemek için elimden geleni yapmıştım. Ama Bulut bir terslik olduğunu anlamıştı bile. Şoktan dilim tutulurken, dengemi kaybetmemek için Bulut'a tutunmuştum.

İyi de ben şimdi ne yapacaktım?

🪶
Evlilik teklifi süprizi nasıl sizce?

Bundan sonra neler olacak?

Yıldızın içini doldurursanız çok mutlu olurum, iyi okumalar🐥💛

Continue Reading

You'll Also Like

817K 34.5K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
132K 1.1K 49
gözyaşlarımı dinlemeden bir anda içime girdi dudağı dudağımda bir eli göğsümde diğer eli kadınlığımdaydı...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
60.5K 823 9
'Işık, ışığım canını yakmak istemiyorum bugünün güzel geçmesini sağla ve bana geleceğin yolları kısaltmaya çalış bebeğim akşam sizdeyim bana söylemek...