AN (TAMAMLANDI)

By aysegokts

12.7K 2.7K 6.2K

23 Mayıs 2000. Doğumum benim kıyametimdi. Çok sevdiğim o doğum günlerim, şimdi bana cehennemdi. Kendimin en b... More

AN...
1.Bölüm: An'da Kalanlar ve An'ı Yaşayanlar
2.Bölüm: Beklenmedik Karşılaşma
3.Bölüm: Geçmeyen Geçmiş
4.Bölüm: Zamansız Hatıralar ve Çalınan Umutlar
5.Bölüm: Geri Dönüşü Olmayan Gidişler
7.Bölüm: Şüpheler ve İmalar
8.Bölüm: Bakmak ve Görmek
9.Bölüm: Soğan ve Marul
10.Bölüm: Tanıdık Yabancı
11.Bölüm: Yanılgılar
12.Bölüm: Bir Yenilgi, Birkaç Yanılgı
13.Bölüm: Emare
14.Bölüm: Dudak Kenarındaki Çukur
15.Bölüm: Yarım Kalan An'lar
16.Bölüm: İki Aşk ve Bir Savaş
17.Bölüm: Cennet Bahçesi ve Issız Çöl
18.Bölüm: Kırmızı Laleler
19.Bölüm: İki Cümle, Tek Bir Adam
20.Bölüm: Esir Bir Kalp ve Avuç İçleri
21.Bölüm: Ruh Kırıkları
22.Bölüm: Ruh Kırıklarının Tutkalı
23.Bölüm: İhtilal
24.Bölüm: Unutulmuş An'lar ve Unutulmak Zorunda Kalanlar
25.Bölüm: Sonun Başlangıcı
An 2.Kitap: TANITIM
An 2.Kitap 1.Bölüm
An 2.Kitap 2.Bölüm

6.Bölüm: Şiir ve Müzik

515 128 414
By aysegokts


Merhabalar...

Yeni bölümle karşınızdayım.

Keyifli okumalar dilerim..


***

Tolga'yla spor salonunda yaşadığımız o tatsız olayın üzerinden birkaç hafta geçmişti. Geçmişten gelen o acı verici an, bu süre boyunca gözümün önünden gitmemişti.

Nereye bakarsam bakayım, hangi işle uğraşırsam uğraşayım, hep canlanmıştı belleğimde; kan gölünün ortasında arkası dönük bir adam ve kulağında siyah renkli, yılan şeklinde bir küpe.

Gözlerimi sıkıca kapattım, huzursuzca bir nefes verdim ve on'a kadar saymaya başladım.

Zaman, bana duygularımı yansıtmamayı öğretmişti. Anne ve babamın öldürüldüğü an, gözümün önüne gelse bile tepkisiz kalıp etrafımdakilere hiçbir şey belli etmemeyi başarmıştım.

Sürekli yanımda olan Tolga bile herhangi bir değişiklik fark etmemişti bende.

Son zamanlarda duygularımı eskisi kadar gizlemekte zorluk çeksem de hala bu konuda yeterince başarılı olduğumu düşünüyordum.

Spor salonunda yaşadığımız tatsız günün üzerinden birkaç hafta geçmişti ama o anların izi zihnimde hala tazeydi. Bu nedenle son birkaç haftadır sıkça okulun kütüphanesine gelir olmuştum. Çok fazla kitap okuyordum. Satırlarda kaybolup kendimi yaşadığım an'dan soyutlamaya çalışıyordum.

Bu intikam hırsı, hem bedenen hem de ruhen beni çok yormuştu. Sanırım biraz soluklanmaya ihtiyacım vardı.

Derin bir nefes alıp elimdeki kitaba baktım. Şu an okuduğum kitabın adı "Senden Önce Ben"di. En azından biraz olsun kafamı dağıtabiliyordu. Benim için etkileyici bir kitaptı. Bakışlarım kaldığım sayfada gezindi ve birkaç cümlede takılı kaldı.

'Nasıl hissediyorum biliyor musun? Sanki koşuyor ama hep geride kalıyorum.'

Ben de bu şekilde hissediyordum. Sanki koşuyordum ama hiçbir zaman ilerleyemiyordum. Sanki herkes yolunu bulmuş da bir ben kalmışım gibi...

Düşüncelerim, gözlerimin önünde sallanan iki adet çikolatayla bölündü. Daha dikkatli bakınca bu çikolataların Karam olduğunu fark ettim. Kafamı biraz yukarı kaldırınca bakışlarım, karşımda duran ellerin sahibiyle buluştu.

Kerem.

Anlayamadığım bir şekilde son zamanlarda onu sıkça görür olmuştum. Bu birkaç haftadır devamlı birlikte olduğumuz grubumuzla iyice yakınlaşmıştık. Birebir sohbetimiz olmasa da grupça iyi vakit geçirir olmuştuk. Şimdiyse onu ilk kez gruptan ayrı bir şekilde karşımda bulmuştum ve bu durum beni oldukça şaşırtmıştı.

"Çok dalgın ve bitkin görünüyordun. Bu çikolatalar o asık suratını biraz da olsa güldürebilir mi sence?" Yanıma oturdu.

"Teşekkür ederim." Çikolatalara uzanırken en sevdiğim çikolatayı seçmiş olmasının tesadüfen mi yoksa kasten mi olduğunu düşündüm.

Paketlerden birini açıp kocaman bir ısırık aldım. Kerem ise bunun karşılığında gülümsedi. Gözleri elimdeki kitaba kaydı. "Konusu ne?"

Çikolatamdan bir ısırık daha alırken bakışlarım istemsizce yüzüne takıldı. Uzun kirpiklerine, siyaha göz kırpan kahvelerine odaklandım. "Felçli bir adam ile onun bakıcısı arasındaki ilişkiyi anlatıyor."

"Hmm... Biraz bahsetmeye ne dersin?"

"Felçli bir insana aşık olur muydun? Ya da sen felçli olsaydın, sadece ellerini birazcık oynatabilseydin, herhangi birine aşık olur muydun? Sevgi her şeye yeter mi? Bu tarz şeyleri sorgulatıyor bu kitap. Sorgulatan kitapları çok severim, ikinci kez okuyorum."

Önce elimdeki kitaba, sonra da bana baktı. "Sevginin iyileştirici gücü olduğuna inanıyorum. Kitabı da oldukça merak ettim. Bitirdikten sonra bana verebilir misin?"

"Olur, az kalmıştı zaten. Ama bir konuda sana katılmıyorum; sevgi her şeyi iyileştiremez bence. İnsanlar, sevgiyi gözlerinde fazla büyütüyorlar." Aslında sevginin iyileştirici gücü olduğuna inanıyordum ama o an Kerem'in fikrine katıldığımı söylemek istemedim. Ona ters düşmek sebepsizce hoşuma gitmişti.

Derin bir nefes aldı ve oturduğu koltuğa iyice yerleşti. "Bu konuda seninle aynı fikirde değilim. Bana göre sevgi, engel tanımaz. Engeli oluşturan insanlar ve toplumdur. Bu dünyada sevginin bile iyileştiremeyeceği kadar kötü insanlar var, evet. Ama yine de sevgi, çoğu zaman pek çok şeye yeter. Aslında bazen sevgi o kadar güçlü olabiliyor ki, insan bile sevgisinin gücü karşısında şaşırıp kalabiliyor."

Haklıydı ve bu durum canımı sıkmıştı. Bu nedenle sessiz kalıp gözlerimi karşımdaki kitaplığa diktim.

Gözleri benim üzerimdeydi, hissediyordum. Bir süre hiç konuşmadan orada öylece durduk.

Aramızdaki sessizliği bozan Kerem oldu. "Konu ne bilmiyorum, beni ilgilendirdiğini de düşünmüyorum. Sadece, konuşmak ister misin?"

"Bir konu olduğunu nereden çıkardın?"

Gülümsedi sakince. "Sevgi konusunda belki ama hislerim konusunda benimle tartışamazsın."

Şaşkınlıkla ona döndüm. Tolga bile fark etmemişti. "Herkes mi böyle düşünüyor?"

Kollarını birbirine bağladı. "Hayır, farkında olduklarını sanmıyorum ama sen daha iyi bilirsin tabii ki."

Biraz sinirlenmiştim açıkçası. Çünkü birinin beni anlaması, iyi olmadığımı fark etmesi hoşuma gitmezdi. Anlaşılmak beni ürkütürdü ve bana tehlikeli bir şey gibi gelirdi.

Ona döndüm. "Kusura bakma ama yaklaşık bir buçuk aydır beni tanıyorsun. Tolga beni yıllardır tanıyor. O bile böyle bir şey demezken sen kendinden nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

Beni taklit ederek bana döndü. "Çünkü bazen yıllarca hayatında olan bir insanı yeterince tanımamış olabilirsin. Bazen de sadece bir kez görmene rağmen onu çok iyi tanıyormuş gibi hissedersin. Birini iyi tanımak, onunla geçirdiğin süreye bağlı değildir."

Maalesef yine haklıydı. Ama yine de ona bunu söylemek istemedim. "Yanılıyorsun, bir şeyim yok benim."

Biraz bana yaklaştı ve başını hafifçe sola doğru eğdi. Bunu beklemiyordum. Bana, beni çözmek istermiş gibi bakıyordu. Diğer yandan da çoktan çözmüş gibiydi. "Neden kendini herhangi bir insana açmaya korkuyorsun?"

Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Beni anlıyordu. Hayatımda ilk kez bir insan ona hiçbir şey anlatmadığım halde beni anlıyordu. Gözlerindeki ifade de bunu destekler nitelikteydi.

Kerem'i cevapsız bırakıp telefonuma baktım. Tolga mesaj atmıştı. Kantinde olduklarını söylüyordu.

Ayağa kalktım, kitabımı ve diğer çikolatamı çantama koydum. "Bence bu sohbetin hikayesi burada bitti, gitmem gerekiyor."

Huzursuzca bir nefes verip burun kemerini sıktı. "Tolga'nın yanına mı?"

Başımı onaylar bir biçimde salladım.

Ayağa kalktı. "Tamam, ben de geliyorum. Bir selam vermiş olurum."

Omuz silktim.

Beraber yürümeye başladık. Boyu oldukça uzundu. Başım, omuzlarına denk geliyordu. Başımı çevirip omuzlarına baktığımda o da başını bana doğru çevirdi. Yüzümü seyretmeye başladı.

Tuhaftı.

"Ne oldu, neye bakıyorsun?" diye sordum.

Hafifçe tebessüm etti. " Yürürken aklıma okuduğum bir şiir geldi. Onu düşünüyordum."

"Hangi şiir? Kime ait?"

Derin bir nefes aldı. Yoksa şiiri okuyacak mıydı?

"Bende hiç tükenmez bir hayat vardı

Kırlara yayılan ilkbahar gibi"

Yürümeyi bırakıp olduğu yerde duraksadı. Gözlerimin içine bakıp şiire kaldığı yerden devam etti.

"Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı

Göğsümün içinde ateş var gibi"

İlk dörtlüğü bitirdiğinde istemsizce gülümsedim, kalbim sebepsizce daha hızlı atmaya başlamıştı. Sevdiğim ve ezbere olduğum bir şiirdi. Belki de bu yüzden kendimi tutamayıp devamını ben getirdim.

"Bazı nur içinde, bazı sisteyim

Bazı beni seven bir göğüsteyim

Kah el üstündeydim, kah hapisteydim

Her yere sokulan bir rüzgar gibi"

İkinci dörtlüğü bitirdiğimde o da güldü. Yürümeyi bırakıp olduğumuz yerde durmuştuk.

Bir adım atıp biraz daha yaklaştı bana.

"Hissedince sana vurulduğumu

Anladım ne kadar yorulduğumu

Sakinleştiğimi, durulduğumu

Denize dökülen bir pınar gibi"

Kaşlarımı çattım. Üçüncü dörtlüğü okuması gerekirken direkt dördüncü dörtlüğe geçmişti.

"Üçüncü dörtlüğü atladın Kerem, farkında mısın?"

Yüzünde anlam veremediğim bir gülümseme belirdi. Gamzelerine odaklandım. Gülünce daha da belirginleşmişti.

Önüne dönüp yürümeye devam etti. "Öyle mi? Farkında bile değildim."

Hiçbir şey söylemeden ben de yürümeye devam ettim. Güzel ve farklı bir andı, bozmak istemedim.

Gergin olduğum zamanlarda ruhuma iyi gelmesi amacıyla çeşitli müzikler dinlerdim. Her ne kadar bu müzikler, beklenen etkiyi göstermese de...

Fakat Kerem'in sesinden şiir dinlemek; tuhaf bir şekilde bana iyi gelmişti. Beni sakinleştirdiğini hissetmiştim.

*****

Bölümümüz sona erdi...

Düşüncelerinizi oldukça merak ediyorum.

Her salı ve her cuma yeni bölüm gelecek.

Öpüyorum..

09.07.2023   16.10

Continue Reading

You'll Also Like

NAZLI By kukililli

Teen Fiction

210 65 6
" Hayır hayır ben onun gibi değilim ben yapamam bırakamam olmaz." Gözlerinin içine baktım beni anlaması için. Yalvarıyordum gözlerimle ama asla anlam...
ALİSA By Uzay

Teen Fiction

511 77 4
Bir zamanlar karıştırılan bebek kurgusu yazmış ve sonraki hayatınızda bu kurgunun baş kahramanı olmuşsanız? Sonunu değiştirmeniz gereken bir kitap, y...
6.5K 629 18
"Sende bir çizik bile yokken ben de açtığın kabuk tutmayan yarayı sana nasıl anlatayım?" Hazan uzun zamandır uzaktan izlediği ilk aşkının, kendisi i...