Özel Güçler Akademisi *BASILD...

By cansu_ceyhan

2.1M 102K 11.3K

Tatil hayalleri hayal olarak kalan bir genç kız. Liseyi bitirdikten sonra tatil için çıktıkları yolda gerçek... More

Yeni Okul Yeni Hayat
Tanışma
Gücüm Ne?
Saraya Yolculuk
Prenses
Büyübazlar'la İlk Karşılaşma
Aile Özlemi
Saraydaki Günler
Prens Leonard
Akademiye Dönüş
Hain
Dövüş Şovu
Eski Bir Dost
Yangın
İhanet
Claris & Cristian
Seçim
Elveda
Ölümle Burun Buruna
Büyübazların Lideri
Yeni Akademi
Öpücük
Akıl Okuyan Makine
Maskeli Balo
Dövme
Dövmenin Sırrı
Bir Haftalık Tatil - 1
Bir Haftalık Tatil - 2
Bir Haftalık Tatil - 3
Kötü Hava
Kötü Hava - 2
Kayıp Ceset
Rüyalar
Sürpriz
Sürpriz - 2
Mavi Ay
Akademinin Dışında
Ceza
Çift Kişilik
Aynadaki kim?
Sakin Bir Gün
Büyük Plan
Gerçek-Yalan
ÖGA 2 YAYINDA
MALENIUM

Gerçekler

231K 6.5K 2.2K
By cansu_ceyhan

Sevgili okurlarım kitaptaki karakterlerin tamamı hayalidir. Kesinlikle koyduğum resimlerle alakası yoktu. Oyuncu kullanmadığım için multimedyaya temsili karakterler koyacağım.

O zamanlar henüz on altı yaşındaydım. Her insanın hayatında olduğu gibi benim de hayatımda bazı değişiklikler olmuştu. Oldukça popüler olmama rağmen son zamanlarda kendimi kaybediyor, sık sık sorun çıkarıyor ve ceza alıyordum. On yedi yaşımda bu durum daha da kötüleşti. Bütün popülerliğimi kaybetmiştim. Artık dışlanan öğrenciler arasındaydım. Ben daha neler olduğunu çözemeden arkadaşım dediklerim beni kendilerinden uzaklaştırmış ve okulun en alt tabakasının arasında bırakıştı. Ne popülerliğim ne de güzelliğim kalmıştı geriye. Okula giderken hazırlanmak için harcadığım iki saatlik süre uyku sürem olmuştu, okula saçımı sıradan topuz yaparak, özensiz kıyafetler giyerek gitmeye başlamıştım. Sanki ben değil de başka birisiydi her gün aynaya baktığımda gördüğüm. Arkadaş çevremdeki sorunlar yetmezmiş gibi bir de aile çevremde dışlandım. Zaten beni sevmeyen akrabalarım bu tuhaf hallerimden sonra benimle olan bütün bağlarını kesmiş gibiydiler. Yanımda bir tek ailem vardı. Beni hiçbir zaman bırakmayacaklarına inandığım annem ve babam...

Bütün bunların üzerinden iki yıl geçti. On dokuz yaşıma çoktan girmiş, olan biten her şeyi geride bırakmıştım. En çokta psikiyatristimin verdiği haplar etkili oldu. Son iki yıldır düzenli olarak gidiyor, verdiği her ilacı sorgusuz kullanıyordum. Başta karşı gelsem de bir süre sonra bende hasta olduğuma ikna olmuştum. Bu hallerim, belli etmeseler de, en çok ailemi üzüyordu. Sırf onlar için kabul etmiştim tedaviyi. Kısa sürede iyileştim ama hayatım asla geri gelmedi. Okulda dışlananlar arasında bir numaraydım. Kendi içime kapanmaya başladım. Okul dışında kalan tüm zamanımı filmlerle, kitaplarla geçirdim. En azından tatile gideceğimizi öğrenene kadar.

Her sene olduğu gibi bu sene de tatile gidecektik. Annem buradan kısa sürede olsa uzaklaşmamın bana iyi geleceğini düşünüyordu. Milano'ya gitmesek de bu şehirden uzaklaşmak çok güzel olacaktı. Böylece sokağa her çıktığımda bana aşağılayarak bakan gözleri görmeyecek, günümün tamamını odamda geçirmek zorunda kalmayacaktım. Tatile gideceğimizi duyar duymaz alışverişe çıktım ve kendime güzel birkaç kıyafet aldım. En azından gittiğim yerde bu depresif halimden kurtulmak istiyordum. Bavulumu gideceğimiz günden bir gün önce hazırladım.

Bu sabah gözlerimi açtığımda kendimi daha farklı hissediyordum. Yatağımla aynı hizada duran kapıdan kendi küçük banyoma geçtim. Zengin bir aileye sahip olmanın avantajlarından biriydi sadece. Odam normal gençlerinkinden büyüktü ama içerisindeki mobilya az ve sadeydi. Beyaz normalinden biraz büyük dolabım, çift kişilik yatağımın karşısındaydı. Aralarında ortalama dört adım mesafe vardı. Yatağın solunda, giriş ve banyo kapısının arasında ise çalışma masam duruyordu. Bir de küçük pudra rengi bir halı seriliydi boş kalan kısımda. Tek çocuk olduğum için babam durumu biraz abartır, bana aldığı her şeyi en iyi markadan seçerdi. Annem ise bu kadar abartmaması konusunda sürekli onu uyarırdı. İkisinin arasındaki bu tuhaf uyum belki de hayattaki en değerli şeyimdi.

"Cora, bavulunu indir. Gidiyoruz." İşte sabırsızlıkla beklediğim o ses sonunda duyuldu. Benimki hariç bütün eşyalar arabaya yerleştirilmişti. Bavulumu ve çantamı alıp odamdan çıktım. Merdivenlere ulaştığımda bavulun ağırlığına birde basamaklara baktım. En yavaş halimle basamakları tek tek inip evimle vedalaştım. Kapıyı arkamdan kapattıktan sonra beni bekleyen arabaya doğru ilerledim ve bavulumu bagaja koyması için babama bırakıp arka koltuğa yerleştim. Herkes arabaya bindikten sonra yolculuğumuz başladı. Babam trafik rahatlayınca radyoyu açtı. Adını bilmediğim ama melodisi hoş gelen bir şarkı çalmaya başladı. Slow ilerleyen müzik başımı cama yaslayıp derin düşüncelere dalmama sebep oldu. Kendimi o bunaltıcı ve karamsar düşüncelerden yazın ortasında yağan yağmuru fark edince ancak uzaklaştırabildim.

"Yavaş ilerleyelim hayatım, yağmur daha da hızlanacak gibi görünüyor." Babamın karşı gelemediği tonda konuştu.

"Bir an önce dursa iyi olur yoksa uçağı kaçırırız."

Annemle babamı kendi aralarında geçen sohbetle bırakıp camdan dışarıya baktım. Gerçekten çok hızlı yağıyordu. Bu tip yağmurlar İngiltere'de tehlikeli görülür, yaz yağmurunda kimse dışarıya çıkmazdı. Yılda en fazla iki defa yağan bu yağmur genellikle maddi manevi zarara sebep oluyordu. Çok küçükken bu yağmur yüzünden hastaneye kaldırılmıştım. Yağmurla birlikte gelen rüzgâr bir arabanın açık kapısını koparmıştı. O kopan parça ise sokakta oynarken bana denk gelmişti. Bir hafta hastanede kalmak zorunda kaldığım için bu yağmuru hiç sevmezdim.

Başımı yağmurun sularıyla ıslanan cama yaslayıp sağ tarafımızda kalan nehri izlerken bedenime çöken yorgunlukla gelen uykunun kollarına teslim oldum. Araba, yatağımdan çok daha rahattı oysa çoğu insan yatağında uyumayı tercih ediyordu. Uyku dolu gözlerimi kapattığımda rüyaya dalabilmek adına bir şeyler düşünmeye başladım. Kendimi daha mutlu bir hayatın içerisinde hayal ettim. Kısa sürede uykuya dalabildim. Birkaç dakika geçti veya geçmedi kendimi arabanın içinde sarsılırken buldum. Gözlerimi açma fırsatım bile olmadı bilincim kapanmadan.

Başımın sol tarafında şiddetli bir ağrıyla açtım gözlerimi. Odayı inceleyebildiğim kadar inceleyip gözlerimi tekrar kapattım ama uyumadım. Açık tutmak çok zor geliyordu. Sanki üzerinde tonlarca ağırlık vardı. Gözlerim kapalıyken neler olduğunu düşündüm. Nasıl oldu da hastanede uyanmıştım? Neler olmuştu? Kendimi biraz zorlayarak bayılmadan önce neler olduğunu düşündüm. Uyuyordum ve birden sarsıldım. Sol tarafımı sertçe çarptıktan sonra koltuktan düştüm ve bayıldım. Kaza mı geçirmiştik? Ailem neredeydi? Annem, babam...

"Son durum ne?" dedi sert bir erkek sesi. Ses sağ tarafımdan geliyordu. Kim olabileceğini düşündüm ama tanıdığım birisi değildi. Gözlerimi açmak için uğraştım.

"Uyanmasını bekliyoruz." Bu sefer kadın konuştu. Sol tarafımdaydı. Serumu değiştirdiğini hissedebiliyordum.

"Şans eseri kurtulmuş. Kırılan cam daha ileriye gitseydi ölümcül olabilirdi." Başımdaki ağrının sebebini şimdi anlayabilmiştim. Muhtemelen beni ameliyata almışlardı ve dikiş izi ağrıyordu. Kendimi zorlayabildiğim kadar zorladım ve sonunda gözlerimi açabildim. Doktor hemen hızlıca muayene etti ardından bana gelişmemden bahsetti. Bilmediği ise benim ilgilendiğim şeyin o olmadığıydı.

Yutkunup kendimi konuşmak için zorladım. Boğazım kuru olduğu için canım biraz yandı. "Ne oldu bana?"

"Kendini fazla yormanı tavsiye etmem. Çok önemli-"

"Bana ne oldu?" Sözünü kestiğimde bana sen bilirsin dercesine bakış atıp neler olduğunu anlatmaya başladı.

"Trafik kazası. Karşı yoldan gelen bir araçla çarpışıp nehre düşmüşsünüz. İlk taklada kırılan cam başına saplanmış bu yüzden seni ameliyata aldık. "

"Ailem nerede? Onlar da iyi mi?" dedim.

Hemşire başını öne eğdi doktor ise başını olumsuz anlamda iki yana sallamaya başladı. O an öyle bir acı bedenimi sardı ki ameliyat izi bile önemsiz kaldı yanında. Mavi gözlerim saniyeler içerisinde doldu, nefesim daraldı, ağlamaya başladım. Doktorla hemşire beni yalnız bırakmak için odadan çıktılar. Onlar çıkınca yan dönüp ayaklarımı karnıma doğru çektim ve gözyaşlarımı serbest bıraktım. Her ne kadar kendimi özgür bıraksam da acımı tam anlamıyla dışarı atacak şekilde ağlayamadım. Sessiz bir fısıltıdan ibaretti en güçlü çığlığım.

Gözyaşlarım yastığı ıslatmıştı ama durmadı. Sanki açık kalmış bir çeşme gibi akıyordu. Engel olamayacak kadar yorgundum bu yüzden sessizce ağlamaya devam ettim. Böyle bir acı nasıl geçerdi? Nasıl tarif edilirdi? Bir insanın son sevenlerinin ölmesi nasıl anlatılabilirdi? İçimde yanan bu ateşi kim, nasıl söndürecekti?

Kapı açıldı, içeriye teyzem ile eşi geldi. Benim kadar üzgün görünmüyorlardı hatta hiç üzgün görünmüyorlardı. Sadece yüz ifadeleri üzgün duruyordu. Acımı onlarla paylaşabileceğimi düşündüm ama bu olacak en son şey bile değildi. Onlar için acım da benim gibi önemsizdi. Oysa ben kalbimde hep onlar içinde yer ayırmıştım.

"Öğrenmişsin" dedi sanki çok sıradan bir şey gibi. İlk defa benimle ilgilendiğini düşünmeye başladım. Sanırım bana üzülüyordu veya onlar bakmak zorunda kalacakları için üzülüyordu. "Acın büyük anlıyorum yani tahmin edebiliyorum." Yakınımdaki koltuğa oturdular. Derin nefes alıp konuşmaya devam etti.

"Seninle iyi anlaşamamış olabiliriz ama bugün farklı. Acılarımız ortak. Yine de seni mecbur bırakacağımız şey yüzünden çok daha üzgün olduğumu bilmelisin." Ne söylemeye çalıştığını anlamadığımı belli edercesine baktım. Beni neye mecbur bırakabilirdi ki?

"Bunu söylemek çok zor ama maalesef bizimle kalamazsın. Lütfen sözümü kesmeden dinle. Bu sözlerim sana vicdansızca gelebilir ama yapmak zorundaydık. Evlatlarımız için... Sen evlatlıksın. Annenle baban seni sokakta buldular. Doktor onlara hiçbir zaman çocukları olmayacağını söylediğinde çok üzülmüşlerdi bu yüzden seni yanlarına aldılar. Karşı gelsek de dinlemediler. Bir anlaşma karşılığında seni evlatlık almalarına sessiz kaldık. Baban ve annen mirastan sana hiçbir pay vermeyecekti. O kadar çok istiyorlardı ki seni gözü kapalı kabul ettiler bu teklifimizi. Bu anlaşma seni sahip olduğun her şeyden alıkoyuyor. Onların hiçbiri sana ait değil."

Söylediklerini anlamaya, hazmetmeye çalışıyordum ama bu mümkün değildi. Babam bunu yapmış olamazdı. Beni öylece sokakta bırakacak bir teklifi kabul etmezdi. Evlatlık olduğum ise yaşadığım ayrı bir şoktu. Her şey o kadar karışmıştı ki ne düşüneceğimi bile bilmiyordum.

"Ne?" diyebildim sadece. Bütün bunlar rüya olmalı diye düşünmekten başka bir şey yapmadım, yapamadım.

"Merak etme, biz o kadar vicdansız değiliz. Seni iyi bir akademiye yazdıracağız ve kardeşimin hatırına kayıt masraflarını biz karşılayacağız. Senden sadece bizi anlamanı ve sorun çıkarmamanı istiyorum. Çocuklarımız için, Lawson kanı taşıyan çocuklarımız için bunu yapmak zorundaydık."

O gün beni duyduklarımı sindirebilmem için yalnız bıraktılar. Bedenim yorgun düşüp uyuyana kadar hiç durmadan ağladım. Bir hafta boyunca ben ağladım doktorlar sakinleştirici verdi. Hastaneden çıktığım güne kadar ağladım. Hem ailem için hem duyduklarım için ağladım. Buradan çıkmama birkaç gün kala annemle babamın bedenlerini bulamadıklarını ve onlara veda etmemi söylediler. Birkaç gün de bunun acısıyla yandı yüreğim. Hastaneden çıkacağım gün ise teyzem -daha doğrusu artık teyzem değil- beni gelip aldı ve akademiye kadar götürdü. Akademinin önüne geldiğimizde bana bakıp şans diledi, ben inince ise ardına bakmadan gitti. Başımı yere eğip içimde yeşeren küçük umudu söndürüp giden arabaya baktım. 

Oflayarak ağlamaktan kızaran gözlerimi binanın tabelasına çevirdim. Yazı beni bayağı şaşırttı. Bir an yanlış yerde olduğumu düşündüm. Luis yani teyzem bana Kimsesizler Akademisi'ne gideceğimi söyledi. Oysa tabelada Özel Güçler Akademisi yazıyordu. 

Continue Reading

You'll Also Like

75.4K 5K 35
Bilinmeyen numara: Belki de beni sevebilmen için onun gibi mükemmel olmalıyım. © Tüm hakları dolabımda saklıdır. Uyarı: Sadece text içerir.
446 79 8
Bu gece gök gürlüyecek. Yeni bir mühür gerçekleşecek. Bir bebeğin ağlama sesi tüm diyarı inletecek. Tanrıçalar son dokunuşları yapıcaklar... Ya b...
7K 551 21
Mert ve Can, Miray'ı kurtarmak için bir dilek dilemişlerdi Geçit'ten. Dilekleri onların istediği gibi mi gerçekleşecekti? Peki ödedikleri bedel ne o...
68.4K 2K 80
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi