FERNWEH (bxb)

By mizuslovestories

45.2K 4.8K 2.4K

[TAMAMLANDI] ✧༺♡༻✧ İyi ve kötü neydi? İyi ve kötü arasındaki fark neydi? Kime göre iyi, neye göre kötüydü... More

1-Kraliyet Düğününe Davet Edilmeyen Misafir
2-Yeni Bir Ev Arkadaşı
3-Her Elma Yenmez
4-Ayna Ayna Söyle Bana, Kalp Hırsızının Kalbi Var Mı Bu Dünya'da?
5-Amaca Giden Yolda Kalp Kırmak
6-Kömür Kalpli Krala Verilen Her Şey
7-Bu Sefer Beni Yenemezsin Sevgilim
8- Kalmayı Seçmek İçin Gerekenler
9- Kalbi Temizlemek ve Sonucunu Göğüslemek
10- Mahvolan Doğum Günü Telafisi
11-Bir Diş Ağrısı
13-Felaketler Silsilesi
14-Seviyorsan Gitmesine İzin Ver(me)
15-Sahil, Öpücükler ve Konser.. Yaz Aşkları Gibi
16-Büyülerin Sebep Olduğu O Garip Karmaşa
17-Yaşananlar, Hiç Yaşanılmamış Gibi Olduğunda Biz Nasıl Yine Biz Olacağız?
18-Ben Nasıl Ki Unutmadım Sen De Unutma Beni
FİNAL

12-Ailenin Getirdiği Kaos, Sevgi ve Daha Fazlası

1.9K 226 127
By mizuslovestories


🍪

👑


David Kushner-Daylight

✧༺♡༻✧

Bazen, hatta çoğu zaman ki biz her zaman diyelim yalnız hissederdi Kieran.

Kimse onun deliliğini anlamazdı, sevdiği şeyleri merak etmezdi.. Varsa yoksa 'Kalpsiz canavar, kaçın! ' diye yüzüne yüzüne bağırsınlardı. Aslında insanlar bu konuda haklıydı, onun gibi bir canavarı kim niye tanımak isterdi ki?

Ah, belki de kandırmak ve sonunda öldürmek için tanımak istemeye zorlanabilirlerdi!

Ama kimse, dünya üzerindeki kimse, onu tanımak istemezdi.

Onu anlamak ve sevmek istemezdi.

Aynalar doğruyu söyleme, gerçekleri insanın yüzüne vurma konusunda bir numara olduğundan aynaya bakmadan olduğu yerde kendisini över dururdu.

Ne kadar harika olduğunu, ne kadar muhteşem olduğunu ve bu terimlerin her çeşidini kendisine söyler söyler dururdu lakin aynaya baktığında ya da halka indiğinde , nefret ettiği iyi kahramanların mutlu sonlarına kavuşmalarını ve bu kavuşmaların diyar diyar yayılmasını fark ettiğinde aslında ne kadar değersiz olduğunu hissederdi.

Hayat anlamsızdı.

Hiçbir şeyin anlamı yoktu.

Peki nesiller boyu almaya çalıştıkları intikamın bir anlamı var mıydı?

Hadi oldu da intikamı bir şekilde aldılar, mutlu olacaklar mıydı?

Ya intikam düşündükleri gibi huzura kavuşturmazlarsa onları, neyin peşinden koşacaklardı?

Hayattaki beklentiler, planlar, hedefler ve daha fazlası anlamsızdı. Aslında hepsi amaçsızca yapılan bir takım eylem ve ulaşılan sonuçtu.. Sonuca kavuşulduğu gibi hayal edilen mutluluk, ömür boyu huzur asla gelmezdi gelen tek şey 'Şimdi ne olacak? ' sorusuyla beraber yaşanan derin boşluk ardından yeni bir hedefti.

Hiçbir şey, hiçti.

Ve hiçte bir hiçbir şeydi.

Duygular içi boş kalıplardı.

O çok övülen aşk aslında bir veba, zayıflık ve hastalıktı. Söylenildiği gibi insanı güzelleştiren, mutlu eden, sıkıntılardan kurtaran bir şey değildi çünkü veba böyle bir şey değildi!

İnsan, insanın kahramanı değil kurduydu. Birisinin sizi, düştüğünüz bok çukurundan kurtarmasını beklemek acizlikten başka bir şey değildi.. Çünkü sizi kurtarmaya gelecek kişi, daha büyük problemler ve dertleri omzunuza yükleyip kaçıp gidecek asıl kişiydi.

Kahraman sandığınız bir soytarı.

Yüreğini ve ciğerlerini sıkan, yaşamayı gittikçe zorlaştıran bir nefes verdi genç adam. Kendisini daha da yalnız hissetmesi için yapılmış gibi olan alamsız derecede büyük olan yatağı sanki gittikçe daha da büyüyormuş da onu yutacakmış gibi hissettiği anda kapı tıklatıldı.

Bir süre hareket edemedi. Vücudu anlamsızlığın içinde boğulurken önce iki yana açtığı ellerinden birisini hafifçe oynattı ki bunu yapana kadar beş dakika geçmişti.

Kapı tekrar tıklatıldı.

Bu sefer parmağını oynattı ama birkaç saniye içinde yapabildi bunu. Büyük bir gelişmeydi!

Ama hiçbir anlamı yoktu.

"Kieraaan! " babasının neşeli sesini duyduğunda dudağının kenarında küçük bir tebessüm oluştu. Bunca anlamsızlığın, acının, dehşetin ve kaosun içinde tek güzel şey babasıydı. Adamın bıyıkları, kısa boyu, tombik vücudu, minik elleri ve kocaman gülümsemesiyle beraber kısılan gözlerini hayal etmek bile ağlayacak gibi olmasına sebep oldu ama kalbi o kadar taşlaşmıştı ki bir damla yaş bile akamadı. Bu güzel tonton adam, keşke annesiyle hiç tanışmamış olsaydı. Keşke hiç var olmamış olsaydı, keşke babası kendisi gibi birisini bulup ondan çocuk yapsaydı.. Belki o çocuk yine kendisi olurdu ama bu sefer babasının istediği isimle , aydınlık olan anlamındaki Kenzie ismiyle doğar mutlu sona sahip olan iyi karakterlerden biri olurdu.

Sahi, iyi kahramanlar nasıl her durumda pozitif olmayı başarıyordu? Yani kuleye hapsedilen sonra en değerli şeyi saçları kesilen Rapunzel, nasıl umutluydu? Hem annesini hem babasını kaybeden Cindrella üvey annesi ve kardeşlerinin uşaklığını yaparken nasıl umutluydu? Peşinde onu öldürmek için şekilden şekle giren üvey annesinden kaçan Pamuk nasıl mutluydu? Sesini kaybedip üstüne aldatılan (yani kısmen aldatılan) Ariel nasıl hâlâ umutlu olup onun için hiçbir şey yapmayan prensi için çabalayabiliyordu?

Hikayelerin öbür boyutuna bakmıyordu Kieran, iyi kahramanların gözünden yaşananlara bakıp Poliyanna olamıyordu! Belki de bu yüzden kötü kahramandı bu yüzden sevilmiyordu ama başka seçeneği de yoktu. O, böyle olmaya zorlanıyordu.

Kapı tekrar çaldı o, düşünceler içinde boğulurken.

"Baba, kapı açık. " sesi istediğinden daha sert çıkarken adamın masum bir şekilde "Ama burası senin özel alanın, sınırlarını aşmak istemem. " demesiyle gülmek istedi ama yapamadı. Yaptığı tek şey gözlerini dağılmış odada gezdirip "Annem aşacağı kadar aştı. Gel. " demek olurken kapı tamamen açıldı.

İçeriye elindeki kurabiye tabağıyla giren adam, pıtı pıtı adımlarla büyük yatağa gelerek kurabiyeleri bıraktı.

"Kurabiye sevmediğimi biliyorsun. "

"Belki sevemen için tadına bakman gerekiyordur. " dedi adam, oğlunun yanına otururken güldü. "Daha önce hiç kurabiye yemedin. " ama oğlu gülmedi, öylece tavana bakmaya devam etti.

Anlaşılan annesi yine gelmiş 'Bir anda elindeki her şeyi kaybedebilirsin!! Hiçbir şeye bağlama. ' muhabbetiyle etrafı yakıp yıkmıştı. Aslında bu eylemin her sonu,Kieran ile annesi büyük bir kavgaya tutuşması ve ikisi de yaralanmasıyla birlikte daha fazla harap olmuş eşyalarla bitiyor olsa da anlaşılan yaşanan şeye o kadar alışmıştı ki oğlu bu sefer hiçbir şey yapmamıştı.

Aslında uzun ama uzun zamandır hiçbir şey yapmıyordu oğlu.

Sanırsa kaderin depresyon evresindeydi.

Tombik parmaklarını omuzlara kadar gelen saçlara saldırıp yavaş yavaş okşamaya başlarken "Annenin sana dayattığı kişi olmak zorunda değilsin. " diye fısıldadı. "Sen kaderin esiri değilsin. Hayatındaki çoğu şeyin kararı senin elinde oğlum. "

"Değil." dedi Kieran kesin bir sesle. "Kader ne isterse o, olur. Ben kötüyüm, kötü olmamı istiyor. "

"Kadercilik oyna bebeğim. " dedi adam. "Babaannenin ölümüne sebep olan Pamuk ve Prens'inden intikam almak senin amacın değil, bırak bununla annen ilgilensin. Kötü veya iyi olmak senin elinde. "

"Baba, ben senin hayalini kurduğun çocuk değilim. " dedi Kieran sert bir sesle. Neden bu kadar agresifti hiçbir suçu olmayan bu adama karşı bilmiyordu.. Belki de kolayca ezebildiği, herhangi bir karşılık almadığı için bu kadar bağırıp çağırınıyordu. Aslında annesine karşı da böyleydi.

Herkese sinirliydi.

"Oğlum." dedi adam. "Sen benim hep hayal ettiğim çocuksun. "

"Sen iyi bir çocuk istiyorsun, iyi kahraman! Ben öyle değilim, ben annem gibiyim. "

"Değilsin Kieran. Sen, sensin.. Sen bir başkası değilsin. Bizden parçalar taşıyor olabilirsin, benzer yüzlere sahip olabiliriz ama birbirimizden farklıyız. Kimsenin kaderi aynı değildir, kaderin belli kırılma noktaları vardır. Seçimlerine göre hayatın değişir. "

"Değişmez, kader ne istiyorsa o oluyor. Biz asla seçimlerimizde özgür değiliz. "

"Özgürüz oğlum. " mor saçları yavaş yavaş okşadı adam. "Çoğu şeyde özgürüz ama özgür olmadığımız şeyler de var. Aileni seçme konusunda özgür değilsin ama kendi kuracağın aileyi seçebilirsin. Bugün çiçekleri sulayıp bu kasvetli sarayı yemyeşil yapabilirsin ya da bütün çiçekleri soldurur kasvete kasvet katarsın.. Annen eskiden böyle değildi. "

Uzun zaman sonra ilk defa bir şey tepki verdi Kieran. "Nasıl? " diye fısıldadı şaşkınca.

"Anneannenin şahsi meselesinin onun omuzlarına kalacağını anladığı zaman yanıma geldi. Çimlerin üzerinde siyah kabarık elbisesiyle oturmuş elinde tuttuğu papatyayı çevirip dururken 'Ben o olmak zorunda mıyım? Benim sonum kötü olmak zorunda mı? Kader beni niye kötü olmaya zorluyor? ' diye sorular sormaya başladı. Hepsini cevapladım. "

"Kesin tatmin olmamıştır. "

"Oldu hatta o kadar oldu ki benim küçük evime kaçtı. Birlikte yaşarken senin hayallerini kuruyorduk, geleceğimizin hayallerini kuruyor çimlere yatıp gökyüzündeki bulutları izlerken el ele tutuşuyorduk."

İnanmayarak güldü Kieran, annesi böyle şeyler yapacak birisi asla ama asla değildi.

"Ama sonra Pamuk ve Prens'i, annesinin ölümüne sebep oldu. O günden sonra büyük bir kin gütmeye, intikam peşinde koşmaya başladı. "

"Seni de yanında sürükledi. "

"Hayır, hayır oğlum. Annen beni sürüklemedi, ben onu takip ettim. Yalnız bırakmak istemedim çünkü evi olarak göreceği bu kale onun için haddinden fazla büyüktü. İntikam peşinde koşarken yorulup, kalbine karalar bağlatacağını bildiğimden onu yalnız bırakmak istemedim, ben anneni çok sevdim ve seviyorum. "

Bir canavarı sevmek, kötünün de kötüsüne aşık olmak.. Aşk ve sevgi gerçekten akıl işi değildi.

"Ne anlatıyorsun çocuğa?" soğuk ses sıcaklaşmaya başlayan ortamı yok ederken somurtarak arkasını döndü Kieran, annesine bakmayacaktı.

"Bizi."

"Biz diye bir şey yok. " dedi kadın sert bir sesle. "Sadece ben varım. " dese de içten içe öyle değildi.. Çocuğunu sevemiyordu,bu normal ya da iyi insanlar için korkunç bir durumdu, ama eşini seviyordu-Her ne kadar kabul etmiyor olsa da gerçekten seviyordu. Sadece sevgi eşittir zayıflıktır, düşüncesi yüzünden sevgisini asla söylemiyor söylemeyi bırakın göstermiyordu bile! Ayna gibi olan gözlerine bile yansımıyordu duyguları.

"Bugün festival var. " dedi adam, hazır ailesi buraya toplanmışken. "Hep beraber -"

"Hayır." iki bedenden de aynı cevabı saniyeler içinde aldığında uzun bir süre itiraz edip, ikna etmeye çalıştı ama en sonunda başarısız olsa da heyecanını kaybetmeden "Öyleyse ben yalnız giderim ama uyarmadı veya çağırmadı demeyin ben çok evleneceğim ve siz eğlenceyi kaçırdığınız için çok ama çooook üzüleceksiniz! " dedi. Bilmiş bir tavırla işaret parmağını sallaya sallaya önce odadan sonra saraydan ayrıldı..

Saatler geçti, hava iyice karardı ama festivalden ötürü yanan mumlar küçük kasabayı aydınlatmaya yetiyordu.

Bu tatlı görüntü içindeki tombik adam dudaklarındaki gülümsemeyle etrafta gezinip eşi ve oğlu için muhtemelen çöpe gidecek hediyeler bakarken koluna çarpan sert şeyler irkildi.

Elinde tuttuğu kolye yere düşerken acıyan yerini tutarak başını yana çevirdiğinde kaşının üstünde de aynı acıyı hissedince acıyla inledi.

"Ne hakla buraya gelirsin!? " diye bağırdı kadınlardan biri. "Halimize gülmek için mi geldin buraya? "

"Sizleri burada istemiyoruz! " diye bağırdı bir başka adam.

"Elimizdeki her şeyi alıyorsunuz, sevdiklerimizi öldürüp hayatlarımızı tehdit ediyorsunuz! "

"Sizden nefret ediyoruz! "

"Geberip gidin! " Şeklinde giden nefret söylemleri ve daha fazlasıyla başa çıkmaya çalışan, hiçbir suçu olmayan adamcağız üzerine yağan taşlardan elleriyle korunmaya çalışırken hassas bir bünyesi olmasından dolayı canı çok yanıyordu.

"Lütfen yapmayın! " dedi çaresiz sesiyle. "Yanlış anlıyorsunuz-" derken cümlesini kesen şeyler "Neyi yanlış anlıyoruz? Prensesimiz Pamuk'u öldürmeye çalışmanızı, ailelerimizi öldürmenizi mi? Ansızın gelip üzerimize kötülükler yağdırmanızı mı? " cümleleri olurken "Ailemi yanlış anlıyorsunuz! Onlar dışlandığı için böyle, sevilmedikleri için .. Hayatlarında çok hata yaptılar, telafi edilemez şeyler yaptılar... " diye bağırdı.

Kimse onu anlamıyordu.

Onun dilinden, kalbinde anlatmaya çalıştığı şeylerden kimse anlamıyordu.

Öyle ki kimse onu dinlemedi.En iyi gitmek, diye düşünürken yavaş yavaş geriye adımladı atılan küçük taşlar arasından bu şekilde kaçarken yere düşürdüğü kolye gözüne çarptı.

Eşine almak istediği kolyeye ilerlediği anda gözleri karardı. Ilık bir sıvının usulca aktığını hissederken vücudu sert bir şeye çarptı. Oğlunun "Baba! " diye haykırışını duyarken tebessüm etti..

Gelmişti işte!

Güzeller güzeli eşi de gelmiş miydi acaba?

Kieran başına yediği büyük taş yüzünden yere yığılmış adamı kollarıyla sararken elini yarının üstüne getirerek büyü yapmaya çalıştığı an bir taş da ona atıldı. Öfkeyle gözlerini kaldırdığı gibi bakışlarından kokarkan küçük çocuğa elini uzattı ki babasının kısık sesiyle bakışlarını kucağındaki adama çevirdi.

Elini tekrar yaraya getirirken iyileştirme büyüsünün işe yaramıyor oluşuyla küfür mırıldandı. "Dayan baba, eve gideceğiz. Annem seni iyileştirecek. " derken kan bulaşmış koca taşa baktı.

O anda bütün mumlar söndü.

Önlerindeki mor ateşler içinde ortaya çıkan kadınla çığlıklar yükselirken "Harold! " diye bağıran bedene bir umutla baktı genç oğlan.

"Büyü işe yaramıyor. " dedi, daha büyü konusunda toy olduğundan işe yaramadığını düşünürken yere çömelmiş annesinin yüzüne bakıyordu.

Gözyaşlarının aktığı yüze.

Kötü hatta kalpsiz cadının ağladığını ilk defa görüyordu.

Kraliçe Grimhilde "Geldiniz." diye fısıldayan eşinin yarım açılan gözlerine bakarken  "Bir şey yok Harold. " dedi. "Ufak bir sıyrık. "

Kieran da öyle düşünüyordu ama annesinin yüz ifadesi, ve daha fazla kan tam tersini gösteriyordu. "Alt tarafı küçük bir sıyrık. " dedi hiddetle. "Neden -"

"Sus! " diye bağırdı kadın.

"Kavga etmeyin, bugün güzel bir gün.. " dedi adam gülümserken eşinin gözlerine baktı. "Seninle bugün tanıştık.. "

"Harold.. " kadın havaya kalkan ele uzattı yanağını.

Kieran da elini sıkıca tutan eli sıkarken annesi ve babasına baktı. "Anne! Bir şey yap. Romantik anlar yaşamanın vakti değil."

"İşe yaramaz. "

"Ne? Ne demek bu? "

"Taş, lanetli. "

Anlamayarak gözlerini kırpıştırdı Kieran.

"İyileştirme büyüleri işe yaramaz. " kadın eşinin saçlarını yıllar sonra okşarken "Öldürmek için lanetlemişler. " diye fısıldadı. "Başka bir kötünün yardımıyla. "

Genç oğlan tek elini saçları arasına geçirerek sinirle gülerken uzaktan onları izleyen kalabalıkta gezdirdi gözlerini. Annesi de o da çok zararlar ve kayıplar vermişti bu köye ama suç onlarındı! Babasının değil! "Neden babama saldırsınlar? "

"Çünkü sevgi zayıflıktır. " dedi kadın son kez gülümseyip gözlerini kapatan adama bakarken çenesine doğru kayan yaş adamın yanağına damladı. "Birini yok etmenin en kolay yolu sevdiği insanı öldürmektir. "

Kieran ,babasına bakarken acı dolu bir bağırış döküldü dudaklarından. Gözlerinde akmayı bekleyen yaşlar bu dünyada en sevdiği bedenin üstüne ve kucağına dökülürken kimsesiz kaldığı hissi iliklerine kadar işlendi.

Babasının bir sürü hayali yarım kalmıştı.

En önemlisi güzel bir aileye sahip olmaktı.

En güzel hayali gerçek olabilecekken olmamıştı.

Ve hiçbiri kaderin değil annesi ve onun suçuydu.

Bu hayatta en çok sevgiye ,kucağa ihtiyacı olan adama nefret ve kavgadan başka bir şey vermemişlerdi.

Annesinin ayağa kalktığını gördü.

Bütün köyü yakmaya, insanların kalplerini birer birer sökmeye başladığını gördü.

Özellikle ailelerin birinden kalp alıyor geri kalanlarını bırakıyordu. Bu şekilde aldığı intikamlar... Yüzünden babası ölmüştü.

Kinlendi.

Kucağında sıkıca sarıp sarmalamış olduğu adamın alnını öperken kalbi olmadığı halde öfke ve acıyla bağırıp çağıran kadının intikam alırken yakıp yıktığı insanları izledi.

Babasına bakmaya cesareti yoktu.

Çok ama çok utanıyordu.

Yaptığı tek şey adama bağırıp çağırmaktı. Görmezden gelmek ayak bağıymış gibi davranmaktı.

Kendisinden nefret ediyordu.

Annesine benzediği için kendisinden nefret ediyordu.

Bu adamı, hayatta yalnız bıraktığı için kendisinden nefret ediyordu.

Babasının hayallerini gerçekleştirmediği, kötülükle savaşamayacak ve onun esiri olacak kadar zayıf olduğundan kendisinden nefret ediyordu...

Önüne çökerek adamı kolları arasından alan annesine itiraz etmedi. Öylece oturmaya devam etti.

"Senin suçun. " diye fısıldadı uzun bir süre sonra büyük bir öfke ve kinle annesine bakarken kadının "Ne? " diye fısıldamasıyla aynı anda "Hepsi senin suçun! " diye bağırdı.

Ateşler yükseliyor ,çığlıklar artıyordu.

"Babam senin yüzünden öldü. "

"Kieran! " diye uyarırcasına gürledi ince kaşlarını olabildiğince çatmış kadın.

"İnsanlar senden korktuğu için savunmasız babamı öldürdü! Onu en başından beri peşinden sürüklemeseydin ya da içindeki azıcık sevgiyi ona gösterseydin böyle olmayacaktı. Sen beni sevmiyorsun ,babamı değil.." birkaç saniye sessizce durdu. Annesiyle paylaştığı aynı gözlerde kendisini izlerken "Babamın katili sensin. " diye fısıldadı.

Onun kaderi annesinin kaderiyle aynıydı ama babasının dediği gibi bunu değiştirecekti.

İyi anlamda değil, kötü anlamda değiştirecekti.

O ,kimseyi peşinden ölüme ve acıya sürüklemeyecekti.

Asla sevmeyecek ve sevilmeyecekti.

Kadın ,öfkeden kudurmaya başlarken kolları arasında sıkıca tuttuğu bedeni daha da sıktı. "Değilim."

"İster kabul et, ister etme.. Ama babamın katili sensin. " dedi Kieran en acımasız tonda ve küçümseyici bakışlarıyla. "Ölmüş adamın arkasından ağlamaya gerek yok, yaşarken kıymetini hiç bilmedik. Bizim gözyaşlarımıza veya yalan sevgimize ihtiyacı yok onun. "

"Kieran! " diye bağırdı kadın avazı çıktığı kadar. "Düzgün konuş baban hakkında! "

"Ben bizim hakkımızda konuşuyorum! " dedi Kieran ama sonra pes ederek güldü. Acı çekmiyor, umrunda değilmiş gibi gözükmeye çalışıyordu ama annesi bu numaraları yemezdi.

Arkasını döndü genç adam , döndüğü an ağlamaya başlarken eliyle gözlerini kurulayıp ölü bedenler, cayır cayır yanan mahallenin sokağından yapayalnız kalmış bir şekilde ayrıldı...

Kieran yüzü beş karış, tripli tripli, kollarını göğsünde birleştirmiş halde kısık gözleriyle karşıya bakarken boynunu, kolunu, yanaklarını öperek "Aşkım, hadiii~" diyen adama "Sırnaşma." diye cırladı.

"Özür dilerim aşkım ama ne yapa-"

"Talha! Deniz kenarında harika bir yere tatile gideceğiz, dedin beni annenin evine getirdin! "

Sıkıntılı bir nefes verdi Talha. "Özür dilerim, özür dilerim ama gerçekten tatile gidecektik ama annemler ısrar etti. Gelmezsen kırılırım bak, deyince be yapayım... "

"Özrün kabahatinden büyük. " Kieran, adamın ailesiyle tanışmamak için elinden geleni yapmıştı kış boyu. Hatta Talha yaralanıp hastaneye kaldırıldığı zamanlar bile ailesi geldiğinde ortalıktan kaybolmuştu. Görüntülü aramalarda çıtını çıkarmadan başka odalarda oturmuş hatta tuvalete kaçmışlığı bile olmuştu ama anlaşılan kaçışı buraya kadardı!

"Özür dilerimmmm! Söz veriyorum bir ay kadar kalmayacağız! Bir buçuk hafta burada bir buçuk hafta dediğim tatil yerinde olacağız. " Talha sevgilisine cilve yaparken ellerini ince belin her yerinde gezdirip adamın huylandığı noktaya parmak soktuğu anda aldığı ciyaklamayla kahkaha atarak geriye kaçtı.

"Sana şunu yapma, diyorum. " dedi Kieran, istemsizce gülerken belini kaşıdı o sırada adamın işaret parmaklarının uçlarını birleştirip "Seni de güldürmenin başka yolu yok ki! " demesiyle geçmişe gitti.

Çocukken hiç gülmüyor diye babası da tikine dokunur dakikalarca kahkahalara boğardı onu. O da en sonunda 'Yapma! ' diye kızar ve benzer bir cevap alırdı.

Talha, birden duraklayan adama bakarken "Ne oldu? " diye mırıldandı, sanırsa baya kızdırmıştı ki bambaşka bir şey oldu..

Karşısındaki beden mor butlar ardından kadın olarak çıktığında çenesi yere düşecekti neredeyse!

"İstersen.." diye fısıldadı Kieran adamın açılmış çenesine alttan bastırıp işaret parmağını sıcak tende gezdirirken ceylan bacağını,bacağının üstüne atıp büyük göğüslerini avuçlayıp "Ailenin yanına böyle de gidebilirim. Böylece hiçbir sorun olmaz." dediğinde güldü esmer sevgilisi.

Talha ellerini ince bele koyarak sevgilisinin kadın versiyonuna baktı. "Çok güzelsin ayrıca düşünceli de ama aileme yalan söylemeyeceğiz. "

Somurttu Kieran "Ayrıca sinir kullanmayacağız. " cümlesiyle iyice somurttu ki hemen yandan bir gülümsemeyle elini kaldırıp mor bulutlarla bu sefer Talha'nın etrafını sardı. "O zaman ikimiz de kadın olarak gidelim. " şaka yapıyordu tabii ki de.

Talha ise onca şeyin arasında "Senin niye memelerin kocaman da benimkiler niye küçük? " diye sordu Talha mızmız bir şekilde ellerini göğüslerinde gezdirirken adamın, pardon kadının.. Adamın? İnce parmaklı elleri göğüslerini kavradığı an ciyakladı.

"Böyle daha güzel. " diye fısıldadı Kieran. Sevgilisinin boynunu öperken elini gömleğin içine daldırıp göğüs ucunu sıktığı an bir ciyak daha aldığında "Olmaz! Evlenmeden olmaaaz! Kıymetlime dokunmaa! " bağırışıyla olaya kendini çok fazla kaptırmış adama baktı geriye çekilerek.

Talha ise göğüslerini tutmuş tahrik olmuş ucu eliyle sıvazlarken "Şaka gibisin. " cümlesi hemen ardından mor bulutlarla eski haline döndüğünde haşmetlisine bakıp "Sensiz yaşamak çok zor olsa da memesiz yaşamak da çok zor. " dediğinde yanındaki adamın hayret dolu gülüşüyle çapkın bir gülümseme sunup göz kırptı. "Bu güzelmiş ama fantezi olarak, ailemi bu şekilde kandırmayacağız. Ayrıca ben kadın oldum bu da diğer kadınlar sevgilim, dersem daha fazla kafayı yerler. "

"O zaman. " dedi Kieran elini saçında gezdirip birden savurduğunda parıltılar eşliğinde kısaldı. "Bu da kısa saçlı halim. "

"Aşkım.." güldü Talha. "Sen her halinle mükemmelsin ama aileme kim olduğun hakkında ya da ilişkimiz hakkında yalan söylemek istemiyorum, bizi kabul etmeseler de beni evlatlıktan reddetseler de ben ilişkimizin sorumluluğunu alacağım. Her halinle kendin ol. "

Kieran adama bakarken saçlarını geriye doğru atarak uçlarından tutup eski uzunluğuna doğru çekerek getirdi.

"Ben de saçlarımı uzatacağım. "dedi Talha bu sırada. Adamın uzun saçlarını okşarken " Tabii emekli olunca. " diye ekledi. "Yaşlanınca da ikimizin saçları uzun olmuş olacak. Şu eski yıllarda uzun saçlı kızlar birbirlerinin saçlarını birlikte örüp havada elleriyle kalp yaparak fotoğraf çekilirdi, onları yaparız artık!" diyerek sevgilisinin hiç anlamadığı espirisine (?) gülmekle meşgul olurken önündeki beden çoktan yaşlandıkları zamanın hayalini kurmuştu.

Beraber yaşlandıkları bir geleceğin hayali.

Bir kötünün kaderinde muhtemelen bu yoktu.

Babası öldüğünde kadercilik oyununu bırakmıştı aslında. Her şey kaderin suçu, diyerek ağlamayı bırakmış kendi suçlarını görüp kabullenmeye başlamıştı ta kii iyi olmaya çalıştığı anların felaketle bitmesi, başına gelmeyen, kalbinin kırılmadığı yer kalmamasına kadar bir sürü şey yaşadığında annesi gibi delirmiş ve kadercilik oynamak daha kolayına gelmişti çünkü kötü olduğu zaman o kalp kırıyordu, onun kalbi kolay kolay kırılmıyordu.

Arabada sessizce oturmaya devam ederken "Kieran-" dedi Talha ama sevgilisi "Sana yalan söyledim." dediğinde diyeceği şeyden vazgeçip "Ne konuda? " diye sordu merakla.

"Babam konusunda. "

"Nasıl yani? "

"Seninle ilk tanıştığımız gün annem yatalak babamı öldürdü, demiştim. "

Birkaç saniye düşünüp hatırladığını belli edercesine başını olumlu anlamda salladı Talha o an sevgilisi "Annem, babamı öldürmedi. " diye bir itirafta bulunca afalladı. Annesinin Kötü Kraliçe olduğu düşünülürse bunu yapmasına şaşırmazdı doğrusu ama şu an merak ettiği şey sevgilisinin neden bu konuda yalan söylediğiydi.

"Babam hiçbir zaman yatalak kalmadı. " dedi Kieran, yalanını itiraf eden birisi gibi utanmış halde değildi. Gözlerini kaçırmıyor tam tersine tam ela gözlerin içine bakıyordu.. Kötü bir tepki, tam beklediğim şeyi yaptın yalan söyledin parıltısını deli gibi arıyordu. "Babam öldürüldü ama annem öldürmedi. "

Talha birkaç saniye sessiz kaldı ama sonra sevgilisine sardı kollarını. "Sorun değil bebeğim, bu konuda neden yalan söyleme gereği hissettiğini anlıyorum. " dediği anda aldığı tepki gürültülü, titrek bir nefesten başka bir şey olmadı.

Talha da babası gibiydi.

Dünyayı olduğu gibi değil olabileceği gibi görüyordu.

İnsanları her halleriyle her şeyleriyle, belli sınırlara kadar, sıkıca sarıp sarmalıyor hassas kalbindeki burun sevgiyi vermeye çalışıyordu.

Yanağını öpüp geriye çekilen adama öylece bakmaya devam ederken "Yapma." diye fısıldadı çaresizce. "

Esmer sevgilisi ise anlamayarak "Neyi? " diye sorduğu sırada parmağıyla klimanın perdeleriyle oynayıp çıt çıt diye sesler çıkarttığından durumu yanlış anlayarak "Bunu mu ? Rahatsız mı oldun? Özür dilerim." diyerek elini çektiği sırada yanakları kavradı.

Talha dudaklarına bırakılan sert öpücükle önce afalladı sonra siyah gözleri üzüntüyle parlayan sevdiğine baktı.

"Ona benziyorsun. " zar zor fısıldadı Kieran.

Sonra güldü."Bizde ne buldunuz da bu kadar aşık oldunuz? " derken babasının annesine son bakışı aklına geldi. Dolan gözlerini ,dişlerini kıracak kadar sertçe sıkarak saklamaya çalışırken başını yana çevirdi.

"Kieran.."Talha sevgilisinin adını fısıldarken hafifçe titreyen omuzlarla alt dudağı ağlayacakmış gibi büzüldü, güzel sevdiğini sıkı sıkı kolları arasına aldı. "Seni seviyorum. "

Derin bir nefes verdi Kieran. Adamın ensesini okşarken annesinin yaptığı hataları tekrar etmek istemedi.. Ama hangi bir hatayı? Annesi, babasına onu sevdiğini söylememişti yani babasının gençlik zamanlarını anlattığı anlarda annesi 'Seni seviyorum. ' demişti adama ama o, doğduğundan beri bir daha asla söylememişti.

Kadının aşık olması zayıf noktası olan babasının öldürülmesiyle dürtüklenirken tamamen delirten, kalbini geri dönülmez bir yola da sokmuştu.

O da annesi gibi kalbi hassas ve sevgi dolu, onu hayatta her haliyle sevebilecek tek adamı üzüp kıracak mıydı? Asıl hata bu olmaz mıydı?

"Ben de seni seviyorum. " diye fısıldadı, sıcak boyuna dudaklarını bastırıp uzun soluklu bir öpücük bırakırken vücudunu saran kollar daha sıkı sıkı sardı vücudunu..

Kış boyunca işe uğurlamıştı sevgilisini ve işte olduğu süre karga veya kedi olarak peşinde dolaşıp durmuştu. Bir daha tehlikeli bir durum olursa adamı yalnız bırakmamış olacaktı.

Talha evde olduğu zamanlar gezmeye gitmiş çoğu zaman da yorganın altında saatlerce sevişmişlerdi.

Ve artık yaz gelmişti. Havalar uyutmayacak hatta insanı mayıştıracak kadar sıcaklamış, Kieran'ın sinirle ateşe verdiği sivrisinekler etrafı ele geçirmiş haldeyken planları yirmi günlük tatili deniz kenarında geçirirken her gün sevişmeyi planlamışlardı lakin sonuç Talha'nın ailesinin eviydi.

İki katlı bahçeli evin alt katında Talha'nın anne ve babası üst katında ablası ve eniştesi oturuyordu. Abileri ise hemen yandaki bahçeli evrelerde oturuyorlardı. Tam bir aile kolonisi gibiydiler ve Kieran, bu durumdan hiç ama hiç memnun değildi. Yaşanacak bütün sinir bozucu muhabbetler şimdiden aklında dönüp duruyordu. O, kendi ailesiyle yemek saatinde bile aynı masaya oturmamıştı zamanında bu yüzden kalabalık bir aileyle dip dibe olmak hiç hoş olmayacaktı ki anneannesi, dedeleri ve babaannesi de aynı evde yaşıyordu!

"Ben eve dönüyorum. " dedi birden. Vücudunu okşayan eller durdu ve şaşkın bir "Ne? " mırıltısı aldı. Tam elini kaldırdı ki büyük el, ince parmaklarını sıkıca kavradı.

"Gitme."

"Talha ben kalabalık aileyle bir arada oturacak insan değilim ki biz günün sonunda ilişkimizi açıklamayı planlıyoruz. "

"Kieran biliyorum ama ne zamana kadar saklayacağız? Aileme göre benim çoktan evlenmem gerekiyordu! Meslek sahibi oldum, arabam var, ev alamıyorum işim yüzünden tayinim çıkıyor malum... Bana mahalleden bir sürü kız bulmuşlardır bile. Şimdi söylemesek, yarın söylemesek benim sürekli önüme sürülen kadınları reddetmem gerekecek. Ailem çoğu konuda geri kafalı, inan bana sofradayken babam önce arkadaşlarıma laf sokuşturacak ki laf sana da ucundan dokunur. Babamı biliyorum ben! "

Kieran'ın babası pamuk, her ne kadar bu kelimeden nefret etse bile pamuk gibiydi şimdi yalan söylemeye gerek yoktu ve sevgilisi Talha da babası gibiydi. Talha'nın babası da anlaşıldığı üzerine gıcık birisiydi ve Kieran da reddedilemez bir gerçeklikle gıcık birisiydi. İnsanlar ailesini sevmiyor olabilirdi ya da seviyor ama anne ve babasının huylarını sevmiyor olabilirdi ama aileden gelen genler, enerji , kader ve travma aktarımları yüzünden farkında olamayan veya farkında olunsa bile önüne geçilemeyerek ailesine benzer kişileri hayatına çekiyordu.

"Sonra evlenmemiş olmama ardından çocuk sahibi olmamama laf gelecek. Abilerim ve ablamın dolu çocuğu var. Ev kalabalık olacak, bunalacağını biliyorum ben de bunalıyorum ama gitme.. Söz veriyorum sana hak ettiğin tatili de vereceğim. "

Kieran günün bilmem kaçıncı derin nefesini verirken 'Sevgi fedakarlık ve sabır gerektirir. ' diye düşündü. Bunu da sevgilisinden öğrenmişti, onun bunca kötülüğüne bile sabır etmişti adam. "Tamam, sorun değil. Bir buçuk haftayı atlatıp tatilimize gideceğiz. " dediği anda kocaman bir gülümseme, öpücük ve sarılma aldı.

Sonrasında arabadan indiler, bavullarını aldılar ve büyük evin kapısını tıklattılar ki açılması bir olurken "Neden saatlerce arabada beklediniz? " sorusuyla beraber oğlunu kendisine çekip öpe koklaya bir hal eden kısa boylu kadına arkasında esmer, asabi duran ama oğlunu gördüğü için mutluluğu belli olan adama ardından abilere ve bağıra çağırışa koşuşturan çocukları uyarırken yanlarına gelen esmer kadına baktı.

Korkunç bir ortamdı.

Hemen kaçması gerekiyordu ki "Hoşgeldin evladımmm. " diyerek yanaklarını sıkan sonra sıkı sıkı sarılan kadınla beye uğradığını şaşırdı.

Annesi ona hiç böyle sarılmamıştı ama bu gördükleri olağanüstü sevginin de 'Hey, biz sevgiliyiz kardeş. Her gün düzenli sevişiyor, öpüşüyoruz. ' dedikleri an patlayıp gideceğini biliyordu bu yüzden bir anlığına samimi gelmedi bu karşılama. Ta kii "Senin sevdiğin yemeklerden yaptım, umarım beğenirsin. " diyen Talha'ya benzeyen tontiş kadının kocaman gülümsemesini görene kadar. Bu kadın onlardan nefret etmez de ayılıp bayılır sonra sakince ve sevgiyle 'Dönün bu yanlıştan. ' nutuğu çekerdi sadece ama elini uzatan adam için aynı şeyi diyemiyordu.

O, babayla el sıkışırken Talha çoktan beş çocuğu kucaklamış bir yandan da abileri ve ablasıyla özlem gideriyordu.

'Kediler. ' diye düşündü Kieran. 'Esmerin kedi sevgisi nereden geliyor belli. ' bu ortama alışması çok zordu. O sırada bacağına yapışan şeyle hiddetle gözlerini aşağıya çevirdi.

Esmer, ela gözleri parıl parıl parlayan küçük kız büyülenmiş gibi "Saçların ne kader güzeeeel~" dediğinde kızın annesi, Talha'nın ablası, kızı kucaklayıp "Abi uzun yoldan geldi, rahatsız etme bebeğim. " diyip yumuşak yanağı öperken kız hâlâ elini uzatmış mor saçlarına dokunmaya çalışıyordu.

Sonra Talha'nın çocukluğuna benzeyen haylaz bir velet "Saçların niye bu kadar uzun ve mor? Erkeklerin saçı kısa olur. " dediğinde çocuk mocuk demeden cırlayacaktı ki çocuğun babası olduğunu tahmin ettiği adam "Çocuklar, odaya. " dedi sert bir sesle.

Bütün çocuklar anında odaya koşturdu.

Kieran ve adam birbirlerine keskin bir bakış atarken en büyük abi olduğunu anlamamak zor da değildi. Bu,sorun çıkartırdı.

"Hoşgeldin." dedi adam elini uzattı. Beyaz parmaklar elini kavradığında hafifçe sıkıp bıraktı ardından kardeşini kendisine çekip sarıldı ve sırtını pat patladı.. Doğrusu Talha misafir getireceğim, dediğinde hastanede gördükleri sarışın kadını getirip 'Biz evleneceğiz. ' demesini beklemişti bu garip görünümlü yabancı adamı değil.

Talha da abisinin ne beklediğini bildiğinden gerilse de çaktırmadı. Oturma odasına girdikleri zaman hemen büyüklerin elini öpüp selamlaşmaya başladı Kieran ise şu hayatta en nefret ettiği üçüncü insan grubuna, ilki bebekler ikincisi çocuklar üçüncüsü yaşlılar dördüncüsü ergenler şeklinde giden bütün insanları içine alan gruba, uzaktan bakışlar atarken daha yaşlı olan adamın, evin en sevilen ve saygı duyulan büyük abisine "Bu niye el öpmüyor? " diye sorduğunu duydu.

"O yabancı. Bilmiyor adetleri. "

Adam burun kıvırıp "Öğretmemiş mi Talha?" diye sorduğunda bilmiyorum şeklinde indirilip kaldırılan omuzlar aldığında ikiliyi göz ucuyla izleyen Kieran ağzından kaçmaya çalışan tüm saygısız cümleleri yuttu.

Sırtında hissettiği elle ortanca abiye, bu abi daha çok Talha gibi sıcakkanlıydı, baktı.

"Ayakta kalma, otur. "

Talha ailesiyle selamlaşmakla meşgul olduğundan sevgilisine otur, demeyi bile unuttuğu için utanırken trip atacak gibi duran bedene mahcup bir bakış attı ama beklediğinin aksine anlayışlı bakışlarla küçük tebessüm alınca rahatladı ta kii evin büyüklerinden gelen soru yağmuru başlayana kadar.

"Naptın bulabildin mi iş? "

"Baba, çocuk polisliği kazanalı kaç sene oluyor. " dedi Talha'nın babası o anda hatırlamış gibi başını salladı yaşlı adam. "İş bulamıyan kimdi? "

"Muhabbet bana dönecekse kaçayım yavaştan. " dedi ortanca abi, altın zincirli kolyesi ve saç kesiminden ötürü mahallenin abilerine çok benziyordu.

Bir anda övülmeye baslanan büyük abi ise gür kaşları çatık, dik duruşu, kalıplı vücudu, esmer teni, parıltısını kaybetmiş ela gözleriyle birlikte otururken konuyu evliliğe çekmek istermiş gibi göğsünde birleştiridiği kollarını açarak ellerini dizlerine koydu böylece yüzüklü elini herkese sundu.

Haliyle muhabbet anında "Şu sarışın kıza ne oldu? " konusuna dönünce Kieran burnundan bir nefes verdi.. O anda ablayla göz göze geldiler.

Kadın gülümseyip gözlerini gerilmiş kardeşine çevirirken ortamdaki hava şüphelenmesine sebep olmuştu bile.

"Görüşmüyoruz." dediği anda Talha "Neden? " dedi babası. "Sonunda eli yüzü düzgün, hanım hanımcık bir kadın buldun onu da elinde tutamadın mı? "

"Baba, Sibel'den hoşlanmıyorum. "

"Sen evlen sonra seversin. " dedi adam sert bir sesle. "Önemli olan evlilik."

"Önemli olan sevgi. "

"Sen sevgiyi beklersen evde kalırsın. Yaslandığın zaman kim bakacak sana? Ev işlerini kim yapıyor? "

"Kendime bakarım baba, ben yapıyorum ev işlerini. " yine aynı konuların şu kalabalıkta açılması sinirlerini bozarken "Al bu hayırsız abin gibi olsun sen de. " cümlesiyle gözler altın zincirli abiye döndü.

"Baba, ayıp oluyor. "

"Sus! " diye gürledi adam. "Hem bir işin ucundan tutamıyorsun hem evlenemiyorsun. "

"Halledicez baba. " dedi çocuk rahat bir tavırla. "Hazel var ya. "

"Ne zaman evleneceksin kızla? Yarın öbür gün ben gidiyorum Almanya'ya, derse ne yapacaksın? "

"Gideriz peşinden.. Hem bırakmaz o beni. " kestirme cevaplarla işin içinden sıyrılan abi yandan yandan sırıtırken Talha'nın aksine çok rahat duruyordu.

"Bak, Tarık oğluma. " dedi yaşlı adam. "Kendi işi var, evlendi, dört çocuk yaptı. Dördü de erkek. Gurur kaynağı! "

Kieran, muhabbetler karşısında bunalsa da ortamdaki kaos ve her an kavga çıkacak havası o kadar güzeldi ki dudağının kenarında çok minik bir tebessüm vardı.

"Erkek çocuğu gurur kaynağı mı baba? Kız çocuklarının suçu ne? "

"Sen gurur kaynağı değilsin. Ahanda bu işe yaramaz abin gibi. Ananızı sizi doğuracağına kız evlat doğursaydı, onlar en azından işe yarıyor. "

"Baba! " Talha alınmış bir ses tonuyla mırıldandı. "Polislik için çok çalıştım. Sen demiyor muydun polislik kutsal meslektir, diye! "

"Ben sana onu lisede dedim , sen gittik saçma salak bir bölüm okudun o hayırsız arkadaşlarının peşinden koşmaktan büyük sözü mü dinledin!? Şimdi polis olsan ne? Ben dediğimde olacaktın polis.. Şu hayırsız arkadaşlarının ne yapıyor , serseri kılıklılar? "

Talha bıkmış bir nefes verdi. Keşke Kieran 'Eve dönüyorum. ' dediğinde 'Ben de geliyorum. ' deseydi. "Baba senelerdir aynı muhabbetler-"

"Görüşüyor musun hâlâ? "

"Evet."

"İyi halt ediyorsun. Onlar seni yoldan çıkardı böyle. Bana bak, evlenme diye aklına mı giriyorlar? Aklını mı çeldiler senin ? Başka yollara mı saptın? " diye sorduğu an adam odadaki genelden ayıplar, kohrolur seslerle Kieran o an 'Evet lan, onunla sevgiliyiz! ' diye baş kaldırmasını beklediği sevgilisi "Baba, saçmalama. " dediği an arkasına iyice yaslandı.

Kolay olmayacağını biliyordu.

Eğer şu an Talha'nın yerinde o olsaydı, zaten baştan burada olmazlardı da, bütün aileyi birbirine katmıştı.

"Asaf ve Aksan evlendi, çocukları bile oldu."

İkiliyi çok iyi hatırlayan babaanne "Kim sevmiş de o meymenetsizleri? Onların yetiştireceği çocuktan ne hayır gelir? " dedi. "Biri vücuduna resim yaptırmış, her yerini deldirmiş diğeri ahtapot, köpek yiyor. "

"Babaanne! Asaf dövmeci zaten, adamın tarzı bu ayrıca Aksan köpek veya ahtapot yemiyor. Adam sarma ,dolma manyağı. " dese de Talha, ikna edemedi babaanneyi.

"Diğer zevzek? Ona ne oldu? Hâlâ seni de yanına alıp saçma salak mekanlara sokuyor mu? " dediğinde adam, ortanca abi  dudaklarını ıslattı. Kendisi de o mekanlardan çıkmadığı için gelecek herhangi bir lafa hazırlık yapıyor gibiydi.

"Sokmuyor çünkü adam taaa ülkenin bir ucunda gümrükte paraya para demekle meşgul. "

"Hee yiyordur karı kızla. Senin de aklını çeldi o. " dedi Talha'nın annesi. "Bu yüzden evlenmedin hâlâ. "

"Anne, hayır.. " Talha ağlayacak gibi olurken büyük abi "Yeter." dediğinde gelecek diğer sorular sekteye uğradı. "Daha fazla küçük kardeşimin üstüne gitmeyin. Zamanı gelince evlenecek, çocuk çoluğa karışacaktır. "

Bu aile, onları asla kabul etmezdi.

Bu evden birinin ölüsü çıkardı.. Ya da birilerinin. Çünkü Kieran'ın ne ölmeye ne de Talha'yı ölüme sürüklemeye niyeti yoktu. Bunu düşündüğü an aklına annesinin kucağında yatan ölü beden geldiğinde bir anda sesler kesildi gibi oldu ki çocuklardan biri odaya girdiğinde kendisini toparladı.

"Baba, arabam kırıldı. " çocuk utana sıkıla babasına ilerlerken elinden alınan arabayla yabancı bedene baktı.

Kieran ses etmeden elini kırılan yere getirdi ve düzeltiyormuş gibi uğraşarak küçük bir sihir yaptı. "Düzeldi."

"Ama kırılmıştı. " çocuk şaşkınca arabasını evirip çevirirken "Düzelmiş gerçekten.. Teşekkür ederim. " diye mırıldandı. Utana sıkıla diğer çocuklar kadar merak ettiği adama bakarken aldığı bakışlarla utanarak kaçtı.

Kapı girişine toplanmış çocuk ordusu da Kieran'ın bakışları onlara döndüğünde hızlıca kaçıştılar.

"Yavrum senin saçların niye öyle? " diye sordu anneanne.

Kieran,bütün muhabbet Talha'ya laf sokma üzerinden ilerlediği için  soruyu üstüne hiç alınmadı ki bacağına hafifçe vuran dizle ortanca abinin kaş göz yapışıyla "Canım istediği için. " dedi. Ne diyecekti 'Genetik mı? Babam da annem de mor saçlı hatta yeri gelmişken annem Kötü Kraliçe'nin kızı ha bir de Talha ile birlikteyiz. ' mi?

Aslında gayet mantıklıydı ama sanki kaktüse oturmuş gibi gerilmiş sevgilisi buna engel oldu.

"Nerelisin yavrum sen? "

Kendi diyarına göre bambaşka bir diyarlıydı ama zamanla bu diyara taşınmış hikayelerin anlatılışları yüzünden "Alman." dediğinde mor saçlarının arkasında sarı saçlar saklı olabilir diye düşündüler malum ortanca oğlunu gece klübü köşelerinde bulduğu kadın sarışın, beyaz tenliydi. Tabii onlar kadını gece klübünde değil, usturuplu bir kafeden bulunduğunu sanıyorlardı. Oysa oğulları kadınla çoktan geceyi gündüze defalarca katmıştı!

"Sen benim Hazel'i tanıyor musun? " diye sordu adam heyecanla, dizini Alman olduğu yabancının dizine vururken.

Daha önce Almanya'ya bile gitmemiş beden "Türksün diye bütün Türkleri tanıyor musun? " diye sorduğunda bakıştılar.

Güldü çocuk. "Doğru diyorsun. "

'En az Talha kadar mal ama neyse ki şansıma Talha düştü. Bu düşseydi çoktan öldürmüştüm. Kadına yazık.. ' diye düşünürken onun ne düşündüğünü adı gibi bilen şirin mi şirin esmer bebeğinden küçük bir tebessüm aldığında herkesi siktir edip dolgun dudakları öpesi geldi.

"Neden buradasın? Ailen burada mı yoksa Almanya'da mı? "

Kieran, esmeri ile yol boyunca konuştuğu ve özenle hazırladıkları yalanı siktir ederek "Gezmeye geldim. " dedi. "Ailem öldü. "

Buz gibi bir sessizlik oldu sonra bir sürü baş sağlığıdilendi.

"Nasıl öldü-" ortanca abinin sorusu, ensesine yediği şaplak ve annesinin "Ayıp." diye kızmasıyla yarım kalırken Talha da bilmediği bu soruların cevaplarını merak etti ama sevgilisi onca zaman sonra bugün babası hakkındaki gerçeği söylemişti şimdi bu kalabalık aile ortamında ailesinin nasıl olduğunu anlatmaz derken sevgilisinin durumu herkesin anlayacağı en basit halden "Annem nefret ve kinden kalp krizinden öldü, babam da öldürüldü. " şeklinde açıklayınca tekrar sessizlik oldu.

"Oyy kuzum. " kadının gözleri dolu dolu olurken Kieran'ın buz gibi elini tutup üstünü okşadı.

"Talha ile nasıl tanıştınız? " diye sordu büyük abi. İlk sorusuydu bu.. Biraz işkillenmiş gibiydi çünkü Talha'yı lise sonda erkeğin biriyle olmaması kadar yakın bir halde yakalamıştı ondan sonra kardeşinin bir vukuatını görmemiş olsa da yıllar sonra eve Sibel adında bir kadın dururken Kieran adından bir adam getirmesi işkillendirmişti onu.

"Mesleği sağ olsun. " dedi Kieran madem sevgilisi dürüst olacağız diyordu, o da olurdu. "Çalıştığı yere geldiğim ilk gün iki sapık beni taciz etmeye kalktı, ben de bir güzel dövdüm bunları. Gidip şikayet etmişler, Talha da baya yardımcı oldu işte. Buraya ansızın geldim kalacak yerim olmadığı için de evine aldı. " dediği şeyler biraz soru işareti bırakmış olacak ki "Birden mi evine aldı? Sorgulamadan? " sorusuyla abinin bir şeylerden şüphelendiğini anladı.

Tehlikeli, saniyelik bir tebessüm oluşup yok oldu.

Tarık ise 'Demek ki ibne değil yoksa adamların altına yatardı, dövmezdi. ' şeklinde ilkel ve mağara adamı düşüncesiyle sorduğu sorunun cevabını bekledi.

"Sorguladı sonra evine aldı. " dedi Kieran. Detaya da inmedi ama herkesin merak ettiğini biliyordu.. Talha'nın bakışlarıyla yoksa ayarladıkları yalanı mı söyleseydi acaba diye düşünmeden edemedi ama gereksiz dürüstlük damarı tutmuştu. Bu kadar polimiğe girmeden kadın kılığına girip bütün sülaleyi parmağında çevirme imkânı varken sevgilisinin de gereksiz dürüstlük damarı tutmuştu bu yüzden izler gereksiz bir karmaşıklığa gidiyordu.

Adam konuyu çevirip "Sibel yok yani? " dediğinde Talha'nın 'Hay artık yeter Sibel'inize! ' diye bağıracak gibi olduğunu hissettiği Kieran. O da zamanında  Sibel diye az darlamamıştı zamanında. "Sibel başka adamla evlenecek. " dediğinde bütün gözleri Talha'nınki de dahil ona dönerken 'Sahi mi? ' diye kıpırdanan şaşkın dudaklarla 'Kadının ona kötü davrandığını da fark etti oysa.. ' diye geçirdi içinden.

Aylar önce alışveriş merkezinde kadına büyü yapmıştı. Bu büyüyor Talha'yı sevmediğine inandırmıştı böylece o günden sonra esmerin dibinden ayrılmayan Sibel, esmere yanaşmaz olmuştu. Çok geçmeden de peşinde dolaşan başka adamlardan birisiyle görüşmeye başlamıştı.

"Aaa, gerçekten mi? " kadın şaşkınca mırıldanırken "Unutun Sibel'i. " dedi evin yeni yüzü. Başka da bir şey demedi ama Sibel yoksa seçenekler bol kafasında olan adam gelinlerinden birine döndü.

Kadın anında "Bizim çocuğun okuldan arkadaşının annesinin kız kardeşi var. Çok hanım hanımcık, sessiz sakin bir kadın. Dışarıya çikmaz, baba evinde oturur. Yemekleri de çok güzel , evi de çok güzel temizler. " dediği anda Talha 'Hiç doğmasaydım da.. ' diye başladı içinden ama 'Kieran çok daha kötü olurdu. ' diye tamamlayıp bir daha bu kavgalara girmeyeceğim zaten laf anlamıyorlar demesine rağmen sözünü unutup "Bir kadının sosyal hayatının olmaması, babasının evine bağlı kalması neden harika bir şey olarak görülüyor? " diye sormuş bulundu.

"Babasının evinde oturmasın da erkeklerin altından mı düşüp kalksın? " diye sordu dede. "Babasının evinde oturacak tabii. "

"Ya çıkın şu eski kafadan! " dedi Talha. Ablasına baktı, ablası da eniştesi de bıkmıştı artık aynı muhabbetlerden zamanında çok kavgasını vermişlerdi ama dönüş hâlâ sıfırdı. "Kadının kendi ekonomik özgürlüğü olacak, arada bir çıkıp görüşeceği arkadaşları olacak, iş hayatı olacak. Kadın sadece ev işi robotu değildir! Adam da çalışıp eve gelip yan gelip yatacak öküz değil. Bu işler yardımlaşmayla yürür. "

"Erkek çalışır! Evini geçindirir, evine gelince de kafasını dinler. Kadın da hizmet eder, çocuğa bakar, eşinin ihtiyaçlarını karşılar. Asıl sen çık şu modern kafadan. " dedi yaşlı adam. "Sizin beyninizi böyle böyle yıkayıp erkekleri 'kırık' kadınları da oruspu yapıyorlar."

"Kırık ne dede ya? Ayrıca bir kadının özgür olması onu neden... " sinirle nefes verirken Talha, ablasının 'Boşver. ' dermişçesine bakışlarıyla saçlarını geriye attı.

"İnsanların ne olduğu ya da ne olacağı sadece kendilerini ilgilendirir. " dedi Kieran sakin bir sesle, Talha'nın aksine o kadar sakindi ki tırnağıyla oynuyordu. "Kimse, kimsenin hayatına karışamaz. Birilerinin hayatına sadece kader karışabilir. Senin istediğin değil, kaderin istediği olur. Bu yüzden herkes kendi sefil, acınası, kaos dolu hayatının anlamsızlığı içinde sessizce boğulup ölsün. Başkalarının da sefil ve iğrenç hayatının içinde boğulmaya da çalışmasın. "

Sessizlik oldu.

Tamam, bakışlarından veya ailesinin ölümünden bahsedip baş sağlıklarını esneyerek almasından belliydi duygusuz olduğu ama bu kadarını da beklemiyorlardı.

"Kardeşime dur deneyeceğim, yengemi uyarmayacağım da bu insanlar kafasına göre mı yaşayacak? " diye sordu büyük abi, sinirlenmiş gibiydi. Kendisiyle uymayan düşünce tarzına sinirliydi oysa Kieran'ın az önce konuşulan hiçbir konu umrunda olmamış arkada Talha ile çeşitli seks pozisyonlarının filmini döndürmüşü.

Sevgilisinin elleriyle gözlerini bağlayıp aletiyle oynasa bir yandan da küçük ısırıklar ve öpücükler bıraksa nasıl olurdu acaba?

Dizine vurulan dizle gözlerini kaş göz yapan ortancaya sonra arka arkaya sorduğu kendince ahlaki kursal sorularına cevap bekleyen adama "Bununla uğraşamam, bu saçmalıklar için vaktim yok. " dedi sonra sahte bir gülümseme ile anneye bakıp "Hadi yemek yiyelim. " dediğinde kadınlar ayaklandı.

Böylece sikimsonik mağara aga buga muhabbeti son buldu.

Kieran, kaosla başa çıkmanın anahtarını biliyordu.

Kaosla beslenmekti bu anahtar ama bu seferlik sarmayla idare edecekti.

Talha ve eniştesi de kadınlara yardım etmek için ayağa kalkıp mutfağa gittiğinde arkalarından edilen 'Erkek değil bunlar. 'Muhabbetleriyle ayağa kalktı.

Bütün gözler ona dönerken korkunç bir şekilde gülümseyip  "Bence siz de 'Adam' olup eşlerinize yarım edin. '' dedikten sonra özellikle de büyük abiye ters bir bakış atarak arkasını döndü.

Cesaretini tebrik eder gibi bakan ortanca abiye doğru eğilip " Sen de kadını yatak olarak görmeyi bırak. " diye fısıldayıp göt ettikten sonra odadan çıktı.

Derin bir nefes verip doğrudan çocukların oynadığı odaya gitti.

Orada da kaos vardı ama daha sessiz bir kaos vardı. Derin felsefik tartışmalar, baskılar, hayat boyunca tamamlanması gereken olan zorunluluklar yoktu.

Kızlar bi kenarda oturmuş bebeklerle erkekler de odanın çoğunu kaplamış halde arabalarla oynarken parmağını kaldırıp hareket ettirmeye başladı.

Kızın elinde duran bebek hareket edip çocuğun elinden kayan arabaya bindiğinde çocuklar önce çığlık atıp bir köşeye toplaşmış ardından kendi aralarında bir düzen kurmuş hareket eden oyuncakların arasında karışık bir şekilde neşeli çığlıklar eşliğinde eşlik etmeye başlamıştı ama Kieran adım sesi duyduğunda elini indirmek zorunda kaldı ve böylece oyuncaklar yere yığıldı.

"Ne yapıyorsun? " diye sordu büyük abi. Adamın çocukların yanına gitmesi rahatsız etmişti onu.

"Her zaman yaptığım şeyi, cinayet planları. " dediğinde sessiz bir bakışma yaşanınca güldü. "Yaşayamadığım çocukluğu izliyorum. "

"Ailen gençken mi öldü? "

"Büyük sarayda kaybolmak kolaydır. Bir kere kayboldun mu bulunman çok zor olur. " dedi Kieran. " Muhtemelen dediğimi anlamadın. Çoğu zaman varlardı ama yoklardı. " adama doğru dönerek "Kaybetmeden önce kıymetini bil. Gereksiz erkeklik, ağalık taslayıp arkasından yıkılacağın şeyler yapma. Bugün ağalık tasladığın karının ölü bedenine sarılarak ağlamak zorunda kalabilirsin. "

İrkildi adam. İçeride atıp tutuyordu ama karısını gerçekten çok seviyordu.. Çoğu zaman göstermese de.

Karşısındaki adamın bomboş bakan siyah gözleri bir ön kadar da yaşanmışlıkla doluydu.

Yutkundu.

"Senin de mi ailen öyle oldu. "

Kieran adama bakarken "Annem. Şeytana pabucunu ters giydirmekle kalmaz şeytanı milyonlarca parçaya ayırıp etlerinden ağaçlar dikecek kadar gaddar bir kadındı. Babama aşıktı, her ne kadar kabul etmeseydi de cesaretli olamayıp sahte bir nefretin arkasına saklanarak babama yıllarca çektirdi. Sonu, babamın cesedine sarılıp bağırmak oldu. Bu bir 'hikaye' değil. Bunu ben yaşadım ve senin yaşamayacağın anlamına gelmez. " derken öylece duran adamın yanından geçerken de "Kader bencildir, verdiği şeyi geri almak için saniyeler sayar. " dedi.

İki konuşmanın kalın kafalı bir insanı yontmayacağını biliyordu ama en azından Talha'nın üstüne biraz olsun daha az gider diye düşündüğünden bu konuşmayı yapmıştı.

"Sofra hazır. " bağırışyla bütün ev sofraya geçerken çocuklar yer sofrasına, hayret ki kadınlar da adamlarla beraber aynı sofraya oturmuştu.

Kieran en son mutfağa giren kişi olurken Talha yanındaki sandalyeyi çekerek yüz ifadesi değişmiş, kesik kesik soluklanan sevgilisine baktı. Tam bir şey olduğunu sanarken sevgilisi rahat bir tavırla esneyip başını sağa sola yatırıp yanına oturduğunda gülümsedi.. Sanırım o da gerilmişti malum kalbi artık eskisi kadar siyah değildi böyle kavgalar, kaoslar ağır geliyor olabilirdi.

Masanın altından sevgilisinin bacağını okşarken bir büyük hatta bir hafta kadar sürecek bu telaşın ilk sofrasına oturulmuştu...

✧༺♡༻✧




İlk defa karakterlerimin genderbend ve yaşlandıkları halini çizdim 🤭

Aslında bölüm devam edecekti ama çok uzun olduğu için kesmeye karar verdim.. Sanırım şu zamana kadar yazdığım en uzun bölüm, eh arayı çok artık bir zahmet uzun bir bölüm atayım 😌

Genelde aile kaosunu bu kadar detaylı yazmam bir tek Acissmus'ta Alptuğ'nun ailesi sıkıntı çıkarmıştı ama o da uzun sürmemişti lakin bu kitap her ne kadar sihirli büyülü de olsa karakterimiz kaderine mahkum bir kötü kahraman diğeri de at gözlüğü takmış bir ailenin modern çocuğu.. İkisi de büyük bir cesaretle aşklarını göstermeye karar verdiğinden elbette aile kaosunun da içinde girmek zorundayız.

Biraz sihir biraz kaos biraz hayal duyarı biraz gerçek dünya...

Not: İlk bölümde Talha, Kieran'a kurabiye verdiğinde Kieran hayatında ilk defa kurabiye yemiş oldu.. Ve bir sır daha vereyim, kurabiyeleri sevdi.

SİZLERİ SEVİYORUM.

Continue Reading

You'll Also Like

15K 1.5K 45
Stiles Stilinski ünlü bir pastacı. Hale şirketine girmek için tek şansı şirketin patronu hiçbir şey beğenmeyen Derek Hale'ye pastalarını beğendirmek...
814K 34.4K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
137K 736 6
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
86.2K 4.1K 33
"Nasıl bir adam böyle bir çocuk ruha sahip olabilir ki" "Sus ve sarıl, lütfen"